
Rus kurşunlarında can vermek yerine, derin maviliklerde son bulmayı tercih edenlerin öyküsü
2. Dünya Savaşında Hitler ve Stalin
İnsanoğlunun savaşları çocukların kavgalarına benzer hepsi anlamsız ve saçmadır Karanlığı yırtıp çıkmaya çalışan güneşin sıcak ışınlarıyla parlayan kanlı topraklar, ölenler, öldürenler kim için ne yaptığını ne için silahlandıklarını bilmeyen genç fidanlar yüreklerini korku kaplayan kadınlar her şeyin bir oyundan ibaret olduğunu sanan çocuklar
Silah gürültülerinin yasaların sessini boğduğu 2.Dünya Savaşının son yılları Alman diktatör A.Hitler ve Marksist Rus devrimci J.Stalin arasındaki kanlı savaşta önderliğin Nazilerin omuzlarında olduğu dönemler Doğu cephesinden kaçmaya başlayan Ruslar ve Kırım topraklarına kadar ilerlemiş acımasız Hitler ordusu Kurdu kurtarıp koyunları öldürmeyi yeğleyen Stalinin yenilmez Kızıl Ordusunun önüne siper ettiği Kırım Türkleri
Savaş süresince maddi ve manevi açıdan yaşanan sıkıntıdan dolayı objektifliğin ilan etmiş Tarafsız Türkiyenin taraflı devlet adamları, yazarları ve politikacıları Almanya yanında savaşa girilebileceği düşüncesini yayma çalışmaları sürecinde Kırım Türklerine bunu ikna ettirme politikası uyguladı. Kırım halkına Stalinin zalimliğinden kurtulma ve kuzey Kafkasyanın yeniden özgürlüğüne kavuşacağı düşünceleri bir bir aşılandı.
Jeopolitik önemden ve Ankaranın yüreklendirmesinden dolayı Nazi ordusuna ajanlık ve kılavuzluk yaptırılmak üzere bir askeri birlik kuruldu ve Mavi Alay ismi verildi Alay bir süre Almanlarla aynı cephede savaşsa da ne var ki 1944 yılında ibre tersine döndü ve Naziler, Rus ordularından kaçmaya başladılar Artık ne Kırım ne Kafkasya özgür olabilir ne de acımasız Stalin, Kırım Türklerine bu topraklarda yaşama şansı tanırdı
Göç
Artık Kırım Türklerinin tek çareleri Alman orduları ile Avrupa topraklarına göç etmekti. İlk önce İtalya çevresindeki dağlık alanlara gelen Kırım Türkleri burada kendilerine bir hayat kurabileceklerini düşündüler. Çünkü bulundukları coğrafya onlara ana vatanları Kuzey Kafkasyayı hatırlatıyordu. Fakat Rusların tarihleri boyunca yürüttükleri sıcak denizlere inme politikası nihayet amacına ulaşmış ve Kızıl Ordu bulunduğu sıcak denizlerden kuzeye yol alarak İtalya Harekâtını başlatmış oldu.
Bu harekât sebebiyle Kırım Türkleri, Alman ordusunun hâkim ve daha güçlü olduğu Avusturya/Ober Drauburg bölgesine Drau nehri kıyısına yerleştirildiler. Çok zor şartlar altında derme çatma barakalarda yaşamaya çalışan Kırım Türklerinin sayısı bu dönemler içerisinde 7.000 civarındaydı. Türkiyenin onları işkenceli sürgünden kurtaracağı umudu, bu uyanık adamların rüyası haline gelmeye başladı.
Bölgede kurtulmayı bekleyen Türkler savaşın bitimiyle Avusturyada egemen olan İngilizlerin kontrolü altına girdiler. Bu bile Kırım Türklerinin, Rus eline düşmektense bir kurtuluş müjdesiydi. Başta çok iyi davranan İngiliz askerleri ile Türkiyedeki akrabalarının yanlarına gidebilecekleri düşüncesi günden güne artmaktaydı. Hatta bazı İngiliz askerlerinin imtiyazları ile Türkiyedeki akrabalarına mektup yollayanlar dahi olmuştur.
