admiral
New member
- Katılım
- 30 Haz 2006
- Mesajlar
- 12,510
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Samet Aybaba, FANATİK'e konuştu, hem camiaya hem de taraftarlara mesaj gönderdi: Görevimiz Beşiktaş'ı layık olduğu yere getirmek. İşimiz zor, imkanlar kısıtlı. Üzerimize düşeni yapacağız. Aşkla, sevgiyle, yürekten destekle başarıya yürüyeceğiz.
Yıllarca kaptanlığını yaptığı Beşiktaş’a, en sonunda teknik direktör olarak döndü. Hem de kulübün en kritik dönemden geçtiği, bir anda gözü kapalı ateşten gömleği giyerek... İlk iş olarak yıldızlara yol veren Aybaba, yeni bir takım yaratma adına tüm riskleri göze aldı. “Benden sonra Beşiktaş’ta ya Türk hocaların önü kapanır, ya da sonuna kadar açılır” diyen kurt hoca, Avusturya kampında FANATİK’in konuğu oldu. İşte Orhan Yıldırım’ın soruları, Samet Aybaba’nın yanıtları...
Kampta iki hafta geride kaldı. Takım nereden nereye geldi?
Bizim kısa, orta ve uzun olmak üzere çok farklı planlarımız var. Kısa dönemde gençlere heyecan vereceğiz. Bir ya da iki tane ismi bu kadronunu içene atma düşüncesindeyiz. Bu büyük iş ile başlamak demek. Şu da gerçek, takımdaki kaliteli oyuncu sayısını artırırsanız, bu da kısa sürede planın işlemesini kolaylaştırır. Bu açıdan baktığımızda, kampın başında ayakları zor tutan her geçen gün üstüne koyan, güçlenen bir ekip oluşuyor.
Transfer en çok merak edilen konu. Nerelere takviye olacak?
Kaleci, forvet ve stoper. Takımın acil ihtiyacı bu ve gerçek. En kısa sürede üç belki de dört isim gelir beklentisindeyim.
Fernandes ile ne tür iletişiminiz oldu?
Çok iyi idman yaptı. Kendisi ile konuştum. Bu takımın ihtiyacı olduğunu söyledim. Bu günlerde sırtlayıp takımı götüreceğini... Ve kendisinden daha yıldız diye tabir edilen oyuncuların yerine, kendisine olan güven ve beklentilerimi dile getirdim. Aynı şekilde Almeida ile de konuştuk. Güvencelerimizi vurguladık. Anlayış gösterip, işe sarıldılar. Her futbolcu ile çok iyi ve sürekli diyalog içindeyim.
Yabancı ve yıldız isimleri pek sevmediğiniz konuşuluyor...
Sen beni tanımıyor musun Allah aşkına! Böyle bir şey olabilir mi. Şunu bilip söylerim, takım büyüktür. Beşiktaş en büyüktür. Var olan Beşiktaş’tır herkes gelir, geçer. Hani yazılıp çizildi. Fernandes, Sivok, Almeida ve diğerleri gelmez diye. Hepsi burada, bir kısmı İstanbul’da dönüp geldiler. Demek ki, aslolan isimler değil, yıldız değil Beşiktaş’tır.
Fernandes geldi de, çok soğuktu ilk günlerde, Sonradan açıldı sanki..
Sorup araştırdım, sizde bilirsiniz. Bu oyuncu, ilk geldiği günden beri nasıldı diye.. Zaten hiç yüzü gülmez, somurtur dururmuş. Ayrıca gülse ne olur, gülmese ne olur. Yeter ki işini doğru yapsın, sürekli ağlasın! Kaldı ki komedi filmi de çevirmiyoruz. Tarzdır, davranıştır. Sahadaki yüzüne bakarım.
15 seneye yakın bu takımda oynadınız, kaptanlık yaptınız. O dönemki takım ruhunu şimdi görebildiniz mi?
O dönem ile, şimdiki zaman çok farklı. Biz oynarken, bir en fazla iki tane yabancı vardı. Şimdi öyle mi? Bu dönemde sadece iyi oyuncu almak da yetmiyor. Hem kişilik, karakter hem de yetenek olarak iyi tercih yapmak lazım ki, iyi takım olabilesin.
İsteyip de alamadığınız oyuncu oldu mu?
Webo, Alper, Soner, Veysel için girişimimiz oldu. Takımda görmek isterdim. Yabancılar da var. Ama takılıp kalmadık, kimseye.
Yıllardır alttan oyuncu gelmiyor şikayetleri vardı. Bir anda 15 isim birden geldi. Bu nasıl tezat?
Hiç kelime oyununa gerek yok. Aslında sorunun içinde cevabı saklı. A takımın başındaki dönüp altyapıya bakmıyorsa, bakıp genç yeteneklere şans vermiyorsa gelmez. İstersen her sene aşağıdan, yukarı gelir birileri.
Gençlerde kafanda netleşen fotoğraf var mı?
