Mesut Özil : Bu Şarkı Daha Sürer

DaredeviLL

Uşak Gfb
Katılım
6 Nis 2006
Mesajlar
5,387
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Hamır Aşı va Yirmin ?
Almanya teknik direktörü Joachim Löw, turnuva öncesinde ‘Oezil’in önemini şu açıklıkla tarif etmişti: ‘Oynamak istediğimiz futbolla ilgili tasavvurlarımızı temsil ediyor. Büyük bir rahatlıkla ölümcül paslar veriyor, top ona geldiğinde durmuyor, sürekli akış halinde oluyor.’ Frankfurter Allgemeine Zeitung’da Michael Ashelm’e göre onun ekstraları: Hızlı düşünmesi, alan görüşü ve sezgisi, pasların ana istasyonu olması, hücuma yönelik bir oyunun kayış kasnağı işlevini görmesi, dehasından kaynaklanan sakin otoritesi.

Aynı gazetede Michael Horeni’nin röportajından, Mesut’un da sükûneti önemsediğini öğreniyoruz. Oyundaki gösterişsiz liderliğinden ve kendi deyişiyle ‘topla sakinliğinden’ ötürü Zidane’ı örnek aldığını söylüyor. “Takımın bana güvenmesi, daha özgür oynamamı sağlıyor. Yapabileceklerimi biliyorlar” diyor. Bütün Alman gazetecilerin çekingenliğini vurguladıkları 22 yaşındaki delikanlının kendinden bahsetmesinin azamisi bu kadar. “Yetiştirilme tarzım böyle, havalanmam” diyor.

‘Fazla para istedi, şımardı’
Werder Bremen’den aynı parayı alacak olmasına rağmen Schalke’den ayrılırken ‘Fazla para istedi, şımardı’ suçlamalarına muhatap olmuştu. 19 yaşında maruz kaldığı bu karalama kampanyasıyla baş etmenin kendisini olgunlaştırdığını söylüyor. Bazı yorumcular, Werder’in kıdemli teknik direktörü Thomas Schaaf’ın onun üzerindeki emeğine dikkat çekiyor, hata yapmasına da izin vererek onu elmas gibi yonttuğunu söylüyorlar. Keşke hemen İngiltere’ye filan uçmasa da elmas iyice işlense, diye ekleyerek.

Avustralya maçında Mesut’un sahnesi müthişti. 11 Freunde Dergisinde Alex Raab ‘Kral öldü, yaşasın kral’ başlığını attı: Müthiş gücü ve dinamizmiyle her işe karışan ve alanları daraltan Ballack olmayınca, bu özgürlükten yararlanan Özil’in yaratıcılığı öne çıkmıştı. Avustralya maçının aşırı iyimserliğini karartan Sırbistan yenilgisinden sonra, Alman basını, takımın tökezlemesiyle Mesut’un durgunluğu arasında doğrudan bağlantı kurdu. Die Zeit’ın tecrübeli yorumcusu Moritz-Müller Wirth, Mesut’un aslında ‘kayıp’ olduğu maçta bile, Podolski’ye ‘Netzer-Zidane kırması’ bir pas attığına dikkat çekti. Zaten hem otorite hem okur yorumları, ‘ne olursa olsun Özil çıkarılmamalıydı’ fikrinde birleşiyor. Löw, onu kötü olduğu için değil ikinci yarıda çok yorulduğu için çıkardığını açıklama gereğini duydu. Birçok yorumcu, Özil’in bu sezon ligin ilk devresinin en parlak oyuncusu olduktan sonra ikinci devreyi vasatta geçirdiğine, bu yaşta bu dalgalanmaların normal olduğuna dikkat çekerek yıldız adayını sakınmaya, sırtındaki yükü hafifletmeye çalışıyorlar.

‘Bir-iki maç oynar o kadar!’
Epeydir ‘Türkün Türk’ten başka dostu yok, bir Türk dünyaya bedel’ci bir çizgiye savrulan Altan Tanrıkulu geçen salı Hürriyet’te şunları yazmıştı: ‘Mesut’un iyi futboluna sevindim. Çünkü kötü oynadığı an kendini milli takımın dışında bulacak. Sürekli Avustralya karşısındaki gibi iyi oynamak zorunda Mesut.’ 2009 Şubatında Mesut Özil Almanya Milli Takımı’nı seçtiğinde de gazetelerin internet sayfalarına yağan milliyetçi yorumlarda da sadece gramer farkıyla aynı şey söyleniyordu. Bazılarını aktarayım: ‘1 maç 2 maç oynar birdahada çağırılmaz’, ‘Zavallı mesut biriki maçta oynar, ondan sonra Mustafa Doğan gibi yıllarca beklersin’, ‘bi kaç belki özel maçta oynatırlar daha fazla şans bulamaycaktır’. Tabii dahasını da söyleyenler vardı: ‘Eğer türk kanı yoksa adamda türk milli forması giyme isteği yoksa içinde ne yaparsak yapalım zaten gelmicektir. bize türk olmayı seven türklüğüyle gurur duyan gençler lazım. Mesut o kadar dediğiniz gibi ahım şahım bi futbolda oynamıyo zaten.’

Kasılmadan seyrediniz
Birincisi, Mesut Özil, Almanya’nın büyük duygusal yatırım yaptığı, bir iki maç arıza yaptı diye vazgeçilmeyecek yıldız adayı. Belki kemaline eremeyebilir, ama kumaş o kumaş. İkincisi, karşınızda ‘gurbetçiler’ falan değil, doğup yetiştikleri ‘oralarla’ sahici bağları olan insanlar var ve o bağlar ‘milli’ bağdan daha önemli olabiliyor. Üçüncüsü, uluslararası düzeyde oynayacağı takımı seçmek, herkesin kişisel tercihidir. Dördüncüsü, Almanya ve İsviçre, bir zamandır, genel politikalarının aksine, futbolda milliyetçiliği kıran bir politikaya yöneldiler ve yenilenmelerini buna borçlu olduklarını biliyorlar. Almanya’nın teknik heyeti, göçmen kökenli topçuların milli marşı okumamalarıyla ilgili tartışmaya zerre kulak asmadı. İsviçre’de 26 yaşındaki Gökhan İnler, İsviçre’nin başında kaptan çıktı sahaya. Velhasıl, kasılmadan, seyrine bakınız.


TANIL BORA
RadikalSpor
22/06/2010
 
Geri
Üst