Müminin Allah Inanci

photoshopc

New member
Allah'tan Korkup Sakınırlar

... Ve onlar (müminler), O'nun haşmetinden içleri titremekte olanlardır. (Enbiya Suresi, 28)


Allah'ın büyüklüğünü, gücünü ve sonsuz aklını kavramış olan kamil iman sahipleri, Rabbimize karşı "saygı dolu bir korku" duyarlar. Allah'ın Kuran'da haber verdiği, "Öyleyse güç yetirebildiğiniz kadar Allah'tan korkup-sakının..." (Teğabün Suresi, 16) emri gereği, bu korkularında bir sınır tanımazlar. Karşılaştıkları her olay, çevrelerinde gördükleri herşey Allah'ın büyüklüğünü takdir etmelerine, imanlarının artmasına, dolayısıyla da korkularının derinleşmesine vesile olur.

Böylesine derin bir korku son derece güçlü bir sakınmayı da beraberinde getirir. Bu sakınmanın şiddeti, kişinin Allah'ın tüm emir ve tavsiyelerini titizlikle uygulaması ve O'nun men ettiği şeylerden de şiddetle kaçınmasıyla kendini belli eder. Bir ayette kamil iman sahiplerinin bu tavrı şöyle bildirilir:

Üstlerinden (her an bir azab göndermeye kadir olan) Rablerinden korkarlar ve emrolundukları şeyi yaparlar. (Nahl Suresi, 50)

Allah bir ayette insanların kavrayışını derinleştirecek bir örnek vererek, razı olacağı korkuya şöyle işaret etmiştir:

Şayet biz bu Kuran'ı bir dağın üzerine indirmiş olsaydık, andolsun onu Allah korkusundan saygı ile baş eğmiş, parça parça olmuş görürdün. İşte Biz, belki düşünürler diye, insanlara böyle örnekler veririz. (Haşr Suresi, 21)

Ayette işaret edildiği gibi, gönülden iman edenlerin Allah korkusu da böylesine şiddetli ve derindir.

Kamil iman sahiplerinin Allah korkusu son derece güçlüdür fakat bu, cahiliyenin yaşadığı batıl korkular gibi sıkıntılı bir korku değildir. Bu korku, mümini, kendisini yaratan ve yaşatan Allah'a bağlayan, temelinde derin bir saygı ve içli bir sevgiye dayalı olan bir korkudur. İnsana hayat veren, şevk, heyecan ve azim veren bir korkudur. Aynı zamanda da mümini Allah'ın razı olmayacağı bir tavır içine girmekten sakındıran, hayır yönünde harekete geçiren, Allah'ın beğendiği ahlakı kazandıran ve bundan dolayı da "manevi haz veren" bir duygudur. Ve bu korku ancak Allah'a duyulan derin sevgi ile birarada yaşanabilir. Kamil iman sahipleri Allah'ı ne kadar çok seviyorlarsa, O'ndan o kadar da çok korkarlar. Bu iki kavram her an eşit bir denge içerisinde yaşanır. Ve bunlar, kamil iman sahiplerinin imanlarının en önemli göstergelerindendir.

Kamil iman sahiplerinin Allah'tan içleri titreyecek kadar güçlü ve saygı dolu bir korkuyla korkmalarına vesile olan ise Allah'ı gereği gibi takdir edebilmeleridir. Allah'ın Kahhar (kahreden, herşeye, her istediğini yapacak surette galip ve hakim), Muazzib (azaplandıran), Müntakim (intikam alan), Saik (cehenneme süren), Müzil (zillete düşüren, hor ve hakir eden) sıfatlarını bilen müminler, Allah'ın hem dünyada hem de ahirette, dilediği an, dilediği kimseye, dilediği azabı verebileceğini bilirler. Bu azaptan ancak gereği gibi korkup sakınanların kurtulabileceğinin de bilincindedirler. Bu yüzden de başka hiçbir şeyden değil, yalnızca tüm gücün sahibi olan Allah'tan korkarlar.

Allah'ı Herkesten ve Herşeyden Çok Severler

Onlar, ... "Allah bize yeter, O ne güzel vekildir" diyenlerdir. (Al-i İmran Suresi, 173)

Kamil iman sahiplerinin Allah korkuları gibi Allah'a olan sevgileri de çok güçlüdür. Kendilerini yoktan var edenin, sayısız nimetleri hizmetlerine verenin, onları her an gözetip kollayan ve koruyanın Allah olduğunu bilirler. Tüm varlıkların ancak O'nun izniyle hayat bulduklarına ve yine O'nun dilemesiyle bir gün mutlaka yok olacaklarına, baki kalacak olanın yalnız Allah olduğuna iman ederler. Bu gerçeği kavradıkları için tüm sevgilerini kendilerini yaratan ve tek sahipleri olan Allah'a yöneltirler. Öyle ki Allah'ı gördükleri, bildikleri, kavradıkları herşeyden ve herkesten çok daha fazla severler.