Savaş bitmiş ve savaşın galip devletleri arasında Yalta Antlaşması sonucu Avrupaya kaçan mültecilerin iadesi kararı alınmıştır. Londra kulislerindeki görüşmelerde Ruslarla uzlaşmazlığa düşmektense İngilizler, Drauburg da yaşayan 7.000 mülteciyi Ruslara feda etmeyi tercih ettiler İngiltere ve Rusya arasındaki barış 7.000 mültecinin canı ile ödenmiş oldu
Maviliklere Doğru
Ruslara iade kararı 1945 yılının 28 Mayısında Mülteci kampına ulaştığında ölümlerinin şah damarları kadar yakın olduğunu anlayan Kırım Türkleri o gece sabaha kadar başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere yaklaşık 3.000 kişi Drau nehrine atlayıp intihar etti. Sağ kalanlar Ruslar tarafından vagonlara bindirilip yola çıkarıldı. Fakat savaş sebebiyle kuzey doğu Avrupadaki tren yollarının hepsi hasar görmüştü.
Rus topraklarına ulaşabilmenin tek çaresi Türkiye üzerinden gidebilmekti. Ankara ile yapılan görüşmeler sonucu izin çıktı ve tren Türkiye sınırlarına doğru yol almaya başladı. Sadece kömür ve su ihtiyacını karşılamak için durulan yolculukta havalandırma camlarının açılması ile Edirnede olduklarını anlayan Kırım Türkleri sonunda istediklerinin olduğunu ve Türkiyenin onları sahipsiz bırakmadığı düşüncesi ile büyük bir sevinç yaşadılar.
Bu öyle bir sevinçti ki hayvan taşımacılığında kullanılan vagonlarda istiflenmiş halde olduklarını, tüm ihtiyaçlarını vagonlar içinde karşılamalarını, ölenlerin cesetlerinin kokmaya başlamasını, havalandırmaların sadece trenin kömür alımı için duruşlarında açıldığını bile önemsemediler. çünkü kısa bir süre sonra Türk toprakları içerisinde özgürlüklerine kavuşacaklardı. Lakin tren doğu Anadoluya ilerledikçe önce şüpheye kapıldılar ve saatler içerisinde şüphe yerini paniğe bıraktı. Her vagon içerisinde başladılar. Vicdanları ve görevleri arasında kalan muhafız askerler isyan noktasına kadar geldi. Nihayet kırılan vagon kapaklarından yaklaşık 2.000 esir Serder Abad Kızıl Çakçak barajına atlamaya başladılar.
Kırım Türkleri bir kez daha ruhu öldürmenin bedeni öldürmekten daha zor olduğunu Ruslara kanıtlamış oldular Türkiye sınırından çıkıldığında Rus infaz birliklerine teslim edilen esir sayısı 2.000i buluyordu. Daha Türk askerleri bölgeden ayrılmadan esirlerin hepsi kurşuna dizildi. Son esir öldürülene kadar Silah sesleri bir saniye bile durmadı. katlin bittiğinde Türk heyeti Ankaraya döndü Muhafız olarak görevlendirilen bir Türk askeri vardı. Kırım Türkleri artık Rus kurşunlarında ölmektense bir Türk askeri tarafından öldürülmek için muhafız askerlere yalvarmaya
Bugün
Rus askerlerinin eline geçmektense Drau nehrinde can vermeyi tercih eden Kırım Türkleri için Avusturyalılar İrschen Köyü otoban yanında küçük bir anıt diktiler. Şahit oldukları katliamda ölenleri yılın her Mayıs ayında törenlerle anmaktadırlar. Oysa Türkiye değil bir anıt dikmeyi duruma hiçbir tepki bile vermedi. Tutanaklar kapandı. O günden bugüne kadar Mavi Alay olayı ile ilgili hiçbir kaynak yayınlanmadı. Tüm belgelerin üzeri kapanıp devletin derin arşivleri arasında unutulmaya yüz tuttu.
Oysaki Kırım Türkleri alayın kurmasını ve savaşın stratejisinde rol oynamalarını Ankaranın verdiği cesaret ile yapmışlardı. Türkiye bu olaydaki tutumu ile asıl zalimlerin sessiz kalanlar olduğu etiketine sahip oldu.
