Narsisistik Kişilik(kendii üstün görme hastalıgı)

fare_07

**forum haşeresi**
Altın Üye
Katılım
21 May 2006
Mesajlar
5,767
Reaction score
0
Puanları
36
Yaş
38
Konum
sonsuza kadar (H_M)
sitemizdede bol miktarda bulunan yaygın bir pskolojik rahatsızlık :goz:


Kişilik, bir kişinin kendine özgü düşünce, duygu ve davranış kalıplarını ifade etmek için kullanılır. Kişilik ilk çocukluk yıllarında şekillenir ve çoğu zaman sonraki yıllarda da önemli değişiklikler göstermeden süregider. Kişilik özellikleri insanların kendisini, başka insanları ve olayları algılama ve yorumlama biçimlerinde; duygusal tepkilerinde; diğer insanlarla ilişkilerinde; gereksinim, istek ve dürtülerini doyurma biçimlerinde kendini gösterir. Bir insanı tanımlarken “kendini beğenmiş”, “yalancı”, “titiz”, “arkadaş canlısı”, “soğuk”, “alıngan” gibi çeşitli sıfatlar kullanırız. Bu tanımlamalar o kişinin kişilik yapısını oluşturan özelliklerdir. Ancak her hangi bir davranış biçiminin kişilik yapısı sayılabilmesi için bunun süreklilik göstermesi gerekmektedir. Kişide genel olarak gözlenmeyen ve belli bir olay karşısında gösterdiği davranış biçimi kişilik özelliği olarak sayılmaz. Kişilik yapısı insanların diğer insanlarla ilişkilerini, toplum içindeki uyumunu, kendini algılayış biçimini etkiler. O nedenle bir insanı değerlendirirken onun huyuna ya da kişilik yapısına ister istemez dikkat edilir. Bazılarının kişilik özellikleri ise diğer insanlarla ilişkilerini, kendini ve çevresinde olup bitenleri uygun biçimde algılama ve yorumlamasını belirgin biçimde olumsuz etkilemektedir. Bu durumda kişilik bozukluğundan söz etmek mümkün olmaktadır. Ancak kişilik özeliklerinin ne zaman kişilik bozukluğu sayılabileceği konusunda sınırlar son derece belirsizdir.

Kişilik bozukluğundan söz edilebilmesi için kişiliği oluşturan davranış kalıplarının ya da davranış örüntüsünün kişinin içinde yaşadığı kültürün normlarından belirgin biçimde farklı olması; esneklik taşımaması, uzun süredir bulunması (en azından ergenlik ya da genç erişkinlik döneminden beri); kişinin diğer insanlarla ilişkilerini, toplumsal ve mesleki yaşamını olumsuz etkilemesi gerekmektedir. Ancak günlük yaşamda bir kişinin davranış örüntüsünün kişilik bozukluğu sayılıp sayılmayacağı çok yararlı bir tartışma değildir. Kişinin ne tür kişilik yapısına sahip olduğunu ve bunun yaşamını nasıl etkilediğini anlamaya çalışmak daha uygun gibi görünmektedir. Diğer yandan bir insanda hiçbir zaman bir kişilik yapısı saf olarak bulunmaz, her zaman bir çok kişilik yapısının özelliklerinin bir karması bulunur.

Günümüzde Amerikan Psikiyatri Birliği’nin ruhsal hastalıkları sınıflandırma sisteminde paranoid, şizoid, şizotipal, antisosyal, borderline, histriyonik, narsisistik, çekingen, bağımlı ve obsesif-kompulsif kişilik bozukluğu olmak üzere on kişilik bozukluğu tanımlanmıştır.



