Mavi Gülüşlerinle Lacivert Olsun Gece

ErGeNeKoN_GFB

New member
Mavi Gülüşlerinle Lacivert Olsun Gece​

mavi düşlerinin kolları sardı hayallerimi
sarmasın varsın artık yaşamak beni
güllerin kokusunu duydum bir kez
sarsıldım derinden, işte bu sevdanın eli

kuytularda saklanmış gönlüm gecelerce
bin sitem var dilimde, binbir beter hece
kır zincirlerimi, başıbozuk gel öylece
mavi gülüşlerinle lacivert olsun gece

sevdanın adını almışsın maviler güzeli
sevda sende, mavi de sever elbet seni
geceler biter her günün seheri
olmaz sensiz, yaşanmaz sevda günleri.​

Albatros Fatih Kemâl
 

ErGeNeKoN_GFB

New member
Olmayışların Akşamları

Dinmez içimde sana olan hasretim
Sönmez yıllar geçse de yangınım
Geceler şahidim, geceler fırsatım
Akşam açar oldu gülleri sen bahçemin

Dilimde adın sayıklarım akşam olunca
Akşamlar geçer sabahlara varınca
Bir dilek misali sanki bir dua
Güller de soluyor işte sen olmayınca

Gelmelerin olsun bana gitmelerin değil
Gülmelerin olsun benimle hep
Suskun ağlayışların değil
Sen ol yanımda bir başkası değil

Ömrümün tarumar bahçesinde
Aniden açmış bir gül gibisin
Akşamlarım seninle geliyor evimde
Bensiz sanki sen de yok gibisin.

Sensiz olmadığım bir gerçek
Olmadığın yerde ben gelmeyecek
Suskun akşamüstüler de bensiz
Bensizken birde sensiz geçecek.


Albatros Fatih Kemâl

Sadece Seviyorum Seni (ben senim, sen bensin)​


Seviyorum seni
Aşkın
Damarlarımda
Emri vaki dolaşıyor.
Cemre düşende toprağa
Elim ellerini arıyor.

Seviyorum seni
Evrenin uç yerinde
İsmin var tek dilimde
Yar ellerin ellerimde
Onulmaz derdimsin
Ruhumda isyan gibi
Uçurumlarda bedenim
Muradım sensin.

Sen bende bir başkaldırı
Ezberimde düşüncesin
Neyleyim sensiz beni
İşte ben senim, sen bensin.


Albatros Fatih Kemâl

GÜN DOĞACAK

-kahverengi deniz gözlüye…

Gün doğacak. Geçmiş her sabahta olduğu gibi, gelecek her sabahta olmasını dilediğimiz gibi, gün doğacak.
Karanlığın gözlerime vaat ettiği ışık ve ay, güneşin varlığında solacak. Elbet gün doğacak. Sana, senin için, gün doğacak.
Yokluk belasını sen yaşama diye, kahrolma diye gidenlerin ardından, ölmeden sevdiklerin, onları ölü bilme diye, ah etme diye yıldızlara, saçını başını yolma diye, susma diye bir ah için dünyaya, gün doğacak.
Mum ışığıyla yetinmeyi bilmeyeceksin, geceleri uyuyacak ve gündüzlere sığmayacaksın, kalabalık yokluğunda kimsesiz kalmayacak, kimsesiz kaldığını sandığında hala yüreğimi depremler gibi sallıyor olacaksın. Yüreğim senin sevdana yanardağlar gibi kaynarken, sen, umursamayacaksın ve gün doğacak.
Tepelerden yükselen her ışık mızrağı sana umut verecek, gece, giderayak ağlamayacaksın, susamayacaksın bir damla sevgiye, başını koyacağın bir omuz hep olacak, elini tutacağın birileri hep yanında kalacak, bir tek yokluğum sarmayacak seni, olmazsa olmaz olmayacağım senin için ve elbet gece sonunda, gün doğacak.
Alev almayacak baktığın hiçbir yan, el uzatınca güllere elin kanamayacak, toprak inlemeyecek bastığında, rüzgar zevk duyacak -yalnız sende tattığı bir tadı alacak—saçlarını dağıtırken. Sen kızmayacaksın ateşe, şafak vakti arı kuşları ötmeyecek pencerende fakat bir yıldız hep gözlerimde kalacak ve gün doğacak.
Sen; yazıp yazıp yırtmayacaksın kağıtları, sen belki de yazmayacaksın, karanlık senin için uykuyu getirecek, şafak bana yokluğunun kokusunu, katran tadında bir ah kalacak elimde, seni beklerken –gelmeyeceğini bile bile- gün doğacak.
Evet. Gün doğacak, bir gün, gün solacak. Bir akşam üstü yorulacaksın, taşımaz olacak dizlerin seni (benimkiler gibi) saçların ağaracak, dilin dolanacak, adımı unutmuş olacaksın. Telaffuz edilemez bir sancın olacak, yokluk derdi seni de birgün elbet bulacak ardından gün doğacak.
Gün de solacak, gençliğimiz gibi, yokluğun gibi, hatıralar gibi. Gözyaşı gibi kuruyacak geçmiş, yanaklarımızda. Dudağımıza süzülemeden iki damla, ömür karanlık yollarını kapatacak ve artık sevda geçmiş olacak. Doldurduğun boşluklar, boşlukta bırakıp sevilen yanlarını, sevdiğini sandığın zamanları ve birkaç yalan var diye terk ettiğin bu can, geceye baki kalacak.
“Yunus öldü deyi sâlâ verirler
Ölen beden imiş aşıklar ölmez”
Baki kalacak aşklar, sevdan hiç kalacak. Soyu kara düşlere terk edip gittiğin gün kalacak zemheride, kışın ortasında bir gece, bana geldiğin gün kalacak. Vebâl gibi –halbuki günahsızdır sevdam—sevdam kalacak, gün elbet doğacak.
Koynunda büyüttüğün gerçeklerin ve sevdamın yalanlığına olan inancın kalacak ellerinde, tedavülden kalktı pişmanlıklar, Azrail keşkelere itimat etmiyor olacak, güven dediğin şey sıratta taşımayacak seni. Sen, sevdam kadar ağır suç işlemeden ölmek nedir bilmeyeceksin. Tattığın ağı karanlık olacak, yarım bırakılan bir yanın, söyleyemediğin sözlerin olacak. Alacağın olacak gençliğinden, bana borcu olacak gencecik yüreğimin.
Güneş elbet doğacak.
Dünya durdukça, aşka, benim gibi bir uşşak elbet bulanacak.
“Her merhaba bir elveda ise
Her elveda bir merhabaya gebedir”
Yani ki; güneş doğacaksa bir vakit sonra batacak ve ardından tekrar doğacak. Güneş kalsa bile sana gün batacak. Revan düşecek aydınlıklara, suskunluklar devran sürecek.

