O gece sema bayram ediyordu !!

eiffel

Forumun Kulesi
Katılım
10 Mar 2006
Mesajlar
5,705
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
45
Konum
Her insan büyük bir alemdir.İnsan düşünceden ibare
O gece sema bayram ediyordu​



Peygamber Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) dünyayı teşriflerine mekân olarak Kâbe'den başka herhangi bir yerin anne rahmi olabilmesi mümkün değildir. Eğer, "Allah (cc), varlık arasında en kudsî yer olarak Kâbe'yi görmüştür.

Beytullah binası da buna bir işarettir. Ayrıca 'Allah'ın baktığı yer orasıdır, Cenâb-ı Hakk'ın isim ve sıfatlarının halîtası buradadır." denmişse, şüphesiz Peygamber Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) dünyayı şereflendireceği yer de, en mübarek 'Buk'a (toprak parçası)' sayılan Kâbe olacaktır.

Evet, Nebiler Serveri'nin başka bir yerde doğması düşünülemez. O (sallallâhu aleyhi ve sellem), ancak Kâbe'nin rahm-i mâderinde neş'et edebilir. Annesi bir başka yerde olsaydı bile, gelip O'nu Kâbe'de dünyaya getirmeliydi. Çünkü insanlar arasında bütün İlâhî isim ve sıfatların hareket ve odak noktası olan Hz. Muhammed Mustafa'yı (sallallâhu aleyhi ve sellem), bütün bu isim ve sıfatların bir nokta-i mihrâkiyesi olan Kâbe'den başka bir yer besleyemezdi. Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem), Kâbe'den 53 yaşında iken ayrılmıştır. Kâbe, Nebiler Serveri'ni, her şeye rağmen bağrında besleyen bir ana gibidir. Ama o, mehîb ve mehâfetli bir anadır. İhtimal onun böyle olması da, Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem), maruz kaldığı değişik musibet ve belâlar karşısında metafizik gerilimini yitirmeden dayanması ve daha pek çok kabiliyet ve istidatlarını inkişaf ettirmesi açısından büyük bir önem arz etmektedir.

Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem), Kâbe'yi görmüş, ondaki esrarı, âlem-i şehâdetteki bir insanın kabiliyet, istidat ve zâhir-bâtın bütün hisleri ve tecessüsleri ile alabildiği kadar almıştır. Oysaki Kâbe'nin hakikati, göklerin ötesinde, Sidretü'l-Müntehâ'dadır. Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) miracı da Sidretü'l-Müntehâ ile noktalanmıştır. Bir taraftan Nebiler Serveri (sallallâhu aleyhi ve sellem) Miraç'ta semaların eteklerini cevherlerle doldurmuş, onlar da O'nunla şeref kazanmışlardır. Çünkü onlara, o güne kadar bekledikleri O Dürr-i Yektâ'nın solukları ulaşmış ve onlara bir visal yaşatmıştır. Diğer taraftan Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), miraç esnasında değişik yerlere uğrayıp geçmiş, her yerde kendisine 'Top senin, çevkân senin.' denmiş ve O, bu muhteşem istikballe gidip tâ Sidretü'l-Müntehâ'ya kadar yükselmiştir. Sidretü'l-Müntehâ, O'nun için bile aşılmaz bir yerdir. Zira orası, insan ufkunu aşan bir hazîredir. Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) de nihayetinde diğer varlıklar gibi yaratılmış biridir.

Evet, Sidretü'l-Müntehâ'ya kadar Efendimiz'in (sallallâhu aleyhi ve sellem) geçtiği yerler, O'nunla şereflendirilmişlerdir. Çünkü şimdiye kadar böylesine uzun bir yolculuk yapacak, Sidretü'l-Müntehâ'ya ulaşacak ve bizzat Mütekkellim-i Ezelî'den kelâm ahzedecek dereceye hiç kimse yükselememiştir. Bu meseleyi bir teşbih ile ifade edecek olursak, bir yönüyle Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), kendisine analık yapan Kâbe'den ayrılırken hüzünle ayrılmış, fakat diğer bir yönüyle de, Kâbe'ye 'Sen ayrı ben ayrı.' diyerek, aralarındaki özdeşliğe karşı bir tavır koymuştur. Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) Medine'deki o muhteşem karşılanma merasimiyle de, Kâbe'den ayrılığın vermiş olduğu hüznüne teselli bulmuştur. Medine, İnsanlığın İftihar Tablosu'na bağrını açmış, O da Kâbe için yaptığı gibi, Medine için de dua etmiş ve orası da üns esintileri ile dolmuştur.


