Lost hakkında bir teori...

fells2

Banned
Katılım
3 Şub 2008
Mesajlar
8,906
Reaction score
0
Puanları
36
Konum
Turkey
Tuğçe Baran

Lost dizisini seyretmeyenler için şöyle bir özet geçelim: Bir adaya bir uçak düşer, yolcuların hepsi sağ kalır. Önce ıssız olduğu sanılan adanın meğer son derece acayip bir ada olduğu, bir sürü numaranın döndüğü ortaya çıkar.. Kimdir bu numaraları çevirenler, amaçları nedir henüz belli değil.. Hep beraber izliyor ve öğreniyoruz..

Yolcular arasında on on beş tip öne çıkıyor. Omurilik cerrahı Jack, dolandırıcı Sawyer, sakin ve derin adam Locke, piyango talihlisi Hurley, uyuşturucu müptelası Charlie, babasını öldürmüş güzel kızımız Kate vs vs.. Hepsinin iyi ve kötü tarafları var.

Fakat grubun içinde en akıllı, en becerikli, en zeki, en uyanık, en bilge, en entelektüel, en romantik, en karizmatik.. Özetle en süper olan şahsiyet kim dersiniz?

Bir Iraklı!

Hem de bir zamanlar Saddam’ın emrinde olan, hatta onun yakın korumalığını yapmış Iraklı bir asker.. Said Cerrah! Bilgisayarları da o tamir ediyor, müzik aletini de o tamir ediyor, kokpitten çıkardıkları telsizi de o tamir ediyor, komploları da o anlıyor, arkadaşları için ölüme de o atlıyor, grupta kimsenin beceremediği en süper romansı da o yaratıyor, en güzel, en üst düzey İngilizce’yi de o konuşuyor, kim kötü kim iyi onu da hemen o anlıyor, herkesle yine o iyi geçiniyor.. Üstelik de acayip yakışıklı! Bir vücut yapmış ki ağbi.. Peee...

Sormak istediğim şey şu: Nasıl oluyor da dizide aslan payı Amerika Birleşik Devletleri’nin halihazırda düşmanı olan Irak’ın bir vatandaşına verilebilmiş?

Sizce de acayip bir şey değil mi?

Ülke, İkiz Kuleler faciasından beri en az beş yıldır Iraklıların ne kadar kötü, ne kadar terörist olduğu propagandası altındayken, işgali haklı göstermek için uydurulmadık şey kalmamışken, yüzlerce Amerikan askeri “onlar” tarafından öldürülmüş ve öldürülmeye devam ederken, her gün Amerikan askerlerinin tabutları gelirken..

Diyeceksiniz ki siyaset başka dizi başka.. Fakat unutmayın ki bu ticari bir ürün. Ve hassas dengeler, tribünlere oynama mecburiyeti, halka goygoyculuk ABD dizileri için de geçerli. Yüz yıldır yapılan şey. Kim o günlerde popüler düşmansa, Sovyetler, Araplar, Müslümanlar, Türkler, onlar dizilerde veya filmlerde iğrenç insanlar, korkunç teröristler olarak oynatılır.. (Bkz “24” Amerika bunu sever. )

Üstelik dizideki Iraklı Müslüman karakterimiz Said son bölümlerden birinde ciddi ciddi namaz da kıldı.. Gerçi pusulanın çalışmadığı bir adada üstelik hareket halinde bir tekne üzerinde Kıble’yi nasıl buldu bilmiyoruz ama olsun.. Bu bana çok ilginç geldi. İnsanın aklına bir sürü şey geliyor. Hiçbir şeyi tesadüfe bırakmayan Amerikan Sineması/dizi sanayi nasıl oldu da böyle bir riski göze aldı?

Düne kadar hiçbir filmde ve dizide Iraklı bir karakter yaratmamış olan Amerikan sineması isimleri her gün haberlerde geçip durduğu için “hadi bu sefer de bir Iraklı olsun, ilginç olur” mu dedi? Bu kadar basit olabilir mi?

Veya bir kısım Amerikalı Irak’tan bir nevi özür mü diliyor? Bir kısım Amerikalı, Bush’a meydan mı okuyor? Veya bir kısım Amerikalı “bunu da yapabiliyoruz” diyerek Amerika’yı dünyaya sempatik göstermeye mi çalışıyor?

Bunca sorun arasında bu mudur aklına takılan diyeceksiniz. O zaman ikinci soruma gelelim: Bizim durumumuz böyle olsaydı, yani bir ülkeyle haklı veya haksız bir savaş içinde olsaydık ve o ülkeden her gün bayraklara sarılı onlarca tabutumuz geliyor olsaydı, her gün onlarca “şehidimizi” toprağa veriyor olsaydık, düşman ülkenin bir vatandaşını son derece olumlu bir “kahraman” yapabilir miydik her hangi bir dizimizde acaba?

Diyelim çılgın bir yapımcı, sapık bir yönetmen böyle bir gaflete düştü, izleyici olsun, medya olsun, bir takım “yeminler” edip duran Kurtlu dernekler olsun.. İzin verirler miydi dersiniz?

Hayır. Ülke yerinden oynardı..

Yüz yıl evvelki “düşmanla” bile barışamamış bir ülke olarak, evet yerdik birbirimizi.
 
Geri
Üst