# MitoLoJi Hakkında Merak EdiLenLer,Ödev, Vb..Siz Sorun Ben CevapLayım #

MozoLe Miяach

Çǿκ کε√díκ طę ∂طí
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
12,862
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
121
Konum
Beşiktaş'ın KaLbi KAPALI'dan..
MitoLoji Hakkında Merak EttıkLerinizi,Dönem ÖdevLerinizi,Kısacası MitoLoji Hakkında EfsaneLer,ÖnemLi oLayLar Ve ßenzeri ŞeyLeri ßu Saßit ßaşLık aLtından Yazınız..Kendı KaynakLarımca Size eLimden GeLdiqince Yardımcı oLmaya ÇaLışacaqım..


igjdwn.jpg
2mhiucg.jpg
 
znwqh3.gif


Buyur ReaList : TRUVA ATI EFSANESI Zamanımızdan takriben 3200 yıl önce Çanakkale Boğazı yakınlarında ‘’Troya'’ isimli bir kent varmış. B:u kentin , barışsever , fakat cesur insanları, kralları, Priamos’un idaresi altında uzun yıllar barış içinde çok mutlu bir hayat sürmüşler.

Birgün , kral Priamos’un karısı Hekabe çok kötü bir rüya gördü. Rüyasında, karnından ateşler çıkmakta ve ateşin dumanı, bütün Troya surlarını sarmaktaydı. Hekabe, bu rüyasını önce kocasına ; daha sonra da bir kahine anlattı. Kahinin yaptığı yorum, hiç de iç açıcı değildi. Ona göre, Hekabe, hamileydi ve doğacak olan çocuk , ilerde Troyalıların başına büyük dertler açacaktı. Onun için bebek doğar doğmaz öldürülmeliydi. Bu kehanete inanan Kral Priamos , çocuk doğduktan sonra bir adamını bebeği öldürmek için görevlendirdi. Savunmasız yeni doğmuş bebeği öldürmeyen Troya’lı onu o zaman ki adı ‘’İDA'’ olan ‘’Kazdağı'’na götürüp, bir ormana bıraktı. Nasıl olsa, yabani hayvanlar onu öldürür diye aklından geçirdi. Ama bebeği, yabani hayvanlardan önce bir çoban buldu. Bu çocuk, ilerde gerçekten Troya’lıların başına birçok dertler açacak olan Paris’ti.

O sırada, Tanrıların yaşadığı OLYMPOS dağında , ilginç bir kargaşa cereyan etmekteydi. Kral Peleus ile Deniz Perisi Thetis’in evlenme merasimine kavga ve nifak tanrıçası Eris, huzursuzluk çıkartır gerekçesiyle davet edilmemişti. Bu işe çok gücenen Eris, intikam almaya karar verdi. Üzerinde ‘’EN GÜZELE'’ yazılı , altından bir elmayı, şölenin yapıldığı salonun ortasına bırakıverdi. Doğal olarak bütün tanrıçalar, bu elmaya sahip olmak istediklerinden uzun tartışmalar oldu. Sonunda üç büyük tanrıça dışında diğerleri çekildiler. Ama kudret tanrıçası Hera, zeka tanrıçası Palas Athena ve Aşk tanrıçası Afrodit elmaya sahip olmakta ısrar ettiler. Her üçü de tanrı Zeus’a giderek onun, hakemlik yapmasını istediler. Baba tanrı Zeus, onların hiç birini gücendirmek istemediği için diplomatça davranıp, bu işlerden pek anlamadığını söyledi. Asıl amacı ise bu belayı Olympos’tan uzaklaştırmaktı. Onların Olympos’un tadını kaçıracaklarını anladığı için, hakemliği bir ölümlünün yapması gerektiğini söyledi.

'’Gidin'’ diye gürledi tanrıların babası ‘’ırmakları bol İda dağına, orada Paris adında Troya’lı bir prens yaşamaktadır. Bu işlerden en iyi anlayan odur.'’.

Böyle söyleyip uzaklaştırdı onları Olympos’tan. Onlar da haberci Tanrı Hermes’in rehberliğinde, kaynakları bol olan İda dağının doruklarına geldiler. O sırada Paris, hiçbir şeyden habersiz aşağıda koyunlarını otlatıyordu. Haberci Tanrı Hermes, meseleyi Paris’e anlatıp altın elmayı ona verdi. Hangisini en güzel bulursa elmayı ona verecekti. Ama bu iş, pek o kadar kolay olacağa benzemiyordu. Çünkü her üç Tanrıça da birbirinden güzeldi. Ne yapacağını şaşırmıştı. Onun hayranlığını ve şaşkınlığını gören Tanrıçalar, karar vermesini kolaylaştırmak için Paris’e rüşvetler teklif ettiler.

Hera kendisine kudret vaat etti. Altın elmayı kendisine verdiği takdirde Paris Avrupa ve Asya’nın en güçlü kralı olacaktı.

Athena kendisini dünyanın en zeki kralı yapacağını ve Yunanistan’la yapılacak bir savaşta kendisine zafer vaat etti.

Afrodit ise dünyanın en güzel kadınını Paris’e teklif etti.

Çoban Paris’in. Öyle büyük krallıklarda gözü yoktu. En güzel kadın benim olsun diye düşünüp, altın elmayı Afrodit’e verdi. İşte ne olduysa o zaman oldu. Bu işe çok bozulan Athena ile Hera, Troya’nın yıkımı için planlar kurmaya koyuldular.

Afrodit ise verdiği sözü yerine getirmek için bir plan yaparak Paris’in, Yunanistan’daki Isparta şehrine gitmesini sağladı. Çünkü o sırada Dünya’nın en güzel kadını Isparta Kralı Menelaos’un karısı ‘’Güzel Helen'’di. Menelaos ve Helen, Paris’i çok iyi karşıladılar.

Kral , kendisine dilediği kadar sarayında kalabileceğini söyledi. Ona güvenerek karısı ile Paris’i sarayda yalnız bırakıp, kendisi Girit’e gitti. Menelaos’un Girit’te olmasından yararlanan Paris, Helen’i Troya’ya kaçırdı.

