andelîb
New member
- Katılım
- 15 Şub 2006
- Mesajlar
- 4
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Bütün yazılarda ismin geçerken; ismin hiç yazı olmamıştı.. Sen kelimelere akarken; yağmıyordu kelimeler sana.. Gölgeler isminden korkarken; hangi beden seni ışık eyledi? Merhemin ardından gelirken; uğrar mıydı gözlerine neşe? Kökünde beyaz yatarken, adına siyah dediler.. Umudun anahtarıyken, kapını karamsar eylediler.. Kimse senin gibi olamadı.. Sen yalnızlığım oldun.. Adına yalnızlık dedim...
Kan akmadan, ne rengini görebiliyorsun ne de akışını.. Yalnızlığım; kalbimden kan damlaları yere damlıyor.. Renge siyah vuruyor, akışında gurbet dağlanıyor.. O kadar doluyum ki..
Okyanusun dibini görürken, canlılar kilometrelerce üstümde.. Nefes, okyanusa demlenen kırık teknemde.. Kırgınlığım, halsizliğim yanımda.. Bir de sen... Umudun gizlenmiş yarası... O kadar doluyum ki...
Saklı kentin insanları yordu beni.. İnsan olmak; tanımı kadar kolay olamıyor.. Öyle an oluyor ki; ot parçasının değeri iki göze sahip olan insandan daha değerli.. İnsanın kökü ile otun kökü aynı da olsa...
Saklı kentin adına “Dünya” dediler.. Alışmak, bu isme hiç bu kadar yakışmamıştı.. Ben ismin önüne aldanan dedim; aldatılan oldum.. Sorma yalnızlığım; ölüm, hiç bu kadar insana yaklaşmamıştı.. Zevk uğruna cefalar yağıyor gökyüzünden.. Bencillik, insanın kapısında hazine olmuş, yağmalanıyor.. O kapıya sitem ederken; kovulan Dünya değil, ben oldum.. Saklı kentin insanları yordu beni yalnızlığım...
İnsan olabilmek için kökünü aramak gerekir.. Toprağın üstüne beton döktü Adem oğlu.. Ayaklarına çakıl taşları batmaması için, canları azıcıkta olsa cız etmemek için.. Bilmezler mi; bir gün o çakıl taşları komşuları olacak.. Hangi yüzle bakacaklar toprağa! Bir de... Bir de sen olacaksın yanlarında.. Ne kadar kıskanırım seni bir bilsen...
Ve yılların tozu yüreğimi işlendikçe, aynanın karşısına istemsiz baktıkça; ben insanım dedim.. Yaradan, yaratılanı paylaşmak için yaratmış.. Omuz dedim, bir tutam göz yaşı dedim.. Göz yaşı akıtırken, mendilin uğruna; narin ellerin sahibi silsin dedim.. Sonra... Sevmek dedim.. Kapıyı çalan; hicran oldu.. Paylaşan adem oğlu; kelimemi hançere bürüdü.. Ardında kalan kalbin yaması oldu.. Kalp, hançerde kaldı... Senin hançerin kadar mert olamadı adem oğlu.. Adına insan, kahkahaların arasına, sıkışan yerine namert.. O kadar doluyum ki...
Hayata zor diyenler; toprağın hamına zor tohumları ekenler değil mi?
Sonra... Sonra insanım dedim ya yalnızlığım; sevmek istedim, sevilmek istedim, omuz istedim, diz istedim, busemi konduracak, pamuğu kıskandıracak alın istedim, bana küseceğin bir dost istedim.. İstemenin sonu gelmiyor.. Toptan isterken; damla damla eridim.. Erirken sevmeye kefildim.. Son damlanın kahrında sevgiliye yâd ettim sahte gülüşü.. Gidişiyle veda etti bu yüreğe.. Sonra gözlerime sen düşüverdin.. Doluyum işte...
Sevda ekip; yalnızlığı biçiyorum...
Zeki MÜREN
Sona giden yolun kaldırımları ayna oldu.. Her adımımda kendimi gördüm.. Ben kimim sorusunu her adımımda defalarca sordum.. Ve anlıyorum ki; bu kaldırımlar beni uzun zaman bırakmayacaklar.. Kendimi bilmeden kendimden ayrılmak neye yarıyor ki... Ve bildiğim an, dile geldiği zaman; göz bebeğine dokunacağım yalnızlığım.. Damla, kalbe inene dek...
