Medya patronuna kanun siparişi

:..asker..:

New member
Katılım
5 Tem 2005
Mesajlar
2,518
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Bahtın güzel olsun , mutlu yaşa!
Medya patronuna kanun siparişi
Yeni basın kanunu hazırlanıyor. Burada benim en fazla dikkatimi çeken husus, 5'inci ve 7'nci maddede yapılan değişiklikler oldu.
Mevcut metinde, "Müstehcen ve hayasızca yayından hüküm giyenlerin" yazı işleri müdürü ve gazete imtiyaz sahibi olamayacağı belirtiliyor.
Kanun tasarısından, "Müstehcen ve hayasızca yayından hüküm giymek" cümlesi çıkarılmış. Böylece, müstehcen neşriyattan ceza alanlar da, imtiyaz sahibi olabilecekler.
Kurtarma operasyonu
Kapalı kapılar ardında gerçekleştirilen değişikliğin sebebi açık...
20 Temmuz 2001 tarihinde, İstanbul Valiliği'ne bir dilekçe göndererek, Hürriyet/Milliyet/Radikal vs. gibi gazetelerin imtiyaz sahibi olan Aydın Doğan'ın, 4.2.1997'de Türk Ceza Kanunu'nun 426'ncı maddesine göre, "halkın ar ve haya duygularını inciten veya cinsi arzularını tahrik ve istismar eder nitelikte genel ahlâka aykırı yayın yapmaktan" mahkûm edildiğini hatırlatmış ve Basın Kanunu'nun 6'ncı maddesinin icabının yerine getirilmesini talep etmiştim. Aynı şekilde İçişleri Bakanlığı'na da bir müracaatım olmuştu.
Basın Kanunu'nun 7'nci maddesi, "Mevkute sahibinin, 5'inci maddedeki lise tahsili şartı hariç olmak üzere, diğer bentlerde yazılı vasıf ve şartları haiz olması gerektiğini" belirtiyor.
Böylece, 5'inci maddeye atıf yoluyla, müstehcen neşriyattan hüküm giymiş olmak, imtiyaz sahipliği için engelleyici bir sebeb sayılıyor.
Benim bu müracaatım, çok yavaş bir biçimde bile olsa, hukuki bir sonuç doğurdu.
İçişleri Bakanlığı hukuk müşavirleri, Basın Kanunu'nun 5'inci ve 7'nci maddeleri uyarınca, bu cezaları almış kişilerin mevkute sahibi ve mesul müdür olamayacağı hususunun ilgililere bildirilmesi istikametinde rapor hazırladılar. (13.12.2001)
Bu rapor, bir türlü İstanbul Valiliği'ne intikal etmiyor. Veyahut etti de, İstanbul Valisi gerekeni yapmıyor.
Konu, sürüncemede bırakılırken, bir yandan da kanun değiştirilerek, Aydın Doğan'ın imtiyaz sahipliğine meşruiyet kazandırılmaya çalışılıyor.
RTÜK ve enerji
Bu ahpab-çavuş uygulamasının bir benzerini, Radyo Televizyon Kanunu değişikliğinde görmüştük. Kanuna göre, bir televizyon kuruluşunda % 10'dan fazla hisseye sahip olanlar, borsada işlem yapamaz, kamu ihalesine giremez.
Aydın Doğan Petrol Ofis ihalesine girerken, "evrakta sahtecilik yapıldığını, Kanal D ve CNN Türk'teki hisselerinin olduğundan düşük gösterildiğini, bu suretle ihaleye fesat karıştırıldığını" yazmıştım. Hem de bu gerçeği Meclis kürsüsünden ifade etmiştim.
Radyo Televizyon Kanunu'ndaki değişiklik, "işlenen suçları aklamak" üzere bir nevi "af" yasası şeklinde gündeme geldi.
TV sahiplerinin devlet ihalesine girmelerinin önündeki engel kaldırılmak isteniyordu.
Sadece Aydın Doğan değil, özellikle, elektrik dağıtım santrallerinin devir ihalesine, çok sayıda firma, yanlarına bir medya patronunu ortak alarak girmişlerdi.
Örnekler: Samsun-Ordu-Sinop (PANKUR, Turgay Ciner, ATV); Tekirdağ-Kırklareli-Edirne (TEKAŞ, Erol Aksol, Erol Aksoy, Show TV); Trabzon-Rize-Artvin-Gümüşhane-Giresun (ZİGANA Elektrik, Doğan Şirketler Grubu); Çatalağzı Termik Santrali (Korona, Avrupa Amerika Holding, Erol Aksoy, Kanal D, Cine 5, Erdem Radyo); Bursa-Yalova (Buryal, İhlas Holding, TGRT-İHA, Huzur Radyo); İstanbul Avrupa yakası (İSEDAŞ -Doğan Şirketler Grubu)
Basının büyük gücü yüzünden, iktidar bu açık hukuksuzluğun üzerine gitmedi. Sivil toplum kuruluşları seferber oldular. Danıştay İçtihatı Birleştirme Kararı, Aydın Doğan'ın kazandığı Zigana Elektrik ile İstanbul Avrupa yakası elektrik dağıtım sözleşmelerini, RTÜK Yasası'na aykırı buldu. Çünkü, dağıtım ihalesini kazanan ortakların, televizyondaki toplam payları % 10'un üzerindeydi. Doğan Grubu, bundan sonraki ihalelerde engeli aşabilmek ve işlenen suçları ortadan kaldırmak için, Radyo Televizyon Kanunu'nun değişmesi kampanyasını görünüşte "demokrasi ve şeffaflık" adına başlattı.
