Lenin' den Din Üzerine

dreamdeep

Banned
Katılım
19 Haz 2008
Mesajlar
272
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
Konya
Fransa'da İç Savaş'a önsözünde Engels şuna dikkat çekmişti: "devlete ilişkin olarak, din bütünüyle kişisel bir sorundur." Bunu yorumlayan Lenin 1905'de şöyle yazıyordu: "Devlet dinle ilgilenmemelidir; dinsel kurumlar devlete bağlı olmamalıdır. Herkes istediği dini savunmakta ya da dinsiz, yani genelde her sosyalist gibi ateist olduğunu açıklamakta özgür olmalıdır."
(Lenin, Din Üzerine, "Sosyalizm ve Din")

Bununla birlikte Lenin de, partiye ilişkin olarak, Engels'in devrimci partinin dine karşı mücadele yürütmesi gerektiği yönündeki öğüdüne dikkat çekiyordu:

"Proletaryanın partisi, devletin dinin kişisel bir sorun olduğunu ilan etmesini ister, ama halkın afyonuna karşı mücadeleyi, dinsel hurafelere vb. karşı mücadeleyi kişisel bir sorun olarak görmez. Oportünistler sorunu, Sosyal Demokrat Parti dini kişisel bir sorun olarak görüyormuş gibi çarpıtıyorlar." (age, "İşçi Partisinin Din Karşısında Tutumu") Ve şunu ekliyordu: "Modern dinin köklerinin gömülü olduğu yer, çalışan kitlelere uygulanan toplumsal baskı ve onların kapitalizmin kör güçleri karşısındaki aşikâr çaresizliğidir. [...] kitleler dinin kaynak bulduğu toplumsal olgulara karşı birleşik, disiplinli, planlı ve bilinçli bir tarzda mücadele etmeyi öğrenene kadar, kapitalist egemenliğin tüm biçimlerine karşı mücadele etmeyi öğrenene kadar, hiçbir eğitsel kitap yığınların bilincinden dini söküp atamaz." (age, "İşçi Partisinin Din Karşısında Tutumu")

Fakat Marksistler, dindar olanlar da dahil tüm işçileri kapitalizme karşı mücadeleye katmak için her şeyi yapmalılar. Bizler bu işçilerle aramıza engeller dikmemeli, aksine sınıf mücadelesine etkin bir şekilde katılmaları için onları teşvik etmeliyiz.

Daha önce de söylediğimiz gibi, Rus işçi sınıfı tarih sahnesine 1905'de, başlarında bir papaz, ellerinde dinsel ikonalar ve çara --küçük Babamız-- seslenen bir dilekçe taşıyarak girdi. Devrimcilere güvenmiyorlar hatta bazen onları dövüyorlardı. Fakat tüm bunlar dokuz Ocak katliamından sonra 24 saat içinde değişti. Aynı işçiler, dokuzu akşamı, silah istemek için devrimcilere geldiler. İşte bu, bilincin olayların sıcağında ne kadar hızla değişebileceğini göstermektedir!

Bu arada dilekçeyi ve barışçı gösteriyi örgütlemiş olan ve Çarlık polisi için çalışan Papaz Gapon, Kanlı Pazardan sonra ani bir değişim geçirdi. Çarın devrimci yıkılışı çağrısında bulundu ve belirli bir aşamada Bolşeviklere yakınlaştı. Gapon dindar olarak kalsa da, Lenin onu bir kenara itmedi, tersine kazanmaya çalıştı.

Lenin'in esnek tavrı, grevler karşısındaki tutumunda da görülüyordu. Grevlere katılan ama dindar olan işçilere karşı sekter bir tutum takınanları uyarmıştı. "Böyle bir zamanda [yani bir grev sırasında] ve bu koşullarda ateizm vaazları vermek, grev hareketine katılan işçileri dinsel inançlarına göre bölmekten başka bir şey istemeyen papazların ve kilisenin ekmeğine yağ sürmek olur." (age, "İşçi Partisinin Din Karşısında Tutumu")

Sorunun özü budur. Bizler işçi örgütlerinin tüm ayrım çizgilerinin --dinsel, ulusal, dilsel veya ırksal-- ötesinde birliği için mücadele ederiz. Görevimiz tüm ezilenleri ve sömürülenleri burjuvaziye karşı tek bir ordu içinde birleştirmektir.

