Müslüman ülkelerde yolsuzluk niçin yaygın?

BONBOM98

New member
Katılım
13 Eyl 2008
Mesajlar
14
Reaction score
0
Puanları
0
Müslüman ülkelerde yolsuzluk niçin yaygın?

Haluk Şahin

30/08/2006 (2592 kişi okudu)

Benim ne zamandır aklımda olan soruyu bu kez Malezya Başbakanı Abdullah Ahmed Bedevi sormuş. Başkalarının, hele son zamanlarda sayıları iyice artan 'İslamofob'ların sormasından çok daha anlamlıdır. Çünkü Bedevi aynı zamanda İslam Konferansı Örgütü'nün (İKO) başkanı ve üç yıl önce ülkesindeki yolsuzlukların köküne kibrit suyu dökeceği vaadiyle seçim kazanmıştı.
Soru şu: "Müslüman ülkelerde yolsuzluk niçin bu kadar yaygın? Konu yolsuzluk olunca niçin Müslüman ülkeler uluslararası sıralamalarda en sonlarda yer alıyor?"
Yolsuzluk illetinden çok çekmiş olan bizi de doğrudan ilgilendiren bir soru.
Bu alanda en güvenilen sıralamanın Uluslararası Saydamlık Örgütü'nün (Transparency International) Yolsuzluk Endeksi olduğunu biliyoruz. Malezya Başbakanı bu sıralamada 158 ülke arasında ilk Müslüman ülkenin (Umman) 29. olduğunu, en sondaki 10 ülke arasında tam beş Müslüman ülke bulunduğunu üzüntüyle kaydetmiş. Ve birtakım reformlara acilen ihtiyaç duyulduğunu söylemiş.
Türkiye 2005 yılı endeksinde 69. sırada yer alıyordu. Övünülecek bir yerde değiliz yani.
Peki, niçin böyle?
Bedevi bu durumu yoksulluk ve kötü yönetime bağlıyor ama, aslında sorusunu yanıtlamış olmuyor. Yoksulluk ve kötü yönetim yolsuzluğun nedeni olduğu kadar, hatta ondan daha fazla, sonucu da.
O zaman soruyu şöyle sormamız da gerekiyor: Peki, Müslüman ülkeler niçin yoksullar ve niçin kötü yönetiliyorlar?
İKO Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu, bu türden ülkelerde çok yaygın olan bir yöntemle, suçu başkalarına atmayı tercih etmiş. İhsanoğlu'na göre baş sanık, bu ülkeleri ahlaksızca sömüren Batılı çok-uluslu-şirketler ve 'haksız küreselleşme'dir.
Söylediği kısmen doğru, ama gene bir soru çıkıyor karşımıza: Bu şirketler niçin Müslüman ülkelerde daha rahat iş tutuyorlar?
Belli ki, konuyu derinlemesine kavrayabilmek için bu ülkelerdeki egemen kültüre ve bu arada dinin algılanmasına inmek gerekiyor.
Örneğin şu soruya: Acaba Müslüman ülkelerde dinin içselleştirilmiş bir ahlak ve yaşam tarzından çok, bir ibadet tarzı olarak algılanması nedenlerden birisi olabilir mi? Özden çok biçime değer veren bir tarzın egemenliğinin rolü ne? Eylemden çok sözün ve görünüşün ödüllendirildiği ve cezalandırıldığı bir ortam asıl etmen olmasın?
Öyle ki, dindar görünmek, dürüst yaşamaktan daha önemli sayılıyor. Dinsel öğreti, kitlelere bu biçimde sunuluyor ve ortaya adeta bir ibadet fetişizmi çıkıyor.
Bunun ilginç bir örneğini geçen yıl Mısır'da görmüştüm. Mısır yolsuzluğun, rüşvetin, görevi kötüye kullanmanın çok yaygın olduğu ama aynı zamanda çok da dindar bir ülke. Rastladığım birçok kişinin alınlarının yara olduğunu fark ettim, sordum: Bir övünç vesilesiymiş, başlarının secdeden kalkmadığını göstermek için böyle yapıyorlarmış. Ama baktım, bunlardan bazıları nöbette uyuyor, "Bahşiş, bahşiş" diye turistlerin peşinden koşuyor, turist kadınlara ayaküstü evlenme teklif ediyor...
Çok ibadet ediyor olmak adeta birtakım şeyleri yapmayı mubah hale getirmiş.
Yani, araba atın önüne konmuş. İnanç içselleşmiş bir ahlak haline geleceğine, dünyevi konularda bir çeşit emniyet supabına dönüşmüş.
Neden böyle? Bu durumun tarihsel, kültürel, eğitimsel boyutları nelerdir?
Bakalım İKO, Bedevi'nin sorduğu zor sorulara biçimsel mazeretler üretmek yerine özüne ilişkin dürüst cevaplar arayabilecek mi?

