New York, Roma, Salzburg ve Hierro

kent55

Süper Moderatör
Süper Moderatör
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
31,409
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
ѕαмѕυηѕρσя



Sinemada kullanılan şehirlere göz atınca kuşkusuz liste uzadıkça uzar. Ancak en çok Federico Fellini’nin Roma, Scorsese ile Woody Allen’ın New York, Jean-Luc Godard’ın Paris ile ilişkileri akıllarda kalmıştır. Bu hafta DVD’si çıkan filmlerden özellikle “Nine”ın Roma kaynaklı bir modern müzikal oluşu, “Seni Seviyorum New York”un ise Fatih Akın’ı da içinde bulunduran 10 yönetmenden 10 kısa film projesini karşımıza getirmesi bu güdüyü yeniden hatırlamamıza yol açıyor. Tabii Salzburg ve Hierro adasındaki sahneleriyle dikkat çeken “Gece ve Gündüz” ve “Kabuslar Adası”nın da mekan kullanımı adına zeki işler sergilediklerini unutmayalım.

Sinema tarihinde bazı filmler geçtiği mekanlar veya şehirler ile anılır, bazıları ise oraları sanatın kullanımına sundukları için önem arz ederler. Öyle ki belki de Fellini’nin “Tatlı Hayat”ındaki (“La Dolce Vita”, 1960) Roma görüntüleri ile Woody Allen, Martin Scorsese gibi yönetmenlerin New York aşkı olmasaydı bu arşivlik şehirler sinemaya bu kadar malzeme olamayacaktı.

Roma merkezli bir müzikal

İşte Roma ve New York’un birer sinema temsilcisi daha sunuluyor yeni çıkan DVD’lerin arasında. 70’lerin modern müzikallerini günümüze taşıması bir tarafa, Fellini’nin “8 ½”unun (1963) hikayesini de özgün bir yorumla sunan Oscar’lı Rob Marshall imzalı “Nine” (2009), Roma’ya yaklaşımıyla dikkat çekmeyi beceriyor.

Öyle ki ilham perisini şehrin ünlü çeşmesinin yakınlarında, metresini arka sokaklarında, eşini ise otel odasında elde eden bir yönetmen karakterinin izi sürülüyor burada. Filmin son yılların en iyi müzikali olduğu tartışılmaz bir gerçek. Bu sebeple de Daniel Day-Lewis, Penelope Cruz, Nicole Kidman, Kate Hudson ve Marion Cotillard’lı kadroya kulak ve göz kabartmak şart.

Uğur Yücel New York’a ayak bastı

Bu filmlerin New York şubesi ise 2006’da “Paris, Seni Seviyorum” (“Paris, Je t’Aime”) ile ilk ayağı verilen serinin ikinci halkası “Seni Seviyorum New York” (“New York, I Love You”, 2009). Karşımızdaki yine 10 kısa filmden oluşan bir proje. Bunların yönetmenleri Yvan Attal, Allen Hughes, Shunji Iwai, Wen Jiang, Shekhar Kapur, Joshua Marston, Mira Nair, Brett Ratner, Natalie Portman ve Türkiye’den Fatik Akın.

Aslında bu isimlerden her birinin değişik coğrafyalardan olmalarının projeye farklı bir doku kattığı, aşk hikayelerine bakış açısını ortaya koyduğu söylenebilir. Özellikle de ‘Bitirim İkili’ (‘Rush Hour’) serisi ile tanıdğımız Brett Ratner’ın tesadüfler ve New York’un matematiksel dünyası üzerinden kurduğu hafif masalsı aşk hikayesi ile Shekhar Kapur’un kostümlü dramavari öyküsü dikkat çekici.

Bizim şubemiz Fatih Akın imzalı eser ise Uğur Yücel’ün canlandırdığı karakter ile yani eyalete gelen bir Türk ile bir Uzakdoğulu kadının aşk hikayesini öne çıkarıyor. Akın’ın bu projeye adaptasyon sürecinde sıkıntı yaşaması, aslında diğer yabancı yönetmenlerle aynı. Bu durum da, projenin üst üste kurgulanma ve her birinin aynı estetikte film üretme güdüsünden kaynaklanıyor.

“Altıncı His” ve “Gizli Teşkilat”ın izini süren filmler

Bu iki bariz örneği geçtiğimizde James Mangold’un Hitchcock’un “Gizli Teşkilat”ının (“North by Northwest”, 1959) izini sürdüğü romantik-aksiyon-casusluk-gerilimi “Geze ve Gündüz”ün (“Knight and Day”, 2010) Salzburg sokaklarında ve çatılarındaki şehir kullanımı da dikkat çekici. Özellikle film tansiyonun en fazla yükseldiği anlar olarak gösterilebilir bol mekanlı yapıtın bu bölümü.

Gabe Ibanez’in ilk yönetmenlik denemesi “Kabuslar Adası” (“Hierro”, 2010) ise turistik ada Hierro’ya gelen bir kadının oğlunu kaybetmesiyle yaşananlara ‘gizem’li bir yaklaşımla sinemasal sonuç arıyor. Stilize yönetmenlikle izleyiciyi oyalasa veya sinemaskop formatıyla sinema perdesinden gözümüzü ayıramamamızı sağlasa da ilk film olma sorunlarını yaşayan bir gotik film ürünü bu. En çok da “Altıncı His”in (“The Sixth Sense”, 1999) izini sürmesi sebebiyle, varlığı o eserin değerini arttırmaya yarıyor.

Lafın özü başkent, turistik mekan veya başka bir şehir olması farketmeden sinemanın ilk dönemindeki gibi oraları seyirciye göstererek çığır açan bir sanat dalı olarak anıldığı yıllar çok gerilerde kaldı. Onlar artık bir araç konumunda... Yukarıda sözünü ettiğim filmler de bu görüşü açığa çıkarıyorlar kanımca.

Kerem Akça’nın Önerdiği 15 DVD:

1-Tommy
2-Sineklerin Tanrısı (Lord of the Flies)
3-Herkese Karşı Tek Başına (Seul Contre Tous)
4-Babam ve Ustam (Padre Padrone)
5-Nine
6-Sıradan İnsanlar (Ordinary People)
7-Maria’nın Aşıkları (Maria’s Lovers)
8-Savaş Sırasında Yaşam (Life During Wartime)
9-İnadım İnat (Please Give)
10-Deney (Splice)
11-Sınır Tanımayan (Nowhere Boy)
12-San Lorenzo Gecesi
13-Bu Kız Beni Aşar (She’s Out of My League)
14-Diriliş (After.Life)
15-Gece ve Gündüz (Knight and Day)








 
Geri
Üst