Kaybolanlar Kulübü
Uçak kazası sonucu sırlarla dolu bir adaya düşenlerin yaşadıklarını anlatan dizi Lost'u fenomen haline getiren aldığı ödüller değil, yarattığı fanatikler oldu. Saatlerce ekrana çakılıp, dizinin bölümlerini peş peşe izleyenlerin sayısı bizde de hızla artıyor. Fanatikleri bu diziyle hayatlarının değiştiğini bile söylüyor.
Lost izlediler hayatları değişti
Her bölümünde milyonlarca kişiyi ekran başına toplayan Lost, uçak kazası sonucu sırlarla dolu bir adaya düşen insanları anlatıyor. Seyirciyi merak ve heyecan içinde bırakan dizi kısa sürede Türkiye'de de ekran başından kalkmayan fanatiklerini yarattı.
Dünya bu diziye çıldırdı. Şimdi sıra sizde!' İşte böyle tanıtılıyor, sokaklarda gördüğümüz yeni reklam kampanyasıyla Lost. Pek abartıldığı da söylenemez, dünya bu diziye gerçekten çıldırdı. Milyonlarca kişi bu diziyi, kahramanlarını ve adanın sırrını konuşuyor. Lost izleyen birkaç kişi bir araya geldiği zaman kısa sürede etrafta adayla ilgili teoriler uçuşmaya başlıyor. Aslına bakarsanız Lost adeta salgın bir hastalık gibi. İzleyen herkes birbirine tavsiye ediyor ve fanatik sayısı her geçen gün artıyor. Şifreli bir kanalda yayınlanmasına rağmen Türkiye'de bile kendi fanatiklerini yaratmayı başaran Lost, ilk olarak Amerika'da ABC kanalında 2004 güz döneminde ekrana geldi. İlk bölümünün 5 milyon doları bulan maliyeti, yapımcı müdürün işten kovulmasına neden olmuştu. Sonra gördükleri ilgi karşısında önüne kırmızı halılar sererek yeniden davet edeceklerini bilmeden tabii... En iyi TV Drama Dizisi dalında 2005 Emmy ve Altın Küre ödüllerini alan Lost, Türkiye'de Digitürk'ten yayın yapan Dizimax'te yayınlanıyor. Ama Lost fanatikleri Dizimax'in yayınlayacağı bölümleri beklemiyor. Yeni bölüm Amerika'da yayınlandıktan yaklaşık dört-beş saat sonra, hem de Türkçe altyazıyla internetten indirilebiliyor. Herkes işini gücünü bırakıp yeni bölümü izlemek için ekranın karşısına geçiyor. Dediğimiz gibi neredeyse bir bağımlılık haline gelen Lost'un izleyicileriyle görüştük ve dizide ne bulduklarını konuştuk. İşte 'Lost izledim hayatım değişti,' diyecek kadar bu dizinin fanatiği olanların söyledikleri...
'İzledikçe, kafam iyice karışıyor'
Nurbanu Anter
(31 - SONY BMG Türkiye Basın ve Tanıtım Müdürü)
İlk sezonu neredeyse birkaç günde, sadece zorunlu ihtiyaçlarımı gidererek verdiğim aralarla izledim. Ardından ikinci sezonun da peşine düştüm. Her bölümde bazı belirsizlikler çözülecek, bazı sırlar açığa çıkacak diye beklerken olaylar iyice karıştı kafamda. Kendimi bir anda internette 'Lost çılgınlığı' ile ilgili forum ve siteleri araştırırken buldum. ATM'lerden para çekerken duyduğum sesleri bile hatch'deki (dizideki ambar) sesler zannetmeye başladım. Jack, Kate, Sawyer, Hurley ile yatıp, onlarla kalktım. Etrafımdaki tüm yakın arkadaşlarıma da bu hastalığı bulaştırdım. Bütün bu adada yaşananlar rüya mı? Yoksa bu insanlar hükümet tarafından bazı deneyler için bu adaya yollanan denekler mi? Cevapları merakla beklemekteyim.
