MG_eVİL
New member
- Katılım
- 20 May 2008
- Mesajlar
- 3,623
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Kadın, ergenlik çağına giren kızını yanına almış, aklınca hayattaki tehlikelere karşı uyaracak...
“Tanımadığın bir adam gözünün içine bakıp gülerse, sakın sen de gülme!”
“Ya gülersem” demiş kızı...
“O zaman sakın konuşma!”
“Konuşursam...”
“İşi ilerletmesine, elini tutmasına izin verme!”
“Verirsem...”
“En azından bir hediye vermeye kalktığında alma!”
“Alırsam...”
“Sakın tenha bir yere gitme!”
“Gidersem...”
“Asla kendini öptürme!”
“Öperse...”
“Elbiseni çıkartma...”
“Çıkartırsa...”
“Bari çamaşırlarına dokundurma...”
“Dokunursa...”
Çileden çıkan anne, kapıyı çekip giderken söylenmiş:
“Ben sana daha ne diyeyim be kızım... Zevk almaya bak!”
***
Dünkü yazımda, İçişleri Bakanı’nın deyimiyle şu Kürt açılımı konusunda önümüzdeki günlerde “göreceğimiz işler”i anlattım...
Bize “Kürt açılımı”, “Demokrasi açılımı” ve “Milli Birlik Projesi” adları altında sunulan senaryonun, ABD merkezli Atlantik Konseyi isimli kuruluşun ürünü olduğunu hatırlattım...
Beynini tarikat ağalarına emanet etmiş bir “iktidar dostu”, sabahın kör vaktinde telefona sarılıp, sabrımı sınadı:
“Diyelim ki bu plan, ABD planı... Ne olmuş yani?”
Sakin sakin anlatmaya çalıştım:
“O zaman ipler başkalarının kontrolünde demektir... Böyle bir durumda ulusal egemenlikten söz edilemez...”
“Olsun, n’olmuş yani?”
“Olsun dersen; planı yapan, pilavı yer... Yani senin benim çıkarlarımı değil, kendi çıkarlarını düşünür...”
“Düşünsün, n’olmuş yani?”
“Özgürlüklerini, haklarını kaybedersin. Senin geleceğini onlar çizer...”
“Çizsin, n’olmuş yani?”
“Bölünür, parçalanırsın...”
“Bölünelim, n’olmuş yani?”
İşte bu son sözü duyunca, yukarıdaki hikâye geldi aklıma ve “Bari çamaşırlarına dokundurma” diyerek kapattım telefonu...
Üç dakika sonra aynı ses, yine telefondaydı:
“Telefon kesildi... Dokunsun, n’olmuş yani?”
Gülmeye başladım... Karşımdaki cesaretlendi:
“Nasssııııılll mat ettim seni ama... Değil mi?”
***
Bu kadar yüreği ve midesi geniş insanların yaşadığı bir zamanda, mat olmak benim ve benim gibilerin kaderi...
“N’olmuş yani?”
***
AKP’NİN OYU!
Gazeteport, A&G Araştırma Şirketi’nin sahibi Adil Gür’e, “Bu hafta sonu seçim olsaydı, sonuç ne olurdu” diye sormuş...
Adil Bey de şunları söylemiş:
“PKK’lıların zafer kazanmış edasıyla kutlama yapmaları, sadece milliyetçileri değil, sıradan Türk vatandaşını da rencide etti. Türkler, mağduriyet ve mağlubiyet duygusu yaşadılar. Bir oran veremem ama bu görüntülerden hemen sonra seçim olsaydı; AKP çok oy kaybederdi. Açılım sürecini kişisel olarak destekledim ama, bu görüntüler açılıma zarar verici hale geliyor.”
***
Biz ne desek aldırmıyorlar Adil Bey...
Açılıma başından beri destek veren biri olduğunuz için umarım sizi anlamaya çalışırlar!
***
GÜNÜN SORUSU
Yurtdışından gelen PKK’lılar için “mobil mahkemeler” kurulduğuna göre...
Acaba bu mahkemelerden tutuklama kararı çıkarsa, “mobil cezaevleri” de kurulacak mı?
***
Kocaeli Üniversitesi Rektörü’ne açık teşekkür!
Sayın Rektör Prof. Dr. Sezer Şener Komsuoğlu...
Üniversitenizin Atatürkçü Düşence Kulübü’nün düzenlediği ve dün yapılması gereken “Dünden Bugüne Üniversite ve Gençliğin Sorunları Çalıştayı”na konuşmacı olarak davet edilmiştim.
Bu çalıştaya ülkenin dört bir yanındaki üniversitelerden öğrenci temsilcileri de katılacaktı.
Ama...
Son anda devreye girdiğinizi ve “Konuşmacıların çoğu CHP’li” gerekçesiyle müdahale ettiğinizi öğrendim.
Bunun üzerine de çalıştay iptal edildi...
Sonuçta o çalıştaya katılacak öğrencilerinizle birlikte dün Yuvacık’ta harika bir pikniğe katıldım...
Eğer çalıştayı iptal etmeseydiniz, güneşli pırıl pırıl bir sonbahar gününde ağaçlar altında sohbet etmek yerine, bir salona tıkılıp kalacaktım...
Atatürk’ün adının bile “cıs” haline geldiği bir dönemde, Atatürkçü Düşünce Kulübü’nün faaliyetlerini engelleme çabanızı anlayabiliyorum...
Haklısınız hocam, sizin koltuğunuzun yanında “Atatürkçülüğün” lafı mı olur?