Siz de görüyorsunuz. Hepsi çalışıyor, yetenekli. Bazı oyuncu olur maçta görürsün. Bazısı da antrenmanda. O yüzden tekrar görelim maçlarda diyoruz. Son maçı biraz daha dengeli takıma karşı oynayıp yeniden gençleri göreceğim. İki tane 95’li oyuncumuz var. Kendi evlatlarımızın öne çıkmasını yürekten isterim. Onlarla da sürekli konuşuyorum.
Fenerbahçe ve Galatasaray yarışır, Beşiktaş ve Trabzon izler yaklaşımını gerçekçi buluyor musunuz?
Son iki yılın transfer şampiyon Beşiktaş. Bunda hem fikiriz. Olanları biliyoruz. Transfer yapmakla ne şampiyon olunur, ne de kupa kazanılır. Dünya futbolunda artık yıldız oyuncu diye bir şey kalmadı. Kolektif oyundan çıkıyor başarı. Birkaç tane çok özel oyuncu var. Zaten bunları da kulüpler, bu sistem içinde kullanıyorlar.
Quaresma ve Ernst’i bir çırpıda silmek cesaret işi. Kriteriniz ne oldu?
Kulübün bütçesi dahilinde ne alıp, ne yaptıklarına baktım. Bu kadar basit. Bunun için cesur yürek falan ya da başka bir şey olmaya gerek yok. Ortada hepsi...
Bunların yerine gelecekler, daha mı iyi olacak?
Takım oyuncusu arıyoruz, takım. Bu yıldız denilen isimler gelmiş de ne olmuş. Önce 29 ardından 23 puanlık fark yenmiş ligde. Hani yıldızlar kurtaracaktı!
Her kampa geç katılan Fernandes başta olmak üzere, izinli oyuncular, sizden önce Seefeld’e geldiler. Çok ilginç buldum.
Bunu yaratacağız, sahiplenme duygusunu. Rakiplerimize saygı duyuyoruz. Ama şimdi döneceğiz İnönü’ye. Babaları, dayıları, amcaları bizleri gelip izlerdi. Şimdi, oğullar, kızları, belki torunları gelecekler. Bu ekibin manevi katkıya, desteğe, söyleme ihtiyacı var. Onlar da bize katılacak, daha farklı yerlere geleceğiz. Futbolcularda başlayan bu dalga, çığ gibi camiamızı saracak.
Rıza Çalımbay ve Ertuğrul Sağlam’ın başarısız olmaları size de yansıyor mu?
Olağan üstü durumda geldik. Kulübü hiç hak etmediği yerden çıkarmak için uğraş vereceğiz. Tek başımıza yapamayız. Taraftar, ailelerimiz, camia, medya... Kolay değil. O arkadaşlar daha uzun süre kalabilselerdi, belki çok farklı yerlere gelebilirlerdi.
Avrupa’da olmamak, lig için avantaj mı?
Keşke olsaydık Avrupa arenasında. Futbolcular idman sevmez, maçı sever. Bu yüzden çarşamba, pazar oynasaydık, daha avantajlı olurduk.
İnönü fiziki olarak bitik. Sizi hala buraya çeken ne?
Futbolcu kendi sahasına bir başka çıkar. Ben bile stadın yanından geçerken etkilenip ‘Ne günler geçti burada’ diye hayıflanıyorum. Şimdi yeni takım. Diyelim kalkıp Aslantepe’ye gittik. Bizim taraftar haklı olarak başka stada gitmeye sıcak bakmaz. Mesela beş on bine oynadık. Ardından Galatasaray çıkıp elli bin kişiye oynarsa, psikolojik baskı olur. Stadın durumu iç açıcı değil. Ama orası evimiz. Üç kişi gelsin yeter!
Üstlendiğiniz bu zorlu misyonda en büyük güvenceniz, kim ya da neler?
Misyonumuz belli. Beşiktaş’ı layık olduğu yere getirmek. Zaten forması ilk üçe oynayan büyük camia... Bunun için buradayız ve itici gücümüz kesinlikle taraftarımız olacak. Kulüp tarihinin belki de en kritik döneminde çekinmeden görev aldım. İmkanlar kısıtlı. Böyle bir sürecin başındayız. İşler iyi gittiğinde, ne şanslı denecek belki de. Kimse nasıl yapıldığını sorgulamayacak. Biz işimizi yapacağız. Caima, taraftar bir bütün olarak. Ve birlikte başarıyı yakalayıp, yepyeni döneme geçeceğiz. Sancıları, sıkıntıları biliyoruz. Ancak hepsinin çözümü, çaresi mevcut. Taraftarımız bu ekibin, yanında olsun yeter. Başaracağız... Aşkla, sevgiyle, yürekten destekle.. Hep birlikte yürüyerek...
Teşekkürler hocam. Yolunuz açık, emeğinizin karşılığı şampiyonluklar, kupalar olsun!
Orhan Yıldırım