Narsisistik kişilik bozukluğu tanı ölçütleri
Narsisistik kişilik bozukluğunun temel özelliği genç erişkinlik döneminde başlayan ve süreklilik gösteren, davranışlarda gözlenen ya da hayal edilen büyüklenmecilik, beğenilme gereksinimi ve eşduyum yapamamadır. Amerikan Psikiyatri Birliği’nin DSM-IV tanı ölçütlerine göre narsisistik kişilik bozukluğu denebilmesi için aşağıda verilen kişilik özelliklerin en az beşinin bulunması gerekmektedir (Amerikan Psikiyatri Birliği 1994):

1. Kendisinin çok önemli olduğu duygusunu taşır (örn. başarılarını ve yeteneklerini abartır, yeterli bir başarı göstermeksizin üstün biri olarak bilinmeyi bekler)

2. Sınırsız başarı, güç, zeka, güzellik ya da kusursuz sevgi düşlemleri üzerine kafa yorar

3. “Özel” ve eşi bulunmaz biri olduğuna ve ancak başka özel ya da toplumsal durumu üstün kişilerin (ya da kurumların) kendisini anlayabileceğine ya da ancak onlarla arkadaşlık etmesi gerektiğine inanır

4. Çok beğenilmek ister

5. Hak kazandığı duygusu vardır: kendisinin özellikle kayırılacak olduğu bir tedavi biçiminin uygulanacağı beklentileri ya da bu beklentilerine göre uyum gösterme

6. Kişilerarası ilişkileri kendi çıkarı için kullanır: kendi amaçlarına ulaşmak için başkalarının zayıf yanlarını kullanır

7. Empati yapamaz: başkalarının duygularını ve gereksinimlerini tanıyıp tanımlama konusunda isteksizdir

8. Çoğu zaman başkalarını kıskanır ya da başkalarının kendisini kıskandığına inanır

9. Küstah, kendini beğenmiş davranış ya da tutumlar sergiler



Narsisistik kişilik yapısı olanlarda görülen özellikler
Büyüklenmecilik:
Narsisistik kişilik bozukluğunun temel özelliği büyüklenmeciliktir. Kendilerini diğer insanlardan daha farklı, üstün ve önemli bir insan olarak görürler. Kendilerine hayrandırlar. Bu kişiler kendilerini olduğundan daha başarılı, daha güzel, daha zeki olarak değerlendirirler. Büyüklük düşüncelerine gerçek yaşamda karşılık bulamazlarsa, bunu hayallerinde gerçekleştirmeye çalışırlar. Kendilerinin herkesten farklı ve özel oldukları hayalleri kurarlar. Fakat bu büyüklük duygusu özgüven taşıyan bir büyüklük duygusu değildir; sürekli dışardan onay görme beklentisi içindedir.
Bu kişiler derinlerde bir değersizlik duygusunu hissetmezler ya da kabullenemezler. Kırılgandırlar, fakat bu kırılganlıklarının büyüklük duygularına olan güven duygularının zayıflığından kaynaklandığını göremezler; kırgınlıklarına sürekli başkalarını suçlama ve değerinin anlaşılmadığı duygusu eşlik eder.

Narsisistik kişilik yapısının en önemli özelliklerinden birisi büyüklenmecilik ve üstünlük duygusudur. Fakat büyüklenmecilik ve üstünlük duyguları yalnız narsisistik kişiliğe özgü değildir. Kişide hiçbir psikiyatrik hastalık bulunmadan da bulunabileceği gibi bir çok psikiyatrik durumda da görülebilmektedir.

Olağan psikolojik tepki olarak çeşitli yaşantılar sonrasında hissedilen başarı, kendine değer verme ve kendini sevmenin narsisistik kişilikte görülen büyüklenmeden ayırt edilmesi gerekmektedir. Sağlıklı narsisistik doyumun en önemli özelliği, başkalarına da değer verebilmeyi, başkalarını da sevebilmeyi, başkalarının da gereksinimlerini anlayabilmeyi taşımasıdır. Sağlıklı olmayan narsisistik doyumun en önemli özelliği kendini değerli hissedebilmek için diğerlerini değersizleştirmeyi, aşağılamayı içermesidir.

Büyüklenmenin görülebildiği psikiyatrik durumlardan birincisi duygudurum bozukluklarında görülen hipomani ve mani durumlarıdır. Narsisistik kişilik bozukluğundan farklı olarak burada görülen büyüklenmecilik dönemler halinde görülür. Hastalığın iyileştiği dönemlerde gözlenmeyen bu büyüklenmecilik, hastalığın alevlendiği dönemlerde yeniden ortaya çıkmaktadır.