Economist
Dünyaca ünlü The Economist dergisinde Aydın Doğan'ın bir portresi yayınlandı. Halkın haber alma özgürlüğü önündeki engelleri bu vesile ile bir kere daha görebildik. Aydın Doğan'ın gazeteleri, kendi patronlarının dışa yansıyan imajından rahatsızlık duymuş olmalılar ki, The Economist'in yayınını görmezden geldiler. (Meraklılar, İngilizce tam metni, Haber Türk veyahut Haberx'te bulabilir. Cumartesi/Pazar gününün arşivine bakabilirler)
The Economist'in Aydın Doğan değerlendirmesinde özetle şu görüşlere yer veriliyor: "Aydın Doğan, Türkiye'nin en çok tartışılan işadamlarından biri. Ona, kim karşı çıktıysa ayağı kaydı. Necmettin Erbakan, medya karteline savaş açmıştı. Bir yıl sonra, laik devleti yıkıp yerine İslâmcı bir devlet kurmak istediği gerekçesiyle suçlandı. Başbakanlığı kaybetti. Aydın Doğan, bu düşüşü hızlandıracak şekilde yayın yaptı. Yolsuzluklarla mücadele eden Saadettin Tantan, Dışbank'ta bazı usülsüzlükler bulunduğunu ifade ettikten sonra, İçişleri Bakanlığı'nı kaybetti. Aydın Doğan'ın medyayı kullanarak ticari gücünü arttırdığını söyleyen Nazlı Ilıcak'ın da, laiklik karşıtı eylemleri bulunduğu iddiasıyla, TBMM üyeliği düşürüldü.
Aydın Doğan'ın Radyo Televizyon Yasası'na gayretli desteği şüphe uyandırdı. Çünkü bu değişiklikle, bir kişinin bir veya bir kaç televizyondaki payının % 20'yi aşamayacağı hükmü değiştiriliyor, ayrıca kamu ihalesine katılmaları önündeki engel kalkıyordu. Aydın Doğan, Rupert Murdoch ve Silvio Bersulconi örneğini veriyor. Hakkındaki iddialardan tek biri dahi doğru çıkarsa, kendisini Taksim Meydanı'nda asacağını belirtiyor.
Aydın Doğan, Etibank'ın içini boşalttığı için hapse düşen Dinç Bilgin'in gazetesine para yardımı yapıyor. Doğan, Bilgin ile meslekî dayanışma içinde olduğunu söylüyor ama, bir başka iddia da şu: Aydın Doğan, Sabah'ın böyle zayıf bir şekilde, Dinç Bilgin'in elinde devam etmesini, ciddi rakiplerinin ortaya çıkmasına mani olmak için tercih ediyor.
Aydın Doğan'ın sadece Radikal gazetesi, insan hakları ihlâlleri ve yolsuzlukların üzerine ciddiyetle gidiyor... Doğan'ın, Hürriyet'i, 1994'te satın aldıktan sonra, gücünün farkına vardığı ve politikadaki ilişkileri istismar etmeye başladığı ileri sürülüyor. Aydın Doğan'ın Mesut Yılmaz gibi skandallara adı karışmış politikacılarla münasebeti ayrı bir tartışma konusu..."
* * *
The Economist, dünyada saygın bir dergi. Herhalde, Aydın Doğan bu saygın dergideki portresini pek saygın bulmamış olacak ki, gazeteleri haberden hiç alıntı yapmadı.
Derginin, mukayese için isimlerini verdiği Murdoch ve Berlusconi de basın dünyasının itibarlı olmayan şahsiyetleri. Aydın Doğan'ın medyadaki gücünü kullanarak RTÜK Yasası'nı değiştirmek istediği The Economist yazarının bile dikkatini çekmiş.
Bilgin'e kıyak
Radyo Televizyon Kanunu'nu değiştirme teşebbüsünden sonra, Basın Kanunu da gene birilerinin ihtiyacını karşılamak üzere ele alınıyor. Müstehcen neşriyattan hüküm giyenler de imtiyaz sahibi olabilsin isteniyor.
Sadece müstehcen neşriyat değil. Dinç Bilgin gibilere de "kıyak yapılıyor" yeni düzenlemede.
Mevcut yasada, ağır hapis cezasına çarptırılanların yazı işleri müdürü ve mevkute sahibi olamayacağı belirtiliyor.
Tasarıda ise, yazı işleri müdürü açısından ağır hapis cezasına çarptırılmak, engelleyici bir unsur olarak görülürken, mevkute sahipliğinde, "taksirli suçlar hariç, bir yıldan fazla ağır hapis ve beş yıldan fazla hapis cezasına mahkûm olmama" şartı kaldırılmış.
Bu değişiklik, ister istemez insanın hatırına Dinç Bilgin'i getiriyor. Bilgin, hüküm giyse bile, imtiyaz sahipliğini devam ettirme niyetinde mi?
Nazlı ILICAK

güzel bir eleştiri....
saygılarımla..
 
Nazlı ılıcak yazmışsa kesin yalandır iftiradır. yukarda gök var dese inanmam
 
basına tamamen güvenmek saflıktır helede türk medyasına.
 
Geri
Üst