akifb
New member
Ne oldu da, 1950-1960 yılları arasında, yani Celal Bayar'ın Cumhurbaşkanı, Adnan Menderes'in ise Başbakan olduğu dönem sakin geçti?"
Menderes'in Kürt çözümü
Geçen gün sormuştum: " Atatürk döneminde irili ufaklı 16 Kürt isyanı olmuştu... Ne oldu da, 1950-1960 yılları arasında, yani Celal Bayar'ın Cumhurbaşkanı, Adnan Menderes'in ise Başbakan olduğu dönem sakin geçti?"
Cevabı birçok okurumuz merak edince siyaset bilimci ve tarihçi Ahmet Demirel'i aradım. "Sadece o dönemde değil, 1938'den başlayarak 1960'a dek Doğu bölgeleri sakindi" dedi.
Peki bu nasıl olmuştu?
Gazeteci ve tarihçi Murat Bardakçı'ya sordum. İki maddede olayı toparladı:
Birincisi ... " 1937'deki Dersim İsyanı aşırı güç kullanılarak bastırılmıştır. İsyancı düşünce uzun süre kendini toparlayamamıştır."
Dersim ( Tunceli ) İsyanı gerçekten de çok kanlı bir biçimde bastırıldı. Martta başlayan isyan ancak kasımda son buldu.
Atatürk'ün manevi evlatlarından Sabiha Gökçen, dünyanın ilk kadın savaş pilotu olarak bu büyük harekâta katılmıştı. Hatta Atatürk, eğer isyancılara yakalanma durumu oluşursa intihar edebilmesi için Gökçen'e kendi tabancasını vermişti.
Bardakçı'ya göre ikinci neden şu: "Menderes, Kürt ileri gelenlerini milletvekili olarak Meclis'e sokmuştu."
Tarihe meraklı gazeteci arkadaşım Sefa Kaplan ise 1960 darbesini yapanlardan Numan Esin'in anılarında yer alan bir bölümü gönderdi.
Darbeden sonra Milli Birlik Komitesi üyelerinden Numan Esin; subay arkadaşları Orhan Erkanlı, Dündar Seyhan, İrfan Solmazer, Orhan Kabibay, Fazıl Akkoyunlu ile Menderes'in tutuklu olduğu Yassıada'ya gider.
(Yürek burkan ayrıntılar var, onları geçiyorum...) Konuşma sırasında Esin, "Türkiye'nin en önemli sorunu olarak gördüğü" Kürt meselesini sorar eski başbakana.
Menderes'in Numan Esin'e cevabı şu olur: "Bizim çözümümüz demokrasiydi. Halka vereceğimiz serbestlikle bu işe bir çözüm geleceği kanaatindeydik. O yönde hareket ettik. Böylece, halkı yönetime ve ülkeye bağlama yolunu seçtik." ( 'Devrim ve Demokrasi: Bir 27 Mayısçının Anıları', Doğan Kitap, s. 158 )
Peki olay bu kadar mı? 1937'deki bastırma ve Demokrat Parti dönemindeki demokratik gelişmeler sorumuza yeterli cevabı veriyor mu?
Ne yalan söyleyeyim, ben önce bu iki maddelik açıklamanın yeterli olduğunu düşündüm.
Ancak Ensar Yılmaz'ın " Çankaya Savaşları " adlı kitabını karıştırırken karşıma şu satırlar çıktı:
"1950 seçimlerinde Demokratlar, feodal ilişkilerin geçerli bulunduğu, sosyal ve ekonomik yaşam düzeyinin düşük olduğu Doğu illerinde seçimi kaybederken, bu illerde seçimi CHP kazandı..."
Devamı şöyle:
"DP, 1950 seçimlerinde Hakkâri'de hiç oy alamamıştı. CHP; Bingöl, Bitlis, Erzincan, Hakkâri, Kars, Malatya, Muş, Ordu, Sinop illerinde tam liste halinde kazanarak, 50 milletvekilini bu illerden çıkarmıştı. CHP'nin kazandığı toplam milletvekili sayısı 69'du." ( Dikkat: O zamanki seçimlerde bir ilde üç beş oyla dahi çoğunluğu sağlayan parti, tüm milletvekillerini kazanıyordu.)
Bu veriler ilginç.
1937'de, yani CHP'nin yönetimde olduğu dönemde fena halde ezilen... Jandarma baskısından yakınan Kürtlerin önemli bir bölümü, nasıl oldu da 1950'de CHP'ye oy verdi?
Öte yandan ... Dört yıl sonraki 1954 seçimlerinde, seçmenin CHP'den yüz çevirdiğini ve mesela Hakkâri ile Bitlis'te bu kez DP'nin kazandığını görüyoruz. Diyarbakır'da ise DP ezip geçiyor. Yani diğer Kürtler de DP'ye yöneliyor.