Narsisistik kişilik bozukluğu olanlarda görülen büyüklenmenin paranoid kişilik bozukluğu olan kişilerdeki kuşkuculuktan kaynaklanan başkalarına tepeden bakmadan ayırt edilmesi gerekir. Paranoid kişiliği olanlarda görülen kıskançlık, narsisistik kişilerde görülen kıskançlıktan farklılık gösterir. Paranoid kişideki kıskançlık daha çok eşinin sadakati ile ilgili kuşkulardan kaynaklanırken, narsisistik kişideki kıskançlık değerlilik duygusundan kaynaklanır. Narsisistik kişi, başkasının başarılarını, öne çıkmasını kıskanır. Kendisinin üstünlüğü ile ilgili kuşkular yaratabileceğinden, narsisistik kişi başkasının daha değerli olduğu düşüncesine katlanamaz. Eleştiriye katlanamama da her iki kişilik yapısında da görülmektedir.

Şizoid kişilik bozukluğu olan kişilerde görülen diğer insanlarla ilişkiye girmekten kaçınma ve sosyal ilişkilerden kaçınma, kendini beğenme ve başkasını küçük görme şeklinde yorumlanarak narsisistik kişilik yapılarında görülen büyüklenme ile karıştırılabilir. Narsisistik kişilik yapısı olanlardan farklı olarak başkalarının kendisi hakkında ne düşündüğünü hiç önemsemezler.

Obsesif kompulsif kişilerde görülen mükemmeli arama ile narsisistik kişilerdeki mükemmel olduğuna inanmadan farklıdır. Obsesif kompulsif kişinin mükemmeliyetçiliği sonu olmayan bir mükemmeliyetçiliktir, kolay kolay kendisinin ve başkasının mükemmeli gerçekleştirdiğine inanmaz. Narsisist kişi ise her yaptığının mükemmel olduğunu düşünür. Diğer insanları küçümseme, kıskançlık obsesif kompulsif kişilerde yoktur. Obsesif kompulsif kişiler için mükemmele ulaşmak, kafasındaki düzeni kurmak amacıyla diğer insanları kontrol altında tutmaya çalışırken; narsisistik ise diğer insanları kendi büyüklenmeciliğini beslemesi için elinin altında tutmaya çalışır.

Eşduyum yapma yetisi eksikliği
Fakat büyüklüklerinin sürekli olarak dışardan onaylanması gereksinimi ve beklentisi içindedir. Diğer insanlarla ilişkileri de bu gereksinim ve beklenti üzerine kurulmuştur. Bunları karşılayan insanlarla, bunları karşıladığı sürece ilişkilerini sürdürürler. Bir çeşit bu gereksinimlerini karşılamak için bu insanları kullanırlar. Bu insanların gereksinimleri, duyguları, istekleri onun için önemli değildir. Başkalarını sevebilme ve başkalarına eşduyum yapabilme yani başkalarının yerine koyarak onları anlamaya çalışma yetenekleri yoktur. Bu nedenle başkalarının yaşadığı duyguları anlayamaz. Bu nedenle insan ilişkilerinde iki kişinin birbirinin gereksinimlerini karşılıklı olarak anlayan ve karşılayan bir ilişki değil, büyüklüklerini onaylamak için diğerinin varolduğu bir ilişki söz konusudur. Yani bir çeşit istismar söz konusudur; nitekim gereksindiği onayı alamadığı zaman narsisistikler o kişilerle ilişkilerini bitirirler.

Çok sayıda insanla ilişkisi var gibi görünse de bunlar yüzeyel ilişkilerdir. Başkalarına sürekli bağlanamazlar. Başkalarının isteklerini, gereksinimlerini anlamayan, eşduyum yapamayan narsisistik; başkalarının övgülerine gereksinim duyar. Başkalarını küçümsediği ve onlara güvenmediği için grup etkinliklerine gerçek anlamda katılamaz.

Başkasının istek ve gereksinimlerini dikkate almayan yani eşduyum yapma yeteneği olmayan diğer bir kişilik yapısı antisosyal kişilik yapısıdır. Ancak çoğu zaman narsisistik kişilik yapısından ayırt etmek zor olmaz. Antisosyal kişilik yapısında olanlarda görülen yasaları ve toplumun genel ahlak kurallarını tekrar tekrar çiğneyerek karakolluk olma ve tutuklanma narsisistik kişilik yapılarında görülmez.

