Modern Talking Efsanesi

Øguz

Altın Üye
Altın Üye
Katılım
20 Ağu 2007
Mesajlar
4,147
Reaction score
0
Puanları
0
a1z11nif3ey3ndarpnqa.jpg

http://www.pixmix.us/hqviewer.php?file=n0mhvpothvoywdrnscg1.jpg


2l0kv3s953adzm14p794.jpg
[/IMG]
http://www.pixmix.us/hqviewer.php?file=r90w6p11w6cj7v9k6bn5.jpg

abodvi3rgq5pzeni6ahm.jpg

c8z52yj40a8suk6nfr7d.jpg

http://www.pixmix.us/hqviewer.php?file=6jcl9iwa3ili0wtavbk0.jpg
http://www.pixmix.us/hqviewer.php?file=4f5vjsjyo3ljqwyturq2.jpg



Modern Talking ve 80li yıllarda müzikteki etkisi​

Modern Talking, 80li yılların müziğinde çok önemli bir yere sahip, vatanı Almanya olan bir grup.

1984'de kurulduktan sonra özellikle Avrupa'da büyük kitleleri etkileyen müziği, 1988 başlarında son buldu.

hspgx4ka1hyvptosq8j.jpg


Değişen müzik anlayışına, gelişen müzik teknolojisine ve yeni dünya düzenindeki müzik pazarına kayıtsız kalamayan grup üyeleri 1998'de grubu tekrar biraraya getirdilerse de 2003 yılında tekrar ayrılarak Modern Talking'in müziğinin ikinci defa son bulmasına yol açtılar.

Grubun üyeleri Dieter Bohlen(1954, Bern/ Oldenburg) ve Thomas Anders(1963,Münstermaifeld/ Koblenz) adlı iki Alman müzisyen.

Dieter Bohlen, Almanya'nın hitleri olarak adlandırılan "Deutsche Schlager" stili şarkıları Alman sanatçılara vermesiyle müzik dünyasında yavaş yavaş tanınmaya başladı. 1979 yılına gelindiğinde, genç Bohlen'in verdiği şarkılar kısa sürede başarılı olmuş ve birer hit konumuna gelmişti.

qcvpux59g30cafcbeevi.jpg


Bestecilik yönüyle yetinemeyeceğini anlayan Bohlen, hırsına kapılarak daha fazlasını istiyordu (yıllar geçse de bütün hayatına hakim olacaktı bu hırsı). Almanya ile sınırlı kalmamak, uluslararası alanda da müzik listelerine girebilmek ve hatta zirvede yer almak hedefiydi.

60larda Beatles ve Kral Elvis ile hızlanan ve değişime başlayan müzik, bazı türlerde ideolojik anlamlar da yüklense de, 70li yıllarda sadece dans etmeye yönelik bir alternatif yön de buldu ve "Disco" denilen bir kavram ortaya çıktı. 70lerde Disco denilince akla gelen klasik isimler Bee Gees, ABBA, BoneyM gibi gruplardı. Avrupa'da daha çok ABBA ve BoneyM rüzgarı esse de, yeni kıta Amerika'da Michael Jackson solo albümler çıkartarak insanları etkiliyor, müzikte yeni tarzlar ortaya çıkıyordu.

Bateri ve drum takımlarının ritim vurması, ritmin üstüne elektro gitar ve bass gitarların kullanıldığı bir melodi, arka fonda kemanlar, trompetler ve sevgi, aşk vb. temaları işleyen liriklerden(şarkı sözleri) oluşan hızlı tempolu bir müzikti 70li yıllarda disco.

c70q9lsyuauukmj1jffq.jpg


Fakat Avrupa ve Amerika arasındaki disco müzik çok belirgin farklılıklar taşıyordu. Örneğin BoneyM, Avrupa'da listelerin ilk sırasından inmezken, ABD'de Top Ten'e bile giremiyordu.

Bohlen, Beatles ile büyümüş ve kendisini geliştirmiş bir müzisyendi. Rock altyapısı vardı, fakat disco müzikten de çok etkileniyordu. Almanya dışına çıkmak için herşeyi gözönüne alarak yeni tarzlar peşindeydi. Bu koşullar altında yeni bir disco soundu oluşturdu: Güzel romantik şarkı sözleri + güzel romantik müzik + yeni disco soundu.


fya0o3qe409h2xknqk6q.jpg



Bu soundu tutturabilmek birkaç problem vardı. Öncelikle kendi sesi güzel değildi ve yapacağı müzik için de aradığı tarzdan bir vokal bulamıyordu. Dieter, en iyi sesleri aramaya, araştırmaya ve bulmaya karar verdi. Sonunda 20 yaşındaki genç Bernd Weidung'u seçti. Bu genç, birkaç albüm piyasaya çıkarmıştı ve hatta Dieter bestelerini vermişti Bernd'e, çünkü ikisi de aynı müzik firmasında çalışıyordu.

qpa8gauft13n8f9pn4x.jpg


Yeni disco sound'unu icra etmek için bulduğu vokalden sonra grubu kurmaya ve adını koymaya sıra geldi. Kurduğu grubuna verdiği ilk isim "Modernes Gespräch" oldu (Almanca 'modern konuşma' anlamına geliyor). Fakat bu isim müzik piyasası için pek hoş olmayan bir isimdi Dieter'e göre, böylece ingilizce "Modern Talking" daha uygun bulundu. Ve Modern Talking start aldı.

h5csbjmsqs17zdm9m7z.jpg


Bernd Weidung ve Dieter Bohlen ilk kez 1982'de tanışma fırsatı bulmuştu. Hansa adlı yapım şirketinin (bugünkü BMG, Berlin) isteği üzerine Thomas Anders "Pick up the phone" (F.R. David'in "Words" ü takip eden hiti) adlı parçanın Almanca orijinal versiyonunu Hamburg'da bir kayıt stüdyosunda seslendirdi. Bu şarkının Almanca sözleriyle "Was macht das schon?" yaratıcısı ise Dieter Bohlen idi. Buna benzer Almanca aranjman çalışmaları ve prodüksiyonlar da devam etti sonra. Örnek olarak "Wovon träumst Du denn?" adlı parça Almanya listelerine 16. sıradan girmişti.

j1vkk2lw0oeb2hm5csoh.jpg


70lerin sonunda ve 80lerin başlarında bateri takımlarıyla, bass ve elektro gitarlarla, kemanlarla, piyano ile müzik yapmak disconun olmazsa olmaz bir kuralıydı. Ama Bohlen, yaratmak istediği yeni sound için bu enstrümanları kenara iterek yeni teknolojinin ürünü ve yavaş yavaş yaygınlaşmaya başlayan Elektronik keyboard'ları kullandı. Yani Bohlen'in tarzı, o zamanların yeni teknolojisini kullanmaya yönelikti.

Elektronik keyboard/synthesizer ile orkestra kurmadan müzik yapabilmek çok kolaydı. Arkadan çalan ritmi programlama, üstüne akorları kaydetme, melodi ve en sonunda şarkı sözleri... İçeriği kolay gibi görünse de synthesizer ile müzik yapmak gerçekten bir yetenek işiydi.

(Fakat her ne kadar keyboard ritim vurmak kolay olsa da Dieter Bohlen Modern Talking'in ilk beş albümünde klasik bateri takımlarını kullanacaktı. Daha sonra, gençliğin elektronik tınılara daha fazla rağbet ettiği müzik yapım firmalarının gözünden kaçmayacak, Bohlen de 1987'deki altıncı Modern Talking albümü dahil 2003'teki son albümlerine kadar elektro bateri ya da keyboard ile şarkılarında ritim vuracaktı.

idb4abrvr7eu0h24px9o.jpg


Bohlen, Modern Talking için keyboard ile yarattığı yeni tarzını hayata geçirdi ve Thomas Anders ile birlikte ilk single 45liğini piyasaya çıkardı: "You're My Heart, You're My Soul". Almanca sözlerden vazgeçip, İngilizce'ye yönelmeleri uluslararası müzik piyasasına girebilmek için gerekliydi o zamanlar, bununla beraber Bohlen, Bernd'in sesine İngilizce'nin daha yakıştığını düşünüyordu. Bohlen, bu şarkıyı Mallorca güneşinin altında yazarken BMG/Hansa için planlamamıştı ama BMG sayesinde Modern Talking kurulmuş oldu.

Bu arada Bernd, sahne adı olarak "Thomas Anders" adını tercih etmişti. 1984'ün sonuna doğru piyasaya çıkan ilk single başarılı olamadı. O zamanların modası olan içi Christmas şarkıları ile dolu albümler ile ancak rekabet edebiliyordu. O dönemlerde, günümüzdeki gibi pazarlama uygulamaları bilinmediğinden, başarısız olmuştu single.

6m5q4tvlckbh2h66kb50.jpg


Fakat şansın da yardımıyla, Almanya'nın devlet kanalı ARD'de yayınlanan "Formel 1" ve "Drehscheibe" adlı programlarda şarkının bütün Almanya'ya görücüye çıkması ile 24 Ocak 1985'de single, Almanya Top20 listesine girebildi. O kadar başarılı oldu ki 6 hafta boyunca listenin ilk sırasından düşmedi. Herkes bu yeni tarzı kabullenmişti, çünkü kulağa çok hoş geliyordu.

Bohlen'in rüyaları gerçek olmuş, sadece Almanya'da değil yurtdışında da single 45liği tutulmaya başlamıştı. Günde 40.000 den fazla single satılıyordu. Yurtdışında, anadili Almanca olan Avusturya ve İsviçre'den sonra Avrupa ve Asya'dan toplam 35 ülkede single listelerinin ilk sırasına yerleşmişti "You're My Heart, You're My Soul".

Türkiye'de de TRT Radyoları aracılığı ile dinletilen bu single, ülkemizde satışa sunulmadı, çünkü bir single pazarı oluşamamış durumdaydı Türkiye'de (gerçi 20 yıl geçmesine rağmen halen böyle bir pazar yok).

bmyjt0yj7g1qjvwldq54.jpg


Kısa süre sonra ikinci single 45lik piyasaya çıktı: "You can win, if you want". Aynı zamanlarda çıkan ilk Modern Talking albümü "The First Album" ile birlikte single, listelerin zirvesinden inmedi. İlk iki single ve albümün başarısı, Modern Talking'in tek şarkıyla şöhret olmuş bir grup olmadığını kanıtladı.

4ssxlrqakcrzlmy29bx.jpg


İlk albüm kaset ve 33lük plak şeklinde piyasaya çıktı. Türkiye'de de bu 33lüğe çok büyük ilgi vardı. Her yerde Modern Talking dinleniyordu. Türk insanı Thomas Anders hakkında, "babası Türkmüş, ondan esmer" gibi şeyler bile söylüyordu. Almanya'da çalışan gurbetçi vatandaşlarımızın, Türkiye'de Modern Talking'in tanınmasında rolü vardır. Tıpkı BoneyM'in Türkiye'de tanınmış olması gibi. Bu 33lüğü Türkiye'de dağıtan plak şirketlerine gurbetçi vatandaşlarımızın Almanya müzik piyasasından bilgi aktarması buna örnektir. Almanya'daki kültürel etkilenme bir şekilde Türkiye'ye geliyordu yani.

65bf9wd6f0bs8klczyg.jpg


Kısa bir süre sonra sonra ikinci albümü çıkardı Modern Talking: "Let's Talk About Love". Bu albümden de Modern Talking'in ortalığı kasıp kavuran üçüncü büyük hiti "Cheri, Cheri Lady" çıktı. Single, 19 Eylül 1985'de Almanya Top20 listesine ilk sıradan girdi.

Modern Talking soundu başarıya ulaşmıştı artık, evlerde pikaplarda, discolarda, yeni çıkan "MC player" denilen kasetçalarlarda hep Modern Talking vardı.

nq1btdzwdjc85jc8loww.jpg


Fakat, Bohlen'in korktuğu başına gelmiş, günümüzde de artık bir kanun haline gelmiş Amerika Pop - Avrupa Pop çatışması, Modern Talking'in başına da geliyordu. Örneğin o zamanlar son albümü "Thriller" ile Michael Jackson Modern Talking'den önce albümü çıkmış olmasına rağmen, Modern Talking'in satışlarını dünya genelinde çoktan katlamış, hatta satış rekorları bile kırmıştı. Thriller albümündeki müzik altyapısı 70lerin sonlarında da devam eden 'disco soundunun' bir örneği niteliğindeydi. Oysa Bohlen, dediğimiz gibi akustik enstrümanları bir kenara itmişti. Michael Jackson daha doğrusu ABD ile müzik alanında da rekabet etmek hele soğuk savaş da devam ederken zordu Avrupa için. Hatta Bohlen'in müziğinde ABD'de 1983'te milyonlar satmış Cindy Lauper'in soundundan da izler vardı ki, Lauper'in 'Girls Just Want To Have Fun' ile Amerika'da elde ettiği başarıyı da kendisinin de yakalayabilme ihtimalini de gözardı etmemişti.

n0c3jobxbob13zit80j.jpg


Bundan dolayı Avrupa kendi içinde rekabete kapandı. Diskoteklerde çalan Bohlen'in bu yeni tarzına "Eurodance" denildi, "Eurodisco" olarak da karşınıza çıkar... Ve Modern Talking'in bu tarzının çok iyi para getirdiğini gören yapımcılar ve gruplar mantar gibi çoğalmaya başladı. Herkes enstrümanları bir kenara itip, sadece keyboard ile altyapısı hazırlanmış "Eurodisco" yapmaya başladı.

icat000ugfir3t59kcp6.jpg



Almanya'dan Alphaville, Norveç'ten "A-Ha"(1985'de kuruldu), İngiltere'den Duran Duran, Erasure(1986), Living In A Box(1987) Frankie Goes To Hollywood, Eruption gibi grupların yaptıkları şarkılar, Modern Talking'in müziğine o kadar çok benziyordu ki... Belki bu grupların içinde Modern Talking'den önce albüm çıkarmış olanları da vardı (Alphaville 1981, Duran Duran 1980, Frankie Goes To Hollywood 1980... gibi) ama Eurodance tarzıyla kendi albümlerinin "belki de ilk defa" bu kadar çok satılmasını sağlamışlardı. Arada 1981'de kurulmuş olan Depeche Mode gibi, Eurodance tarzını baz alıp daha da ileriye götüren ve apayrı bir sound yaratarak kült olan gruplar da vardı. O kadar komiktir ki, 70li yılların disco müziğinde bir kült olmuş BoneyM bile, enstrümanları bir kenara atıp altyapısı sadece keyboard ile yapılmış albümler piyasaya çıkarmaya başlamıştı; bunun en bariz örneği olarak BoneyM'in "Kalimba De Luna" adlı albümü ve hit olan şarkısı "Happy Song" u verebiliriz.

scxhul6dxff5t9s9kowt.jpg

5ly0fltbzy9lizgiwe.jpg

1g5e145uax3q7dxcg6n3.jpg


(Aslında Eurodance salt Modern Talking soundu değildi, 80lerin sonlarında Eurodance'ın ne olduğu daha iyi anlaşılacaktı...)

Modern Talking'in tarzındaki keyboard altyapısı, bass akorlar vs. birşekilde Eurodance'ın olmazsa olmaz bir parçasıydı ve Eurodance müzik yapılırken bu kalıpların da uygulanması gerekliydi. Ama 80lerde sadece Modern Talking'e has bir özellik vardı: Tiz korolar... Şarkının yüksek oktavlarda söylenmesi Bohlen'in hem istediği hem de biraz da mecburiyetten uyguladığı bir durumdu.

j69l3rz3u3nk7rtk5fe.jpg


İstediği, çünkü Bee Gees 70li yıllarda diskolarda fırtına gibi eserken (Stayin' Alive şarkısıyla örnek), grubun solisti Barry Gibb'in bir tarzı vardı: tiz ses çıkarmak ve yüksek oktavlarda şarkı söylemek. Bohlen, bu tarzdan etkilendiği için biraz da tiz koroları Modern Talking'de uyguluyordu.

Mecburiyetten, çünkü Bohlen'in sesi normal oktavlarda kötü çıkıyordu. Yüksek oktavlarda ise Thomas'la beraber aynı oktavda şarkı söylemesi kulağa hoş gelen bir tarzdı.

mrmzewpv6cnokuticvd.jpg

cpfl15nii5ul7rgfs9kk.jpg



Dieter Bohlen, sırf bu yüksek oktavlardaki stili kullanmak için bir backvokal grubu da kurmuştu. Rolf Köhler, Detlef Wiedeke, Michael Scholz ve Birger Corleis'den oluşan bu backvokal grubu Modern Talking'in ilk 6 albümünün değişmez dörtlüsüydü (1998'den sonraki albümlerde ise bu grupta Birger Corleis yer almayacaktı). Bu Backvokal grubu, 1985 yılında "Broken Dreams" adı altında, yine aynı adlı bir 45lik piyasaya sürdüler. Şarkının bestesi Rolf Köhler, Claus-Robert Kruse, Dave Storey, Dwight Storey imzasını taşıyordu ve Coconut etiketiyle piyasaya sürüldü. Çok özel olan bu 45liği dinleyenler, Modern Talking'in klasik soundunun aynısı ile karşılaştılar.

kqm8cbhdjprcmuxv044.jpg


Eurodance soundunda taklit etmek bir yere kadardır, ama bir grup var ki Bohlen'in tiz korolarını bile taklit etmiştir: Bad Boys Blue. Öyle ki, bu grubun çok para getirmiş hiti "You're a woman" şarkısını ilk kez dinleyenler, bu şarkıyı Modern Talking'in söylediğini sanmıştır. Taklitin böylesi yani...

o2m0q8l9h6d2f399rvvd.jpg


Müzikal açıdan Modern Talking ve Avrupa'daki gruplar bu durumdayken, Thomas Anders'in özel yaşamında da hareketlenmeler, belki de sonun başlangıcı olacak gelişmeler oluyordu: Thomas Anders, 1985 yılının temmuz ayında Nora Balling adındaki şarışın sevgilisi ile evlendi. Ve Modern Talking, 1985 yazında tüm Avrupa'yı ve bazı Asya ülkelerini kapsayan bir turneye çıktı.

1a6qk4uytooev4306p8u.jpg


Thomas cephesinde bunlar olurken, Bohlen daha fazla para kazanma hırsı ve firması Hansa/BMG'nin üstelemesiyle de başka isimlere prodüktörlük yapmaya devam etti. 1985'in sonlarında Caroline Müller adlı şarkıcıya C.C.Catch adı altında "Catch The Catch" adlı albümü çıkarttı. Bu albümde yer alan "Cause You Are Young", "Strangers By Night", "You Can Be My Lucky Star Tonight" adlı şarkılar çok ses getirdi.


Albümde yer alan şarkıların tipik özelliği Modern Talking şarkısı olmasıydı (artık "tipik Dieter Bohlen" şarkısı diyeceğiz). Başarının altındaki en büyük neden buydu. C.C.Catch'in albümü birdenbire koyu Modern Talking hayranları tarafından ilgi yanında sitem de aldı. Çünkü, şarkılar o kadar güzeldi ki, Thomas Anders söylese yine tüm Avrupa'yı kasıp kavuracak türdendi.

skqh9yygaxrq4ul42pw8.jpg

8oae7pof37ohe30qblq3.jpg



Eurodance müzikte bayan vokal denemesi yapan Bohlen'den sonra tabii ki benzer prodüksiyonlar ortaya çıktı. Bunlardan en başarılısı BMG şirketinin rakiplerinden "Virgin Records"dan geldi. "Arabesque" adlı grubun lead vokali Sandra Lauer 1985 sonlarında, yapımcı Michael Cretu tarafından solo bir single ile müzik piyasasına girdi. "Maria Magdalena" adlı şarkı ile listebaşı olduğunda C.C.Catch ile yarışıyordu. Sandra'nın şarkılarında ise erkek vokal Hubert Kemmler yer alıyordu, aynen C.C.Catch şarkılarında Dieter Bohlen'in olması gibi...

0v4da39fock9l3v2p70v.jpg

ur8ynwadoqsxph5ix1r.jpg



Müzik dünyasında hal böyleyken Modern Talking, sadece müziğiyle değil, imajı ile de kitleleri etkiliyordu. Thomas Anders'in bayanları bile kıskandıracak kadar uzun, bakımlı ve güzel saçları hatta bir çok bayandan güzel yüzü Avrupa'da erkeklerin berber koltuğuna oturup Thomas Anders saçı istemelerine yol açıyordu. Dieter ise fönle kabartılmış, sarıya boyattığı, ensesi uzun saçlarıyla 80li yılların klasik erkek saç stilini yansıtıyordu, Türkiye'de de 80lerde moda olan bu erkek stilinde bıyık da vardı hatırlarsanız :) . Thomas Anders'in dudaklarına parlatıcı sürmesi, Bohlen ile beraber objektiflere yakın pozlar vermesi, bu ikilinin eşcinsel olduğu söylentilerine bile yol açmıştı.

gy1bd3rssslc58qev25o.jpg



Modern Talking'de dikkati çeken bu dış görünüşte kıyafetlerin yeri de çok önemliydi.
Dieter Bohlen spor, rahat, dökümlü bazen tulum şeklinde, 80lerin modasını yansıtan sarı renk gibi kıyafetler giyerken, Thomas Anders daha klasik çizgilerde gömlekler, pembe ceketler, kumaş pantolonlar giyiyordu. Video kliplerde, TV programlarında bu giyim tarzlarından şaşmıyorlardı.

Öyle ki albüm ve single kapaklarına bu tarz da yansıtılıyordu. Converse stili spor ayakkabı Dieter'i temsil ederken, klasik çizgilerdeki siyah ayakkabı ise Thomas'ı simgeliyordu. Bu, simgeleme olayı enstrümanlar ile de yapılıyordu. Elektro gitar Bohlen'in simgesi iken, piyano Anders'i simgelerdi.

7g22l2tfpzby3uxk6jb.jpg


Bu simgelerin yanında grupla özdeşleşmiş Modern Talking logosu, 80li yılların havasını çok iyi yansıtıyordu. El yazısı ile yazılmış gibi duran italik Modern Talking logosu o kadar özdeşleşti ki Modern Talking'le, 1998'den sonra tekrar biraraya geldiklerinde bile albüm ve single kapaklarında bu logoyu kullandı Thomas ve Dieter.

Modern Talking'i yansıtan bir özellik de, 80li yıllardaki albüm ve single kapaklarında kendi resimleri yerine illüstrasyonlar ve grafikler kullanmalarıydı.
Kapaklarında bazen bir araba resmine, bazen güvercinlere, bazen atlara, bazen de bir şelaleye rastlayabilirdiniz.

g7rj3c97uyrgr9xcba1.jpg


1986 ilkbaharında "Ready for Romance" adlı albüm piyasaya çıktı. "Brother Louie" ve ünlü "Atlantis is Calling" bu albümden çıkmış olan single'lar. Bu iki şarkı yine Almanya Top20'de bir numara oldu.

Bu albümde yer alan Just We Two, Doctor For My Heart, Save Me - Don't Brake Me, Hey You ve Angie's Heart gibi diğer Eurodance şarkılara da single çıkartılsaydı hepsi listelerin ilk sıralarına yerleşirdi, çünkü gerçekten kaliteli şarkılardı.

wla1xeecr5helnjewoj.jpg



1986 sonbaharında ise Dieter ve Thomas grubun ayrılması konusunda hemfikir oldular. Ayrılma kararının görünen gerekçesi Thomas'ın eşi Nora'ydı. Bütün Avrupa'da Modern Talking hayranı olan insanlar Nora ismiyle de sıkça karşılaşır oldu. Çünkü Thomas Anders, boynundan "Nora" yazılı kolyesini hiç çıkarmıyordu. Resimlerde, video kliplerde, konserlerde Thomas Anders'in, Dieter Bohlen'siz gittiği Modern Talking konserlerinde Nora, kendisini grubun bir parçası olarak görmeye başlamıştı ve şarkılarda Thomas'ın arkasında back vokallerde yer alıyordu.

(İlginç bir örnek, Thomas'ın boynundaki Nora adı o kadar insanların aklına kazınmaya başlamıştı ki yeni pazarlar yaratıyordu. Türkiye'de, Thomas'ın boynundaki kolyedeki yazı karakteriyle aynı logoyu taşıyan "NORA" adlı kaset-plak şirketi bile kurulmuştu.)

Anlaşmazlıklar devam ederken, para kazanmanın çekiciliğine de hayır diyemeyen ikili anlaşamaya anlaşamaya :) üç albüm daha çıkarttı.


9ofuy34j146e854yc9mb.jpg

tc5mdhqy70ajnxx8jwx4.jpg


"In the Middle of Nowhere" adlı dördüncü albümden önce ünlü "Geronimo's Cadillac" single olarak piyasaya çıktı ama sadece 3. sıraya kadar yükselebildi. Riding On A White Swan, Sweet Little Sheila, Ten Thousand Lonely Drums, Lonely Tears In Chinatown, The Angels Sing In New York City, Princess Of The Night adlı albümdeki diğer şarkılar da klasik Modern Talking tarzını yansıtan güzel şarkılardı. Bu arada Bohlen, sadece hareketli şarkılarla değil, ballad ve yavaş ritimli şarkılarla da besteciliğini ilk albümden beri konuşturuyordu. "Give Me Peace On Earth", bu albümde yer almış, single olarak piyasaya sürülmüş, çok sevilen bir Bohlen balladıdır.

0dsl5paxmp3rni0paw0.jpg

blfmuki5e91jgtkuis5.jpg


Albümler çıkarken, ilk single'dan itibaren de TV kanallarında Modern Talking videoklipleri dönüyordu. Kliplerde giyim tarzı olarak istikrarlı bir şekilde yer alan Thomas & Dieter, 80li yılların görüntü efekti imkanlarını da kullanıyorlardı. Her ne kadar Star Wars'taki kadar bir efekt bütçesi ayırmamış olsalar da, Geronimo's Cadillac videosunda arabanın bagajından çıkan çizgi film tarzı gökkuşağı efekti 80li yılları çok iyi yansıtan klasik ve kültleşmiş bir imajdır.

Videokliplere de devam edilirken Thomas ve Dieter, kontratta yazılı olan maddelere uydu: İki tane daha albüm yaptılar 1987'de. Beşinci Albüm "Romantic Warriors". Albümden "Jet Airliner" adlı single piyasaya çıktı, fakat sadece birkaç hafta boyunca Almanya listelerinde 3. sırada durabildi.

1t0x37yejowa23cmfr91.jpg


Bu albümden "Romantic Warriors" ya da "Don't Worry" gibi diğer Eurodance şarkılar single olarak piyasaya sürülseydi, daha da başarılı olurdu Modern Talking. Ama ne yazık ki single olarak piyasaya çıkmadı bu şarkılar.

Bu arada 1987 yazında Thomas Anders, Nora ile birlikte Türkiye'ye de gelerek, "Çeşme International Song Contest 1987" adlı organizasyona katıldı.

jcpi1x8ocsl51eki4q7.jpg


6.Albüm "In The Garden Of Venus" adını taşıyordu. Bu albümün single çalışması ise "In 100 Years" idi. Bohlen, 2000li yılların ortalarına geldiğinde bile, yazdığı en iyi şarkı olarak "In 100 Years"ı gösterecekti, ama 80lerde insanlar kıymetini bilememiş olacak ki şarkının:), single pek başarılı olamadı.Son albümde yer alan diğer iyi şarkılar ise, Who Will Save The World, A Telegram To Your Heart ve Good Girls Go To Heaven idi.

6l7qmc2k22kpwb3v02aa.jpg


Son iki albümün, ilk dördünden belirgin farklılığı, şarkıların Eurodance tarzında değişikliklere uğramasaydı. Klasik Modern Talking tarzı yanında Bohlen'in, "Who Will Save The World" şarkısında olduğu gibi elektro gitar sololarını kullandığı, elektro gitar ile ritim atıp akor bastığı şarkılar da yazması belirgin tarz farklılıklarıydı. Ama Modern Talking dinleyicileri, C.C.Catch albümlerindeki Bohlen şarkılarından, onun yeni tarzına alıştıklarından, Modern Talking albümünde böyle bir şeyi yadırgamamışlardı.

Ayrılma kararının görülen gerçeği Nora yanında, çok açığa vurulmayan bir gerçek daha vardı: Bohlen'in tatminsizliği.

Nora'nın Modern Talking albümlerinde ve konserlerinde yer almak istemesi, Thomas'ı kışkırtması, Bohlen ile anlaşamaması dağılma sürecinde temel iken, Bohlen'in tatminsizliği bu süreci hızlandırıyordu. Durum böyleyken, grupta açık olmayan şeyler yüzünden, Modern Talking hayranları açıkça şu eleştirilerde bulunuyordu: Grubu sırtlayan Thomas, o sarışın adamın ne işi var bu grupta?

6n60mjqd2kprn5f05mv.jpg


Aslında hiçbirşey göründüğü gibi değildi, tüm besteleri, grubun prodüktörlüğünü Dieter yapıyor, konserleri Dieter ayarlıyor, Thomas'a ise besteleri seslendirmek kalıyordu. E grubun solisti o olduğu için de grubun esas adamı Thomas gözüküyordu.

TV programlarının görüntülerinde, resimlerde, videokliplerde Thomas Anders hep ön plandaydı ve Bohlen bunun gerekliliğini yadsıyordu. Thomas ve Nora ikilisinden farklı bir hayat görüşüne sahipti ve çok da tartışıyordu onlarla Bohlen. Bu koşullar altında çalışamayacağını belirterek ve arkasında 60 milyondan fazla bir satış rakamını bırakarak Thomas'dan grubun dağılmasını istedi en sonunda. Bu habere üzülenlerin yanında Bad Boys Blue gibi taklitçi rakipleri gibi sevinenler de oldu.

Dünya'da tüm haber ajansları bu haberi geçiyordu: "Modern Talking dağıldı". 80li yıllarda müzik sektörünün bugünkü kadar geniş ve esnek olmamasından dolayı büyük yankı uyandırmıştı bu haber.

anas5ttw958sgguwmhoi.jpg

c4y556o4olzur6t56ap3.jpg



Grup dağıldıktan sonra da BMG firması, sansasyon yaratmış bu haberi fırsat bilerek son albümdeki "Locomotion Tango" adlı şarkıyı single olarak piyasaya sürdü, ama çok başarılı olmadı bu 45lik.

Modern Talking'in dağılmasından sonra, Thomas & Nora birkaç tura çıktı, konserler verildi. Bunlardan biri; "Modern Talking - The Final Concert" adını taşıyordu. 1988 yılında Güney Afrika'da Sun City Superbowl'da Dieter'siz bir Modern Talking konseri verdi Thomas. Geri vokallerde ise Nora ve Utah adlı hoş bir kız vardı.

1987'deki dağılmanın ardından 11 yıl

Modern Talking dağılmıştı ama müziği hala dinlenmeye devam ediyordu. Thomas Anders ve Dieter Bohlen de farklı yönlerde yola devam ettiler.

r630l3bjvi3hr7bk5561.jpg


Dieter Bohlen, daha Modern Talking dağılmadan kafasında yer alan solo projesini hayata geçirmiş solo albüm için ilk şarkılarını 1987'de yazmıştı. Bohlen, "Blue System" adı altında 1987'de "Walking On A Rainbow" adlı bir albüm çıkardı. Artık Thomas yoktu ve Blue System müziğini dinleyenler ilk başta bu sesi çok garipsediler, çünkü Bohlen'in sesi kötüydü ve farklı geliyordu. Ama bestenin ve aranjmanın iyi olması, Bohlen'in yine yüksek oktavlara başvurması, geri vokallerde C.C.Catch gibi güzel sesleri kullanması durumu kurtarıyordu.

Thomas Anders ise, grup müzikten çekildiğini açıklayarak solo müzik çalışmaları için eşi Nora ile birlikte ABD'ye göç ederek Los Angeles'a taşındı.

Müzik piyasası ise 80lerin sonunda durgunluğa girmiş, artık belli başlı isimler duyulmaya başlamıştı sadece. Bunlardan biri yine Micahel Jackson'dur. 1988'deki "Bad" albümü müzik dünyasına bir kurtarıcı olarak girmişti.

1qx34sq7cr3pgsunjyyq.jpg



Bu arada Bohlen, C.C.Catch ile yollarını ayırmış, Blue System'de geri vokalde Nadja Abdel Farrag'ı çalıştırıyordu. Bohlen aslında Blue System'in tamamiyle bir solo proje olmasından çok grup müziğine yönelik olmasını istiyordu, bu yüzden Blue System adı altında birçok yetenekli müzisyenle çalıştı.

