o birisi kim bilir kac kisinin elini tutmusdurkim bilir kac sevdalar yasamisdir..::

maybe_

New member
Aradan aylar gecmesine ragmen unutamadim o birisini, ama o birisi kim bilir kac kisinin elini tutmusdur kim bilir kac sevdalar yasamisdir.Soruyorum kendime onu ölesiye sevdigime ragmen beni hatirlarmi diye.Bende isterdim yeniden sevmek, o duygulari yeniden yasamak ama olmuyor sevemiyorum, kimseyi onun yerine koyamiyorum, o benim sevgimi hak etmese bile.
Bir insanin gönlüyle oynamak dalga gecmek demek bu kadar kolaymis, nede safmisim, inandim onun sözlerine.
O mahsum bakislarin arkasinda neler varmis, ne kadar körmüsüm göremedim gercekleri, ama zaman cok sey gösterdi.
Isterdimki oda ayni acilari ceksin, ama bu deli gönlüm mutlu olsun istiyor.
Hayat bumu simdi söyleyin, bu duyguyla bu isyanla yasamak insani mutlu edermi sanki.
Unutmayi denedim ama basaramadim, anilari silmeye calisdim ama yapamadim...

Dedigim gibi bazi insanlar severek hayata baglanir ama ben sevdimde öldüm
(alıntı)
 

maybe_

New member
aşk...

