Anayasa' Alıntı:
Söylediklerin mantıklı. İlgilendiğin için teşekkürler.
----------------
Dikkat çekmek istediğim başka bir konu daha var.
Burada bir yanlışlık var gibi. "Göğüsünüz" yerine "Kafanızın" içinde olanı bilir demesi gerekmez mi? Yani kalbimiz sadece kan pompalar. Hafızamız veya düşüncelerimiz kalbimizde değil beynimizde olup biter.
İnsan ruhu vücudun belirli bir yerinde sınırlı değildir. Ruh maddi dünyayla açıklanan bir varlık da değildir. Maddi varlığımızla ruhumuzun ilgisi vardır ama biz maddeden ibaret değiliz. Ne ruh olmadan beden bu dünyada bir işe yarar ne de beden olmadan ruh. Bu açıdan beynimizin sadece maddi varlığıyla düşünme eylemini gerçekleştirdiğini düşünmüyorum öncelikle...
" Göğsümüzün yerine kafanızın demesi gerekirdi"(haşa) diyemem, .Çünkü ben kişinin kalp ve aklının hangi organıyla daha çok ilgili olduğunu bilemem. Beyin dediğimiz de ruhla ilişkisi olmadığı sürece bir şey düşünemez, ruhla mana kazanır. Kalp de ruh olmadan yalnızca kan pompalıyordur. Fakat insan ruhu bedeni kontrol eder. Kalp kişinin inanç, duygular, sevgi gibi duygularının bulunduğu manevi varlığı temsil eder. "Göğsün içindeki"ibaresi iradeyi ve duyguları, inancı temsil edebilir; "kafanızın içindeki" sözü ise düşünceleri, aklı, bilgileri ifade etmek için kullanılabilir... Yani burada sadece göğsün soyut olarak kullanılması sözkonusu olabilir. "Sizin göğsünüzün içindekileri bilir" ifadesi illaki elle tutulur bir göğsü kastetmez ki...
Kalbin yalnızca kan pompalayıp başka bir işe yaramadığı, duygularımızla ilgisi olmadığı gibi bir yargıya kim ve nasıl varabiliyor? Bu konu da bilimsel olarak tartışılıyor.
Bunun dışında, manevi olarak hislerimiz göğüs bölgemizde ilk belirgin tepkiyi verir. Direkt kalbin duygularla ilgisi olduğu da kastedilmiş olabilir. Bu konuda kesin bir şey kimse söyleyemez. Ama "göğsünüzde olanı bilir" tavirinde bir yanlışlık göremiyorum ben.Kur'an'da yazmasa ifadeye "yanlış" veya "doğru" diyemezdim. Çünkü nereden bilebiliriz, duygularımızı beynin kontrol ettiğini. Ben inançlarımı kalpte hissediyorum bi,r kere. İnanç zaten düşüncelerle veya akılla olan bir şey değil en fazla akıl sonucunda onun duygulara da yansıması olabilir. Aklınızla ikrar ettiklerinizin kalbinize yansıması olan inanç kastediliyorsa bu ayette, "göğsünüzün içindekini" ibaresi gayet uygundur.
Ben duygu düşüncelerin etten oluşan beyinde değil asıl onu kontrol eden ruhta olduğunu düşünüyorum. Beyin sadece düşünceleri yöneten yer. Düşüncelerimiz doğrultusunda vücudu yönlendirendir. Ama kalp daha ayrıdır. Kişinin hisleri,inançları; yani daha manevi hislerinin etki ettiği yerdir kalp.
Neden "göğsünüzdeki" olmasın da "kafanızdaki" olsun? Kişinin beyniyle inandığını düşünmüyorum. Kalbin kan pompalamak görevidir ama bunla sınırlı olduğuna nereden ulaşabiliriz ki?
Anayasa' Alıntı:
Ruh, düşünce, hafıza herşey beyindedir. Bana kalırsa Allah o dönemde insanların anlayabileceği şekilde konuşmuş. Olayın teknik boyutlarına girse kimse birşey anlamazdı. Mesala aynı şeyi evrenin yaratılması konusunda da görebiliriz. Orada da bilimsel açıdan yanlış bilgiler var. Allah bunu o dönemki insanların konuyu anyamayacağını bildiği için böyle yapmıştır. Ben böyle düşünüyorum ve gerçekçi olmayan bilimsellikten uzak yorumlarıda yanlış buluyorum.
