ofoking
New member
MAHŞER ALANINDAKİ TERLEME
Şimdi de bütün mahlûkatın bir araya toplanıp oluşturdukları izdihamı düşün. Yedi kat yeryüzündeki ve gökyüzündeki gelmiş geçmiş bütün varlıkların; melek, cin, insan, şeytan, vahşi hayvan hulâsa ne varsa hepsinin bir araya geldiklerini, güneşin onların tam tepesine inmesiyle sıcaklığın normalin iki katına çıktığını ve hatta iki yay mesafesi kadar başlarına yaklaştırdığını, yeryüzünde Allah'ın arşının gölgesinden başka hiçbir gölgenin kalmadığını ve o gölgede de ancak Allah'a yakın olmuş sâlih kimselerin gölgelendiği günü tefekkür et.
Kimileri orada arşın gölgesinde gölgelenirken kimi de güneşin kavurucu sıcaklığı altında kavrulmaktadır. Sonra insanlar izdihamdan ötürü birbirini itip kakmaya başlarlar. Öyle ki herkesin ayağı birbirine dolanır. Bir de buna kulun rabbinin huzuruna çıkacağının utancı eklenince, duyduğu haya ve ıstırap daha da artar.
İşte bir yandan güneşin harareti, bir yandan insanların birbirlerinin enselerine verdiği nefeslerin bunaltıcı hali ve bir yandan da kalplerin Allah'a karşı duyduğu haya ve korku bir araya gelince her bir saçın dibinden terler sızmaya, durdukları yere, mahşer meydanına akmaya başlar.
Herkes Allah indindeki derecesine göre terler. Kimi dizlerine, kimi boynuna, kimi kulak memelerine kadar terler, kimi de ter içinde kaybolacak duruma gelir.
İbn Ömer'in (r.a) rivayet ettiği bir hadiste Resülullah (s.a.v) şöyle buyurmuş:
"(Kıyamet günü) insanlar âlemlerin rabbinin huzuruna getirileceği vakit kiminin teri kulağının yarısına kadar varır.
"(Buhârî, Rikâk, 47; Müslim, Cennet, 60; Tirmizî, Sıfatü'l-Kıyâme, 2; ibn Mâce, Zühd, 33; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/13. Nesâî, es-Sünenü'l-Kübrâ, nr. 7684.)
Ebû Hüreyre'nin rivayet ettiği bir hadiste ise Allah Resulü (s.a.v) şöyle buyurur:
"Kıyamet günü insanlar öyle terler ki, akan terleri yetmiş kulaç yerin altına sızar. Terleri onların ağızlarına ve kulaklarına kadar dayanır."(Buhârî, Rikâk, 47; Müslim, Cennet, 61; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/418.)
Resûl-i Ekrem (s.a.v) bir başka hadislerinde şöyle buyurmuştur:
"Kıyamet (mahşer) günü insanlar (haklarında ne hüküm verilecek diye) gözlerini semaya diker ve beklerler. Sıkıntı ve kederlerinden terleri ağızlarına kadar varır."(İbn Hacer, el-Metâlibü'l-Âliye, nr.4611; Süyûtî, ed-Dürrü'l-Mensûr, 8/442; Zebîdî, İthaf, 14/446.)
Ukbe b. Âmir (r.a), Resûlullah'tan (s.a.v) şöyle rivayet etmiştir:
"Kıyamet günü güneş yeryüzüne yaklaşır ve insanlar terlemeye başlar. Kiminin teri topuklarına, kimininki baldırlarının yarısına, kimisininki dizlerine, kimininki uyluklarına ve kimilerinin teri ise ağzına kadar varır (Resülullah bunu anlatırken elini ağzına götürerek terin seviyesini gösterdi). Kimi de vardır ki, onun teri boyunu dahi aşar (Resülullah bunu anlatırken de elini başının üstüne koymuştur)."(Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 4/157; Taberânî, el-Mu'cemül-Kebîr, 17/884; ibn Hib-bân, es-Sahîh, nr. 7329; Hâkim, el-Müstedrek, 4/571.)
Ey miskin! O mahşer halkının nasıl terlediklerini, kalplerinin ne denli sıkıntı ve üzüntü içinde olduğunu bir düşün! Nitekim aralarında, hiçbir azap ve hesap görmemişken, "Ey
Rabbim, cehenneme gidecek olsam dahi beni bu sıkıntıdan ve bekleyişten kurtar" diye yalvaranlar olacaktır. Bil ki sen de o mahşer ehlinden birisin ve terinin nere kadar çıkacağını bilmiyorsun.
Hac, cihad, oruç, namaz, bir müslüman kardeşinin ihtiyacını gidermek, iyiliği emredip kötülüklerden sakındır-makta nice zorluklara katlanmak gibi Allah rızâsının dışında akıtılan her bir damla ter, o mahşer meydanında haya ve korkuyla birlikte yeniden akacak, beraberinde sıkıntı ve üzüntüler de devam edecektir.
Şayet insanoğlu şu cehalet ve kibir hastalığından bir kurtulabilse, Allah'a itaat yolundaki meşakkatlere katlanmanın, kıyamette hesabı beklemekten daha kısa ve orada terlemekten daha kolay olduğunu kavrayabilecektir.
Gerçekten mahşer, müddeti ve şiddetiyle pek uzun ve pek çetindir.
