kuranin farkindamisiniz!!! ayetlerde gelecekle ilgili haberler..!

alles4me_

New member
MODERN ULAŞIM ARAÇLARI

Onlara binmeniz ve süs için atları, katırları ve merkebleri (yarattı). Ve daha sizlerin bilmediğiniz neleri yaratmaktadır? (Nahl Suresi, 8)

Yukarıdaki ayette ulaşım aracı olarak sayılan hayvanların dışında, insanların bilgi sahibi olmadıkları ulaşım araçlarının da olacağına dikkat çekilmektedir. Aşağıdaki ayette ise gemi gibi toplu taşıma araçlarının olacağına işaret edilmektedir:

Onların soylarını dolu gemilerde taşımamız da kendileri için bir ayettir. Ve onlar için binmekte oldukları bunun benzeri (nice) şeyleri yaratmamız da. (Yasin Suresi, 41-42)

UÇAK TEKNOLOJİSİ

Süleyman için de, fırtına biçiminde esen… rüzgara (boyun eğdirdik) ki, kendi emriyle, içinde bereketler kıldığımız yere akıp giderdi. Biz herşeyi bilenleriz. (Enbiya Suresi, 81)

Yukarıdaki ayetten anlaşıldığı üzere Allah, rüzgarı, Hz. Süleyman'ın emrine vermiş ve çeşitli işlerinde bir araç olarak kullanmasına imkan sağlamıştır. Bu ayetle, Hz. Süleyman döneminde olduğu gibi, gelecekte de rüzgar enerjisinin, teknolojide kullanılacağına işaret ediliyor olması muhtemeldir.

Süleyman için de, sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay (mesafe) olan rüzgara (boyun eğdirdik)... (Sebe Suresi, 12)

Yukarıdaki ayette yer alan "… sabah gidişi bir ay, akşam dönüşü bir ay (mesafe) olan rüzgara (boyun eğdirdik)…" ifadesi ile de Hz. Süleyman'ın çeşitli bölgeler arasında hızlı bir şekilde hareket ettiğine dikkat çekiliyor olabilir. Hz. Süleyman, kendi döneminde, günümüzdeki uçak teknolojisine benzer bir teknolojiyi kullanıp, rüzgarla hareket eden vasıtalar meydana getirmiş ve bunlar aracılığıyla birbirine uzak mesafeleri kısa sürede almış olabilir. Şüphesiz en doğrusunu Allah bilir.

Dolayısıyla yukarıdaki ayetlerle, günümüzdeki yüksek uçak teknolojisine dikkat çekiliyor olması muhtemeldir.

ARTEZYEN KUYUSU

Biz onları (İsrailoğulları'nı) ayrı ayrı oymaklar olarak on iki topluluk (ümmet) olarak ayırdık. Kavmi kendisinden su istediğinde Musa'ya: "Asan'la taşa vur" diye vahyettik. Ondan on iki pınar sızıp-fışkırdı; böylece her bir insan- topluluğu su içeceği yeri öğrenmiş oldu. Üzerlerine bulutla gölge çektik ve onlara kudret helvası ile bıldırcın indirdik. (Sonra da şöyle dedik "Size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyin." Onlar Bize zulmetmedi, ancak kendi nefislerine zulmediyorlardı. (Araf Suresi, 160)

Günümüzde dünya nüfusunun %8'ini oluşturan 31 ülke, kronik içme suyu sıkıntısı ile karşı karşıyadır. 2025 yılına gelindiğinde 48 ülkenin benzer zorluklarla karşılaşması beklenmektedir.199 BM tahminlerine göre, 2025 yılına doğru içilebilir su daha da kısıtlı bir kaynak haline dönüşecektir ve nüfusun düşük hızla büyümesine bağlı olarak su sıkıntısı çeken 131 milyon insan sayısı, 817 milyona, hızla büyümesi durumunda ise 1.079 milyar kişiye çıkacaktır.

Yer altı suları Dünya üzerindeki en büyük tatlı su kaynaklarıdır ve şu an kullanılabilir durumdaki tatlı su rezervlerinin %90'dan fazlasını oluşturmaktadırlar.201 Yer altı suları Dünya üzerinde yaklaşık 2 milyar insanın su ihtiyacını karşılayarak, birçok ülke için hayati önem taşımaktadır.202 Amerikan halkının yaklaşık %50'sinin ana su kaynağı yer altı sularıdır, kırsal bölgelerde bu oran %95'e kadar çıkmaktadır.203 Yer altı suları en güvenilir ve en emniyetli tatlı su kaynaklarıdır. Aynı zamanda bu sular jeotermal enerji şeklinde enerji üretimi için ve ısı pompaları kullanarak enerji tasarrufunda bulunmak amacıyla da kullanılabilmektedir.