Saklı kentin limanı; gidişimle canlana verdi.. Tıpkı; bir insanın ölmeden önceki son can hevesi gibi.. Kırık teknemle yavaş yavaş giderken, bütün lambalar yanıyordu.. Sanki bayram coşkusu... Üzülürken, derdinde sen yatmasaydın; karanlık saklı kenti boğardı... Doluyum işte...
Ah! Sana doluyum aşikar yalnızlığım
Kefenimin açığı, sana bağlıyım...
Saygılarımla..
Kan akmadan, ne rengini görebiliyorsun ne de akışını.. Yalnızlığım; kalbimden kan damlaları yere damlıyor.. Renge siyah vuruyor, akışında gurbet dağlanıyor.. O kadar doluyum ki..
Okyanusun dibini görürken, canlılar kilometrelerce üstümde.. Nefes, okyanusa demlenen kırık teknemde.. Kırgınlığım, halsizliğim yanımda.. Bir de sen... Umudun gizlenmiş yarası... O kadar doluyum ki...
Saklı kentin insanları yordu beni.. İnsan olmak; tanımı kadar kolay olamıyor.. Öyle an oluyor ki; ot parçasının değeri iki göze sahip olan insandan daha değerli.. İnsanın kökü ile otun kökü aynı da olsa...
Saklı kentin adına “Dünya” dediler.. Alışmak, bu isme hiç bu kadar yakışmamıştı.. Ben ismin önüne aldanan dedim; aldatılan oldum.. Sorma yalnızlığım; ölüm, hiç bu kadar insana yaklaşmamıştı.. Zevk uğruna cefalar yağıyor gökyüzünden.. Bencillik, insanın kapısında hazine olmuş, yağmalanıyor.. O kapıya sitem ederken; kovulan Dünya değil, ben oldum.. Saklı kentin insanları yordu beni yalnızlığım...
İnsan olabilmek için kökünü aramak gerekir.. Toprağın üstüne beton döktü Adem oğlu.. Ayaklarına çakıl taşları batmaması için, canları azıcıkta olsa cız etmemek için.. Bilmezler mi; bir gün o çakıl taşları komşuları olacak.. Hangi yüzle bakacaklar toprağa! Bir de... Bir de sen olacaksın yanlarında.. Ne kadar kıskanırım seni bir bilsen...
Ve yılların tozu yüreğimi işlendikçe, aynanın karşısına istemsiz baktıkça; ben insanım dedim.. Yaradan, yaratılanı paylaşmak için yaratmış.. Omuz dedim, bir tutam göz yaşı dedim.. Göz yaşı akıtırken, mendilin uğruna; narin ellerin sahibi silsin dedim.. Sonra... Sevmek dedim.. Kapıyı çalan; hicran oldu.. Paylaşan adem oğlu; kelimemi hançere bürüdü.. Ardında kalan kalbin yaması oldu.. Kalp, hançerde kaldı... Senin hançerin kadar mert olamadı adem oğlu.. Adına insan, kahkahaların arasına, sıkışan yerine namert.. O kadar doluyum ki...
Hayata zor diyenler; toprağın hamına zor tohumları ekenler değil mi?
Sonra... Sonra insanım dedim ya yalnızlığım; sevmek istedim, sevilmek istedim, omuz istedim, diz istedim, busemi konduracak, pamuğu kıskandıracak alın istedim, bana küseceğin bir dost istedim.. İstemenin sonu gelmiyor.. Toptan isterken; damla damla eridim.. Erirken sevmeye kefildim.. Son damlanın kahrında sevgiliye yâd ettim sahte gülüşü.. Gidişiyle veda etti bu yüreğe.. Sonra gözlerime sen düşüverdin.. Doluyum işte...
Sevda ekip; yalnızlığı biçiyorum...
Zeki MÜREN
Sona giden yolun kaldırımları ayna oldu.. Her adımımda kendimi gördüm.. Ben kimim sorusunu her adımımda defalarca sordum.. Ve anlıyorum ki; bu kaldırımlar beni uzun zaman bırakmayacaklar.. Kendimi bilmeden kendimden ayrılmak neye yarıyor ki... Ve bildiğim an, dile geldiği zaman; göz bebeğine dokunacağım yalnızlığım.. Damla, kalbe inene dek...
Saklı kentin limanı; gidişimle canlana verdi.. Tıpkı; bir insanın ölmeden önceki son can hevesi gibi.. Kırık teknemle yavaş yavaş giderken, bütün lambalar yanıyordu.. Sanki bayram coşkusu... Üzülürken, derdinde sen yatmasaydın; karanlık saklı kenti boğardı... Doluyum işte...
Ah! Sana doluyum aşikar yalnızlığım
Kefenimin açığı, sana bağlıyım...
Saygılarımla..