80lerin sonlarında teknoloji açısından da müziğin taşınabilirliği değişmeye başlamıştı. 1987 başlarında yaygınlaşmaya başlayan Compact Disc ise plak cızırtılarından, bant fıslamalarından :) bıkanların imdadına yetişiyor, en kaliteli sesi dinleyiciye sunuyor, müzik pazarında yepyeni bir alan açılmış oluyordu.

9scpwb38kh4boaptk8o.jpg


Ardı ardına Blue System albümleri çıkıyordu: 1988'de Body Heat, 1989'da ise Twilight piyasaya sürüldü. 1989'da çıkan Blue System albümünün önemli bir farklılığı ise, albüm kapağındaydı. Bohlen, grafiklerden vazgeçmiş, ilk kez kendi resmini koymuştu kapağa.

Bu noktada Bohlen de para kazanmaya devam etse de her ne kadar eskisi kadar olmasa da, Modern Talking'in istenilen Eurodisco'sunu istikrarlı biçimde sürdüren grup Bad Boys Blue, yeni yaygınlaşmaya başlayan bilgisayarın yarattığı beatlerin çekiciliğine ve modasına kapılmıyor, hala elektro keyboard'u kullanıyor, 1989'da çıkardığı albümde yer alan "Show Me The Way" ve "Someone To Love" adlı şarkıları ile kitlelerin Modern Talking özlemini biraz da olsa dindiriyor, Dieter Bohlen ve Thomas Anders'in yapamadığını yapıyordu.

Özel hayatında ise Bohlen, eşini çoktan boşamış, vokalisti Nadja Abdel Farrag ile 1989'da bir beraberlik yaşamaya başlamıştı...

bzos9xpcagm9cvsx0j91.jpg


Thomas Anders de Kapstadt, Johannesburg, Hong Kong, Singapur, Taipeh, Santiago de Chile gibi metropollerde turneye çıkmış, eski Modern Talking hayranlarının nabzını yoklamış ve talebi görerek solo albümler yapmaya karar vermişti.
1989'da "Different" adlı solo albümünü çıkardı Anders, fakat beklediği taleple karşılaşmadı ne yazık ki. Ses ne kadar iyi olsa da, bestelerin çok iyi olmaması ve albümlerin pazarlama stratejisindeki hatalar, satışların istenilen düzeyde olmamasına yol açıyordu.

igna0d3hrmbbz6c4u7v0.jpg


90lara gelindiğinde Bohlen, Modern Talking tarzını devam ettirdiğini düşünse de eski bestelerin tadını vermiyordu yeni şarkılar. 1990'da "Obsession" adlı Blue System albümü çıktı, onu takiben "Seeds Of Heaven", 1991'de "Deja Vu", 1992'de "Hello America", 1993'te "Backstreet Dreams", 1994'te "21st Century" piyasaya sürüldü.

azx9as4ijzyyfsed3g.jpg


Thomas Anders ise 1991'de "Whispers", 1992'de "Down On Sunset" ve "For Your Love", 1993'te "When Will I See You Again" adlı ilk solo albümü ile aynı satış grafiğini izleyen, fakat Blue System albümlerinden daha fazla satamayan albümler çıkarttı. Bu albümleri Los Angeles'taki stüdyosunda yapıyordu. Satışlar çok iyi olmasa da Anders, sesini ve yorumunu sürekli geliştiriyor, kendisine güveni kırılmıyordu. Ve Thomas'ın özel hayatında büyük bir gelişme oldu: 1993 yılında Nora ile boşandı.

Bohlen de bu arada para kazanma hırsından hala vazgeçememiş, Nino de Angelo, Bonnie Tyler ve Dionne Warwick gibi bir çok şarkıcıya prodüktörlük yapıp albümler çıkartmaya devam ediyordu.

jp33c4rqdk5pr2dy42i3.jpg

df2qy6pgzy20mlg4g5nd.jpg



Dış görünüşleri de değişti Thomas ve Dieter'in. Thomas uzun saçlarını arkadan topluyor, Modern Talking günleri ile solo dönemi arasında bir fark yaratmaya çalışıyordu.

Dieter ise, saçlarına sarı gölgeler attırmaya devam ediyordu, ama 80lerdeki spor tarzının yerini deri ceketler ve motorsikletler ile oluşturmaya çalıştığı yırtık ve asi Rocker imajı alıyordu, her ne kadar Blue System rock müzik ile alakasız olsa da.

Blue System, yurtdışında da özellikle Sovyetler Birliği'nde çok büyük bir ilgiyle karşılaştı. Öyle ki konser vermek için gittiği Rusya'da Bohlen, onur madalyalarına layık görülüyordu.

e0ibvjb1vmzy2xidvz7v.jpg


Thomas Anders, yeni arayışlara girerek İspanyolca bir albüm çıkarttı. 1994'te çıkan bu albüm "Barcos De Cristal" adını taşıyordu. Ama Anders, doğru bir karar vermiş olacak ki İspanyolca, Thomas'ın sesine yakışıyordu. Bu albümden sonra Thomas Anders, Almanya'ya geri döndü ve Koblenz'e yerleşti.
Yaşadığı bu değişimi saçlarına da yansıtan Anders, 1995 yılında saçını kesti. Thomas'ın Almanya'ya geri dönmesi ile yaşanmış ilginç bir olay da Dieter Bohlen'in eski arkadaşı Anders'i telefonla aramasıydı.

90ların ortalarında pop müzikte bir değişim daha görülmeye başladı. Synthesizer ile yapılan müzikte yeni teknikler ortaya çıkmış, arka ritimlerde yeni beat ve bass vuruş efektleri kullanılır olmuştu. Bohlen Eurodance tarzını değişikliğe uğratmış ve 80lerdeki elektronik keyboardların ritim tutmasını bilgisayardaki beatler karşılıyordu. Bu tarza "La Bouche" adı verildi ve Eurodance'ın bir alt kolu olarak görülüyordu.

Bohlen'in bu tarzı tabii ki yine yaygınlaştı, en bariz örneği "Culture Beat" adlı gruptu. Back vokallerdeki zenci bayan sesin, Blue System'deki Nadja Farrag ile benzer olması asla bir tesadüf değildi.

cxcqp6nyennhxv7qq0.jpg

67axo751xqmpic0hbbse.jpg


Blue System ise 1995 yılında "X Ten" adlı onuncu stüdyo albümünü çıkarttı. Bu albüm, artık tamamen Eurodance dışı bir albümdü. La Bouche tarzı hakimdi albümde. Anders de, 1995'te "Souled" adlı bir albüm çıkartmış, kısa saçlarıyla albüm kapağı için poz vermişti.

Zaman geçtikçe Modern Talking unutulmasa da solo olarak Bohlen ve Anders, Modern Talking zamanlarındaki kadar ilgi görmüyordu artık. Bohlen, Almanya'da sıradan bir popçu olarak görülüyordu artık. Ve Almanya'da artık pop müzik denilince gençler iki ismi gösteriyordu: Bir zamanların genç kızı Sandra ve Michael Jackson.

bvi2ysoxrysuxc4eq0wz.jpg


1996 yılı oldukça hareketli bir yıldı Bohlen ve Anders için. Blue System'in "Forever Blue" adlı albümü piyasaya çıktı. Thomas Anders ise, Claudia Hess adındaki bayanla tanıştı ve çıkmaya başladı. Aynı yıl Dieter, "Body To Body" albümü çıktıktan sonra Nadja Abdel Farrag'dan ayrılarak 1995 yılında tanıştığı , Almanya güzellik kraliçesi seçilmiş Verona Feldbusch ile evlendi, fakat evliliği sadece dört hafta sürdü. Dört hafta sonunda magazin basınında bu evlilik öyle yer etmeye başladı ki, takip eden bir yıl boyunca Bohlen müziği ile değil, sadece özel yaşamı ile gündemde kaldı.

Dış görünüşlerde yine değişiklikler oluyordu Thomas ve Dieter'de. Thomas, kısacık kestirdiği saçlarına alışmaya çalışıyor, artık eskisi gibi dudaklarına parlatıcı sürüp pembe ceketler giymiyor, 90ların sonlarına hakim olan modaya uyuyordu, üstelik aşırı derecede kilo almış, çenesinin altı sarkmaya başlamıştı. Dieter Bohlen de çok kilo almıştı ve o da uzun saçlardan sıkılarak 1996'da uzamış saçlarını kestirdi.

7ltgmi7ltc3jxj3cwnqr.jpg


1997'ye gelindiğinde mayıs ayında Verona Feldbusch ile davaları sonuçlanan Bohlen, aynı yıl son Blue System albümünü çıkardı "Here I Am". Albümün adı dinleyicilere mesaj verir nitelikte de olsa, sadık Dieter Bohlen hayranlarına rağmen satışlar orta düzeye çıkamadı.

Bu arada Thomas Anders de prodüktörlük işine soyunmuş, kendi kurduğu müzik şirketinden yeni yeteneklerin single'larını çıkarıyordu. Ama bunlar da ticari kaygıları ön planda olan albümler olduğundan iyi satış yapamadı.

Artık müzikal anlamda adı anılır konumda değildi Dieter Bohlen ve Thomas Anders. Özellikle Bohlen, magazin basınının bir numaralı malzemesi olmuştu.

Bununla beraber müzik anlayışları ve zevkleri değişmiş, bilgisayarlı müzik, bass loop ve sample'lar piyasadaki albümlerin olmazsa olmaz bir parçası haline gelmişti. Artık Eurodance, sadece "Eurodance ve 80lerin fanatiği" müzikseverler tarafından biliniyor ve dinleniyor, 90ların sonunda iş yapamaz hale gelmiş oluyordu ne yazık ki.

Bohlen'in para kazanma ve müzikte yine adı geçer olma isteği, Thomas Anders'in müzik yapma arzusu, Bohlen'in aklına dahice bir fikir getirdi. Hala Modern Talking'e özlem duyuluyordu ve fırsatı değerlendirmek gerekirdi...


Geri Dönüş 1998 Comeback ve 1999 yılı​

Bohlen müzikal alandaki yeteneği yanında ticari zekasını da çok iyi kullanarak fırsatı iyi değerlendirdi: Modern Talking'e olan özlemi ve insanların talebini hissetti, bunun yanında kendi istekleri ve Thomas Anders'in, solo kariyerindeki başarısızlığını aşma isteği, BMG firmasında Bohlen'in Modern Talking'i tekrar kurmasını sağladı.

htvmk46du8y09hknnby9.jpg


1998 yılının başında Thomas Anders ve Dieter Bohlen resmi olarak Modern Talking'i tekrar kurdular. Bu geri dönüşü insanlara duyurmak amacıyla da mart ayında Thomas Gottschalk'ın "Wetten,dass..?" adlı programına konuk oldular: Sahnede iki parçaya ayrılmış kalp içinde Dieter ve Thomas, aradaki paravanın kalkmasıyla 18 milyon seyirci önünde geri dönüşlerini ilan etti. Bu show'da "You're My Heart, You're My Soul" parçasını canlı olarak ve yeni versiyonuyla seslendirdi Thomas ve Dieter. 9 Mart 1998'de "You're My Heart, You're My Soul '98" piyasaya çıktı. Ama en fazla ikinci sıraya yükselebildi Almanya'da.

Modern Talking'in 11 yıl aradan sonra çıkan "Back For Good" adlı geri dönüş albümünde eski şarkılarının yanında dört yeni Dieter Bohlen bestesi vardı. Eski şarkılar, bilgisayarla oluşturulan altyapı ile mix edilmişti. Ritimdeki bass ve kick vuruşlar, milenyuma girilirken müziğin bir kuralı olmuştu artık çünkü.

05fr64qybpamxw2c06r.jpg


"You're My Heart, You're My Soul", "You Can Win If You Want", "Cheri Cheri Lady", "Brother Louie", "Atlantis Is Calling", "Jet Airliner", "In 100 Years" gibi klasik Modern Talking şarkıları, 80lerdeki orijinal kayıtların üstüne, güncel olan bilgisayar efektleri ile yeniden mix edilirken, Thomas Anders, "Give Me Peace On Earth" gibi bir klasiği de olgunlaşmış ve gelişmiş sesiyle yeniden seslendirdi. Eski şarkıların dışındaki "I Will Follow You", "Don't Play With My Heart", "We Take the Chance" ve "Anything Is Possible" adlı Bohlen'in Modern Talking için yazdığı şarkılar ortanın iyisi düzeyindeydi.

ad8lo9stoux2z8yoafv4.jpg


Bu Modern Talking albümü o kadar ilgi gördü ki, sadece Almanya'da 4 milyon CD'si satıldı. Modern Talking yine eskisi gibi gündemdeydi. Bu sefer eski Modern Talking hayranları yanında yeni gençlik de Modern Talking'i seviyordu artık. Beş hafta boyunca Almanya'da en çok satan albüm konumunda kaldı ve yurtdışında 15 ülkede 1 numaraya yükseldi. "Back For Good", bir yıl boyunca Alman müzik listesinde kaldı. Albüm, single'dan daha başarılı olmuştu.

kf2sfofdk9ktxk0gq8j.jpg


20 Temmuz 1998'de ise albümden ikinci single CD'si çıktı: "Brother Louie '98". Bu single, en fazla 16. sıraya yükselebildi. Temmuz sonunda müzik dünyasından bir haber de Bad Boys Blue'dan geldi: 2 yıldır albüm yapmayan ve yapmaya da pek niyetli olmayan grup, "Back" adlı bir albüm çıkardı, ne tesadüf(!) değil mi?...

Modern Talking yine gündemdeydi artık. Thomas Anders ve Dieter Bohlen sürekli TV programlarına çıkıyor, gazete ve dergilerde haberleri eksik olmuyor, videoklipleri müzik kanallarında sürekli dönüyor, son albümleri her yerde dinleniyordu. Bu durumdan Thomas Anders de, Dieter Bohlen de, eski Modern Talking hayranları da hoşnuttu.

2h9jf7dofhh927629g17.jpg


Bu yedinci albümün altyapısında, bilinen fakat çok dikkat çekmeyen birisi vardı: Eric Singleton. Singleton, Modern Talking single'larının Rap versiyonlarını yaparak, farklı bir çalışma sunuyordu piyasaya. Bunda amaç, değişen müzik anlayışında "American Rap" akımının Avrupa'yı da etkisi altına almasaydı. Yeni gençlik Rap müzikten hoşlanıyordu ve Modern Talking şarkılarının Rap versiyonlarını çıkarmak kötü olmazdı... O zaman için Modern Talking hayranlarını pek rahatsız etmeyen birisiydi Eric Singleton, ama sadece o zaman için...

Single şarkılarına çekilen video kliplerin bir de rap versiyonları çekilmişti, yani Singleton, Modern Talking'den daha fazla görünüyordu bu Rap versiyon kliplerde.

t3zktdvire1hw84a7erz.jpg


Modern Talking, tekrar kazandığı popülaritesi ile Almanya'da turneye çıktı ve yurtdışında da konserler verdi. 80lerde olduğu gibi ödüller de almaya başladı. Viva Comet, Bambi, Goldene Europa gibi. Bu arada Modern Talking'in yapımcı şirketi BMG, RTL kanalı ile bir anlaşma yapmıştı. Ve BMG'nin bütün prodüksiyonları bolca RTL'de yer almaya başlamıştı. Thomas Anders ve Dieter Bohlen sıkça RTL'de rastlanır olmuştu. Müzik programlarında, Talk Show'larda, magazin programlarında, haberlerde hatta yemek programlarında bile...

zgdu56uy16nar4r3jk.jpg


1999'a gelindiğinde şubat'ta yeni Modern Talking single CDsi piyasaya çıktı.

You Are Not Alone adını taşıyan single'dan önce Modern Talking'e karşı bazı kuşkular vardı. Dieter Bohlen'in Blue System'den görüldüğü üzere artık iyi beste yapamayacağını düşünenler çoktu.

z8j6vp4gklnnjexxbug.jpg


Ama "You Are Not Alone" piyasaya çıkınca bu kuşkular yerini ilgiye bıraktı. Bu şarkı, beste yönüyle iyi bir çalışmaydı, altyapısı da modern müzik anlayışına göre hazırlanmıştı, Thomas'ın gelişmiş sesi de eklenince "Brother Louie '98" single'ından daha iyi bir satış yakalayarak Almanya'da 7. sıraya kadar yükseldi.

btji4tspgzb6av7pv5u5.jpg


Single CD'yi izleyen günlerde 8. Albüm "Alone" müzikseverler ile buluştu. Bohlen, moda olan müzik altyapısını kullanmayı iyi bilmişti, 7. Albüm'deki altyapı ve düzenlemelerde belirgin farklılık vardı.

Bunda Modern Talking'in sadece Dieter Bohlen'in aranjörlüğü ve prodüktörlüğü ile yetinmeyip alanında ünlü aranjörlerle çalışması ve co-prodüktörler ile işbirliğine gitmesi vardı. İyi bir pazarlama stratejisi, kaliteli bir albüm ve sonuç da çok olumluydu.

Bu albümden çıkan ikinci single "Sexy Sexy Lover" adlı albümün ikinci şarkısıydı. Bu single 16. sıraya kadar çıkmış, yine "Brother Louie '98" den bir basamakla bile olsa daha iyi bir satış izlemişti.

xr2vj3xzbusoqhfva2w5.jpg


Bu noktada eski Modern Talking hayranlarını biraz kızdıran bir gelişme oldu. Comeback albümünde yeterince Modern Talking kliplerinde boy gösteren Eric Singleton, yine işbaşına getirilmiş. "Alone" albümünde, CD'nin sonunda kendi Rap tarzıyla uzun bir Modern Talking mixi ile yer almıştı. Bununla da yetinilmeyip, son iki single'da da Rap versiyonlarla yer edinmişti (bunların da kliplerinde yer aldı). Bu da yetmezmiş gibi Modern Talking'in çıktığı TV Showlarında Singleton da çıkıyordu.

Dediğimiz gibi BMG'nin bir pazarlama stratejisiydi bu: Rap kullanarak Teenager'ları etkilemek... Fakat eski Modern Talking hayaranları bu işten hoşnut değildi. Buna karşıt olarak yeni yetme Modern Talking hayranları ise "daha fazla Rap" diye talepte bulunuyordu.

6lwl604iub3goj9h0yr.jpg


Görüntü açısından da Modern Talking'in değişimi hala devam ediyordu. Thomas Anders, burnuna estetik ameliyat yaptırmıştı. Bohlen aldığı kiloları vererek daha genç görünmeye çalışıyordu. Thomas ve Dieter saçlarını kısa kestirmeye devam ediyordu. Ama Dieter'in saçlarına sarı gölgeler attırmasından vazgeçeceği yoktu. Kıyafet olarak da takım elbise, gömlek pantolon tercih ediyorlardı artık biraz da orta yaşın verdiği ağırlık olsa gerek.

te9rmgmlvgmwx2zzg38.jpg


Modern Talking'i 1987'de dağıldıktan sonra pek takip etmemiş kişilerin, bu ikilinin yeni hallerini gördükten sonraki tepkileri "Dieter Bohlen'i biliyorum da, bu esmer adam da kim?" şeklinde olmuştu.

1999 yılında Bohlen'in haberleri magazin basınında yer almaya devam etti. Nadja Abdel Farrag ile Blue System'den beri devam eden ilişkisine Dieter, son noktayı koydu.

Modern Talking'in geri dönüşü ile 80lerin şarkıları yine görücüye çıktı: "Back For Good" albümündeki aynı altyapıyla C.C.Catch, Sandra, Bad Boys Blue'dan eski şarkılarının remixlerini içeren best of albümleri piyasaya çıktı.



NOT : Yazı Alıntıdır.

 
Milenyuma girerken Modern Talking​

kcx8shv1m7qiaiejav7z.jpg

cjecb7hboi68w14uhex.jpg


2000 yılı herkesin bildiği üzere Milenyum sözcüğü ve Matrix imajının yaygın olduğu bir yıldı.

Bütün eski gruplar Milenyum Best Of adı altında eski şarkılarının yeni mixlerini piyasaya sürerken, Modern Talking "Year Of The Dragon" adlı dokuzuncu albümünü şubat ayında çıkardı.

Tema olarak Çin Takvimindeki Ejderha Yılı'nı kullandı ikili. Ocak sonunda da çıkmış olan bu albümün ilk single'ı: "China In Her Eyes" 8. sıradan listeye girdi.

Bu albümde Matrix modasına da uyan Thomas ve Dieter, uzun Matrix paltoları ve siyah camlı gözlükleriyle imaj da yaptılar. İlk videoklibi Çin'de çektiler. Albüm kapakları da Çin'de verilen pozlardan oluşuyordu. Altyapı olarak farklı bir remix programı ve ritimlerde değişik looplar kullanılmıştı.

nbus6kayovbc2qj8c4h9.jpg


Albümün ikinci single CDsi "Don't Take Away My Heart" ise Mayıs'ta çıktı, ama 41. sırada kalarak pek başarılı olamadı. Bu şarkının klibinde Thomas çok farklı bir görüntü ile TVlerde boy gösterdi: Top sakal ve bıyık bırakarak herkesi şaşırttı.

kfbnglk54t9vf1kmpw8w.jpg


"China In Her Eyes" ve "Don't Take Away My Heart" şarkılarının Rap Versiyonlarında Eric Singleton sesiyle, videolarında ise görüntüsüyle yine yer aldı. TV Showlarında ve konserlerde Modern Talking'e eşlik etmekten de geri kalmadı. Albümün mixlerinde ve aranjman programlamasında da görev sahibiydi. Bu durum eski Modern Talking hayranlarını gerçekten sıkıyordu artık. Modern Talking artık üç kişi miydi? Bu sorunun cevabı da verilmiyordu...

Albümde Bohlen, eski Eurodance hayranlarını unutmamış, bu tarza yönelik "Walking In The Rain Of Paris" adlı bir şarkı da bestelemişti. Albümde single'ı çıkmayan "No Face, No Name, No Number" adlı bir şarkı vardı ki, 2000 yılının yaz aylarına damgasını vurmuştu. Türkiye'de dahil bütün radyolarda bu şarkı çalıyor, Latin-İspanyol havası ile insanları Club'larda dans ettiriyordu. Bu şarkı single olarak çıkartılsaydı ve videosu çekilseydi, iyi iş yapardı kesin.

ay0uwoh3rrymmre0bif2.jpg

ptbf23igxfnqwc87dvf2.jpg


2000 yılında özel hayatlarında aşk rüzgarı da esti Thomas ve Dieter'in. Thomas Anders, kız arkadaşı Claudia Hess'e evlenme teklif etti. Dieter Bohlen, 23 yaşındaki Estefania Kunster ile çıkmaya başladı. Ama Bohlen'in sadece 4 hafta evli kaldığı Verona Feldbusch, Dieter ile yaşadıklarını magazin basınına anlatmaya başlayınca, Bohlen'in başı paparazziler yüzünden yine ağrımaya başladı.

qsqmhaentcu9ztevq740.jpg


Müzik piyasasında gençliğinden beri yapmak istediği şey için kolları sıvadı Bohlen: Amerika'ya açılmak. Bundan dolayı teması Amerika olan albüm 2001 yılında piyasaya çıktı:"America". Albümün ilk single'ı "Win The Race" adlı giriş parçasıydı ve şubat 2001'de müzikmarket raflarındaki yerini aldı. Albüm'ün Amerika temalı olmasında bir neden de yine teenager'ların Amerika hayranlığıydı, bunun yanında çok moda olan "Formula 1" yarışları atlanmamış, bu tema da kullanılmıştı. "Win The Race", Formula 1 temasını taşıyordu. Single yedinci sıraya kadar çıktı.

ifsbai5530vieusqch.jpg


Albümdeki ikinci single ise "Last Exit To Brooklyn"di. Fakat 37. sıraya çıkabildi en fazla. Bu iki single'da da Eric Singleton yine ön plana çıkıyordu. Ticari kaygılar ön planda olunca Rap, Amerika, Formula 1 gibi konuları kullamak çok cazip geliyordu... Albümde yer alan bir parça da "New York City Girl" adlı Eurodance izleri taşıyan şarkıydı. "Witchqueen Of Eldorado" ise dikkate değer iyi şarkılardan biriydi.

0b7lew21use0cotus0.jpg


Comeback'ten sonra Thomas ve Dieter, farklı roller üstlenmişlerdi. Dieter, albümlerinin prodüktörlüğünü sadece kendisi yapmıyordu artık. Bohlen,yeni yeteneklere albüm çıkartmaya da devam ediyordu alışık olduğu üzere. Millane Fernandez isimli genç kız bunlardan biriydi.

Modern Talking albümlerinde Thomas Anders'in de besteleri yer alıyordu artık. Bunun yanında Thomas Anders, resmi Modern Talking Fan Kulübünü kurmuş, buna yönelik bir de site açmıştı. Grubun sıkı hayranlarıyla ilgileniyor, Fan Club partileri düzenliyor, hayranlarının yorumlarını alıyor, hayranlarına Fan Club CDleri gönderiyordu. Fan Club CDlerinde kendi bestelerine de yer veriyordu. Ayrıca "IT-Girls" adlı bir gruba prodüktörlük bile yapıyordu kendi müzik şirketi aracılığı ile.

2002 yılı Modern Talking için çok hareketliydi. Bohlen, Millane ile olan sözleşmesini fesh edip, Isabel adlı yeni bir kıza albüm yapmak için çalışıyordu. Bununla beraber şubat ayında 11. albüm "Victory"nin ilk single CDsi çıktı: Ready For The Victory. Bu şarkı da "Formula 1" temasını esas alan bir şarkıydı. Ve bu şarkı, BMG'nin anlaşmalı dost kuruluşu RTL tarafından 'Formula 1' yarışları boyunca kullanıldı.

qazfombnaljuvbvn1xb7.jpg


Şarkının reklamının yapılması, single'ın listeye yedinci sıradan girmesini sağladı. 18 Mart'ta onbirinci albüm "Victory" satışa sunulduğunda, satış listesine ik sıradan girdi. Bu, Modern Talking'in "Back For Good" albümünden beri en yüksek albüm başarısıydı. Ve bu albümde Modern Talking fanlarının istekleri bir ölçüde dikkate alınmıştı: Eric Singleton artık yoktu.

xmo7l81czozpqycju7c2.jpg


Victory albümü de altyapı olarak yenilenmişti. Aranje çalışmalarında ünlü Modern Talking tiz nakaratları için, tiz korolar kuruyordu Bohlen artık, daha da kaliteli bir çalışma olsun diye... Albümde Mrs.Robota adlı Bohlen bestesi gerçekten sıkıdır. Bunun dışında 70li yıllara götüren "Juliet", Thomas'ın sesinin muhteşemliğini ortaya koyan "When The Sky Rained Fire" gibi şarkılar yanında "Summer In December" adlı orta ritimli şarkı da dinlemeye çok değer şarkılardan biridir. Albümde yer alan "We Are The Children Of The World", Bohlen'in tanımıyla bir "Hard Rock" şarkı olsa da çoğunluğa göre popun bir türü. Dieter, bu şarkıda gençlik yıllarındaki rock özlemini gidererek elektro gitarla sololar bile atmış...

knxr8qlkjflnzo39se66.jpg


Bu arada Bohlen, mart ayında bir otobiyografi kitabı yazmaya karar verirken, ikinci single olarak albümün dördüncü parçası "Juliet"e karar verildi.
Juliet, 70li yılların klasik carpetkick looplarının kullanıldığı ve Bee Gees'in solisti, Bohlen'in çok sevdiği Barry Gibb'in de vokal olarak yer aldığı hareketli bir şarkıydı, klibi de discoda çekildi. 29 Nisan'da piyasaya çıkan CD, haketmediği bir satış grafiği izleyerek 25. sıraya çıkabildi en fazla.

Mayıs ayında da BMG, eski fanlara bir kıyak geçerek, Modern Talking'in 80li yıllardaki eski single'larının tümünü 10lu CD box şeklinde piyasaya sürerek, esaslı bir arşivi müzikseverlerle buluşturdu.

x3zlc7f23drixhejfrzt.jpg


2002'nin hızlı temposu devam ediyordu: Bohlen, yeni yeteneği Isabel'e bir albüm çıkarırken, 22 yaşındaki sevgilisi Estefania ile evlenme kararı alıyordu. Thomas Anders'in eşi ise haziran ayında bir erkek çocuk dünyaya getirdi. Doğumdan sonra, Nora'nın Koblenz'e geri dönüp, Thomas'ın evine konuk olacağı haberleri şok bir haber olmuştu.

wfmx04fgnz0zj5ngmmbs.jpg


2002 sonbaharına girildiğinde Modern Talking'in ikinci defa dağılmasına yol açacak olan gelişmelerin temelleri bilinmeden atılmış oluyordu. Bohlen, Türkiye'deki Popstar programının Almanya versiyonu "Deutschland Sucht Den Superstar" (Almanya süperstarını arıyor) adlı programda jüri üyesi olarak görev alması konusunda RTL ile anlaşma yaptı. Ekim ayında da otobiyografi kitabı "Gerçekler dışında hiçbirşey"i çıkardı, bir hafta içinde de 360 000 sattı. Kitabında, eski çalışma arkadaşlarını çok iğneliyordu.

Kasım ayında da Bohlen, kitabının filminin çekileceği açıklamasını yaptı. RTL'deki programda da her hafta yer alan Bohlen, gittikçe daha da popüler oluyordu. Bununla yetinmeyip, bu program için bir albüm ve single çıkarması konusunda kendisiyle anlaşıldı. Aralık'ta "We Have A Dream" adlı "Deutschland Sucht Den Superstar" için bestelediği şarkı single CD olarak piyasaya çıktı.

Her hafta programa olan ilginin yüksek olması, single'ın Bohlen'e yedinci single altın plağını kazandırmasını sağladı. Aralık ayında da yeni Modern Talking albümü kayıtlarına devam ediliyordu.




2003 Yılı ve Grubun Sonlanışı​





Modern Talking'in dağıldığı 2003 yılına gelindiğinde Bohlen, ocak ayında ikinci otobiyografi kitabı için anlaşma imzalarken, şubat ayında RTL'deki yarışmanın her bir finalisti için bestelediği ve kendisinin de vokal olarak yer aldığı "United" adlı bir albüm çıkarttı.

Almanya'da en çok seyredilen TV kanalı olan RTL'nin yaptığı reklam ve BMG'nin desteği ile Dieter Bohlen, ünlenmesinin yanında Alman halkından da itibar görmeye başladı artık.


wgg1sxhkio72oibxkrf.jpg


Bütün bunlar olurken, mart ayı başında Modern Talking'in son single CDsi çıktı: "TV Makes The Superstar". Şarkının altyapısı Britney Spears'ın şarkılarına benzemesine rağmen, Bohlen'in ünü single'ın müzik satış listesine ikinci sıradan girmesini sağladı. Aslında beste, altyapısı, düzenlemesiyle gerçekten iyiydi ve single, "You're My Heart, You're My Soul '98" single CD'sinden bu yana en başarılı single olarak tarihe geçiyordu. Superstar yarışmasının United'ı ise mart ayı sonunda 910 000 kopya satışa sahipti.

ub59j09szbgataimvwzg.jpg


Single piyasaya çıktıktan sonra, mart ayı sonunda Modern Talking'in onikinci ve son albümü "Universe" piyasaya çıktı. 80lerle yine alakasız bu albümde, günümüz pop anlayışında fakat Eurodance tarzı esas almış "I'm No Rockefeller", "Nothing But The Truth" gibi şarkıların yanında latin esintiler taşıyan "Mystery" adlı bir şarkı da vardı.

Bohlen, Modern Talking dinleyicisine bir sürpriz daha yaptı: "Blackbird" adlı Slow Blues/Jazz türü bir şarkıya da albümde yer verdi. Gerçekten şaşırtıcı bir sürpriz... Albümün kapanış parçası da "Superstar" adını taşıyordu. (Neden acaba?) Single ve albümde 80lerden kalma bir özellik de vardı: Kapaklarında Thomas ve Dieter'in resimleri yerine grafik çalışmaları vardı...

5pxps6erua6tw592s41.jpg


Universe albümü, ticari kaygılardan gerçekten uzak, gerçekten müzik için yapılmış izlenimi veriyordu. Bohlen'in son Modern Talking, Thomas Anders'in yorumları mükemmel derecede iyiydi.

Albümden sonra, Modern Talking, TVlerde yine boy gösteriyordu. Gerek TV Showlarında canlı performanslarıyla, gerek "TV Makes The Superstar" video klibiyle. Video klibi çekimlerinde Dieter ve Thomas'ın birbirine soğukluğu dikkat çekiyordu.