'Hayatımda izlediğim en iyi dizi'
İmdat Beşikçi
(34 Muhasebeci)
"Lost bence bir salgın hastalık gibi, bir kere izlediniz mi bir daha bırakamıyorsunuz. Çünkü hep soru işaretleri var ve bu soru işaretleri yavaş yavaş çözülmeye başlıyor, insanı meraklandıran da bu. Adaya düşen insanların, geçmiş hayatlarında bir şekilde birbirleriyle karşılaşmış olmaları çok ilginç. Bu da insanı ekran başına kilitliyor. İlk iki sezonu orijinal DVD'sinden izledim. Ama ne izlemek; günde üç, dört bölüm, bazen gece iki, üçlere kadar izledim. Lost, hayatımda izlediğim en iyi dizi. Olayların altında yatan sırrı kimse çözebilmiş değil, bu konuda forumumuz da dahil tüm dünyada bir çok teoriler üretiliyor. Zaten diziyi yazanlar da bu teorilerden faydalandıklarını belirtiyorlar. Bir noktaya kadar bir fikir üretebiliyorsunuz ama bölümler yayınlandıkça ya yanıldığınızı anlıyorsunuz ya da bir yerden sonra bir çıkmaza girdiğini düşünüyorsunuz."
' Lost'un başarısı merak yaratması'
Ulvi Bahtiyar (37 - İnşaat mühendisi)
Banu Bahtiyar (33 - Avukat)
Lost önümüze parça parça sunulan bir puzzle oldu. Lost'un ne olduğunu bulmak için zaman geçirir olduk doğrusu. Maalesef üçüncü sezonun altıncı bölümüne geldiğimizde elimize geçenlerin toplamı SIFIR. Lost'un başarısı merak. Başka hayatların geçmişleriyle hesaplaşmalarını seyrederken, bir yandan da adanın gizemini çözme yolunda Jack, John, Sawyer, Kate ve diğerleriyle maceraya atılıyorsunuz. Ama nafile... İşin cazip yanı da bu aslında. Sırrı çözmenize izin vermiyorlar. Tam 'Hah...' dediğiniz anda, senaristlerin başka bir sürpriziyle karşılaşıyorsunuz. Sanırım hepimiz, soru işaretleri arasında boğulmanın cazipliğinden bahsediyoruz."
'Seyrederken kendinizi yiyip duruyorsunuz'
Özgür Can Öney
(26 - maNga'nın davulcusu )
Eşim sayesinde Lost'u keşfettim. Her türlü fikrin ya da senaryonun tükendiğini düşündüğüm bir anda bu kadar farklı, bilimkurgu ve psikolojiye bu kadar açık bir dizi olması hoşuma gitti. İnsanı çok fazla düşündürüyor. Gayet keyifli bir gerginlik içinde 'Şimdi ne olacak?' diye kendinizi yiyip duruyorsunuz. Çok sürükleyici ve güzel bir senaryosu var, hemen herkes kendini bir karakterle ya da birkaç karakterin farklı özellikleriyle özdeşleştirebilir. Ayrıca her bölümün çözüldüğü anda, diğer bölümü de izlemezseniz sizi meraktan uykusuz bırakacak ipuçlarıyla karşılaşıyorsunuz. İzlemeden uykusuz kalacağıma, izleyip uykusuz kalayım diyorsunuz. İlk iki sezonu birkaç gün içinde sabahlayarak izledik. Şimdi üçüncü sezondan ilk üç bölümü izledik ama artık izlemediğimiz bölüm sayısı azaldığı için zamanla ilgili bir problemimiz yok. Dizinin sonunda, kayıp kıta Atlantis'le bir bağlantı kurulursa hiç şaşmam.
