'Menderes'in Kürt çözümü'

akifb

New member
Katılım
18 Eyl 2007
Mesajlar
1,727
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
[email protected]
Ne oldu da, 1950-1960 yılları arasında, yani Celal Bayar'ın Cumhurbaşkanı, Adnan Menderes'in ise Başbakan olduğu dönem sakin geçti?"

Menderes'in Kürt çözümü
Geçen gün sormuştum: " Atatürk döneminde irili ufaklı 16 Kürt isyanı olmuştu... Ne oldu da, 1950-1960 yılları arasında, yani Celal Bayar'ın Cumhurbaşkanı, Adnan Menderes'in ise Başbakan olduğu dönem sakin geçti?"
Cevabı birçok okurumuz merak edince siyaset bilimci ve tarihçi Ahmet Demirel'i aradım. "Sadece o dönemde değil, 1938'den başlayarak 1960'a dek Doğu bölgeleri sakindi" dedi.
Peki bu nasıl olmuştu?
Gazeteci ve tarihçi Murat Bardakçı'ya sordum. İki maddede olayı toparladı:
Birincisi ... " 1937'deki Dersim İsyanı aşırı güç kullanılarak bastırılmıştır. İsyancı düşünce uzun süre kendini toparlayamamıştır."
Dersim ( Tunceli ) İsyanı gerçekten de çok kanlı bir biçimde bastırıldı. Martta başlayan isyan ancak kasımda son buldu.
Atatürk'ün manevi evlatlarından Sabiha Gökçen, dünyanın ilk kadın savaş pilotu olarak bu büyük harekâta katılmıştı. Hatta Atatürk, eğer isyancılara yakalanma durumu oluşursa intihar edebilmesi için Gökçen'e kendi tabancasını vermişti.
Bardakçı'ya göre ikinci neden şu: "Menderes, Kürt ileri gelenlerini milletvekili olarak Meclis'e sokmuştu."
Tarihe meraklı gazeteci arkadaşım Sefa Kaplan ise 1960 darbesini yapanlardan Numan Esin'in anılarında yer alan bir bölümü gönderdi.
Darbeden sonra Milli Birlik Komitesi üyelerinden Numan Esin; subay arkadaşları Orhan Erkanlı, Dündar Seyhan, İrfan Solmazer, Orhan Kabibay, Fazıl Akkoyunlu ile Menderes'in tutuklu olduğu Yassıada'ya gider.
(Yürek burkan ayrıntılar var, onları geçiyorum...) Konuşma sırasında Esin, "Türkiye'nin en önemli sorunu olarak gördüğü" Kürt meselesini sorar eski başbakana.
Menderes'in Numan Esin'e cevabı şu olur: "Bizim çözümümüz demokrasiydi. Halka vereceğimiz serbestlikle bu işe bir çözüm geleceği kanaatindeydik. O yönde hareket ettik. Böylece, halkı yönetime ve ülkeye bağlama yolunu seçtik." ( 'Devrim ve Demokrasi: Bir 27 Mayısçının Anıları', Doğan Kitap, s. 158 )
Peki olay bu kadar mı? 1937'deki bastırma ve Demokrat Parti dönemindeki demokratik gelişmeler sorumuza yeterli cevabı veriyor mu?
Ne yalan söyleyeyim, ben önce bu iki maddelik açıklamanın yeterli olduğunu düşündüm.
Ancak Ensar Yılmaz'ın " Çankaya Savaşları " adlı kitabını karıştırırken karşıma şu satırlar çıktı:
"1950 seçimlerinde Demokratlar, feodal ilişkilerin geçerli bulunduğu, sosyal ve ekonomik yaşam düzeyinin düşük olduğu Doğu illerinde seçimi kaybederken, bu illerde seçimi CHP kazandı..."
Devamı şöyle:
"DP, 1950 seçimlerinde Hakkâri'de hiç oy alamamıştı. CHP; Bingöl, Bitlis, Erzincan, Hakkâri, Kars, Malatya, Muş, Ordu, Sinop illerinde tam liste halinde kazanarak, 50 milletvekilini bu illerden çıkarmıştı. CHP'nin kazandığı toplam milletvekili sayısı 69'du." ( Dikkat: O zamanki seçimlerde bir ilde üç beş oyla dahi çoğunluğu sağlayan parti, tüm milletvekillerini kazanıyordu.)
Bu veriler ilginç.
1937'de, yani CHP'nin yönetimde olduğu dönemde fena halde ezilen... Jandarma baskısından yakınan Kürtlerin önemli bir bölümü, nasıl oldu da 1950'de CHP'ye oy verdi?
Öte yandan ... Dört yıl sonraki 1954 seçimlerinde, seçmenin CHP'den yüz çevirdiğini ve mesela Hakkâri ile Bitlis'te bu kez DP'nin kazandığını görüyoruz. Diyarbakır'da ise DP ezip geçiyor. Yani diğer Kürtler de DP'ye yöneliyor.
Şimdilik bu kadar... Elime yeni bilgi geçtikçe bu ilginç konuya döneceğim.

