Nobel Ödülü

SEYDİALİ

seyri alem
Moderatör
Katılım
4 May 2009
Mesajlar
18,132
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
ARAF


Nobel Ödülü kamuoyunun gündeminde geniş bir yer tutuyor. Türk kamuoyunun sadece kendi milletinden de bir kişinin almasını arzu etmesi ile sınırlı ilgisi olduğu Nobel, özünde fevkalâde politik ve diplomatik bir öneme sahip

. Nobel adına verilen edebiyat ve barış ödüllerinin kazananların listesine bakıldığında, bu tespit kanıtlanıyor.
lfred Nobel'in vasiyeti ile kurduğu sistem –her ne kadar dünya basınında çokça yer bulmasa da – giderek daha siyâsî bir zemine oturduğu gerekçesi ile eleştiriliyor. Siyâsî tercihlerin ağırlık kazanması, ödülün verilmesi sebebinin esasını teşkil eden, "insanlar için en faydalı eseri yazan, edebiyat dalında en ideal yönde en başarılı eseri veren edebiyatçıya verilmesi" gerektiği ilkesini ihlâl ediyor.
Nobel Edebiyat Ödülü konusundaki bir diğer eleştiri ise, ağırlıklı olarak İskandinavyalılardan oluşan jürinin, öncelikle Orta ve Kuzey Avrupa ülkelerinin edebiyatına sempati duymaları ve onları ödüllendirmeyi tercih etmeleri yönünde.
Kezâ Nobel Barış Ödülü denildiğinde de, tıpkı edebiyat sahasında verilen ödülde de olduğu gibi, "küresel süreçler" ışığında ve belli başlı tercihlere uygunluğa göre ödüllendirme yapılıyor.
Aşağıda Nobel Barış Ödülü alanların bir bölümü yer alıyor. Listeye bakıldığında ödüllerin ya sadece ABD'nin desteklediği isimlere ya da ABD'nin desteklediği isimler ile onlara sorun çıkarmayan diğer aktörlere verildiği görülüyor. Söz konusu isimlerin ise gerçekte çok azı "barış" ile beraber anılıyor:
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Muhammed Baradey, ABD eski Başkanı Jimmy Carter, İranlı muhalif hukukçu Şirin Abadi, BM, BM Genel Sekreteri Kofi Annan, Kuzey Kore'ye meydan okuyan Güney Kore Devlet Başkanı Kim Dae-Jung, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü, Kuzey İrlanda'da barışı savunan John Hume ve David Trimble, Doğu Timor Roma Katolik Piskoposu Carlos Belo ve insan hakları savunucusu Jose Ramos Horta, İsrail Başbakanı İzak Rabin, İsrail Dışişleri Bakanı Şimon Peres ve Filistinli Lider Yaser Arafat, Güney Afrika Ulusal Kongre Lideri Nelson Mandela ve Güney Afrika Devlet Başkanı F.W. de Klerk, SSCB Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov, Dalay Lama, BM Barış Gücü, Yahudi Yazar Elie Wiesel, Güney Afrika Anglikan Kilisesi Başkanı Desmond Mpilo Tutu, Dayanışma Sendikası Lideri Leh Walesa, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, Rahibe Teresa, Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat ve İsrail Başbakanı Menahem Begin, Kuzey İrlanda barış hareketinin kurucuları Betty Williams ve Mairead Corrigan, ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Birleşmiş Milletler Çocuk Fonu, Uluslararası Kızılhaç Komitesi, BM Genel Sekreteri Dag Hjalmar Agne Carl Hammarskjöld, ABD Başkanı George Catlett Marshall, Misyoner Albert Schweitzer, ABD Başkanı Thomas Woodrow Wilson ve ABD Başkanı Theodore Roosevelt.