Efendimiz, geçtiği yerleri şereflendirmişti


Ayrıca Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem), peygamberliğini sema ehline göstermek için bütün gökleri dolaşmış, başta diğer peygamberler olmak üzere bütün gök halkı, Medinelilerin hicret esnasında Allah Resûlü'nü 'Üzerimize ay doğdu...' diyerek karşıladıkları gibi, O'nu büyük bir coşku ile istikbal etmişlerdir. Efendimiz, pek çok kapıdan geçmiş, kendisini karşılayanları, hattâ kendisine refakat eden Cibrîl'i bile belli bir noktadan sonra geride bırakmış ve her şeye perdesiz, engelsiz ulaştığı bir noktada Kâbe'nin Sidretü'l-Müntehâ'daki hakikati ile yüz yüze gelmiştir.

Allah Resûlü, mirâcı anlatırken, 'Öyle bir noktaya ulaştım ki, kader kalemlerinin cızırtılarını duydum.' buyurmuştur. Efendimiz'in Sidretü'l-Müntehâ'da Cenâb-ı Hakk'ın cemalini kemmiyetsiz, keyfiyetsiz, hâilsiz ve perdesiz bir şekilde müşahede etmesi de söz konusudur. Ayrıca O (sallallâhu aleyhi ve sellem), enbiyâ-ı izâmı da ayniyet içinde müşahede etmiş, onlarla zaman üstü görüşüp konuşmuştur. İşte İnsanlığın İftihar Tablosu, böyle bir buudda seyahatini yaparken, Kâbe'nin hakikati ile de buluşmuş ve böylece kendisini besleyen anayı tanımış, onun elini öpmüş ve onunla denk hale gelmiş veya onu aşmıştır. Bu, O'nun (sallallâhu aleyhi ve sellem) için hem anasına karşı bir hasret giderme, hem de o terbiye ve edep insanına, terbiyesini ortaya koyma fırsatı, gök ehline de bu büyük vuslatı gösterme merasimi idi. Bu şehrayinde belki de, bizim bilemediğimiz âlemlerde binlerce, yüz binlerce şahaplar sağa sola saçılmıştır. Çünkü, yeryüzü yaratıldığı günden itibaren gökteki yıldızlar böyle bir şehrâyine asla şahit olmamışlardır. Öyle ki o gece âdeta yıldızlar, kaldırım taşları gibi o Dürr-ü Yektâ'nın ayaklarının altına serilmiştir. Evet, O'nun ruhunun vüs'ati ile mesele ele alınınca, zaten bunu başka bir şekilde ifade etmek de mümkün değildir.

Allah (cc), Nebiler Serveri'ni değişik âyât u beyyinâtı ile arzdakilere anlatarak O'nun kim olduğunu tespit ve tescil ettikten sonra, miraç mucizesi ile de gökler ehline tanıtmıştır.




ÖZETLE


1- Nebiler Serveri'nin başka bir yerde doğması düşünülemez. O, ancak Kâbe'nin rahm-i mâderinde neş'et edebilirdi. Annesi bir başka yerde olsaydı bile, gelip O'nu Kâbe'de dünyaya getirmeliydi.

2- Allah Resûlü, Miraç'ta semaların eteklerini cevherlerle doldurmuş, onlar da O'nunla şeref kazanmışlardır. Çünkü onlara, o güne kadar bekledikleri O Dürr-i Yektâ'nın solukları ulaşmıştır.

3- Efendimiz, Miraç esnasında değişik yerlere uğrayıp geçmiş, her yerde kendisine 'Top senin, çevkân senin.' denmiş ve O, bu muhteşem istikballe gidip tâ Sidretü'l-Müntehâ'ya kadar yükselmiştir.




ZAMAN / Kürsü
 
teşekkürler..Allah razı olsun..
 
MİRAÇ

Kapatın gözlerinizi
Ve karanlığı seyredin.

İşte böyle bir gece.
Mekke de bir gece
Yorgunluk havada
Gariplik suda
Simsiyah bir sessizlik
Uyku bile uykuda.

Kâbe'nin hatîm kısmında
Yanı üzre yatan biri var.

Yıl hüzün yılı
Eb-u Talip yok
Yıl hüzün yılı
Vefakâr eş
Haticetül Kübrâ yok.

Kâbe'nin hatîm kısmında
Yanı üzre yatan biri var
Teselli arayan kalp
Hüzünle çarpan kalp
O'nun kalbi.

Ve ayak sesleri
Yıldızlar ışıldıyor.
Bu ayak sesleri göklerden
Yol veriyor yıldızlar.
Semâdan inenler var.
İzin verseydi ALLAH
Kâinat inerdi yere

Çünkü Kâbe'nin hatîm kısmında yatan
Sultân-ı Levlâk'tır.
Habîb-i Zîşândır O
Nur-u Hüda'dır.
Merhamet ufkunun nazlı güneşi,
Kainatın biricik çiçeğidir O.

