Liberallerin Paşası

Vtnsvr

New member
Altemur Kılıç


“Ergenekon soruşturmalarında”, medyaya sızdırılan-servis edilen “bilgiler” arasında, güya 7 Temmuz’da uygulanacak bir “kargaşa planı” vardı... Ama ülkede, asıl “kaosu-kargaşayı” Savcı Zekeriya Öz’ün, “hâlâ bir türlü açıklanamayan - ve açıklanmadıkça da, ülkeyi, kafaları büsbütün karıştıran soruşturmaları ve tutuklamaları yarattı - yaratmaya devam ediyor! Bu cadı kazanından ve ” kaostan “ bir ses yükseldi: Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral Hilmi Özkök’ün sesi... Görev dönemine ait, darbe iddiaları hakkında, en doğru tanıklığı yapabilecekti. Bir zamanlar başkomutanı olduğu ordunun onurunu -eski silah arkadaşlarını, o koruyabilirdi...

Nitekim Fikret Bila ona sorunca Orgeneral Hilmi Özkök Paşa, ” gidişin iyi olmadığı “nı ve zaman geç olmadan bir çıkış bulunması gerektiğini söylemiş... Ve ” Resmi bir aktörün, daha geç olmadan ortaya çıkıp ortalığa çekidüzen verecek bir hareketi, halkı da arkasına alarak gerçekleştirmesi kaçınılmaz hale gelmiştir. “ Kurumlararası tesanütü kimin sağlayacağı Anayasa’da açıkça belirlenmiştir. Ama bu görevin yerine getirilmesine katkıda bulunabilecek, halkın güvenini kazanmış, politik beklentileri olmayan, diğer akil adamların da davet beklemeksizin devreye girmesi zorunluluk haline gelmiştir” demiş!
Çok doğru bir tespit; Ama “akil-bilge” adam veya adamlar kim? Paşa kendisinin “âkil” olmadığını itiraf ediyor! Acaba, görev zamanında aralarındaki ilişkiler çok yakın olan şimdiki Cumhurbaşkanı Gül’ü mü kastediyor? Hakkında davalar varken ve Anayasa Mahkemesi’ndeki, kapatma davasında zanlı durumunda olan bir kişinin bu kargaşada nasıl bir yetkili ve de “âkil” adam olabileceği, esastan, şüpheli! Zaten bu kaosta hakkında kapatma davası varken, “topal ördek” -bir ayağı çukurda- olan AKP’nin iktidarda olması da “anomal-anormal” bir faktör. Benim şu sırada, aklıma gelen “akil adam” 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer; “Çankaya Kalesi”, AKP’tarafından düşürülünceye kadar, Atatürk Cumhuriyeti’ni o savunmuştu! ...Ama liberaller onu sevmezler, fakat Hilmi Özkök’ü çok sevmişlerdi - hâlâ da severler.


Bir varmış bir yokmuş
Fikret Bila, paşaya sormuş: “Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Ora. Özden Örnek’e ait olduğu öne sürülen günlüklerde yer alan, sizin destek vermediğiniz darbe hazırlığı iddiaları ve komutanlar arasındaki toplantı ve diyaloglara dayandırılan olaylar yaşandı mı?”
Özkök Paşa’nın, “akilliği-bilgeliği” şu cevabından belli: “Ne vardır, ne yoktur derim. Başka bir ifadeyle ne teyit ederim, ne tekzip ederim.” Askerce değil diplomatça, muğlâk bir yanıt... Veya başka bır deyimle, bir “masalcı dede” cevabı: “Bir varmış bir yokmuş”!
Paşa eski silah arkadaşlarının, iki orgeneralin tutuklanması hususunda da muğlâk! Darbe iddiaları hususunda mahkemede ifade verip vermeyeceği sorusuna “Ben kasaptaki ete soğan doğramam” demiş... Hangi “kasap”, hangi “et”, hangi “soğan” ?
Hilmi Özkök’ün “akil adamlığı” nı bir tarafa bırakın, sağduyu sahibi bir emekli komutan olarak şu sırada, masal anlatır gibi cevabıyla şüpheleri artırıyor ve akılları karıştırıyor.
Allah’ın bildiğini kuldan neden saklayayım. Erdoğan’ın “Hocam” diyecek kadar kendisine yakın bulduğu, başlıca referansları “aman borsa zıplamasın” ve “AB” olan Özkök Paşa’dan hiç hoşnut olmadım... Nitekim Paşa, dün Abdullah Gül’e gene “AB sürecinde devam etmeli” demiş! Onun dönemi, Türk Ordusu’nun “zaaf dönemi” idi!
Orgeneral YAŞAR Büyükanıt’ın Genelkurmay Başkanı olmasıyla bu “zaaf dönemi” sona ermişti... Şimdi, teamüllere göre, Orgeneral Ilker Başbuğ Genelkurmay Başkanı olacak... İçim o bakımdan ferah! Ama aradaki zaman, kısa da olsa, gene “zaaf dönemi” olmasın! Türk milletinin ordusuna saygısı ve güveni -bu güvenin tazelenmesi, bence her mülahazadan üstündür... Savaşta kaybedilecek bir dakika bile ölümcül olabilir!
DİPNOTU - Hakkındaki iddiaları bilemeden, cezaevinden, tedavi edilmeden, ölüm halinde “tahliye” edilen Kuddusi Okkır konusu iktidar tarafından savsaklanıyor... Liboşlar nerdesiniz? “Hepimiz Kuddusi Okkır’ız!” diye, insan hakları adına, sokaklara dökülsenize! Hrant insan da Okkır insan değil mi?
 