Girit’ten dönen Menelaos, karısını evde bulamayınca yaptığı hatayı anladı ve karısını geri almak için Troya’ya savaş açtı. Bütün Yunan kırallarına da haberciler göndererek Helen’in kurtarılması için onları yardıma çağırdı. Çünkü kendisi evlenirken, diğer bütün krallar, Helen’in başına bir hal gelmesi halinde Menelaos’a yardım edeceklerine söz vermişlerdi. Verdikleri söz gereği, bütün krallar denizi aşıp güçlü Troya kentini yerle bir etmeye çok istekli idiler. Menelaos’un ağabeyi Agamemnon, yaşlı Nestor, Ajax, Patroklos hepsi hazırdılar. Ama Odysseus ile Akhilleus, pek ortalarda görünmüyordu.

Yunanistan’ın en akıllı, en kurnaz kralı olan Odysseus, kocasına sadakati olmayan bir kadın için, evini ve ailesini terk etmek istemedi. Bunun için kendisini ordu kampına çağırmaya gelen haberciye delirmiş gibi davrandı. Bir taraftan tarlayı sürüyor, sonra da toprağa tohum yerine tuz ekiyordu. Ama Başkumandan Agamemnon’un gönderdiği haberci de kurnaz birisiydi. Haberci, Odysseus’un küçük oğlunu yakalayıp sabanın önüne bırakıverdi. Bunu gören Odysseus, sabanı kenara atarak oğlunun hayatını kurtardı. Bu da onun eskisi kadar akıllı olduğunu gösterdi. İsteksiz de olsa, orduya katılmaya mecbur kaldı.

Akhilles ise Troya’ya gittiği takdirde, Troya’nın yağmalanmasını ve yanışını görmeden öleceğini biliyordu. Bunu kendisine bir deniz perisi olan annesi Thetis, söylemişti. Onun için, kadın elbiseleri giyerek, kral Lycomedes’in sarayında. saray kadınları arasında saklanıyordu.

Kumandanlar Akhilles’i bulma görevini kurnaz Odysseus’a verdiler. Odysseus, bir seyyar satıcı kılığına girerek saraya gitti. Sergisinin bir tarafında kadınların seveceği cinsten takılar, diğer tarafında ise şahane silahlar bulunuyordu. Sarayın bütün kızları mücevherlerin etrafında kümelenirken, sadece Akhilles kılıç ve kamalarla ilgileniyordu. Böylece Odysseus onu tanıdı. O da kaderini bile bile Odysseus’la birlikte ordu kampına katıldı.

Sonunda ordu tamamlanmış ve gemiler yola çıkmaya hazırdı. Ama bu kez, günlerden beri esen Kuzey rüzgarı, bir türlü dinmek bilmiyor ve gemilerin Troya’ya yelken açmalarına imkan vermiyordu. Ordu çaresizdi. Sonunda kahinlerden birisi Artemis’in Akhalara çok kızdığını, çünkü Agamemnon’un adamlarından birinin, onun en sevdiği tavşanlarından birini öldürdüğünü söyledi. Bu yüzden rüzgarı estirdiğini ve estirmeye devam edeceğini, ancak Agamemnon’nun kızı Iphiginia’yı kendisine kurban etmesi halinde öfkesinin dindirilebileceğini anlattı.

Bu Agamemnon için dayanılır gibi bir şey değildi. Buna rağmen zafer için buna razı oldu. Bir efsaneye göre, Iphiginia, Artemis’e kurban edildi. Bir başka efsaneye göre de Artemis, bir geyik gönderdi. Iphiginia yerine geyik kurban edildi. Bu olaydan sonra Kuzey rüzgarı durdu ve sayıları bini aşan gemi 100.000′i aşkın Akhalı savaşçıyı Troya önlerine taşıdı. Skamandar ve Simois Irmaklarının döküldüğü Çanakkale Boğazının kumsallarında kamp kurdular. Akhalar çok güçlü ve kalabalıktı. Defalarca kente saldırdılar. Ama Troya, güçlü surlarla çevriliydi. Ayrıca Priamos’un bu hücumları bertaraf edebilecek, kutsal Lion’u koruyabilecek kahraman oğulları vardı. Atları eğiten Hektor bunların en cesuru ve Troya Ordusunun baş kumandanıydı.

Öte yandan Akhaları müşterek düşman kabul eden diğer Anadolu halkları da Troyalıların yanında yer aldılar. Savaş on yıl sürdü. 9 yıl boyunca zafer durmadan yön değiştirdi. Bazen Troyalılar üstün geliyor, bazen de Akhalar Troyalıları surların içine kadar kovalıyorlardı. Uzun süre hiçbir taraf belirgin bir üstünlük elde edemedi. Akhalar civardaki yerleşmeleri talan ediyor, kızları evlerinden alıp çadırlarına kapatıyorlardı. Bu talanlarından birinde Agamemnon Khryse (Hrüse) kentinden Apollon’un rahibi Khryseis’i (Hrüseis) çadırına kapatmıştı.

Kızının “onur payı” olarak Agamemnon’un çadırına kapatılmasına razı olmayan rahip, değerli kurtulmalıklarla Agamemnon’a gelip kızını serbest bırakması için yalvardı. Tekmil Akhalar, rahibe saygı gösterilip kızın babasına verilmesini istediler. Ama bu hiç de Agamemnon’un gönlünce değildi. Kızı serbest bırakmayı reddettiği gibi, rahibe çok kötü davrandı.

Hakarete uğrayan rahip, eve dönüşünde Apollon’a yalvardı. Akhaların üstüne hastalık ve felaket göndermesi için dua etti. Apollon da onun duasını kabul edip, ateşli oklarını Akhaların üzerine gönderdi. Çok sayıda Akhalı asker hastalandı ve öldü. Sonunda Akhilles, bütün kumandanları bir toplantıya çağırarak onlara Apollon’un öfkesini dindirecek bir yol bulunması gerektiğini aksi takdirde eve geri dönmekten başka yapılacak bir şey olmadığını söyledi. Bunun üzerine ünlü kahin Kalkhas; Tanrının neden bu kadar çok öfkeli olduğunu bildiğini, ancak konuşmaktan korktuğunu, Akhilles onun hayatını korumayı garanti etmediği sürece de konuşmayacağını söyledi. Akhilles’in kahinin hayatını koruyacağını garanti etmesi üzerine usta yorumcu konuşmayı kabul etti.