Ayışığı denizin üzerinde bütün güzelliği ile ışıldıyor, denizin sesi, dalgaların sesi, kıyılara vurdukça bir huzur kaplıyordu yüreklerini... Ateş, Yağmur'un gözlerine bakarak gitar çalıyor ve bir yandan da şarkılarını mırıldıyordu:
"Senden önce tatmadım böyle bir sevgiyi,
Senden sonra bilmelisin ki sevemem hiç kimseyi...
Doğmaz güneş, geçmez günler, açmaz ki o çok sevdiğin kırmızı güller...
Eğer sen olmazsan, elimi tutmaz, yüzüme bakmazsan bilki;
Tutuşur yanar yüreğim ateşlerde,
Damlar gözyaşlarım yağmur gibi
Ama söndüremez yüreğimdeki alevleri..."
Üç yıl geçmişti tanıştıklarından bugüne... Bütün acıları, bütün mutlulukları beraber yaşamışlardı... Gözleri gülüyordu, yürekleri huzur buluyordu birlikteyken... Öylesine seviyorlardı ki birbirlerini, bütün şehir hayrandı onların bu büyük aşklarına...
Bu akşam onlar için özeldi; birbirlerine sevgilerini itiraf ettiklerinden beri tam iki yıl olmuştu. Onun için sahile gelmişler, biraz sohbet ettikten sonra Yağmur ateş yakmak istemiş, Ateş ise buna karşı çıkmış ve bu nedenden biraz tartışmışlardı. Şimdi ise ateş kendini affettirmek için Yağmur'a yazdığı şarkıyı okuyordu... Şarkı bitti ve sessizliği bozan Ateş oldu; "Hala küsmüyüz Aşkım?" Yağmur, Ateş'in sevgi dolu gözlerine baktı ve; "Hayır Bitanem" dedi... Sonra birbirlerine sarıldılar ve gökyüzünü seyretmeye başladılar... Yağmur sessizliği bozmak istemezmişçesine kısık bir sesle konuşmaya başaldı; "Aşkım ateşi neden sevmiyorsun? Üç yıldır bu sahile geliyoruz, ben her seferinde ateş yakmak istiyorum ve sen hiçbir seferinde izin vermiyorsun..." Ateş biraz düşündükten sonra cevap verdi; "Bilmem Aşkım galiba ateşten korkuyorum... Ben altı yaşındayken beraber oynadığım arkadaşlarımdan birinin evinde yangın çıkmış. Duyduğumda oraya gittim. Babası çaresizdi içeri giremiyordu alevler o kadar büyüktü ki itfaiyeciler bile müdahale etmekte güçlük çekiyorlardı... Sadece yanan eşyaların iğrenç kokusu ve içerdekilerin yürek parçalayıcı haykırışları sarmıştı tüm sokağı. Arkadaşımın babası çaresizlikten çıldırmıştı, kafasını, yumruklarını duvara vuruyor; başı, elleri kanıyor ama o vurmaya devam ediyordu. Sonra annem geldi ve beni eve götürdü. O gece, arkadaşımın babasının o hali hiç aklımdan çıkmadı.ertesi günde arkadaşımın öldüğü haberini aldım. Annesi de onunla birlikte evdeymiş, yani o da yanarak ölmüş... Aradan birkaç gün geçmedi ki babasının delirip akıl hastahanesine kaldırıldığını duyduk. Şimdi anladın mı Aşkım! neden ateşi sevmediği mi, neden ateşten korktuğu mu?" Yağmur'un gözleri dolmuştu; "Anladım Bitanem sana söz veriyorum bi daha ateş lafını bile duymayacaksın benden..." Ateş anlattıklarından, sevdiği kızın çok etkilendiğini ve ağlamak üzere olduğunu görünce hemen lafı değiştirmeye çalıştı; "Aaa! olur mu yani beni unutucak mısın?" dedi ve birlikte gülüştüler. O gece sabaha kadar birlikteydiler, konuştular, gökyüzünü seyrettiler, Ateş şarkılarını Yağmur için söyledi ve böylece büyük sevgilerinin ikinci yıldönümünü çok güzel bir biçimde kutladılar... Sabah güneşin doğuşuyla evlerine döndüler... Evleri karşı karşıyaydı... Yağmur eve girmeden önce Ateş'e; "Bitanem unutma saat beşte gülbahçesine gideceğiz." dedi. Ateş'te uykulu gözlerle dönüp; "Aşkım bilirsin sözümde dururum bilirsin ve bugüne kadar da hiç geç kalmadım, beşe çeyrek kala sizdeyim." dedi ve ikisi de evlerine girdiler. Ateş saat üç gibi çalan telefonun sesiyle uyandı. Arkadaşı Eray onu her zaman gittikleri kafeye çağırıyordu. Kalktı, giyindi ve onbeş dakika içinde kafedeydi. Eray ile gırgır şamata biraz muhabbet ettiler derken diğer arkadaşları da geldi ve derin bir sohbete daldılar. Ateş birden irkilerek saatine baktı. Saat dörtbuçuktu, neyse ki hala yetişecek zamanı vardı. Arkadaşlarından izin isteyip kafeden ayrıldı. Acele adımlarla eve gitmeye başladı. Yolda iki-üç çocuğun ortaya topladıkları tahtaları ve bazı çöpleri bir evin kıyısında yakmaya çalıştıklarını gördü. Hemen yanlarına gidip, çocuklara bir fırça çekti. Ellerindeki çakmağı aldı, sonra da onların üzüldüklerini görünce kıyamayıp neden kızdığını anlattı... Çocukların yanından ayrılırken saat beşi çeyrek geçiyordu, kahretsin geç kalmıştı, sözünde duramamıştı belki de hayatında ilk defa... Yağmurların evine doğru koşmaya başladı. Oturdukları sokağa doğru yaklaştıkça garip bir koku duymaya başladı, kendi evlerine iki sokak kala gökyüzüne doğru yükselen kara dumanları gördü ve o an yüreğine bir sancı girdi... Hızını biraz daha arttırarak koşmaya devam etti. Kendi sokaklarına girerken gözlerini kapadı, acaba neresi yanıyordu, hangi komşuların evinde yangın çıkmıştı? Korka korka gözlerini açtı... Bütün mahalle Yağmurların evinin önünde toplanmıştı, itfaiye evden fışkıran alevleri söndürmeye çalışıyordu... O an dünya tersine döndü sanki onun için...
Evet alevler içinde olan ev Yağmurların eviydi saat beşe kadar Ateş'i beklemiş, o gelmeyince biraz morali bozulmuş ve kendine yiyecek bişeyler hazırlamak için mutfağa gitmişti. Mutfaktaki gaz kokusunu fark edemeyip, ocağı yakmayı denemiş ve kulakları sağır eden bir patlama yankılanmıştı etrafta... Ardından alevler tüm binayı sarmıştı...
Ateş o ilk şoku üzerinden atıp kendine geldiğinde; deliler gibi, alevlerin içinde kalmış olan binaya doğru koşmaya başladı... Mahalleli onu durdurmaya çalışıyordu; "Yapma Ateş oraya giremezsin çoktan ölmüştür oğlum, yapacak hiç birşey yok sakin ol oğlum DUR!" Mahalleliden sıyrıldı. İtfaiyeciler; "Delikanlı alevler çok büyük durduramıyoruz... Boşuna kendine zarar verme içeri giremezsin, hem girsende ne fayda..." Ama Ateş hiç kimseyi dinlemedi, yanan evin kapısından içeri daldı. İçeri girer girmez evin yanan kolonlarından biri büyük bir çatırtıyla Ateş'in üzerine düştü. Kendine geldiğinde bir hastahane odasındaydı ve vücudunun bazı yerlerinde yanıklar vardı... Camdan dışarı baktı ve kendi kendine mırıldandı; "Gördün mü Aşkım anladın mı ateşten neden korktuğumu, adımdan niye nefret ettiğimi?.." Hastahanede bir hafta kaldı ve bu süre içerisinde hiç kimseyle bir kelime dahi konuşmadı... Ne ailesiyle, ne arkadaşlarıyla, ne de bir lokma bir şey yedi o günden beri... Hastahaneden çıktığında ise kendisini eve götürmek için gelen babasına; "Beni onun mezarına götür." dedi. Mezarlığa geldiklerinde, arabadan indi ve onun, Yağmur'un, mezarının başına geldi... Belki iki saat kadar ağladı... Derken babası geldi; "Yapma oğlum kendine gel, hadi artık eve gidiyoruz." dedi. Ateş isteksizce ayağa kalktı tamam geliyorum gibisinden başını salladı; "Sonrada mezar taşına doğru eğilerek usulca; "Seni seviyorum Aşkım!" dedi ve ekledi "Bitanen seni yalnız bırakmaycak." Daha sonra arabaya bindiler ve eve gittiler. Evde hiçbir şey yokmuş gibi davrandı, annesi de, babası da, onun bu halini görünce çok rahatladılar, sevindiler... Akşam saat sekiz civarında babası kahveye çıktı, babası çıktıktan biraz sonra da annesi; "Oğlum teyzen telefon etti, onlara kadar çağırıyor, hadi kalkta gidelim." dedi. Ateş; "Hayır istemiyorum anne ben televizyon izleyeceğim." diye cevap verdi annesine. Teyzesi yakında yaşadığı için annesi; "Yarım saate kadar gelirim" diyerek evden çıktı. Ateş bir süre oturduğu yerden hiç kımıldamadı, sonra yavaşça kalktı, cama doğru yürüdü, perdeyi hafifçe aralayıp; külden bir enkaz haline dönmüş olan Yağmurların eve baktı bir süre... "Aşkım sana söylemedim mi seni yalnız bırakmayacağım diye, bekle işte geliyorum..." Yavaş adımlarla mutfağa doğru yürüdü, oradan mutfak tüpünü aldı, oturduğu odaya geri döndü... Tüpü açtı, yere yatık bir şekilde koydu ve çakmağı çaktı... Daha sonra kendi odasına gitti, gitarını aldı ve tekrar geri döndü. Etraf alevler içinde kalmıştı nerdeyse her taraf yanıyordu. Bir ucu yanmaya başlamış olan koltuğa oturdu; gitarını çalmaya ve şarkısını söylemeye başladı;


