jason_
New member
20 Kasım 1901 - 3 Haziran 1963
Dünyaca ünlü şair Nazım Hikmet, ölümünün 48. yılında Moskova'daki mezarı başında yüzlerce kişinin katıldığı törenle anıldı.
Moskova'da daha çok popüler isimlerin defnedildiği Novodeviçi Mezarlığı'nda Rus-Türk İşadamları Birliği'nin (RTİB) Türkiye'deki Nazım Hikmet Vakfı'nın desteğiyle düzenlendiği törene Türkiye'nin Moskova Büyükelçisi Aydın Sezgin, gazeteci-yazar Hıfzı Topuz, ses sanatçısı Musa Eroğlu, şair Ataol Behramoğlu ve Moskova'da yaşayan çok sayıda Türk vatandaşı katıldı.
Büyükelçi Sezgin, törenin başında yaptığı konuşmada, Nazım Hikmet'i ölümünün 48. yılında hüzünle andıklarını belirterek, "İç burukluğum ömrüm boyunca, yurdumuzun, halkımızın ve Türkçemizin sevdalısı olmuş; ölümsüz yapıtlarında bunu işlemiş, tarihimizin o döneminde kendisine vefa konusunda büyük hata işlenmiş olmasıdır" diye konuştu.
Tarihin bir hatalar yığını olduğunu ve şimdi de onun manevi huzurunda o hataların yaşanmamış olmasını dilediklerini kaydeden Sezgin, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Biliyoruz ki onu mahpus edenler aslında kendilerini mahpus ettiler. Onu sürgüne zorlayanlar kendilerini sürgün etmiş oldular. O ülkesine hasret içinde öldü. Oysa bu kaderi hiç de hak etmemişti. O büyük bir yurtseverdi ve şiirleri bunun inkar edilemez kanıtı. Neydi ona atfedilen suç? Bir ideolojiye bağlanmak, o ideolojiyi yeni bir toplum düzeni arayan Türkiye için benimsemek ve bu anlayışını ifade etmek. Oysa bağımsızlığızın kurucusu Ankara hükümeti o ideolojiyi yürürlüğe koyan Sovyetler Birliği ile bir dostluk ve işbirliği anlaşması imzalamıştı.
Tarihimizde çok önemli metinlerinden biri olan bu antlaşmanın 90. yıldönümünü geçen Mart ayında Sayın Başbakanımızın da (Recep Tayyip Erdoğan) Moskova'yı ziyareti sırasında kutladık. O antlaşmayı imzalayanlar arasında Nazım Hikmet'in dayısı Ali Fuat Paşa da bulunmaktaydı. Ali Fuat Cebesoy daha sonra sefir olarak Moskova'da ülkemizi temsil etti. Yeğeni Nazım Hikmet ise Moskova'da hakim olan düşünceyi benimsediği için Çankırı da, Bursa'da mahpustu."
Nazım Hikmet'in vatandaşlıktan çıkarılma kararının 2009 yılında geri alındığını ve bunun da bir nebze teselli verdiğini ifade eden Sezgin, "Eserleri bir zamanlar yasaktı, şimdi onun yazdıklarıyla övünüyoruz. Başka büyük şairlerimize ilk adlarıyla hitap etmeyiz. Nazım bizlere uzak bırakıldığı için o kadar yakındır ki, o kadar samimidir ki, o bizler için Nazım Hikmet'ten ziyade Nazım'dır" dedi.
Göçmen kuşlar gibi diyar diyar dolaştı
Hıfzı Topuz da konuşmasında Nazım Hikmet ile Havana dönüşünde Paris'te yaptığı görüşmeyi anlatarak, bugün Nazım'ın mezarı başında çok sayıda kişi tarafından anılmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Behramoğlu da yaptığı konuşmada, Nazım Hikmet'in şiirlerinin yasaklandığını ve çeşitli baskılara maruz kaldığını belirterek, günümüzde de aynı baskıların yapıldığını, gazetecilerin yayımlanmamış kitaplarından dolayı cezaevine atıldığını söyledi. Behramoğlu'nun sözlerine törende bulunanlar alkışlarıyla destek verdi.