“Tanrı Apollo kızgındır, çünkü saygısızlık etti Agamemnon duacıya, kurtulmalıkları istemedi, salmadı kızını, işte bu yüzden çektirdi bunca acıları okçu tanrı. Eğer Agamemnon hiçbir kurtulmalık almadan kızını babasına geri vermezse daha da çektireceği var.” (İlyada 90-96)

Böyle dedi Kalkhas, öfke doldurdu Agamemnon’un yüreğini. Ama fazla bir seçeneği yoktu erlerin kralının. Bilici Kalkhas’a ve onu koruyan Akhilles’e sövüp saydıktan sonra, kızı babasına vermeyi kabul etti.

“Phoibos Apollon istiyorsa Khryseis’i ille de şu gemimle, yoldaşlarımla göndereceğim onu, ama barakandan alacağım kendim gelip senin onur payını, güzel yanaklı Briseis’i. Senden ne güçlü olduğumu o zaman anla gör. Korksun boy ölçüşmekten, ibret alsın, kim benimle eşit görmek isterse kendini.” (İlyada l 183-187)

____________________________________________________________

WaLerenqa Kardesım Buda Senın Sorunun Cevabı..
Cerberus:

Cerberus, Typhoeus ve Echidna'nın çocuklarından biridir. Üç kafalı, yılan kuyruğu olan bir köpektir. Yeraltı dünyasının kapı bekçisidir. Ölülerin girmesine izin verir ve asla dışarı çıkmalarına göz yummaz. Kapıdan geçebilen birkaç kişiden biri olan Orpheus, karısı Eurydike'i ölümden kurtarmak için, onu şarkılarından biriyle uyutmuş ve içeri girmeyi başarmıştır. Hercules'in son işi de, Cerberus'u yeraltı dünyasından kaptığı gibi Kral Eurystheus'a sergilemektir.
 
TesekkürLer güzeL düşünmüssün . . .
 
sen mitoloji ne demek palavramı ne zaman ortaya çıkmış tanrı saçmalıkları ne oluyo vb. acıklarmısın?
 
sen mitoloji ne demek palavramı ne zaman ortaya çıkmış tanrı saçmalıkları ne oluyo vb. acıklarmısın?

Arkadasım Herkezın Düşüncesine Sayqım Var..Fakat Burda Bi PayLaşım Yapıyoruz Lütfen Sende Bu PayLaşıma Saygı Duy..
 
michael 2in efsanelerdeki yeri nedir?
 
yeri mi bilmiyorum ama firdevsi nin bir şeyhnamesi var.Hz.Süleyman (a.s) 'ın Belkısla olan hikayesi.yıllardır arıyorum uzun bir metnini bulamadım.eğer bulursan var ya inan mutlu edeceksin.çok güzel bir hikaye
 
Hz. Süleyman ve Belkıs'ın Tahtı...

Hz. Davud vefat ettiği zaman on dokuz oğlu vardı. Hz. Süleyman'da bunlardan biri idi. Hz. Davud oğiu Süleyman'ı çok çok severdi. Çünkü o daha küçücükken bile, insanlar arasında hüküm verirken oldukça doğru ve olgun kararlar vererek babasının gözüne girmişti. Bu yüzden oniki yaşında olduğu halde babası Hz. Davud'un vefatından sonra hükümdar olup ülkesini yönetmeye başladı.


Tahta çıkarken Yüce Allah ona:
- "Arzu ettiğin herşeyi sana vereceğim" buyurmuştu. Hz. Süleyrnan'da
- Ya Rabbi şüphesiz sen bağışta bulunanların en hayırlısısın. Öyleyse bana hiç kimsenin ulaşamayacağı bir saltanat bağışla. Bunun üzerine; Yüce Allah rüzgarlan cinleri hayvanları onun emrine verdi. Kuşların dilini ögretti. Hz. Süleyman kuşlardan, cinlerden ve insanlardan meydana gelen büyük bir ordu kurdu. Bu ordu ile isyancıları bastırdı. s r



Hz. Süleyman ordusuyla uzun mesafeleri kısa zamanda
alıyordü' Karıncalar vadisinden geçerken, karıncaların
endişelendiğini farkedince onları ezmemeye özen
gösterdi.
Örduya su arayıp bulma gibi önemli bir görevi ofeh Çavuş Kuşu, uzun süredir ortalıkta görünmüyordu. Diğer kuşlarda onun nerede oldugundan haberdar değildi. Hz. Süleyman ise bu duruma oldukça kızmıştı. Çok geçmediki Çavuş Kuşu göründü. Telaş içinde Hz. Süleyman'ın huzuaına çıktı.


- Sizin bilmediğiniz bir'şeyi öğrendim. Sebe ülkesine ulaşüm. Orada hükümdar Belkıs'ı gördüm Allah'ı bırakmış puta tapıyorlar.
Hz. Süleyman önce inanmadı. Çavuş Kuşu habersiz aynlışının suçunu örtmek için bunlan uyduruyor sandı. Sonra Çavuş Kuşuna dönerek.
- Bakalırn doğru mu söylüyorsun. Şimdi bir mektup yazacağım. Bunu bahsettigin kadın hükümdara götürüp vereceksin.




Mektubu verdikten sonra aradan ayrılıp bir yere gizlen.
Mektubu okuduktan sonraki tavrını bana haber ver.
Belkıs mektubu alınca çok heyecanlandı. Vezirlerini toplayıp durumu haberdar etti.
- Süleyman isminde bir hükümdardan mektup aldım. Güneşe tapmayı terketmemizi, bir olan Allah'a ibaret etmemizi istiyor. Ne yapalım.
- Vezirler, korkmadıklannı gerekirse savaşabileceklerini
söylediler.




Ancak Belkıs sultan işi barışçı yoldan halletmeyi düşünüyordu. Bu nedenle Hz. Süleyman'a hediyeler göndermeyi daha uygun buldu.
Bütün bu olanları izleyen Çavuş Kuşu, gördüklerini Hz. Süleyman'a bildirdi.
Hz. Süleyman elçileri karşılamak için büyük hazırlıklar yaptırdı. O kadar muazzam bir karşılama töreni yaptırdıki elçilerin adeta dili tutuluverdi. Gördükleri saltanat onlan büyülemişti.




Hz. Süleyman'ı dinlerken onu hayran hayran
süzmekteydiler.
- Hediyeleriniz için çok sağolun. Görüyorsunuz ki Yüce
Allah bana bol bol nimetler vermiş. Sizin hediyelerinize
ihtiyacım yok. Beni memnun etmek istiyorsanız
Güneşe tapmayı bırakınız. Yalnız Yüce Allah'a ibadet
ediniz. Eğer söylediklerimi kabul etmezseniz, ülkenizi bu
gördügünüz muhteşem ordumla darmadağın ederim.




