Uzaklarda, çok uzaklarlarda Mavi Düşler Ülkesi denilen bir ülke vardı. Bu ülkede güneş hiç batmaz, herkes sonsuza dek mutluluk içinde yaşar ve hiç kimse ölmezdi kendi isteği olmaksızın; çünkü zaman hükmetmezdi bu ülkeye. Ülkenin tek girişi dev gibi dağların arasındaki bir geçitteydi ve ölümle doluydu bu geçit. Üstelik Mavi Düşler Ülkesi`nin yerini kimse bilmez, kimse oraya gitmezdi. Geçidin sonundaki Zamanın Kapıları kapalıydı ve asla açılmayacaktı.
Mavi Düşler Ülkesi`nin bir de güzelliğiyle dillere destan bir prensesi vardı; Elenõr. Zamanın hüküm sürdüğü geçmişte ölen kraliçenin yerine geçmemişti güzel prenses. O yalnızdı ve ülkeyi prenses olarak idare etmeyi seviyordu.
...ve uzaklarda, çok daha uzaklarda, Mavi Düşler Ülkesi`nin haritalarında bile görünmeyen Karanlık Diyarlar vardı. Karanlık Diyarlar`ın tek hükümdarı gezgin prens Setphar idi. Karanlık Prens kaleminin keskinliğiyle ünlüydü Karanlık Diyarlar ve çevresinde. Kalemi öyle güçlüydü ki, istediği her şeye yazarak sahip olabilmişti o ana dek. Nice hükümdarlıklar sona ermiş, nice prensesler tükenmişti bu kalem ustasının uğrunda.
Günlerden bir gün, bir resim geçti Setphar`ın eline. Kızıl Limanlar`dan gelen yaşlı bir gezgin taşımıştı resmi ta Karanlık Diyarlar`a dek. "İşte" dedi gezgin, "budur dünyanın en erişilmez kızı. Elenõr derler, Mavi Düşler`in yüce prensesi. Düşlerinize girer resmi bir kez gördükten sonra, oysa resmin sahibinden başka kimse görememiş ve kimse ulaşamamıştır Elenõr`a". "Ver" dedi Karanlık Prens, "bir bakayım şu resme". Baktı ve kilitlendi gözleri Elenõr`un mavi gözlerine. Bakışlarını kaydıramıyordu Karanlık Prens, ve resimdeki bu bakışları mutlaka görmesi gerekiyordu. Gezgin prensin Mavi Düşler Ülkesi`ne doğru yola çıkma vakti gelmişti. Gözlerini ufka çevirdi, güneş batıyordu. Zaman hiç kimseyi beklemezdi, gitmeliydi artık. Kendisine asla ihanet etmemiş kalemini de aldı yanına, gitmet için hazırdı. Gezgin prens tüm dünyayı avucunun içi gibi bilirdi, kendini bir garip hissetti aniden. "Bir dakika" dedi yaşlı gezgine dönerek, "Mavi Düşler Ülkesi de neresi?"
Güldü Kızıl Limanlar`ın yaşlı gezgini, kahkalarla güldü; ve dedi di: "Evlat, kimse bilmez bu gizemli ülkenin yerini. Ama Tollons dağlarının arasındaki geçitlerden birinden gidildiği söylenir; ve duymuşsundur mutlaka, o geçitlerin her birinin ayrı ölümlerle dolu olduğu rivayet edilir". Yanıt vermedi Karanlık Prens. Elenõr denilen, henüz görmeden aşık olduğu bu kızı görmek için ölüme gideceğini söylemekten korkuyordu. Sadece arkasını döndü ve yürüdü...
Hadi gel yanıma
masal anlatacağım sana
yollarında güller olsun hem de en dikenlisinden güller,basanda dikenlerinin üstüne kanatmasın ayaklarını.
Güller olsun dikeninin seni acıtmadığı,kanatmadığı.
Ve sen koş gel yanıma
Masal anlatacağım sana
Yaşlı bir teyze gör sonra yolda ona yardım etmeden sakın gelme ama !
Sepeti olsun birde teyzenin ama zehirli elmalarla dolu olan değil !
Sepeti olsun içinde kıpkırmızı elma şekerleri olan birini değil hepsini versin sana
Daha da hızlı koş sonra, gel yanıma
Masal anlatacağım sana
Kırmızı başlıklı kızı görmeden gelme ama !
