Marx haklı

dev-lis233

New member
‘Yeni mi Anladınız?’

ABD’de finans sektöründe patlak veren ve giderek ‘reel sektör’e doğru yayılmaya başlayan krizden sonra, liberalinden, ‘solcu’suna kadar çeşitli kesimlerden “Marx haklı mı?” sesleri yükseldi. Dünyanın önemli gazeteleri, devlet adamları, iktisatçılar; serbest piyasa ekonomisinin, ‘bırakınız yapsınlar’ anlayışının sorgulanması gerektiğini söylemeye başladılar…

İnsanlar çoğu zaman bildikleri, anladıkları olayları gözleriyle görmeden ya da yaşamlarında sonuçlarını hissetmeden onlara inanmak istemezler. Krizden sonra yükselen seslerin bir kısmı için, en azından ‘süzme liberal’ler, gölgesinden korkanlar, kafası karışık olanlar ve son barutunu da epey zaman önce yitirmiş ‘eski solcular’ için yukarıdaki cümle geçerlidir ve “Marx haklı mı?” sorusu için onlara verilecek yanıt bellidir: “Herhalde, yeni mi anladınız?”

Zaten kapitalizmin krizinden önce de yalnızca Marksist, sosyalist yayınlarda değil; burjuva yayın alanında da Marx fazlasıyla anılır olmuştu. Kapitalizminin anavatanında patlak veren bir krizden sonra, “kapitalizmin baş düşmanı” Marx’ın ve Marksistlerin anılması, oldukça doğal ve bir yönüyle de magazinseldir.

Marx’ın haklı olup olmadığına dair tartışma yıllar öncesinden tamamlanmış bir tartışmadır. Evet, Marx haklıdır ve haklı olduğu kadar, tarihsel gerçeklikleri teorik olarak ispatlamıştır. İşin pratik olana dair kısmı da Ekim Devrimi ve sosyalizm pratiğinde ispatlanmıştır; nihai zaferin tam olarak kanıtlanması bugün için sınıflar mücadelesinin bir konusudur; anlamak istemeyenler de bunu tarihsel gerçeklik içinde görmüşler, görüyorlar ve görmeye devam edeceklerdir.

Krize dair çeşitli etkili ve yetkili çevrelerden çeşitli görüşler gelmiştir. Kimisi ‘yüzyılın krizi’ demiştir, kimisi ‘Tanrı’nın insanları cezalandırması’. Evet, kapitalizm krizdedir ve çeşitli periyotlarla nükseden krizlerinden biraz daha derin ve etkili olacağına ve bir dünya krizine evirileceğine dair önemli işaretleri barındırmaktadır.

Cereyan eden kriz tespitleri ve tartışmaları çoğu zaman olduğu gibi, yine “ayakları üstüne dikilmeye” muhtaçtır.

Kapitalizmin, tarihsel olarak ilerici bütün rollerini tamamlamış bir sistem olduğu uzun bir süredir bir gerçeklik halindedir. Kapitalizmin işleyiş mantığı, temel çelişkileri nesnel olarak krizleri çağırır. Artık “bir ayağı çukurda” yaşlı için krizler ne kadar tehlikeli ise kapitalizm için de krizler o kadar tehlikelidir. Ancak nasıl ki, yaşlılar için kriz dışında hemen her şey tehlikeli ise, kapitalizmin kâr oranlarını artırma çabasının kendisi bile artık bu aşamasında kendi mezarını hazırlamaktadır.

