Müzik neden bedava olmalı?

NoMaD1978

Banned
Katılım
31 Eki 2006
Mesajlar
1,001
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
istanbul
muzik.jpg



Türk rock müzik grubu Zardanadam, henüz beş yılı aşkın bir zamanı arkasında bırakmış olmasına rağmen rock müziğin popüler gruplarından. Dört albümü ve bir single’ı olan grup, konserler veriyor, rock festivallerinde sahne alıyor. Ancak grup müzikten para kazanmaması ve albümlerini müzikseverlere ücret almadan ulaştırması ile de ünlü. Müzisyenlerin her fırsatta karşımıza çıkıp ‘korsan albüm almayın, MP3 indirmeyin, paramızı çalmayın’ dediği bir dönemde Zardanadam, albümlerini İstanbul’daki belli müzik marketlere, isteyene ücretsiz verilmek üzere dağıtıyor. Bütün şarkılarını zardanadam.com adresinden paylaşıma açıyor ve e-posta gönderen herkese kargo ile albümlerini ulaştırıyor. Grubun ara sıra verdiği konserler düşük de olsa ücretli.

Ancak grup, konserden sağladığı bu geliri albüm çoğaltmak için harcıyor. Bu tavırlarından dolayı müzik sektörü onları görmezden gelip kliplerini kanallarda döndürmese de onlar binlerce müzikseverin kalbinde taht kurmuş vaziyette. Son 1,5 yılda sitelerinden 400 bir dosyanın indirilmiş olması bunun küçük bir kanıtı. Onlara müzik sektörünün Don Kişot’ları diyen de var, Robin Hood’ları diyen de. Altı kişiden oluşan grubun beşi ile bir konserleri öncesinde görüştük. Onları gündelik hayatın içinde farklı kimlikleri ile tanımış olabilirsiniz. Hepsi de bir yandan işinin, ekmeğinin peşinde. Grubun vokalisti Erbatur Çavuşoğlu ile solo gitaristi Tolga Kaya, üniversitede araştırma görevlisi. Ritim gitarda Utku Doğruak, bir araştırma şirketinde analizci. Bas gitarist Paşa Altın, inşaat mühendisi ve özel sektörde çalışıyor. Grubun davulcusu Cem Polat ise henüz öğrenci ve işsiz... Grubu takip edenler için söyleyelim; Zardanadam’ın keyfi yerinde, şu sıralar mayısta kaydetmeye başlayacağı yeni albüm üzerinde çalışıyor bir yandan. Grubu tanımayanlara, bu söyleşiyi okumalarını salık veririz; Zardanadam gerçekten ‘sıkı’ bir grup.


Derdiniz ne, neden müziğinizi ücretsiz sunuyorsunuz insanlara?

Erbatur: Hepimiz iş hayatının içindeyiz, para kazanıyoruz. O bittikten sonra paranın bulaşmadığı bir dünyada bir şeyler yapmayı istedik. Onun içine de parayı soktuğumuzda yirmi dört saatimizi para kaplamış olacaktı. Bundan kaçmak için müzik grubunu kurduk oysa. Dostlarımıza yaptığımız müziği kaydedip verdik, onlar da dostlarına vermiş ve yayıldı. Talep gelince CD yazıcılarımızda çoğalttık. Her şeyin satılık olmadığı bir dünya mümkün sonuçta.

Paranın müziğe bu kadar bulaştığı bir ortamda bu ne kadar mümkün?

Tolga: Para kazanmayı da, parasız yapmayı da başta düşünmedik. Her şey kendiliğinden gelişti. ‘Önce bedava dağıtıp sonra satacaklar’ deyip bunun bir pazarlama stratejisi olduğunu düşünenler oldu. Öte yandan bu şaşırtıcı değil. İnsan sadece bunun için müzik yapabilir. Bir yerlerde biri senin müziğini dinliyorsa, yalnızlığını paylaşıyorsa bunun için şarkı da bestelenir, şiir de yazılır. Şaşılacak olan, sanatın parayla yapılmasıdır.
Erbatur: Sanatın temel amacı para değildir, içindeki yaratıcı düşünceyi, aklı, ruhu insanlarla paylaşmadır. Ama bugün ‘neden bedava’ diye insanlar bize şaşırıyor. Biz de soruyoruz: ‘Neden parayla olsun?’ Biri bunu meslek olarak seçmişse, hayatını kazanmak için parayla yapabilir. Biz başka bir alternatiften söz ediyoruz. Zaten müzisyenler albümden çok az kazanır. Gelirleri, konserlerden, reklam cıngıllarındandır. Bizim konserlerimizde de cüzi bir miktarda para ödeniyor. Biz o parayı ödünç kabul edip albüm çoğaltarak geri veriyoruz.