Haluk Şahin arşivi - Diger Yazarlar
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=197253
 
Güzel konu güzel tesbitler.En önemlisi ibadet edenin,ibadetle cennete gidecegine inanması ve ne günah işlerse işlesin bir tövbeyle vebalden kurtulabilecegini düşünmesi ve kendini dindar gösteren ajanlara çok rahat kanmaları ve din adına o ajanlar ne derlerse yapmaları en önemlileri.
 
-vatandaşlık ve kulluk arasındaki farkı anlayamadıkları için,
-kafalarının içindeki beyaz kütlenin ne işe yaradığını bilmedikleri için,
-herşeye aman canım boşver dedikleri için,
-elin amerikalısı gibi "ask for more" demeyip bi tas çorbaya,padişahım çok yaşa dedikleri için,
-elin ab'si proton çarpıştırırken "karımın saçı görünürse namusu gider,cehennemlik olurmuyuz" gibi mantık sorunları yaşadıkları için,
-7 milyar insanın 6 milyarı üstlerine gülerken tek akıllı kendilerini bilip,cennete gitmeyi umarak bi ömrü boşa geçirdikleri için,
-1500 yıldır başlarına ne geldiyse din tüccarlarından gelmesine ve bunu kendileri de bilmesine rağmen hala gidip 30 yıllık birikimlerini yimpaş,deniz feneri türevlerine emanet ettikleri ya da bağışladıkları için,
-iki kişilik israil ordusuna karşı hep birlikte cihat etmelerine rağmen 6 günde perişan olmalarının nedenini hala anlayamadıkları için,dualarla filistini kurtarabiliceklerine inandıkları için.
-petrol gibi altından bile değerli maddeyi verip karşılığında şeyhlerinin altından tuvalet yaptırmasına göz yumdukları ayaklanmadıkları için,

benim analizlerim şimdilik bu kadar.
 