Elçiler bu muhteşem manzara karşısmda zaten ürpermişlerdi. Hz. Süleyman'ın sözleriyle iyice titrediler, "Emredersiniz" diyerek oradan aynldılar.
Sebe hükümdan Belkıs elçilerin anlatükian karşısında çok şaşırmış ve oldukça da etkilenmişti. Hz. Süleyman'a karşı direnemeyeceğini, anlamıştı. Çaresiz onun dediklerini kabul edecekti. Hz. Süleymanja gitmeye karar verdi. Vezirleride onaylamışlardı.





Belkıs yola çıKmadan önce, dünyada daha bir benzeri
olmayan eşsiz tahtını sağlam bir sandığa yerleştirip,
sadece kendinin girebildiği bir odaya kilitledi.
Hz. Süleyman, Belkıs'ın iman etmeye niyetli olduğunu biliyordu. Bir mucize göstererek onların imana gelmelerini kolaylaştırmak istiyordu.
Bu nedenle emrinde çalışan bütün insanları, cinleri ve hayvanlan bir araya topladı.




- Belkıs bize geliyormuş. O buraya gelmeden onun tahtını bana getirecek biri var mı içinizde.
Vezirlerinden bilgili ve oldukça dindar birisi Hz. Süleyman gözünü açıp kapayıncaya kadar Belkıs'ın tahtını getirivermişti.
Hz. Süleyman tahtı inceledikten sonra biraz degiştirmelerini emretti.
Billurdan bir saray yaptırıp tahtı buraya yerleştirdi.




Hz. Süleyman Belkıs'ı karşüayıp doğruca bu saraya getirtti. Belkıs tahtı görünce şaşkınlıktan donakaldı. "Tıpkı benim tahtım" diye mınldanıyorken, Hz.
Süleyman;
- Sizi karşılamak için ülkenizden getirttim buyrun oturun.
Belkıs tahta oturacakken etekleri ıslanmasın diye eteğini toplayacaküki, Hz. Süleyman havuzun üstünün camla kaplı oldugunu eteğinin ıslanmayaca§ını söyledi.





Belkıs her geçen an dahada şaşırıyordu. Gördükleri onun imana gelmesine yetmişti. Güneşe tapmakla ne kadar hata ettiğini anlıyordu. Işte Yüce Allah peygamberi olan Hz. Süleyman'a neler neler vermişti.
Belkıs imana gelmişti. Alemlerin tek yaratıcısı Yüce Allah'a inandıgmı açıkladığında, ortalığı sevinç çığhklan kaplamıştı. Hz. Süleyman daha sonra Belkıs ile evlenip onu kendi ülkesine hükümdar olarak gönderdi.




Hz, Süleyman 40 yıl saltanat sürmüştü. Vefatına yakın bir saray yaptınyordu. Yine birgün inşaatı kontrole gelmiş asasına yaslanarak çalışanları seyrediyordu. . Ancak asaya yaslanmış bir vaziyette ruhunu Yüce Allah'a teslim etmişti. Cinler bu durumu farketmemişlerdi. Olacakları ewelden bildiklerinı sanan cinler Hz. Süleyman'ın vefatını anlamamışlardı. Hz. Süleyman asasına yaslanmış vaziyette günlerce kaldı.




Hiç kimse yanına gelip birşey sormaya cesaret edemiyordu. Bu sırada bir ağaç kurdu Hz. Süleyrnan'ın asasını kemiriyor, her geçen gün iyice yontuyordu. Mabedin inşaatı bittiği zaman ağaç kurduda asayı içten içe yeyip bitirmişti. Bu duruma gelen asa Hz. Süleyman'ın ağırlığını taşıyamayınca çatırdayıp kırılmıştı. Dolayısıyla Hz. Süleyman'da yere devrilmişti.
Bu olaya şahit olan insanlar ve cinler hemen koştular. Birde gördüler ki Hz. Süleyman çoktan vefat etmişti.




Bunun üzerinc cinler kendi aralannda.
- Eğer.biz olacakları, görünmeyen gizli şeyleri bilmiş olsaydık Hz. Süleyman'ın öldüğünden haberimiz olurdu. Demekki bu söylenenler yalanmış.
Böylece Yüce Allah Hz. Süleyman'ın vefatı ile onlara gereken derside vermiş oluyordu.


Buyur Arkadasım..

____________________________________________________

Arkadasım Sunum Icın Konuyu BeLirLe Ben DetayLı Bı SekıLde HazırLar Sana Sunarım..
 
Arkadaşım ßuyur TümüLüsLer..



TÜMÜLÜS NEDİR?

Tümülüs: kral ve kral ailesi için, önce zemin üzerine inşa edilen mezar odası, sonra üstüne yığılan toprak veya taşlardan oluşturulan yapay tepe tipi anıt mezarlardır. Bu mezarlar günün mimarları tarafında inşa Fedilirdi. Dış görüntüsüne bakıp aldanmamak lazım, muazzam bir mimari içlerinde barındırırlar. Kral yada kral ailesinden ölen fertler kullandıkları muhtelif eşyaları ve hediye edilen eşyaları ile birlikte, inşa edilen taş yada ahşap oda içine ceset ile birlikte konulur. Tümülüsün boyu, mimari estetiği ölen kişinin zenginliği, değeri nispetinde değişmektedir. Boyu daha yüksek olanlar daha zengin krallar için yapılırdı. Bu yapılar her zaman 9 metrenin katları olan 9,18,27,36... metre gibi yükseltilere sahiptirler.

Tümülüsler yapay tepelerdir. Höyük ile aynı olmalarına rağmen bazı özelliklerinden dolayı höyüklerden ayrılırlar. En belirgin özelliği huni şeklinde olması, tepe açıcının dar olması, yapının yüzeyinde kiremit, tuğla, küp ve kül gibi malzemelerin olmamasıdır. Tümülüs yapılara uzaktan ve yakında bakıldığından yapay olduğu her zaman gözü ısırır ve net belirgindir. Tümülüs iç ve dış mimarisi başta ölenin değerine ve coğrafik yapıya göre değişir. Belli bir standardı yoktur. Birden fazla mezar odası olanlarda dramoz dediğimiz moloz taşlardan hiç bir mimari özelliği bulunmayan ve mezar odasına geçit veren tüneller bulunmakta olup, Frig Tümülüslerinde hiç bir zaman dramoz bulunmamaktadır. Yine Frig Tümülüsleri hariç toprağın kaymaması için alt yerleşmede krepiz dediğimiz moloz iri taşlardan örülü duvar bulunur.