Nazım'ın 62 yaşında hayata gözlerini yumduğunu ve çok da yaşlı olmamasına rağmen bedeninin daha yaşlı göründüğünü kaydeden Behramoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Atatürk öldükten sonra 1938 yılında tutuklanarak cezaevine konulmuş, orada kalp hastası olmuş ve 1952'de serbest bırakılmış. Sonra takip edilmiş, öldürülme korkusu, askere alınma korkusu... 50 yaşında bir adam ülkesinden ayrılmak zorunda kalmış. 10 ülkeden ülkeye bir göçmen kuş gibi göçmüş. Yaşlı görüntüsünün ve erken ölümünün sebebi bu. Bu sadece Nazım Hikmet'e yapılmadı. Özellikle Mustafa Kemal Atatürk'ün 1938 yılında ölümünden sonra -şunun altını çizeyim- eğer Mustafa Kemal yaşamış olsaydı Nazım Hikmet hapse girmezdi ve o kadar hapiste kalmazdı.
Özellikle Mustafa Kemal'in ölmesinden sonra Aziz Nesin, Orhan Kemal gibi sayısız isimler baskıya maruz kaldı. O zulüm 12 Mart'ta, 12 Eylül'de devam etmiş ve günümüzde de maalesef belli ölçülerde devam etmekte. Nazım Hikmet de Mustafa Kemal ile beraber Türkiye'nin dünyadaki en büyük elçilerinden biridir. Nazım, bunlar yüzünden bedenen çöktü. O Türklüğün bayrağıdır" dedi.
RTİB Yönetim Kurulu Naki Karaaslan da yaptığı konuşmada, RTİB olarak her yıl Nazım Hikmet'i ölüm yılında çeşitli etkinliklerle andıklarını ve bunu kurumsal hale getirdiklerini belirterek, "Bu mezarlığa girdiğinizde kapıda mezarlıkta yatan 193 ünlü arasında Rus olmayan 2 kişinin de adı bulunuyor. Bu iki kişiden biri Nazım Hikmet'tir" dedi. Konuşmaların adından mezarlığa getirilen güvercinler uçurulduktan sonra Nazım'ın mezarına karanfiller bırakıldı. RTİB'in organize ettiği anma töreni bu akşam Musa Eroğlu'nun vereceği konserle sona erecek.
Büyükelçi Sezgin, törenin başında yaptığı konuşmada, Nazım Hikmet'i ölümünün 48. yılında hüzünle andıklarını belirterek, "İç burukluğum ömrüm boyunca, yurdumuzun, halkımızın ve Türkçemizin sevdalısı olmuş; ölümsüz yapıtlarında bunu işlemiş, tarihimizin o döneminde kendisine vefa konusunda büyük hata işlenmiş olmasıdır" diye konuştu.
Tarihin bir hatalar yığını olduğunu ve şimdi de onun manevi huzurunda o hataların yaşanmamış olmasını dilediklerini kaydeden Sezgin, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Biliyoruz ki onu mahpus edenler aslında kendilerini mahpus ettiler. Onu sürgüne zorlayanlar kendilerini sürgün etmiş oldular. O ülkesine hasret içinde öldü. Oysa bu kaderi hiç de hak etmemişti. O büyük bir yurtseverdi ve şiirleri bunun inkar edilemez kanıtı. Neydi ona atfedilen suç? Bir ideolojiye bağlanmak, o ideolojiyi yeni bir toplum düzeni arayan Türkiye için benimsemek ve bu anlayışını ifade etmek. Oysa bağımsızlığızın kurucusu Ankara hükümeti o ideolojiyi yürürlüğe koyan Sovyetler Birliği ile bir dostluk ve işbirliği anlaşması imzalamıştı.