2. Dünya Savaşında Hitler ve Stalin
İnsanoğlunun savaşları çocukların kavgalarına benzer hepsi anlamsız ve saçmadır Karanlığı yırtıp çıkmaya çalışan güneşin sıcak ışınlarıyla parlayan kanlı topraklar, ölenler, öldürenler kim için ne yaptığını ne için silahlandıklarını bilmeyen genç fidanlar yüreklerini korku kaplayan kadınlar her şeyin bir oyundan ibaret olduğunu sanan çocuklar
Silah gürültülerinin yasaların sessini boğduğu 2.Dünya Savaşının son yılları Alman diktatör A.Hitler ve Marksist Rus devrimci J.Stalin arasındaki kanlı savaşta önderliğin Nazilerin omuzlarında olduğu dönemler Doğu cephesinden kaçmaya başlayan Ruslar ve Kırım topraklarına kadar ilerlemiş acımasız Hitler ordusu Kurdu kurtarıp koyunları öldürmeyi yeğleyen Stalinin yenilmez Kızıl Ordusunun önüne siper ettiği Kırım Türkleri
Savaş süresince maddi ve manevi açıdan yaşanan sıkıntıdan dolayı objektifliğin ilan etmiş Tarafsız Türkiyenin taraflı devlet adamları, yazarları ve politikacıları Almanya yanında savaşa girilebileceği düşüncesini yayma çalışmaları sürecinde Kırım Türklerine bunu ikna ettirme politikası uyguladı. Kırım halkına Stalinin zalimliğinden kurtulma ve kuzey Kafkasyanın yeniden özgürlüğüne kavuşacağı düşünceleri bir bir aşılandı.
Jeopolitik önemden ve Ankaranın yüreklendirmesinden dolayı Nazi ordusuna ajanlık ve kılavuzluk yaptırılmak üzere bir askeri birlik kuruldu ve Mavi Alay ismi verildi Alay bir süre Almanlarla aynı cephede savaşsa da ne var ki 1944 yılında ibre tersine döndü ve Naziler, Rus ordularından kaçmaya başladılar Artık ne Kırım ne Kafkasya özgür olabilir ne de acımasız Stalin, Kırım Türklerine bu topraklarda yaşama şansı tanırdı
Göç
Artık Kırım Türklerinin tek çareleri Alman orduları ile Avrupa topraklarına göç etmekti. İlk önce İtalya çevresindeki dağlık alanlara gelen Kırım Türkleri burada kendilerine bir hayat kurabileceklerini düşündüler. Çünkü bulundukları coğrafya onlara ana vatanları Kuzey Kafkasyayı hatırlatıyordu. Fakat Rusların tarihleri boyunca yürüttükleri sıcak denizlere inme politikası nihayet amacına ulaşmış ve Kızıl Ordu bulunduğu sıcak denizlerden kuzeye yol alarak İtalya Harekâtını başlatmış oldu.
Bu harekât sebebiyle Kırım Türkleri, Alman ordusunun hâkim ve daha güçlü olduğu Avusturya/Ober Drauburg bölgesine Drau nehri kıyısına yerleştirildiler. Çok zor şartlar altında derme çatma barakalarda yaşamaya çalışan Kırım Türklerinin sayısı bu dönemler içerisinde 7.000 civarındaydı. Türkiyenin onları işkenceli sürgünden kurtaracağı umudu, bu uyanık adamların rüyası haline gelmeye başladı.
Bölgede kurtulmayı bekleyen Türkler savaşın bitimiyle Avusturyada egemen olan İngilizlerin kontrolü altına girdiler. Bu bile Kırım Türklerinin, Rus eline düşmektense bir kurtuluş müjdesiydi. Başta çok iyi davranan İngiliz askerleri ile Türkiyedeki akrabalarının yanlarına gidebilecekleri düşüncesi günden güne artmaktaydı. Hatta bazı İngiliz askerlerinin imtiyazları ile Türkiyedeki akrabalarına mektup yollayanlar dahi olmuştur.