Definecinin beklediği gibi içinde çil çil altın bulunmaz, sade mezar hediyeleri bulunur. Bu hediyelerin çoğunluğu kişiye özgü olduğundan sanat ve tarih bakımında tek örneği teşkil etmektedir.

Tümülüsler soyguna karşı yapı içinde alınan muhtelif tedbirle birlikte uzaktan net gözükebilecek bir yerde inşa edilmelerine özen gösterilirdi.

TÜMÜLÜSLERİN TARİHİ SEYRİ

Anadolu'da inşa edilen Tümülüslerin asıl kökeni Avrupa yani Makedonyadır. Bu geleneği Anadolu'ya taşıyan medeniyet Frigler dir. Tümülüs geleneğinden önce, insanlar kral veya kral ailesine ait ölüleri DOLMEN tipi denilen mezarlara gömerlerdi.

Dolmen tipi mezarlar, üstüne muhtelif toprak taş ve sair malzemeler konularak yapay tepecik halini alırlardı.

Friglerden başlayan bu gelenek devam eden medeniyetlerce geliştirilerek Roma ve Bizans dönemlerinde modern bir yapıya ulaştılar.

Frig tipi tümülüslere tiplere klasik tip diyoruz. Mezar odası ahşap, diğer unsurlar tamamen topraktır. Bu tip Tümülüslerde yerleşim çerçevesini kaplayan krepiz duvar ile mezar odasına geçit veren dramoz tünel bulunmamaktadır.

Grek tipi tümülüsler Friglerden sonra geliştirilen Tümülüslerdir. Taban etrafını çevreleyen krapiz duvar vardır. Tümülüs birden fazla oda içeriyorsa dışarıda odalara geçit veren dramoz tünel bulunur. Mezar odaları taş örülüdür. Bu tipleri Anadolu'nun Pers istilası sırasında Pers Satrapları da kullanılmıştır. Her Grek tipi Tümülüste dramoz tünel yoktur. Bunu anlayabilmek için bir kaç püf noktası vardır.

Öncelikle Doğu Romanın devamı olan Bizanslılar Tümülüs geleneğinde bir değişiklik yapmadan direkt Romalılardan esinlenmişlerdir. Bu nedenle Tümülüs odasındaki mezar hediyeleri analiz edilmeden o tümülüsün Roma'mı Bizans mı olduğu kesinlik kazanamaz. Tamamı taştan inşa edilmiş tek odalı modern Tümülüslerdir. Bu Tümülüslerde bol miktarda kaya tuzu kullanılmıştır.

TÜMÜLÜS ANIT MEZARLARIN İÇ YAPISI

Tümülüslerde belli bir standart yoktur. Tümülüsün yerleşimi coğrafi durumu ve ölenin unvanı ile alakalı olarak değişir. Toprağın altı karmaşık bir olaydır. Burada üç yöntem kullanılır.

1- Daha önceki çalışmalardan örnekleme yapılır.

2- Toprak katmanları okunur.

3- Mezar odasını tespit edecek yüksek teknolojiyi kullanmaktır.

Tümülüs yapıları birer mimari yapılardır, bu nedenle bu tür yapıları basit algılamak başarısızlığı getirir ve çözümü yine bir mimari bilgi ile olacaktır. Sonuçta kas gücüyle yapılan yapılar yine kas gücü ile çözüme kavuşturulmalıdır. Bu güne kadar dünyada tecrübe edilmiş, arkeolojide kullanılan Tümülüs kazı sistemi vardır. Buradan yola çıkarak tecrübeler ışığında başarı yakalanmalıdır.

Tümülüs Yapılarda Kazı Sistemi :
Tümülüs yapılarda bilimsel olarak iki sistem kullanılmaktadır.

1- Çeyrek dilim sistemi. Bu sistem küçük boy Tümülüslerde uygulanır. tümülüs 4 eşit dilime bölünerek güney-batı cephesindeki dilim alınırak temizlenir.
2- Tünel açma sistemi. Bu sistem büyük boy Tümülüslere uygulanır batı yönünde başlanır. dikkat edilmesi gereken şey merkeze doğru giderken yön kaybetmemek. Önce dar , merkeze yaklaşıldığından genişletilmesi gerekir

Tümülüs yapılarda kepçe gibi kazıcı iş makineleri kullanmak bir katliamdır. Bundan sakınınız.

Tümülüs Oda Mimarisi


Tümülüslerden aranan yapı unsuru odadır. Sanıldığı gibi bu tepeciklerin içinde 9 kulplu kazan bulunmaz. Bu nedenle, Tümülüslerde mezar için inşa edilen odalar birer mimari özelliktedir. Basite birer yapı değildirler. Bu yapı tüm doğal afetler dikkate alınarak günün mimarları tarafında inşa edilir. İnşasında her türlü hesaplamalar yapılır. Buraya gömülecek olan şahıs sıradan bir şahıs değildir. Kral yada kral ailesine ait bir mezar hem mimari yönden mükemmel olacak. Hem gösterişli olacak hem de afetlere ve soygunlara karşı dayanıklı olacaktır. Deprem gibi afetler bu odaları kolay kolay yıkamaz. Yapılan araştırmalarda mezar odasının dış köşe pabuçlarına kum doldurulduğu görülmüştür. Bunun nedeni deprem sarsıntılarına karşı dayanıklılığı sağlamaktır. Bugün Japonya da kullanılan teknolojiye benzer bir ilkel yapı. İlkel de olsa, antik dönem insanlarının depreme karşı nasıl bir tedbir alacaklarını çok iyi bildiklerine dair bir göstergedir.

Tümülüs oda yapılarında işlenmiş taş veya ardıç ağaçları kullanılmıştır. İç yüzeyide muhtelif figürlü mozaik yada sıva üzerine işlenmiş bir takım motifler yer alır. Bu figürler birer tarihi belge niteliğindedir. Bunları bilinçsizce tahrip etmek bu tür bir tarihi kaynağında beraberinde yok edilmesi etmektir.