'Rahat rahat izlemek mümkün değil'
Kazım Karagülmez
(26 - Gazeteci)
Televizyon izlerken 'Ne arayabilirim ya da ne beklerim?' diye düşünüyorum. Bunun en doğru yanıtı Lost galiba. Oyunlarla dolu. Oturup rahat rahat izlemek mümkün değil. İnsanı içine çekiyor, başka bir şeyle ilgilenemiyorsunuz. TV bile izlemeyen beni ekranın karşısında esir aldı. Bu biraz, çocukken en sevdiğim çizgi filmi bir hafta boyunca heyecanla beklemeye benziyor. Bu yaşta aynı şeyi yaşayacağımı hiç düşünmezdim. Lost izleyen iki kişi yan yana geldiğinde masadaki 'diğerleri' ile bağlantıları kopuyor. Heyecanla diziden bahsetmeye başlıyorlar. Git gide yayılan gizli bir işbirliği gibi bu dizi... Lost'ta yanıtı olmayan o kadar çok şey var ki, her şeyin mantıklı bir nedeninin olduğunu umuyorum. Nedeni çok eğlenmek isteyen biri bile olabilir. Bunca insanla dalga geçen...
'Bana DVD oynatıcı aldırttı'
Melis Danişmend
(29 - Gazeteci)
Bu senenin başında bir arkadaşımın evinde televizyon izliyorduk. 'Durun Lost diye süper bi dizi var, onu indirdim internetten,' dedi. Adını duymuştum ama konusundan bihaberdim. 'Bir uçak adaya düşüyor,' diye söze girince 'Aman aman,' dedim, 'kalsın.' Uçak korkum var, düşmeli hiçbir şey izlemem. Fakat play'e çoktan basmıştı. Hani ilk görüşte aşk denir ya, Lost benim için öyle oldu. Gizemliydi ve inanılmaz sürükleyiciydi. O gece üç-dört bölüm peş peşe seyrettik. Sonrasında ise Lost seyretmek için kıvranmaya başladım. Arkadaşımın evine gidip gelmekle olmayacağını anlayınca, ilk iki sezonun internet kopyalarını buldum. DVD player'ım kopya CD okumadığı için yeni DVD oynatıcı aldım. Dizinin bulmaca gibi olması hoşuma gidiyor. Ve çok dozunda bir gerilim var. Bu arada konu Lost'tan açıldığında, izlemediğim bölümlere dair bir şeyler söylenmeye başlanırsa hemen kulaklarımı kapatıp şarkı söylüyorum.
'Lost manyağı oldum, arkadaşlarımı unuttum'
Ersu Akgüner
(27 - Organizasyon Genel Koordinatörü)
Lost'ta bugüne kadar bir televizyon dizisinde arayıp da bulamadığım her şeyi buldum. Gerilim, macera, aşk, polisiye, her şey var. Dizinin tansiyonu çok iyi ayarlanmış. Her adımı bulmaca gibi. Bir cuma akşamı iş çıkışı Lost'un birinci sezonunun DVD'lerini alıp arkadaşımın evine gittim. İlk kez Lost'u izleyecektik. Hafta sonu için de bir aydır görüşmeyi ertelediğim arkadaşlarımla sözleşmiştim. Sizce hafta sonu onlarla görüşebildim mi? Tabii ki hayır! Arkadaşlar çok üzgünüm ama hasta değildim, Lost manyağı olmuştum ve evden çıkamamıştım. Lost'ta karakterler sadece fiziken değil psikolojik olarak da kayıplar ve kendi iç dünyalarında sürekli geçmişleriyle hesaplaşıyorlar. Senaristler tüm olayları nasıl açıklayacaklar çok merak ediyorum doğrusu.
'Diziyi izleyince rahatlıyorum'
Varol Yaşaroğlu
(38 - Karikatürist)
Açıkçası Lost'u izlediğimde nedenini tam açıklayamadığım bir 'rahatlama' duygusu yaşadığımı söyleyebilirim. Çoğu zaman bir an önce eve dönüp diğer bölümlerini de izlemek istedim. Sanki o gün izlediğimde bir şeyler sonuçlanacaktı ve ben daha da rahatlayacaktım. Ama öyle olmadı hiç. Sonuçta olgunluk yaşımda böyle bir şey yaşayacağımı pek düşünmezdim. Bence insanları bu kadar sarmasının en büyük nedeni 'merak' duygusu. Bir nedeni de insancıl olması ve psikolojik boyutu. Her insan diziyi izlerken kendi yaşamına yönelik sorgulamalar yapabilir. Bazen tatil günü öğlen başlayıp gece geç saatlere kadar diziyi izlediğim oldu. Mutlaka ardından gelecek bölümü de izlemek zorunda hissediyorsunuz kendinizi.