yok yokk öyle kolaycacık ,yolsuzluğu ve yoksulluğu bedavadan din ile dincilikle ilişkilendirilmesi sadece kolaycılık ve işi bedavaya getirmek olur,,şunu belirtelimki evet teşhis doğrudur yani müslüman ülkelerde görünen yolsuzluk fazladır evet ..şuda bir gerçekki siz ne selcukluda ne osamnlıda böyle bir yoksulluk ve yolsuzluk fenomeni görmüş değilizdir değilmi..yani; zengindik..devlette ,cemiyette zengindi ,varlık içinde en azından yokluk görmeden fetihlerle süslenen ve dinin çalana çırpana şeriatın koyduğu kanunlarla muamelatından dolayı yıllar boyu koca istanbulda bir hırsızlık vakası gösteremezdiniz..oysa osmanlının yıkılışıyla birlikte batının güçlenmesi ve savaşlardan sonra imparatorluğa bindirilen ağır yüklerle halkta devlette borç batağında sürüklendi ve yıllarca belini doğrultamadı. ve temsilde hata olmaz,açlar arasına atılan bir kemik nasıl değer bulursa ,alt katmanlarda dahil 3 kuruşa muhtaç ve 3 kuruş için adam öldüren zihniyeti doğuran süreç ler,medya,dinsizlik,ahiret inancından uzaklık gibi nedenleride üstüne koyarsanız ,aralarına kemik atılan lar giib bir duruma getirilen halk yığınlarından başka hiç birşey bekleyemsssinz.. şayet islamı ve dini yoksullukla ilişkilendireck oluyorsanız ,neden osamnlıda böyle bir şey görünmüyordu,neden islamın şartlarında var olan haram ve helal kavramlarını uygulamak durumunda olan dindar normal halkın arasında en azından basit hırsızlıklar olmuyor beyler.. yolsuzlukları bu ülkede en fazla dinle alkasız medya patronlarının,kökü dışarda mason localarına bağlı elit tabakanın yaptığını gözardı ediyorsunuz.. haa illla tayyip değilmii))) doğru..siz benim konuya verdiğim şu mesajı iyi değerlendirin az buçuk fikir namusu klavye sahibi iseniz...hepinize iyi forumlar beyler..
 
Yaşar Nuri Öztürk'ün "Allah ile Aldatmak" kitabı da birçok şeye cevap getiriyor bu konuda. Başımıza ne geliyorsa saf halkımızın dini duygularının istismarından geliyor. İçeriden, dışarıdan bütün oyunlar din yoluyla oynanıp boyutuna bakılmaksızın kitleler kısa sürede basitçe birbirinin üzerine salınıyor. öncü06 takma isimli arkadaşa teşekkür ediyorum önemli noktaları özetlemesinden ötürü.

LOOPUSED bir de Osmanlı'da yolsuzluk yoktu falan demişsin. Çok güldürdün beni allah da seni güldürsün. Osmanlı sadece en parlak dönemlerinden ibaret değildir. Nasıl okuyorsunuz anlamıyorum. Osmanlı tarihinin azımsanamayacak bir bölümü de eşi benzeri görülmemiş yönetim hataları, yolsuzluk, zevk-sefa düşkünlükleri, dinin siyasette silah olarak kullanıldığı yıllar ile doludur. Ki bu bahsettiğim bölüm de Osmanlı'yı diğer devletler karşısında "hasta adam" durumuna düşürüp ölmesine neden olmuştur. Çok genel bir özet oldu ama sen böyle yazınca da insan kendini tutamıyor :)
 
yok yokk öyle kolaycacık ,yolsuzluğu ve yoksulluğu bedavadan din ile dincilikle ilişkilendirilmesi sadece kolaycılık ve işi bedavaya getirmek olur,,şunu belirtelimki evet teşhis doğrudur yani müslüman ülkelerde görünen yolsuzluk fazladır evet ..şuda bir gerçekki siz ne selcukluda ne osamnlıda böyle bir yoksulluk ve yolsuzluk fenomeni görmüş değilizdir değilmi..yani; zengindik..devlette ,cemiyette zengindi ,varlık içinde en azından yokluk görmeden fetihlerle süslenen ve dinin çalana çırpana şeriatın koyduğu kanunlarla muamelatından dolayı yıllar boyu koca istanbulda bir hırsızlık vakası gösteremezdiniz..oysa osmanlının yıkılışıyla birlikte batının güçlenmesi ve savaşlardan sonra imparatorluğa bindirilen ağır yüklerle halkta devlette borç batağında sürüklendi ve yıllarca belini doğrultamadı. ve temsilde hata olmaz,açlar arasına atılan bir kemik nasıl değer bulursa ,alt katmanlarda dahil 3 kuruşa muhtaç ve 3 kuruş için adam öldüren zihniyeti doğuran süreç ler,medya,dinsizlik,ahiret inancından uzaklık gibi nedenleride üstüne koyarsanız ,aralarına kemik atılan lar giib bir duruma getirilen halk yığınlarından başka hiç birşey bekleyemsssinz.. şayet islamı ve dini yoksullukla ilişkilendireck oluyorsanız ,neden osamnlıda böyle bir şey görünmüyordu,neden islamın şartlarında var olan haram ve helal kavramlarını uygulamak durumunda olan dindar normal halkın arasında en azından basit hırsızlıklar olmuyor beyler.. yolsuzlukları bu ülkede en fazla dinle alkasız medya patronlarının,kökü dışarda mason localarına bağlı elit tabakanın yaptığını gözardı ediyorsunuz.. haa illla tayyip değilmii))) doğru..siz benim konuya verdiğim şu mesajı iyi değerlendirin az buçuk fikir namusu klavye sahibi iseniz...hepinize iyi forumlar beyler..