Tümülüs mezar odasına ait iç kısmı 2 ile 6 metre kare şeklinde değişmektedir. Bir kısım Tümülüslerde 1 den fazla oda yer alır. Bunlar aile tipi olarak bilinir. Mezar odaları yan yana olanlarda bir birine geçit veren girişleri bulunur. Üst üste olanlarda ise bu tür geçitler bulunmamaktadır.

Grek tipi bir mezar odası, bu yapı harçsız kesme taşlarla örülüdür. Mimari bakımında harikadır. Bazıları içten sıvanır ve sıva üstünde muhtelif süsleme motifleri yer almaktadır. Bazıları sıvasız sadece duvar yüzeyine boya ile motifler yapılanları da bulunmaktadır. Bu tip odalarda çürüyen ve paslanan muhtelif maddelerin çıkardığı gaz dışarıya sızmaz ve hep içeride kalır.

Bu tür odalar ancak cesedin konulduğu nokta bulunarak açılabilir, aksi halde kazma kürek manile gibi malzemelerle açılması imkansızdır. Diğer yönlerden açılması imkansız. Bu tip açılımları kolaylaştırmak, işçilik yönünden kazanç sağlamak için Batı, ve Güney-Batı yönünden işe başlamak daha avantajlı olacaktır.

Frig tipi Ahşap Tümülüs oda, Anadolu'da ilk inşa edilen Tümülüs mezar odasıdır. Bu yapıda lifli ardıç ağaçları kullanılmıştır. Ardıç ağaçlarının özelliği asırlarca çürümeden dayanaklı olmasıdır. Ardıç ağaçlara kelebek dişler açılarak (bir ters bir düz şeklinde) üst üstüne bindirilmiştir. Bu nedenle Tümülüs odası kolay açılmamaktadır. İşin püf noktası son konulan ağacın bulunması. Burada dikkat edilmesi gereken unsur, ağaçları daha erken sökmek için sakın elektronik kesiciler yada elle çalışan kesiciler kullanmayınız, ısınma sonucu içerideki gazın patlama tehlikesi çok yüksekti

TÜMÜLÜS İÇ MİMARİSİ

Toprak Tümülüslerdeki Yapı:

Bu tüneller yani giriş koridorları basit yapılar olarak yapıldığından zaman içinde çökmeler oluşturmaktadır. Zaten amacı da bu olmalı şeklinde yorumlanabilir. Bu çökmeler sonucunda Tümülüs yüzeyinde konikleşme meydana gelir ve Tümülüsün girişini ele verir. Bunu tespit etmek için Tümülüs'ün batı yönlerinde orijinal yüzeyin bozulmamış olması gerekmektedir. Burada yeniden hatırlatalım Frig tipi Tümülüslerde dramoz tünel bulunmamaktadır frig tiplerini diğer tiplerden ayıran en önemli yüzey özelliği, çevresinde krepiz duvar bulunmasıdır.

Toprak Tipi Tümülüs Katmanları :

Dıştan içe doğru sıralayalım:

1- Tümülüsün inşasından günümüze kadar oluşan katman, bu katmanın derinliği fazla değildir.

2- Hediye katman krala bağlı yerleşim birimlerinde getirilen muhtelif topraklardır. muhtelif bölgelerden gelen bu toprak çamur ile sıvanmıştır. Renk renk bir katman oluşturur.

3- Ana katman, bölgeden elde edilen toprak yığmasıdır.

4- Taş katman ana koruma katmanıdır. Çatı şeklinde Tümülüs'ü korumaya alır.

5- Kil katman mezar odasını sulardan korur. Bazen kurutulmuş kil konulur ki bu kilde çok serttir.

6. Bu katman Tümülüs mezar odasıdır.

Taş Tümülülerdeki Yapı :

Oda yapısı altıgen yapılıdır. Odanın üstünü bir şemsiye gibi kaplayan taş kilit tabaka bulunur. Bu tabaka temel drok taşlarından beslenerek yukarıya doğru bir ters bir düz olmak üzere harçla örülür ve üstüne kaya tuzu basılırdı. Bu şekilde mezar odasını bir şemsiye gibi soygunlara karşı korurdu. Ondan sonra çevreden muhtelif büyüklükte taşlar toplanılarak yapay bir tepe oluşturulur.

Katmanları dıştan işe doğru sıralayacak olursak. Bunlar;

· Çevrede toplanmış taş katmanı

· Koruma tabakayı bağlayan drok taşlar ( Bu taşlar iri ve moloz taşlardır.)

· Koruma taş kilidi

· Mezar odası

· Temel
TÜMÜLÜS DIŞ MİMARİSİ

Tümülüsler bilindiği üzere toprak yığma yada taş yığma şeklinde inşa edilmiştir. Bu kadar malzemenin üst üste taşınmasının nedeni; görkemli bir yapı ve soygunlara karşı bir koruma oluşturmaktır. Bu tür malzemeler iki kısımda incelenilir.

1- Hediye katmanları; bölgede hüküm süren bir kral ölmüş ise, bu krala bağlı şehir ve yerleşim yerlerinden halk tarafında getirilen topraklar önce çamur hale getirip yoğrulur ve mezar yapının üstü bununla sıvanır, taş ise yine aynı şekilde taşınarak sadece olduğu gibi ana katmanın üstüne bırakılırdı. Dış görüntüsü bir huniyi andırır.

2- Ana katman; Temel, sunak ve mezar odasını kaplayan muhtelif soygunlara karşı koruma tabakaları yer alır. Biz bunları iç yapıda anlatmaya çalışacağız.

Frig Tipi Tümülüslerde dış kısım tamamen dışarıdan getirilen muhtelif toprağın çamur haline evrilerek ana tabaka üzerine sıvanmasında oluşmuştur.