Vtnsvr

New member
Özkök Paşam'a Neden Nur Yağdı?


Oysa, "Ben artık huzurlu bir emeklilik yaşamak istiyorum, hiç bir makam ve mevkide gözüm yok" deyip pijama ve terlikleriyle birlikte aile ortamına çekilmişti...

Kendisinden, Genelkurmay Başkanlığı döneminde ziyadesiyle memnun kalan AKP ve cemaat kanadı, anlaşılan Paşa'yı huzurlu emeklilik günlerinde de sık sık yokluyorlar. "Nasılsınız hürmetli Paşam? Bir arzunuz, ihtiyacınız var mı? Eşinizin yüksek meblağla istimlak edilmesi gereken gayr-ı menkulü falan var mı?"

diye sık sık halini hatırını soruyorlardır herhalde...

Soruyorlardır diyorum; çünkü Özden Örnek Paşa'nın eşine arazi işinde yardımcı olmalarından da anlıyoruz ki bu kesim son derece kadirşînas ve vefâ ehli insanlardan terkip etmektedir...

Evet, Sayın Paşam'a bir dönem, "Cumhurbaşkanı olacaksın" umutları zerkedilip, fırfırlı elbiseli sevimli kız bebek torunu kucağında olmak üzere "Reis-i Cumhur pozları" verdirilip, sonra da Emin Çölaşan'ın, "Paşa! Paşa! AKP'nin cumhurbaşkanı olacaksan açık söyle de bilelim.." şeklinde 'saygısızlık' yapması üzerine ve de o mûnis zannedilen Abdullah Gül'ün pek cevval çıkarak Çankaya Köşkü'nü kimselere kaptırmamasıyla...

Paşa'm ortada kalıvermişti ama, olsun...

Paşa'm ile "BOP Eşbaşkanı AKP" arasındaki gönül bağı, öyleufak tefek koltuk meselelerinden dolayı zarar görecek türden değildir...

Paşa'ma, Ergenekon komedisinin fena halde ele yüze bulaşması karşısında yine ihtiyaç duyuldu...

"Paşa'm yetiş! 49 adet Ergenekoncu bulduk ama darbe yapacak adam bulamıyoruz!"

"Paşa'm yetiş! Seni cumhurbaşkanı yapamadık ama gel 'akil adam' yapalım..Yan bastık Paşam, kurtar bizi"

(Bu arada Baykal'ın, "Siz ülkeyi yönetenler olarak 'akil adam' değil misiniz ki, akil adam arıyorsunuz?" şeklindeki harika nüktesi arada kaynadı..)

Paşa'm da hiç kırmadı sağolsun, her gün bir gazenin manşetine konuk olup başladı "karışan kafaları berraklaştırmaya"...

"Paşam, size rağmen bir darbe girişimi yapıldı mı?"

"Yapılsaydı, askeri savcılık el koyardı..."

(Ertesi gün:)

"Paşam, size rağmen askeri darbe yapılmak istendi mi?"

"Yapıldı da diyemem, yapılmadı da diyemem"

"E Paşa'm yapıldıysa ve siz olayı askeri yargıya intikal ettirmediyseniz, görevi ihmal suçu işlemiş olmaz mısınız?"

"Kasaptaki ete soğan doğramam ben.."