osmanlıda rüşvet yokmuydu sence:)iyi düşün bence,en parlak zamanı en karanlık zamanı diye bir şey yok osmanlıda kanuninin veziri rüstem paşa hakkında bile kaç tane rüşvete dair rivayet var.
 
osmanlıda rüşvet yokmuydu sence:)iyi düşün bence,en parlak zamanı en karanlık zamanı diye bir şey yok osmanlıda kanuninin veziri rüstem paşa hakkında bile kaç tane rüşvete dair rivayet var.

kardeşim atışmıyorum ,ben toyekün bir devlet ve cemiyet hayatına yayılmış uolsuzluk ve soygundan talandan bahswediyorum tıpkı açtığınız konuya bağlı ve onu açmaya yarayan mesajlarla,siz neden kendi konunuza bağlı kalmadan işi şahıs planına indiriyorsunuz ,elbette osamnlıda da devlette ve kişilerde zaman zaman bu zaafı göstermiştir. buna rağmen 600 yıl ayakta kalan bir medeniyetti osmanlı,,şimdi sistemi ve cumhuriyeti ela alalım madem senin başladığın ağızdan şahıs ve düzen ağzıyla yorumlarsak,,80 yıllık cumhuriyetin devri aleminde baştan sona yolsuzluk ,sömürü kandırmaca ,devlet ve millet kopuşması,kokuşma ve çürüme var daha 80 yılda..öyle değilmi..sen cumhuriyet olarak bir kanuni dönemi yaşada sonra az da olsa ergün göknel hırsızlığı yolsuzluğu gibi konuları ben bile görmezden gelirim. korkma yani.. anlatabildim sanırım.anladıysan eğer.
 
yüzde 99'u Müslüman ama yüzde 60'ı hırsız

Elazığ Valisi'nden şok sözler
'Memleketin yüzde 60'ı hırsız'

Elazığ Valisi Muşmal, "Memleketin yüzde 99'u Müslüman ama yüzde 60'ı hırsız. Müslümanız diyoruz ama arkadaş, dolandırıcılık bizde" dedi

ELAZIĞ AA


Elazığ Valisi Muammer Muşmal, standart dışı yakıtların şehre girişlerinde "şeytanın bile zorlanacağı" çeşitlilikte yolsuzluklar yapıldığını söyledi.
Muşmal, "Bu memleketin yüzde 99'u Müslüman ama yüzde 60'ı hırsız. Böyle şey olur mu? Yani Müslümanız diyoruz, ama arkadaş, yalancılık, üçkâğıtçılık, dolandırıcılık bizde" dedi.