Burada çamur derken; Toprak uzaklardan taşınma imkanına sahip, ancak suyun uzaklardan taşınması mümkün olmadığından, Tümülüsler bol su kaynaklarına yakın yerlerde inşa edilmiştir. Bu unsur çok önemlidir.
Bizanslılara Tümülüs örneğinde yüzey kısmı tamamen dışarıdan taşınan moloz taşlardan oluşmuştur. Romanın devamı olan Bizans kültüründe Tümülüsler Roma döneminden esinlenerek inşa edilmiş ve Roma ile neredeyse aynı özelikleri taşır. Bu tiplerin aynı zamanda toprak tipleri de mevcuttur
Grek( Yunan) Tipi bir Tümülüs dış yüzeyi tamamen dışarıdan getirilen hediye topraktan yapılan çamurdan oluşmuştur. Tümülüs yerleşim tabanı moloz taşlardan oluşan krepiz duvar bulunmaktadır. Bu duvarın amacı tümülüste kullanılan toprak malzemenin dışarıya yayılmasını önlemektir.
Pers Tipi : Yüzeyi dışarıdan getirilen muhtelif taş ve topraktan oluşmuştur. Perslerde yüzeye fazla itina gösterilmediği gözlemlenmektedir. Pers tipleri Grek tiplerinden esinlenerek inşa edildiğinden taban kısmında krepiz duvar yer alır, zamanla bu duvar toprak altında kalmış şu an gözükmeyebilir 50-100 cm kadar kazıldığında gözükmeye başlar.
Roma tipi : tamamen taşıma moloz taşlardan inşa edilmiş, günün modern Tümülüs yapılarıdır.

TÜMÜLÜS NASIL İNŞA EDİLDİ ?

Kral ve kral ailesi öldüğünde cesedin gömüleceği yer, öncede jeofizik olarak keşfedilir. Burada iki önemli konuya dikkat edilir. Soygun ve muhtelif doğal afetlere karşı muazzam bir koruma oluşturmak. Antik dönemlerde insanlar inançları gereği kullandıkları ve sahip oldukları muhtelif eşyaları ile birlikte defin edilirdi. Mezar soygunlarını göz önünde bulundurmak zorundaydılar.

Tümülüs inşasında ilk işlem tümülüsün inşa edileceği yer seçimidir;

1- İnşa yeri kullanılacak suya yakın olmalı. (Tümülüslerde kullanılan malzemenin 2-3 katı kadar su kullanılmıştır. Antik dönemde su taşıma kolay olmadığından Tümülüsler suya yakın bir yer seçimi yapmak zorundaydılar).

2- Deprem, heyelan ve erozyona karşı dayanaklı olmalı. Zemin etüdü yapılırdı.

3-Soygunlara karşı Tümülüs başka yerleşim noktasından izlenir durumda olmalıydı. Bu jeofizik işlemler bittikten sonra inşa edilmeye başlanır.

a- Önce temel atılır, temel moloz taşlardan oluşur ve bir kolon gibi üstte gelecek yapıyı koruyacak şekilde sağlam inşa edilirdi.

b- Yeteri miktarda taşlar kesilir, bölgeye taşınır ve cesedin konulacağı yer açık bırakılmak üzere, üzerine gelecek binlerce tonluk ağırlığı taşıyacak ve çökmeyecek şeklide bir hesaplama yapılır, bütün yük yan duvarlara verilmek üzere inşa edilirdi.

c-Girişe muhtelif hediye ve inançları gereği kurban sunmak için sunak inşa edilir. Sunak yapısı bir düzlem taş yapıdır.

d- Yukarıdaki işlemler bittikten sonra, ceset ve hediyeler oda içine bırakılarak, oda kapatılır, Mezar odası yağmur ve kar sularından etkilenmemek üzere üstü önce kille sıvanır, yanlarına kum bırakılır esnek bir durum oluşturulur, bunun üstü muhtelif moloz taşlarla örülür ölen insanın değerine göre bu katmanın kalınlığı artar.

e- Başka bölgeden topraklar taşınır. Bu toprak çamur yapılarak taş koruma tabaka sıvanır, (Tümülüslerde kullanılan malzemenin 2-3 katı kadar su kullanılmıştır, Antik dönemde su taşıma kolay olmadığından Tümülüsler suya yakın bir yer seçimi yapmak zorundaydılar,)

f- Krala bağlı yerleşim yerlerinden hediye toprak getirilir. Bu topraklar da aynı şekilde çamur yapılarak sıvanırdı. Bu katman farklı renklerden oluşur.

g- Tümülüs taşlardan oluşacak ise yine oda inşasından sonra, koruma tabakası oluşturulurdu. Bu tabaka kelebek kilidi şeklinde olurdu. Bir düz bir ters taş koymak suretiyle örülür. Harç sertleşsin diye kaya tuzu kullanılırdı.

h- Huniyi andıran bir tepe şeklinde tüm işlemler biter.

ı- dıştan içe doğru sıralayacak olursak. Tümülüs katmanları;

· Hediye katmanı

· Bölgede elde edilen toprak katmanı (inşa katmanı)

· Taş koruma katmanı

· Kil katmanı

· Mezar odası

· Temel



TÜMÜLÜS NASIL KEŞFEDİLEBİLİR?
Bir tepenin Tümülüs olup olmadığına aşağıdaki genel bilgiler kullanılarak kesin karar verilmelidir.
1- Yakınında su kaynağı varsa.

2- Hakim bir tepe, vadiye bakan yamaç yüzeyinde yada düz yerde her taraftan rahat gözüküyorsa.

3- Yakın mesafe içerisinde yerleşim yeri yada ibadet edilen mekan varsa.

4- Yüzeyinde küp, çanak, çömlek, kül, kiremit ve tuğla gibi malzemeler yoksa,

5- Huni şeklinde tepe açısı dar ise.

Bu beş koşulu taşıyan yapay tepecikler Tümülüs yapılardır.


TÜMÜLÜS TEHLİKELERİ


Tümülüs yapılarda beklenen tehlikelerin başında zehirlenme olayı gelir. Mezar odası o kadar sağlam ki içeride yanan metal, çürüyen cesette ait gazlar kendiliğinden temizlenmez ve oda içinde kalır. Açarken buna dikkat edilmediği zaman ölümle sonuçlanabilecek kadar tehlikelidir. Oda açılırken mutlaka kazla karşılaşılacağı unutulmamalı, gaz maskesi kullanılmalı gaz bir aralık açılınca hemen o alanda hızlıca uzaklaşmalıdır. Odada birken gaz çeşitli yöntemlerle temizlenebilir. Nasıl bir yöntem kullanırsanız kullanınız gaz maskesi, plastik eldiven olmadan mezar odasında objeler toplanmamalıdır.

Frig Tümülüslerinde su tuzakları vardır. Yamaç yüzeyine inşa edilen Tümülüslerde buna dikkat edilmelidir. Su gözü çıkma ihtimaline karşı bir çok yöntem kullanılır. Bunlardan biri tanesi kazı tümülüsün boyuna göre dik yapılmasıdır.