"Paşam, Eruygur ve Tolon Paşalar 2004'te planlandıkları söylenen Ayışığı ve Sarıkız'dan yargılanacaklarsa bu yargılamanın sivil mahkemede yapılması caiz midir? Sivil mahkemede yargılanacaklarsa, siz o mahkemede 'tanık' olarak mı, yoksa 'sanık' olarak mı arz-ı endâm edeceksiniz?"

"Eeee... kasaptaki ete sos da hazırlamam ben...

(Paşam'ın 'akil adamlığı' tam bu noktada sarpa sarmıştı ki, sağolsun imdada Taraf gazetesi yetişti ve "Emekli olduktan sonra da ELDİVEN darbesi hazırladılar!" diye bir manşet attı. Artık ihtiyaca göre suç yaratılıyor nasıl olsa..Sivil mahkemede yargılanmaları icap ederse Eldiven'den, askeri mahkemede yargılanmaları münasip görülürse "Sarıkız"dan yargılanırlar artık. Taraf'ın canı sağ olsun, her çap ve ebatta iddia, itinayla imal edilir..)

Şimdi Paşa'm, bütün bu yalpalamalara rağmen AKP ve cemaat medyasında baştacı!

"Ne güzel söyledin!" diyenden, "Hay ağzını öpeyim!" diyenden, "İşte paşa dediğin böyle olur!" diye yağlayandan geçilmiyor...

Geçilmiyor da...

Arada bir şey çok fena kaynadı...

Paşam, Sayın mütebessim Cumhurbaşkanı'mızla memleketin en 'akil' iki adamı olarak yaptığınız o görüşmede, meselâ Yüksek Askeri Şura'da yapılacak terfi ve emeklilik işlemlerini hiç ele aldınız mı?"

"Niye alalım ki, biz sadece mantı yedik" demeyin...

YAŞ kararlarını en son onaylayacak makam Cumhurbaşkanlığıdır saygıdeğer Paşa'm...

Ülkemiz bu derece tarihi günlerden geçerken, iktidar medyasının deyimiyle "Ulusalcı kalıntılar, devlet aygıtından temizlenirken," (Ulusalcılık ideali olmadan devlet ayakta tutulabilirmiş gibi..) 2020'li yılların komuta kademesinin nasıl şekillendirileceğine el atılmamış olması mümkün mü Paşam?

Hangi "ulusalcı" subaylar emekli edilecek, hangi "ulusalcı olmayanlar" terfi ettirilecek, bunları kim bilebilir Paşam?

Bunları Paşam; yani komuta kademesinin 'sicillerini' Sayın Cumhurbaşkanımız bilemez...

Sayın Başbakanımız, hatta Sayın Milli Savunma Bakanımız da bilemez...

Ama meselâ, siz bilebilirsiniz Paşam...

Bir de... Geçtiğimiz günlerde Başbakan'la başbaşa uzuuun bir görüşme yapmış olan ve genelkurmay başkanlığını garantilediği anlaşılan Sayın Kara Kuvvetleri Komutanı'mız da bilebilir...

Ne dersiniz Paşa'm? Siz "demokrat" bir paşasınız...Yanlış bir mantık yürütüyorsam, Allahaşkına söyleyin hürmetli paşam...

Şu huzurlu emeklilik günlerinizde size asıl bunun için 'nur yağmış' olabilir mi Paşa'm?

Dolmabahçe'de başlayan "Büyük Uzlaşı'da" son adımlar atılıyor olabilir mi Paşa'm?

Ama 'aktörler' değişmiş olarak...yani, Sayın Erdoğan ve Büyükanıt'la değil de...

Siz, Cumhurbaşkanı ve Sayın İlker Başbuğ arasında tamamlanıyor olabilir mi "Büyük Uzlaşı" Paşa'm?


Fatma Sibel Yüksek
 

64general1

New member
Hilmi Paşa putu yıkılsın


GRİ alanların yok olduğu...

Kimimizin savcı Abdurrahman Bey’in, kimimizin ise savcı Zekeriya Bey’in safında mücadeleye giriştiği...


"Kapatmacılar" ile "Ergenekoncular" diye karpuz gibi bölündüğümüz...

Şu tuhaf ortamda...

Bir bölünme konumuz da Hilmi Özkök Paşa oldu...

Kimimize göre...

"Gelmiş geçmiş en demokrat genelkurmay başkanı"dır o...

Kimimize göre ise "Rüştü Erdelhun’un Menderes’in emrine girmesi gibi Tayyip’in emrine girmiş bir genelkurmay başkanı"dır...

Hangisi doğru?

Bence ikisi de yanlış.