İlgi odağı olma, başkalarının dikkatini üzerinde toplama, beğenilme ve övgü alma arayışı histriyonik ve narsisistik kişilik yapılarının ortak özellikleri arasında bulunur. Ancak iki kişilik yapısında aynı davranışa yönlendiren nedenler farklıdır: histriyonik kişi daha çok ilgi arayışında iken, narsisistik kişi büyüklüğünün onaylanması arayışı içindedir. Diğer yandan histriyonik kişi ilgiyi elde etmek için çok çeşitli tutum ve davranışlar içine girebilirken, narsisistik kişi bunun en doğal hakkı olduğunu düşünür ve insanların ona göre davranmasını bekler.

Hak kazandığı duygusu
Kendilerini herkesten üstün olarak görmeleri nedeniyle diğer insanlarla ilişkilerinde herkese göre kendilerine farklı, özel biri olarak davranılmasını beklentisi içindedirler. Her şeye hakları olduğunu düşünürler.

Eleştiriye duyarlılık
Eleştirilmeye karşı çok duyarlıdırlar. Başkalarının kendisi hakkındaki düşünceleri onlar için çok önemlidir. Sürekli olumlu değerlendirilme beklentisi içindedirler. En ufak olumsuz değerlendirme, onlarda büyük bir hayal kırıklığı yaratır.

Başkalarının bilgisini kendine mal etme konusunda çok ustadırlar; hiç bir rahatsızlık duymadan, elde edilen bir başarıda başkalarının rolünü hiçe sayarlar. Başkalarının haklarına aldırmaz davranırlar.

Eleştiriye duyarlılık ve kırılganlık narsisitik kişilik yapısı olanların yanısıra çekingen kişilik yapısında olanlarda da görülen bir özelliktir. Ancak çekingen kişi kendini değersiz olarak hissettiği, narsisistik kişi ise kendini aşırı değerli hissettiği için kırılgandır. Çekingen kişi başkalarının kendisini beğenmeyeceği ve istemeyeceği kaygıları yaşarken, narsisistik bir kişinin böyle bir şey aklından bile geçmez.



Kaynaklar

1. Akhtar S (1989) Narcissistic personality disorder. Descriptive features and differential diagnıosis. Psychiatr Clin North Am 12; 505-530, 1989.

2. Amerikan Psikiyatri Birliği (1994) Mental bozuklukların tanısal ve sayımsal elkitabı, dördüncü baskı (DSM-IV), Amerikan Psikiyatri Birliği, Washinhton DC 1994’den çeviren Köroğlu E, Hekimler Yayın Birliği, Ankara 1994.

3. Doğaner İ (1996) Narsisistik kişilik bozukluğu: tarihçe, tanı ve ayırıcı tanı. Ege Psikiaytri Sürekli Yayınları 1: 341-351.

4. Sorias S (1998) Kişilik bozuklukları. Psikiyatri Temel Kitabı’nda, C. Güleç, E. Köroğlu (ed.ler). Hekimler Yayın Birliği, Ankara
 
Güzel bir konuya parmak basmışsın. Çevremizde kendini bi ... sanan o kadar çok insan var ki :D :D :D
 
Eleştiriye duyarlılık
Eleştirilmeye karşı çok duyarlıdırlar. Başkalarının kendisi hakkındaki düşünceleri onlar için çok önemlidir. Sürekli olumlu değerlendirilme beklentisi içindedirler. En ufak olumsuz değerlendirme, onlarda büyük bir hayal kırıklığı yaratır.

benimde böle bir huyum var ama diğer tanımlamalara pek uymuyorum.ben panikatağım başka dertlerim var yani..

eline sağlık süper bence hepsini okudum.psikolojiyi severim.
 
aaaaa aynı beni anLaTmışsın = Pp

eLLerine saĞLık Canım Çok faydaLi bi payLaşım oLmuş = Pp​
 
Ama onlar Narsist olduklarının farkında değillerki=p

bunlardan çokk var:durdurun

Şimdi ne yapıyoruz bu güzel konu için sana teşekkür ediyoruz :durdurun

ve hepberaber ;

hadi gülüm yandan yandan :hhmanD :hhmanD
 
sanırım bu yazıyı okuyan herkes kendinden biseyler bulucaktir:eek:paylasim icin tesekkurler:clap
 
saol lan farecik

aynı beni tarif etmişin yawrum saol...
 