Yöntemleri anlattı
Elazığ Öğretmenevi'nde kaymakam ve resmi kurum müdürlerinin katıldığı toplantıda konuşan Muşmal, jandarmanın geçen yıl yaptığı ve bu yıla kadar devam eden kaçak operasyonunu hatırlattı.
"Bütün kurum ve kuruluşlarımız bu yakıt yolsuzluğunun şöyle veya böyle içinde" diyen Muşmal, standart dışı yakıtların şehre giriş yöntemlerini şöyle anlattı:

'Önemli olan engellemek'
"Şeytanın bile zorlanacağı çeşitlilikte maalesef yolsuzluklar yapılıyor. Ben hiçbir kurumumuzu zan altında bırakmak için söylemiyorum, kimseyi suçlamıyorum. Ama Türkiye genelinde yapılan işler... İnsanın olduğu yerde her şey olabilir. İlimizde bu işe bulaşmış kurum müdürü, elemanı, hizmetli de olabilir. Bunu engellememiz lazım, önemli olan bu."

'Aileler çok etkili değil'
Muşmal, müdürlerin devletin parasını kendi paraları gibi düşünmelerini de isteyerek sözlerini şöyle sürdürdü: "Devlet malı deniz, yiyen domuz. Bunu bu şekilde değiştirelim, her kapıya asalım. Müslümanız diyoruz, yalancılık, üçkâğıtçılık, dolandırıcılık bizde. Dünyada yok mu? Onlarda bizden fazla, ama bizde olmaması gerektiğini söylüyoruz. Fizik öğretmeninin, 'Haram budur, helal şudur, devletin malı şudur, hırsızlık yaparsan şudur' demesi lazım. Aileler çok fazla etkili değil artık çocukların üzerinde. Onun için öğretmenler önemli. İyi öğretememişiz çocuklara, hırsızlığın insanlık ayıbı, insan haklarını ihlal olduğunu."
http://www.milliyet.com.tr/2006/11/02/siyaset/siy01.html
 
'Aileler çok etkili değil'
Muşmal, müdürlerin devletin parasını kendi paraları gibi düşünmelerini de isteyerek sözlerini şöyle sürdürdü: "Devlet malı deniz, yiyen domuz. Bunu bu şekilde değiştirelim, her kapıya asalım. Müslümanız diyoruz, yalancılık, üçkâğıtçılık, dolandırıcılık bizde. Dünyada yok mu? Onlarda bizden fazla, ama bizde olmaması gerektiğini söylüyoruz. Fizik öğretmeninin, 'Haram budur, helal şudur, devletin malı şudur, hırsızlık yaparsan şudur' demesi lazım. Aileler çok fazla etkili değil artık çocukların üzerinde. Onun için öğretmenler önemli. İyi öğretememişiz çocuklara, hırsızlığın insanlık ayıbı, insan haklarını ihlal olduğunu."
(üsttekinden alıntı)

devletin valisi devlet kurumundan ve içindekilerden şüphe duyar hale gelmiş,engelleyecek olan işlem yapacak olan kendisi olduğu halde ,ikincisi fizik öğretmeninden haram helal öğretmesini istiyen valiye soruşturma açmak lazım:) dalaga mı geçiyor nedir ,ya bu ülkede din görevlisi imam yada din bilgisi öğretmeni bile dersinde helal haram öğretemiyor bunu bilmeyen mi var:) din bilgisinde totem öğretilir,buda,öğretilir,konfiçyus öğretilir ama helal haram aslaaa...bu ne perhiz bu ne lahana demazlermi adama...sokakta ,evde okulda işte her ne işte olursa olasun her ne yaşta olursa olsun din öğretimini engellerseniz bu kokuşmuşluğu sistemin taa başında vali beyin ağzından bile böyle duyarsınız..kendi ağzıyla demiş bey işte..
 
ülke müslümanmı? giy cübbeyi başla sömürmeye
ülke atatürkçümü? tak rozeti başla sömürmeye
yani insanlık var oldukça bunlar da var olacaktır.
neden avrupa ülkeleri bu kadar yolsuzluk yapmıyor?
kişi başına gelirin bu kadar refaha eriştiği ülkelerde artık para insanların egolarını tatmin etmiyor başka şeylere yöneliyolar.
müslüman ülkelerde neden bu yok?
osmanlı zamanında cami avlularındaki sadaka kutularının dolu olduğu ve verecek insan bulamadığı zamanları unutuyomuyuz yoksa?
o günleri tekrar görebilecekmiyiz?
ne zaman ki cehalet sona erip insanlara dinimiz gerçek manada öğretilirse işte o zaman görürüz..
uzun lafın kısası hakiki imanı elde eden hiçbir müslüman yolsuzluk yapmaz!!
 