Allah anlaşılması için yanlış bilgi vermez. Eksik anlatır ama Kur'anj'da yanlış tavir kullanmaz.
Mesela Hz Yusuf(a.s) dönemindeki Mısır Kralından bahsederken "Kral" denir, ama Hz Musa(a.s) dönemi için "Firavun"... Burada tarihsel olarak firavun ünvanının henüz sözkonusu olmadığı bir dönem için özel olarak Kral kelimesini kullanmıştır. Burada bile doğruya özen gösterilmiştir. Bu yüzden daha iyi anlaşılsın diye olduğunu sanmam. Çünkü Kur'an'da akıldan da bahsedilir, kafanızın içinde de diyebilirdi.
Ruh beyinde midir? Ruh insan vücudunun tamamını yönetir arkadaşım. Ruh vücudun belirli bir kısmında olmazsa zaten o bölüm ölür, hücreler yaşayamaz. Fakat hafıza ve düşünce beyinde olabilir. Fakat ,inancın kalpte olmaması için bir neden yoktur. Duyguların veya arzuların da beyinle bir ilgisi yoktur. Bunlar nefis ve kalpte bulunurlar. Ve bunlar manevi boyutla ilgili olduklarından bunun nerede olduğunu sen de biz de Allah'ın bildirdiği kadarını bilebiliriz ancak. Bilim maddi varlıkları araştırır, beynin nasıl çalıştığını, kalbin nasıl kan pompaladığını... AMa ruh metafiziktir. Bedenle ilgisi vardır ama beş duyuyla algılanması imkansız gibidir. Bu açıdan bilimsel olarak da ruh şuradadır hafıza buradadır bence arzular da şurada diyemezsin, çünkü hiçbir bilim dalı sana bu sonucu vermez. Nasıl Allah'ın varlığını bilimsel bulgularla inkar edemeyeceksen, ruhu da inkar edemezsin. Bilim bize sınırlı bir alanda sınırlı bir bilgiyi verir. Maddeden ötesini veremez. Bu yüzden Felsefe bir bilgidir bilim değildir. Bilim nasıl sorusunu sorar, felsefe neden sorusunu....
Anayasa' Alıntı:
http://www.kuranikerim.com/islam_ansiklopedisi/A/ars.htm
Eğer Arşı Allah'ın hükümdarlığı olarak düşünürsek, Bu hükümranlık su üzerinde mi olmuş oluyor. Ayetin devaminda ise göklerin ve yerin altı günde yaratıldığı söyleniyor.
Şimdi burada yer olarak kastedilen büyük bir ihtimal ile dünyadır, gökler ise dünya dışındaki evren. "ve" bağlacı kullanılarak bu iki kavram bir bütün olarak düşünülmüştür. Biz biliyoruz ki bilimsel olarak evrenin ve dünyanın yaratılması arasında çok büyük zaman dilimi farkı vardır. Evren tahminen 15 milyar yıl önce yaratılmıştır. Dünya ise 5 milyar yıl kadar önce.
Ayette ise altı günde yaratılmıştır diyor, bu bilimsel bir yanlıştır. Ama unutmayalım ki Newton'un kitaplarında da bilimsel açıdan yanlışlar vardır. Ancak bu yanlışların olması Newton'un kitaplarının değerini azaltmaz. Aynı şey Kuran içinde geçerli. Kuran'ı bilimsel bir kitap olarak sunmadığınız sürece bu hiçbir sorun oluşturmayacaktır.
Arşı Allah'ın egemenliğinde sayarsak bu hükümranlık su üzerinde mi oluşuyor? Sorunu pek anlamadım... (Bu arada arş taht mananasına gelir) Onun kudret tahtı su üzerindeydi, denmiş olur.
Burada kastedilen manevi olarak kudretinin su üstünde olduğu. Burada suyun üstünde kudret var şeklinde söylemiyor, kudretini suyun üstünde kullanarak yeri ve
gökleri yarattı diyor. Yani dünyadaki yer ve göğü işaret ediyor ise(çünkü gökleri ve yeri diyor ve gökler atmosfer olarak da kullanılır. Çoğul olarak gökler genelde atmosferdir benim bilgdiğim.) bu yaratmanın suyla başladığını söylüyor. Atmosfer ve yer oluşumunda ana kaynağın su olduğu belirtiliyor. Burada geniş anlamda gök değil dar anlamda gök sözkonusu çünkü "gökler" demiş. Genelde gökler= 7 katmanlı atmosfer için kulanılır, başka bir ayette de 7 gök taviri geçer. Başka bir ayette de sudan yaratılış anlatılmıştır.