Şimdi de bütün mahlûkatın bir araya toplanıp oluşturdukları izdihamı düşün. Yedi kat yeryüzündeki ve gökyüzündeki gelmiş geçmiş bütün varlıkların; melek, cin, insan, şeytan, vahşi hayvan hulâsa ne varsa hepsinin bir araya geldiklerini, güneşin onların tam tepesine inmesiyle sıcaklığın normalin iki katına çıktığını ve hatta iki yay mesafesi kadar başlarına yaklaştırdığını, yeryüzünde Allah'ın arşının gölgesinden başka hiçbir gölgenin kalmadığını ve o gölgede de ancak Allah'a yakın olmuş sâlih kimselerin gölgelendiği günü tefekkür et.
Kimileri orada arşın gölgesinde gölgelenirken kimi de güneşin kavurucu sıcaklığı altında kavrulmaktadır. Sonra insanlar izdihamdan ötürü birbirini itip kakmaya başlarlar. Öyle ki herkesin ayağı birbirine dolanır. Bir de buna kulun rabbinin huzuruna çıkacağının utancı eklenince, duyduğu haya ve ıstırap daha da artar.
İşte bir yandan güneşin harareti, bir yandan insanların birbirlerinin enselerine verdiği nefeslerin bunaltıcı hali ve bir yandan da kalplerin Allah'a karşı duyduğu haya ve korku bir araya gelince her bir saçın dibinden terler sızmaya, durdukları yere, mahşer meydanına akmaya başlar.
Herkes Allah indindeki derecesine göre terler. Kimi dizlerine, kimi boynuna, kimi kulak memelerine kadar terler, kimi de ter içinde kaybolacak duruma gelir.
İbn Ömer'in (r.a) rivayet ettiği bir hadiste Resülullah (s.a.v) şöyle buyurmuş:
"(Kıyamet günü) insanlar âlemlerin rabbinin huzuruna getirileceği vakit kiminin teri kulağının yarısına kadar varır.
"(Buhârî, Rikâk, 47; Müslim, Cennet, 60; Tirmizî, Sıfatü'l-Kıyâme, 2; ibn Mâce, Zühd, 33; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/13. Nesâî, es-Sünenü'l-Kübrâ, nr. 7684.)
Ebû Hüreyre'nin rivayet ettiği bir hadiste ise Allah Resulü (s.a.v) şöyle buyurur:
"Kıyamet günü insanlar öyle terler ki, akan terleri yetmiş kulaç yerin altına sızar. Terleri onların ağızlarına ve kulaklarına kadar dayanır."(Buhârî, Rikâk, 47; Müslim, Cennet, 61; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/418.)
Resûl-i Ekrem (s.a.v) bir başka hadislerinde şöyle buyurmuştur:
"Kıyamet (mahşer) günü insanlar (haklarında ne hüküm verilecek diye) gözlerini semaya diker ve beklerler. Sıkıntı ve kederlerinden terleri ağızlarına kadar varır."(İbn Hacer, el-Metâlibü'l-Âliye, nr.4611; Süyûtî, ed-Dürrü'l-Mensûr, 8/442; Zebîdî, İthaf, 14/446.)
Ukbe b. Âmir (r.a), Resûlullah'tan (s.a.v) şöyle rivayet etmiştir:
"Kıyamet günü güneş yeryüzüne yaklaşır ve insanlar terlemeye başlar. Kiminin teri topuklarına, kimininki baldırlarının yarısına, kimisininki dizlerine, kimininki uyluklarına ve kimilerinin teri ise ağzına kadar varır (Resülullah bunu anlatırken elini ağzına götürerek terin seviyesini gösterdi). Kimi de vardır ki, onun teri boyunu dahi aşar (Resülullah bunu anlatırken de elini başının üstüne koymuştur)."(Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 4/157; Taberânî, el-Mu'cemül-Kebîr, 17/884; ibn Hib-bân, es-Sahîh, nr. 7329; Hâkim, el-Müstedrek, 4/571.)
Ey miskin! O mahşer halkının nasıl terlediklerini, kalplerinin ne denli sıkıntı ve üzüntü içinde olduğunu bir düşün! Nitekim aralarında, hiçbir azap ve hesap görmemişken, "Ey
Rabbim, cehenneme gidecek olsam dahi beni bu sıkıntıdan ve bekleyişten kurtar" diye yalvaranlar olacaktır. Bil ki sen de o mahşer ehlinden birisin ve terinin nere kadar çıkacağını bilmiyorsun.
Hac, cihad, oruç, namaz, bir müslüman kardeşinin ihtiyacını gidermek, iyiliği emredip kötülüklerden sakındır-makta nice zorluklara katlanmak gibi Allah rızâsının dışında akıtılan her bir damla ter, o mahşer meydanında haya ve korkuyla birlikte yeniden akacak, beraberinde sıkıntı ve üzüntüler de devam edecektir.
Şayet insanoğlu şu cehalet ve kibir hastalığından bir kurtulabilse, Allah'a itaat yolundaki meşakkatlere katlanmanın, kıyamette hesabı beklemekten daha kısa ve orada terlemekten daha kolay olduğunu kavrayabilecektir.
Gerçekten mahşer, müddeti ve şiddetiyle pek uzun ve pek çetindir.