Marksistler asla ateizmin kabulünü parti programının bir parçası haline getirmediler. Bu tür zırvalıklar her zaman anarşizmin özelliğiydi. İnanan bir işçinin, harekete yakınlaştığı, hareketin genel programına inandığı ve sosyalizm için mücadele vermeye istekli olduğu ama dini terk etmek istemediği durumlarla çok sık karşılaşılır. Ne tavır almalıyız bu durumda? Kesinlikle onu dışlamama tavrını. Böyle bir işçi, dinden dönmek için değil kapitalizmle savaşmak için harekete katılmak ister. Muhtemelen, zamanla kendi politik ve dinsel inançları arasındaki çelişkileri görecek ve yavaş yavaş dinden uzaklaşacaktır. Fakat sorun hassas bir sorundur ve zorlanmamalıdır. Lenin'in açıkladığı gibi Marksistler, "bu işçilerin dinsel inançlarına karşı yapılan en küçük hakaretin dahi kesinlikle karşısındadırlar." (age, "İşçi Partisinin Din Karşısında Tutumu")

Ancak orta sınıf bir aydın, hareketin ideolojisine kafa karışıklığı sokmaya çalıştığında sorun tümüyle farklıdır, tıpkı Lenin'in din konusunda yazdığı sıralarda yaşanan örnekte olduğu gibi. Bir grup ultra-sol Bolşevik (Bogdanov, Lunaçarski vs.) mistik felsefi fikirlerle Marksizmi revize etmeye çalışıyordu. Lenin, tamamen haklı olarak bu eğilime karşı savaştı.

Kaynak; Marksist Tutum
 
Saygı sınırlarını aşan yorumlar silinmiştir. Lütfen yorum yazarken iki kere düşünüp bir kere yazalım...
 
Kişi sevdikleri ile beraberdir arkadaş anlarsan çok şey anlattım düşüncelerinde özgürsün ve özgürüz....selam sana , iyi geceler bundan sonra sana ait hiç bir konuyu açıp okumuycam.....
 
"Marksistler asla ateizmin kabulünü parti programının bir parçası haline getirmediler. Bu tür zırvalıklar her zaman anarşizmin özelliğiydi. "

Onca ortak noktası olmasına ragmen elestirdiginiz anarşizmde sizi baskıcı, totoliter rejim olmakla suclar..
Su acık ki anarsizm ve komunizmde dini bir afyon olarak gorur zaten dogası geregi anarsizm tum otoritelere karsıdır..Ve insanlar birbirlerinden bagımsız olarak sınırsız ozgurluk ıcınde yasarlar buda ust bi toplum gerektirir tabi..

Anarşizm

Nefret ederim takip etmekten, nefret ederim yönetmekten.
Boyun eğmek mi? Of hayır! Ya idare etmek? Gerçekten hayır!
Yalnızca kendini korkutan korkuyu ilham eder.
Ve yalnızca korkuyu ilham edenler yönetebilirler.
Hatta kendimi yönetmek bile benim harcım değil.

Bu durumdan dolayı anarsizmin parti programı gibi bir programı yoktur daha dogrusu otoriteyi andıracak hic bir eylemde bulunmazlar..İnsanları baskı altına almayı uygun gormezler bu yuzden devrimleri bile komunizmden farklı olarak birden degil uygun kosullar olustugunda yapma istegi icersindedirler.

Eger dinin genel itibariyle afyon olarak goruldugu komunizmde her zaman bunu tekrarlamanız, bu yonde propaganda yaptıgınız anlamına gelir ve bu durumda dini yaymak isteyen ve din devleti kurmak isteyen kisilerle, sizlerde dinsizligin devletini kurmak isteyen kisiler olarak aynı kefeye konulabilirsiniz..

Din konusunda dusunceler, eger gercekten isci sınıfının,halkın bu konuda uyutuldugunu dusunmekteysenız eger zaten onlara savundugunuz esit is aş egitim vs vermeniz durumunda zamanla onların kendi kisisel tercihlerini yapmasını saglayamazmı ? Dinin sukurculuge yol actıgını ve obur dunya beklentisi olan insanlar uzerınde hukmedilme yetisini ortaya cıkaran, gercekleri gorulmesını engelleyen karanlık bir sis goruyor bu ideoloji..Dedigim gibi esit is,aş egitim vs verilmesi durumunda sukurculuk ortadan kalkıcak, hukmedılme yetiside ortadan kalkıcaktır..Bu durumda anti-din propagandası veya din propagandası yapılması gereksizdir..

Benim gozumde anti-din propagandası veya din propagandası yapan insanlar,devletler bu konuda kisisel tercihlere saygı duymamakta ve kitleleri baskı altına alma calısmaları icerisindedir..Burdanda komunizmin bu yonde emin olamasamda nasıl dini yayma cabası icinde olan insanlar varsa aynı kefeye koyuyor ve baskıcı bir rejim olabilicegini dusunuyorum.
 
Geri
Üst