Bak gördün mü yaşlı kurtta var yanında.
Ne de güzel oyun oynuyorlar baksana !
Aman Allah ım yağmur mu yağıyor yoksa ?ama bir dakika bak bunu unutuyordum az daha . ıslanmıyorsun baksana ! saklanma ve inadına dur ortada. Üstüne düşen her damlada bir dileğin daha kabul olacak hadi bakalım şimdi başla. Bir dilek evet bir dilek daha ve şimdi bir dilek daha hadi hadi devam et durma
Koş bakalım bir daha gel yanıma
Masal anlatacağım sana
Kafanı kaldır bak şuraya gökkuşağına el salla lepliko değil mi o baksana ne kadar da mutlu altınlarının laneti kalkmış galiba
Haydi hala oyalanıyor musun durma ?!
Haydi koş bana
Masal anlatacağım sana
İşte geldin artık
hoş geldin
Hadi bir masal anlat bana
Anlatta uyusun bu küçük kız sonsuzluğa
Uyumak için duyduklarındı şimdiye kadar olanlar ama bu başka.
Seni uyutmak için değil uyandırmak için bu masal anlasana
Hadi hadi ama mızmızlanma
Tut elimi sıkıca,
Bırakma sakın ha,
Tamam ama asma yüzünü birdaha
Kaldır başını baksana karşına.
Kaf dağı işte o ! imkansız deme boşuna gideceğiz oraya başaramayız deme sakın ha başaracağız mutlaka baksana şu toprağa nilüfer çiçeğini bile yetiştirdik kara da onu mu başaramayacağız söylesene bana ! mavi ye boyanmış her taraf ,kırmızıya çalıyor kaf dağı bizi çağırıyor adeta !
Haydi haydi tut elimi gamzelerini yerleştir yanağına,
Denizler var geçemeyiz deme bir daha,
Unuttun mu denizimiz yol verir bize,
Yardım eder o saf yüreğiyle
Durma koşalım kaf dağına,yarınlara,
Mutluluğun bizi bulacağı,masallarda hep iyiliklerin olduğu kötülük nedir bilinmeyen diyarlara,
Haydi hala duruyor musun ?
Durma ama tut elimi ve koş benimle
Masal anlatacağım söz sana
Ve başlangıcında bile yokluk olmayan bir varmışşş hep varmışşş olan
Manalı manasız ama en çok da mavi düşler kurabilirsiniz. .... Hamurlu elleriyle soluk soluğa çıkagelir bir ay yüzlü, merhamet ülkesinin Prensesi ...
Mavi Düşler Ülkesi`nin bir de güzelliğiyle dillere destan bir prensesi vardı; Elenõr. Zamanın hüküm sürdüğü geçmişte ölen kraliçenin yerine geçmemişti güzel prenses. O yalnızdı ve ülkeyi prenses olarak idare etmeyi seviyordu.
...ve uzaklarda, çok daha uzaklarda, Mavi Düşler Ülkesi`nin haritalarında bile görünmeyen Karanlık Diyarlar vardı. Karanlık Diyarlar`ın tek hükümdarı gezgin prens Setphar idi. Karanlık Prens kaleminin keskinliğiyle ünlüydü Karanlık Diyarlar ve çevresinde. Kalemi öyle güçlüydü ki, istediği her şeye yazarak sahip olabilmişti o ana dek. Nice hükümdarlıklar sona ermiş, nice prensesler tükenmişti bu kalem ustasının uğrunda.
Günlerden bir gün, bir resim geçti Setphar`ın eline. Kızıl Limanlar`dan gelen yaşlı bir gezgin taşımıştı resmi ta Karanlık Diyarlar`a dek. "İşte" dedi gezgin, "budur dünyanın en erişilmez kızı. Elenõr derler, Mavi Düşler`in yüce prensesi. Düşlerinize girer resmi bir kez gördükten sonra, oysa resmin sahibinden başka kimse görememiş ve kimse ulaşamamıştır Elenõr`a". "Ver" dedi Karanlık Prens, "bir bakayım şu resme". Baktı ve kilitlendi gözleri Elenõr`un mavi gözlerine. Bakışlarını kaydıramıyordu Karanlık Prens, ve resimdeki bu bakışları mutlaka görmesi gerekiyordu. Gezgin prensin Mavi Düşler Ülkesi`ne doğru yola çıkma vakti gelmişti. Gözlerini ufka çevirdi, güneş batıyordu. Zaman hiç kimseyi beklemezdi, gitmeliydi artık. Kendisine asla ihanet etmemiş kalemini de aldı yanına, gitmet için hazırdı. Gezgin prens tüm dünyayı avucunun içi gibi bilirdi, kendini bir garip hissetti aniden. "Bir dakika" dedi yaşlı gezgine dönerek, "Mavi Düşler Ülkesi de neresi?"