Toprağın içinden emilen su, yer altında geçirgen olmayan bir tabakayla karşılaştığında, burada birikerek bir su kaynağı oluşturmaktadır. Bu su, yeryüzüne artezyen yöntemiyle çıkarılmaktadır. Artezyen kaynaklar, yer altı suları için depolama amacıyla su haznesi şeklinde görev yapan, tortulların veya tortul kayaların oluşturduğu yapılardır.

Artezyen kuyularının kayalık bölgelerde olması ayetteki tarifle paralellik içindedir. Allah'ın Araf Suresi'nin 160. ayetinde Hz. Musa'ya taşa vurmasını ya da taşı kaldırmasını emretmesi de bu tür bir yönteme işaret ediyor olabilir. (En doğrusunu Allah bilir.) Ayette "vur" olarak çevirilen "idrib" fiili aynı zamanda kaldırmak, açmak anlamlarına da gelmektedir. Dolayısıyla burada tarif edilen, taşın kaldırılması ile açılan su kaynağı olabilir. Böylece tıpkı artezyen kuyularındaki gibi basınçlı su, ayetteki "fışkırmak, serbestçe akmak, taşmak, yerden kaynayıp akmak" anlamlarına gelen "inbeceset" kelimesiyle ifade edildiği şekilde ortaya çıkmış olabilir. Nitekim delinerek açılan artezyen kuyularında, suya ilk ulaşıldığında basınç etkisiyle su yüzeye doğru fışkırır. Eğer yeterli basınç oluşursa su, pompanın yardımı olmaksızın yüzeye çıkmaya devam edebilir.

Günümüzde -Hz. Musa'nın su sıkıntısına taşın kaldırılmasıyla çözüm bulması gibi- su sorununa yer altı sularıyla çözüm aranması ve bundan faydalanmanın en etkili yönteminin artezyen kuyuları olması son derece dikkat çekicidir. Dolayısıyla Araf Suresi'nin 160. ayetinde, ilki Fransa'nın Artois bölgesinde 1126 yılında açılmış olan, artezyen kuyularına işaret ediliyor olabilir. (En doğrusunu Allah bilir.)
 

bosver

New member
ben şahsen Kuran-ı Kerim'in bu şekilde anlatılmasına karşıyım.sebeplerini yazmayacağım. bence sil gitsin. istismara açık bir konu. Tabiki en doğrusunu Allah bilir.
 

DayWalkerr

ABDUSSABUR
Allah'ın kitabı Kuran apaçık bir mucizedir...Eksiklik veya yanlış yoktur ve birçok şeyde bizi aydınlatma konusunda onun üstüne yoktur....Ancak bilinmelidir ki Kuran bir fal kitabı değil bir evvel ve ezzel kitabıdır...Bu bağlamda ondan falcılıktan çok hayat ve gerekliliği ile ilgili şeyleri özümsemek daha güzel olsa gerek...

Paylaşım için Allah razı olsun..Şüphesiz akkıllı olan insan bu delillerin üstünden bir anlam çıkarırı..
 

ozdemir01

New member
Kur'ân nedir, tarifi nasıldır?