Tarihimizde çok önemli metinlerinden biri olan bu antlaşmanın 90. yıldönümünü geçen Mart ayında Sayın Başbakanımızın da (Recep Tayyip Erdoğan) Moskova'yı ziyareti sırasında kutladık. O antlaşmayı imzalayanlar arasında Nazım Hikmet'in dayısı Ali Fuat Paşa da bulunmaktaydı. Ali Fuat Cebesoy daha sonra sefir olarak Moskova'da ülkemizi temsil etti. Yeğeni Nazım Hikmet ise Moskova'da hakim olan düşünceyi benimsediği için Çankırı da, Bursa'da mahpustu."
Nazım Hikmet'in vatandaşlıktan çıkarılma kararının 2009 yılında geri alındığını ve bunun da bir nebze teselli verdiğini ifade eden Sezgin, "Eserleri bir zamanlar yasaktı, şimdi onun yazdıklarıyla övünüyoruz. Başka büyük şairlerimize ilk adlarıyla hitap etmeyiz. Nazım bizlere uzak bırakıldığı için o kadar yakındır ki, o kadar samimidir ki, o bizler için Nazım Hikmet'ten ziyade Nazım'dır" dedi.
Göçmen kuşlar gibi diyar diyar dolaştı
Hıfzı Topuz da konuşmasında Nazım Hikmet ile Havana dönüşünde Paris'te yaptığı görüşmeyi anlatarak, bugün Nazım'ın mezarı başında çok sayıda kişi tarafından anılmasından duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Behramoğlu da yaptığı konuşmada, Nazım Hikmet'in şiirlerinin yasaklandığını ve çeşitli baskılara maruz kaldığını belirterek, günümüzde de aynı baskıların yapıldığını, gazetecilerin yayımlanmamış kitaplarından dolayı cezaevine atıldığını söyledi. Behramoğlu'nun sözlerine törende bulunanlar alkışlarıyla destek verdi.
Nazım'ın 62 yaşında hayata gözlerini yumduğunu ve çok da yaşlı olmamasına rağmen bedeninin daha yaşlı göründüğünü kaydeden Behramoğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Atatürk öldükten sonra 1938 yılında tutuklanarak cezaevine konulmuş, orada kalp hastası olmuş ve 1952'de serbest bırakılmış. Sonra takip edilmiş, öldürülme korkusu, askere alınma korkusu... 50 yaşında bir adam ülkesinden ayrılmak zorunda kalmış. 10 ülkeden ülkeye bir göçmen kuş gibi göçmüş. Yaşlı görüntüsünün ve erken ölümünün sebebi bu. Bu sadece Nazım Hikmet'e yapılmadı. Özellikle Mustafa Kemal Atatürk'ün 1938 yılında ölümünden sonra -şunun altını çizeyim- eğer Mustafa Kemal yaşamış olsaydı Nazım Hikmet hapse girmezdi ve o kadar hapiste kalmazdı.
Özellikle Mustafa Kemal'in ölmesinden sonra Aziz Nesin, Orhan Kemal gibi sayısız isimler baskıya maruz kaldı. O zulüm 12 Mart'ta, 12 Eylül'de devam etmiş ve günümüzde de maalesef belli ölçülerde devam etmekte. Nazım Hikmet de Mustafa Kemal ile beraber Türkiye'nin dünyadaki en büyük elçilerinden biridir. Nazım, bunlar yüzünden bedenen çöktü. O Türklüğün bayrağıdır" dedi.
RTİB Yönetim Kurulu Naki Karaaslan da yaptığı konuşmada, RTİB olarak her yıl Nazım Hikmet'i ölüm yılında çeşitli etkinliklerle andıklarını ve bunu kurumsal hale getirdiklerini belirterek, "Bu mezarlığa girdiğinizde kapıda mezarlıkta yatan 193 ünlü arasında Rus olmayan 2 kişinin de adı bulunuyor. Bu iki kişiden biri Nazım Hikmet'tir" dedi. Konuşmaların adından mezarlığa getirilen güvercinler uçurulduktan sonra Nazım'ın mezarına karanfiller bırakıldı. RTİB'in organize ettiği anma töreni bu akşam Musa Eroğlu'nun vereceği konserle sona erecek.