Savaş bitmiş ve savaşın galip devletleri arasında Yalta Antlaşması sonucu Avrupaya kaçan mültecilerin iadesi kararı alınmıştır. Londra kulislerindeki görüşmelerde Ruslarla uzlaşmazlığa düşmektense İngilizler, Drauburg da yaşayan 7.000 mülteciyi Ruslara feda etmeyi tercih ettiler İngiltere ve Rusya arasındaki barış 7.000 mültecinin canı ile ödenmiş oldu
Maviliklere Doğru
Ruslara iade kararı 1945 yılının 28 Mayısında Mülteci kampına ulaştığında ölümlerinin şah damarları kadar yakın olduğunu anlayan Kırım Türkleri o gece sabaha kadar başta kadınlar ve çocuklar olmak üzere yaklaşık 3.000 kişi Drau nehrine atlayıp intihar etti. Sağ kalanlar Ruslar tarafından vagonlara bindirilip yola çıkarıldı. Fakat savaş sebebiyle kuzey doğu Avrupadaki tren yollarının hepsi hasar görmüştü.
Rus topraklarına ulaşabilmenin tek çaresi Türkiye üzerinden gidebilmekti. Ankara ile yapılan görüşmeler sonucu izin çıktı ve tren Türkiye sınırlarına doğru yol almaya başladı. Sadece kömür ve su ihtiyacını karşılamak için durulan yolculukta havalandırma camlarının açılması ile Edirnede olduklarını anlayan Kırım Türkleri sonunda istediklerinin olduğunu ve Türkiyenin onları sahipsiz bırakmadığı düşüncesi ile büyük bir sevinç yaşadılar.
Bu öyle bir sevinçti ki hayvan taşımacılığında kullanılan vagonlarda istiflenmiş halde olduklarını, tüm ihtiyaçlarını vagonlar içinde karşılamalarını, ölenlerin cesetlerinin kokmaya başlamasını, havalandırmaların sadece trenin kömür alımı için duruşlarında açıldığını bile önemsemediler. çünkü kısa bir süre sonra Türk toprakları içerisinde özgürlüklerine kavuşacaklardı. Lakin tren doğu Anadoluya ilerledikçe önce şüpheye kapıldılar ve saatler içerisinde şüphe yerini paniğe bıraktı. Her vagon içerisinde başladılar. Vicdanları ve görevleri arasında kalan muhafız askerler isyan noktasına kadar geldi. Nihayet kırılan vagon kapaklarından yaklaşık 2.000 esir Serder Abad Kızıl Çakçak barajına atlamaya başladılar.
Kırım Türkleri bir kez daha ruhu öldürmenin bedeni öldürmekten daha zor olduğunu Ruslara kanıtlamış oldular Türkiye sınırından çıkıldığında Rus infaz birliklerine teslim edilen esir sayısı 2.000i buluyordu. Daha Türk askerleri bölgeden ayrılmadan esirlerin hepsi kurşuna dizildi. Son esir öldürülene kadar Silah sesleri bir saniye bile durmadı. katlin bittiğinde Türk heyeti Ankaraya döndü Muhafız olarak görevlendirilen bir Türk askeri vardı. Kırım Türkleri artık Rus kurşunlarında ölmektense bir Türk askeri tarafından öldürülmek için muhafız askerlere yalvarmaya
Bugün
Rus askerlerinin eline geçmektense Drau nehrinde can vermeyi tercih eden Kırım Türkleri için Avusturyalılar İrschen Köyü otoban yanında küçük bir anıt diktiler. Şahit oldukları katliamda ölenleri yılın her Mayıs ayında törenlerle anmaktadırlar. Oysa Türkiye değil bir anıt dikmeyi duruma hiçbir tepki bile vermedi. Tutanaklar kapandı. O günden bugüne kadar Mavi Alay olayı ile ilgili hiçbir kaynak yayınlanmadı. Tüm belgelerin üzeri kapanıp devletin derin arşivleri arasında unutulmaya yüz tuttu.
Oysaki Kırım Türkleri alayın kurmasını ve savaşın stratejisinde rol oynamalarını Ankaranın verdiği cesaret ile yapmışlardı. Türkiye bu olaydaki tutumu ile asıl zalimlerin sessiz kalanlar olduğu etiketine sahip oldu.