Hele Hilmi Paşa’nın "demokrasi kahramanlığı" çok su kaldırır...

Şöyle ki:

Çıkınından "Kasaptaki ete soğan doğranmaz" vecizesini çıkaran Paşamız, bundan bir süre önce de "Yangını yangınla söndürmek" diye bir vecize buyurmuştu.

28 Şubat’ın haklılığını ve meşruiyetini anlatmak için "Bazen sivil iktidarların yol açtığı yangınları, askeri balans ayarı yangınlarıyla söndürmek gerekir" demeye getiriyordu...

Eğer bu söze rağmen Özkök Paşa’yı "demokrasi kahramanı" ilan ediyorsak...

AKP iktidarının bir yangına yol açtığını düşünen ve bu yüzden yangını yangınla söndürmek için girişimde bulunan Hurşit Paşa ile Eruygur Paşa’yı neden içeri tıkıyoruz...

Rica etsem, "demokrat kalemler" bu konuda bir yanıt geliştirebilir mi?

Ahmet HAKAN
 

Vtnsvr

New member
Hilmi Özkök Hep Aynı



Türkiye sisli puslu bir ortamdan geçiyor. Ümraniye soruşturmasındaki gözlatı dalgalarının Kıbrıs milli davamızın elimizden kayıp gitmesiyle sonuçlanacak anlaşmaların yapıldığı günlere rastlaması en basitinden tehlikeli bir zamanlamaya işaret ediyor. Böyle bir ortamda akil adam edasıyla ortaya çıkan Eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün ifade ettiği sözler ve yaptığı açıklamalar, sis bulutunu ortadan kaldırmak yerine tam tersine daha da artırdı.
Hem var hem yok
Eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Özden Örnek’ ait olduğu iddia edilen günlüklerden hareketle 2003/2004 yıllarında bir darbe girişimi olduğu iddialarına Özkök ‘vardır da diyemem, yoktur da diyemem; ne teyit ederim ne de tekzip ederim’ sözleriyle cevap verdi.
Yaygın medya bu sözleri kafa karışıklığı olarak yorumlar ve büyük ölçüde eleştiriken, AKP medyası bir kez daha Özkök’e sahiplendi. Bu sözleri o sıralardaki darbe girişimini teyit etmek anlamında yorumladı. Demokrat paşa lafları bir kısım medyanın köşelerine tekrar yansıdı. Cumhurbaşkanı Gül kendisini yemeğe davet etti vs...
Özkök hep aynıydı
Özkök’ün Annan Planı referandumu öncesinde yaptığı konuşma kafa farışıklıkları doluydu. Sorumluluk almak istemeyen bir ruh halini yansıtıyordu. Plana ‘evet’ ya da ‘hayır’ diyemeyeceklerini belirtiyordu. Planın uygulamasında kargaşa çıkmasından endişe ettiğini anlatıyordu; ama güvenlik ve garantiler açısından epeyce avantajı olduğunu bir soru üzerine uzun uzun anlatıyordu. Oysa bunların hepsinin yanlış ve sığ değerlendirmeler olduğunu bir kaç gün sonra Planın nasıl uygulanması gerektiğine dair İngiltere’nin Güvenlik Konseyi’e götürdüğü karar tasarısı ortaya koyuyordu. Ayrıca referandumdan bir ay sonra (26 Mayıs) Kofi Annan kendi yazdığı raporunda, adeta Özkök’ü yalanlarcasına, Planın ne denli Rum-Yunan yanlısı olduğunu anlatmaktaydı. Annan Planı ile Kıbrıs’ın Türkiye’nin kontrolünden tamamen çıkacağını; Türkiye ile Ada arasına set çekileceğini göre göre ‘evet de diyemem, hayır da’ gibi laflar sarfeden Özkök, bir yıl sonra Harp Akademileri’nde yaptığı konuşmada Kıbrıs’ın stratejik öneminden bahsediyordu. Kıbrıs’ın önemi kalmadığını söyleyenlere kızıyordu. Binlerce kilometre ötedeki İngiltere için Kıbrıs’ın önemi varsa Türkiye için olmadığı söylenemezdi. Öyle diyordu Özkök. O halde Annan Planı uygulansa, Türkiye’nin hak ve menfaatlerini nasıl koruyacaktı? Bir başka konuşmasında artık devletler arasında savaş olmayacağını; mühim olanın terörle mücadele olduğunu ifade etmişti. Başka bir konuşmasında da Yunanistan’ın silahlanmasından yakınıyordu ve bunun Türkiye için risklerini anlatıyordu. Bu ne perhiz ve lahana turşusuydu. Aman efendim, sizin mantığınıza göre, Yunanistan da terörle mücadele için silahlanıyor olmasın?
