Kurumsallaşma Kavgası

admiral

New member
Katılım
30 Haz 2006
Mesajlar
12,510
Reaction score
0
Puanları
0


Galatasaray'ı adım adım takip eden Serdar Dinçbaylı, yönetim içinde dillendirilmeyen sorunu yazdı.


Galatasaray’da her ne kadar işler yolunda gidiyor gibi görünse de kulübün içi fokur fokur kaynıyor. Başkan Ünal Aysal’ın belki de şampiyonluklar kadar önem verdiği konu kurumsallaşmak. İlk iş olarak da Lutfi Arıboğan kulübün en yetkili profesyoneli olarak lanse edildi. Tasarım halindeyken en üst koltuğa birçok talip çıktı. Ancak nihayetinde Arıboğan pastaya pastaneci olarak sahip oldu. Her organizasyona, maça, kura çekimine Arıboğan katılmaya, kulübü temsil etmeye başlayınca bu işten çok rahatsız olan cepheler oluştu.

1. Cephe ‘Hocam’cılar

Fatih Terim’i yere göğe sığdıramayan ve her başarının onun sayesinde alındığına inananlar. Kulübün her türlü temsilinde, karar verme aşamasında zaten yıllar önce de gündeme gelen “Fatih Terim sahadan çekilsin, CEO olarak Galatasaray’ın profesyonellerinin başında bulunsun” düşüncesini benimseyen grup Lutfi Arıboğan’dan daha fazla Terim’in bu görevi hak ettiğine inanıyor. Bu nedenle yönetimi, alınan “Lutfi Arıboğan” kararından döndürmeye çalışıyorlar. Doğal olarak grupların çatışmasından Galatasaray zarar görüyor. Şunu da eklemekte fayda var; Fatih hocanın bu duruma bir müdahalesi yok. Yani ‘kraldan çok kralcılar’ görev başında.

2. Cephe Eskiler

Galatasaray’da yapılmaya çalışılan her türlü yeniliğe karşı çıkan bir grup bulunuyor. Günümüze kadar Galatasaray’ın süren bir geleneği var. Kimse “İşe göre adam değil, adama göre iş” mantalitesine fazla karşı çıkmıyordu. Neticede büyük bir pasta var. “Bir parmak da ben alayım, işler nasıl olsa yürür” mantığı hakimdi kulüp içinde. Gelinen noktada işini çok iyi yapan da hiç beceremeyen eski profesyoneller de bu durumdan son derece rahatsız. “Arıboğan planı bizi buralarda fazla yaşatmaz” diye düşünen mevcut profesyonel sayısı hiç de az değil.

3. Cephe ‘Ben’ciler

Yapılan hiçbir işi beğenmeyip, sadece kendi fikirlerinin doğru olduğunu savunan grup. Sayıları çok kalabalık. Her yerdeler, her şeyden anlıyorlar, asla hata yapmıyorlar. Tabii kendilerine göre... Başkan Ünal Aysal en çok bu gruptan rahatsız. Başkan’ın işine karışıyorlar, transfere karışıyorlar, futbola-basketbola-voleybola karışıyorlar. Tek bildikleri eleştirmek, bir tek yapıcı hamleleri yok ama maalesef suç onlarda değil, onları getirip oraya oturtanlarda. Kurumsallaşmanın bir dalgası da bu grubu yıkarsa Galatasaray’ın en azından önü açılır.

4. Cephe Küskünler

O veya bu şekilde Galatasaray’ı bugüne kadar getirmeyi başarmış akıllı ancak bir o kadar da terbiyeli insanlar. Bunlar bir gün Ada’dan, bir gün Kalamış’tan, bir gün stattan isimlerini göstermeden en büyük işleri sıfır reklamla yapanlar. Hatta bu işleri sahiplenenleri de ortaya çıkararak rezil etmeye bile tenezzül etmeyen insanlar! Ne yazık ki belki de çağın gerektirdiği kurumsallaşmanın ilk dalgaları bu grubu çarptı ve çarpacak. Başkan’ın en yakındakilerin iş işten geçmeden bu insanları Başkan’a anlatması gerek. Herkesin bileceği gibi vazo kırılır, yapıştırılıp tamir edilir ama asla eskisi gibi pürüzsüz olmaz.

Her şeyin toz pembe görünmesi gereken bu günlerde filizlenen ufak sıkıntılar işlerin ters dönmesiyle devleşebilir. Futbol takımının aldığı iyi sonuçlar bazı negatif durumların üzerini örtüyor. Başarısız sonuçlar başlar, kulüp içinde de ahenk bozulursa, ne kadar kelle alınırsa alınsın toparlanmak çok zor olur. Bir önceki dönemin başkanı da tüm uyarılara rağmen Florya’nın dengelerini bozunca uçurumdan düştü. En azından yakın geçmişten ders çıkartılacak bir örnek var bu yönetimin önünde.
 
Geri
Üst