İzin verseydi allah
Alemler inerdi yere
Oysa emir yalnız Cebrail'e
Ve yalnız Cebrail iner yere.

Kalk ya Rasulallah
Semada melekler seni bekler
Taif'te taşlanan yüzüne hasret
Alaya alınan sözüne hasret
Seni bekler melekler.

Yer yüzünde vefa yok mu?
Seni teselli edecek birini mi arıyor kalbin.
Sevdiklerin bir bir uçuyor mu elinden?
Davetini hafife mı aldılar?

Üzülme ve aç gözlerini
Öteler bekliyor Seni
Bu gece kainat adını anacak,
Aç gözlerini ki alemler nazarına kanacak.
Burak, senin için uçacak.
Aç gözlerini ya Habiballah
Bu gecenin adına İsra diyecek ALLAH.

Ey yedi kat sema aç kapılarını,
Ve haber ver hasretle bekleyen Peygamberlere
Deki Hazreti Adem'e;
Cennetin kapısına adı yazılan
İsminin hatrına af istediğin
Salih Oğul geliyor.
Söyle İsa'ya:
Kuytu köşelerde
Havarilerinle ALLAH'a sığınırken,
Bir adım ötedeymiş gibi kokusunu aldığın
Ve insanlığa gelişini müjdelediğin
Ahmet geliyor.

Yusuf'a, İdris'e, Harun'a söyle
Musa'ya deki:
Vasıflarına hayran olup da
Ümmetinden olmak istediğin
Salih Kardeş geliyor.
Müjde ver İbrahim Peygamber'e:
Dua dua yalvarıp
Gelmesini istediğin Oğul geliyor


Aç kapılarını ey yedi kat sema
Bu gelen "MUHAMMED MUSTAFA"


Cebrail yol gösterir,
Ve yürür Sultanlar Sultanı
Bu nasıl bir yürüyüştür?
Bu nasıl bir eda?
İnci inci ter mübarek alınlarında
Baştan ayağa edep var
Attığı her adımda.


Sultanım,
Cennetler gösterilirken o gece
Ümmetini hayal ettin mi Cennet 'te?
Cehennemin alevleri selamlarken seni,
Gözyaşlarını gördü mü Cebrail?
Ümmetim dedin mi?
Sen unutmazsın bizi
Bunda kuşku yok
ALLAH seni unutturmasın bize.


Yürüdü rasulullah
Cebrail önde
Bir gece yürüyüşüyle
Yürüdüler, yükseldiler.
Yükseldikçe yükseldiler.

Cebrail durdu
Ya Rasulallah, benimle buraya kadar.
Efendimiz niçin diye sordu
Burası Sidre-i Münteha'dır
Bir adım daha atarsam, yanarım, kavrulurum.

Allahrasulu, sordular:
Nasıl gidilir Sidre-i Münteha' da?
Cibril-i emin cevap verdi:


AŞKLA!
Aşkla gidilir ya rasulallah
Yürü sultanım yol senindir!
Aşk vadisinde mühür senin,
Söz senindir hal senindir.
Muhabbetin adı sensin,
Varlıkların tadı sensin.


Yürü ve selamını ilet
Gözü yaşlı ümmetinin
Sensiz bunca yetimin
İlet selamını
Ahir zamanın ahını
Yüceler Yücesi' ne ilet


Sultanım
Sen dönerken Miraçtan
İlahi hediyelerle
Bizim için Miraç olan
Beş vakit Namaz'la,
Bakara Suresinin son iki ayetiyle
Ve şirke düşmeyenin affedilebileceği müjdesiyle
Dönerken sen Miraçtan
Biz ahir zamandan
Ebu Bekir edasıyla seleniyoruz çağlara:


O söylediyse doğrudur,
Rasulullah söylediyse doğrudur.


Ve bir Ayetin sıcaklğı sarıyor
Kainatin kalbini:

"Her türlü noksanlıktan münezzeh olan ALLAH
Kulunu geceleyin Mescid-i Haram' dan alıp,
Kendisine bir takım ayetler gösterelim diye
Etrafını mübarek kıldığımız
Mescid-i Aksa' ya götürdü.
Çünkü, işiten ve bilen odur."


Şimdi açın gözlerinizi
Ve Mirac'a hazırlanın


DURSUN ALİ ERZİNCANLI


Mükemmel bir şiir bu konuya eklemek istedim.

"Namaz Müminin MİRACIDIR"
 
Geri
Üst