Ya bir de burada senin aldığın çeviri de" arşı su üzerinde iken" diye başlayınca, "yer su üzerindeyken" veya herşey "su üzerindeyken" gbi bir mana çıkabiliyor. Ama Muhammed Esed meal ve tefsirinde şöyle cevrilmiş ve açıklanmış.
O'dur, gökleri ve yeri altı evrede yaratan; Ve [hayatı yarattığı sürece] O'nun kudret tahtı suyun üstündeydi.
-----
Eyyâm (lafzen, "günler") sözcüğünü "evre/safha" ve arş (taht) sözcüğünü de "kudret tahtı" olarak aktarmamız hakkında. bkz. 7. sure 43. not. "O'nun kudret tahtı suyun üstündeydi" ifadesiyle yapılan atıf, Allah'ın iradesine bağlı olarak hayatın bütünüyle suda başlayıp evrimleştiğini işaret eder gibi gözüküyor ki, bu husus Kur'an tarafından açıkça ortaya konduğu gibi (bkz. 21:30 ve ilgili 39. not) yakın zamanlarda biyoloji alanında yapılan araştırmalarla da doğrulanmıştır. Yine de kesin gözüyle bakılamayacak olan bu yorumun, önceki ayette geçen "yaşayan hiçbir canlı" ifadesiyle de desteklendiği söylenebilir. "Hayatı yarattığı sürece" ifadesiyle yaptığımız parantez içi ilave Reşid Rıza'nın bu ayet hakkındaki uzun yorumunda ileri sürdüğü görüşle bağdaşım içindedir (Menâr XII, 16 vd.).
Yani burada su kaynaklı olan "hayatın yaratılışı... Bu mealde daha açıklayıcı anlatılmış. Diyanet mealiyse direkt çevirmiş ve açıklamasız okunduğunda belirsiz her tarafa çekilen bir mana almış.
Newton kitabı benzetmen mantıksız olmuş bence. Çünkü newton bir insan ve deneme yanılma yöntemiyle yazıyor. Oysa Kur'an Allah'ın sözyü olunca onun yarattığını doğru ve basit bir şekilde anlatmasıdır normal olan. Bu açıdan Kur'an Allah'ın sözü olduğundan çelişki olmaması gerekir.
Bir de 6 güne takılmışsın. Bu konu üzerinde bir yazı okumuştum. Fazla bilgim yok ama şöyle biliyorum:
Evrenin başlangıcı için zaman çok daha uzundur, bir gün daha fazla bir zamana denk gelir, zaman görecelidir. Bu açıdan 6 gün Kur'an'ın ilk indirildiği günde farklıyken daha öncesinde daha farklı olabilir. Bunun dışında burada anlatılan yaratılış dünyanın yaratılışı anladığım kadarıyla. 6 gün bunun için söylenmiş gibi geldi bana.
-----
Bu arada ayetleri okurken ilk anladığın şekilde okuyorsun ama bu doğru manayı vermez. Bir kere dünya ve evren konusunda bilimsel bulgular yüzde yüz olmayacağı gibi, Kur'anla çeliştiğine de tek bir mealden alıntıyla karar vermen sağlıklı olmaz. Zaten Kur'an'daki yaratılışla ilgili ayetler çok açık değildir ve yorumlanabilir niteliktedir. Zaten Kur'an evrenin nasıl yaratıldığını anlatma amacında da değildir. Bu yüzden ibarelerin yanlışlığındn(haşa) çok çeviri hataları ve uslubun Arapça uslubundan ve şiir cevirisinden olmasından kaynaklanan belirsiz manalar çıkabilir. Açıkçası uzmanlık alanım olmadığından çok bir bilgi veremiyorum evrenin yaratılışının Kur'an'daki mantığı hakkında, ama sorularını da tam anlayamadığımdan aynı şeyleri tekrar etmek zorunda kalıyorum. Daha iyi anlayabilirsem yardımcı olabilmek isterim