'İşe üç saatlik uykuyla gittim'
Önder Kiremitçi
(33 - Halkla ilişkiler uzmanı)
Toplam altı dvd'deki 24 bölümü izlemek için sabahlara kadar oturup, işe üç-dört saatlik uyku ile gitmeye başladım. İkinci sezon bittiğinde bir bağımlının yaşadığı titreme vücuduma yayıldı. Çünkü üçüncü sezonun Amerika'da gösterime girmesine üç hafta vardı. Lost seyirciyi daha ilk saniyelerden itibaren adrenalin, heyecan ve milyonlarca soru işaretinin içinde bırakıyor. Adanın esrarını her karakterin ağzından çıkan bir kelimede arıyorsun. Kendi teorilerini, kendi kahramanlarını yaratıyorsun. Uzun saatler DVD'de diziyi izleyince mutfağa gittiğimde dizi karakterlerinden birini göreceğimi düşünmeye başlamıştım. Zaten bu dizinin en güzel yanı herkesin kendine göre bir Lost'u var.
'İlk görüşte aşkı yaşadım'
Sinan Demirez
(28 - Reklamcı)
Lost ile 40 dakikada birçok duyguyu aynı anda yaşıyorsunuz. Tüylerinizi diken diken edebiliyor, hüzünlendirebiliyor, güldürebiliyor, heyecanlandırabiliyor, korkutuyor ve eksiksiz her 40 dakikada hep merak ettiriyor. Çok rahat söyleyebilirim ki 'ilk görüşte aşk'tı yaşadığım. Birinci sezonun sonuna geldiğimde iki soluksuz gün geçirmiştim ekran başında. Öyle ki, yağmur çamur demeden kaçırmadığım Beşiktaş maçının biletini yakmak bir yana, yanı başımda duran kumandayla Lig TV'yi açmak bile içimden gelmemişti Lost'u bölüp. İkinci sezonu tamamen bitirdiğim bir sonraki hafta sonu ise, bana iki kilo aldıran, dışarı adım atılmamış heyecan dolu bir periyottu.
Uçak kazası sonucu sırlarla dolu bir adaya düşenlerin yaşadıklarını anlatan dizi Lost'u fenomen haline getiren aldığı ödüller değil, yarattığı fanatikler oldu. Saatlerce ekrana çakılıp, dizinin bölümlerini peş peşe izleyenlerin sayısı bizde de hızla artıyor. Fanatikleri bu diziyle hayatlarının değiştiğini bile söylüyor.
Lost izlediler hayatları değişti
Her bölümünde milyonlarca kişiyi ekran başına toplayan Lost, uçak kazası sonucu sırlarla dolu bir adaya düşen insanları anlatıyor. Seyirciyi merak ve heyecan içinde bırakan dizi kısa sürede Türkiye'de de ekran başından kalkmayan fanatiklerini yarattı.
Dünya bu diziye çıldırdı. Şimdi sıra sizde!' İşte böyle tanıtılıyor, sokaklarda gördüğümüz yeni reklam kampanyasıyla Lost. Pek abartıldığı da söylenemez, dünya bu diziye gerçekten çıldırdı. Milyonlarca kişi bu diziyi, kahramanlarını ve adanın sırrını konuşuyor. Lost izleyen birkaç kişi bir araya geldiği zaman kısa sürede etrafta adayla ilgili teoriler uçuşmaya başlıyor. Aslına bakarsanız Lost adeta salgın bir hastalık gibi. İzleyen herkes birbirine tavsiye ediyor ve fanatik sayısı her geçen gün artıyor. Şifreli bir kanalda yayınlanmasına rağmen Türkiye'de bile kendi fanatiklerini yaratmayı başaran Lost, ilk olarak Amerika'da ABC kanalında 2004 güz döneminde ekrana geldi. İlk bölümünün 5 milyon doları bulan maliyeti, yapımcı müdürün işten kovulmasına neden olmuştu. Sonra gördükleri ilgi karşısında önüne kırmızı halılar sererek yeniden davet edeceklerini bilmeden tabii... En iyi TV Drama Dizisi dalında 2005 Emmy ve Altın Küre ödüllerini alan Lost, Türkiye'de Digitürk'ten yayın yapan Dizimax'te yayınlanıyor. Ama Lost fanatikleri Dizimax'in yayınlayacağı bölümleri beklemiyor. Yeni bölüm Amerika'da yayınlandıktan yaklaşık dört-beş saat sonra, hem de Türkçe altyazıyla internetten indirilebiliyor. Herkes işini gücünü bırakıp yeni bölümü izlemek için ekranın karşısına geçiyor. Dediğimiz gibi neredeyse bir bağımlılık haline gelen Lost'un izleyicileriyle görüştük ve dizide ne bulduklarını konuştuk. İşte 'Lost izledim hayatım değişti,' diyecek kadar bu dizinin fanatiği olanların söyledikleri...