Müzik sektöründen tepki almıyor musunuz bu tavrınızla?

Utku: Bu, Türkiye için yeni görünebilir. Dünyada müzisyenler albüm satışından para kazanmayı düşünmüyor artık. O yüzden tepki duymaktan çok, bu yöne doğru evrimle var.
Tolga: On beş yıl kadar sonra dünyadaki müzik endüstrisi böyle işleyecek. Biz teknolojiyi etkin kullanarak biraz önden gidiyoruz. Korsanı, başkalarının emeğinden haksız kazancı desteklemiyoruz. Ama ‘sanatçının ekmeği çalınıyor’ duygu sömürüsünden yana da değiliz. Çünkü albüm gelirinin çok büyük bir kısmı yapımcılarındır. 30 YTL’ye albüm alınmasını bekleyip sonra da korsan kayıt dinleyeni hırsızlıkla suçlamak çok mu gerçekçi?

Müzik endüstrisinin ‘aleyhimize işliyor’ dediği korsan ve MP3, sizin dinleyiciye ulaşma kanallarınız. Bu, ciddi bir tezat değil mi?

Erbatur: Müzik endüstrisinin organize olma biçimi maalesef kendilerinin manipüle edebileceği bir sistemde sanatçıları popüler hale getirmek ve kazanmak. Yetenekleri keşfetme gibi bir derdi yok. Son bir buçuk yılda 400 bin dosya indirildi sitemizden. Beş bin CD dağıttığımızda on tane daha fazla konser teklifi alıyoruz. On bin CD parası çıkıyor böylece ve kendi kendini döndürüyor. Yapımcılara tavsiye ederiz: Tabii onlar düşmanımız değil. Devam etmelerini isteriz. Ama şanslarını gelişmelere göz kapatarak değil, ayak uydurarak aramalılar.

Yaygın medyanın, müzik medyasının size karşı tavrı ne?

Erbatur: İkiye bölündüler. Bir kısmı bizi görünmez kılmaya, bizi görmezden gelmeye çalışıyor. Onlara göre endüstriye alternatif geliştiriyoruz ve bu tehlikeli. Bir kısmı da destek veriyor, bunun bir devrim olduğunu düşünüyor. Kliplerimizi yayınlamıyorlar. Müziğimiz bedava olduğu için bizi sektörde görmüyorlar, klibimizi sadece Dream TV yayınlıyor.

Bir şeyin bedelini ödersen kıymetini bilirsin derler. Sizin albümünüz daha mı kıymetsiz?

Tolga: Biri marekete girip 8 YTL ödüyor, öteki duyduğunu internette araştırıyor, buluyor sonra bizimle mail’leşip adresini, telefonunu verecek kadar bize güveniyor ve 2-3 liralık kargo ücretini ödeyip albümü alıyor. Sizce diğerinden kat kat fazla bir bedel ödemiyor mu?
Erbatur: Bizi özel ve yakın buluyorlar, biz de onları özel ve yakın buluyoruz. Bu, albümün fiyatıyla karşılaştırılmayacak kadar büyük. İstedikleri albümü paketlerken o sırada yediğimiz çerezden bir avuç alıp albümün yayına koyuluyoruz. Not yazıyoruz, şiir yazıyoruz.

Albümleri nasıl çoğaltıp dağıtıyorsunuz?

Paşa: Şimdi, Unkapanı için albüm çoğaltan yerlerde, o mekanik içinde o kalitede çoğaltıyoruz. Bize mail atanların adreslerine gönderiyoruz. Taksim, Kadıköy, Beşiktaş ve Bakırköy’de belirlediğimiz müzik marketlerine bırakıyoruz, dileyen de oradan ücretsiz alıyor.
Tolga: Kargo şirketleri ile anlaştık, Türkiye’nin en uzak noktasına normalde 8-9 YTL’ye giden bir kargoyu bizim için 3,5 YTL’ye götürüyorlar.

Asıl hacker’ların felsefesi bilginin parayla satılmaması, paylaşılmasıdır; siz de müziğin hacker’ları mısınız bir bakıma?

Erbatur: Kapitalizme karşı geliştirilmiş bir mücadele diye de bakılabilir. Birçok müzikte ünlü olmanın yolu, büyük şirketlerle anlaşıp medyanın maymunu olmak gösteriliyor. Biz alternatif kanalları kullanarak insanların sevip dinleyebileceği bir grup olduğunu gösterdik. Bu arada tabii bir sürü sözleşmeyi gördük ve reddettik.
Tolga: Herkes bunu yapsın demiyoruz, böyle bir yol var, buradan da gidilebiliyor diyoruz.