Son albümden sonra Bohlen, süperstar yarışmasının galibi Daniel K.'ya single çıkarttı. Bununla da kalmayıp Alexander adlı diğer bir finalist için de beste yaparak single piyasaya sürdü. Artık Bohlen hızını almıştı. Yvonne Catterfeld adlı yeni bir genç kıza da single yaptı.

Dieter Bohlen, Thomas Anders kadar ön plandaydı artık. 80li yılların intikamını mı alıyordu acaba? Bütün bu gelişmeleri takiben herkes, "Universe" albümünden çıkacak olan ikinci single çalışmasını beklerken, Modern Talking fanlarını şok eden bir gelişme yaşandı: 7 Haziran 2003'te Dieter Bohlen, Modern Talking'in dağıldığı haberini verdi.

Takip eden günlerde bunlara sebep olarak, Dieter Bohlen'in Modern Talking için zaman ayırmanın artık zorlaştığını ve Modern Talking'in kendisine artık zevk vermediğini ve diğer işleri ve ailesi için daha çok zaman ayırmak istediğini söylediğini görüyoruz.

Bohlen'den çok Thomas Anders'in bu dağılma için üzgün olduğu yaptığı açıklamalardan gözlense de mutlu görünmek adına, "Artık özgürüm ve kendimi solo çalışmalarım için yoğunlaştırabilirim" şeklindeki açıklamalarla karşılaştı fanlar.

Modern Talking'in dağıldığı haberi 80lerde olduğu gibi bütün dünyada yankılanmadı. Bunda müzik piyasasının artık çok geniş olması nedendir. Gençlik, Eminem, J. Timberlake, Jennifer Lopez, Ricky Martin, Britney Spears gibi sanat ve müzik adına değil sadece para adına albüm çıkaran şarkıcılarla kafayı bozdukları için, Modern Talking'in dağılmasından haberleri bile olmadı Türkiye gibi ülkelerde. Türk medyası da önem vermedi bu olaya zaten.

w7ohx3hxmensf27tfyx.jpg

9ooolpjhr4lzsac5jxm1.jpg


Ve 21 Haziran günü Berlin'de Modern Talking bir final konseri verdi. Bu konserde hayal kırıklığı yaratan şeyler, Anders ve Bohlen'in birbirlerine çok soğuk davranıp aralarındaki mesafeyi korumaları ve dağılma ile ilgili tek bir açıklama yapmamaları ve göstermelik de olsa aralarında bir vedalaşma davranışı gerçekleştirmemeleriydi. Dağılma sonrasında BMG, bir best of albüm niteliğindeki "The Final Album" adlı çalışmayı da 23 Haziran 2003'de piyasaya sürdü. Albüm, listelere üçüncü sıradan girdi.

4fmae7ekznknpvwkeki.jpg


Modern Talking'in dağılışı ile ilgili haberler yaz boyunca medyada yer alırken, Bohlen yaz sonunda RTL'nin yeni sezon "Almanya Süperstar'ı Arıyor" yarışmasında tekrar jüri olması için anlaşma yaptı. Ünlenen Bohlen, reklamcıların da gözdesi oldu ve üç değişik reklam ile TV ve basında yer aldı. Ekim başında çıkan "Kulislerin Ardında" adlı ikinci biyografi kitabında dilini sertleştirerek, Thomas Anders'i bencil ve hırslı olarak niteliyor, Thomas Anders'in grup kasasından şahsına izinsiz para aldığı konusunda suçluyordu. Bu sözler ile Thomas Anders, Bohlen'e dava açtı ve hukuk mücadelesi sonunda kitapların toplatılması kararı çıktı. İzleyen günlerde de Thomas ve Dieter, medyada sık sık birbirlerine söyledikleri sözler yüzünden sıkça yer aldı.

Thomas Anders ve Dieter Bohlen, 1987'deki ayrılıklarının ardından yine de arkadaş kalabilmeyi başarmış olsalar da, Dieter Bohlen'in para kazanma ve daha çok şöhret hırsının sonucu Modern Talking dışında her alanda kendisini göstermesi ve Thomas'a hakaret ederek de güçlü görünmeyi seçmesi bu ikilinin dostluğunun tarihe karıştığını gösteriyor. Gerçek Modern Talking Fanları da siteler aracılığı ile Thomas Anders'e, Dieter Bohlen karşısında destek olarak Thomas'ın kendine güveninin gelmesini sağladılar.

c4rqdkxltgmpeit9l5p1.jpg


Kasım ayında Thomas Anders, yıllar sonra "Independent Girl" adlı single'ı çıkarttı. Independent Girl, Almanya'da beklenmeyen iyi bir satış grafiği yakaladı. 2004 şubat ayında ise Anders, "This Time" adlı solo albümüyle görücüye çıktı.

Thomas Anders, 2004 yılında da iki single çıkardı: Ocak ayında "King Of Love" ve mart ayında "Tonight is the night". Albüm ve single projeleri böyleyken, Thomas Anders, Kabel1 adlı kanalda müzik programı moderatörlüğüne de başladı. Bunun dışında mayıs ayında Türkiye'de gerçekleşmiş olan Eurovision şarkı yarışmasında, Almanya'yı temsil eden Max'a da destek verdi. Ve final gecesi, canlı yayında Almanya'dan puanları bildirmek üzere elinde Türk bayrakları ile ekranlarda yer aldı.

Dieter Bohlen ise Almanya Popstar yarışmasında prodüktörlük yapmaya devam etti 2004'ün ilk yarısında.

Modern Talking tarih olurken, bu grubun hayranları 80lerdeki ve 1998'den sonraki müziği dinlemeye devam ediyorlar.

1987'den sonra Modern Talking'in devamı Blue System olarak görülürken, 2003'teki dağılmanın ardından Thomas Anders bu grubun devamı niteliğinde görülüyor artık. Bunda Thomas Anders'in de artık çok iyi besteler çıkarması ve Thomas'ın efendi kişiliği, Dieter'in haksız tavırları ve grubu boş yere dağıtması sonucu Modern Talking fanlarının Dieter'e karşı az da olsa kırgın olmalarının payı da yadsınmamalı.

Modern Talking son bulduktan sonra bu grubun müziğini Thomas Anders'in solo albümlerinde ve Dieter Bohlen'in gerçekleştirdiği albüm prodüksiyonlarında müzikseverler arayadururken, Modern Talking'in klasik backvocal sound'unu oluşturan "Systems In Blue" adlı grup (eski Broken Dreams), 2004 yılının mart ayında (yani Modern Talking sonlandıktan sonra), "Magic Mystery" adlı yeni single çalışmasını piyasaya sundular ve bu single "Avrupa Dance Listlerinde" ilk sıraya çıktı. 11 Ekim 2004'te "Winner" adlı ikinci single'ı da çıkaran Michael Scholz, Rolf Köhler ve Detlef Wiedke; 22 Ağustos 2005 tarihli "Point Of No Return" single CDsini de piyasaya sundu. Klasik Modern Talking şarkılarından kopamayan hayran kitlesine bir avunmaydı bu. 20 Eylül 2005'te ise "Point Of No Return" adlı ilk albümleri de müzikseverlerle buluştu.

01mamqgl5pgoiyedw0nc.jpg


"Systems In Blue"ya dair son söz: Sadece sounduyla değil, Dieter Bohlen'in "Blue System"ine benzer logosuyla da müzikseverlere "acaba?" sorusunu sordurtuyor. Gerçeği hala olabilecekken astarı mı?!

1984'te başlayan, Avrupa pop müzik tarihinde çok önemli bir yere sahip Modern Talking'de Dieter Bohlen, grubun yaratıcısı ve beyni olsa da şu gerçek çıkıyor: Modern Talking tek kişiye ait bir grup değildi ve Bohlen ile Anders'in ortak çalışması sonucu yarattıkları sinerji ile unutulmaz bir ikili olmuşlardı ...



NOT : Yazı Alıntıdır.
 
Bu toplardan hıc haz etmıyorum ama
efsaneler ölmüyor,ve sesleri hala cogu clupte dinleniyor
 
Thomas Anders Hakkında

7uqnq0oab8z0oe6e44c3.jpg


Thomas Anders, asıl adı Bernd Weidung, 01.03.1963 tarihinde Münstermaifeld / Eifel'de dünyaya geldi.

Annesi Helga bir bakkal dükkanı ve bir cafe işletiyordu. Babası Peter Weidung ise maliye memuru ve Mörz'ün belediye başkanıydı. 2 kardeşi var: kendisinden 6 yaş büyük ağabeyi Achim ve 7 yaş küçük kızkardeşi Tanja-Catrin.

kucpjqy8im8fk5o536g1.jpg


Thomas Anders 5 yaşında iken piyano çalmayı öğrendi, ilk işi 7 yaşındayken Munstermaifeld'de annesinin bakkal dükkanında tezgah başında çalışmak oldu. Yine 7 yaşında yerel köy şenliklerinde ve kilise korosunda şarkı söyledi. Özel piyano ve dans dersleri aldı.

İlk gençlik döneminde Koblenz Eichendorf'da Gymnasium'a girme başarısını gösterdi. Diplomasını eline aldıktan sonra Frankfurt-Mainz'de Alman Dili, Sosyoloji ve Müzik bilimi okumak için yüksek okula girdi.

Bu dönemde bir çok gece kulübü ve disko'da sahnede şarkı söyledi. Spor ile arası pek iyi değildi. Futbol konusundaki düşünceleri ise şu: "Futbol?! Hayır almayayım, kendimi pisletmeye niyetli değilim."

Thomas, 1979 yılında Radio Luxemburg'un yeni yetenekler için açtığı yarışmaya katıldı. Burada Peter Crab ile tanıştı ve bu kişi Thomas'ın menejeri oldu. 15 Haziran 1980'de, 17 yaşındayken, "Judy" adlı şarkıyla yarışmanın birincisi oldu ve daha 18 yaşında olmadığı için babasının yardımıyla CBS ile sözleşme yaptı.

Bernd Weidung adı unutulabilir nitelikte olduğu için, kendisini farklı kılacak bir isim seçildi sonra: Thomas Anders. "Anders" Almanca'da 'farklı' anlamında.

Thomas daha sonra yapımcı Daniel David ile karşılaştı. Ve bu yapımcı "Judy" adlı şarkıyı 7" lik single olarak piyasaya sürdü. Ardından daha genç yaşında ilk turnesine çıkar Anders. Eylül ayında "Thommy's Teen Rock Show"da yer aldı. 1981'de Michael Schanze'nin programında "Du weinst um ihn" adlı şarkıyı söyledi ve sonra ikinci single "Hätten Sie heute Zeit für uns?" piyasaya çıktı.

w8kvkvftmqbltlj4e7mp.jpg


Alman Plak Şirketi - Hansa Intersong, 1983'ün başında Thomas'a teklif götürmüştü ve F.R. David'in "Pick Up The Phone" adlı şarkısının Almanca versiyonunu selendirmesini istemişti. Thomas, Bernd Dietrich ve G.G. Anderson yeni bir single'ın hazırlıklarına başlarken akıllarına iyi bir fikir gelir.

F.R. David'in şarkısının Almanca versiyonu "Was macht das schon" idi. Ve bu, 29 yaşındaki besteci Dieter Bohlen tarafından yazılmıştı. Thomas Hamburg'a uçar ve Dieter bu yeni şarkıcıyı çok beğenir.

8buc5i6c0ouegxeo929p.jpg


Aynı yıl Dieter, Thomas Anders için "Wovon träumst du denn (in seinen Armen)" adlı şarkıyı yazdı. Bu şarkı 30,000 kopyanın üzerinde sattı ve Almanya listelerinde 16. sıraya kadar yükseldi.

Sonra Dieter, Real Life'ın hit şarkısı "Send Me An Angel"a Almanca söz yazdı, şarkının adı, "Heisskalter Engel". Aslında şarkının ilk adı "Eiskalter Engel" (buz gibi soğuk melek) idi, fakat Dieter, Thomas'ın şarkıyı duygulu okumasını ister ve ad değişir: "Heisskalter Engel" (sıcak gibi soğuk melek).

Real Life'ın bir başka şarkısı "Catch Me I'm Falling" de Thomas tarafından İngilizce olarak kayıt edilir. Eğlence amaçlı kaydedilen bu şarkı, başka bir şarkıcı adıyla "Headliner" olarak yayınlanır. Ve Dieter, Thomas'ın sesinin İngilizce söylediği zaman daha güzel olduğunu anlar.

pyvqp20lv5gdcdshsi1.jpg


Dieter Mallorca'da tatildeyken, Thomas da kız arkadaşı Nora Balling ile tatil yapıyordu.
Bu sırada Bohlen, İspanya güneşinin altında ilk Modern Talking şarkısını yazdı: "You're My Heart, You're My Soul". Aslında BMG/Hansa için planlamamıştı bu şarkıyı ama BMG sayesinde Modern Talking kurulmuş oldu.

z1rx0c6k3pdd6nqalv5.jpg


Modern Talking ile çok ünlenen ve bu grubun sevilmesini sağlayan Thomas Anders'in müzikal hayatını beraber olduğu kadınlar da çok etkilemişti. Bunlardan biri 80li yıllarda Thomas kadar ünlü olan ilk eşi Nora Balling'di.

6wh23ucou7ln2eyos9.jpg

bxmgrx2jyw5j8m60be5x.jpg


Thomas, Nora ile evli olduğu sırada Nora'nın adı yazılı altın kolyesini asla çıkartmıyordu. Thomas, Nora'yı çok sevmesine rağmen kavga etmiyor değildi... Thomas ve Nora, Monte Carlo'daki düğünlerinde resmi nikah yapılmadığı için, uzun süre kavga etmişlerdi.


Nora, Thomas'ın kariyerinde öylesine yer almak istiyordu ki, Modern Talking konserlerinde geri vokal yapma ısrarı hiç bitmiyordu. Modern Talking'in dağılmasının nedenlerinden biri de Nora ve Dieter Bohlen'in anlaşamamasıydı.

1987'de Modern Talking'in dağılmasından sonra, Thomas & Nora konser vermek için birkaç turneye çıktı. Bunlardan biri; "Modern Talking - The Final Concert" adını taşıyordu. 1988 yılında Güney Afrika'da Sun City Superbowl'da Dieter'siz bir Modern Talking konseri verdi Thomas. Geri vokallerde Nora da yer alıyordu.

zqbrxptb0y2m9e2m747.jpg


Modern Talking dönemindeki hızlı çıkışın ardından durgunluğa alışamayan Thomas, 1989'da Nora ile birlikte Los Angeles'a solo albümler yapmak için taşındı. Ve aynı yıl İngiltere'de Elton John'un yapımcısı Gus Dudgeon ile beraber "Different" adlı albümü çıkardı. "Love of my own" Thomas'ın en başarılı ve ses getiren single çalışması olmuştur. Londra'da 1991'de "Whispers"i çıkardı Thomas. Bir yıl sonra "Down on Sunset" piyasadaydı. Bu albümde Glenn Medeiros ile birlikte düet de yaptı Thomas ("Standing Alone").

Aynı yıl Nora'dan boşanan Thomas Anders, bir yaş küçük eşine bir milyon Mark tazminat ödemek zorunda kalmıştı. İlk mahkeme sonunda "Bild" gazetesine verdiği demeçte, "Nora'nın ne kadar istediğini ilk duyduğumda, öncelikle bir kez yutkundum" diyordu.

lpv02sedx2bcqd6rspv.jpg


Anders, Los Angeles'tan Koblenz'e geri dönüşünden 3 yıl önce çift resmi olarak ayrılmıştı zaten. Milyonlarca mark kaybetmek Thomas'ın başını epeyce ağrıtmıştı... Thomas'ın son sözü ise: "Ona para ile herşeyin iyisini diliyorum" oluyor Nora için.

k821m4d4plyjijt1ycz.jpg


1993'te Los Angeles'ta kayıtları gerçekleşen "When will I see you again" albümü yayınlandı. Bu albümde de "Three Degrees" adlı grupla albüme adını veren parçayı seslendirdi. 1994 yılında Thomas Anders ilk defa İspanyolca olarak şarkıları seslendirdi ve "Barcos de Cristal" adlı albümü çıkardı. Yapımcı Peter Wolf ile beraber 1995'te "Souled" adlı albüm geldi. Bu yapımcıyla "Sara" ve "Everybody has fun tonight" şarkılarında da çalışmıştı Thomas. Bu albümde ise Pointer Sisters ile beraber "Feel for the physical" adlı şarkıda düet var.

Kapstadt, Johannesburg, Hong Kong, Singapur, Taipeh, Santiago de Chile, Moskova'da Thomas turnelere çıktı ve eski 85.000 hayranıyla buluştu. Thomas'ın en başarılı albümü "Different" oldu ve "Love Of My Own", "Soldier", "One Thing", "True Love", "The Sweet Hello - The Sad Goodbye", "My One & Only", "How Deep Is Your Love" gibi hitleri oldu.

Besteci olarak da kariyerine devam eden Thomas, Arjantin'de çekilen pembe dizinin şarkılarını kendi yazıp seslendirdi. İspanyol sanatçı Martina Sanchez'e verdiği parça Meksika'da 1. sıraya hit olarak girdi.

1993'te Thomas İsveç yapımı "Stockholm Marathon" adlı filmde bir rol aldı. Bu film için "Marathon of Life" adlı parçayı yazdı ve "When will I see you again" adlı albümünde yayınladı.

Thomas'ın Modern Talking günlerinden beri en belirgin farkı, uzun saçlarını arkadan at kuyruğu şeklinde bağlamasıydı. Böylece solo bir sanatçı olan kendisi ve Modern Talking'deki Thomas Anders ile araya farklılık koyuyordu, fakat Thomas uzun saçlarını 1995'te kesti.

294zcn0hsjwffxvpoz97.jpg


Solo sanatçı olduğu yıllarda Thomas Anders, 5 solo albüm yaptı. 4'ü İngilizce ve 1'i İspanyolca (Barcos De Crystal). Anders, solo kariyerinde Dieter'in "Blue System"i kadar başarılı olamadı. Elton John, Peter Wolf gibi sanatçılarla çalıştı ve bir çok ünlü sanatçı ile şarkı söyledi: Glenn Medeiros ile birlikte "Standing Alone", "The Three Degrees (When Will I See You Again)" ve "The Pointer Sisters (Feel For The Physical)". Anders, prodüktörlük de yapmıştır, Man-X için "Waiting So Long", No Angels "I Cry For You" gibi.

Thomas, Almanya'ya-Koblenz'e 1994'te geri döndü ve Dieter ile çeşitli telefon görüşmeleri yaptı.

1996'da Radyo programı yapımcılığı da yaptı Thomas. Radio Regenbogen'de aktüel müziğin yer aldığı ve çöpçatanlık yapan bir programı üstlendi. Modern Talking kurulduğundan beri Thomas bu işi yapmıyor ama program bıraktığı yerden başka bir sunucu ile başarılı olarak devam ediyor.

Dieter Bohlen, Thomas'a Modern Talking'i tekrar kurmak için teklif götürdükten sonra 1998'de tekrar Modern Talking kariyeri başladı...

oy12b02y3xpwmb7ezdbe.jpg


Modern Talking ile yine başarılı olan Anders, 15 Temmuz 2000'de, 1996'da tanıştığı sarışın Claudia Hess'le (28, yabancı dil muhabiri) resmi olarak evlendi. Yeni eşi için, "Claudia, beraber yaşlanmak isteyebileceğim kadın" diyor Thomas.

Thomas ve Claudia Koblenz'de Burg Stromberg'de evlendirme memurunun karşına geçti. İkisi de beyazlar içindeydi. Davet edilen 170 konuk, Claudia'yı "Escada" imzalı bir elbise, Thomas'ı ise "Brioni" markalı bir takım içinde görme fırsatına sahip oldu. Ne yazık ki Dieter Bohlen bu törende yer alamadı, çünkü çocukları ile birlikte Mallorca'da tatil yapıyordu.

h37mq1jou8a62vz17dc.jpg


Claudia Hess, 29 Nisan 1972'de Hans ve Doris'in kızı olarak Bendorf'da doğdu. Andreas adlı bir erkek kardeşi var. Boyu 168 cm. Saç rengi sarı. Gözleri mavi-yeşil. Kayak yapmak, kitap okumak, müzik, seyahat ve golf oynamak hobileri. Alkolsüz içecekleri seviyor özellikle sodalı elma suyunu. Favori kitabı Rebecca Ryman'dan "Aşk sözü veren". Romy Schneider, Barbra Streisand, Nick Nolte, Steve Martin sevdiği oyuncular. Hayat felsefesi ise "Her zaman ileriye bak, asla geriye bakma".

2001'de Thomas, "Mühle, Dame, Mord" (Değirmen, kadın, cinayet) adlı Alman yapımı filmde başrollerde yer aldı.

27 Haziran 2002'de Claudia bir erkek çocuğu dünyaya getirdi. Thomas adını 'Alexander Mick' koydu.

lzjwbx8ldrcmbq5v5pa.jpg


2003'te Bohlen'in Modern Talking'i dağıtma kararı alması ile solo kariyerine devam etme kararı alan Anders, 2003 Kasım ayında "Independent Girl" adlı single'ı çıkarttı. Bu single, yıllar sonra Anders'in 2004'te çıkardığı "This Time" adlı albümünün ilk single CD'siydi. "This Time" albümünden hemen önce şubat ayında "King Of Love" adlı single çıktı. Aynı ay çıkan albümden sonra da, nisanda albümün üçüncü single çalışması "Tonight Is The Night" piyasaya sürüldü.

2006'ya kadar çeşitli TV programlarına katılan ve konserlerde yer alan Thomas Anders, 2006 şubat ayında yeni albümü "Songs Forever" ile dinleyicilerinin karşısına çıktı. Fakat albüm Modern Talking hayranlarının beklentilerinin aksine slow/jazz tarzındadır. Thomas Anders ve Modern Talking çizgisinin tamamen dışında olan albüm, ticari niteliğinden daha çok sanatsal niteliğiyle ön plandadır.
"America" albümünün ardından Thomas ile yapılmış söyleşiden alıntılar;

1)Son günlerde MAX dergisindeki haber Modern Talking fanları arasında bir huzursuzluğa dikkat çekiyor. Dieter'in tek başına şarkı söylemeyeceği ileri sürülmekte. Dieter'in sahnede ve stüdyo kayıtlarında şarkı söyleme konusunda böyle davranacağı doğru mu gerçekten?

"Bütün bu telaşı anlamıyorum. Bir muhabir çok büyük bir keşif yaptığını ve dünyanın geri kalanını aydınlattığını zannetmiş. Modern Talking, büyük ve dünya çapındaki sanatçıların (ör. Whitney Houston, Bee Gees) %98'i gibi bir koroya sahip. So, what? Dieter, asla Lead vokal olma konusunda bir görüş belirtmedi ve yine asla korolara tek başına söyleme hakkında birşeyler ileri sürmedi. Gerçek olan, korodaki kişilerin sadece hizmetli olduğu ve burada basit olarak, birileri büyük Modern Talking pastasından pay almak istemiş.. Ne yazık ki bu geriye doğru bir gidişat olmuş, çünkü 'America' için yeni ve görüldüğü gibi değiştirilebilen koro sanatçıları aldık ve düzenli ödeme yapılıyor kendilerine, böylece eski ses rengi yakalanıyor."

2)Thomas, öyle görünüyor ki Modern Talking'de internet konusunda aynı yönde ve beraber hareket söz konusu yine. Bu konu hakkında birşeyler söyleyebilir misin ve buna rağmen senin siten www.thomas-anders.com devam gösterecek mi?

cszogedh3fh4lglwsidr.jpg


"Tabii ki benim sitem devam edecek. Tekrar herşeyi ayarlamak konusunda zaman ve para yatırımı yapmıyorum. Dieter, kendi adına bir site açmayacağına kesin olarak karar verdi, ve fanların bunu kabul etmeleri iyi olur bence. Sitemi, kesinlikle tekrar yapılandıracağım ve daha yoğun biçimde Modern Talking alanıyla ilgili olacak, çünkü fanlarımızın yankıları ve takdirleri beni son derece motive ediyor.

Bunun dışında Fan-Club forumlarında farklı görüşleri gördükçe tereddüte düşüyorum. Neden çok sayıda fan Thomas ve Dieter ayırımı yapıyor? Önemli olan müzik değil mi ki? Birçok fan kişisel davranıyor ve sözlü olarak karşılıklı etrafa yayılıyor. Kim 'iyi', kim 'kötü'? Aman Tanrım, ikimiz birlikte bir takımı, "Modern Talking" takımını oluşturuyoruz. Dieter, tanınmış bir besteci ve yapımcı, ben de vokal ve derleyiciyim. Sadece bu şekilde Modern Talking var oluyor nasıl oluyorsa. İkimizden biri ilgisiz olursa, Modern Talking de var olmaz artık. Biz birlikte eşit ölçüde karar veriyoruz ve birimiz diğerine danışmadan asla karar verme durumu yok.

Sadece Dieter'in, özel hayatından dolayı manşetlerden düşmemesi ve bu yüzden bir podyuma sahip olması, Modern Talking'in güncel aktivitelerinden ve işlerinden haberler vermesi, benim hiçbirşey yapmadığım anlamına gelmez. Tam tersi tamamen. Bu konular üzerine az konuşuyorum. Böylece ben bir leke oluyorum. Ne yazık ki çok sayıda kişi bundan dolayı yetki dağılımı konusunda yanlış izlenim elde ediyor."






Dieter Bohlen Hakkında




fhqygdcu60nqvoj35t.jpg


Dieter Bohlen, 7 şubat 1954'de Oldenburg'da, tesisatçı Hans Bohlen ve eşi Edith'in oğlu olarak dünyaya geldi. Bir yıl sonra ise tek erkek kardeşi Uwe doğdu.

Daha küçük bir çocukken Dieter'in müziğe ilgisi oldukça belliydi. Kendi kendine piyano ve gitar çalmayı öğrendi. Dokuz yaşında da Beatles'in şarkılarını çalabiliyordu. Daha 11 yaşında, ilk şarkısını yazdı: "Viele Bomben Fallen", Türkçe anlamı ile "Birçok Bomba düşüyor", restoranlarda ve büyük başarı elde etmemesine rağmen yetenek yarışmalarında eserlerini sergiliyordu küçük Dieter.

İlk yaptığı iş Hamburg limanında dayısıı Heinz Giszas yönetiminde çalışmak olmuş.

"Durum böyleyken okula vakit ayırmak zor değil miydi?" 9 yaşındaki oğlunun çok sevdiği gitarı kırdığı sırada Dieter'in babası, bu soruyu kendisine sormaktaydı. Gitarı kırma gerekçesi: Dieter, ev ödevlerini yapmamıştı.

Bunların dışında Dieter, diğer herkese bir melek(!) gibi davranıyordu: Kendisine uymayan bir davranışla karşılaştığı zaman, küstahlık dizboyu oluyordu. Dieter, okulda asi bir tutum izlemeyi seçmiş ve öğrenciler ile öğretmenleri ile arası açık olmuş hep. Bu yüzden Dieter, çoğu zaman okulunu değiştirmek zorunda kaldı. Birden eğitim üzerine fikirlerini değiştirdi, ve 10. sınıfı geçmeyi sonunda başardı.

3lrw0oiykg7chuvzc0w.jpg


Ayrıca Dieter, atletizm dalında çalışıyordu ve okulun en iyisi olacak kadar iyi bir sporcuydu. Bunun dışında Tenis de genç Dieter'in ilgisini çekiyordu ve erkek kardeşi ile sık sık tenis oynuyordu.

51xneaw79tge1oh3i7z.jpg


17 yaşında Dieter, Goettingen Üniversitesi'ne Çalışma Ekonomisi okumak için kayıt yaptırdı, aynı zamanda üniversite gruplarında profesyonel olarak müzisyenlik yapıyordu.

1971'de Queen, The Beatles & Deep Purple gibi gruplar sürekli manşetlerde yer alıyordu. Ve bunun sonucu olarak Dieter'in müziğinde de etkileri olmuştur: özellikle rock tarzında bir grup kurmayı düşünüyordu Dieter.

wv3aa5vp0snb6kkcd24h.jpg


Yüksek öğrenim süresince boş zamanlarında birçok müzik grubunda çalmıştır Dieter. Bunlardan biri de "Mayfair" adlı Hard-Rock grubuydu. 1977'de arkadaşı Holger ile beraber Monza adlı grubu kurmasına kadar böyle devam etti.

İlk ve tek albüm kayıtları "Heisse Nacht in der City" ve "Hallo Taxi Nr. 10" oldu ve ne yazık ki bu şarkılar büyük bir başarısızlığa imza attı. Dieter, 1979 yılında üniversite öğrenimini tamamladı.

70'lerin ortalarında Dieter, bir disco'da gelecekteki eşi Erika ile tanıştı. 11 Kasım 1983'te Dieter ve Erika Hamburg-Wandsbeck'te evlendiler. Erika'dan 1985, 1988 ve 1990'da çocuk sahibi oldu - Marc, Marvin Benjamin ve Marielin.

Dieter, daha üniversitedeyken "Hamburg Publishing House" a birçok şarkı sözü göndermişti. Öğrenimini tamamladığında şöyle bir cevap geldi Dieter'e: Her ay 36 berbat şarkı yazmak yerine 1 tane, ama iyi olan bir şarkı daha uygun olur.

Bu cevabı Dieter ciddiye aldı ve çok sayıda parçayı o zamanın Alman müzik ortamındaki starlar için yazdı. Fakat bu, onun müziği, onun tarzı değildi. 110'un üzerinde parça ile daha çok ve daha derin olarak müzikal açıdan kendisini yetiştirmeye çalıştı, ve de daha fazla başarı için.

1979'dan 1981'e kadar Dieter, Hamburg'daki müzik yayıncısı şirket Intersong/Chapell'de 'ulusal telif hakları değerlendirme departmanında yöneticilik yaptı, besteci ve yapımcı olarak çalıştı.

Dieter, kendi ismi yerine farklı adlar altında birkaç şey kaydetmiş ve yapımını üstlenmişti:

ttn2t463qfprrwkmd4.jpg


Monza - Hello Taxi Nr 10, Ginny, Cola und Rock 'n Roll, Heisse Nacht In Der City
Sunday - Jung und Frei, Worte aus Glas, Hale Hey Louise
Countdown GTO - Magic Race, Samuraj
Ryan Simmons - The Night Is Yours, The Night Is Mine, Lucky Guy
Steve Benson - Telephone Girl, Mary Elaine, Love Takes Time, Don't Throw My Love Away

8h2uyvl14daz9i5y6x6z.jpg


Tesadüfi olarak Dieter Bohlen, önceden az da olsa başarılı olmuş şarkıcı Thomas Anders ile ilk olarak 1983 yılında Berlin Record Company, Hansa vasıtasıyla karşılaştı.

Dieter ve Thomas 1983'te Almanca birkaç şarkı kaydetti ama hiçbiri başarılı olamadı. Thomas için "Heisskalter Engel", "Zwischen Himmel und Hölle" ve "Endstation Sehnsucht" şarkılarını yazmıştı Dieter, fakat Thomas bu şarkılarla ne yazık ki karaya oturmuştu.


ux40hmzywwmdp0asvd39.jpg


1984'ün sonunda Dieter (üniversite yıllarından beri Steve Benson takma adı ile şarkı yazıyordu), yine Steve Benson adıyla "You're My Heart, You're My Soul" adlı parçayı yazdı. Thomas Anders vokalist oldu, Dieter ise sadece nakarat kısmını söyledi, aynı zamanda şarkının aranjörlüğünü ve prodüksiyonunu üstlendi. Bütün hepsi ise "Modern Talking" adı altında piyasaya çıktı.

Modern Talking zamanında çok başarılı olan Bohlen, kariyerinin doruk noktasında, Marlene Schweiger ile bir hadise yaşadı ve karısı Erika ile ayrılmasına neden oldu bu.

Bu arada Dieter ile Thomas'ın eşi Nora arasında gerilim de tırmandı. Nora herşeye karışıyor ve Modern Talking'in tüm konserlerinin bir parçası olmak istiyor, bazen de lead vokal olarak Modern Talking konserlerinde yer almak istiyordu. Dieter, bu duruma çok üzülüyor, sinirleniyor ve dengesi altüst oluyor, Thomas'ın ise bir yardımda bulunduğu yoktu.

mn43iswatxopiw72qop9.jpg


Sonunda Modern Talking dağıldı. Dieter Bohlen, Modern Talking dağıldıktan sonra yeni projesi Blue System ile müzik çalışmalarına devam etti. Dieter Bohlen, Blue System'in tüm şarkılarının yazarı, aranjörü, yapımcısıydı ve tüm şarkıları yine kendisi seslendiriyordu.