EvEt Seninde Belirttiğin Gibi Forumda Çokça Mevcut . :durdurun

Örnek Verecek Olursak Birinci Tekil Kişi ( Yani Ben ) :biggrin

KahRetsin KenDimi SeViyorum . :hhmanD
 
eLine SaĞLık fare_07.. :goz:
 
Paranoya, büyüklük, aleyhte olunma, eziyet edilme gibi hezeyanlarla kendini belli eden akıl hastalığı. Bu psikozlarda zeka korunmuştur, hissi cevaplar mantıklıdır, yanlış idrakler (halüsinasyonlar) nadiren görülür. Paranoya durumları (paranoid psikozlar) üç grup altında incelenir:
1. Paranoya: Çok nadirdir, gerçek bir olayın uygulamasının abartılması veya yanlış anlaşılması üzerine kurulan bir hezeyan sisteminin yıllar boyunca yavaş yavaş gelişmesidir. Bunlar arasında kendisini mehdi veya peygamber olarak görenler en çarpıcı örneklerdir.
2. Paranoid durumu: Paranoyadan daha sık olarak görülmekle beraber, bu da seyrek bir durumdur. Hastanın düşüncesinin çoğunu kaplayan hezeyanlar daha az düzenlidir. Kişilik paranoya durumuna göre daha az zarar görmüş olup, kişi günlük ihtiyaçlarını yerine getirebilir.
3. Paranoid şizofreni: Düzensiz hezeyanlar, görme ve işitme halüsinasyonları, düşünce bozukluğu, kişilik dağılması ile kendini belli eder.
Paranoya teriminin tarihi Hipokrat zamanına kadar uzanır. Eski Yunanlılar zamanında çeşitli akıl hastalıklarını tarif etmek için kullanılırdı.
Bu terim 1863'te Kahlbaum tarafından tekrar kullanıldı. Kahlbaum'un paranoya adını verdiği klinik durum yavaş gelişen iyi düzenlenmemiş hezeyanlar ile ortaya çıkıp hayat boyu devam eden, hayal görmenin olmadığı bir hastalıktı. 1893'te Kraepelin “Dahili sebeplerden meydana gelen, düzgün düşüncenin davranış ve isteklerin çok iyi korunduğu, sürekli ve sarsılmaz bir hezeyan sisteminin gizli bir şekilde gelişmesidir.” diye bir paranoya tanımı ortaya attı.
Paranoid kişilik: Paranoid kişiliğe sahip kişiler, birer psikoz hastası değildirler. Bunlar aşırı derecede hassas ve şüpheci kişilerdir. Bu tip kişiliğin genel özellikleri arasında, kıskançlık, şüphecilik, başkalarına karşı genel güvensizlik, kibirlilik, hırçınlık, geçimsizlik, kincilik sayılabilir. Paranoid kişi, başkalarını yargılayarak kendisine düşman oldukları fikrine kapılır. Kandırılmayı çok kolay hisseder ve karşı çıkar. Güvensizliğini bağımsız ve kendine yeter olmaya çalışarak sağlamak ister. Bunun sonucu olarak tecrid edilmiş bir hayat yaşayan ve çevresiyle haberleşmesi azalan paranoid, gerçeklerden mahrum kalır. Bu tip kişilerin idraki dardır ve bencildirler. Kendisini başkasının yerine koymazlar. Savunma yapısının gereği olarak hatalarının ayıbını başkalarına yansıtır. Başarısızlığa tepki gösterir, vazgeçme yerine saldırıyla cevap verir.
Paranoya'nın klinik belirtileri: Paranoya esas olarak bir muhakeme bozukluğu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun bir sonucu olan hezeyanlar, hastalığın hemen hemen tek klinik belirtisidir. Paranoya da hezeyanlar düzenlidir, kendilerine göre bir mantıkları vardır. Hezeyanlara esas teşkil eden muhakeme kusurları ve hâtâlı yorumlar hasta tarafından bir tabu şeklinde kabul edilir. Hezeyanlar, duygu ve düşüncelerine hakim olur. Bunlara kuvvetle inanan ve çevrenin de inanması için sayısız deliller bulmaya çalışan hastanın, günlük hayatı da hezeyanı ile uyum içindedir. Hasta; mağrur, şüpheci, sürekli