'İzledikçe, kafam iyice karışıyor'
Nurbanu Anter
(31 - SONY BMG Türkiye Basın ve Tanıtım Müdürü)
İlk sezonu neredeyse birkaç günde, sadece zorunlu ihtiyaçlarımı gidererek verdiğim aralarla izledim. Ardından ikinci sezonun da peşine düştüm. Her bölümde bazı belirsizlikler çözülecek, bazı sırlar açığa çıkacak diye beklerken olaylar iyice karıştı kafamda. Kendimi bir anda internette 'Lost çılgınlığı' ile ilgili forum ve siteleri araştırırken buldum. ATM'lerden para çekerken duyduğum sesleri bile hatch'deki (dizideki ambar) sesler zannetmeye başladım. Jack, Kate, Sawyer, Hurley ile yatıp, onlarla kalktım. Etrafımdaki tüm yakın arkadaşlarıma da bu hastalığı bulaştırdım. Bütün bu adada yaşananlar rüya mı? Yoksa bu insanlar hükümet tarafından bazı deneyler için bu adaya yollanan denekler mi? Cevapları merakla beklemekteyim.
'Hayatımda izlediğim en iyi dizi'
İmdat Beşikçi
(34 Muhasebeci)
"Lost bence bir salgın hastalık gibi, bir kere izlediniz mi bir daha bırakamıyorsunuz. Çünkü hep soru işaretleri var ve bu soru işaretleri yavaş yavaş çözülmeye başlıyor, insanı meraklandıran da bu. Adaya düşen insanların, geçmiş hayatlarında bir şekilde birbirleriyle karşılaşmış olmaları çok ilginç. Bu da insanı ekran başına kilitliyor. İlk iki sezonu orijinal DVD'sinden izledim. Ama ne izlemek; günde üç, dört bölüm, bazen gece iki, üçlere kadar izledim. Lost, hayatımda izlediğim en iyi dizi. Olayların altında yatan sırrı kimse çözebilmiş değil, bu konuda forumumuz da dahil tüm dünyada bir çok teoriler üretiliyor. Zaten diziyi yazanlar da bu teorilerden faydalandıklarını belirtiyorlar. Bir noktaya kadar bir fikir üretebiliyorsunuz ama bölümler yayınlandıkça ya yanıldığınızı anlıyorsunuz ya da bir yerden sonra bir çıkmaza girdiğini düşünüyorsunuz."
' Lost'un başarısı merak yaratması'
Ulvi Bahtiyar (37 - İnşaat mühendisi)
Banu Bahtiyar (33 - Avukat)
Lost önümüze parça parça sunulan bir puzzle oldu. Lost'un ne olduğunu bulmak için zaman geçirir olduk doğrusu. Maalesef üçüncü sezonun altıncı bölümüne geldiğimizde elimize geçenlerin toplamı SIFIR. Lost'un başarısı merak. Başka hayatların geçmişleriyle hesaplaşmalarını seyrederken, bir yandan da adanın gizemini çözme yolunda Jack, John, Sawyer, Kate ve diğerleriyle maceraya atılıyorsunuz. Ama nafile... İşin cazip yanı da bu aslında. Sırrı çözmenize izin vermiyorlar. Tam 'Hah...' dediğiniz anda, senaristlerin başka bir sürpriziyle karşılaşıyorsunuz. Sanırım hepimiz, soru işaretleri arasında boğulmanın cazipliğinden bahsediyoruz."