Blue Sytem'in müziği sayesinde Dieter Bohlen'in çok yönlülüğü ortaya çıktı. Eski Modern Talking fanları Dieter'in sesini bir Blue System şarkısında tanıyamamıştı, o kadar esnek çıkıyordu ki sesi.

Blue System'e baktığımızda ilk başlarda Modern Talking'in tarzının devam ettiğini fakat daha sonra sert bir müziğin yapıldığını görüyoruz. İlk Blue System albümlerinde Modern Talking etkilerine büyük ölçüde rastlanılıyor. Sonraları "Magic Symphony" ya da "Love Me On The Rocks" albümlerinde farklılıklar göze çarpmaya başladı. 10. albüm "X - Ten" sonrası artık tamamen farklı bir stil var karşımızda. Eurodance tarzının alt kolu "La Bouche" yönünde devam ediyor Blue System.

ho6cy75cg4oehavbne4.jpg


Modern Talking'in son albümü piyasaya çıkmadan daha 1987 yılında Dieter, Blue System'in ilk şarkılarını yazmıştı bile. Thomas Anders ile yaptığı son albümden önce Dieter, Intersong ile 9 milyon marklık bir sözleşmeye imza atmıştı. Ve böylece yeni grubu Blue System'in ilk adımlarını atmıştı. Bu son MT albümü ile birlikte Dieter -yeni adıyla Blue System-, yeni bir albüm yayınlıyor. "Walking On A Rainbow" adlı bu albümden, "Sorry Little Sarah", "She's A Lady" ve "Gangster Love" adlı üç single piyasada yer aldı. İlk single'ı "Sorry Little Sarah", samba stili bir şarkıydı ve listelerin 10. sırasında yer aldı.

tujbmo61gdm0umxaeg7v.jpg


Dieter'in kafasında Blue System'in bir grup olması vardı, yani solo bir çalışma olmayacaktı bu. Bunun için stüdyoda çalışmamış yetenekli kişilere ihtiyacı vardı.
Blue System'in 1989daki büyük SSCB konserinde Joachim Strieben ve Dirk Sauer grupta yer aldı. Dieter'in kız arkadaşı Nadja Abdel Farrag ise geri vokallerde yer aldı.

v0pr7wr4wwdj5rojbes.jpg


Daha sonra Nadja, Blue Sytem'in bayan lead vokali oldu. Michael Rollin drumlarda yer aldı, Wolfgang Fritsch ise gitar ve saksofon çalmıştı.

h6qw0sgksiqxmp14y95x.jpg


Dieter'in Moskova'ya turneye gitmesi ses getirmişti. Hava alanında 15 000 Dieter Bohlen hayranı -15 derecede onu karşılamaya geldi. Turnede 13 konser yer aldı. 400 000 kişi konserlere geldi. Dieter'e de "Rus gençliğinin kahramanı" madalyası verildi. Sovyet sanatçılar birliği Dieter'i "SSCB'nin en büyük sanatçısı" olarak seçti. Batıda yer alan bir grup bu ödülleri almamıştı. Beatles, ABBA hatta Michael Jackson bile. Fakat Dieter bunu başardı. Dieter Bohlen, "Twilight" ve "Obsession" albümlerinden eline geçen tüm parayı Rusya'daki kıtlık için vererek Rus halkına bir anlamda teşekkür etmişti. Blue System, 1990 yılında da Rusya'ya gitti.

Dieter, Blue System olarak 1998'e kadar 13 stüdyo albümü çıkardı.

Modern Talking, Blue System ve CC Catch bugün adları anılıyor durumda ise, bunda Mr. Luis Rodriguez'in payı yadsınamaz.

Luis, Modern Talking, CC Catch ve Blue System'in 1984'den beri co-prodüktörü idi ve Modern Talking soundunda büyük rol oynamıştır.

Öyle ki Dieter, "Brother Louie" şarkısını Luis (Louie) için yazmıştır.

1998'de Bohlen, Thomas Anders ile beraber Modern Talking'i tekrar kurdu. Yine başarıdan başarıya koşarken Bohlen, çok yönlülüğünü kanıtlamaya devam ediyordu. 2002'de farklı bir yönüyle de karşımıza çıktı: Kitap yazdı. Kendi biyografisini yazan Bohlen'in kitabının adı: "Nichts als die Wahrheit".

2002 yılı sonunda Bohlen, RTL'nin düzenlediği yarışma "Deutschland Sucht den Superstar" adlı yarışmada jüri üyesi oldu. Ve yarışmaya katılanlarla beraber aralık ayında "We Have A Dream" adlı bestesini piyasaya çıkardı. Satış rakamından dolayı 7. defa platin plak aldı. Şubat 2003'te de yarışmanın finalistleri ile beraber "United" adlı bir karma albüm çıkardı ve albüm Almanya'da 900.000 sınırını aştı.

Dieter Bohlen, birçok erkek ve bayan şarkıcı için şarkı yazmış ve bu şarkıcıların prodüktörü olmuştur. Bunlar;

Bonnie Tyler - Send Me The Pillow, Clouds In My Coffee
Engelbert Humperdink - Red Roses For My Sweetheart
Smokie - Young Hearts
Chris Norman -- Hunters Of The Night, Midnight Lady
Major T - Dicky Down, Keep The Frequency Clear
Double Trouble - I Swear
Touche' - I Can't Get No Sleep, This Goodbye Is Not Forever
Atisha - Secret Of The Night
Grant Miller - Doctor For My Heart
Patty Ryan - Love Is The Name Of The Game, You're My Love You're My Life
CC Catch - Cause You Are Young, Backseat Of My Cadillac

Dieter'in Çok Özel Yaşamından kesitler:

Nadja Abd El Farragh

4qjt15w2c079i6r8ik9.jpg


Kısaltılmış adı ile Naddel, Dieter'in ilk eşi Erica'dan sonra beraber olduğu sevgilisiydi. Nadja: "Naddel kısaltılmış adı Duden sözlüğünde de yer alıyor. Ev için küçük tavşan anlamında."

Naddel'in annesi Alman, babası Sudan'lı. Bu yüzden çocukluğundan itibaren sıkı müslüman olarak yetiştirildi. 14 yaşında kuzeni ile evlendirilmek istendi ama Naddel buna karşı koyabildi. Hayalinde fotoğrafçı olmak vardı ama eczanede yardımcı olarak iş hayatına atıldı.

Sonra 23 yaşında Dieter ile tanışıncaya kadar bir butikte modelleme yaptı. Blue System'in Avrupa turnesinde geri vokal yaptı. Daha sonra Blue System albümlerinde bayan lead vokal oldu.

Bunun dışında uzun süre Dieter'in kız arkadaşıydı. Dieter: "Nadja süper vücuduyla çok çekici!" Naddel, Almanya'da en güzel bayanların içinde yer alıyordu Almanlara göre. Afrika etkisinde arap görünümüyle Dieter'i de etkileyebildi. Playboy için de çalıştı. 120 000 Alman Markına bir resim serisinde soyundu.

Dieter, Verona Feldbusch ile 30 günlük evliliğinden sonra Naddel'e geri döndü. Bohlen ve Feldbusch'un tatil fotoğrafları magazin sayfalarında yer alırken Naddel, Dieter'in 100 000 m² lik alanda yer alan lüks villasından Alster'de başka bir rüya evine taşındı, tabii ki evi Dieter almıştı.

Dieter'siz de Nadja'nın adı geçiyordu: Erotik şovu "Peep!" ile Almanya dışında da üne kavuşmuştu. "Aslında hırslı değilim. Ama eğer kafama bir şey takarsam onunla uğraşırım." hayat felsefesi bu Nadja'nın. "Peep!" adlı programın izlenme oranı düşmeye başlayınca Nadja, Schmuddel TV'den kovuldu. Kovulmasından itibaren ilk kez 20 mart 2001'de RTL'de "SOS Barracuda - Avcı kız" adlı dizide rol aldı. Çekim yeri hazirandan aralık ayına kadar Palma de Mallorca idi. Bu yerde arkadaşı Dieter'in stüdyosu da bulunuyor. Dizinin soundtrack'inin prodüktörü de Dieter oldu tabii ki. 2001 başında ise Nadja ve Dieter 12 yıl süren ilişkilerine son verdi.

Verona Feldbusch

cgwk2iohntmtragm921h.jpg


Verona Feldbusch bir çok kişi tarafından özellikle baylar tarafından Almanya'nın en güzel kadını olarak görülüyor. Verona, 30 Nisan 1968'de Bolivya'nın La Paz şehrinde teknikerlik yapan Alman bir baba ve kuaförlük yapan bolivyalı bir kadının kızı olarak doğdu.

15 yaşında eğitimi için terzide modellik yaptı. 1990 yılında Hamburg'da bir butik açtı. Aynı yıl güzellik yarışmalrında "Miss Hamburg", "Miss Germany" ve "Miss American Dream" seçildi. Bunlara rağmen şöhreti yakalayamadı. 1995 yılında Hamburg'da bir diskoda Dieter ile tanıştı. 13 Mayıs 1996'da Las Vegas'ta Dieter ile sürpriz bir şekilde evlendi. Evlilik 4 hafta sürdü. Blue System starının dediklerine göre Verona çok tembelmiş ve yemek yapmasını bilmiyormuş.

96 Kasım ayında Verona Dieter'e boşanma davası açtı. Verona, Dieter'in kendisine vurduğunu iddia etti. Bundan sonra magazin basınında yakışıksız bir çamur atma olayı başladı. Magazin basını bu olayı çok abarttı.

17 Mayıs 1997'de sayısız davadan sonra Dieter ve Verona resmi olarak boşandı. Dieter, eski kız arkadaşı Naddel'e geri döndü. Bu olaydan sonra Verona, RTL 2'deki Erotik Show "Peep!" in sunucusu oldu, ardından RTL'de "Veronas Welt" adlı bir program yaptı. Bunlar sonucu Verona bir star oldu Almanya'da ve Dieter Verona için şunları söylediİ "Dokunduğum herşey altına dönüşür. Verona'ya üç hafta dokundum ve herşeye yetti bu."

Verona, Dieter'in laflarına karşılık yemek yapabildiğini ispatlamak için "Kochen mit dem Blubb" (Gräfe & Unzer Yayınları) adlı bir yemek kitabı çıkardı. Bild'e Verona kitap hakkında "Benim gibi kitap okuma konusunda problemi olanlar için bir kitap" dedi. Dieter'den sonra Verona 32 yaşındaki mimarlık öğrencisi Franjo Pooth ile beraber. 11 Haziran 1999'da Silverstone'daki Formula 1 yarışlarında tanışmış.

Isabel

Bohlen, Millane Fernandez'in yapımcılığının ardından son olarak Isabel ile ilgileniyor. Şu sıralarda Almanya listelerinde yarışıyor, sonuç ne olacak bunu zaman gösterecek...

Ve Estefania Kunster: Dieter'in yeni kız arkadaşı. Yarı Paraguay'lı yarı Alman. Mart 2001'den beri tanışıyorlar. "Hayatımın kadını o, onunla evleneceğim" diyor Dieter.

Verona, Nadja, Millane, Isabel ve Estefania ile ilgili daha fazla bilgiye 'haberler' bölümünde ulaşabilirsiniz.

Deutschland Sucht Den Superstar

2003 ocak, şubat ve mart aylarında Alman RTL kanalında finalleri yayınlanan "Deutschland Sucht Den Superstar" adlı ses yarışmasında jüri üyesi ve prodüktör olarak yer alan Dieter Bohlen, yarışmada finale kalanlar ile birlikte bu yarışma adıyla "We Have A Dream" adlı bir single çıkardı. Single, Almanya'daki satış başarısından dolayı Bohlen'e platin plak kazandırdı. Daha sonra yine bu yarışmaya katılan her finalist için bir şarkı yazan Bohlen, 12 şarkılık "United" albümünü çıkardı ve bu da çok başarılı oldu. Yarışma ile yeni gençliği de yakalamayı başaran Bohlen, bu yolla Alman halkının sevgisini de kazandı.

Yarışma sonucunda birinci gelen Alexander'a single çıkartan Bohlen, diğer bir yarışmacı olan Daniel K.'ya da single çıkardı. Görülüyor ki Dieter, yeni yeteneklere önem vermeye devam ediyor.

Yarışma ile yine popüler olan Bohlen, bu popülaritesi ile Modern Talking'in son albümünün de satışlarını etkiledi.

kew9zp3panaanqm26ti.jpg



2003 yılında Modern Talking'i, bu gruba zaman ayıramama gerekçesiyle sonlandırdı Bohlen. Ama şu an birçok reklam filmine, superstar yarışmasında jüri üyeliğine, yapımcılığını yaptığı gençlere zaman ayırabiliyor... 2005 yılında da RTL'de sürekli boy göstermeye devam ediyor. 2006'da ise Dieter Bohlen, "Dieter - der Film" adlı projenin başında görülüyor. Bohlen'in otobiyografi kitaplarına dayanılarak çizgi film formatında hazırlanan filmin bütün müzikleri Dieter Bohlen'e ait. Üstelik şarkılar eski Modern Talking tarzında ve Dieter Bohlen bütün şarkıları kendi seslendiriyor. Soundtrack albümün bir diğer sürprizi ise Modern Talking'in piyasaya çıkmamış şarkısı "Shooting Star"ın da piyasaya sürülmesi.



 
AHH GENÇLİĞİMİN SARKILARI ne güzeldi be o günler hala dinliyorum unutamadım

Bide Türk filmlerine büyük katkısı olmustur hatırlayın her disko sahnesinde
modern talking sarkısı calıyor nuri alço gazozlara hapları atıyordu
havuz başlarında partilerde hep MT nin şarkıları vardı

iyiki vardın Mt
 
Modern Talking Turneleri & Konserler​

Modern Talking Final Konseri:

21.06.03 Berlin, Wuhlheide Parkbühne

Ocak 2003'de Almanya için belirlenmiş konser tarihleri:

07.06.03 Rostock, Ostsee-Stadion
13.06.03 Hannover, Gildeparkbühne
14.06.03 Oberhausen, Arena
15.06.03 Leipzig, Arena
19.06.03 Magdeburg, Stadthalle
20.06.03 Dresden, Junge Garde
21.06.03 Berlin, Wuhlheide
22.06.03 Erfurt, Messehalle





debgb2ttg9rkgfvphmm8.jpg

mjkor1r0vv5v45p4nu.jpg

cx3buw1aez7ykdyg9vd.jpg

8u1lsmvglpkfu3uujxw.jpg

5e23fkl2lxqsfoyjw4i.jpg

u2xzexb7jqgaphnda8.jpg



MODERN TALKING ÖDÜLLER​

Modern Talking


1985 BRAVO Otto - En iyi grup, Altın Ödül
1986 BRAVO Otto - En iyi grup, Gümüş Ödül
1986 Altın Arslan - Yılın en iyi grubu
1998 VIVA Comet - Ömürboyu başarı ödülü
1998 Bambi - Yılın geri dönüşü
1998 Goldene Europa - Yılın geri dönüşü
1999 Altın Kamera - Yılın geri dönüşü
1999 Echo-Preis - Rock-Pop dalında ulusal grup
1999 Radio Regenbogen Ödülü - Yılın geri dönüşü
1999 World Music Awards - Dünyada en çok satan Alman grup
1999 Record-99 Award - Satış Ödülü
2001 Top Of The Pops Award - Almanya'nın en iyi sanatçısı

Thomas Anders

1985 BRAVO Otto - En iyi grup, Altın Ödül
1986 BRAVO Otto - En iyi grup, Gümüş Ödül
1986 Altın Arslan - Yılın en iyi grubu
1998 VIVA Comet - Ömürboyu başarı ödülü
1998 Bambi - Yılın geri dönüşü
1998 Goldene Europa - Yılın geri dönüşü
1999 Altın Kamera - Yılın geri dönüşü
1999 Echo-Preis - Rock-Pop dalında ulusal grup
1999 Radio Regenbogen Ödülü - Yılın geri dönüşü
1999 World Music Awards - Dünyada en çok satan Alman grup
1999 Record-99 Award - Satış Ödülü

Dieter Bohlen


1985 BRAVO Otto - En iyi grup, Altın Ödül
1985 Goldene Stimmgabel - En başarılı yapımcı ve besteci
1986 BRAVO Otto - En iyi grup, Gümüş Ödül
1986 Altın Arslan - Yılın en iyi grubu
1989 Rus gençliğinin kahramanı
1998 VIVA Comet - Ömürboyu başarı ödülü
1998 Bambi - Yılın geri dönüşü
1998 Goldene Europa - Yılın geri dönüşü
1999 Altın Kamera - Yılın geri dönüşü
1999 Echo-Preis - Rock-Pop dalında ulusal grup
1999 Radio Regenbogen Ödülü - Yılın geri dönüşü
1999 World Music Awards - Dünyada en çok satan Alman grup
1999 Record-99 Award - Satış Ödülü
2001 Top Of The Pops Award - Almanya'nın en iyi sanatçısı
2003 Media Control Ödülü, 25 Yıl Media Control
2003 Altın Tüy Ödülü
2003 GQ - Yılın adamı
2003 Bambi - Ulusal pop
2004 Echo Ödülü - En iyi ulusal besteci



0wxwrzm5lb12wm85pxbp.jpg

0ta4o2qsbf0kd6vm5485.jpg

nqem1oogausitimmsv6.jpg

hsovk2mbm2a3af2e28v.jpg


Not: Derecelendirme kuralları Almanya'da 01 Temmuz 1987'den itibaren değişti. Bu tarihten önce 500,000lik satış rakamı altın, 1 milyonluk satış rakamı da platin ile ödüllendiriliyordu. 1987'den 1999 ortalarına kadar 250,000lik single satış rakamı altın, 500,000 ise platin plak ile ödüllendirildi. 1999 ortalarından beri 150,000lik single satış rakamı altın, 300,000 ise platin dereceye layık görülmekte. Bunun anlamı, Modern Talking'in ilk üç single'ı yeni kurallara göre Almanya'da en azından platin dereceyi alırdı ve "Brother Louie" ve "Atlantis is Calling" ise altın sertifika ile ödüllendirilir olacaktı.



Müzik Listelerinde Modern Talking

Albüm Satış Listelerinde hangi ülkede, kaçıncıydı?​

63gpkmbur7qdnbt78dw4.jpg

i5hm291a85h837bku1uv.jpg


Single Satış Listelerinde hangi ülkede, kaçıncıydı?

qifcys6akqlldvysnta.jpg

ssyljz98tv7bum9q1rnf.jpg

0i1si1ayai5qh1v82kr.jpg

d3l1qnmuiegr6reitnx.jpg

6a3mfqorcs5rlz3ncnv.jpg




Radyolarda Modern Talking şarkılarının istenme oranı*:
Sıra Oran Şarkı


1 16,28% You're My Heart, You're My Soul
2 12,70% Brother Louie
3 8,41% Cheri Cheri Lady
4 4,92% You Can Win If You Want
5 2,96% Win the Race
6 2,91% Geronimo's Cadillac
7 2,79% You Are Not Alone
8 2,73% Atlantis Is Calling
9 2,67% Sexy, Sexy Lover
10 2,25% Jet Airliner
11 2,05% In 100 Years
12 1,62% Sexy Sexy Lover
13 1,53% TV makes the Superstar
14 1,41% Lady Lai
15 1,37% Give Me Peace On Earth
16 1,22% Ready For The Victory
17 1,20% Last Exit to Brooklyn
18 1,10% Angie's Heart
19 1,07% China In Her Eyes
20 1,00% Juliet
21 0,92% Don't Take Away My Heart
22 0,91% No Face No Name No Number
23 0,84% With A Little Love
24 0,84% Doctor For My Heart
25 0,83% Diamonds Never Made A Lady
26 0,70% Let's Talk About Love
27 0,66% Atlantis Is Calling (S.O.S. For Love)
28 0,65% Don't Let Me Go
29 0,64% Anything Is Possible
30 0,63% Rouge Et Noir
31 0,62% We Take The Chance
32 0,60% Taxi Girl
33 0,51% I Will Follow You
34 0,51% Wild Wild Water
35 0,51% Just Close Your Eyes
36 0,49% No.1 Hit Medley
37 0,49% It Hurts So Good
38 0,49% Sweet Little Sheila
39 0,47% There'S Too Much Blue In Missing You
40 0,47% Do You Wanna
41 0,46% Locomotion Tango
42 0,46% Who Will Save The World
43 0,45% Fly To The Moon
44 0,45% Jyst Like An Angel
45 0,45% I Can't Give You More
46 0,43% Can't Get Enough
47 0,43% Love Is Like A Rainbow
48 0,43% Just We Two (Mona Lisa)
49 0,42% Higher Than Heaven
50 0,42% Stranded In The Middle Of Nowhere
51 0,42% Everybody Needs Somebody
52 0,42% Jet Airliner (New Version)
53 0,41% New York City Girl
54 0,41% Cosmic Girl
55 0,40% Bells of Paris
56 0,40% Hey You
57 0,40% Part Time Lover
58 0,39% Don't Play With My Heart
59 0,39% You're The Lady Of My Heart
60 0,39% Heaven Will Know
61 0,39% Riding On A White Swan
62 0,38% Lucky Guy
63 0,38% Witchqueen of Eldorado
64 0,37% Slow Motion
65 0,37% How You Mend A Broken Heart
66 0,37% Arabian Gold
67 0,37% Run to You
68 0,36% Who Will Be There
69 0,36% Summer In December
70 0,36% Mystery
71 0,35% Maria
72 0,35% Romantic Warriors
73 0,35% All I Have
74 0,35% I'll Never Give You Up
75 0,34% When The Sky Rained Fire
76 0,34% Don't Give Up
77 0,34% In Shaire
78 0,34% Time Is on My Side

*Modern Talking şarkılarının kendi içindeki dağılımı


Modern Talking Hakkında Piyasaya Çıkmış Kitaplar​


3yc1wqohxzc5iqu4byy.jpg

1m7ek4zf4xj0gtwl.jpg

cpsjhj1tvsr4ze29fya.jpg


Diğer Kitaplar:

- Wagner, P.; Bohla, S. (1998): Modern Talking - Back For Good, Das Offizielle Fanbuch, (Almanca, "Modern Talking - Back For Good, Resmi Fan Kitabı), Ideal Verlag GmbH, Hamburg, 63 sayfa, ISBN: 3-932912-08-X.
- Yazar belirtilmemiş (1998): Calendar of the Year 1999, Ana Anakos & I.A.M. Licensing & Merchandising, 14 sayfa.
- Yazar belirtilmemiş (1999): Modern Talking 2000 - Star- Kalender, te Neues, 14 sayfa, ISBN: 3-8238-1027-8.
- Nadja Abdel Farrag (2003): Ungelogen, (Almanca, "Dürüst (Yalansız) ”], Herbig Verlag, 319 sayfa, ISBN: 3-776-62339-X
(Dieter Bohlen'in eski kız arkadaşı tarafından yazılmış olan bu kitapta Bohlen hakkında çok bölüm var)
- Hans Borghorst / Tom Breitenfeld (2003): Der Dieter – The Best Of, (Almanca, "Dieter – The Best Of“), Lappan Verlag, 19 sayfa, ISBN: 3830360681
(çizgi roman kitabı)
- Bernhard Brink (2004): Bohlen – Mein Fahrer, [Almanca, "Şoförüm Bohlen"], Koch Universal, 3 CDden oluşan audio book.
- Frank Farian / Dieter Kaltwasser /Reginald Rudorf (2004):
Stupid Dieser Bohlen – Die Wahrheit und nichts als die Wahrheit über den Pop-Hochstapler, (Almanca "Şu aptal Bohlen – Pop sahtekarının gerçekleri ve gerçekler dışındaki hiçbirşeyi“),
Franks Kleiner Buchverlag, 370 sayfa, ISBN: 3980953106

(BoneyM ve Milli Vanilli'nin prodüktörlüğünü yapmış Frank Farian, bu kitapta Bohlen'in Blue System şarkılarında ve Modern Talking şarkılarında aslında hep back vokal olduğundan ve lead vokallerin aslında başkaları olduğundan bahsetmiştir.)


Modern Talking Arşiv Özel​

Dieter Bohlen ile 1991 yılında yapılan röportaj.
(Juma adlı derginin Nisan 1991 sayısı.)



frkawktk7gbwhgwqkmnu.jpg



Dieter Bohlen. Sanatçı mı yoksa iş adamı mı? Oldenburg'dan 36 yaşındaki Dieter Bohlen ikisi ve daha fazlası: O bir plak milyoneri. Sahnede Modern Talking'le görülüyordu, şimdi Blue System ile. Melodileri ile Nino de Angelo, C.C. Catch, Chris Norman ve diğer bir çok kişi başarılı olmuştur.

Soru: Neden her şeyi kendin yapıyorsun?
Dieter Bohlen: Doğru yanıt: Ben çok cimriyim. Makul olan cevap da: Önce bir kere doğru insanlar bulunmalı. Kendimden görüp kanaat getirdim. Parasının değerli olduğu hiç bir menejer tanımam. Eğer 25 yaşımdayken Ion Tiriac gibi biriyle karşılaşmış olsaydım, imzayı basardım herhalde.

Soru: Başarının en güzel tarafları nelerdir?
Dieter Bohlen: Bağımsız olmak, saygı, para.

Soru: Sevilmemekten korkar mısın?
Dieter Bohlen: Evet, ama bu korku herkeste vardır. Bunun dışında tanınmış ve başarılı olmanın yararları da var. Kasapta en iyi parça et verir kasap, eğer müziğimi seviyorsa.

Soru: Modern Talking'de Thomas Anders'in grubun etiketi olması konusunda problemlerin var mıydı?
Dieter Bohlen: Evet, özellikle insanların "Gitarı ile sallanan sarışın grupta ne işi var" gibi soruları karşısında. Bu beni sinirlendiriyordu, çünkü her şeyi ben yapıyordum.


Soru: Paul McCartney senin örnek aldığın kişi. Bir efsane, bir anıt. Hala sende endişe var mı?
Dieter Bohlen: Elbette! Talep ve gerçek satış tamamen farklı iki şey. Bu endişeden de en iyi şeyler çıkıyor.

Soru: Hangi sporları yaparsın?
Dieter Bohlen: Tenisçi dirseğine sahip olmama rağmen, tennis. Rusya'da ata binmeye başlamıştım. Atla gezintiye çıkardık. Devasa mısır ve çavdar tarlaları var orada. Orada şunu düşünmüştüm: "Seni aptal, şuna bak, hayat bu kadar güzel olabilir. Daha hala müzik sahnesine çömeliyorsun.

Soru: Lüks senin için ne ifade ediyor?
Dieter Bohlen: Lüks, sahip olunamayan şeyleri ifade eder. Benim için lüks, hafta sonu Mallorca'ya uçmak, turistlerin olmadığı bölgelere. Orada oturur ve Gamba yersem, en büyük zevk budur benim için. En büyük lüks ise özgür ve bağımsız olmamdır.

Soru: Ailen senin için hangi meslek planlarını yapardı?
Dieter Bohlen: Hiç bir şekilde müzisyen olmamı istemezlerdi.

Interview mit Dieter Bohlen im Jahre 1991.
(Quelle: Juma, April 1991)

**Aşağıdaki röportajın Almanca orijinalini sitemize gönderen sayın Bilgin Bağlık'a çok teşekkürler.

Dieter Bohlen ile röportaj (Bravo, Nisan 1992 sayısı)

Dieter Bohlen: "Organ Bağışı Yapmazdım"

Bravo: Lisede bir sınıf atladığın doğru mu?

Dieter Bohlen: Başlarda, üçüncü sınıfta gerçekten kötüydüm. Beşinci ve altıncıda da. Sonra vicdanıma hitap eden birkaç etkili konuşma geçti amcamla benim aramda. Amcamın adı Dr.Heinz Giszas -büyük annem kralların dağından gelmiş olduğundan ona bu ismi vermiş- ve Hamburg Limanı'nın şefi şu an. Onu kalbimle benimsedim, çünkü 14 amcam içinde entelektüellik açısından örnek aldığım kişidir. Onun benimle her zaman iyi geçinmesini isterdim ve sonraları ellerimle para kazanmak zorunda kalacağım için de korku duyardım. Babam inşaat müteahhitidir ve eskiden inşaatlara beni de götürürdü. İnşaat işçiliği bana göre değildi.

Okulda da aşırı derecede dik kafalıydım ve birkaç defa okuldan kaçmıştım. İlkokulumu bir defa değiştirmek zorunda kalmıştım, liseyi de. Bir bayan öğretmenimin kafasına şaka olsun diye bir cisim fırlatmıştım, böyle cesaret demeleri işte... 13 yaşında sarhoş halimle şehrin ortasında sendelemiştim ve müdürün arkasından bir dolu laf saymıştım. Babam da sonra duyduğu zaman şiddetli biçimde dövmüştü beni. Bütün öğretmenler benden nefret ederdi. Müzik dersine girmeme de artık izin vermiyorlardı, bunun nedeni de bir defasında gömleğimi çıkarıp göbeğimi sallayıp çevirmiştim. Herkese patronun kim olduğunu ve bunun da beni ilgilendirmediğini göstermek isterdim her zaman. Müzik dersi komik geliyordu bana, çünkü zaten piyano çalabiliyordum. Amcamla aramda geçen konuşmadan sonra bir defasında derse çok iyi hazırlanarak gelmiştim ve tamamen katılım göstermiştim.

Sonra birdenbire diğerleri için örnek gösterilecek olay haline geldim, artık en iyi notları alıyordum ve değerim de artıyordu. O esnada ailemle bir görüşme daha yapıldı yine ve öğretmenler dikkafalı oluşumu derste sıkılmama bağlayarak beni bir yukarı sınıf olan onbirinci sınıfa atlattırdılar. İspanyolca, İngilizce ve matematikte de bazı şeyler devam etti ve tamamen stres altına girmiştim. Ama yine de herşey devam etti.

BRAVO: Sen yatılı okulda da kaldın değil mi?

Dieter Bohlen: Evet, bununla birlikte yaşımı birkaç ay şok etmek istemiştim. Sekizinci ya da dokuzuncu sınıfta haşhaş ve uyuşturucu haplar kullanmaya başlamıştım ve hep hassas bir mektup terazisi taşırdım yanımda, çünkü kefenin birisine bir gramlık ağırlık koyardım, diğer kefeye de o bir parça boku, satıcılar birisinin hayatına sıçmasın diye.

O zaman da o uyuşturucu satıcısı beni Wersen'deki Krüger yatılı okuluna götürürdü ve tamamiyle acı çekerdim. Çok gaddar bir durumdu ve ayda da 1200 Mark tutuyordu yurt. Sadece iki kişilik odalar vardı ve eğitmenler de hep etraftaydı. Bir süre bu böyle devam etti, ta ki babam beni yatılı okuldan alıncaya kadar. O andan itibaren de okulda zirveye çıktım.

BRAVO: Lise bitirme sınavından aldığın not neydi?

Dieter Bohlen: İki aldım (Türkiye'de 5 üzerinden 4). 17 yaşında liseyi bitirdim 22,5'ta Göttingen'de işletme bölümünde sınavlara girdim: Orada her temel beş ders için altı saat sınav çalışması yazdım: Finansman, yönetim ve organizasyon, vergi, toplumbilim, denetim ve zilyetliği elinde bulundurma. Diploma ödevim ise bir yıl daha erkendi. Ve konusu "adli metodlar ve bunların kurallara uygun muhasebe defterlerinde kullanılması" Bunun için abartısız çok İngilizce kaynak okumuştum.

BRAVO: Doktora unvanı için de uğraştın mı?

Dieter Bohlen: Hayır, bunun yerine kendi gruplarımda müzik yaptım, "Aorta"da tüm üniversite dönemim boyunca Jazz-Rock yaptık ve üniversitede Menza şenliklerinde ya da Göttingen'deki "Pegasus"ta sahneye çıktık. Sonra da "Dacapo" adlı dans bandosunda çaldım. Cuma, cumartesi ev pazarları şenliklerde sahneye çıkardık ve üniversite eğitimimi bu yolla finanse ettim. Aynı zamanlarda "Monza" adlı projemle ilk sözleşmemi yaptım, arkadaşım Holger de benimle beraberdi.

BRAVO: Çok sevdiğin bir şarkı var mı?

Dieter Bohlen: Evet, Shanice'den "I Love Your Smile".

BRAVO: Tekno soundlar aranje edebiliyor musun?