Nobel adına verilen barış ödülleri de, edebiyat ödülleri de; dünya siyâsetindeki süreçler ve konjonktürel değişimler dikkate alınarak ve genel olarak çok keskin bazı yönelimler gözetilerek veriliyor.
Buna uygun bir gösterge de, 1939 yılında Adolf Hitler'in "bolşevizmi durduracağı inancı ile" aday gösterilmesi. Hatta ABD'li yazar Gertrude Stein, Mayıs 1934 yılında The New York Times'da Hitler'in Nobel Barış Ödülü almasını talep eden bir yazı yayınlamıştı.
Nobel Barış Ödülü'ne konu olan "barış", günlük dilde ve sözlüklerde yer alan "barış" kavramından çok farklı bir içeriğe tekabül ediyor. Tıpkı Nobel Edebiyat Ödülü'nün de, edebiyat ile sınırlı ilgisi olması gibi...
Nobel Edebiyat Ödülü, Birinci Dünya Savaşı'nın başladığı 1914 ve sona erdiği 1918 yıllarında, ayrıca İkinci Dünya Savaşı'nın en kritik dönemi olan 1940-1943 yıllarını kapsayan dönemde verilmedi. Resmî bilgilere göre, "ödüle lâyık yazar bulunamadı". Bütün yazarlar cepheye gitmediğine ve ölmediğine göre, muhtemelen zeminin kayganlığının ve değişme ihtimâlinin bitmesi beklendi.
Nobel Edebiyat Ödülü'nü veren İsveç Akademisi'nin de, Nobel Barış Ödülü'nü veren Norveç parlamentosu ile aynı seçicilikle hareket ettiği görülüyor.
Örneğin edebiyat ödülü 2001 yılında Vidiadhar Surajprasad Naipaul'e verildi. Le Monde Diplomatique, Naipaul'u "şimdiye kadar Nobel Edebiyat Ödülü'nü gerçekten haketmeden alan tek yazar" ilân etti. Naipaul, romanlarında sıklıkla yerel motiflere gönderme yapması ve bu motifleri "geri kalmışlık ve ilkellikle" suçlaması ile tanınıyor. Kezâ İran, Malezya ve diğer Müslüman ülkelerdeki insanları "acınası yaratıklar" olarak tanımlar ve batı kültürünü "insanlığın tek kurtuluş yolu" olarak sunar. Hatta ona göre "medeniyet", Yunanistan ile başlar.
Naipaul –görüldüğü gibi- taşıdığı müstemleke ruhu ile, derisinin ve saçının renginden utanması ile, Nobel ödülü almasına şaşırılmayacak ve ayıplanmaması gereken bir yazar.
2001 yılında Orhan Pamuk, Naipaul'ün Türkçe yayınlanan kitaplarına önsöz yazmıştır ve Naipaul'ün "Üçüncü Dünya'ya dürüst yaklaşan bir kimliği" olduğunu belirtmiştir.
2000 yılında ödülü Gao Xingjian almıştır. Xingjian'ın temel özelliği Çinlilere ve Çin'e muhalif olmasıdır. 1991'de ödüllendirilen Güney Afrikalı Nadine Gordimer de, Güney Afrika'daki baskı rejimine karşı direnişin sembolü olarak görülür.
Ayrıca yine Nobelli Mısırlı yazar Necip Mahfuz vardır. Mahfuz, İslâm Dünyasında Müslümanları en çok kızdıran ve Mısır'da "kendi halkına düşman yazar" olarak tanınan bir kimse.
Bu arada İkinci Dünya Savaşı'nda yenilenleri eleştiren ve Yahudilerin marûz kaldığı faciayı romanlaştıran pek çok kişi daha bu ödülü aldı. İkinci Dünya Savaşı'nın kazananları ve kaybedenleri belli olduktan sonra Şilili ve Danimarkalılara verilen ödül, daha sonra ilk olarak İsviçre vatandaşı Alman Hermann Hesse'ye verildi. Hesse'nin temel özelliği savaş karşıtı olması ve tarafsızlığı ile bilinen İsviçre'ye sığınmasıydı.

alıntı

 
Tam bir al gülüm ver gülüm fiyaskosudur NOBEL...Şayet hem Türk hemde nobele aday olmak istiyorsan bunun olmazsa olmazı ülkeni karalamak ,hırpalamak ,şikayet etmekten vs vs geçer .Bunları yapmazsan NOBEL Türk için hayal ....
 
Geri
Üst