'Seyrederken kendinizi yiyip duruyorsunuz'
Özgür Can Öney
(26 - maNga'nın davulcusu )
Eşim sayesinde Lost'u keşfettim. Her türlü fikrin ya da senaryonun tükendiğini düşündüğüm bir anda bu kadar farklı, bilimkurgu ve psikolojiye bu kadar açık bir dizi olması hoşuma gitti. İnsanı çok fazla düşündürüyor. Gayet keyifli bir gerginlik içinde 'Şimdi ne olacak?' diye kendinizi yiyip duruyorsunuz. Çok sürükleyici ve güzel bir senaryosu var, hemen herkes kendini bir karakterle ya da birkaç karakterin farklı özellikleriyle özdeşleştirebilir. Ayrıca her bölümün çözüldüğü anda, diğer bölümü de izlemezseniz sizi meraktan uykusuz bırakacak ipuçlarıyla karşılaşıyorsunuz. İzlemeden uykusuz kalacağıma, izleyip uykusuz kalayım diyorsunuz. İlk iki sezonu birkaç gün içinde sabahlayarak izledik. Şimdi üçüncü sezondan ilk üç bölümü izledik ama artık izlemediğimiz bölüm sayısı azaldığı için zamanla ilgili bir problemimiz yok. Dizinin sonunda, kayıp kıta Atlantis'le bir bağlantı kurulursa hiç şaşmam.
'Rahat rahat izlemek mümkün değil'
Kazım Karagülmez
(26 - Gazeteci)
Televizyon izlerken 'Ne arayabilirim ya da ne beklerim?' diye düşünüyorum. Bunun en doğru yanıtı Lost galiba. Oyunlarla dolu. Oturup rahat rahat izlemek mümkün değil. İnsanı içine çekiyor, başka bir şeyle ilgilenemiyorsunuz. TV bile izlemeyen beni ekranın karşısında esir aldı. Bu biraz, çocukken en sevdiğim çizgi filmi bir hafta boyunca heyecanla beklemeye benziyor. Bu yaşta aynı şeyi yaşayacağımı hiç düşünmezdim. Lost izleyen iki kişi yan yana geldiğinde masadaki 'diğerleri' ile bağlantıları kopuyor. Heyecanla diziden bahsetmeye başlıyorlar. Git gide yayılan gizli bir işbirliği gibi bu dizi... Lost'ta yanıtı olmayan o kadar çok şey var ki, her şeyin mantıklı bir nedeninin olduğunu umuyorum. Nedeni çok eğlenmek isteyen biri bile olabilir. Bunca insanla dalga geçen...
'Bana DVD oynatıcı aldırttı'
Melis Danişmend
(29 - Gazeteci)
Bu senenin başında bir arkadaşımın evinde televizyon izliyorduk. 'Durun Lost diye süper bi dizi var, onu indirdim internetten,' dedi. Adını duymuştum ama konusundan bihaberdim. 'Bir uçak adaya düşüyor,' diye söze girince 'Aman aman,' dedim, 'kalsın.' Uçak korkum var, düşmeli hiçbir şey izlemem. Fakat play'e çoktan basmıştı. Hani ilk görüşte aşk denir ya, Lost benim için öyle oldu. Gizemliydi ve inanılmaz sürükleyiciydi. O gece üç-dört bölüm peş peşe seyrettik. Sonrasında ise Lost seyretmek için kıvranmaya başladım. Arkadaşımın evine gidip gelmekle olmayacağını anlayınca, ilk iki sezonun internet kopyalarını buldum. DVD player'ım kopya CD okumadığı için yeni DVD oynatıcı aldım. Dizinin bulmaca gibi olması hoşuma gidiyor. Ve çok dozunda bir gerilim var. Bu arada konu Lost'tan açıldığında, izlemediğim bölümlere dair bir şeyler söylenmeye başlanırsa hemen kulaklarımı kapatıp şarkı söylüyorum.
