VolkaN
Altın Üye
- Katılım
- 28 Haz 2007
- Mesajlar
- 8,232
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 38
Lastik patladı
Üzülerek söylemek zorundayım ki MHP içindeki keskin söylemin bir gün büyük bir iletişim kazasına yol açacağı ortadaydı. Nitekim önceki akşam öyle oldu ve lastik patladı.
Bir dönem sağlık bakanlığı da yapan Osman Durmuş, Meclis'te olduğunu unutarak MHP tabanını da rencide edecek şekilde ileri geri konuşmaya başladı. Belli ki yalnız değildi ve bazıları hazırlıklı gelmişti. Elinde CD sallayan keskin söylem, Meclis'e yakışmayacak bir manzaranın oluşmasına neden olacağını belki de tahmin etmemişti. Bilemiyorum. Ancak ortaya çıkan manzara hiç de hoş değil.
Güya bir AK Partili, Başbakan Tayyip Erdoğan için 'peygamber' demiş. O nasıl bir söz? Kim inanır bu saçmalığa? Hangi vicdan kabul edebilir bu cinneti? Söylenmiş bile olsa Tayyip Erdoğan'ı bağlamaz ki bu hezeyan. Kendini bilmez, haddini bilmez biri bir laf geveledi diye bir insan suçlanabilir mi? Bu kadar pespaye bir laftan dolayı Parlamento'da kavga çıkartılır mı? Meseleye böyle hararetle yaklaşınca karşı taraf da eline CD'ler alıp gelmez mi? Bunun sonu yok ki!
Bir gün böyle bir olayın yaşanacağı belliydi. Göstere göstere geldi bu çirkin manzara ve ülkenin ufkunu kararttı. MHP lideri Devlet Bahçeli, bu tür iletişim kazalarını önceden gören bir lider aslında. Ülkücü hareket ve MHP üzerine yapılan kışkırtmaları çok önceden teşhis etti ve soğukkanlı bir tutum sergileyerek ciddi bir liderlik örneği sergiledi. Sayın Bahçeli, MHP vitrininde sıkça görünen birilerinin son derece asabi davranışlarını da önceden kestirmek zorundaydı. Zaten bazı olaylar MHP imajını öteden beri sarsıyor, partiyi hırçın gösteriyor. Mesela vatandaş hâlâ Sadi Somuncuoğlu gibi ülkücü harekete mal olmuş bir kişinin MHP milletvekilleri tarafından tartaklanmasını unutmadı. Şüphesiz MHP o günden bugüne çok mesafe aldı. En azından artık daha soğukkanlı olunması gerektiğini biliyorlar. Ancak bazı önde görünen isimler hâlâ çok hırçın, kavgacı...
Muhalefet yapmak tabii ki çok önemli; ancak muhalefet sırasında oturmak, icraat denetimi yapmayı gerektiriyor; kavga çıkarmayı değil. Osman Durmuş'un önceki gece sebep olduğu olay beklenen bir gelişmeydi aslında. Zaten herkesin aleyhine konuşuyor beyefendi. Konuşurken kendinden geçiyor, öfkesine hâkim olamıyor. Önceki gece Osman Bey işi öyle çığırından çıkardı ki sanırsınız Emine Erdoğan'ın askerî hastaneye alınmamasına bile taraftar. Çünkü alaycı bir üslupla 'peygamberin karısı' dediği kişi, hem bir başbakan eşi, hem de başörtüsünden dolayı haksızlığa maruz kılmış bir insan. Densiz bir adamın söylediği bir sözden yola çıkıp işi başörtüsü yasağına destek şeklinde anlaşılacak bir tutuma götürmek kime yarar sağlayabilir ki! MHP yönetimi Osman Bey'in söylediklerinden rahatsız olsa gerek ki dün yaptığı pek çok toplantıya eski sağlık bakanını çağırmadı. Demek ki parti yönetimi Durmuş'un hata ettiğini, yanlış anlaşılmaya sebep olduğunu, sadece AK Partilileri değil, milletimizin büyük bir çoğunluğunu rencide ettiğini fark etmiş. Keşke bu kazanın gelişini önceden görselerdi. Lastik patlamadan tedbir almış olurlardı.
Emine Hanım'ın başına gelen hadise, binlerce on binlerce insanın başına geliyor. Yıllar önce bizzat şahit oldum; İstanbul Üniversitesi'ne tahsis edilmiş Balta Limanı'ndaki bir düğünü o günkü YÖK diktası cehenneme dönüştürdü. Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna'ya haber gönderdiler ve 'Karısı kapalı, gelmesin' dediler. Düğün sahiplerinin yakınlarına başörtüsü yasağı getirdiler.
Daha birkaç gün önce belgesi yayınlandı. Bir dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına, asker ziyareti için gelen vatandaşlarımızın başlarını açsalar bile kışlaya alınmamasını emretmiş. Bunu okuyup da "Yazıklar olsun!" dememek mümkün mü? Dünkü Radikal'de Murat Yetkin'e konuşan eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, "Her şey değişirken TSK da değişecek. Korkmamak lazım." demiş. Yerden göğe kadar haklı Özkök Paşa. Sadece TSK değil, herkes (ve tabii ki siyasetteki iktidar ve muhalefet anlayışı da) değişmek zorunda; çünkü ibreler inanca saygıyı, topluma hürmeti, demokrasiye bağlılığı şart koşuyor.
kaynak
Üzülerek söylemek zorundayım ki MHP içindeki keskin söylemin bir gün büyük bir iletişim kazasına yol açacağı ortadaydı. Nitekim önceki akşam öyle oldu ve lastik patladı.
