-ZeYNA-
♥ŞiiR PeRi'Si♥
- Katılım
- 9 Eki 2009
- Mesajlar
- 4,104
- Reaction score
- 1
- Puanları
- 0
Neden benim başıma geldi? Bir tek musibet anında seslendiririz bu yakıcı soruyu. Niye ben? Hep başkalarına olurdu böylesi şeyler. Öyle olmasına öylesine alışmışızdır ki Benim değil, ötekilerin başına gelir kaza. En fazla bir istatistik rakamı kadar önemsediğimiz uzak yabancılar eksilir hayattan. Ben dediğimiz dokunulmazdır. Ben öyle sıradan değil(im)dir. Olağan bir kaza haberinin o hep bildik ölü sayısı arasına sıkışmış sıradan bir rakam olamam ben. Başkası da olabilmesi ihtimali altı milyar kez yüksek iken, niye benim o biri? Başka bir sürü yerde olabilecekken niye ille de burada çıktı bu yangın? Başka milyonlarca insan varken, niye sadece beni seçti bu kurşun? Başka sayısız saatler, dakikalar dururken, nasıl oldu da bu ana denk geldi kaza? Başka bir dolu seferde olabilecekken, niye bu sefer oldu bu arıza? Tuhaf bir yalnızlık içinde buluyor kendini insan başına o şey geldiğinde. Etraftaki olağan sesler düşmanlaşıyor, yabancılaşıyor. Araba uğultusu, yağmur şıpırtısı, cep telefonu sesi dalga geçercesine yalayıp geçiyor seni. Sen derin acılar içindeyken, hiçbir şey olmamış gibi yürüyen, kaygısızca konuşan, her günkü gibi koşturan insanlara gücenik bir edayla bakıyorsun: Nasıl da rahat olabiliyorsunuz böyle? Aşk olsun! Her şey ve herkes başkalaşıyor o anda. Yarın senin cenazen olacak, sen eksileceksin sıcacık yuvandan, yavruların Baba! dediğinde ömür boyu cevap alamayacak. Ama büyütmeye gerek yok! Sen sadece bir başkası dahasın başkalarının gözünde. Bir başkasının daha cenazesini göz ucuyla seyredecek başkaları. Sen uykusuz bir gecenin koynunda, bir yaprak gibi titrerken, başkalarına göre bir başkası olan sen sıradan acılardan bir acı yaşıyor olacaksın. Uyuyacak milyonlarcası. Sen ve yakınların gazetelerin üçüncü sayfasında kanlı bir habere konu olmuşken, başkaları katlayıp bir kenara bırakacaklar senin haberini. Başkalarının es geçtiği kadar lüzumsuz bir yer mi işgal ediyorsun ki yeryüzünde? Başkalarının hiç üzülmeyeceği kadar, hiç eksikliğini hissetmeyeceği kadar yersiz bir yerin mi vardı âlemde? Bak işte, ölen ben de olsa, ölenle ölünmüyormuş. Hayat devam ediyor bensiz. Olmasan da oluyormuş meğer. Ne kadar dayanılmaz bir acı! Ne kadar ağır bir hakaret! Olsa da bir olmasa da birmişim meğer. Ne kadar da aşağılandığını düşünüyor insan! Aslında o aşağılanmaya verdiğimiz tepkidir o soru: Neden başkası değil de ben? Daha açıkçası: Niye ben seçildim? Ne isteniyor benden?Hak etmedim ben bu cezayı! Hadi itiraf edelim: Kadere hesap soruyoruz. Yazgının iki yakasından çekiştiriyoruz. Hadi bir itiraf daha: Asıl derdimiz kaderi takdir edenledir. Yani Yaradanla karşı karşıya gelir aklımız. Beni Varedene keseriz faturayı. Kafa tutarız. Dokunulmazlığımızın ihlaline isyan ederiz. Ne istedin benden? Benim ne suçum vardı ki? Ne garip! Olumsuzlukların hesabı kaderden sorulur. Ben kendi ellerimle suç işlerim, hapse düşerim ama kader mahkûmu oluveririm. Ayağım kayar, günaha bulaşırım ama nedersin kaderime yazılmış deyiverir, sıyrılırım. Şampiyonluğunu, birinciliğini, galibiyetini kadere mahkûm eden pek çıkmaz. Sevaplarını, iyiliklerini, biriktirdiklerini, başarılarını kaderin hesabına yazdıran olmaz. İyiliklerimiz kadere rağmendir sanki. Başarı, yazgıya başkaldırıdır. Başarılıysam Niye ben? sorusunu sormama gerek yok. Birinci olduysam, Niye benim başıma geldi? diye sızlanmak yok. Başkalarının kazalarını hayatta kalmış biri olarak seyrediyorken, Niye ben hayatta kaldım?” diye hesap sormak yok. Değil mi? Farkında değilim ama Ben bana ben diyebiliyorsam, ne anlaşılmaz bir ayrıcalık içimdeyim! Beni bir başkası da olabilecekken ben diye seçip Varedene hiç minnet duygum olmayacak mı? Pekâlâ başkaları içinde sıradan biri olabilirdim. Pekâlâ başkalarının başkası diye bile bilmediği, hiç hatırlanmayan, hatırlanmaya bile değmeyen bir yok olabilirdim. Yok olduğunun bile farkında olunmayan bir şeydir yokluk Ben ben olmasaydım, niye ben olamadım diye hesap sorabilir miydim? Ben olmayışıma yanabilir miydim? Ama hayret! Ben varım, var edilmişim. Varlığım yokluğuma benden habersiz tercih edilmiş. Kimseler hatırımı saymazken, beni aramazken, eksikliğimi dert edinmezken, varlık sahasına çıkarılmışım, hatırım sayılmış, el üstünde tutulmuşum. Ben bile ben olmayı hesap edemezken, ben diyebileceğim bir insan olarak var edilmişim. Hiç beklemediğim, hiç ummadığım bir iyilikti bu! Aynada yüzüme bakıyorum, kimsenin yüzüne benzemiyor. Meğer biricikmişim ben. Bitaneymişim beni ben olarak seçenin nazarında. Nasıl oluyor da, ben bana ben diyebiliyorum? Ya, ben bana ben diyemeyenlerden olsaydım? Sen diye hitap edilmeyi hak etmemiş olsaydım? Öyle olsaydı, hiç aşağılanmış hissedecek miydim? Kadere hesap sorabilecek yetkide görebilecek miydim kendimi? Niye ben? diye kaybettiğimin hesabını sorabiliyorsam, hiç hesapsız kazandığım ben sayesinde sorabiliyorum Ne garip? Hiç yoktan kazandığım benimle kazanamadıklarımın da hakkım olduğunu düşünmeye başlamışım. Tuhaflığa bakın ki, borç aldığım benimle kendimi alacaklı sayıyorum. Asıl sürprizi görmüyorum: Ben bana sürprizim. Hiç ummamıştım ben diye/bilineceğimi Hiç beklemiyordum ben diyebilenler arasına seçileceğimi Ben beni ben bilmeseydim, ben ben olamayışıma ağlayabilecek miydim? Ben şimdi burada soruyorum kendime: Niye ben?
Senai Demirci