şu kitab-ı kebir-i kâinatın bir tercüme-i ezeliyesi,
ve âyât-ı tekviniyeyi okuyan mütenevvi dillerinin tercüman-ı ebedîsi,
ve şu âlem-i gayb ve şehadet kitabının müfessiri,
ve zeminde ve gökte gizli esmâ-i İlâhiyenin mânevî hazinelerinin keşşafı,
ve sutûr-u hâdisâtın altında muzmer hakaikin miftahı,
ve âlem-i şehadette âlem-i gaybın lisanı,
ve şu âlem-i şehadet perdesi arkasında olan âlem-i gayb cihetinden gelen iltifâtât-ı ebediye-i Rahmâniye ve hitâbât-ı ezeliye-i Sübhâniyenin hazinesi,
ve şu İslâmiyet âlem-i mânevîsinin güneşi, temeli, hendesesi,
ve avâlim-i uhreviyenin mukaddes haritası,
ve Zât ve sıfât ve esmâ ve şuûn-u İlâhiyenin kavl-i şârihi, tefsir-i vâzıhı, burhan-ı kàtıı, tercüman-ı sâtıı,
ve şu âlem-i insaniyetin mürebbîsi,
ve insaniyet-i kübrâ olan İslâmiyetin mâ ve ziyası,
ve nev-i beşerin hikmet-i hakikiyesi,
ve insaniyeti saadete sevk eden hakikî mürşidi ve hâdîsi,
ve insana hem bir kitab-ı şeriat,
hem bir kitab-ı dua,
hem bir kitab-ı hikmet,
hem bir kitab-ı ubudiyet,
hem bir kitab-ı emir ve davet,
hem bir kitab-ı zikir,
hem bir kitab-ı fikir,
hem bütün insanın bütün hâcât-ı mâneviyesine merci olacak çok kitapları tazammun eden tek, câmi bir kitab-ı mukaddestir.
Hem bütün evliya ve sıddıkîn ve urefâ ve muhakkıkînin muhtelif meşreplerine ve ayrı ayrı mesleklerine, herbirindeki meşrebin mezâkına lâyık ve o meşrebi tenvir edecek ve herbir mesleğin mesâkına muvafık ve onu tasvir edecek birer risale ibraz eden mukaddes bir kütüphane hükmünde bir kitab-ı semâvîdir.
bütün âlemlerin Rabbi itibarıyla Allah'ın kelâmıdır;
hem bütün mevcudatın İlâhı ünvanıyla Allah'ın fermanıdır;
hem bütün semâvat ve arzın Hâlıkı namına bir hitaptır;
hem rububiyet-i mutlaka cihetinde bir mükâlemedir;
hem saltanat-ı âmme-i Sübhâniye hesabına bir hutbe-i ezeliyedir;
hem rahmet-i vâsia-i muhîta nokta-i nazarında bir defter-i iltifâtât-ı Rahmâniyedir;
hem Ulûhiyetin azamet-i haşmeti haysiyetiyle, başlarında bazan şifre bulunan bir muhabere mecmuasıdır;
hem İsm-i Âzamın muhitinden nüzul ile Arş-ı Âzamın bütün muhâtına bakan ve teftiş eden hikmetfeşan bir kitab-ı mukaddestir.
Ve şu sırdandır ki, "Kelâmullah" ünvanı, kemâl-i liyakatle Kur'ân'a verilmiş ve daima da veriliyor. Kur'ân'dan sonra sair enbiyanın kütüp ve suhufları derecesi gelir. Sair nihayetsiz kelimât-ı İlâhiyenin ise, bir kısmı dahi has bir itibarla, cüz'î bir ünvanla, hususî bir tecelliyle, cüz'î bir isimle ve has bir rububiyetle ve mahsus bir saltanatla ve hususî bir rahmetle zahir olan ilhamat suretinde bir mükâlemedir. Melek ve beşer ve hayvânâtın ilhamları, külliyet ve hususiyet itibarıyla çok muhteliftir.
ve cihât-ı sittesi parlak ve evham ve şübehâtın zulümâtından musaffâ,
ve nokta-i istinadı, bilyakîn, vahy-i semâvî ve kelâm-ı ezelî,
ve hedefi ve gayesi, bilmüşahede, saadet-i ebediye,
içi, bilbedâhe, hâlis hidayet,
üstü, bizzarure, envâr-ı iman,
altı, biilmilyakîn, delil ve burhan,
sağı, bittecrübe, teslim-i kalb ve vicdan,
solu, biaynilyakîn, teshir-i akıl ve iz'an,
meyvesi, bihakkılyakîn, rahmet-i Rahmân ve dâr-ı cinân,
makamı ve revacı, bilhads-i sâdık, makbul-ü melek ve ins ve cânn bir kitab-ı semâvîdir
(Alıntıdır.R.N.K.25.Söz)
 

aslansmh

New member
Kuran her muslumanın tarifsiz anlayabilmesi gereken bir kitaptır ve Kuran tartısılamaz cunku yargılar kesındır degıstırme ımkanı yoktur 1 harf bıle degısmeyen bu buyuk kıtabı kımsenın tartısmaya hakkı yoktur
 

aslansmh

New member
Vede her ne kadar Ömer çelakıl gibi kişilerin Kuranla ilgili bazı şeyler acıklayabıldıgını soyleyınce sacmalık deselerde yahudılerın yaptıgı yanlıs hatırlamıyorsam kabare'ydı buna dogrudur olur dıyorlar ama nedense Kuran'da aynı seyı kabullenemıyorlar bununla beraber cozdugunu ıddıa edenlere de laf atıyorlar bence Kuran'ı anlamak için once Kuran okumak lazım bunu 10 Müslüman gencinden kaç tanesi yapmıstır bilemiyorum
 

HTML

Üst