Bir dönem sağlık bakanlığı da yapan Osman Durmuş, Meclis'te olduğunu unutarak MHP tabanını da rencide edecek şekilde ileri geri konuşmaya başladı. Belli ki yalnız değildi ve bazıları hazırlıklı gelmişti. Elinde CD sallayan keskin söylem, Meclis'e yakışmayacak bir manzaranın oluşmasına neden olacağını belki de tahmin etmemişti. Bilemiyorum. Ancak ortaya çıkan manzara hiç de hoş değil.
Güya bir AK Partili, Başbakan Tayyip Erdoğan için 'peygamber' demiş. O nasıl bir söz? Kim inanır bu saçmalığa? Hangi vicdan kabul edebilir bu cinneti? Söylenmiş bile olsa Tayyip Erdoğan'ı bağlamaz ki bu hezeyan. Kendini bilmez, haddini bilmez biri bir laf geveledi diye bir insan suçlanabilir mi? Bu kadar pespaye bir laftan dolayı Parlamento'da kavga çıkartılır mı? Meseleye böyle hararetle yaklaşınca karşı taraf da eline CD'ler alıp gelmez mi? Bunun sonu yok ki!
Bir gün böyle bir olayın yaşanacağı belliydi. Göstere göstere geldi bu çirkin manzara ve ülkenin ufkunu kararttı. MHP lideri Devlet Bahçeli, bu tür iletişim kazalarını önceden gören bir lider aslında. Ülkücü hareket ve MHP üzerine yapılan kışkırtmaları çok önceden teşhis etti ve soğukkanlı bir tutum sergileyerek ciddi bir liderlik örneği sergiledi. Sayın Bahçeli, MHP vitrininde sıkça görünen birilerinin son derece asabi davranışlarını da önceden kestirmek zorundaydı. Zaten bazı olaylar MHP imajını öteden beri sarsıyor, partiyi hırçın gösteriyor. Mesela vatandaş hâlâ Sadi Somuncuoğlu gibi ülkücü harekete mal olmuş bir kişinin MHP milletvekilleri tarafından tartaklanmasını unutmadı. Şüphesiz MHP o günden bugüne çok mesafe aldı. En azından artık daha soğukkanlı olunması gerektiğini biliyorlar. Ancak bazı önde görünen isimler hâlâ çok hırçın, kavgacı...
Muhalefet yapmak tabii ki çok önemli; ancak muhalefet sırasında oturmak, icraat denetimi yapmayı gerektiriyor; kavga çıkarmayı değil. Osman Durmuş'un önceki gece sebep olduğu olay beklenen bir gelişmeydi aslında. Zaten herkesin aleyhine konuşuyor beyefendi. Konuşurken kendinden geçiyor, öfkesine hâkim olamıyor. Önceki gece Osman Bey işi öyle çığırından çıkardı ki sanırsınız Emine Erdoğan'ın askerî hastaneye alınmamasına bile taraftar. Çünkü alaycı bir üslupla 'peygamberin karısı' dediği kişi, hem bir başbakan eşi, hem de başörtüsünden dolayı haksızlığa maruz kılmış bir insan. Densiz bir adamın söylediği bir sözden yola çıkıp işi başörtüsü yasağına destek şeklinde anlaşılacak bir tutuma götürmek kime yarar sağlayabilir ki! MHP yönetimi Osman Bey'in söylediklerinden rahatsız olsa gerek ki dün yaptığı pek çok toplantıya eski sağlık bakanını çağırmadı. Demek ki parti yönetimi Durmuş'un hata ettiğini, yanlış anlaşılmaya sebep olduğunu, sadece AK Partilileri değil, milletimizin büyük bir çoğunluğunu rencide ettiğini fark etmiş. Keşke bu kazanın gelişini önceden görselerdi. Lastik patlamadan tedbir almış olurlardı.
Emine Hanım'ın başına gelen hadise, binlerce on binlerce insanın başına geliyor. Yıllar önce bizzat şahit oldum; İstanbul Üniversitesi'ne tahsis edilmiş Balta Limanı'ndaki bir düğünü o günkü YÖK diktası cehenneme dönüştürdü. Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna'ya haber gönderdiler ve 'Karısı kapalı, gelmesin' dediler. Düğün sahiplerinin yakınlarına başörtüsü yasağı getirdiler.
Daha birkaç gün önce belgesi yayınlandı. Bir dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına, asker ziyareti için gelen vatandaşlarımızın başlarını açsalar bile kışlaya alınmamasını emretmiş. Bunu okuyup da "Yazıklar olsun!" dememek mümkün mü? Dünkü Radikal'de Murat Yetkin'e konuşan eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök, "Her şey değişirken TSK da değişecek. Korkmamak lazım." demiş. Yerden göğe kadar haklı Özkök Paşa. Sadece TSK değil, herkes (ve tabii ki siyasetteki iktidar ve muhalefet anlayışı da) değişmek zorunda; çünkü ibreler inanca saygıyı, topluma hürmeti, demokrasiye bağlılığı şart koşuyor.
kaynak