Senden önce tatmadım böyle bir sevgiyi,
Senden sonra bilmelisin ki sevemem hiç kimseyi,
Doğmaz güneş, geçmez günler, açmaz ki
o çok sevdiğin kırmızı güller...
Eğer sen olmazsan, elimi tutmaz,
gözüme bakmazsan, bil ki;
Tutuşur yanar yüreğim ateşlerde,
Damlar gözyaşlarım yağmur gibi
Ama söndüremez yüreğimdeki alevleri...
 

~PRENSES~

Romantizmin Delisi
Eline sağlık gerçekten çok güzel..
 

X™

New member
bi sen bi ben bide MAJESTE böle aşktan çeken aman Allah tan o mutlu ben süründüm süründüm sevgimi söylemediim belirtmediim şekil kalmadı o ise hiçe saydı sende belliki acı çekenlerdensin ee ben şimdi biraz daha demleneyim bunun üzerine off off....
 

karizma_5

karizmatik
Aradan aylar gecmesine ragmen unutamadim o birisini, ama o birisi kim bilir kac kisinin elini tutmusdur kim bilir kac sevdalar yasamisdir.Soruyorum kendime onu ölesiye sevdigime ragmen beni hatirlarmi diye.Bende isterdim yeniden sevmek, o duygulari yeniden yasamak ama olmuyor sevemiyorum, kimseyi onun yerine koyamiyorum, o benim sevgimi hak etmese bile.



hikayeler çoook güzel,
emeğine sağlık kardeşim
saygılarımla
 

HTML

Üst