Dieter Bohlen: Yani bunun zor olmadığına inanıyorum, ama henüz çok az melodim var bu alanda. Louis Rodriguez ve ben Hamburg'daki Heussweg'de altı stüdyoya sahibiz ve buralarda gençlerle beraber oturup birkaç şey mix ediyoruz. Louis stüdyonun sahibi ve ben devamlı kiracısıyım. Stüdyo 1'de bazı şeyleri beraber yaparız. Diğer stüdyoların da günlüğü 200 Mark tutarında. Kim sağlam bir fikre sahipse Dieter Bohlen'e müracaat edebilir, Quickborn'a. Ama fikir orijinal birşey olmalı.

BRAVO: Taşınmak istediğin doğru mu?

Dieter Bohlen: Evet, ben ve Nadja yine Hamburg'a taşınmak istiyoruz. Benim için evim ve çocuklarımın oturduğu yer arasındaki yolculuk gerçekten stres yaratıyor. Çünkü onları haftada üç ya da dört defa alıp, akşamları geri götürüyorum. Gidip gelmeler gerçekten sinir bozuyor. Bunun dışında Naddel bir atı olsun istiyor. Erika'ya da bir kilometre uzakta olmak kötü olmazdı. Ev biraz daha büyük olmalı, bir stüdyo ve birkaç da çocuk odası yer almalı. Yüzme havuzu da olmalı, çünkü çocuklarımla her havuza gittiğimde, insanların benden imza almak için etrafımda suda durmaları sinir bozucu. Marky'nin hiç korkusu yok, beş metre kulesinden atlıyor, o zaman gerçekten dikkatimi ona vermem gerekiyor.

BRAVO: Erika'dan boşanmak hala bir konu değil mi senin için?

Dieter Bohlen: Hayır, inanıyorum ki eğer bugün bana ayrılmamız gerektiğini söylerseniz, sizi yaralayabilirim.

BRAVO: Evlilikten korkar mısın?

Dieter Bohlen: Evet, panik derecesinde korkum var. Eş olma kavramı, saf teori olarak büyük bir anlam taşımıyor gerçekten. Erika ile resmi nikahım var, fakat kilisede nikah kıymadık. Ve o zaman kendimi iyi bir duygu tatmanın altında hissettim. Eğer çocuklar varsa, evlilik de olmalı. Nadja'nın bunu istemesini de anlayabiliyorum. Evlenmek çok kızın amacıdır. Belki üç, dört yıl içinde bir çocuk sahibi de olmak isteyebilir.

BRAVO: "Hello America" adlı Longplay'inde oğlun Marc için yazdığın bir şarkı var doğru mu?

Dieter Bohlen: Evet, şarkının adı "Crossing The River", çünkü Erica'nın evinin yakınlarında Marc ile oynadığım bir nehir var. Orada üzerine "Marc 91" yazısını kazıdığım bir ağaç var, aynen sevgililerin yaptığı gibi. Bir de nehirin ortasında bir ada var, önceden Marc üzerine çıksın diye yardım ederdim, şimdi tek başına yapabiliyor. Kıssadan hisse, eğer nehri geçebilecek kadar yeterli yaştaysan, kendi problemlerini de kendi çözebilirsin.

BRAVO: Ozon deliğinin varlığından nereye kaçıyorsun?

Dieter Bohlen: Eğer bodrum katındaki stüdyomdaysam, korku duymama gerek yok. Tatilde bir güneş tutkunu olduğum için bu konu sinir yapıyor tabii. Bilimsel olarak da açıklandı ki, ilerideki yıllarda ozon deliği büyüyecek. Şimdi güneş brandaları satılıyor, eskiden yoktu. İki yıl önce Kenya'dayken tamamen kızarmıştım. Marc, önceki yaz Portekiz'deyken yanmıştı. Almanya'nın üzerinde sorun olmadığına inanıyorum. Hafif bronz olmak için iki gün güneşte yatmak gerekiyor burada. Ben bunun için iki hafta uğraşmıştım. Politikacıların anlattığından çok daha fazla bu ozon deliğinin büyüdüğüne inanıyorum. Problem olan şey ise Almanya'nın bu işi düşünen tek ülke olması. Teorik olarak ben tabii ki de FCKW üretimine karşıyım.

BRAVO: Organ bağışı hakkında ne düşünüyorsun?

Dieter Bohlen: Hayır, organ bağışı yapmazdım. Kendimi seviyorum ben birazcık ve kendimden birşey çıkarmayı ve tabutta sol gözüm olmadan yatmayı isteme gibi bir derdim yok.

Sevgili Tanrı'ya eksiksiz gitmek istiyorum. Herşeyin öylece devam edeceğine inanıyorum. Büyük ihitmalle gökyüzünde müzik direktörü olurum ya da onun gibi birşey. Ve orada harp çalarken orta parmağımın eksik olmasını iyi bulmazdım. Ailem başka bir görüşte ama ben organ bağışı yapmayacağım. Problemlerin ne olduğunun farkındayım ama umarım ki bir insan hayatının kurtuluşu benim organlarıma bağlı olmayacaktır.

BRAVO: LP'nin adı "Hello America". Amerika'nın Dionne Warwick ile yaptığın düeti beklediğine inanıyor musun?

Dieter Bohlen: Hayır, tam tersine. Şarkının sözleri herşeyin çok zor olduğundan bahsediyor ve benim için her yılın altı ayını orada geçirmek imkansız. Nadja ve ben dört haftadan fazla kalmayız belki. Los Angles'taki "Beverly Hills Oteli"nde kalırız hep, Sunset Bulvarı'nın orada. Almanya ve Avrupa daha önemli benim için.



Modern Talking'in 80li yıllarda Türk dergilerindeki yeri:


s3c6b984urjfz2k1gs6.jpg


3d6r83trum1vamh5xy6b.jpg


kcjtfxa4t0j2vv4vyv9e.jpg


ckqs338ns8l4vggqaui.jpg


uvmfjgokpi5ewkg39ba1.jpg



Dieter Bohlen'in ilk plakları:

Monza - PR0M0 7 inch (Heisse Nacht in der City)
vmhxns0c6qie0kr0dsw0.jpg

1978 CBS/6762

Dieter Bohlen'in ilk grubu Monza. Bu plak, Dieter'in nadir bulunan 7 inçlik plaklarından biri. Koleksiyonluk bir parça ve bulunması hemen hemen imkansız.


52y03lyo11v5jdtjsxsu.jpg



tfcbw74pyocqoidd4cq.jpg

Sunday - Single Hale Hey Louise

1981 Hansa/103 372

Yine Bohlen'in ilk projelerinden biri. Sadece Almanya'da satışa sunulmuş 7 inçlik bir plak.



Video Kasetler:


rednan9fj6iy1chm7nz3.jpg

Modern Talking'in tüm eski kliplerinin bulunduğu eşsiz bir arşiv.


chu4x88lq2024j0s5a5.jpg

MT dağıldıktan sonra, Thomas Anders'in Dieter Bohlen'siz "Modern Talking The Final Concert" adı altında Nora ile birlikte çıktığı konser.


sv2m27zpjc03vkuqlfc3.jpg

Blue System vhs kaseti.


v6tflrxhp3po7in6a6n.jpg

Modern Talking'in Rusya'da satışa sunulmuş vhs kaseti.​


Modern Talking'in Kore'de satışa sunulmuş Video'su

pouxrzq99fi354hjjqg.jpg


ocuh5te24n17j9i00u5b.jpg


v245vlrlfaapiy6vitz.jpg


qgax2lat9dnojiri2u7n.jpg



Modern Talking Video Collection (DVD)


cqmpy6n4rkn1nihuarp.jpg


em9ay3mn49a5ehsmdyl.jpg


Özel Baskı Modern Talking CD'leri


7u74bcgiufkjzfsup8oz.jpg



Polish Mixes 2000

Tracklist:


1. No Face No Name No Number (latin radio remix) 3:02
2. Charlene '99 (refreshed single mix) 3:27
3. With A Little Love '99 (new single mix) 3:02
4. It's Christmas '2000 (club mix) 6:46
5. You Can Win If You Want (repaired phrases cut) 6:49
6. No Face No Name No Number (disco remix) 6:38
7. In 100 Years (forever illegal mix) 9:21
8. Diamonds Never Made A Lady (italian beat freshmaker) 7:39
9. Just Like An Angel (Oliver Leadline's visit to heaven - short cut) 4:56
10. Locomotion Tango (italian groove mix) 6:57
11. Brother Louie (Oliver Leadline at the turntable mix) 8:32
12. Aloneternative Megamix (short version) 3:25
13. No Face No Name No Number (disco remix-extended) 8:16

Music & Lyrics: Dieter Bohlen
All tracks remixed by polish DJs


6z9x83jxi5qszby9p23l.jpg


The Ultimate America

Tracklist:


1. The Ultimate America Megamix (Rav'l Short Version) 5:26
2. Why Does It Feel So Good (Rav'l Extended Mix) 6:33
3. Last Exit To Brooklyn (Rav'l High Energy Mix) 9:42
4. Cinderella Girl (Oliver Leadline 98 BPM Club Mix) 7:09
5. I Need You Know (Rav'l Latin Club Mix) 5:12
6. America (Rene Hatersson Extended Mix) 6:51
7. New York City Girl (Rav'l vs.Sea Side Extended Mix) 6:09
8. Send Me A Letter From Heaven (Rav'l Disco Mix) 5:07
9. From Coast To Coast (Sea Side Club Mix) 7:35
10. For A Lifetime (Oliver Leadline 100 BPM Edit) 3:20

All tracks remixed by polish DJs



f0tcjgu566c8kifuc0h.jpg


wcnw44uysw8q5gbjzv7s.jpg



Modern Talking - Win The Race

01. Win The Race (Video)
02. Win The Race (Live performance- "Countdown Grand Prix Eurovision 2001")
03. Win The Race ("Top Of The Pops")
04. Win The Race ("Guinness Show")
05. Win The Race ("Formula 1 car racing")
06. Win The Race ("Wer War Das")
07. Win The Race (live performance "Big Brother - Die Entsheidung")
08. Win The Race (Thomas and Dieter about video - "Blitz Special")
09. Last Exit To Brooklyn (video)
10. Last Exit To Brooklyn (Live performance "Verstehen sie Spass")
11. Last Exit To Brooklyn ("Top Of The Pops")
12. Last Exit To Brooklyn (Live performance - "Lotto-Show")
13. Last Exit To Brooklyn ("The Dome 18")
14. Win The Race ("The Dome 18")
15. Millane Fernandez "Boom Boom" (video)
16. Millane Fernandez "Boom Boom" (Live performance - "Countdown Grandprix Eurovision 2001")
17. Millane Fernandez "Boom Boom" (Live performance - "Top Of The Pops")
18. Millane Fernandez "Boom Boom" (Live performance - Die Grosse Show Der Singer)
19. Millane Fernandez "Boom Boom" (Live performance - "Verstehen Sie Spass")



NOT : Yazı Alıntıdır
 
Çeşitli Röportajlar​


Thomas Anders ile söyleşi
(Ibiza Heute, 2004 mayıs sayısı)

Redaktörler: Wiltrud Swetje, Dieter Abholte
Almanca'dan Çeviri: Kamil KOÇAK


Thomas Anders ile adadaki yazlık evinde yaptığımız söyleşi "Bu kadar... İbiza mı? Asla!"
İlk İbiza deneyimleri gerçekten iyi değildi.

Thomas Anders, Dieter Bohlen'den ayrılmasından sonra böylesine talep görmemişti: Kabel 1 adlı kanalda "Best of Formel Eins" adlı programı hazırlıyor. St.Petersburg'da ve Kremlin'de konserler veriyor. Bizzat destek verdiği şarkıcı adayı Max, Almanya "Eurovision" elemelerini geçiyor ve Stefan Raab tarafından görücüye çıkarılıyor.

Bunun dışında Thomas, Haziran'da Berlin ve Oberhausen'de iki büyük konser verecek. Ve yeni CD'si "This Time" müzik pazarında.
Stüdyo ve sahne arasında bir yaşam. Heyecan içinde bir yaşam ama Thomas Anders kendisi ve ailesi için bir huzur noktasına sahip: İbiza'daki evi. Söyleşi için orada buluştuk.

Talamanca'nın üzerindeki tepede yer alan müstakil evin yeşil kapısının üstünde bir isim bulunmuyor. Zil düğmesinin yanında da kameranın gözü var. Arkadaşları bu evi biliyor. Eğer yabancı misafirler gelirse, Thomas Anders'in eşi Claudia kapının önüne tahtadan bir ördek koyuyor ki yabancılar adresi bulabilsin.

Güzel bir ev, fakat Thomas Anders'in eşi Claudia ve oğlu Alexander(2) ile yaşadığı belli olan, zenginliği ile övünen bir yapı değil.

Oturma odasında beyaz bir oturma grubu, yanan mumlar, siyah bir kuyruklu piyano, çok sayıda da çiçek var. Thomas Anders kanepede oturuyor, oğlu Alexander etrafta dolaşıyor, Claudia ise bize çay servisi yapıyor. Bu üçlünün, İbiza'da kendilerini mutlu hissettikleri sezilebiliyor. Bununla beraber İbiza ve Thomas Anders sonu mutlulukla bitmeyen bir hikayeye de sahip. Thomas anlatıyor:

"Adayla ilgili hikayem korkunç bir şekilde başlıyor. 1986 yılında önceki eşimle beraber ilk defa gelmiştim buraya. Fırtınalı bir yağmur vardı, adanın tek 5 yıldızlı oteli Sant Miquel'deki La Hacienda otelindeydik. Fakat bunun iki zararı vardı: Birincisi, bu otel dünyanın sonunda yer alıyor, ikincisi de insanlar bizim 23 dolaylarındaki yaşımızla ilgilenmiyordu. Yaş ortalamasını 85'e düşürmüştük.

Bir diskoya olan gezimiz de olumlu bir sonuç vermedi: Çok insanın olduğu, çok hareketli diskolarda durmam ben. İki gün sonra da geri döndük. Ve dedim ki: Bu kadar... İbiza mı? Asla!"

Altı yıl önce Thomas, adaya tekrar geldi, bu sefer şu andaki eşi Claudia ile beraber: "Arkadaşlarımızı ziyarete gelmiştik ve bambaşka bir adayı tanımış olduk. Klişelerin ötesinde. Bu yıl da altı defa geldik buraya, ev aradık kendimize, fakat hepsi hoşumuza gitmedi. Deniz manzarası istiyorduk, fakat eflakta bir ev olmamalıydı."

Sonra rüyalardaki ev bulundu: Talamanca'nın yukarısındaki kayalıkların üzerine inşa edilmişti ev. Anders'ler eve bakıyorlardı. Sonbaharın bitimiydi, biraz soğuk ve yağmurlu. Bu onların şansıydı: Çünkü şunu tespit etmişlerdi: Kalorifer birşey yapmıyordu! Sıcak su da yoktu! Ve havuz da masaj yapmıyordu, aksine içindeki suyu alttaki kulübeye sızıyordu.

Thomas Anders bir olayı hatırladı: "Çok soğuktu, saat ikide arabadaydık. Kalorifer sonuna kadar açıktı. Adanın üstünde yol alıyorduk, donmamak için. Sonra biri geldi ve evin yasal olarak inşa edilmemiş olduğunu söyledi, biz de adayı terk ettik."

Fakat Anders'e farklı gelen bir konu da vardı: Bundan iki yıl önce Thomas "Welt am Sonntag"daki yazılarında şunları söylüyordu: "Talamanca'da iyi bir konumda ev satın almak!" Koblenz'e gizlice fotoğraflar geliyordu: "O anda dedik ki: Evet, işte bu! Bir buçuk yıldır bu evin sahibiyiz. Yerini seviyorum buranın, çok güzel ve Eivissa'nın yakınında.

Peki Claudia ve Thomas neden Mallorca yerine Ibiza'yı seçtiler? Şarkıcının cevabı: "Mallorca korkunç derecede zorlayıcı. Sanki prodüktörün tabağındaymışsınız gibi hissediyorsunuz. Buna ihtiyaç da olabilir, olmayabilir de. Bir çok star bunu hissetmediği zaman kendisini boş hissediyor. Bu dikkat çekme ve görülmeyi... Daha kahvaltıdayken iyi bir şey giymelisiniz, plajda iyi görünmelisiniz, akşam da öyle. Bu sadece çok zorlayıcı, buna ihtiyacım yok, yıllarca yaptım ben bunu! Ibiza'ya az bir eşya ile gelirsiniz: Rahat gömlekler, pantolonlar, T-shirt'ler, bir kaç sağlam ayakkabı ve iki çift eski kundura, böylesine rahat."

Thomas devam ediyor: "Ve burada insan tamamen sessizliğe bırakılıyor. Biz Botafoch'da da oturduk, Eros Ramazotti ve Michelle'nin masasının yanında. Sonra Kate Moss koşarak geçti oradan ve önde de Valentino köpekleriyle beraber geçti gitti. Bunu kimse görmüyor, kimsenin dikkatini çekmiyor, bu inanılmaz. Ya da Schumi yatıyla kıyıya yaklaşıyor, ailesi içinde, bir çocuk önde, kimseyi ilgilendirmiyor bu. Kısaca bu güzel bir şey!"

Peki Claudia Anders ada hakkında ne düşünüyor?

"İbiza'da hayat ve hayatı bırakmak var" diyor. "Bu durumu tamamen enteresan buluyorum, insanların nasıl bir karışım oluşturduğunu: Sanatçılar, toplumun önde gelen kişileri ya da starlar. Hepsi birarada."

Ama Claudia ve Thomas Anders'in burada bulduğu en önemli şey huzur. Stresten uzak. Thomas yeterince strese sahip. Geçmiş 85 günden 63'ünde işi için yollardaymış. Sahne almalar, sözler, konserler, "Best Of Formel Eins" programını hazırlama. Bu yayın süper bir kitleye sahip, 1.5 milyon seyirci. Thomas gülümsüyor: "Farklı birşeyler yapmak güzel. İnsanların sadece şarkı söylememi değil, programı da yapabilmemi görmesi güzel. Bunlar benim için de teşvik oluyor."

Randevu defteri tamamen dolu Anders'in: Rusya'da gala konserleri, Kremlin ve St.Petersburg'da 7000 veya 9000 insanla beraber. Buna basında yer almalar, TV programları da ekleniyor. Daha Almanya'daki konserlere de hazırlanması gerekli. Bir de "Holiday on Ice" adlı yeni bir beste üzerinde de çalışıyor. Neyin üzerine başarısını tekrar devam ettiriyor peki?

"İnanıyorum ki, kim çok çalışıyorsa başarıyı da kazanır sözünü söylemek çok basit olurdu. Burada daha fazla konu var: Modern Talking'in sonlanmasından ve Dieter Bohlen'den ayrılmamdan sonra odak noktası oldum. Çok kişi gelip aynı şeyleri sordular: Bunu mu ya da şunu mu yapmak istersin? Önceden belki şunu düşünüyorlardı: "Thomas çok şey yapmalı!" ve bana da bunu sorma gereği görmüyorlardı. Modern Talking zamanlarında solo olarak sahneye çıkamazdım bile."

Dürüst olarak tanınan Thomas Anders, ex partneri Dieter Bohlen hakkında da konuşuyor, Bohlen'in kitabına dayanarak: "Onun için İbiza büyük ihtimalle bir kabus olur, büyük ihtimalle bir krize girerdi o. Çünkü burada kimse kimsenin dikkatini çekmiyor, ve o gelince de kimse bakmaz."

Thomas'ın eşi Claudia da ekliyor: "Thomas'ın partneri olarak ben, bu birlikte çalışmanın noktalanmasından çok mutluyum. Sonunda bir tek sanatçı kaldı: Dieter Bohlen! O öylesine az saygılı davrandı ki etrafındakilere karşı. İlk kitabından sonra şu soru sorulmalıydı: Bu insanla hala da bir sahne paylaşılabilir miydi?

Kim on iki yıl beraber yaşadığı kız arkadaşı hakkında, saf aptal ve alkolik diyebilir ki! Eğer bu, yıllarca süren bir birlikteliğin teşekkürü ise..." Claudia cümlenin devamını getirmiyor, sadece başını sallıyor.

Tekrar İbiza'ya: Anders ailesi adayı seviyor, denizi de Formentera'yı da. Burada arkadaşlarıyla beraber bir yat da kiralamışlar. "Yat gerçekten çok lüks, ama konu arkadaşlarla ve ailelerle beraber iyi vakit geçirmek." şeklinde görüş belirtiyor Thomas Anders.

O ve eşi iyi yemekleri de seviyorlar. "El Pato", "Tu Casa", "Ocean Drive", "Can Gall", "Casa Colonial", "Banyan Palace" ya da akşamüstü güneşinde "Yemanja" Cala Jondal'da tercih ettikleri adresler.

Anders'lerin İbiza'daki hayatları, iki yaşındaki oğulları Alexander ile değişmiş. "Eskiden plaja inerdik, insanlarla buluşurduk, akşam yemeği için sözleşirdik, genelde de saat 23'ten önce olmazdı. Şimdi Alexnader ile öğlenleri plaja gidiyoruz, akşamları burada bir salata yiyoruz. Evdeyiz genelde."
Ve bu da çok meşgul olan Thomas Anders için bir tür dinlenme.

Bunun dışında, gelecek konserleri 11 Haziran'da Berlin, Columbia Halle'de, 12'sinde de Oberhausen Arena'da.

15 Mayıs'ta da Thomas Anders, Eurovision final gecesinde Hamburg'da büyük bir partinin moderatörlüğünü yapacak.

Çalışmadan da İbiza'da yürümez işler, bu yüzden Thomas Anders bu tatil evinde elektro bir piyanoya sahip.






Spiegel Online adlı sitede 2 Nisan 2004'te yer alan Thomas Anders ile röportaj
Röportaj: Jörg Schallenberg
Almanca'dan Çeviri: Kamil Koçak


"İnsanlar bu Casting programını sevdiler"

Thomas Anders, Modern Talking'in eski solisti, şimdi de efsane haline gelmiş "Formel Eins" adlı programın yeniden dirilmesi için -eskiden kötü anılara sahip olmasına rağmen- moderatörlük yapıyor. Spiegel Online'de Anders, neden TV moderatörlüğünde geriye bakılmaması gerektiğini, "Nora" kolyesinin nasıl ortaya çıktığını ve Dieter Bohlen hakkındaki görüşlerini anlatıyor.

SPIEGEL ONLINE: Sayın Anders, şu sıralar şaşırtıcı derecede aktifsiniz. Önce Stefan Raab ile kızakla kaydınız sonra, Max ile beraber Grand Prix programına gönderildiniz, şimdi de "Formel Eins" adlı programın moderratörlüğünü yapıyorsunuz. ProSiebenSat.1 ile imzaladığınız şözleşmenin içerğinde daha neler var?

Thomas Anders: ProSiebenSat.1 ile bir sözleşmem yok, bu sadece mutlu durumların birbiri ile bağlantısı sadece. Stefan Raab'ı on yıldır tanıyorum, bana Grand Prix'te yer alıp alamaycağımı sormuştu, kabul ettikten sonra da diğer programda da yer buldum.

SPIEGEL ONLINE: Peki Kabel 1 adlı TV kanalı, "Formel Eins" adlı program için moderatör olarak sizi seçti, zaten bir dolu orijinal moderatör varken.

Anders: Evet, işte bu yüzden. Çünkü o kişilerin içinden hiçbiri ön planda olmak zorunda olmadığı için... Onlar, arka plandan gayet iyi şekilde yayını sürdürürler, ama yayıyını da berberinde götüren birisine ihtiyaç da var.Ja, eben. Kabel 1, ünlü bir yüzün yanında, 80li yılları da simgeleyen ve iyi de konuşabilen birisini arıyordu.

SPIEGEL ONLINE: Bu biraz kandırıcı gibi kulağa geliyor. Her şeyden önce size eskiden, Modern Talking zamanlarındayken iyi davranılmazdı.

Anders: Yayınlar esnasında bu durumla karşı karşıya kalmadık. İster seksenlerde olun, ister şimdi değişen birşey olmaz. Şimdiki moderatörler hem evcil hem de birisinin elini hemen ısırabiliyorlar. Sonradan şahit olduğumuz gibi, programın yapım aşamasından önce birdenbire çok uçlarda noktalar dikkat çekerdi ve bunlar sonradan anlaşılır şekilde sunulurdu.

SPIEGEL ONLINE: Açıkça ikiyüzlülük değil mi?

Anders: Yani, böyle çok insan yok mu? Her durumda moderatörlerde sürekli genişleyen sanattan uzaklaşma havası var. Önce size dalkavukluk ederler, siz de nereye gittiğinizi anlarsınız, ama sırtınızı döndüğünüzde, arkalarında iz bırakırlar... Bu da bir nevi yüreksizliktir. Köşe yazarları, röportajlarında farklı davranmazlar neredeyse. Köpek havladığı zaman onların umurunda değildir bile...

SPIEGEL ONLINE: Fakat şimdi Siz bu moderatörlerle çalışmak zorundasınız, bunun için barış çubuğu tüttürdünüz mü hiç?

Anders: Bunu daha ziyade olarak sportmenlik olarak görüyorum. Modern Talking için inanılmaz derecede değersiz söler söylendi, bizler tamamen kutuplaştırıldık yani. Ve eğer Stefanie Tücking şimdi rock yapıyorsa, tabii ki bizi iyi bulmayacaktır.

SPIEGEL ONLINE: Eskiden bazı insanların sizden nefret ettiğini kavrar mıydınız hiç?

Anders: Açıkçası birisi müzik yapıyor diye ya da bu yüzden başarılı ve milyonlarca plak satıyor diye, o kişiden nefret etmeyi hiç anlayamamışımdır.

SPIEGEL ONLINE: Punk grubu "Die Goldenen Zitronen"(Altın limonlar) eskiden "Thomas Anders'in öldüğü gün" adlı bir şarkı seslendirmişti. Bunu şakavari mi buldunuz yoksa tehditkar mı?

Anders: Ah, benim umrumda değil bile, çoktan geçip gitmiş. Thomas Anders süper başarılı olmuş bir ikilinin parçasıydı ve adımı kullanarak popülarite kazanmayı denemişlerdi. Fakat kişi kendine şu soruyu sormalı: Bugün Altın Limonlar nerede, Thomas Anders nerede?

SPIEGEL ONLINE: "Formel Eins" programına çıktığınızda nasıl algılandığınız konusunda korku duymuyor musunuz eskilerle karşılaştırdığınızda? Nazik, komik...

Anders: Evet, tabii ki! Ama herkes seksenli yıllarda komik gözüküyordu. Kimliğinizdeki resme bakın lütfen.

SPIEGEL ONLINE: Daha iyi değil.

Anders: İşte... Ama en azından renkli ve komik bir onyıldı... Ben doksanlı yılların ne olarak algılandığını düşünüyorum. Eğer, doksanlı yılların resmini yapsaydım, herkesin koyu gri giyindiği açık gri bir resim yapardım.

SPIEGEL ONLINE: O halde seksenli yıllarda kalalım. Sizin en vahim moda eksiğiniz "Nora" kolyesiydi. Bu fikri siz kendiniz mi bulmuştunuz?

Anders: Bu biraz taşkınlıktan gelmişti... Tatilde havuzun kenarındaydık. Udo Lindenberg üstünde büyük harflerle "Panik" yazan bir kemer taşıyordu, o sırada da fikir aklımıza geldi, ben de "Nora" kolyesini yapayım dedim. Önceden de Nora'nın eleştiriler gözlerle yoklanacağını biliyorduk. Eğer ne sonuçlar yaratacağını bilseydim asla takmazdım o kolyeyi.

SPIEGEL ONLINE: Almanya'nın yeni Eurovision temsilcisi Max ile birlikte yeni bir moda ölçütü ortaya koydunuz.

Anders: Size birşey demeli miyim? İnsanlar bu casting olayını çok sevdiler. İnsanlar artık klişeleşmiş yüzleri ve elbiseleri çekemiyor. Birdenbire karşılarına kilise şenliklerinde sahneye çıkmış tipe sahip kişiler çıkıyor karşılarına. Ona dedim ki, İstanbul'da o yüz pudrasıyla bayağı sıcak olacaktır onun için.

SPIEGEL ONLINE: Stefan Raab'ı bu kadar tanıyorsanız, ona hiç sizi de Eurovision şarkı yarışmasına sokup sokamayacağını sormadınız mı?

SPIEGEL ONLINE: Hiç mi sormadınız?

Anders: Benim için düşüş noktası, yeni yetişen bir yeteneğinkinden farklı. Bu durumu Sabrina Setlur'da görebiliyorum, bir zamanlar Alman Rap'inin örnek şarkıcısı gösteriliyordu. Şarkı yarışmasındaki başarısızlığı ile de en büyük kaybeden olarak gösterildi. Bunun için yanlış bir şey de yapmadı. Eğer şimdi katılsam ve ikinci olsam, benim başıma da aynısı gelecektir. Eğer kazanırsam da: Ah, birileri planlamıştır olacaktır.

SPIEGEL ONLINE: Yeni bir CD çıkardınız piyasaya, Modern Talking'ten daha farklı bir tarzı var gibi. Dieter Bohlen'in daha iyi olan tarafı olarak sayılmak ve hep onun şarkılarını söylemek sizi sıkmadı mı hiç?

Anders: Hayır. Eğer bir grupta yer almış başarılı sanatçılar gruptan ayrıldıktan sonra "Hah, kendimi şimdi özgür hissediyorum ve her zaman yapmak istediklerimi yapabilirim diyorlarsa, bunu çok korkunç bulurum. Kim onları zorlamış ki? Her sözleşme yenilemede şunu diyebilirim değil mi: Hayır, artık devam etmek istemiyorum. Modern Talking'i ikinci defa canlandırmak zorunda değildim. Fakat bunu istiyordum ben! Modern Talking hoşuma gidiyor, müziğini hala seviyorum, bununla birlikte müzik tarihi de yazdık.

SPIEGEL ONLINE: Bir geri dönüş daha olacak mı?

Anders: Geri dönüş... Bizim medyamızda bu biraz kaba bir hal aldı. Eğer yaz aylarında tatil yapıyorsanız, ondan sonra kendi geri dönüşünüzü de hazırlamalısınız. Gerçekçi olalım: Eğer bu konuda söz vermiş olmasam, Dieter Bohlen hakkında kişisel hiçbir düşüncemi de açıklamam. Kitabında benim hakkımda anlattığı hikayelerle ilgili konu sonbaharda kapandı. Şimdi avukatlar bununla ilgileniyor.

SPIEGEL ONLINE: Bir rövanş söz konusu olmayacak mı? Dieter Bohlen hakkında yeterince kötü hikaye vardır anlatılacak değil mi?

Anders: Sonra da ben ondan daha iyi durumda olmam. Niveau'dan beri aramızda bir kaç basamak olduğuna inanıyorum. Kitap yazma konusunda birkaç önerim vardı, fakat onun önceliği olması konusu vardı tabii. Fakat o kendi başına yaptı herşeyi, ben bunu yapmak zorunda değilim. Bu benim sanatım da değil aynı zamanda. Böylesine göze girme çabalarında değilim ben ve sahte tavırlara da girip ikiyüzlülük yapmak istemem. En güzeli ise: Dieter Bohlen de sahte tavırlara girip ikiyüzlülük yapmıyor. O zaten öyle...








29 Eylül 2003 tarihinde Alman Stern dergisinde, Bohlen ile yapılan sohbet niteliğideki yazı:

Herşey Bohlen mi, ya da ne?

Söyleşiyi yapan Hannes Ross
Almanca'dan çeviri : Kamil Koçak


Tabii ki Dieter Bohlen kendisini dünyanın merkezi gibi her zaman hissetmedi. Eskiden, 1967 baharında bu boktan kapitalist dünyadan bir gün bir kardeşçe bir dünya olacağına hala inanıyordu. Daha 13 yaşındaydı ve Oldenburg'un dış mahallelerinden birinde yaşıyordu. "Bild" gazetesini değil, aksine Karl Marx'ın tapınılan kitabı "Das Kapital"i okuyordu. Ve bir Mercedes köy sokağından geçerken küçük Dieter yüksek sesle "parti kodamanının boktan külüstür arabası!" diye bağırıyordu arkasından.

Aptalca olan sadece, babası Hans'ın müteahhit olmasıydı. 200 işçi emrinde çalışıyordu. Ve bu da yetmezmiş gibi baba Hans da "parti kodamanının boktan" Mercedes'ini sürüyordu. Birşeyler gerçekleşmeliydi. Böylece Dieter Bohlen bir öğleden sonra evinin çatısına çıktı ve kendi devrimini ilan etti. Eğrilmiş antene orak ve çekiçli komünist bayrağı çekti. Bayrak aşağı inmeliydi ve Dieter de banyoya, firma sahibi Bohlen'in oğlunu hak ve düzen konusunda şiddetle azarladığı yere...