Tümülüslerdeki objeler mutlaka ama mutlaka plastik eldiven kullanılarak toplanmalı, aksi halde zamanla tedavisi mümkün olmayan hastalıklara yol açmaktadır.

Tümülüslerde açılan tünelin çökme tehlikesine karşı, şu tedbirler uygulanmalıdır; tünel açılacaksa çökme tehlikesini aza indirmek üzere taban geniş tavan tabana göre dar olmalı örneğin: temel 2 metre ise tavanı 1.5 metre olmalı yüksekliği bir insanın içinde rahat edebilecek kadar geniş olmalı gerektiğinde ağaç dayanaklar kullanılmalıdır.


TÜMÜLÜSLERDE KAZI SİSTEMİ

1- Çeyrek Dilim Sistemi : Bu sistem küçük boy tümülüslerde uygulanır. Tümülüs 4 eşit dilime bölünerek güney-batı cephesindeki dilim alınarak temizlenir.

2- Tünel Açma Sistemi : Bu sistem büyük boy tümülüslere uygulanır batı yönünde başlanır. Dikkat edilmesi gereken şey merkeze doğru giderken yön kaybetmemek. Önce dar, merkeze yaklaşıldığından genişletilmesi gerekir

3- Derin ve geniş Yarma Sistemi : Bu sistem küçük boy tümülüslerde batı-doğu eksenine derin yarma, büyük boy tümülüslerde ise yine çeyrek dilime yakın güney-batı cephesini kucaklayan geniş yarma .

Yukarıda anlattıklarımızın haricinde Tümülüslerde tehlike yoktur. Unutmayınız tılsım gibi bir safsata yoktur.









KISA BİLGİ
Tümülüs Latince bir sözcük olup (çoğulu tümüli), bir mezar ya da mezarlık içeren, toprak yığılarak oluşturulmuş tepeciklere verilen addır. Höyük ve kurgan (Orta-Asya'da) da denilen tümülüs yapma geleneğine sahip ulusların sayısı fazla değildir. Bunlara en çok Anadolu’da, Trakya’da , Orta Asya’da, Rusya’da ve Meksika’da rastlanır.

Traklar'ın mezarları bu şekildedir. Trakya'nın en görsel anıtları tümülüslerdir. Trakya'nın tek düze doğal yapısını süsleyen ve ona bir hareketlilik getiren tümülüslerin tam bir envanteri çıkartılmamıştır. Genel olarak mezarın üzerine yapılan her türlü yükselti tümülüs olarak adlandırılsa da, yapıldıkları döneme, tepenin ve mezar odasının biçimine, niteliğine, ölünün gömülüş şekline göre mezar tepelerinin değişen geniş bir çeşitlenmesi vardır.

Mezarın yerini bir tepe ile belirleme geleneğinin bilinen ilk örnekleri Avrasya steplerinde, MÖ 4. bin yılın başlarına aittir; kurgan olarak da adlandırılan bu mezar tepelerinin altında, ölü basit bir çukur ya da ahşap bir odaya yerleştirilmiştir. Bu geleneğin, steplerden gelen etki ile, Trakya'ya ilk olarak MÖ 3. bin yıl içinde girdiği bilinmektedir. Trakya'nın Tunç çağ mezar tepeleri, daha sonraki dönemlerin tümülüslerine göre daha basık ve yayvan, çoğu kez de 2-3 m yüksekliğindeki tepeciklerdir; ancak Bulgaristan' da ender olarak yüksekliği 7 metreyi bulanlar da vardır. Tepelerin dolgu¬lanm toprak değil taş oluşturduğundan, bunlan "Taşlıtepe" olarak tanımlamaktayız. Bu tür mezar tepelerinde ölü, tepenin altındaki bir çukura, ve çoğu kez uzun olarak yatırılarak gömülmüştür. Tepenin değişik kesimlerinde münferit mezarlara da rastlanır. Taşlıtepeler tek olabilecekleri gibi, bazen tümülüs mezarlığı gibi, sayıları 30'u bulan topluluklar da oluşturabilir.

İlk Demir çağ' dan itibaren mezar tepeleri daha sivri ve konik bir biçim almış, dolgularında taş ile birlikte killi toprak da kullanılmıştır. Demir Çağı'nın ilk kısmına tarihlenen mezar tepelerinde gene ayrı bir mezar odası yoktur; ölü toprağa açılmış ve ahşap ile kaplanmış bir odanın içine yatırılmıştır. Orta Demir Çağı'ndan itibaren mezar odası ya da taş lahidi olan gerçek tümülüsler görülmeye başlar. Bu tür tümülüsler için genellikle uzaktan görülebilen sırt ve yamaçlar tercih edilmiştir İkili ya da üçlü tümülüsler yaygın olmakla birlikte, tümülüs mezarlığı şeklinde sayıları dokuz ile otuzaltı arasında değişen gruplara da rastlanmaktadır. toplu tümülüs mezarlıklarının, daha eski bir kutsal alanın üzerinde yer aldığı görülmektedir.

Bintepe’deki Alyattes’in tümülüsü ile Nemrut Dağı’ndaki tümülüs Anadolu’nun bilinen en büyük tümülüsleri arasında yer alır. Frigyalılara ait tümülüsler de olmakla birlikte tümülüs yapımı daha çok Lidyalılar’da önem kazanmıştır. Aynı bölgede 100 Lidya tümülüsüne rastlanmıştır. Anadolu’nun en büyük tümülüsü olan Alyattes’inkinde 16 tonluk taş bloklar kullanılmıştır. Şamanist Türk ve Moğol boylarında ayrıca, Dünya Dağı’nı temsilen, “oba” adı verilen, taş yığınlarından kurgan (yapay tepe) oluşturma geleneği çok yaygındır.
bunlara bağlı olarak anadolunun birçok yerinde bu yığma tepeler bulunmaktadır.

bu yığma tepelerin bir kısmı taş yığma ve diğer bir kısmıda toprak yığma tepeler olarak 2.ye ayrılabilir

tümülüs çeşit olarak şeklen birçok değişik şekilleride mevcudtur bazılarını doğal tepelerden ayırmakda oldukça zordur.
 
bulduğun ve paylaştığın bu değerli bilgiler için teşekkürler..Benimde bir sorum olacak=rönesansda mitoloji hakkında bilgi bulabilirsen sevinirm..sağol
 
Geri
Üst