'Lost manyağı oldum, arkadaşlarımı unuttum'
Ersu Akgüner
(27 - Organizasyon Genel Koordinatörü)
Lost'ta bugüne kadar bir televizyon dizisinde arayıp da bulamadığım her şeyi buldum. Gerilim, macera, aşk, polisiye, her şey var. Dizinin tansiyonu çok iyi ayarlanmış. Her adımı bulmaca gibi. Bir cuma akşamı iş çıkışı Lost'un birinci sezonunun DVD'lerini alıp arkadaşımın evine gittim. İlk kez Lost'u izleyecektik. Hafta sonu için de bir aydır görüşmeyi ertelediğim arkadaşlarımla sözleşmiştim. Sizce hafta sonu onlarla görüşebildim mi? Tabii ki hayır! Arkadaşlar çok üzgünüm ama hasta değildim, Lost manyağı olmuştum ve evden çıkamamıştım. Lost'ta karakterler sadece fiziken değil psikolojik olarak da kayıplar ve kendi iç dünyalarında sürekli geçmişleriyle hesaplaşıyorlar. Senaristler tüm olayları nasıl açıklayacaklar çok merak ediyorum doğrusu.
'Diziyi izleyince rahatlıyorum'
Varol Yaşaroğlu
(38 - Karikatürist)
Açıkçası Lost'u izlediğimde nedenini tam açıklayamadığım bir 'rahatlama' duygusu yaşadığımı söyleyebilirim. Çoğu zaman bir an önce eve dönüp diğer bölümlerini de izlemek istedim. Sanki o gün izlediğimde bir şeyler sonuçlanacaktı ve ben daha da rahatlayacaktım. Ama öyle olmadı hiç. Sonuçta olgunluk yaşımda böyle bir şey yaşayacağımı pek düşünmezdim. Bence insanları bu kadar sarmasının en büyük nedeni 'merak' duygusu. Bir nedeni de insancıl olması ve psikolojik boyutu. Her insan diziyi izlerken kendi yaşamına yönelik sorgulamalar yapabilir. Bazen tatil günü öğlen başlayıp gece geç saatlere kadar diziyi izlediğim oldu. Mutlaka ardından gelecek bölümü de izlemek zorunda hissediyorsunuz kendinizi.
'İşe üç saatlik uykuyla gittim'
Önder Kiremitçi
(33 - Halkla ilişkiler uzmanı)
Toplam altı dvd'deki 24 bölümü izlemek için sabahlara kadar oturup, işe üç-dört saatlik uyku ile gitmeye başladım. İkinci sezon bittiğinde bir bağımlının yaşadığı titreme vücuduma yayıldı. Çünkü üçüncü sezonun Amerika'da gösterime girmesine üç hafta vardı. Lost seyirciyi daha ilk saniyelerden itibaren adrenalin, heyecan ve milyonlarca soru işaretinin içinde bırakıyor. Adanın esrarını her karakterin ağzından çıkan bir kelimede arıyorsun. Kendi teorilerini, kendi kahramanlarını yaratıyorsun. Uzun saatler DVD'de diziyi izleyince mutfağa gittiğimde dizi karakterlerinden birini göreceğimi düşünmeye başlamıştım. Zaten bu dizinin en güzel yanı herkesin kendine göre bir Lost'u var.
'İlk görüşte aşkı yaşadım'
Sinan Demirez
(28 - Reklamcı)
Lost ile 40 dakikada birçok duyguyu aynı anda yaşıyorsunuz. Tüylerinizi diken diken edebiliyor, hüzünlendirebiliyor, güldürebiliyor, heyecanlandırabiliyor, korkutuyor ve eksiksiz her 40 dakikada hep merak ettiriyor. Çok rahat söyleyebilirim ki 'ilk görüşte aşk'tı yaşadığım. Birinci sezonun sonuna geldiğimde iki soluksuz gün geçirmiştim ekran başında. Öyle ki, yağmur çamur demeden kaçırmadığım Beşiktaş maçının biletini yakmak bir yana, yanı başımda duran kumandayla Lig TV'yi açmak bile içimden gelmemişti Lost'u bölüp. İkinci sezonu tamamen bitirdiğim bir sonraki hafta sonu ise, bana iki kilo aldıran, dışarı adım atılmamış heyecan dolu bir periyottu.