Ağlama iki gözüm
Bu günler de geçecek
Bir şair an gelecek
Elveda diyecek hayata
İşte o gün sevdiceğim
Sana gün doğacak.
Gecene güneş doğacak
Bana mahkeme-i kübra yolları
Ruz-ı ceza vakti gelecek
Ağlama “kahverengi deniz gözlü(m) ”
Ben ölürken sana, hayat verilecek.!

-albatrosfatihkemal-
A. F. K.​
 

ErGeNeKoN_GFB

New member
Aşk (Bir Özlemdir Aşk)

bir özlemdir şimdi aşk
düşsel bir çağlayanın kıyısında
kaşları çatık, eli silahlı
yüreği sevgi dolu
zeybekleri dinlemek gibidir.

yalnızlığın alnına
öfke ile vurmaktır yumruğunu
engellenemez onca çileyi çekerek
sokakta ilk kez gördüğün bir kıza(erkeğe)
savrulup gitmesidir yüreğinin

belkide
kafkas dağlarının karında
üşümüşken, titriyorken
hafif bir çeçen türküsünde
Aybala'nın gözlerine od olup bitmektir.
gök ülkenin semasında
bir demir kazık olmaktır
Bozkurt olmaktır dağlarında.

bulutlar ağlarken şarkı söylemektir
sevgilinin balkonu önünde
yok olup gitmeye yüz tutmuş
bir mecnun hikayesidir
eskilerden dinlenen bir garip öykünüştür.

titremektir Artvin'in soğuğunda
Doğu Beyazıt'ta çay içmektir
biri kendi önünde, diğeri karşında
sevgilin olmasa bile
gırtlağını yakarak yudumlamaktır çayı

Fırat'ta boğulup gitmek gibi
düşsel güzelliğinde sevgilinin
boğulup gitmektir
Konya'da Mevlana ile 'gel' demektir
semah dönmektir

Fener'de dua eden hrıstiyan kızlarının
güzelliğini yaratanı düşünmektir
gözlerini derinden görebilmektir sevgilinin
konuşmadan söyleşebilmektir.

Adana'da pamuk toplamak
Rize'de çay harmanlamaktır
Edirne'de pirinç havuzlarında
çamura batmaktır sevişirken

bir nazlı gelindir uğruna kan gereken
bir nişandır, şandır
uğruna delirip, ölürken
ve
güneybatısında Anadolu'nun
yalnız başına otururken
bir şiir yazmaktır
aşk nedir, ne değildir diye

işte böyle bir şeydir aşk
kâh orda bir yerlerde
kâh ta içerimizde...!
[/CENTER]


Albatros Fatih Kemâl​
 

HTML

Üst