Kapitalizm İşleyişi
Emperyalist kapitalizmin oldukça karmaşık gibi görünen işleyişinde vazgeçemeyeceği oldukça basit mekanizmalar vardır:

1. Kapitalizm, artı değer sömürüsü üzerine kuruludur. Bu sömürüyü artırmak için ya işçilerin emekçilerin ücretlerinden kesilir ya da işgünü süresi arttırılır.
2. Tekelci kapitalizm sadece artı-değere el konulması demek değildir, bununla yetinmez. Tekelin sağladığı olanaklarla kapitalistler, halkın geri kalanının da tüm emek ürünü ve zenginliklerine el koymaya yönelirler. Bunun için insanlığın bütün kazanımları, birikimleri talan edilir. Sosyal güvenlik hakları, parasız sağlık ve eğitim hakları, kıdem tazminatları; yeraltı ve yer üstü zenginlik kaynakları, madenler, ormanlar vd. ne varsa…
3. Tekeller arası rekabet, yeni yağma alanlarını zorunlu kılar ve bunun için emperyalist işgal ve savaşlar kaçınılmazdır.

Böyle işleyen bir mekanizmayı ayakta tutmanın elbette ideolojik, kültürel, “zor”a dayalı çeşitli yöntemleri vardır. ‘Tarihin sonunun gelmesi’, ‘yeni dünya düzeni’ gibi bugün, “çöktü” diye tartışılan; ama aslında ‘takke düştü kel göründü’den başka bir şey olmayan, ’90’larda tek kutuplu dünyanın ‘ideolojik balonları’ bu yöntemlerin arasındadır.

Kapitalizmin ideologları şimdi kapitalizmin paçasını nasıl kurtaracaklarının hesaplarını yapmaktadırlar. Piyasaya devlet müdahalesi, Keynesçilik, ‘yeni yapısalcılık’ gibi tartışmalar, yaşlı adamın hayatta kalma reçetelerinden bazılarıdır. Bu tartışmalara elbette müdahale etmek ve onların sonuçlarına karşı yeni mücadele yöntem ve araçları geliştirmek gerekir; ancak yapılması gereken daha öncelikli şeyler vardır.

Tartışılması ve Yapılması Gereken Asıl Şey
Hayatımızda sonuçlarını zaten her gün yaşadığımız sorunların boyutu -açlık, işsizlik, düşük ücret, kazanılmış en temel haklarımıza saldırı gibi- kriz dönemlerinde artar. Kapitalizm krizin faturasını başta işçi sınıfı olmak üzere, ezilen halklara, gençlere, kadınlara yıkmak ister. Emperyalist işgal ve savaşların çıkma olasılığı böyle dönemlerde artar. Kapitalizm her türlü “gerici gücü” imdada çağırır. İnsanlık tarihinin en ilkel, en geri duyguları üzerinden kitlelerin sisteme olan kini, saptırılmak istenir.

Yani ortada yepyeni bir durum yoktur. Kuşkusuz bu, yeni emperyalist işgal ve/veya savaşların olmayacağı, kapitalizmin biçimsel olarak bazı değişiklere gitmeyeceği anlamına gelmez. Ancak, bir yönüyle “dikkat kaydırmak” için açılan tartışmaların büyük bir kısmı da aldatıcıdır.

Ne Yapmalı?
Kapitalizmin ezeli düşmanlarından birinin, eskimeyecek bir sorusu olan “Ne Yapmalı?” bugün belki de hiç olmadığı kadar odaklanılması gereken asıl meseledir. Kriz dönemleri, aynı zamanda, ‘cilanın da kazındığı’, gerçeklerin dolayımlarından sıyrılarak daha net ortaya çıktığı dönemlerdir de.

Kapağa taşıdığımız kendinden emin fotoğrafında Marx düşmanlara “Yeni mi anladınız?” derken, bizlere de “Hızlanmalısınız çocuklar!” demektedir.

Evet! Altınova’da gençleri birbiriyle dövüştüren, yıllardır Türk ve Kürt gençlerini birbirine öldürten, kendi geleceği olan gençleri doyuramayan, eğitemeyen, kültürel ve sosyal açıdan geliştiremeyen bu sistemin Türkiye ayağını çöplüğe yollamak için hızlanmalıyız!
 

HTML

Üst