Focus StyLe
FıRtına'
Hz. Aişe (r.a.) annemiz buyuruyor ki: 'Hava karardığı ve kasırga çıktığı zaman Hz. Peygamber aleyhisselâm'ın nurlu yüzünde hemen değişiklik olur, çehresinin rengi uçardı. Endişesinden dolayı bir içeri girer, bir dışarı çıkar ve şu duayı okurdu:
'Allah'ım! Bu bulutların ve içinde olanın hayrını ve gönderiliş maksadının hayrını dilerim. Onun içinde taşıdığı kötülüklerden ve gönderiliş maksadındaki kötülüklerden sana sığınırım.'
Yağmur yağmaya başlayınca yüzüne bir sükûnet yayılırdı. Dedim ki:
'Ey Allah'ın Resûlü! Herkes bulut görünce yağmur yağacak diye sevinir. Oysa sizi bir kasvet basıyor.'
Cevap olarak Peygamberimiz aleyhisselâm: 'Ey Aişe! Bunun ardından bir azabın, bir felâketin gelmeyeceğinden emin değilim. Âd kavmine azap fırtına ve kasırga ile geldi. Onlar da bulutu görünce yağmur geliyor diye sevinmişlerdi. Hâlbuki o bulutun içinde felâket geliyordu.' buyurdu.'
Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyuruyor:
'Âd kavmi vadilerine doğru gelmekte olan bulutu gördüklerinde: 'Bu bulut bize yağmur getirmektedir.' dediler. Hayır! O, hani şu sizin acele gelmesini istediğiniz şeydir: içinde acı azap bulunan rüzgârdır.' (Ahkâf, 24)
Kendisinin de buyurduğu gibi, gelmiş ve gelecek herkesin efendisi olan O mübarek insanın Allah korkusu işte böyle idi. Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurulmaktadır:
'Sen onların arasında bulunduğun sürece Allah onlara azap edecek değildir. Ve onlar bağışlanma dilerlerken de Allah onlara azap edici değildir.' (Enfâl, 32)
Bu İlâhî vaade rağmen Hz. Peygamber aleyhisselâm'ın kalbinden Allah korkusu hiç eksik olmamıştır. Fırtına ve tufanlar O'na önceki kavimlerin uğradıkları azapları hatırlatırdı. O'nun durumu böyle iken bir de kendi hâlimize bakalım!?..
Her çeşit günaha batmış olmamıza rağmen, zelzeleler ve diğer afetler bizi uyarmak bir yana hiçbir tesir göstermiyor.
'Allah'ım! Bu bulutların ve içinde olanın hayrını ve gönderiliş maksadının hayrını dilerim. Onun içinde taşıdığı kötülüklerden ve gönderiliş maksadındaki kötülüklerden sana sığınırım.'
Yağmur yağmaya başlayınca yüzüne bir sükûnet yayılırdı. Dedim ki:
'Ey Allah'ın Resûlü! Herkes bulut görünce yağmur yağacak diye sevinir. Oysa sizi bir kasvet basıyor.'
Cevap olarak Peygamberimiz aleyhisselâm: 'Ey Aişe! Bunun ardından bir azabın, bir felâketin gelmeyeceğinden emin değilim. Âd kavmine azap fırtına ve kasırga ile geldi. Onlar da bulutu görünce yağmur geliyor diye sevinmişlerdi. Hâlbuki o bulutun içinde felâket geliyordu.' buyurdu.'
Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyuruyor:
'Âd kavmi vadilerine doğru gelmekte olan bulutu gördüklerinde: 'Bu bulut bize yağmur getirmektedir.' dediler. Hayır! O, hani şu sizin acele gelmesini istediğiniz şeydir: içinde acı azap bulunan rüzgârdır.' (Ahkâf, 24)
Kendisinin de buyurduğu gibi, gelmiş ve gelecek herkesin efendisi olan O mübarek insanın Allah korkusu işte böyle idi. Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurulmaktadır:
'Sen onların arasında bulunduğun sürece Allah onlara azap edecek değildir. Ve onlar bağışlanma dilerlerken de Allah onlara azap edici değildir.' (Enfâl, 32)
Bu İlâhî vaade rağmen Hz. Peygamber aleyhisselâm'ın kalbinden Allah korkusu hiç eksik olmamıştır. Fırtına ve tufanlar O'na önceki kavimlerin uğradıkları azapları hatırlatırdı. O'nun durumu böyle iken bir de kendi hâlimize bakalım!?..
Her çeşit günaha batmış olmamıza rağmen, zelzeleler ve diğer afetler bizi uyarmak bir yana hiçbir tesir göstermiyor.
Kaynak: Fezâil-i Âmâl - Zekeriya Kandehlevî