İktisat ve Din Pazarını Birleştirenler...

İktisat ve Din Pazarını Birleştirenler...

thumbnail.php


AKP iktidarında iktisat ve din piyasaları arasında yakınlaşmadan da öte, bütünleşmelerin ortaya çıktığını görüyoruz.

- Bir yandan makro (ve ulusal) ekonomi tamamen piyasaya devredilirken diğer yandan, "dinci öğeler" , makro ekonominin ve piyasanın içinde ağırlıklarını arttırmaya başladılar.

- "Yalnız dinsel değil, dinci çevrelerin de katılımı ile" Türkiye ilginç bir yeniden yapılanma sürecine itilmeye başlandı.

Din faktörü, Türkiye'deki "iktisadi piyasanın" , asli ve ağırlıklı bir parçası olmaya başladı. Din faktörünün iktisadi piyasadaki bu katılımının, "hem nitelik hem de nicelik olarak" genişleyip derinleştiğini görüyoruz. Þöyle özetleyelim:

1) Bir taraftan "dinci çevrelerin iktisadi piyasadaki ağırlıkları sayısal olarak artmaya başladı." Dinci şirketlerin (ve sermayenin) sanayi, tarım, hizmetler ve enerji alanlarındaki sayıları hızla genişledi. Kamu sektöründe, bu çevrelerin istihdamı yükseldi, devletin en üst kurumlarına kadar ulaştı.

2) Bu sayısal genişleme ve işgal yanında , "nicelikten ayrı olarak nitelik yönünden de" dinsel öğelerin derinleşmeye başladığını görüyoruz. "Helal gıda "dan, namaz vakti işlerin durmasına kadar her alanda "dinsel derinleşmeler" yapay bir biçimde öne çıkarılıyor.

THY'de seyahat edenler son 4-5 yıldır kadın personelin (hosteslerin) hızla azaltıldığını fark etmişlerdir. Üniversitelerde türban meselesi, " dinsel piyasadaki derinleşmenin bir uzantısıdır" .

- Kamusal alanın "dinsel öğelerle (simgelerle) işgali" üniversitelerden başlatılacak; bir sonraki ayakta, "bitirenlerin mağdur olmamaları gerekçesiyle" , hastanelerden mahkemelere, bakanlıklardan Meclis'e yayılmaya çalışılacaktır.

- Bunu, "dinci ve dinsel piyasalarda yaygınlaşma ve derinleşme" olarak tanımlayabiliriz.

Uçak personelinden okula, hastaneden işyerine kadar "dinsel piyasanın derinleştirilmesi" , sessiz ve sivil darbeden başka bir şey değildir. İçeriğini göz önüne alarak bunu, "dinci darbe" olarak adlandırmak hiç de yanlış olmaz.

İktisat piyasası nasıl değişti?

Paranın, sermayenin, malların, hizmetlerin ve insan gücünün oluşturduğu piyasalarda neler değişti?

- Kamusal olan olmayan her şey piyasaya bırakılmaya başlandı. Almanya'da, Fransa'da, Belçika'da kamunun (devletin) elinden bırakmadığı alanlar, bizde piyasaya devredildi. Örneklerini bu köşede sık sık yazdım. Ve bu piyasa, bankasından iletişimine kadar hızla yabancı tekellerin eline geçmeye başladı.

- Yerli (ulusal) sanayi geriledi, sanayiciler ithalatçı oldu. Dış ticaret açığımızı ve dış borcumuzu arttıran politikalar, "bilinçli bir biçimde uygulamaya kondu" . Uygulamaya koyanlar IMF, AB ve onlarla işbirliği yapan hükümetlerdir.