Kuran'da haber verilen, "... O, ne güzel mevladır (sahip) ve ne güzel yardımcıdır" (Enfal Suresi, 40) ayetinde de bildirildiği gibi Allah'tan daha güzel bir veli ve yardımcı olamayacağının bilincindedirler. Üstün bir imana sahip olan Hz. İbrahim'in bir duasında da bu kavrayış çok açık bir biçimde görülür:

Ki beni yaratan ve bana hi dayet veren O'dur; Bana yediren ve içiren O'dur; Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur; Beni öldürecek, sonra diriltecek olan da O'dur; Din (ceza) günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum da O'dur; Rabbim, bana hüküm (ve hikmet) bağışla ve beni salih olanlara kat. (Şuara Suresi, 78-83)

Görüldüğü gibi Hz. İbrahim de kendisine can verenin, yeryüzündeki her olayı evirip çevirenin, rızkı verenin, hastalığı ve ona şifa olacak imkanı yaratanın ve yeryüzünün tek hakiminin Allah olduğunu çok iyi bilmektedir. Bu nedenle de Allah'a gönülden bir sevgiyle bağlanmıştır. İşte kamil iman sahiplerinin örnek aldıkları Allah sevgisi budur.

Sonuç olarak:
Mü'min; nimeti, lütfu ve keremi sonsuz olan Rabbine karşı büyük bir sevgi ve hürmetle bağlanacak, O'nun rahmet ve merhametinin her şey'i kuşattığını düşünecek, ne kadar günahkâr olursa olsun, O'nun afvından ümidini kesmiyecektir. Yüce Allah'ın rahmet, sevgi ve şefkati sonsuz ise de, bunun yanında kahr ve azâbının şiddetli olduğunu da unutmayarak O'ndan korkacak, gazabından emin olmayacaktır. Korkunun ifratından yeis, yani, ümidsizlik doğar. Pek fazla ümidlenmek ise, insanı gaflete atar ve âkıbeti umursamamaya götürür. Bu bakımdan Allah'ın azâbından emîn olmak da, rahmetinden ümîd kesmek de dînimizde yasaklanmıştır. Şu halde mü'minin kalbi, Rabbinin huzurunda, korku ile ümid arasında O'na lâyık bir kul olma heyecaniyle çarpmalıdır. Kur'ân-ı Kerîm'de mü'minlerin bu vasfına şu şekilde dikkat çekilmektedir: "Mü'minler, Allah'ın rahmetini umarlar ve azâbından da korkarlar..." (el-İsrâ, 57). "Allah'a korku ve ümid içinde dua ediniz" (el-A'râf, 56) buyurulmaktadır. İmanın kemâline delâlet eden bu hâle beyne'l-havf ve'r-recâ, yani, korku ile ümid arasında olma hâli adı verilir. Gerçekten de Allah'a olan îmanın kemâli, sadece Allah'ı sevmek veya sadece O'ndan korkmakla gerçekleşemez. İkisinin bir arada bulunması gerekir. İnsan, sevginin vereceği nazlanma ve şımarıklıktan ve rahmetine güven duygusunun sevkedeceği taşkınlık ve itâatsizlikten, ancak Allah korkusu ile kurtulabilir... Sadece korkunun vereceği ye's ve ümidsizlik halinden insanı kurtaracak da, Allah sevgisi, rahmetinin genişliğine ve afvının sonsuzluğuna olan inançtır. Bu sebeble "Hayrın başı Allah sevgisi; hikmetin başı da Allah korkusudur" denilmiştir.

ALINTI ve DERLEMEDİR
 

Elensu

New member
Paylasimin icin Allah razi olsun.Gerceten güzel.Allah im bizlerin Imanlarini güclendirsin Insallah:ter:
 

DeRSaaDeT

Islambol
Allah senden razı olsun kardeşim konularınla yüce dinimize gerçekten çok güzel açıklık getiriyosun.Keşke herkes bu yazıyı okusada kendini bi sorgulasa :(
 

HTML

Üst