Suat COŞKUN
Malumunuz, RTE’nin hafta sonu sohbetleri bir anda ülkenin bütün gündemini değiştirmeyi başardı.
Hâlbuki biz cuma günü, yüzyılın vurgun hareketini, hükümetin fındıktaki basiretsiz politikalarını ve AKP’nin dişlilerini konuşuyorduk.
Eee başbakan da gerildi tabi!
Ancak ipleri koparan son haber Doğan medyasından geldi!
Başbakan kontrolü kaybetti.
Bence haksız da değil hani.
Sen bunca sene kol kanat ger, beraber yürü yollarda beraber ıslan yağan yağmurda…
3–5 milyar dolarlık Hilton işi için şu yaptığına bak
Olacak şey değil diyeceğim ama işin aslı hiç de öyle değil!
Uzan Grubu;
Vakti zamanında Doğan Grubu’nun en büyük rakibi, hatta birbirleriyle fena halde de kapışmışlar, belgeli iddialar gizli dinlemeler ortaya saçılmış. Üstüne üstlük bir de Uzan Grubu Motorola’ya bir milyar dolarcık borç takmış. Peki, sonra ne olmuş?
Bir elin nesi var iki elin sesi var misali ABD’nin de onayıyla RTE ve Doğan ikilisi kendilerinden pek de farklı olmayan Uzan Grubu’nun ocağına incir ağacı dikti. Sonrası talan ekonomisi, gazete RTE’ye kanal Doğan’a ve 1 milyar dolar da borç namustur misali söz verildiği gibi Motorola’ya .
Gün geldi devran döndü, bu ikili bu sefer ATV, Sabah mevzusunda karşı karşıya geldi. İşler Doğan’ın istediği gibi gitmedi, zaten o da çok hevesli gözükmedi. Ancak RTE uyanık, el oğluna güven olmaz tabi, damatlı çalık ne güne duruyor. Çalık önce özelleştirilen kurumlara el attı, ardından TMSF’nin bir numaralı müşterisi oldu, sonra da müteahhitlikten medya patronluğuna soyununca işin rengi değişti.
Doğan doymak bilmiyor, RTE’nin etrafındaki boğazlar da arttığına göre ne olacak? Birileri daha az yiyecek. RTE önce bıyık mevzusundan Rahmi KOÇ’A çattı ama zaten maksadı diş bilemekti, devamı gelmedi; malum KOÇ’UN iş sahası ve ortakları da afili olunca öpüştüler barıştılar.
Ama Doğan Grubu biraz farklı. Medyanın büyük çoğunluğu kontrollerinde, demokrasilerde de medyada dördüncü kuvvet olduğuna göre… Ampul yandı eski dost Berlusconi haklıydı, bu gücü elde tutmak lazım. Ama nasıl?
Birinci adım, yandaş grubu oluştur. O iş çoktan tamam.
İkinci adım; bir vesile ile gözüne kestirdiğine saldır, kirlilerini ortaya ser, istedi vermedim de, bir de üstüne tüyü bitmemiş yetim hakkı edebiyatı yap , Kasımpaşalısın racon da kestin mi nasılsa sinerler.
Üçüncü ayak; “Yurtdışı bağlantılı ortaklara dikkat. Rakibin ne veriyorsa iki katını ver. Zaten işin ehli olduk o da kolay.”
Kısaca RTE için şimdilik işler yolunda gibi.
Peki, Aydın Doğan ne yaptı?
Aldı Mehmet Aliciğini yanına hafif mağrur hafif de senden korkmuyorum ama gene de istersen döversin edasıyla sözde başbakana cevap verdi.
Ertesi günü orta yolcu Taha da (ki başbakanı da çok sever, bu tartışma en çok onu yaralar) işin aslını yazınca tamam oldu.
Yandaş medya da rahat durmadı elbette.
Zaten tarafı belliydi, zaman kaybetmeden safları sıklaştırdı.
Hepsi özgürlükçü olduğundan basına yapılan bu müdahaleyi görmezden geldi. Henüz savaş baltaları çıkarılmasa da çaktırmadan gösterildi. Eee tabi işin içinde bir de CNN var; yani üçüncü tekil şahıs; temkinli olmak lazım.
Malum her iki taraf da büyük biraderi kıramaz, o yüzden üç gün sonra öpüşüp barışırlarsa hiç şaşırmam.
Şimdi geldik en can alıcı soruya, peki bu durumu da bir Kemalist ne yapar?
Hemen söyleyelim:
Arkasına yaslanıp yavaş yavaş ellerini ovuşturur.
Yoksa aynı görüşte değil miyiz?