- İşte, "bütün işlerin serbest piyasaya devredilmesi" , yapılmaması gereken uygulamaların, "serbest piyasa" marifetiyle, rahatça yürütülmesine olanak sağladı.

- Batı Avrupa'da bile yapılmayan , "kamusal nitelikteki iktisadi faaliyetlerin piyasaya devredilmesi" Türkiye'de, " dinci piyasayla iktisadi piyasasının bütünleştirilmesine" olanak sağladı. Türk ekonomisinin sallanıp, silkelenip içinin tersyüz edilerek piyasaya devri, dinci yapılanmaların yolunu açtı.

Serbest piyasa üzerinden, "dinci ve dinsel öğeler" hızla devreye sokuldu. Aynen öğrenci yurtlarında olduğu gibi: Devleti devreden çıkaranlar, "öğrencileri tarikatçı yurtların önüne attılar" . Burada da "kamusal faaliyetleri özel piyasaya devrederek" onların, dincilerin eline geçmesine olanak sağladılar.

Birleşme ne getirdi?

Dinciler, iktisadi ve dini pazarı birleştirerek şu amaçlara ulaştılar:

- Dinci şirketlerin, sanayide, tarımda, hizmetlerde, enerjide, sağlıkta, eğitimde ve medyada paylarını "serbest piyasa sayesinde" arttırdılar.

- "Dinci" genişleme yanında, "dinsel derinliklere" yöneldiler. "Helal gıda" dan, uçaklarda kızların azaltılmasına kadar, "nitelik değişiklikleri" ne giriştiler.

Dinci toplumsal dönüşüme, "yatay genişlikler yanında, dikey derinlikler" kazandırdılar " Türban, dikey derinliğin bir simgesi haline geldi.

Eğitimin "dinci ve dinsel boyutlarıyla işgali" , Türkiye'nin geleceğinin ele geçirilmesi anlamını taşır. Türbanı bir özgürlük gibi görenler aslında "eğitim yoluyla dinci işgale özgürlük tanımış oluyorlar" .

AKP iktidarında iktisadi piyasalarla dini (ve dinci) piyasaların birleştirilmeleri, "serbest piyasa üzerinden dinci yapılanmaya ortam hazırlamak içindir" . Bunun da sonuçlarını almaya başladılar.

Özelleştirme ve piyasalaştırmanın üzerine oturtulan dinci yapılanma, sosyal ve siyasal düzeni otomatiğe bağlanmış bir biçimde değiştirmeye başladı. Þimdi tek engel olarak "yargı sistemini" görüyorlar...
http://www.hakimiyetimilliye.org/index.php?news=2310
 
dostum bir tek müslüman ülkelere mahsus birşey degilkii bu insanların gösü açç. doyumun sınırı yok diye birşey vardır bilirmisinn. işte biz insanlarda doyumsusuzdurr asla unutma.
misal sana biri gelipp bişeyler verse eminim sende olaylara ewet dersin. en azından sende vergi kaçırıyorsundurr yada bir yere gittiginde daha az para vermenin yollarını ararsın.

baslık kötü bir baslık olmus. neden dünyada yolsuzluklar bu kadar artıyor diyebilirsin
 
Olay dinle imanla alakalı değiiiiil.Dünyanın neresine gidersen git hırsızlık suçtuuuur.Ayrıca osmanlı döneminde savaşa dayalı bir ekonomi hakimdi
viyanayı niye alamadık biliyormusunuz.Padişah seferden önce talanı yasaklamıştı da ondan.
 
musluman ulkelerı fakır avrupada 4 5 bın dolar maas verılırken bızde 500 ytl verılıyor aynı parayı kafırede versen calar yahudıyede orgada mutantada harry potterden baka ben calmıyacak adam tanımıyorum ha bıde bızım halk kahramanı selena var:D
 
Geri
Üst