Şimdilik bu kadar... Elime yeni bilgi geçtikçe bu ilginç konuya döneceğim.
Menderes'in Kürt çözümü
Geçen gün sormuştum: " Atatürk döneminde irili ufaklı 16 Kürt isyanı olmuştu... Ne oldu da, 1950-1960 yılları arasında, yani Celal Bayar'ın Cumhurbaşkanı, Adnan Menderes'in ise Başbakan olduğu dönem sakin geçti?"
Cevabı birçok okurumuz merak edince siyaset bilimci ve tarihçi Ahmet Demirel'i aradım. "Sadece o dönemde değil, 1938'den başlayarak 1960'a dek Doğu bölgeleri sakindi" dedi.
Peki bu nasıl olmuştu?
Gazeteci ve tarihçi Murat Bardakçı'ya sordum. İki maddede olayı toparladı:
Birincisi ... " 1937'deki Dersim İsyanı aşırı güç kullanılarak bastırılmıştır. İsyancı düşünce uzun süre kendini toparlayamamıştır."
Dersim ( Tunceli ) İsyanı gerçekten de çok kanlı bir biçimde bastırıldı. Martta başlayan isyan ancak kasımda son buldu.
Atatürk'ün manevi evlatlarından Sabiha Gökçen, dünyanın ilk kadın savaş pilotu olarak bu büyük harekâta katılmıştı. Hatta Atatürk, eğer isyancılara yakalanma durumu oluşursa intihar edebilmesi için Gökçen'e kendi tabancasını vermişti.
Bardakçı'ya göre ikinci neden şu: "Menderes, Kürt ileri gelenlerini milletvekili olarak Meclis'e sokmuştu."
Tarihe meraklı gazeteci arkadaşım Sefa Kaplan ise 1960 darbesini yapanlardan Numan Esin'in anılarında yer alan bir bölümü gönderdi.
Darbeden sonra Milli Birlik Komitesi üyelerinden Numan Esin; subay arkadaşları Orhan Erkanlı, Dündar Seyhan, İrfan Solmazer, Orhan Kabibay, Fazıl Akkoyunlu ile Menderes'in tutuklu olduğu Yassıada'ya gider.
(Yürek burkan ayrıntılar var, onları geçiyorum...) Konuşma sırasında Esin, "Türkiye'nin en önemli sorunu olarak gördüğü" Kürt meselesini sorar eski başbakana.
Menderes'in Numan Esin'e cevabı şu olur: "Bizim çözümümüz demokrasiydi. Halka vereceğimiz serbestlikle bu işe bir çözüm geleceği kanaatindeydik. O yönde hareket ettik. Böylece, halkı yönetime ve ülkeye bağlama yolunu seçtik." ( 'Devrim ve Demokrasi: Bir 27 Mayısçının Anıları', Doğan Kitap, s. 158 )
Peki olay bu kadar mı? 1937'deki bastırma ve Demokrat Parti dönemindeki demokratik gelişmeler sorumuza yeterli cevabı veriyor mu?
Ne yalan söyleyeyim, ben önce bu iki maddelik açıklamanın yeterli olduğunu düşündüm.
Ancak Ensar Yılmaz'ın " Çankaya Savaşları " adlı kitabını karıştırırken karşıma şu satırlar çıktı:
"1950 seçimlerinde Demokratlar, feodal ilişkilerin geçerli bulunduğu, sosyal ve ekonomik yaşam düzeyinin düşük olduğu Doğu illerinde seçimi kaybederken, bu illerde seçimi CHP kazandı..."
Devamı şöyle:
"DP, 1950 seçimlerinde Hakkâri'de hiç oy alamamıştı. CHP; Bingöl, Bitlis, Erzincan, Hakkâri, Kars, Malatya, Muş, Ordu, Sinop illerinde tam liste halinde kazanarak, 50 milletvekilini bu illerden çıkarmıştı. CHP'nin kazandığı toplam milletvekili sayısı 69'du." ( Dikkat: O zamanki seçimlerde bir ilde üç beş oyla dahi çoğunluğu sağlayan parti, tüm milletvekillerini kazanıyordu.)
Bu veriler ilginç.
1937'de, yani CHP'nin yönetimde olduğu dönemde fena halde ezilen... Jandarma baskısından yakınan Kürtlerin önemli bir bölümü, nasıl oldu da 1950'de CHP'ye oy verdi?
Öte yandan ... Dört yıl sonraki 1954 seçimlerinde, seçmenin CHP'den yüz çevirdiğini ve mesela Hakkâri ile Bitlis'te bu kez DP'nin kazandığını görüyoruz. Diyarbakır'da ise DP ezip geçiyor. Yani diğer Kürtler de DP'ye yöneliyor.
Şimdilik bu kadar... Elime yeni bilgi geçtikçe bu ilginç konuya döneceğim.
Emre Aköz-SABAH