etrafını tetkik edici tavırlar takınır. Çevresindeki her hareketi şüpheyle incelemeye başlar. Bunu gerçek hezeyanın ortaya çıkması takip eder ki, bu da genellikle bir büyüklük ve azamet fikriyle beraberdir. Çevresindeki insanların kendisine düşman oldukları, onu istismar ettikleri fikrindedir. “Paranoid davacı” denilen tipteki hastalar hayatlarını mahkemelerde geçirirler. Bunda da hezeyan tek bir konu üzerine kurulmuştur ve hayat boyunca dava ettikleri şey kesinlikle değişmez.
Karşı saldırgan davranışları, cana kıymaya kadar varan aşırılıkları görülür. Bunların kişilik analizleri, aşağılık komplekslerinin varlığını ortaya koymuştur. Böyle insanlar kötü niyetli kişiler tarafından kolaylıkla elde edilip, kimi tertiplerin içine sokulabilirler.
Kıskançlık paranoyası, tehlikeli klinik tablolardan biridir. Esas olan, düzenli ve müzmin bir hezeyanın yerleşmesi, hastanın bütün davranışlarına hakim olması ve hezeyan dışında herhangi bir şahsiyet kusuru ve kişilik dağılması görülmemesidir.
Paranoid psikozların sebep ve oluşu: Bu durumlara sebep olan faktörler değişiktir ve kişiden kişiye farklılık gösterir. Paranoid bozukluklar beyinle ilgili hastalıklarda çok görülürler ve bunama başlangıcı sayılabilirler. Paranoya vak'aları herhangi bir sebep olmaksızın da ortaya çıkabilir.
Paranoidlerde genel olan çevre düşmanlığı çocukluktan kaynak alabilir. Çocuğun kendisini sürekli baskı altında hissettiği otoriter aile yapılarında bu daha sıktır. Erikson'a göre, paranoya meyli olan kişi süt çocukluğu devresinde sosyal çevresinden temel güven duygusunu almamıştır. Bu güvensizlik, ebeveyn tarafından reddedilme, evde daha fazla tercih edilen bir kardeşin olması veya çevrede çocuğun güvenini sarsan hareketlerden dolayı olabilir.
Kraepelin, kişiye zarar veren mühim bir olayı hezeyanın odağı ve başlangıç noktası haline getiren paranoya vak'alarını ayrı olarak incelemiştir. Hezeyanların gelişmesi için haksızlık olayı gibi bir vak'a başlangıç olabilir. Bundan sonra ortaya çıkan “paranoid davacı” tip bunun klasik örneğidir.
Kretschmer, alıngan bir karakter zemininde gelişen hezeyan durumlarından bahsetmektedir. Bu vak'alarda, şahıstaki yetersizlik hissinin üzerine yıkıcı bir tecrübe de binince paranoid fikirlerin ön planda olduğu hastalık ortaya çıkmaktadır. Bu noktada hasta, herkesin kendisinin de içinde bulunduğu ahlaki çöküntüyü bildiğine ve devamlı bunu konuştuğuna inanmaktadır.
Paranoya müzmin bir gelişme takip eder, kötüleşme olmazsa da iyileşme de hemen hiç bir zaman söz konusu değildir. Birçok paranoid hasta cemiyette iniş çıkışlarla birlikte varlığını sürdürür. Bu hastaların bir kısmı hezeyanlarını gizleyebilir. Tedavi olarak hastaya psikoterapi ve çevre değişikliği teklif edilebilir. Fakat hasta hekime güvenmediği sürece, tedavinin gayesine ulaşılamaz. Bu güvenin sağlanması da genellikle mümkün değildir.

Kaynak: Rehber Ansiklopedisi

*Konjual Paranoya-Othello Sendromu-Jaluzik Tip-Paranoid Tip-Parafreni-Paranoid Kişilik bozukluğu-Paranoid Şizofreni-Narsisistik kişilik-Antisosyal ve diğer kişilik bozukluları ile ilintili hastalıkları "ruh sağlığı" ya da Psikiyatri başlığında mı yazacağız? Buraya devam mı etmeliyiz? Teşekkürler...
Nesrin Savaş Kantarcı
 
Geri
Üst