Emre Aköz-SABAH
 
Bardakçı'ya göre ikinci neden şu: "Menderes, Kürt ileri gelenlerini milletvekili olarak Meclis'e sokmuştu."
Sol düşünce bunu yaptığı zaman Vatan hainliğiyle suçlayanlar.Sağ yapınca maalesef başarı olarak görebiliyorlar.Sonuçta işine geldiği gibi demokrasi oluyor.
 
DP’nin ilk icraatlarından biri, siyasi olarak etkisi kırılmış aşiret reislerinin ve şeyhlerin yeniden etkinleşmesini sağlamakdı. Kısa süre içinde Hizanlı Şeyh Salahaddin, Siverekli aşiret büyüğü Mustafa Remzi Bucak, Şeyh Said’in torunu Abdülmelik Fırat gibi açık Kürtçüler TBMM’ye DP milletvekili olarak sokuldular. Menderes, Kürt aşiretlerinin gönlünü hoş tutmayı her zaman için önemsedi.

6-7 Eylül olayları dolayısıyla kendisini eleştiren İnönü’ye verdiği cevapta bile, Kürt isyanlarının bastırılmasını kastederek: “Bizim elimiz, sizin gibi yüzbinlerce masum Kürdün kanı ile mülemma değildir” diyerek cevap veriyordu. Menderes’in kendisi de bir toprak ağasıydı. Bu açıdan da, gericiliği açısından da Kürt ağa ve aşiret reisleriyle kader birliği etmiş durumdaydı. Daha sonraları da devlet eliyle geliştirilip kollanan Bucak aşireti savaş ağalarının yakını olan DP’li Mustafa Remzi Bucak, İnönü’ye yazdığı mektubunda meseleyi açıkça anlatacaktı. Federasyon fikrini Prens Sabahattin’e dayandırarak, federasyon uygulanmazsa çatışma çıkacağını ve Türklerin çok kayıp vereceğini yazarak İnönü nezdinde devleti tehdit edecektir. Yıllar sonra PKK’ya karşı kullanılmaya çalışılacak olan Bucaklar’ın bu temsilcisi bugün Apo’nun kullandığı söylemin aynısını kullanmaktadır. Kısacası DP dönemi, Atatürk tarafından zayıflatılan ve koparılan aşiret bağlarının yeniden kurulduğu ve bu odakların eski bölgelerine yeniden hakim oldukları bir sürecin uygulayıcısı olmuştur. Şeyh Sait İsyanından beri kinlerinden bir şey eksiltmeyen Kürt aşiret odakları yeniden faaliyete geçerek, DP zeminini çok iyi kullanmışlardır. Bu dönemde DP ile yakın ilişkiler kurarak güçlenen bir Kürtçü odak daha vardır: Said-i nursi.
Said-i nursi, yıllarca yargılandıktan ve sürgünde kaldıktan sonra yeniden açık çalışmalarına başlama şansını DP iktidarıyla beraber buldu. Said-i nursi Menderes’i şöyle değerlendirmektedir: “komünist, anarşist ve tahribatçı dinsizlik hareketini durduracak kuvvetin, Risale-i Nur olduğunu anladı...” DP ve Menderes, Nurculuğu bu anlamıyla toplumsal uyanışın ve ilericiliğin önlenmesinin aracı olarak değerlendirmişti ve Said-i nursi’nin kitaplarının basılması ve dağıtılmasında da destek olmuştu. DP döneminde Nurculuk hızlı bir gelişme göstererek Türkiye’nin en etkin tarikatı durumuna geldi. 1957 yılında artık ilişkiler o kadar açıktı ki Said-i nursi, DP’ye oy vereceğini seçimler öncesinde açıklayarak kamuoyu yaratıyordu.
 
Geri
Üst