Müziğiniz mi, bu tavrınız mı sizi bu kadar meşhur etti?

Erbatur: Bir albümümüzde sarışınlarla ilgili spekülatif bir şarkı vardı, onunla gündeme getirmişti bizi medya. Şimdi de albümü bedava dağıtmamız konuşuluyor. Biz müziğimizle konuşulmayı tercih ederiz. Tavrımızın da müziğimiz kadar etkili olduğunu söyleyebiliriz.
Utku: Bu konuştuğumuz konunun dışında, biz artık müziği değerlendirilen, albümü baştan sona analiz edilen bir grup olmak istiyoruz. Bedava dağıtma basit bir karardı.
Tolga: Biz çok kimsenin bildiği bir grup değil, az sayıda kişinin çok sevdiği, hayatında en sevdiği grup olmayı hayal ediyoruz. Bir kişi için çok özel olmak, daha güzel.

Bu radikal tavrınızın reklam stratejiniz olduğunu söyleyene ne dersiniz?

Erbatur: Reklam neden yapılır? Ürün satılsın, daha çok kâr edilsin diye. Konserden kazandığımızla CD kaydedip dinleyiciye ulaştırmakla meşgulüz. Bizim için ‘zengin çocukları’ filan diye de düşünenler oldu. İşsiz, devlet memuru ve çalışanlarız. Konserlere gittiğimiz için işten atıldık, sonra iş aradık, bulduk. Üstelik maliyeti de çok değil bunun. Beş bin boş CD’yi doldurmak, yeni bir tişört ve ayakkabı almakla eşdeğer fiyat olarak. Çok ucuz.

Grubu bir araya getiren bu düşünce mi?

Erbatur: Grubu bir araya getiren şey dostluk. Aslında hepimizin müzikal zevkleri farklıdır. Zardanadam ‘sound’u herkesten bir parça taşır. Tek tek hepimize kalsa farklı müzikler çıkar ortaya. Bizi birleştiren şey birbirimizi çok sevmemiz ve bir arada yaşama isteğimiz.
Tolga: Biz haftanın üç günü bir aradayız, çalışıyoruz. Birlikte maç izliyoruz, birbirimize gidip geliyoruz, çocuğumuzu birbirimize bırakıyoruz. Erbatur 25 yıldır, tonmaister ilkokul ikiden beri, Utku 12, Paşa 15 yıldır arkadaşım. Zardanadam’dan önce de biz arkadaştık.

Mesela sizi bu grubun içinde tutan ne?

Can: Para kazanamayacağımı anladım artık. Güzel bir sebep olsun, o da dostluk olsun dedim. (Gülüyor.)

Grupta sahnedeki paylaşımın dışında kim grupta doğal olarak neyi üstleniyor?

Erbatur: Geveze olanlarımız var (Kendini ve Tolga’yı işaret ederek), sahnede daha aktif olanlarımız var, provaları denetleyenler var. Bugüne kadar hep oyçokluğu ile değil, oybirliği ile karar aldık. Bir konser, birinin içine sinmiyorsa, mesela o gün maç izlemek istiyorsa teklifi reddediyoruz. Keyfimiz yerindeyse ve eğleneceksek bir şey yapıyoruz.

Gece rock’çı, gündüz çok ciddi adamlar mısınız?

Tolga: Öyle olanlarımız da var, olmayanlarımız da... Gündüz takım elbise giymek zorunda olanlarımız var. Paşa, takım elbise ile gidiyor işe. Erbatur ciddi adamdır gündüz.
Erbatur: Gündüz resmi bir toplantıdasınız ve orada kullandığınız dil ile sahnedeki arasında bazen çok fark olabiliyor. Aykırı tipler de değiliz, genelde iyi aile çocukları görünümündeyiz.

Müzik dünyasının ‘Robin Hood’ları’ tabiri sizin için ne kadar isabetli?

Erbatur: Don Kişot’ları demişlerdi, onu da sevmiştik. Zaten rock müzik, muhalif olanın, marjinal olanın sesi olması gerektiğini düşündük. Bir de Türkiye’de rock maalesef karamsar ve depresif bir hale geldi. Oysa rock’ta isyan kadar eğlence de vardır. Biz neşeli bir müzik yapmaya çalışıyoruz. O yüzden Don Kişot ve Robin Hood kadar ciddi yakıştırmaların yanında bize Sünger Bop denilmesini de isteriz açıkçası

 
Zardan Adam - KaLbim Yok aLbümünü Vermişti Bana wokaList Erbatur :)

 
Geri
Üst