Belki o gün, Bohlen'in sağ ya da solun, muhafazakar ya da sosyalın önemli olmadığını anladığı gündü. Bunlar sadece, aptalca gevezelik edenler için boş simgelerdi. Eğer hayatta sağ kalınmak isteniyorsa, güvenilebilecek tek kişi vardır: kişinin kendisi. Ve sadece bir sabite güvenilmeli: yukarıda kalabilmek.

36 yıl sonra Dieter Bohlen Hamburg'daki bir restoranda oturuyor. "Hey sen oradaki, dilbalığınız var mı? Açım be!" şeklinde masasına yaklaşan genç bir garsona sesleniyor. Yaşlı bir çift de korkmuş şekilde bakınıyor. Adam sessizce şu cümleyi fısıldıyor: "Bu Dieter Bohlen!" ve eşi de anlamış bir vaziyette başıyla onaylıyor. Bohlen, insanların baktığını biliyor. Onlar, Bohlen'i tanıdılar, bu yüzden ödüllendirilmeliler. Cebinden mobil telefonunu çıkarıyor ve reklam anlaşması yaptığı GSM operatör firmasının avukatıyla yüksek sesle konuşmaya başlıyor. "Reklamda telefonu Beckenbauer gibi yüksekte tutmam" diyor. "Bunun için bir dağ keçisine sahip değilim, bu megaboktan bir şey!" Mutlu bir şekilde cep telefonunu yerine koyuyor.

Şimdi oradaki herkes kiminle orada oturduklarını biliyorlar. Dieter Bohlen yıllarca güçlülerin ve ciddi insanların saygısının özlemini çekti. O her zaman ulusun göt deliğiydi sadece çünkü. Gıcırdayan lastikleriyle Ferrari'sini diskoteklerin önünen park eden ve içeride kendisini genç, seksi ve kariyer yapmış kızlara hayran bırakan gösterişçi popçu. Her zaman herkese kendisinin iyi bir turna balığı olduğunu göstermek zorundaydı. Bulvar basınını Hamburg yakınlarındaki Tötensen'deki villasına davet eder ve zenginliğini gösterirdi, her zaman bir fiyat verişle: 25.000 Euro kullanılmış bir Rolls-Royce için, 40.000 Euro'ya bir şömine, 13.000 Euro'ya bir Rolex. Önceki hayat arkadaşı Nadja Abd El Farrag için "Temizlikçi kadına ihtiyacım yok - kız arkadaşım Naddel var ya" şeklinde konuşmuş olan Dieter Bohlen duygulu insanlar için bu yüzden modern proleteryanın doruk noktasıydı.

Fakat Dieter Bohlen'in hayatında bir şey vukubulmuş olmalıydı. TV kanalı RTL kendi seyircisine, Bohlen ya da Schröder'den hangisinin Almanya'yı krizden daha iyi çıkaracağını sorduğunda yüzde 85lik kesimin düşüncesi müzik yapımcısından yanaydı. Birdenbire adının önüne yeni sıfatlar geldi: "Bild" için artık "Pop-Titan"dı, "Focus" onu "Tüm sanat eseri", "Süddeutsche Zeitung" ise "bir milli miras" olarak tanımlıyordu. Bohlen şimdi çok seyrek magazin ağırlıklı "Gala"ya konuşuyor ve iş dünyası ile ilgili olan "Handelsblatt"a nasıl sinerji birleştirilir ve networking işletilir konularını anlatmayı daha çok seviyor. O bir yapıcı; neye el atarsa başarıyla sonuçlanıyor. Belki insanlar, Bohlen'in davranışları göze çarpan Bavyeralı, Daniel Küblböck adlı bir Teenager'dan bir popstar yaptığı için, Almanya'yı da pislikten çıkarabileceğine inanıyorlar.

Bununla beraber kendisine bu gözle bakıldığı için Bohlen kendisini değiştirmedi. Her çağın zihniyetine karşı dayanıklı; "Modern Talking" zamanlarından beri sahip olduğu boyalı sarı saç tutamlarını hala kafasında taşıyor. Hala da çok uzun süreler güneşlenmek için bankta yatıyor. Ve eğer gerçekten iyi buluyorsa birşeyi, bu seksenlerden beri Dieter Bohlen dışında kimsenin böyle düşünmediği "mega şehvet" oluyor. Ve kendisine kendi pop şarkıları hala da aynı geliyor. Birileri ona niçin insanların onu birdenbire istediklerini sorduğunda cevabı bulması uzun sürmüyor: "Basitçe insanlara karşı "mega samimiyim". Kamera önündeki ve arkasındaki Bohlen arasında hiç bir farklılık yok. Bütün herşey filtrelenmeden çıkıyor benden."

Bugün de yine böyle filtresiz bir gün. Tüm öğle öncesi fındıkkıran sırıtışını televizyon kameralarına attı. Her zaman olduğu gibi kendi kendisinin reklamını yapmak için. Alman TV kanalı RTL için, üç yıllığına bir anlaşmaya imza atıldı. Özel bir yayın hazırlıyor, başlığı: "Dieter Bohlen'in ultimativ Süperstar Şovu". Şimdi en iyi yapabildiği şeyi yapıyor: Konuşuyor. Ex sevgilisi Naddel'in herşeyi açığa vuran kitabından korkmadığını söylüyor, çünkü böyle bir kitabı Naddel'in zaten yazamayacağını düşünüyor. Ve 23 yaşındaki kız arkadaşı Estefania ile evleneceğini belirtiyor, fakat bir gün Estefania'nın onu, tekerlekli sandalye ile kayalıklardan aşağı itmesinden korkuyormuş.

RTL'nin sarışın bayan röportajcıları ona köpük ve kumaştan yapılmış renkli mikrofon topunu tuttukları zaman ona soru sorma ihtiyacı duymuyorlar. Kamera çalıştığı zaman, Bohlen harekete geçiyor. Ara vermeden, konuşmacı olmadan her zamanki sohbet havasında. Ama gerçekten mutlu olarak davranmıyor sonra. Dilbalığını mutsuz biçimde çiğnediği gibi, bir anlığına suratından o daimi sırıtışı kaçıyor. Birden bire yorgun ve yaşlı gözüküyor. "Yarın herşey sona ermiş olabilir, eğer dikkat etmezsem" diyor. Sözleri fısıldıyor kimsenin duymasına izin vermemişçesine.

Bohlen RTL'nin CEO'suna bazı konularda müteşekkir. "Deutschland sucht den Superstar" adlı casting şovundaki "Bad Guy" olarak Bohlen'i Bay Zeiler seçmiş. Örnek aldığı kişi ise programın Amerika'daki versiyonu "American Idol"da yer alan müzik prodüktörü Simon Cowell. Simon Cowell, yarışmada yer alan bir bayana "Eğer 2000 yıl önce şarkı söyleseydin, insanlar seni taşlardı" dedikten sonra Zeiler'in aklına hemen Bohlen gelmiş. Almanya'daki başka hiçbir seçkin kişinin Bohlen kadar çenesini böyle kullanamayacağını düşünmüş.

Eylül'ün başından beri Bohlen yine milyonların önünde "star yaratıcı" rolünü oynuyor. Kimse Bohlen'in yanındaki jüriyle ilgilenmiyor. Ne BMG-Music-Chief Thomas Stein'in tatsız yorumları, ne radyo yapımcısı Thomas Bug'un çekingen yargısı, ne müzik eleştirmeni Shona Fraser'in aşınmış cana yakınlığı. Onlar sadece Dieter Bohlen'in yönettiği temsil ediciler. Herkes onun "Sen ormanda el feneriyle dans eden bir kör gibi dans ediyorsun" gibi bir çift söz söylemesini bekliyor. Geçen çarşamba beş milyondan fazla kişi Casting şovu "DSDS"yi seyretti, yüzbinlerce defa Bohlen'in sözleri geçen yıl internetten indirildi.

"Zeiler'e sonsuz minnettar olmalıyım. Benim gerçekte ne olduğumu göstermeme fırsat tanıdığı için" diyor Bohlen. Fakat Bohlen gerçekte nasıl ki? O "Bild" manşetleri, skandal kitapları ve No.1 hitleri arasındaki bir medya tiyatro gösterisinin rejisörü mü? Ya da belki sadece şiddeti, başkalarının yeni bölümlerini ve yeni baskılarını tanımak için kullanan bir bulvar temsilcisi mi?

"Gerçekten 'Bild'in benim için yazdıkları hiç etki bırakmadı bende." diyor hergün Bohlen. Tötensen'deki villasının çiftçi mutfağında oturuyor. "Puschi, bana bir yeşil çay yapar mısın lütfen?" şeklinde kapıdan içeri elinde alışveriş torbaları ile giren kız arkadaşı Estefania'ya sesleniyor. Yıldırım süratiyle alınanları buzdolabına yerleştiriyor ve mutfak masasının üzerine bir fincan yeşil çayı koyuyor. Sonra tekrar gözden kayboluyor. Bir hayalet gibi. Dieter Bohlen'in önünde serilmiş bir kaç dergi var, günlük basın takibi. Sadece Bohlen'in yer aldıkları okunuyor. En çok da birkaç ay önce kapağında "Neden insanlar birdenbire Bohlen'i sevmeye başladı?" yazan TV dergisi "Hörzu" hoşuna gitmiş Bohlen'in. Röportajcılara örnek olarak, nasıl iyi bir hikaye ortaya sunmasını gösteriyor.

Evde onunla beraberken Bohlen sistemi bir bölüm anlaşılıyor. Çünkü temelde telefon hattının sim kartında iki numara var, Avrupa'nın en büyük TV yayıncısının şefi Zeiler'in ve Avrupa'daki en büyük günlük gazete "Bild"in başyazarı Kai Diekmann. Bohlen ikisi ile beraber sürekli kontak halinde, çünkü onlar Bohlen'in kendi başına pazarlama makinesini ayakta tutuyorlar. Diekmann başsayfalar, Zeiler ise yayın saatleri ile ilgileniyor.

Bu öğleden sonra da "Bild" yeni bir haberin baskısını fakslamış Bohlen'e. Bohlen, kendi başına bu baskıyı mutfak masasında düzeltiyor. Başlık: "Dieter Bohlen'in yatağında oniki dişi". Altında da RTL'nin bir programından alınmış bir resim. Hangisi daha hoş gelir kulağa, dişi mi kadın mı. Bunu soruyor Bohlen ve kendi kendine cevabı buluyor: "Kadın daha ciddi geliyor kulağa." Böylece metin, Bild'in yazı işlerine geri gönderiliyor ve ertesi gün bütün değişiklikleriyle baskıya verilecek.
Bir anda havada yakalaması gereken bir çok top var Bohlen'in: "Hinter den Kulissen" adlı ikinci kitabı bestseller kitabı "Nichts als die Wahrheit"tan sonra şu an piyasaya sürülüyor birkaç gün içinde. Beş reklam müşterisi var. Bir giyim firması, bir süt üreticisi, bir GSM operatörü bir elektronik eşya mağazalar zinciri. Yeni fotoğraflar, reklam spotları ve bestelemesi gereken cep telefonu melodileri var daha. Bunun yanında gelecek yıl sinemalarda gösterilecek olan hayatı ile ilgili çizgi film var.

Son olarak SPD politikacısı Monika Griefahn Bohlen'i Federal Kazanç Kurumu'na önerdi, Cottbus'tan bir iktisatçı ona bir konuk profesörü sundu. "Superstar"-Galibi Alexander ya da Yvonne Catterfeld gibi pop yıldızcıkları hızlı kazandıkları şöhretleri sönmeden yeni Bohlen hitleri bekliyorlar. "Herşeyle kendi başıma ilgili olmadığım için dereden aşağı iniyor" şeklinde yakınıyor Bohlen. Eskiden bir fitnes fanatiğiydi, her gün iki saat ağırlık çalışması yaparmış. Şimdi 90 kilo ağırlığında ve kendisini çok yağlı hissediyor, ama çok yüksek bir noktaya gelmeden de fitnese gitmek istemiyor şimdi. "Tereddüt sadece zaman harcatır" diyor Bohlen. O şimdi vazgeçemiyor, kontrolü de teslim edemez.

İlk haber gazetesi "Bild"de kitabından birkaç özet var. Konu Udo Jürgens, Hartmut Engler veya Eva Herman gibi seçkin kişilerle ilgili. Hikayelerin içeriği de hızlıca anlatılmış: Ben, Dieter Bohlen, bu yalancı şov türünün tek dürüst yüzüyüm. Bunu bilen zaten kitabıma da ihtiyaç duymaz. Buna rağmen bir Bestseller olabilir. Dedikodu kitapları her zaman iyi satar, toplumun seçkin kişilerinin dedikodu kitapları daha da iyi. Ve kapakta sırıtan bir Dieter Bohlen'in dedikodu kitabı da en iyisidir.

Sayfaların arasından sıcak hava çok esse bile de... Bir noktada Bohlen ciddi bir iddiada bulunuyor, şarkıcı Nena ile birlikte "takırdadığı"nın artık pek bilinmediğini belirtiyor. Şöyle olmuş olay: Bohlen'i şikayetlerden koruması gereken avukatı ve Bild'de yazarlık yapan ve sırları açığa vurma ile para kazanan, Bohlen'in co-yazarı Katja Kessler arasında bu konu hakkında yeni hikayeler oluşmuş. Önceki çalışma arkadaşı Thomas Anders'e "açgözlü, tembel ve vicdansız" olarak hakaret etmiş.

Bohlen yine epey dağıtıyor yüz ifadesini, bu sefer kimsenin gülebileceği bir durum yok. Sesi kalınlaşıyor ve birdenbire onun da olmak istediği o sevimli, anlayışlı Dieter amcadan eser kalmıyor. Eskiden kendi kendine zarar vermeden kimi yargıcın önüne çıkaracağını daha iyi bilirdi. Medyada lobi olmadan kolay fedakarlıklar... Biyografisinde önceki kız arkadaşı Naddel'i alkolik olarak belirttiği gibi... Şampanya şişelerini bahçedeki çalıların arkasına saklıyormuş.

Buna rağmen Dieter'i sevmemek zor. Bohlen çiftçi kurnazlığında bir açığa direk vurmaya sahip başkasının hıncını gideren cinsten ve Dieter insanların onun için kendilerini işe koşmasını iyi anlıyor. Onunla zaman geçiren her kişi, onun tarafından istenmek(sevilmek) istiyor.

Belki bu yakında 50 yaşına gireceği içindir, ama onda hükmeden etki, bir çocukta olan etki. Gürültücü, yosma, övüngen ve güvensiz bir çocuğun etkisi, her zaman korkusu olan ve ciddiye alınmamış bir çocuk. "Seninle beraber oturduğum şu esnada bir kaç yüz bin Euro'ya hit bestelemekten para kazanmayı isterdim." şeklinde sözler çıkıveriyor ağzından. 160 milyon plağın üstünde satış yapmış ve Almanya'nın en başarılı müzik prodüktörü sayılan bir kişinin hala kendisini böyle sert kanıtlama çabası içinde olduğunu görmek insanı şaşırtıyor.

Hiçbir zaman, en iyi müzik üreticisi olduğunu söylemeyecektir, bu kadar bir kendini beğenme olmayacaktır. "Ben sadece en başarılı olanıyım. Geri kalanlar ise sadece zevk meselesi." Villasının birinci katında bir müzik odası var. Duvarlarda altın plaklar. Duvar kağıdının boş bir yeri yok. Ve konuk odasındaki yatağın üstü de yarım düzine onlardan dolu. Bir keyboard, bir kaç çift gitar ve eski bir Grundig teyp kaydedicisi, demo şarkılarını tamamlamak için daha fazlasına ihtiyaç duymuyor. Son rötüşları ise CDlerde pek anılmayan isimsiz ses tenekecileri yapıyor.

Bohlen, masanın altında duran, içi Demo kasetleri dolu üç karton gösteriyor. "Bu küçük, büyük ve büyük bok" diyor. Sonra "büyük bok" kategorisinden bir kaset çıkarıyor ve recorder'a takıyor. Vakvaklayan bir ses, keyboard, ucuz bir bilgisayarlı ritm makinesi üzerinden duyuluyor ve bir melodiyi tanımak zor gerçekten. "Adamım, o kadar da kulağa kötü gelmiyor" diyor Bohlen, "bundan süperstarlar için yeni bir hit çıkarabilirim. İddiaya girelim mi?" Bunu söylerken çok ciddi ve büyük olasılıkla iddiayı da kazanır. Son dört ay içinde 65 yeni şarkı yazdı ve dört buçuk milyon plağı da son dört ay içinde sattı. Kimse Alman çatılarının altında neyin dinlendiğini daha iyi bilemez.

Tabii ki bir numara hitler ve altın plaklar onu harekete geçiren şeyler değil. Paraya da yeterince sahip. Gazetelere göre 130 milyon euro (yaklaşık 211 Trilyon TL) serveti var. Bugün emekliye ayırsa kendisini ve hiçbir şarkı yazmasa, yılda 400.000 Euro telif haklarından dolayı kasasına para girecek. Peki onu sessizliğe gömülmekten alıkoyan şey nedir?

Akşama doğru da mutfağının çiftçi masasında otururken bu sorunun da cevabını buluyor. "İnsanların beni sevmelerini istiyorum. Diğer herşeye göre beni harekete geçiren bu. Halkın aptal adamının yerinde yeterince kullanıldım". Kısa bir süre susuyor ve dudağının üstünü siliyor, yoksa söylediği sözlerden korkmuş olacaktı.









Müller Party'ye katılanlar ve Bohlen arasında chat.

Tarih: 02.09.2003
Almanca'dan çeviren: Kamil Koçak


Dieter: Buradayım!

Homer: Dieter, nereden bu chat oturumuna katılıyorsun?
Dieter: Evimden (Tötenzen)

Mr.Bacon: Blue System hakkında ne dersiniz?
Dieter: Blue System ile ilgili asla bir şey olmayacak!

Mr.Bacon: Solo yorumcu olarak??
Dieter: Solo kariyerime Dieter Bohlen olarak geri döneceğim.

Sharky76: Modern Talking DVD'si ne zaman piyasaya çıkacak?
Dieter: Noel zamanında.

Ela: Diyorlar ki solo albümünün piyasaya çıkmayacağından emin değilmişssin?
Dieter: Benim solo CD'im çıkacak? Bunu bütün kalbimle istiyorum!

Sharky76: Dieter, neden son konserinizde Thomas'a tek bir söz bile söylemedin?
Dieter: Özellikle senin için Thomas'a bir süre sonra birşey söyleyeceğim.

Zico: Bohlen - başkan!
Dieter: Senin saygını hissediyorum, zico!

Breuni: İkinci kitapta aynı kahramanlar mı olacak yoksa yenileri mi var?
Dieter: İkinci kitapta sadece yeniler olacak, ne Naddel ne Verona!

Andre Schulz: Dieter, senin cool T-shirtlerini hangi firmadan sipariş edebiliriz?
Dieter: Andre, T-shirt'ü s.Oliver'den OTTO kataloğundan seçerek alabilirsin!

Sharky76: Dieter, ne zaman üzerinde "Bohlen 1" logosu olan T-shirtleri alabileceğiz?
Dieter: Bildiğim kadarıyla, "Bohlen 1" T-shirtini almak isteyen fanlar bunu bir ay içinde gerçekleştirecekler.

Homer: Dieter, seninle sunulmuş olan inek hala seninle mi sunulacak, yoksa bundan tas kebabı mı yapacaksın?
Dieter: Carolina yaşıyor hala, o hamile ve yakında küçük bir buzağı ortaya çıkacak.
(MT Türkiye açıklama: Biliyorsunuz Dieter, Müller Milch reklamında oynuyor, ilk reklamda yer alan inekten bahsediliyor.)

Breuni: Dieter, Müller Party bunun gibi partiler verecek mi yine? Böylece sende bizimle eğlenmeye gelirsin.
Dieter: Party partileri planlandı.

Zico: Modern Talking'in eski fanları her nedense kaderin insafına kalmış.
Dieter: Ben her zaman fanlar için en iyisini yapmaya çalıştım, fakat MT ABBA gibi aynı tarihe uğradı. En iyi yol buydu. Fakat bazı fanlar bu yüzden üzüldüğü için üzgünüm gerçekten!

Timmy26: Hangi Alman Rock grubunu en çok seviyorsun?
Dieter: İngiliz grupları daha çok seviyorum.

Lars: Dieter, NE ZAMAN EVLENECEKSİN SONUNDA?
Dieter: Kesin olan, Estefania ile gelecek yıl evleniyorum!

Breuni: Film gerçekten sadece gelecek yıl mı gösterime girecek yoksa daha erken mi?
Dieter: Film sonbahar 2004'de gösterimde olacak.

Sharky76: Bununla birlikte,bu Koublick MT/BS ile mukayese edilemez. Başarısı uzun sürmeyecek! Onunla çalışmaktan hoşnut olmayacaksın!
Dieter: Sharky, arkadaşım, zavallı Daniel'i rahat bırak! O çok hassas bir kişi!

Mr.Bacon: DSDS-3 de planlandı mı?
Dieter: öyle planlar embriyo halinde.

Ela: Dieter, cevapları gerçekten sen mi yazıyorsun yoksa birileri senin için bunu yapıyor mu?
Dieter: Kendi başıma yazıyorum!

Sharky76: Başka soru, s.Oliver tarafından çekilişle verilen Dieter'in full setini keyifle istiyorum, bunu bir yerde satın almak mümkün mü?
Dieter: Sharky76, 2 değişik yol var, biri birşeyleri çalarsın (tabii ki bu şaka), diğeri s.Oliver'den bunu arz edebilirsin.

AlexMT81: Dieter, ne zaman Johanes B. Kerner Show'a çıkacaksın?
Dieter: 7 Ekim'de.

Lars: Dieter, Mueller Milch'in hangi ürününü en çok seviyorsun?
Dieter: Hepsinden çok yağsız vanilya Kefir'i tercih ediyorum.

Suemagic: Söyle, Dieter, Steve Benson iken kaç yaşındaydın?
Dieter: O zamanlar 27 yaşındaydım.

AlexMT81: Dieter, sport-show'un melodisi de mi senin tarafından yazıldı?
Dieter: Evet.

AlexMT81: Kaç melodin TV'de kullanılıyor şu an?
Dieter: Yani, örnek olarak, Kerner-show ve Müller Milch reklamı için bir şarkı.

Mr.Bacon: Müller Milch için CD'de bir şarkı olacak mı?
Dieter: Yani, şu an gerekip gerekmediği konusunda emin değiliz.

Homer: Dieter, Daniel gerçek hayatta sinirli de konuşur mu?
Dieter: Yani, her zaman deil, ama o çok nüktelidir!

Alehander.hils: TV-Total'de ne zaman çıkacaksın yine? Stefan Raab ile iyi ilişkilerin var mı?
Dieter: Stefan ile iyi ilişkilerimiz var, fakat şimdi gerçekten zamanım yok.

DJGirl: hey, Dieter, ne zaman sonuçta evleneceksin Estefania ile?
Dieter: En çok istediğim gelecel yıl Estefania ile evlenmem.

DJGirl: Bunu harika buluyorum!
Dieter: Estefania'yı harika buluyorum.

AlexMT81: Thomas Moskova'da Modern Talking'in eski şarkılarını söyleyecekmiş, bunun üzerine ne dersin?
Dieter: Benim için Modern Talking Dieter Bohlen ve Thomas Anders'tir, eğer o şarkıları bestelerken hata yapmadıysam. Ve ben onun eski hitlerimizi söylemesini her nasılsa gayriciddi buluyorum.

Lars: Dieter, Müller Milch için ne kadar sürede filmi çektin?
Dieter: Videoyu iki günde yaptık. Herşeyden önce: Thomas ile kavga etmedik. Ela için: Evet, Daniel gerçekten sadece 165 cm boyunda!

Breuni: Ne kadar süre merkez karargahımız ve Müller Party var olacak? Bundestag'daki seçimlere kadar mı? Sonra seni seçeriz biz!
Dieter: Müller Party sonsuza dek!

Doris: Partimizin kaç üyesi var?
Dieter: 50 000 civarında.

a0000025801: Bize söyle, gerçekten Müller Milch ürünlerini seviyor musun?
Dieter: Tabii ki! Bunun dışında, neden karmaşık durumlara gireyim ki? Sadece parayla beni satın almak mümkün!

DJGirl: Dieter, Millane Fernandez ile neler oldu?
Dieter: Bir fikrim yok; Millane hakkında hiçbirşey duymadım!

AlexMT81: Dieter, Blue System'e ne olacak?
Dieter: Blue System olmaycak, sadece Dieter Bohlen.

Maik: Yeni kitabın ne zaman yayımlanacak?
Dieter: İkinci kitap 1 Ekim'de piyasada olacak. Frankfurt kitap fuarında 9 Ekim saat 4 civarı beni görebilirsin.

Kiwi: Estefania seninle düet şarkı söyleyebilir mi?
Dieter: Estefania'nın şarkı söylediği yolu duydunuz mu?

SueMagic: Pencere camları kırılıyor mu?
Dieter: Sadece camlar değil.

Mr.Bacon: Dieter, bir forumda duydum ki, senin solo single'ının adı "Only Real" olacakmış, bu doğru mu?
Dieter: Tam anlamıyla saçmalık!
Dieter: Herkse yarın DSDS seyretsin!

Diggaa: J ve Dieter yine ilgi kaynağı olacak mı?
Dieter: Bana en azından! J

ClaudiaM: Dieter, Müller Party'den memnun musun?
Dieter: Kesinlikle!

Breuni: DSDS'yi yarın sen olduğun için seyredeceğiz sadece!
Dieter: Teşekkürler!

Homer: Bazen adaylara karşı çok acımasız oluyorsun, bazıları bunu kaldıramıyor ve çok hırslı oluyor. Üstesinden gelebilmeyi nasıl idare ediyorsun?
Dieter: Yaşamda dürüst olmak gerekli!

Alfa: Lütfen söyle, cevapların niye böyle geç geliyor? Metni çok düzeltmiyor musun? Haydi, keyboardı al!
Dieter: Hey, dünya şampiyonu gibi yazıyorum, ama bir skereter değilim!

AlexMT81: Dieter. Bir yarışmacının casting'e getirdiği kaktüse ne oldu?
Dieter: Alexander aldı onu.

ClaudiaM: Bir resminizi alabilirmiyim?
Dieter: Tabii, internette binlercesi var. Cumartesi programını nasıl buldunuz?

Mr.Bacon: Çok iyi!
Naomi Akira: Süper!
SueMagic: Harika!
Alehander.hills: Cool!
Dieter: Teşekkürler, teşekkürler! Thanks, thanks! Mırıldanmamın üstesinden gelmeyi deneyeceğim, fakat hazırlık için sadece 2 günüm var. Gelecek sefer daha iyi olacak!

Springmaennchen: Şimdi neredesin?
Dieter: Evimdeki büroda. Evimin boyacısı parmaklıkları boyuyor ve antenim de bahçede.

Alfa: Ciddi bir soru: Eğer herkesin böyle bir arkdaşı olsaydın, insanlar sana kurabiye ile mi gelirlerdi? Ya da sana karşı çok laubali mi olurlardı uzun yıllardır tanıyorlarmış gibi?
Dieter: İnsanların bana "Mister Bohlen" diye seslenmesi hoşuma gitmiyor! Ben sizin Dieter'inizim!

Sharky76: Dieter, s.Oliver'in bayanlar için koleksiyonu ne zaman çıkacak?
Dieter: Bayan koleksiyonlar hakkında birşey bilmiyorum, fakat benim T-shirt'üm bayanlara da uyuyor.

Zico: Lütfen söyle, David Brandeas hakkında ne düşünüyorsun? Çalışmalarını iyi buluyor musun?
Dieter: Onun kim olduğunu bile bilmiyorum!
Dieter: Evet, tekrar çalışma zamanı! Sizinle konuşmak güzeldi!

Mr.Bacon: Ne zaman chat'e geleceksin tekrar?
Dieter: Yakında.

Springmaennchen: Eğer yapabiliyorsan, lütfen s.Oliver'e T-shirt "Bohlen 1"i en yakın zamanda çıkarmalarını söyle!
Dieter: T-shirt 4 hafta içinde piyasada olacak.

AlexMT81: Bahçende hangi anten var?
Dieter: Bu O2 şirketinin anteni.

Zauberar: İneğin nasıl?
Dieter: Çok iyi. O hamile.

Mr.bacon: Nadja'nın kitabını okuyacak mısın?
Dieter: Daha iyisi, tuvaletim için tuvalet kağıdı satın alırım.

Maik: Bolenski Beat'in "You're My heart You're My Soul" ile dalga geçmesine nasıl izin verdin?
Dieter: Yasaklayamadım!

Alfa: Dieter, sabah ilk uyandığında ne yaparsın? (eğer bir sır değilse)
Dieter: Saat 7de çay içiyorum!

Dieter: Millet, sizinle konuşmaktan gerçekten zevk alıyorum, fakat gitmeliyim şimdi! Yarın DSDS'de görüşürüz. Bununla birlikte, gelecek hafta bir Bild Chat olacak, öyle, Net'te yakında görüşmek üzere. İçtenlikle sizinim, sevgiyle.


(MT Türkiye P.S.: Müller Party, Almanya'da ironi ile anlatılan siyasi bir parti(!) Reklamcılık dünyası işte...)







Tagespiegel'de Thomas Anders röportajı 02.07.2003:

Almanca'dan çeviri: Kamil Koçak



"O an kolayca göç edilebilir"

Modern Talking'in sonu için Thomas Anders'in söylediği: "Bizler türünde tek olanlardık." Peki şimdi ne geliyor? Bir kitap olabilir, müzik çok yüksek olanaklı, yükseklerdeki politika ise hiç düşünülmüyor.

Perşembe akşamı Thomas Anders, Dorotheen sokaktaki Romanya Büyükelçiliği'nin büyük salonuna 125000 Euro değerinde bir çekle geldi. "Wer wird Millionär?" adlı bilgi yarışmasında kazandığı parayı üstün yetenekli Rumen çocuklarını yönlendiren Henry-Coanda Vakfına bağışladı. Anders, koyu renkli bir takım elbise, üç günlük bir sakal, tütün renginde bir Hermes kravatı ve ceket cebindeki uyumlu mendiliyle geldi. 22 Haziran'daki Wuhlheide konserinden sonraki ilk açık sahneye çıkışıydı bu. Heiko Zwirner onunla konuştu.

Genç Rumen yeteneklerle sizi ne birleştiriyor?

T. Anders: Bizim yardımımıza ihtiyacı olan çok sayıda hasta ve yoksul insan var. Ama Günther Jauch ile stüdyoya çıkmadan önce bir amaç belirlemeliydim kendime. Benim için önemli olan, hasta olmayan ama destek ve yönlendirmeye ihtiyacı olan çocuklar için paranın harcanmasıydı. Romanya'da genç yeteneklerin göç etmesi büyük bir problem. En iyi kişiler okul okumak ve çalışmak için yurt dışına gidiyor. Kalanlarda ise yetenekler eksik finansal olanaklardan dolayı sararıp soluyor. Bu, bir ülkede olabileceklerin en vahimi.

Hangi soru ile yarışmadan çıktınız?

T. Anders: Aptal göz nedir? - Maymun, kelebek, yılan ya da kuş?

Peki doğru cevap neydi?

T. Anders: Kelebek cevabını verecektim, ama konu olan bir yılanmış. Hayatım boyunca adı aptal göz olan bir yılan duymadım. Soruyu pas geçmem iyi oldu.

Modern Talking'in vedasından sonra hangi planlarınız var?

T. Anders: Son gazda gelecek sene çıkacak bir solo albüm için çalışıyorum. Günde on oniki şarkı fikri geliyor.

Hangi müzikal yönde ilerleyeceğiniz belli oldu mu?

T. Anders: Modern Talking stiline tam olarak sadık kalacağım. Yeni bir araştırma okudum, Almanların yüzde doksanı Modern Talking'in son bulmasına üzülmüş. Böyle bir talep karşısında birden bire Britpop yapmam aptalca olur herhalde.

Peki ne zaman sizin biyografi kitabınızı okuyacağız?

T. Anders: Gerçeğin Dieter versiyonunu düzeltmeyeceğim. Otobiyografiler zaten hep subjektif şeyler içerir. Bu kanuni bir şey aynı zamanda. Bir gün mutlaka bir kitap yazacağım ama daha değil.

Kitabı ve "Deutschland sucht den Superstar"daki sahneye çıkışları ile Dieter Bohlen kendi kendini sergileyen bir figüre dönüştü. Modern Talking muazzam bir pazarlama makinesinin bir parçasıydı. Bu makinenin sizin için sessizleşmesi hafifletti mi sizi?