Güldü Kızıl Limanlar`ın yaşlı gezgini, kahkalarla güldü; ve dedi di: "Evlat, kimse bilmez bu gizemli ülkenin yerini. Ama Tollons dağlarının arasındaki geçitlerden birinden gidildiği söylenir; ve duymuşsundur mutlaka, o geçitlerin her birinin ayrı ölümlerle dolu olduğu rivayet edilir". Yanıt vermedi Karanlık Prens. Elenõr denilen, henüz görmeden aşık olduğu bu kızı görmek için ölüme gideceğini söylemekten korkuyordu. Sadece arkasını döndü ve yürüdü...
Hadi gel yanıma
masal anlatacağım sana
yollarında güller olsun hem de en dikenlisinden güller,basanda dikenlerinin üstüne kanatmasın ayaklarını.
Güller olsun dikeninin seni acıtmadığı,kanatmadığı.
Ve sen koş gel yanıma
Masal anlatacağım sana
Yaşlı bir teyze gör sonra yolda ona yardım etmeden sakın gelme ama !
Sepeti olsun birde teyzenin ama zehirli elmalarla dolu olan değil !
Sepeti olsun içinde kıpkırmızı elma şekerleri olan birini değil hepsini versin sana
Daha da hızlı koş sonra, gel yanıma
Masal anlatacağım sana
Kırmızı başlıklı kızı görmeden gelme ama !
Bak gördün mü yaşlı kurtta var yanında.
Ne de güzel oyun oynuyorlar baksana !
Aman Allah ım yağmur mu yağıyor yoksa ?ama bir dakika bak bunu unutuyordum az daha . ıslanmıyorsun baksana ! saklanma ve inadına dur ortada. Üstüne düşen her damlada bir dileğin daha kabul olacak hadi bakalım şimdi başla. Bir dilek evet bir dilek daha ve şimdi bir dilek daha hadi hadi devam et durma
Koş bakalım bir daha gel yanıma
Masal anlatacağım sana
Kafanı kaldır bak şuraya gökkuşağına el salla lepliko değil mi o baksana ne kadar da mutlu altınlarının laneti kalkmış galiba
Haydi hala oyalanıyor musun durma ?!
Haydi koş bana
Masal anlatacağım sana
İşte geldin artık
hoş geldin
Hadi bir masal anlat bana
Anlatta uyusun bu küçük kız sonsuzluğa
Uyumak için duyduklarındı şimdiye kadar olanlar ama bu başka.
Seni uyutmak için değil uyandırmak için bu masal anlasana
Hadi hadi ama mızmızlanma
Tut elimi sıkıca,
Bırakma sakın ha,
Tamam ama asma yüzünü birdaha
Kaldır başını baksana karşına.
Kaf dağı işte o ! imkansız deme boşuna gideceğiz oraya başaramayız deme sakın ha başaracağız mutlaka baksana şu toprağa nilüfer çiçeğini bile yetiştirdik kara da onu mu başaramayacağız söylesene bana ! mavi ye boyanmış her taraf ,kırmızıya çalıyor kaf dağı bizi çağırıyor adeta !
Haydi haydi tut elimi gamzelerini yerleştir yanağına,
Denizler var geçemeyiz deme bir daha,
Unuttun mu denizimiz yol verir bize,
Yardım eder o saf yüreğiyle
Durma koşalım kaf dağına,yarınlara,
Mutluluğun bizi bulacağı,masallarda hep iyiliklerin olduğu kötülük nedir bilinmeyen diyarlara,
Haydi hala duruyor musun ?
Durma ama tut elimi ve koş benimle
Masal anlatacağım söz sana
Ve başlangıcında bile yokluk olmayan bir varmışşş hep varmışşş olan
Manalı manasız ama en çok da mavi düşler kurabilirsiniz. .... Hamurlu elleriyle soluk soluğa çıkagelir bir ay yüzlü, merhamet ülkesinin Prensesi ...