Ne yani denize düştük yılana mı sarılsaydık?
http://www.hakimiyetimilliye.org/index.php?news=2996
Malumunuz, RTE’nin hafta sonu sohbetleri bir anda ülkenin bütün gündemini değiştirmeyi başardı.
Hâlbuki biz cuma günü, yüzyılın vurgun hareketini, hükümetin fındıktaki basiretsiz politikalarını ve AKP’nin dişlilerini konuşuyorduk.
Eee başbakan da gerildi tabi!
Ancak ipleri koparan son haber Doğan medyasından geldi!
Başbakan kontrolü kaybetti.
Bence haksız da değil hani.
Sen bunca sene kol kanat ger, beraber yürü yollarda beraber ıslan yağan yağmurda…
3–5 milyar dolarlık Hilton işi için şu yaptığına bak
Olacak şey değil diyeceğim ama işin aslı hiç de öyle değil!
Uzan Grubu;
Vakti zamanında Doğan Grubu’nun en büyük rakibi, hatta birbirleriyle fena halde de kapışmışlar, belgeli iddialar gizli dinlemeler ortaya saçılmış. Üstüne üstlük bir de Uzan Grubu Motorola’ya bir milyar dolarcık borç takmış. Peki, sonra ne olmuş?
Bir elin nesi var iki elin sesi var misali ABD’nin de onayıyla RTE ve Doğan ikilisi kendilerinden pek de farklı olmayan Uzan Grubu’nun ocağına incir ağacı dikti. Sonrası talan ekonomisi, gazete RTE’ye kanal Doğan’a ve 1 milyar dolar da borç namustur misali söz verildiği gibi Motorola’ya .
Gün geldi devran döndü, bu ikili bu sefer ATV, Sabah mevzusunda karşı karşıya geldi. İşler Doğan’ın istediği gibi gitmedi, zaten o da çok hevesli gözükmedi. Ancak RTE uyanık, el oğluna güven olmaz tabi, damatlı çalık ne güne duruyor. Çalık önce özelleştirilen kurumlara el attı, ardından TMSF’nin bir numaralı müşterisi oldu, sonra da müteahhitlikten medya patronluğuna soyununca işin rengi değişti.
Doğan doymak bilmiyor, RTE’nin etrafındaki boğazlar da arttığına göre ne olacak? Birileri daha az yiyecek. RTE önce bıyık mevzusundan Rahmi KOÇ’A çattı ama zaten maksadı diş bilemekti, devamı gelmedi; malum KOÇ’UN iş sahası ve ortakları da afili olunca öpüştüler barıştılar.
Ama Doğan Grubu biraz farklı. Medyanın büyük çoğunluğu kontrollerinde, demokrasilerde de medyada dördüncü kuvvet olduğuna göre… Ampul yandı eski dost Berlusconi haklıydı, bu gücü elde tutmak lazım. Ama nasıl?
Birinci adım, yandaş grubu oluştur. O iş çoktan tamam.
İkinci adım; bir vesile ile gözüne kestirdiğine saldır, kirlilerini ortaya ser, istedi vermedim de, bir de üstüne tüyü bitmemiş yetim hakkı edebiyatı yap , Kasımpaşalısın racon da kestin mi nasılsa sinerler.
Üçüncü ayak; “Yurtdışı bağlantılı ortaklara dikkat. Rakibin ne veriyorsa iki katını ver. Zaten işin ehli olduk o da kolay.”
Kısaca RTE için şimdilik işler yolunda gibi.
Peki, Aydın Doğan ne yaptı?
Aldı Mehmet Aliciğini yanına hafif mağrur hafif de senden korkmuyorum ama gene de istersen döversin edasıyla sözde başbakana cevap verdi.
Ertesi günü orta yolcu Taha da (ki başbakanı da çok sever, bu tartışma en çok onu yaralar) işin aslını yazınca tamam oldu.
Yandaş medya da rahat durmadı elbette.
Zaten tarafı belliydi, zaman kaybetmeden safları sıklaştırdı.
Hepsi özgürlükçü olduğundan basına yapılan bu müdahaleyi görmezden geldi. Henüz savaş baltaları çıkarılmasa da çaktırmadan gösterildi. Eee tabi işin içinde bir de CNN var; yani üçüncü tekil şahıs; temkinli olmak lazım.
Malum her iki taraf da büyük biraderi kıramaz, o yüzden üç gün sonra öpüşüp barışırlarsa hiç şaşırmam.
Şimdi geldik en can alıcı soruya, peki bu durumu da bir Kemalist ne yapar?
Hemen söyleyelim:
Arkasına yaslanıp yavaş yavaş ellerini ovuşturur.
Yoksa aynı görüşte değil miyiz?
Ne yani denize düştük yılana mı sarılsaydık?
http://www.hakimiyetimilliye.org/index.php?news=2996