Demokrat paşa safsatası
O günlerde kendisine ‘Demokrat Paşa’ diyen veya dedirten Özkök, aslında dolaylı olarak diğer paşaların demokrasiye saygılı olmadıkları fikrinin yayılmasına sebep olmuştu. Normalde Demokrat Paşa ne demek? Bir genelkurmay başkanının sıfatı demokrat olamaz. Genelkurmay Başkanı’nın veya her hangi bir askerin sıfatı kararlılıktır, kahramanlıktır, tutarlılıktır vs. Demokratlık siyasilere yakışan bir kavram olsa gerektir. Özkök, Kıbrıs konusunda yaptığı o fevkalade sığ, yanlış ve tutarsız konuşmasının bir yerinde de kendisine AKP tarafından cumhurbaşkanlığı teklifi yapıldığı dedikodusunun kulaktan kulağa yayıldığını ifade ediyor ve şunları söylüyordu:
“Benim, Ulusuma ve Devletime zarar vermemek için, sorumlu, ılımlı, yapıcı, birleştirici ve dikkatli yaklaşımım, maalesef belirli kişiler ve çevrelerce bilerek ya da bilmeyerek yanlış yorumlanmakta, üstelik bu kişiler bu yaklaşımımdan mutsuzluk da duymaktadırlar. Ben sesin gürlüğüne değil, aklın önderliğine itaat etmek isteyen askeri bir nesle komuta ediyorum. Üzülerek ifade ediyorum ki bu kişilerden bazıları benim bu yaklaşım biçimimin güya bana vaat edilmiş bir ikbalden kaynaklandığını ileri sürerek, bir dedikoduyu kulaktan kulağa yaymaktadırlar. Tarafıma hiç kimse böyle bir vaat veya teklif getirmemiştir. Böyle bir vaat veya teklif getirmeye cüret edecek birilerinin olduğunu da sanmıyorum. Ulusum, Devletim ve Silahlı Kuvvetlerimin beni getirdiği Genelkurmay Başkanlığı makamı, meslek hayatımın son ve aile bireylerimin en övünç verici ikbal noktasıdır.”
Ama aynı Özkök’ün cumhurbaşkanlığı için en iyi aday olduğununu emekli olduğundan hemen sonra Eylül 2006’da yazan Mehmet Ali Kışlalı’ya ‘hayır yok öyle bir şey’ dediğini duymadık. Cumhurbaşkanlığı konusunun sıkı sıkıya tartışıldığı 2007 yılının ilk aylarında Özkök’ün defalarca ‘beni seçin’ dercesine basına demeçler verdiğini, aile fotoğrafları çektirdiğini hepimiz hatırlıyoruz. Şimdilerde yine ortalarda. Var da diyemez, yok da... Ne demek:? Varsa vardır, yoksa yoktur. Bir şekilde cumhurbaşkanı olacağını düşünmüyordur herhalde... Çünkü bu defa cumhurbaşkanı halk oyuyla seçilecek. AKP seçmeninden oy alacağını düşünmesi abesle iştigal olur. AKP muhaliflerinin kendisini ciddiye alacağını zannetmesi ise görevdeyken yaptığı, Kıbrıs ve terörle mücadele tahlillerinden de sığ kalır. Bizden söylemesi.

Hasan ÜNAL
 

VolkaN

Altın Üye
tüm paşalar akp lidir derlerse şaşırmayın dogruyu söyleyen yani bu zihniyetteki arkadasların zıttını söyleyen herkes akp li oluyor makam mevki sevdasında oluyor sorunlu arsaları oluyor birileri onlara yaranmak için arsalarının sorunlarını çözüyor yani bu liste uzar gider

ilginç olan devamlı askeriye yıpratılmak isteniyo diye çıgırtkanlık yapanlar şimdi kendileri napıyor farkındalar mı acaba(farkındalar farkıdalar onlar herseyin farkında)

herneyse kendin pişir kendin ye....

yakında diğer paşalar hakkındada ilginç iddalar çıkar bugun onları savunanlar yarın gene 180 derecelik bir dönüşle saldırıya gecerler.

Apoyla can ciger kuzu sarması olanlarda çıkar Atatürkçülük kisvesi altında ergenekonu savunurlar.


Güzel ülkemden insan manzaraları
 

HTML

Üst