Dünkü piknik için teşekkür ederim!
..::MUSTAFA MUTLU::..
“Tanımadığın bir adam gözünün içine bakıp gülerse, sakın sen de gülme!”
“Ya gülersem” demiş kızı...
“O zaman sakın konuşma!”
“Konuşursam...”
“İşi ilerletmesine, elini tutmasına izin verme!”
“Verirsem...”
“En azından bir hediye vermeye kalktığında alma!”
“Alırsam...”
“Sakın tenha bir yere gitme!”
“Gidersem...”
“Asla kendini öptürme!”
“Öperse...”
“Elbiseni çıkartma...”
“Çıkartırsa...”
“Bari çamaşırlarına dokundurma...”
“Dokunursa...”
Çileden çıkan anne, kapıyı çekip giderken söylenmiş:
“Ben sana daha ne diyeyim be kızım... Zevk almaya bak!”
***
Dünkü yazımda, İçişleri Bakanı’nın deyimiyle şu Kürt açılımı konusunda önümüzdeki günlerde “göreceğimiz işler”i anlattım...
Bize “Kürt açılımı”, “Demokrasi açılımı” ve “Milli Birlik Projesi” adları altında sunulan senaryonun, ABD merkezli Atlantik Konseyi isimli kuruluşun ürünü olduğunu hatırlattım...
Beynini tarikat ağalarına emanet etmiş bir “iktidar dostu”, sabahın kör vaktinde telefona sarılıp, sabrımı sınadı:
“Diyelim ki bu plan, ABD planı... Ne olmuş yani?”
Sakin sakin anlatmaya çalıştım:
“O zaman ipler başkalarının kontrolünde demektir... Böyle bir durumda ulusal egemenlikten söz edilemez...”
“Olsun, n’olmuş yani?”
“Olsun dersen; planı yapan, pilavı yer... Yani senin benim çıkarlarımı değil, kendi çıkarlarını düşünür...”
“Düşünsün, n’olmuş yani?”
“Özgürlüklerini, haklarını kaybedersin. Senin geleceğini onlar çizer...”
“Çizsin, n’olmuş yani?”
“Bölünür, parçalanırsın...”
“Bölünelim, n’olmuş yani?”
İşte bu son sözü duyunca, yukarıdaki hikâye geldi aklıma ve “Bari çamaşırlarına dokundurma” diyerek kapattım telefonu...
Üç dakika sonra aynı ses, yine telefondaydı:
“Telefon kesildi... Dokunsun, n’olmuş yani?”
Gülmeye başladım... Karşımdaki cesaretlendi:
“Nasssııııılll mat ettim seni ama... Değil mi?”
***
Bu kadar yüreği ve midesi geniş insanların yaşadığı bir zamanda, mat olmak benim ve benim gibilerin kaderi...
“N’olmuş yani?”
***
AKP’NİN OYU!
Gazeteport, A&G Araştırma Şirketi’nin sahibi Adil Gür’e, “Bu hafta sonu seçim olsaydı, sonuç ne olurdu” diye sormuş...
Adil Bey de şunları söylemiş:
“PKK’lıların zafer kazanmış edasıyla kutlama yapmaları, sadece milliyetçileri değil, sıradan Türk vatandaşını da rencide etti. Türkler, mağduriyet ve mağlubiyet duygusu yaşadılar. Bir oran veremem ama bu görüntülerden hemen sonra seçim olsaydı; AKP çok oy kaybederdi. Açılım sürecini kişisel olarak destekledim ama, bu görüntüler açılıma zarar verici hale geliyor.”
***
Biz ne desek aldırmıyorlar Adil Bey...
Açılıma başından beri destek veren biri olduğunuz için umarım sizi anlamaya çalışırlar!
***
GÜNÜN SORUSU
Yurtdışından gelen PKK’lılar için “mobil mahkemeler” kurulduğuna göre...
Acaba bu mahkemelerden tutuklama kararı çıkarsa, “mobil cezaevleri” de kurulacak mı?
***
Kocaeli Üniversitesi Rektörü’ne açık teşekkür!
Sayın Rektör Prof. Dr. Sezer Şener Komsuoğlu...
Üniversitenizin Atatürkçü Düşence Kulübü’nün düzenlediği ve dün yapılması gereken “Dünden Bugüne Üniversite ve Gençliğin Sorunları Çalıştayı”na konuşmacı olarak davet edilmiştim.
Bu çalıştaya ülkenin dört bir yanındaki üniversitelerden öğrenci temsilcileri de katılacaktı.
Ama...
Son anda devreye girdiğinizi ve “Konuşmacıların çoğu CHP’li” gerekçesiyle müdahale ettiğinizi öğrendim.
Bunun üzerine de çalıştay iptal edildi...
Sonuçta o çalıştaya katılacak öğrencilerinizle birlikte dün Yuvacık’ta harika bir pikniğe katıldım...
Eğer çalıştayı iptal etmeseydiniz, güneşli pırıl pırıl bir sonbahar gününde ağaçlar altında sohbet etmek yerine, bir salona tıkılıp kalacaktım...
Atatürk’ün adının bile “cıs” haline geldiği bir dönemde, Atatürkçü Düşünce Kulübü’nün faaliyetlerini engelleme çabanızı anlayabiliyorum...
Haklısınız hocam, sizin koltuğunuzun yanında “Atatürkçülüğün” lafı mı olur?
Dünkü piknik için teşekkür ederim!
..::MUSTAFA MUTLU::..