T. Anders: Hafifletti direk olarak diyemeyiz. Fakat son oluşan koşullardan sonra devam etmenin bir anlamı kalmadı. Dieter her zaman, artık eğlenceli olmadığını ve Modern Talking teması için aklına daha fazla şey gelmediğini belirtiyordu. Bu onun için ve çevre için bir ıstırap haline geldi. Benim için yeni bir yol açıldı, kendimi özgürleşmiş hissediyorum, çünkü bana kabul ettirilecek konu kalmadı artık.

"Zeit" gazetesindeki röportajda italyan çiftliklerinde zeytin toplamak isteğinizden bahsetmiştiniz. Ne zaman olacak bu?

T. Anders: Yayımlandıktan sonra bir kısım medya şimdi serseri ve başıboş dolaşacağımı yazdı. Tabii ki bu bir saçmalık. İçinde bulunduğm sosyal sistemin şiddetinden kaçmak isteği ve boş zamana sahip olabilme üzerineydi düşüncelerim. Yazıda aynı zamanda bir olasılıkla bunun için cesaretim olmayacağı da yer almıştı.

Yakınınıza gelen ciddi bir haftalık gazetede bu yazının yer alması bir kaç yıl önce düşünülemezdi bile. Şu sıralar her zaman kötü niyet oluyor Modern Talking hakkında haber yapıldığı zaman. Bu döngüyü nasıl açıklarsınız?

T. Anders: 80li yıllarda Modern Talking başarılarını kimsenin anlamadığı bir disco ikilisiydi sadece. Bir çok eleştirmen bizi küçük gördü. Geri dönüşümüzden sonra bir kısmı gördü ki, evde zevkle dinledikleri müzik ile Modern Talking'in açıkça kabul edilişi arasında seçim yapmak zorunda kaldılar. Biz müzik tarihini yazdık. Yaptığımız şey, türünde tekti. Ve böyle de bırakılmalı bu. Birdenbire şarkı sözlerimizle dünyayı hareket ettirme talebimiz asla olmadı bizim. Yaptığımız müzik neşe getirmeliydi. Mağara insanları da aralarında sohbet etmek için müzik yapmışlardı. Kimse peştemal ve davul ile ateşin etrafında politik olarak bir şeyleri hareket ettirmek için süratle gitmedi daha önce.

Kısa bir süre önce "Welt"de misafir eleştirmen olarak SPD milletvekili Gabriel'in Modern Talking'in dağılması ile ilgili konuşmasına tepki verdiniz. Gelecekte de politik eleştiri yazıları yazacak mısınız?

T. Anders: Eğer bir politikacı böyle demeçler veriyorsa karşılığı da verilmeli. Politikacılar ülkemiz ile ilgilenmeli, pop müzik ile değil. Bir pop müzik şarkıcısını parlementer olarak düşünün. O an kolayca göç edilebilir.




 

Die Zeit (Sayı 26), 18.06.2003 Thomas Anders

Çeviri: Kamil Koçak


Farklı olmak

Bir Düşüm Var...

40 yaşındaki Thomas Anders en başarılı Alman Pop ikilisi Modern Talking'in çok kısa bir süre öncesine kadar yarısını oluşturuyordu. 17 yaşında iken resmi adı Bernd Weidung yerine sahne adını kullanmaya başladı. Mezuniyetinden sonra Almanya'nın Mainz kentinde Alman dili ve edebiyatı, politika yazarlığı ve müzik bilimleri lisans eğitimi gördü ve şarkıcı olarak diskoteklerde sahe aldı. 1984'te Dieter Bohlen ile beraber Modern Talking'i kurdu. 1987'deki ilk ayrılıktan sonra 1998'de ikisi geri dönüşlerini gerçekleştirdi. Son hafta içinde de Anders ve Bohlen iş birlikteliklerini sonlandırma kararı aldı. Thomas Anders burada anonim olmanın özgürlüğünü düşlüyor... Marc Kayser tarafından kayıt edilmiştir.
"Sokakta güneye doğru koşuyorum. Onlar için adsız olduğum ve bana hikayeler anlatan insanlarla karşılaşıyorum. Ağaçtan zeytinler toplamak için çiftçilerin hizmetine giriyorum. Tarlalarda uyuyorum ve sağ kalabilmek amacıyla bir kaç kuruş için şarkı söylüyorum."

İş hayatı, yükümler ve uyumluluğun oluşturduğu karmaşık çalıdan tekrar özgür çıkmak büyük bir lüks olmalı. Karmaşık olanın ardındaki yaşam, bilinmeyen çekicidir. Beni tekrar rüyalarıma ulaştıran biraz da değiştirdiğim cümle şu: "Bazen hiçbir şey bilmediğimi bilmek istiyorum." Sokrates'in orijinal cümlesi, "Hiçbir şey bilmediğimi biliyorum" şeklinde ve hayat karşısındaki alçak gönüllülüğü talep ediyor. Ve burada da rüyam başlar. Bazen gün içinde hala işlevim olduğu hissine kapılıyorum. Kendimi tamamen randevu saatlerine göre ayarlıyorum, kendisi için var olduğum medyanın beklediği ses mühendisleri ile prova saatlerini kararlaştırıyorum ve ailem de sorumluluk almam için haklı olarak talepte bulunuyor. Ve diyorum ki: İnsanlar satılık, benim için de baştan çıkartma çok büyük. Bir çok görevim yanında konserler ve galalar için randevularım oluyordu tatildeyken bile.

Bununla beraber, bazen dışarı çıkmak istiyorum ve kendi bilinmezliğimin izini buluyorum. Burada şikayet etmek istemiyorum. Benim için herşey çok çok iyi gidiyor. Şimdi bazıları ülkenin ayrıcalıklılarından olduğumu söyleyecektir. Fakat diyebilmek için müsaadeli olmak gerekir ki, bazen kendimi hiç yorulmadan ağını ören ve sonunu görmeyen bir örümcek gibi hissediyorum. Bunu istiyor muyum? Daima mı?

Bir kaç blue jean, bir beyaz gömlek, küçük bir sırt çantası ve -tabii bu rüyada gerçekleşebilir- tanınmayan bir surat. Okuyucu delirdiğimi düşünebilir. Fakat tanınmamış olmak, her bir boku yapabilmek, ahlaka uymayan her hareketi üç defa tekrarlayabilmek ve kimsenin gelip de size "Yine mi bu şarkıcı" dememesi de bir ayrıcalıktır...

Geri dönüş bileti yok, kredi kartları yok, Thomas-Anders-Bonus yok ve en fazla 200 Euro. Ben, çok basit olan gerçeğin arayışındaki çok normal bir yolcu. Şöhret, para ve değersiz şeylerin ötesinde. Ne bulabilirim ki?

Dokuz yaşında şarkı söylemeye başladığımda ünlü olmanın, peşinden neleri getireceğini tabii ki bilemiyordum. Nispeten kısa süre içinde bugüne kadar hayatımın içine girmiş olan davranışların boyunduruğu altına girmiştim. Gerçek bir lüks talebi. Örnek olarak menekşe pastili istediğimde, direk 36lık paketlerde alırdım. İlk ücretli şarkı söylemeye başladığım 14 yaşlarım zamanlarında taksi ile eve geliyordum. Ve arkadaşlarım ile kamp yapmaya gittiğimde kamp alanındaki laubalilikten korkunç derecede iğrenmiştim ve yılanlar içinde orada bekleme zorunluluğunu tiksindirici bulmuştum. Mutlaka Bernd Weidung'dan Thomas Anders'e ad değişikliğim de bu tarz bir deri yüzülme olayı gibiydi. Basit bir genç erkekten insanların kolayca dikkatini çeken bir isme sahip bir sanatçıya... Dikkat edilecek olan ise; Bernd de bugün Thomas gibi bir sanatçı olurdu. İki hayat birden yaşamıyorum.

Seksenli yıllarda ise Modern Talking, dış görünüşü ile oynayan ve olanak varsa güçlendiren erkek Thomas: İbiza'daki şampanya ile tüm dünyadaki turneler arasındaki Jet-Set hayatı. First class bir yaşam sürüyordum ve gizli rüyalarım vardı: Bu hamster çarkının dışına çıkmak istiyordum. Sonra Dieter Bohlen ile ayrılık: bir defa, iki defa. Şimdi gerçekten özgür müyüm? Şansımı kullanabilir miyim? Rüyamda sokakta güneye doğru koşuyorum -sıcaklık önemli- ve onlar için adsız olduğum insanlarla karşılaşıyorum. Bana kendi hikayelerini anlatıyorlar. Sağ kalabilmek amacıyla bir kaç kuruş için şarkı söylüyorum, Ağaçtan zeytinler toplamak için çiftçilerin hizmetine giriyorum; tarlalarda uyuyorum; basitlik konusunda vaaz veren filozofları okuyorum ve kendimi onlar için sokaktaki yaşamın normal olduğu diğer insanların minicik zenginliklerine ortak ediyorum.

Birileri Thomas'a seslendiğinde korkuyorum; süpermarketlerden kaçınıyorum, çünkü oralarda hoparlörlerden benim kendi müziğimle karşılaşırım belki; insanın uyguladığı içinde benim de yeterince hapis olduğum şiddetleri gözlemliyorum; anlıyorum ki: herşeyi salıverebilmekte iş bitiyor. Tanınmayanı kabul etmekte iş bitiyor; çok önemli bir anlayış kazanıyorum: Thomas Anders yapabileceğine inandığından daha fazlasını yapabilir.

Yatağımın sert zeminine uzanıyorum, bulutların yol alışını görüyorum. Onların amaçlarını imgeliyorum ve "üçüncü göz" ile kendime bakıyorum: rüyalarım dışında ördüğüm çift zeminli ağ üzerindeyim. Aldatıcı bir ağ. Biraz eğimli gidiyor, bozuk bir tutma ipinden şüpheleniyorum ve kararsız kalıyorum. Aklıma İbiza'daki evimde sular bir süreliğine kesildiğinde nasıl tepki gösterdiğim geliyor. Duş alamıyordum, yemek yapamıyordum, ellerimi yıkayamıyordum. Herşeyin işlemesine alıştığım için ilk bakışta bir felaket gibi gelmişti. Fakat birdenbire rüyalarımda beklenmeyen normalliğin var olması ile güzel oldu herşey. Düşünüyorum da, güvende olmak, çok mutlak bir şey olmalı.

Thomas Anders'in iş yaşamını beraberinde getiren şiddetlerden kurtulabilmek için kendime galip geliyorum. Yatağımla beraber gökyüzüne doğru yol alıyorum.

Gerçek hayatta ise bu yol alış için bir nakliyeci yok.










9 Haziran 2003. Bild gazetesinde Dieter Bohlen ile röportaj:

Çeviri: Kamil Koçak


BILD: Modern Talking'in son bulması fanlar için tamamen şaşırtıcıydı. Buna ne zaman karar verdiniz?

Bohlen: Thomas ve ben aylar öncesinden bu yıl son bulacağı konusunda karara vardık. Aslında sonbaharda ayrılığı gündeme getirecektik. Konserden önceki cuma günü Thomas'a fanlarımıza şimdi bilgi vereceğimizi söyledim. Kendiliğinden oldu bu. 25000 kişi oradaydı, atmosfer harikaydı. O an büyük annemi düşündüm. Her zaman "en iyi olduğu anda son bulmalı" derdi.

BILD: Thomas Anders turneyi sonuna kadar seve seve götürebileceğini ve yanlış zamanlama olduğunu belirtti.

Bohlen: Ben bunu öyle görmüyorum. 21 Haziran'da Berlin'de büyük bir veda konseri vereceğiz.

BILD: Ayrılma için gerçek neden nedir? Thomas Anders'in sahneye bir saat gecikmeyle çıkması ile ilgili aranızda gerginlik yaşanmış olmalı yine.

Bohlen: Yarım saat geç kaldı. Bunu sonradan öğrendim. Ama bu, Modern Talking'i dağıtmak için bir sebep değil. Thomas üç gün geç de kalabilirdi, bu da bir sebep olmazdı.

BILD: Peki ya ne?

Bohlen: Thomas bir süredir solo planlara sahip. Modern Talking ve bir solo kariyer birlikte kolayca devam edemezdi. Bu yüzden herbirimiz sadece kendi işimizi yapıyoruz. Anders sadece Anders. Ve nerede Bohlen varsa, içeriğinde de sadece Bohlen vardır.

BILD: 16 yıl önceki ilk dağılmada ikinizin arası umutsuz bir şekilde açılmıştı.

Bohlen: Doğru. Fakat şimdi birşey yok. Thomas'ın ne diyeceği farketmiyor, benim tarafımdan kötü söz olmayacaktır.

BILD: Modern Talking'in sonu acı veriyor mu?

Bohlen: Evet, ama son iki yılda hayatımda çok şey değişti. Yeni yoğun işler çıktı. İkinci kitabımı yazıyorum, gelecek Deutschland sucht den Superstar yarışmasının eleme kademeleri var, bir çizgi film yapım sürecinde. Sırtımda yüz tane yük var. Herşey çok fazla geliyordu. Estefania sık sık daha az çalışmam ve sağlığımı daha fazla düşünmem gerektiğini söylerdi. Estefania için daha fazla zaman ayırmak istiyorum. Ve çocuklarım için de daha fazla zaman. Beraber vakit geçirmemiz gereken yaşlarda onlar daha. Yani en fazla zamanımı alan şeyden vazgeçecektim, yani Modern Talking'den.

10 Haziran günü RTL'deki haberde Bohlen "Yerini korumadan Modern Talking müzikal olarak nasıl geliştirilebilir konusunda düşüncelerim gitmeye başlamıştı. Diğer yeni sanatçılarla zaman daha kolay geçiyor. Thomas Anders'in müzikal konseptini kendi sorumluluğunda geliştirecek olmasını da takdir ediyorum." diyordu.

Sonraki günlerde Der Spiegel'de yer alan haberde RTL ile her yıl için 500 000 Euro almak kaydıyla üç yıllığına anlaşma imzalamış olan Bohlen'in tüm bunların ardından sesi yükselmeye devam ediyor: "Haklar bana ait. Şarkıları ben besteledim. Thomas ise sadece seslendirdi. Ben 10.000 saat işe yatırım yaptım, o ise belki beş saat. Diğer projelerim ile de ilgilenmeliyim. Hayatımda beni en az eğlendiren şeyi sonladım. Hayat arkadaşım Estefania ve çocuklarım ile daha uzun süreli tatile çıkamam problemlere yol açmaya başlamıştı aramızda." Ve devam ediyor: "Bu hafta 72 adet altın plak veriliyor bana. Başarının beni terk etme olasılığı, Tötensen'e (Kuzey Almanya'da bir kent) meteor düşmesi olasılığı kadar."









Die illustrierte Partizip'de yer alan Thomas Anders Röportajı

Çeviri : Kamil Koçak


Bir popstarın düşünceli anları

Modern Talking bugüne kadar en başarılı Alman Pop ikilisi. 85 milyondan fazla satılmış plakları ile dünyaca ünlü top ten yorumcuları arasında yer alıyorlar. Sadece Elton John, Elvis Presley, Rolling Stones, Beatles gibi istisna sanatçılar bunun üstesinden gelebilir hala.

Modern Talking'in sesi Thomas Anders, hayat üzerine fikirleri ve "Engel"in onun için ne ifade ettiği hakkında konuşuyor.

Partizip: Thomas Anders, en sevdiğiniz renk siyah mı?

Anders: Evet.

Partizip: Bu siyah, melankolik bir iç durumdan mı kaynaklanıyor?

Anders: Hayır, bundan kaynaklandığına inanmıyorum. Bunun için yapılacak bir şey yok, siyahı sadece güzel buluyorum. Aslında siyah çok şık görünüyor. Sert olabilir, sportif olabilir, normal de görünebilir. Siyah herşeye uyuyor. Bunun dışında eğer dolapta çok sayıda siyah şey varsa da, gizli olmayan bir rahatlık var. Herzaman birşeyler çıkarıp giyiyorum, siyah herşeye uyuyor ve her zaman iyi bir görüntüsü var. Siyah pantolon, siyah T-Shirt, siyah ceket. Bu 20 yıl önce de şıktı, bu 20 yıl içinde de çok şık olacak.

Partizip: İnsan olarak Thomas Anders bir estetik midir diyebilir miyim?

Anders: Mutlaka. Bunun altına yüzde yüz imza atabilirim. Hayatın her alanında bu benim için önemli, bunu yaşamın estetiği olarak adlandırıyorum.

Partizip: Yaşam estetiği ile neyi kastediyorsunuz?

Anders: Estetik şeylerle insanın kendisini sarması, insanlarla saygı çerçevesinde olmak da benim için bir estetik değeri taşır.

Partizip: Soruyorum, çünkü estetik güzel bir şey, biçimi hoş bir şey, memnuniyet verici olarak algılanıyor. Estetik ve engelli olmak, bunlar sizin için ısıran mı ya da olanaksız terimler mi?

Anders: Bu benim için çok farklı bir düzlem. Ben, şekillerde belki renklerde ya da yemekte baskın olan estetik hakkında konuşuyorum. İnsanları tamamen bunun dışında tutuyorum. Eğer bunu estetik ile birleştirirsem, sonra tabii ki biraz kararsız kalabilirim. Tabii ki insanların göze güzel gözükmediği durumların gerçekten var olması çok açık. Özürlü olmak konusunda tabii ki birşey yapılmaz, ama yeni ameliyat olmuş biri, ya da çocuk doğurmuş bir kadında yapılabilir.

Partizip: Doğum gerçekten güzel bir şey.

Anders: Tabii ki güzel, hisler, duygular, doğa, biyoloji açısından gerçekten çok güzel bir olay. Ama kimse bana açık kalp ameliyatı yapmamın güzel olduğunu hiç bir şekilde açıklayamaz. Tekrar engel konusuna dönelim. Burada çok farklı ölçüm kriterleri olmalı. İnsanlar bunu kendi istekleri ile yapmıyorlar, kendileri o durum içine girmemişler. Estetik kavramını, estetik duygusu ile birleştirmek istiyorum.

Partizip: Yemeklerini engellilerle beraber almak zorunda kalmış oldukları için tazminat isteyen izne çıkmış kişilerin, yargılama hakkı var Almanya'da.

Anders: Burada iki yanılgımız var. Biri, şikayetçi olan insanlar, diğeri ise yargılama hakkı! Eğer bana bu konuda ne söyleyeceğimi sorsanız, bu benim için bir tartışma konusu olamaz. Burada beraber yaşanılan insanlardan bahsediyorum. Böyle bir düşünceye asla varmam, yani nerede yaşadığımızı kastediyorum; bu benim için öylesine absürd ki, herhangi bir cevap bulamıyorum.

Partizip: Thomas Anders bir aile adamı mı?

Anders: Kesinlikle evet. Arkadaşlar, aile. Bu yüzden Koblenz'de yaşıyorum.

Partizip: Aile demek çocuklar demektir.

Anders: Tabii ki, böyle olacağını da zannediyorum. Daha biraz zamanımız var. Doğru zamanın beklendiğinin söylenmesi aslında aptalca, ama daha uzak bir zaman düşünmüyorum. Tabii ki, evleneli çok uzun bir zaman olmadı, bir yıl. Ve eğer yolunda giderse, eşimi daha fazla yanımda istiyorum seyahatlerde, mantıklı olarak. Bunun dışında çocuklar için zamanım olsun istiyorum ve randevu planıma baktığımda bu hoşuma gitmiyor. Evet, böyle bir durumda olmak istemiyorum.

Partizip: Engelli bir çocuğa sahip olduğunuzu tasavvur edebilir misiniz?

Anders: Bu çok varsayım. Eğer yirmili yaşların başlangıcındaysanız hayat çok pozitif görünüyor ve herşey sıfır problemli, bir çok problem olmasına rağmen, ama böyle düşünceler delice geliyor. Anladım ki yaşlandıkça, daha çok kendini bildikçe, daha yoğun ve daha dikkatli oldukça, insan kendi kendine ve kendi yaşamıyla başbaşa kalıyor. Çocuk da düşünceleri değiştiremez, yani burada diyoruz ki hayat birilerine bu görevi vermiş ve bu görev hakedilmeli de.

Partizip: Sizin özürlü bir çocuk dünyaya getirmek istemediğinizi ilk baştan beri söyleyen insanlar var.

Anders: Söz konusu engellilik oluyor biraz, yani belki bir ayrım yapmalıyım şimdi, hayatı sürdüremeyecek olan bir çocuğun engelli olması bu yani, zihinsel olarak, fiziksel olarak ve makinelere bağlı olması. Bu benim için, burada çok dikkatli konuşmalıyım, hayat olarak tanımladığım şey değil bu. Çocuğu aldırmak ile iyi bir şey mi yapılmış olunur?

Partizip: Toplumda bu bir tartışma konusu, özürlü çocukların aldırılması. "Yaşanmaya değer ya da yaşanmamaya değer bir hayat" tartışılıyor.

Anders: Tabii ki, bunu yapmaya kimsenin hakkı yok. Kendimi başka türlü anlatmama izin verin: Diyelim ki annem hastanede yatıyor, aldığı bir darbe sonucu kendi kendisine hayatını devam ettiremeyecek derecede sakat kaldı. Etrafında onu yaşatan makineler varsa hala ve o, kendisinin dünyada olup olmadığını bilmiyor olsaydı, makineleri kapatırdım, bu düşünce de çok az bir varsayım benim için şu an.

Partizip: Bu da ayrı bir tartışma konusu olurdu.

Anders: Peki tamam, baba olarak durumumu düşünelim, ve biliyorum ki bu çocuğun yaşaması makineler olmadan imkansız olacak. O durumda çocuğu aldırmayı tercih ederdim lütfen. Çocuk yaşamalı ya da yaşamamalı konusunda karar vermem mümkün değil şu anda. Bunlar sadece hayat üzerine tasavvurlarımız.

Partizip: Problem işte burada, bir sınır çizgisi koymakta. Bir kaza sonrası kendisine geldikten sonra ölmek isteyen çok insan tanıdım. Tekerlekli sandalyede bir hayatı düşünemiyorlardı. İki yıl sonra ise hayatları çok farklı oluyor.

Anders: Onlar yaşamaya devam ettiği için de mutlusunuz.

Partizip: Evet, tabii ki.

Anders: Ben bunu yapamazdım, ben tıp doktoru değilim. Kendi deri koltuğumun içinden, içinde bulunduğum durumdan dolayı büyük konuşabilirim. Ama inanıyorum ki, kendim için bunun pozitif, güneşli tarafından bakmayı isterdim. Eğer bir kaza sonucu, sakat kalsaydım ve zihinsel olarak da sakat kalsaydım, daha fazla var olmak istemeyeceğime inanıyorum. İsterdim ki kısa bir süre de olsa, çok hoş bir hayatım oldu diyebileyim ve eğer yarın herşey kül olsa da, hoş bir hayatım olmasını isterdim. Hayır, bunu istemiyorum, sonra benim saatim geçer. Kendimi mutlu hissetmezdim, belki eğer kendim için bir defa daha karar veremeyecek olsaydım.

Partizip: Din ile ilgili olarak bir şeyler yapılabilir mi burada?

Anders: Hayatın direklerinden biri olarak elde edilmek istemiyorum, bu benim için hayat değil. Anlatmak istediğim, hastanenin herhangi bir yerindeyken, makine durursa herşey durur, bu çok kıyıcı bir durum. Ve yıllar boyunca herhangi bir yerde, pompa ile beslenmek de istemem, elektrik kesilince ben de giderim. Bunu arzulamıyorum. Bu tabii ki şu an için yaşamımda geçerli değil, kendimi şu an saygı dolu hissediyorum, anlayabiliyor musunuz? Eğer bir kesik varsa, geçip gitmişse herşey, son da bulmalıdır. Bu benim için doğrudan dinsel hikayeler ifade etmiyor. Gelen herşey, bir gün gidecektir. Bu bizim tespitimiz, ve kendimi bu tespitin içine katıyorum, karşıtlık olmasına rağmen: biz insanlar düşünebildiğimizden bu yana savaşıyoruz...










Thomas Anders ile Söyleşi
(Mittelbadische Presse/ Baden Online 31.03.2003)

Almanca'dan çeviri: Kamil Koçak


Anders, cuma akşamı TV ekibiyle çalışma yapan tek star. Modern Talking'deki partneri Dieter Bohlen de cumartesi günü yolculuğa çıkan biri. Haftasonu Durchbach'ta at üzerinde gecelemiş olan 40 yaşındaki şarkıcı, Oberrhein büyük salonunda kendisine bir bira söylüyor ve Irak savaşından kendi kariyer planlarına ve baba olarak yeni rolüne kadar soruları yanıtlıyor:

Soru: Irak'tan resimleri gördüğünüzde, bir sohbet yayınında görünmek zor gelmiyor mu size?

Thomas Anders: Hayır, bana zor gelmiyor. Tabii ki esas itibariyle savaşa karşıyım. Irak savaşına da, çünkü diplomatik çarelerin tükenmediği görüşündeyim. Irak'taki insanların acılarına duyarlılık olmasına rağmen unutulmaması gereken bir şey var: Irak savaşı dünyadaki tek savaş değil. Eğer dürüst isek Afganistan'da ya da Çeçenistan'da insanların ölmesine de aynen duyarlı olmalıyız. Konu olan insanlar. Acılar, ideolojik ya da kültürel görüşün davası olmamalı. Bu yüzden görüşüm de şudur: Sırf herhangi bir yerde insanlar kavga ediyor diye konuşmamızı, hayattaki zevkimizi durduramayız. Konuşmak zorundayız.

Soru: Bu, medyanın belli çatışmalara, belli savaşlara insanların ilgisini çekmesine yönelik bilgi vermesine mi bağlı?

Thomas Anders: Bizlerin buna kolayca alışmış olduğuna inanıyorum. Burada insan asla sıcak püreden kaçamaklı sözlerle bahsetmek zorunda kalmıyor. İlk günlerde Irak savaşı hakkında aralıksız programlar vardı. Ortalama olarak her gün bir ağırlık merkezi var. İddia ederim ki, iki ay içinde -o zaman da hala savaşın olması korkutuyor beni- savaş konusu haberlerde sadece bir iki dakika rol oynayacaktır. Kıtlıklara ve diğer savaşlara davranıldığı gibi aynı olacaktır herşey. İnsanlar kolayca körleşecektir.

Soru: Modern Talking'deki partneriniz Dieter Bohlen "Deutschland sucht den Superstar" ile yeni bir popülarite gücü kazandı ve onun gittiği heryerde "Dieter, Dieter" sesleriyle kutlamalar oluyor. Siz ise daha da fazla gölgede kalıyorsunuz. Sizin tarafınızda durum nasıl?

Thomas Anders: İnanıyorum ki bu, her izleyicinin bir sorusu. Tabii ki Dieter Bohlen'in beni gölgede bıraktığını söyleyebilirsiniz. Sadece: Ben bunu böyle görmüyorum, çünkü kendimi kutup pozisyonunda asla hissetmiyorum ve asla "Modern Talking"in baş sayfalarında yetkili olduğuma inanmıyorum. Benim rolümle her şey mükemmel gidiyor. Dieter Bohlen'in bir medya gücü kazanması, az para kazanmama yol açmıyor. Modern Talking iyi gitmesinden dolayı Dieter mutlu, yani ben de tüm oyunda sadece gülen bir üçüncü kişiyim.

Soru: Dieter Bohlen'e gençliğin bu yeni sevgisini açıklayabilir misiniz?

Thomas Anders: Öncelikle Dieter, "Deutschland sucht den Superstar" ile ilgi arayan yeni gençlik idollerinin babası. Başka bir sebep daha var. Önümüzdeki yarıyıl içinde sizlere 10 - 14 milyonluk bir izleyici kitlesi podyumuyla bir televizyon şovu sunsam...

Soru: Aman Tanrım, böyle olmasın...

Thomas Anders: Sonra siz de aynı şeyi başarırdınız, böyle görülmeli durum. Bununla birlikte Dieter Bohlen'in iyi müzik yapması, seçkin bir yapımcı olması ve gençlik idolleri ile mükemmel şekilde işleri yürütebilmesi durumu doğal hale getiriyor.

Soru: Yani popülarite medyanın temsilinde bir mesele mi?

Thomas Anders: Tabii ki. Platform ile olur bu. Böylelikle Dieter Bohlen bu showlar ile kendisini farklı şekilde sergileme imkanına sahip oldu.

Soru: Önceleri Modern Talking maskaraya alınırdı ve karşı düşmanlık edilirdi, şimdi herkes tarafından sevilmek hoşunuza gidiyor...

Thomas Anders: Rüya gibi zamanlarda yaşıyorum. Çok kez neyi değiştireceğim sorulurdu bana. Cevabım ise "hiçbir şey" oldu. Ben özel olarak ve mesleki olarak mutluyum ve herşeyden bilerek zevk alıyorum.

Soru: Bohlen, yeni gençlik idolleri için başarılı şarkılar yazıyor. Bohlen'in "Superstar" yüklemesinden dolayı Modern Talking'in zarar göreceğinden korkunuz yok mu?

Thomas Anders: Bu esnada 1986'dan beri en başarılı single'mız var. Burada Modern Talking'in uzakta durduğunu söylemek olanaksız.

Soru: Fakat Dieter Bohlen şimdi "Superstar" Alexander ile ilgilenmek zorunda.

Thomas Anders: Bunun için bizim pazarlama mekanizmamızın bilinmesi gerekli. Şubat'tan beri hazır olan bir albümümüz var. Bu esnada promosyonumuzu gerçekleştiriyoruz. Yılın geri kalanında da Modern Talking nasıl olsa serbest kalacak. Alıp götürülen ve geri kazanılan tek şey ise Dieter Bohlen'in kendisidir ve boş zamanları.

Soru: Kendiniz kızlardan oluşan "It Girls" grubunun yapımcılığını yürütüyorsunuz ve yeni yetenekler de arıyorsunuz. Yeni yetenek aramalarınız ne kadar başarılı?

Thomas Anders: "It Girls" şimdilik bir ara verdi. Bana gelince, kendimi daha çok söz yazma ve beste yapma ile sınırlandırıyorum. "No Angels", "Tears", Claudia Jung ve daha diğer bir çok alman sanatçı için. Zlatko & Jürgen'in "Großer Bruder"i, her iki "Big-Brother-Stars" için bir No.1 hitim zaten vardı. Ama bu yarıyıl içinde bir Boy-duo ile başlangıç yapacağım. Görelim bakalım...

Soru: Kendinize ait bir stüdyonuz var, başkaları için hitler yazıyorsunuz. Bu, düşmemek için bir destek mi, eğer bir gün Modern Talking ile işler yolunda gitmezse?

Thomas Anders: Bir yönüyle öyle. Diğer yönüyle ise, yaratıcı bir insan olarak tüm imkanları denemek gerekli. Modern Talking tüm yılımı almadığı için başka şeyleri de yapmak istiyorum.

Soru: Haziran'da baba oldunuz. Oğlunuzun adı Alexander. Hayatınızı değiştirdi mi o?

Thomas Anders: Tamamiyle. Bunu zaten milyonlarca baba benden önce söylemiştir. Hayatım tamaen değişti, ama pozitif olarak. İnsan az zamana sahip, boş zaman oğul ile sınırlanıyor. İnsan başka bir sorumluluğa sahip oluyor ve dünyayı farklı gözlerle görüyor. Birdenbire tekrar biraz çocuk oluyor insan. Bir insanın bilmesi gereken herşeyi tekrar öğreniyorsunuz: Koşmayı, konuşmayı, bir bardağı tutmayı - herşeyi, kısaca herşeyi. Yani, bir daha dokuz aylık olmak istemiyorum... (gülüyor)

Soru: Siz iki çocuk istiyorsunuz, hanımınız ise sadece bir. Claudia'yı ikna edebilir misiniz?

Thomas Anders: Şu anda bu soru için daha erken. Oğlumuz şimdi daha dokuz aylık, burada ikinci bir çocuk planı yok daha. Siz baba oldunuz mu?

Soru: Daha değil, hayır.

Thomas Anders: İlk defa baba olduğunuzda bakınız, ilk üç dört ayda kaousun alası hüküm sürüyor. Sonraki aylar da oğlunuzu kendi yaşamınıza kaynaştırıyorsunuz. Ve şimdi dokuz ay sonra gerçekten eğlenceli oluyor. Küçük istiyor, kendi istekleri var. Ve böyle bir durumda "İkinci bir çocuk istiyorum" demek gerçekten çok erken.

Thomas Anders ile Röportaj, Thüringer Allgemeine Mart 2003

Soru: Show sayesinde Dieter Bohlen, halkın sevgilisi oldu. Neden?

Thomas Anders: Show ile Dieter, yetkisini kanıtladı. Bana göre çok insan bundan etkilendi. İnanılmaz olan, bir çok kötü sesli insanın kendisinin iyi şarkı söylediğini düşünmesi. Eğer onlara biri nasıl olsa kötü sesli olduklarını söylese, o da her insana ruhundan koparak aynı şeyi söylerdi. Bu Dieter'in dürüstlüğünün bir sonucudur.

Soru: Casting show'larında neden Dieter'in yanında yer almadınız?

Thomas Anders: Çünkü orada yapabileceğim bir şey yoktu. Show'un adı "Modern Talking starı arıyor" değil ki.

Soru: Bu tür casting show'ları hakkında düşünceleriniz nelerdir?

Thomas Anders: Sonuçtan öte bu fantastik bir pazarlama hikayesi. Soru ise: Buradan çıkan ne? Şehirdeki yetenek yarışmasından sonra batabilirdim de. Ve bu kimsenin ilgisini çekmezdi. Bugün ise açık şekilde kişilerin sunumu var ve hüküm veren ve puanlama yapan milyonlarca kişinin önüne çıkarma var. Katılan kişiler için de böyle bir tehlike söz konusu.

Soru: Sizin favoriniz kimdi?

Thomas Anders: Juliette'nin sesi daha iyi gelmişti.

Soru: Yeni albümünüzü öncekilerden ayıran şeyler nelerdir?

Thomas Anders: Her zaman şunu söylerim: Nerede "Modern Talking" yazıyorsa, içinde de "Modern Talking" vardır. "Universe" albümünde ballad şarkılar yanında Swing-Jazz yönüne giden şarkılar da var. Bu çok değişik ve zamana uygun, modern bir albüm.

Soru: Dieter Bohlen'e bir alışveriş listesini söylerseniz, bir hit olur herhalde.

Thomas Anders: Hayır, bu sözlere bağlı bir şey. Eğer insan isviçre peyniri söylemek zorundaysa, bu kulağa öyle hoş gelmiyor.












Thomas Anders ile Röportaj, Bunte Dergisi Ağustos 2002

Almanca'dan çeviri: Kamil Koçak


Thomas Anders: Farklı bir star

80li yıllarda bir çok kadın şu an 38 yaşında olan Thomas Anders'i kıskanırdı. Modern Talking solisti ("Cheri Cheri Lady", "Victory") bir çok bayan hayranından sadece yüksek seslerde şarkı söylemezdi, aynı zamanda kadınlar gibi uzun ve lüleli saçları vardı. Bugün kısa saçlara sahip o, fakat hala yüksek seslerde şarkı söyleyebiliyor. Ve bugün de erkekler Thomas Anders'i kıskanıyor. Çünkü Koblenz'li, 30'lu yaşların sonunda on bir yıllık bir aradan sonra sansasyonel bir geri dönüş yaptı: Modern Talking en başarılı alman pop müzik gruplarından biri. Ve özel hayatında da her şey yolunda gidiyor onun için. İki yıldır Claudia (30) ile evli. İki hafta önce de çift ilk çocuklarının sahibi oldu, Alexander Mick. Sonraki iki haftada da Thomas Anders bir ebeymiş gibi sürekli ilgi gösterdi ailesine. "Her an bebeği izlemek zorundayım. Bir fincan kahve almaya gittiğimde bile yol üstünde iki defa Alexander'in odasına giriyorum" şeklinde anlatıyor o. "Ve o ağzının tadını da biliyor. Eline biberonu aldıktan sonra, saatlerce içiyor." BUNTE Anders ile baba olmak, eş üzerine düşünceler, müzikal partneri Dieter Bohlen ve eski imajı üzerine konuştu.

Hangisi heyecan verici: Dieter Bohlen ile sahneye çıkmak mı ya da bir çocuğun doğumu mu?

Anders: Doğum. Bu çok heyecan vericiydi. Hamileliğe hazırlıkta bütün nefes alma derslerini öğrenmiştim, ama doğum odasında hiçbirini uygulayamadım. Dünya doğumdan beri daha güzel.

Çocuk işinizin değişmesine yol açacak mı?

Anders: Müziği sonlandırmıyorum. Neden mesleğimi kısayım ki? Diğerlerine göre çocuğum için daha çok zaman ayırabilirim. Yolculuğa çıkmadığım zamanlar, işime evimden gidiyorum ve ses stüdyosuna öğlenleri gidiyorum. Bütün öğlen öncesi çocuğum için zamanım var.

İlk birlikteliğinizde 14 yıl Nora ile beraberdiniz ve şimdi iki yıldır Claudia ile evlisiniz. İkinci koşuda neleri daha iyi yapıyorsunuz?

Anders: İlk eşim ikincisi ile karşılaştırılamaz. Benim kariyerimle alakalı olup olmaması tamamen Claudia'dan kaynaklanır. Burada dikkatli olmak lazım. Kadın eşinin parıltısı ile mi güneşlenmek istiyor ya da kendi de böyle bir kariyer mi yapmak istiyor? Ya da kendi kendine "Sevdiğim eşimin sayfasında yerim var" şeklinde mi konuşuyor. Beni şaşırtan, müzikal açıdan rahatsız edilmeyen kadınların ünlü birisi ile evlendikten sonra birdenbire kendi müzik kariyerine başlamaları. Öyle görünüyor ki, eşlerinin adını malzeme yapıyorlar.

Peki eşiniz şarkı söylemeyi çok isterse?

Anders: Eğer karım "Bir plak yapmak istiyorum" gibi bir şey derse, cevabım "Bunu yapmayacaksın!" olacaktır. Fakat eşim öyle zekidir ki, böyle bir şeyi asla yapmaz. Yetenek geceden sonra ortaya çıkmaz.

Bu, kulağa arkadaşınız Dieter Bohlen'in durumu gibi geliyor. Bir hafta boyunca Dieter Bohlen olmayı tasavvur edebilir misiniz?

Anders: Hayır. Ne bir gün ne de bir hafta.

Deneyiniz.

Anders: Sonra neler olacağını tasavvur edebilirim. Büyük ihtimalle, pazartesi günü hemen parti düzenleyicisi Michael Ammer'den hafta sonu nerede olduğum konusunda bir acil çağrı alırdım (gülüyor). Ama bu olmaz. Dieter de bir gün Thomas Anders olmayı tasavvur edemez. Bu, bizim sihrimizin yardımıyla. Biz birbirimize tamamen ters kişilikleriz.

Yani bu demek oluyor ki, Dieter ve siz birbirinizden hoşlanmıyorsunuz ve sahne dışında yollarınız ayrı.

Anders: Biz gerçekten çok ama çok iyi anlaşıyoruz. Ama özel hayatımızda tamamen ayrılıyoruz. Onun özel hayatına burnumu sokmuyorum, o da benimkine. Bu davranışımız üzerine çok konuşuluyor. Ama iyi anlaştığımızı belgelemek için aynı evde mi oturmak zorundayız?

Bohlen'siz de başarılı olur muydunuz?

Anders: Modern Talking'e ara verdiğimde üç albüm çıkarttım. Ama Almanya'dakine göre yurt dışında daha başarılıydım. Bu benim imajım ile de alakalı. İnsanlar sadece "Cheri Cheri Lady"ye indirgedi beni. Ve onlar için boynumda altın zincirle dolaşan bir tiptim ben.

... ve poponuza kadar bir yele ile. Bugün çok farklı görünüyorsunuz?

Anders: Arkasında kariyer bırakmış ve yıllar sonra tekrar biraraya gelmiş farklı adamlar gördüğünde insanlar, Dieter ve ben çok iyi devam ettik.

Hala aşk mektupları alıyor musunuz?

Anders: Internet üzerinden aşk mektupları geliyor zaten. Yakınımda olabilmek için bir kaç hayranım Koblenz'e taşındı. Köpeğimle geceleri gezmeye çıktığımda, bir fan ağacın arkasından birdenbire önüme fırlıyor. O an kalbim bir süreliğine duruyor, köpeğim de kalp krizi geçiriyor.

Eleştirmenleriniz sık sık bütün Modern Talking şarkılarının aynı şekilde kulağa geldiğini söylüyor.

Anders: Bu tip bir eleştiri yok. Bunları, bir kaç euro ile yaşadıklarına ölümüne kızan bir takım müzik yazarları yazıyor. Onlar şöyle düşünüyor: Neden Modern Talking yıllardır aynı şeyi yapıyor ve milyonlar kazanıyor? Phil Collins de aynı şekilde kulağa geliyor. Ayrıca Udo Jürgens de kanatlar üzerine oturup şarkı söylediğinde, şarkı on yıl önceki gibi aynı şekilde kulağa geliyor, sadece farklı bir güfte ile. Nerede Modern Talking varsa, içinde de Modern Talking vardır. Tüm dünyada milyonlarca albüm satıyoruz. Eleştirmenler umurumda değil benim.

Bugün 20 yaş genç olsaydınız hangi grupta şarkı söylerdiniz?

Anders: Hiçbirinde. Backstreet Boys'un elemanı olmayı aklıma getiremiyorum. Bu çok zor benim için. Herhalde genç Dieter ile birlikte Modern Talking'i kurardım.

Röportajı yapan: Ann Thorer







Modern Talking ile "Victory" üzerine söyleşi

Almanca'dan çeviri: Kamil Koçak


Soru:Yeni albümünüze iddialı bir ad verdiniz, "Victory" yani 'zafer' - burada özel bir anlam mı saklı?

Dieter Bohlen:Formula 1 için şarkı söylediğimiz için, bütün albümü de bu parola altında sunduk. İki Formula-1 parçası var: "10 Seconds To Countdown" ve "Ready For The Victory".

Thomas Anders: Bunun dışında "Victory" pozitif bir söylem ve yeni sezona full power ile giriyoruz ve bunun için sevinçliyiz.

Soru: Fanlarınızın 11. yeni albümünüzden beklentileri ne?

Dieter Bohlen: Her pop dinleyicisinin sahip olması gereken 15 parça. İnanıyoruz ki, bu albümle pop müzikte yeni bir abide yerleştireceğiz. Müthiş melodiler, müthiş aranjmanlar, kısaca herkesin bir favori şarkı bulacağı süper bir pop albüm.

Soru: Kişisel olarak hangi müziği dinlersiniz? Ve içinde yeni şarkılar için ilham bulur musunuz?

Dieter Bohlen: Meslektaşlarımın neler yaptığı konusunda bilgilenmek için herşeyi dinlerim. Fakat bu bazen ilham verir bana, çünkü kendimize özgü bir tarzımız var ve aynı müziği yapan başka bir grup da yok.

Soru: Ayrılık zamanlarından beri görüldüğü kadar ikili olarak başarılı bulunuyorsunuz. Fanların kafasındaki sürekli soru, Modern Talking'in daha ne kadar var olacağı konusunda. Albüm dışında geleceğe dair ortak bir planınız var mı?

Thomas Anders: Fanlar tamamiyle endişesiz olmalı. Ne Dieter ne de ben köşemize çekilmeyi düşünüyoruz.

Dieter Bohlen: Her zaman dediğimiz gibi, hayranlarımız bizi istediği sürece müzik yapacağız.








Thomas Anders, Röportaj (Berliner Zeitung, 09.03.2002)

Almanca'dan çeviri: Kamil Koçak

Soru: Sayın Anders, medyada sürekli eleştiri almak sizi rahatsız ediyor mu?

Thomas Anders: Ne iyi ki herşeyi okumuyorum. Ama bazen internette hakkımda neler yazıldığına bakıyorum. Sık sık gülüyorum, çünkü bütün hikayede mizah ispatlanmalı olgusunu buluyorum. Ara sıra öyle gülünç oluyor ki gerçekten.. Birden şöyle de düşünebiliyorum, hakikaten adam beni iyi gözlemlemiş, buna tolerans göstermeliyim. Ve diğer herşey beni sinir krizlerine sürüklüyor. Biri Almanya'da problemlerle yaşamayı öğrendiğinde, o an gerçekten kendimi iyi hissedeceğim.

Soru: Niçin?

Thomas Anders: 1987'ye kadar 5 defa kendimi asmış olmalıydım çünkü.

Soru: Sizi bunu yapmaya ne alıkoydu?

Thomas Anders: Şöyle diyelim: Eskiden Modern Talking son bulduğu sırada, çiftliğimde oturup hayatın anlamı üzerine gerçekten ilk defa düşünmüştüm. Ardımda dev bir kariyer vardı ve sordum: Yaşam hangi yöne gitmeli şimdi? Birşeyin etkisi altında kalmamış olmayı istedim, böyle hissettim. Özgür olmalıydım. Ve isoterik kitaplar okumaya başladım, çünkü nispeten basit olan tarz, başka bir düşünüş düşünce tarzına giriş yapıyordu. Arkadaşlarım bana bugün, her zaman intiharı düşünmüş olduğumu, ama her yeni zaman noktasında buna gerçekten müsaade etmediğimi söylerler.

Soru: Ama önceden de büyük bir kuyuya düşmemiş miydiniz?

Thomas Anders: Hayır, ilginç bir durumdu ki benim için bir karanlık söz konusu değildi. Her zaman pozitif bir görüşe sahiptim. Her şey geride kaldığı için mutluydum. Asla unutmayacağım, Beverly Hills oteli, Los Angeles'da, odamda otururken, "Bild" gazetesinde Dieter'in "Modern Talking bitmiştir, paydos" dediğini okumuştum. Ve önceki eşime, "bu kızgın, isteseler bile geri dönmek zorunda değilim" demiştim. "Hayat güzel, hepsi kıçımı yalasın". Dünyadaki en mutlu kişi olmanın tadını çıkarıyordum, en sonunda kalbimden büyük köfteler haline geldi bu. Bu Modern Talking, bu taş... Gazeteden benim hakkımda hiç bir gübre okumak zorunda değildim. Herşey gitti. Amerika'da istediğim kadar kalabilirdim. Ve arkadaşımla bir tenis turnuvası yapabilirdim, plan yapabilirdim, aileyi görebilirdim. Yıllarca elimi kolumu bağlayan şey, özgürlük olmuştu. Diğeri de sıfır hayat kalitesine sahipti zaten.

Soru: Bu şekilde uzun süre iyi gitti mi?

Thomas Anders: Tabii ki hayır. Yeni özgürlüğün lezzeti bir yıl sonra kayboldu. Sonra hükümler geldi: Sizi uzun süre televizyonda izlememişim, burada da dedim ki: Sizi televizyonda hiç görmedim. Bu benlik duygusu ile kendime yön verdim. Bundan sonra nerede değerin olup nerede olmadığına ölçü koyabildim. Mezara giren insanlar var ve daha bir şey bulabilmiş değiller.Kendim için önemli olanı biliyorum.

Soru: Önceden sizin için önemli olanı bilmiyor muydunuz? Liseyi bitirmişsiniz, ve?

Thomas Anders: Liseyi bitirmeme şaşırdınız mı?

Soru: Almanca, politika yazarlığı ve müzik kayıtlı... Yüksek öğrenime de başlamış mıydınız?

Thomas Anders:Beş ya da altı dönem yüksek öğrenim gördüm.

Soru: Ve sonra birdenbire önemsiz oldu?...

Thomas Anders: Kısaca olay şu, yedi yaşındayken ortaya çıktım, her zaman müzik yapıyordum. İlk albümümde yirmi yaşındaydım, asla yayınlanmadı, ama ben devam ettim. Bir dans lokalinde yer aldım. Yemek aynı zamanda sahne programı vardı. Bu olayı harika buluyordum, okuldan sonra orada şarkı söylemek. Ve birden 70-80 defa ahne aldım. O zamanlar on bir yaşındaydım ve her sahneye çıkışta 500 Mark büyük paraydı. Üç yıl sonra sesim kalınlaştı ve şarkı söylemeye hevesim kalmadı, böylece diskoteklerde çalışmaya başladım.

Soru: Sadece para kazanmak üzerine miydi herşey?

Thomas Anders: Yani, meyhanelerde de çalıştım ya da otelin barında içki sattım. Bu iyiydi her zaman. Bana bayanlar takıldığı zaman sorardım: Ama bayanlar, siz daha hala yalnız mısınız? Tak, bir alışveriş, muamele oluştururdum. Baylara mı rastlıyorum, yani lütfen, kavalye olup bayanı bir içki içmeye davet edin, derdim. Tak, bir alışveriş daha, ticaret yani. 16 yaşındaydım o zamanlar, ve bunu komik bulurlardı her durumda. Her zaman korkunç muamelelerim ve hayvani bahşişim olurdu. Ama ailem için liseyi bitirmem çok önemliydi. Bunu benimseyebilirim de. Sonraları ebeveynlerime demiştim ki, ok, lise diplomasını aldım, beş altı dönem de yüksek öğrenim gördüm, şimdi sadece müziğe konsantre olmak istiyorum. Ve eğer 25 yaşıma kadar bundan yaşamımı sürdüremezsem, üniversiteye devam... Sonra Modern Talking oldu. Bundan sonra da geri dönüşümün olmadığı açıklık kazandı.

Soru: Bu bir kültürel şok muydu, Alman dili dalında eğitim gören bir öğrenciden, sahnedeki pembe ceketli ve dudak parlatıcısı sürmüş gence...

Thomas Anders: Burada büsbütün değişim söz konusu. İnsanlar için zaten yeni bir olay gelmişti, bizleri radyodan tanıyorlardı, ama nasıl göründüğümüzü bilmiyorlardı. Tüm bu Modern Talking kariyeri bizim yüz kazanmamızla başlamıştır aslında. Sonra da gün insanlar için X oldu. Dieter'i kimse pastel renkli günlük yürüyüş elbiseleri içinde algılayamadı. İşte bu anda ben çıktım, makyaj ve boynumda Nora zinciri ile bir dış görünüş. Pembe ceket de o zamanın modasıydı. Ve dudak parlatıcısı da dudakların kamera önünde kurumaması için maskede doğal görünmek adına aslında hiçbirşeydi. Bir süre boyunca bunu oldukça şık bulmuştum. Duran Duran da sonu olmaksızın makyaj yaptı. Boy George, makyajı mükemmele kadar ilerletti, Depeche Mode büyük, siyah kajal giyiyorlardı. Birden bire makyaj yapan adam sayısı hayvanca arttı. Ve sonra saçlarım daha da uzadı, ve adamlar berbere gidip, Thomas Anders gibi saçlarım olsun dediler. Kadınlar da benim saç lülelerimden istediler. Burada insan kendini kabul edilmiş hissediyor. Bu aynı zamanda estetik üzerine bir soru. İnsan zaman geçtikçe tecrübe kazanıyor ki, müthiş şarkılar yapsan da, sevilmeyebiliyorsun da. Müzikten çok görünüşe bakıldığından, farklı bir durum var. Bu benim korkunç derecede sinirimin bozlumasına neden olmuştur, sahneye çıktığımızda, A noktasından B'ye yürüdüğümüzde, herkesin çığlık atması. Şarkı da tamamiyle 'farketmez' durumda olurdu.

Soru: Baştan beri estetik sorular üzerinde durduğunuza göre, Dieter ile nasıl beraber çalışabildiniz?

Thomas Anders: Yani bu ,onun estetik olmadığı anlamına mı geliyor?

Soru: Bu, sizin ondan farklı bir estetiğe açıkça sahip olduğunuz anlamına geliyor.

Thomas Anders: Esaslı bir estetik benim için dışı ifade ediyor, bu da bakımlı olmak demek, ve Dieter'de bu var.. Sonra ilişkilerde, çevremizde de tabii ki bir estetik var, burada da mantıklı olan hakkında bir gerginlik var tabii ki, çünkü farklılıklarımız var. Eğer Dieter'in hayatı Modern Talking'in kariyerini yüklenmek konusunda başlasaydı, elbette masaya oturmak zorunda olurduk. Bundan başka nesnelerin bana gelmesine izin vermiyorum, sadece kişisel görüşlerim var bunlar için. Ve kesinlikle, Dieter için benim görüşlerim oldukça zor. Yani onun özel yaptıkları konusunda hüküm veremem ve beni olduğum gibi kabul etmesini de bekleyemem. Biz siyam ikizleri değiliz, beraber tatile de çıkmayız. Ben kendi hayatımı yaşarım.

Soru: Çok az bilinen bir konu... Kendinize ait iki müzik şirketiniz var.

Thomas Anders: Evet, biri Thomas Anders Music GmbH, bu benim kişisel müzik yayıncı şirketim. Bu yayıncıda önceden kendi yazdığım şarkılar ile, tek başına yazdığım Modern Talking şarkıları var. Thomas Anders'e dair çok özel herşey yani. Bundan başka KA.G.B. Music GmbH var. Bu, hem müzik yayıncısı hem de prodüksiyon firması. Modern Talking dışında olanlar için, eşimle birlikte sahibim bunlara. Farklı projelerimizin hepsi eşim Claudia tarafından koordine ediliyor. Modern Talking olarak bir işletmeye sahip değiliz. Dieter ve ben temelde herşeyi yalnız yapıyoruz., biz böyle alışkanlık kazandık, herkes kendi görev alanında yani. Dieter, prodüksiyon konusunda yetkili ve şarkıların büyük bölümünü o yazıyor. Ben ise yönetim ve koordinasyon ile alakadarım. Örnek olarak, bir turne yaptığımızda, sahne tasarımcımız ile beraber oturup, kitaba göre işi tartışıyorum. Nasıl albümle ilişkili iyi bir sahne oluşturabilirim? Sonra genellikle Londra'ya gidiyorum, konserlere bakıyorum, çünkü Almanya'da bilinmeyen müthiş efekler var bunlarda.

Soru: Yeni trendleri başkaları için de kullanıyorsunuz. No Angels için bir şarkı yazdınız, It Girls ve diğer yeniler de başarılı prodüksiyonlar. Önceden nasıl sezebiliyorsunuz bunları?

Thomas Anders: Buna biz kendimiz de şaşırıyoruz? Bu galiba, iyi düşünmekten ve sanatçıların, şarkılarını candan yazmaları ile ilgili. Bunun için kendini gösteren çalışma şartları oluşturuyoruz.

Soru: Almanya'nın en modern mix aletlerine sahip olmalısınız ki, bir müzik dergisinde bundan sekiz sayfa bahsedilmiş.

Thomas Anders: Yani, bu ProTools ile başkaları da çalışıyor, fakat bundan çok gurur duyuyorum. Bu tamamen dijital bir mix kürsüsü. Band kullanımı olmuyor artık, ama ses izleri grafik olarak görülebiliyor. 128 bunlar. Bir şarkı kodlama ile giriliyor ve kürsü bunu iki dakika içinde dahice son pozisyona getiriyor. Ve önceden kayıtlı mix üzerinde çalışabiliyorum da. Fakat bu zamanlayıcı bir makine değil, yani herşey üzerinde çalışmak gerekli. Fakat ben çeyrek milyon tutarındaki tüm drumları içeren aleti istiyorum. Çünkü birşey yaptığımda, doğru yaparım. Açık sözlülükle söyleyebilirim, bu makineyi muazzam şekilde kullanamam, ama bir hayal sadece. Demolarımız da prodüksiyon değil tabii ki.

Soru: Stüdyoda şarkılar için sorularınız da olmalı.

Thomas Anders: Öyle bir noktadayız ki, yazdan beri ertelediğimiz eski sorumluluklarımızı sonunda yerine getiriyoruz. Yeni bir yetenek var, inanılmaz bir şakıcı kız. Harika bir sese sahip 18-19 yaşlarında bir italyan. Bu şarkıcıyı ön plana çıkarmak için beş altı hafta çalışmalıyım ki böylece plak endüstrisine dinlenebilir birşeyler sunayım. Gerçekten denemek için doğru çalışılmalı, bu da devamlılık olmadan imkansız.

Soru: Yapabilecekseniz, ne üzerinde deneme yapmak isterdiniz?

Thomas Anders: Zaman benim için daha olmamış. Fakat size yazılı olarak ne geleceğini verebilirim. Önceden Jazz alanındaki çalışmalarım askıda şu an. Canlı müzisyenlerle olan, dinlemekten zevk aldığım çalışmalar...

Soru: Prodüksiyonlarınız için yetenekleri kendiniz mi arıyorsunuz?

Thomas Anders: Evet, beraber buluyoruz.

Soru: Hangi kriterlere göre?

Thomas Anders: Ses ve kişilik.

Soru: Ama Zlatko ve Jürgen'e de yapımcılık yapmıştınız...

Thomas Anders: KA.G.B. firması bir kazanç yeri ve genç bir şirket. Bankadan krediler aldık ve para kazanmalıyız. Öncelikle, büyük zorlukların ve başlangıç yatırımlarının dışına çıkalım, eğer çark dönmeye devam ederse, bu deneme amaçlı şeylere zevkle başlayabilirim. Ama bundan önce ödün vermeliyiz. Tabii ki az çaba ile çok kazanan insanlar var. Fakat onların altyapıları yok. Örnek Zlatko: Sıfırdan zirveye çıktığında birdenbire bir Michael Jackson olmuştu. Bu elemanın ne yapmak istediği sorusunu düşünmüştüm. Zlatko üçüncü sınıf ahşap binalar açmak zorunda kaldığı sürece ben de başarılı olarak branşımda etkin olacağım. Ve düşündüğümden hızlı gelişti herşey. Evet, bazen kendime sorarım: Daha fazla ilgi çekebilmek için insanda armut mu olması lazım? Nasıl bir medya dünyasında yaşıyoruz? Nereye gidiyor?...

Soru: Evet, nereye gidiyor?

Thomas Anders: Bilmiyorum. Hiçbir skandala karışmama vaadi verdim. Ve karım da soyunmuyor ve televizyon şovu yapmayı düşünmüyor. En dar elbiseyi giymiyor, sarı saçları ve göğüsleri gerçek. Evet, bu sıkıcı mı?

Soru: Koblenz'deki yaşamınız heyecanlı mı?

Thomas Anders: Evet, burada ailemle, arkadaşlarımla beraberim. Ben Los Angeles'taydım da ve çiftlikte doğru dürüst eve girmezdim. Koblenz'te olduğum için herşey harika, düşünüyorum da güzel, burası benim yaşam odağım. Bu şehri seviyorum da, burada çevremin sevgi oluşumlarına güveniyorum. Her gün pazar günü benim için. Adil olarak böyle söylenmeli. Sağlıklıyım ve yaşam ihtiyaçlarımı karşılayabiliyorum, sevdiğim bir işim var ve süper bir ilişki. Umarım böyle devam eder.

Soru: Bernd Weidung, sanatçı adı Thomas Anders ile nasıl yaşıyor?

Thomas Anders: Bir defasında bir butikte kredi kartım ile ödeme yapmak istemiştim. Satıcı bayan arkasını döndü ve gitti ve kontrolü aradığını ve telefona fısıldadıklarını duydum: Burada çok büyük bir sorunum var. Şu an burada Thomas Anders var ve üzerinde Bernd Weidung adı yazılı sahte bir kredi kartı kullanmaya çalışıyor. O an anladım ki ben insanlar için Thomas Anders'im. Pasaportumda ve kimlik kartımda da Weidung yazıyor. Ben Anders'im. (anders=farklı)










Chat Protokolünde Dieter Bohlen

Almanca'dan çeviri: Kamil Koçak


Soru: Grand Prix'de kişisel favorin kim tabii Isabel dışında?
BOHLEN: Rasyonel nedenlerden dolayı: Kellys.Çünkü çok sert hayran kitlesi var.
Soru: Nino ile ilişkilerin bugün nasıl? Önceden onun yarışma şarkısını yazmıştın...
BOHLEN: İlişki süper, burada çok muhabbet ediyoruz, dünyadaki en kızgın şarkıcı.
Soru: Bu yarış için bir şarkı daha yapar mısın, bugün kazanmasan bile.
BOHLEN: Ben kafasını kuma saklayan bir kaybeden değilim. Her zaman varım.
Grand Prix'ten sonra Isabell ile bir albüm planlıyor musun?
BOHLEN: İkinci single'dan sonra bu düşünülebilir.
Neden hep benzer görünüşlü kadınlara yapımcılık ediyorsun?
BOHLEN: Her zaman en iyisini aradım - BILD-Casting'de daha iyisi yoktu.
Ne kadar süre daha Thomas Anders ile şarkı söyleyeceksin?
BOHLEN: Hayran kitlemiz yani fanlarımız bize sadık kaldığı ve Platin aldığımız sürece.
Modern Talking ile Grand Prix'te yer almayı düşünmez misiniz?
BOHLEN: Otuz yıl içinde tekerlekli sandalye ile geliriz!
Verona Feldbusch ile bağlantın var mı hala?
BOHLEN: Hayır, Verona'yı bir daha görmek istemiyorum.
Thomas Anders gerçekten beste yapabiliyor mu?
BOHLEN: Açık, yeni modern Talking albümüne bir sayı yazdı.
Isabell bugün kazanırsa ne yapacaksın?
BOHLEN: Sonra Estland'a gideceğim.
Merhaba????? Estefania da bugün orada mı?
Dieter, yeniden evlenmeyi düşünüyor musun?
BOHLEN: Estefania da burada ve evlenmek, neden olmasın?
Yakında Isabel'e Playboy'da hayran kalabilir miyiz?
BOHLEN: Hayır!!! Bunun için o daha çok genç.
Özel olarak hangi müziği dinlersiniz?
BOHLEN: Listelerde olan herşeyi dinlerim.
Sahneye çıkmadan önce lamba harareti basar mı seni?
BOHLEN: Ama nasıl, bana parlayan lamba da derler.
TV total'deki sahneye çıkıştan dolayı mutlu musun?
BOHLEN: Stephan Raab benim bir arkadaşım ve beraber çok eğleniriz.
Neden elinizde hep bir gitar tutarsınız (video kliplerde) şarkıda hiç gitar kullanılmamasına rağmen???
BOHLEN: Nedeni ellerimle ne yapmam gerektiğini bilmememden dolayı.


Birisine yapımcılık yapmadan önce, dış görünüm yüzde kaç önemlidir senin için?
BOHLEN: Dış görünüş önemli ama Kellys den görüldüğü gibi bunun en önemli olmadığı gerçek. En son ses belirleyici oluyor!
Ölümden sonra yaşama inanır mısın?
BOHLEN: Hayır, ölüm ölümdür; eğer ölürsem, ölmüş gitmişimdir, sonra cennette tekrar karşılaşırız.
Kaç yıl sonra şov dükkanından çekilme olmalı?
BOHLEN: Kırktan sonra! Ben otuzsekiz yaşındayım ve buna rağmen iyi durdum.
Sayın Bohlen, hayatınızda şu ana kadar dolmamış neyi istersiniz?
BOHLEN: Her yıl daha genç olmayı isterdim.
Yaşlılığa karşı ne yapacaksın?
BOHLEN: Gelecekte yaş konusunda yalan söyleyeceğim.
Modern Talking'in radyolarda bu kadar seyrek çalınmasının nedenini açıklayabilir misin?
BOHLEN: Çok başarılı olduğumuzdan dolayı, bunu radyolardaki bazı kimseler yediremiyorlar kendilerine.


Gerçek bir meslek öğrendin mi?
BOHLEN: Diplomalı ticaret adamı, işletmeci yani tam akademisyen!
Hayatının en büyük çelişkisi neydi ve neden?
BOHLEN: Verona Feldbusch'u doğru! tanımış olmam.
Annemin sizin plaklarınızı dinlemesine karşı ne yapmalıyım? ;-)
BOHLEN: Annendeki iyi müzik zevkinden sen de yararlanabilirsin. Annene selam!
Matematikteki durumun nasıldı eskiden?
BOHLEN: İyi derecedeydi!


İkinci bir ön adın var mı?
BOHLEN: Günni, yani Günther.
Dieter, Fanpost okuyor musun?
BOHLEN: Evet her gün Internet'teki forumlara bakıyorum.
Gerçekten moderntalking-web.de adresinde foruma yazdın mı??
BOHLEN: Evet, bugün kendim yazdım, sonuncusu saat 10'daydı.
Nasıl bir araba sürüyorsun?
BOHLEN: Ferrari, Mercedes, Honda, Viper...
Sivil toplum örgütlerine bağış yapar mısın?
BOHLEN: Evet, örnek olarak Dieter için bir Kalp kampanyası. Tabii ki alıcıları söylemeyecğim.
Kendine burnu büyük diyebilir misin?
BOHLEN: Bu da nesi!


BOHLEN: Ne yazık ki gitmeliyim. Sizinle olmak güzeldi. Fakat otele gitmeliyim - üzerimi değiştirmeliyim vs... Sevgiyle kalın!!








Kamil KOÇAK'a Teşekkürler
 
Geri
Üst