Kuran Allah'ın Sözü mü

Anayasa

Banned
Katılım
12 Tem 2007
Mesajlar
28
Reaction score
0
Puanları
0
Eğer Kuran Allah'ın sözü ise aşağıdaki ayetleri kim söylemiş

Diyanet çevirisi

Zariyat

47. Göğü kendi ellerimizle biz kurduk ve biz elbette genişleticiyiz.

48. Yeri de döşedik. (Bak) ne güzel döşeyiciyiz!

49. Her seyden de çift çift yarattik ki, düsünüp öğüt alasınız. (Buraya kadar Tanrı konuşuyor ama bundan sonrasında Hz.Muhammed)

50. O halde Allah'a koşun. Çünkü ben, size O'nun katından (gelmis) açik bir uyariciyim.

51. Allah ile beraber baska bir tanri edinmeyin. Zira ben size O'nun tarafindan (gelmis) açik bir uyariciyim.
----------------
Hud suresi 1 ve 2 no.lu ayetlerinde de bu gaf vardır. Elmalılı'dan;

1.Elif, Lam, Ra. Bu, hikmet sahibi ve herşeyden haberdar olan Allah tarafından ayetleri sağlamlaştırılmış,sonra da ayrıntılı olarak açıklanmış bir Kitaptır.

2.şöyle ki, Allah'tan başkasına kul olmayın! Ben size O'nun tarafından müjdelemek ve uyarmak için gönderilmiş bir peygamberim!
 
Bana Kur'an Sadece Allah'ın (C.C) Sözlerinden Oluştuğuna Dair Bir Yazı Bul Ondan Sonra Konuşalım.Kur'an Peygamber (S.A.V) Efendimizinde Hadislerini İçerir Yani Düzenlenmiş Olabilir.Ama Kur'an Asla Değiştirilmemiştir.Böyle Gereksiz Bir Konu Niye Açtın Anlamış Değilim.Lütfen İnsanların Akıllarını Karıştırmaya Çalışma Satanistsende Ataistsende Öyle Kal Bari Başkalarının Günahına Girme...!!! :mad: :mad: :mad:
 
İşte bende tam bilmiyorum, konun ehli birileri açıklarsa iyi olur.
---------------
Şöyle bir ayet buldum
Enam/6: 114. (De ki): Allah'dan başka bir hakem mi arayacağım? Halbuki size Kitab'ı açık olarak indiren O'dur. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, Kur'an'ın gerçekten Rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler. Sakın şüpheye düşenlerden olma!
------------
Bide böyle bir ayet var.
Hakka, 41-43
Eğer (Peygamber) bize isnat ederek bazı sözler uydurmuş olsaydı
mutlaka onu kudretimizle yakalardık.
Sonra da onun şah damarını mutlaka keserdik.
Hiçbiriniz de bu cezayı engelleyip ondan savamazdı.
------------
 
Anayasa' Alıntı:
Eğer Kuran Allah'ın sözü ise aşağıdaki ayetleri kim söylemiş

Diyanet çevirisi

Zariyat

47. Göğü kendi ellerimizle biz kurduk ve biz elbette genişleticiyiz.
Burada bir sorun yok. Allah tarafından gönderildiği belli bu ayetin... Göğü=evreni veya atmosferi, biz yarattık demiş ve onu genişlettiğini belirtmiş. Burada evrenin sürekli genişlediğini ve bunun onun emriyle olduğunu söylüyor olabileceği gibi, genişleme atmosfer dahilinde de olabilir. Ya da evrende kütlesel veya hacimsel genişlemeden çok niteliksel genişleme sözkonusu olabilir. Yani evrenin çeşitlenmesi değişmesi sonucu daha farklılaşması anlatılıyor olabilir. Bunu Allah bilir. Bilimsel kaynaklardan faydalanılarak yorumlanabilecek bir ayet ama bilimsel kaynaklar da evrenin oluşumu konusunda nihayi bilgiyi veremeyeceğinden ayete kesin bir yorum yapmak yanlış olur... Ayet de sorun yok diğerine geçiyorum.

Anayasa' Alıntı:
48. Yeri de döşedik. (Bak) ne güzel döşeyiciyiz!
Burada da yerküreyi biz yarattık, biz oluşturduk demiş. Ne güzel yaratmışız diye de eklemiş ki tefekkür edilsin... Yerkürenin yaratılışındaki ölçü ve güzellik vurgulanmış.

Anayasa' Alıntı:
49. Her seyden de çift çift yarattik ki, düsünüp öğüt alasınız. (Buraya kadar Tanrı konuşuyor ama bundan sonrasında Hz.Muhammed)
Burada her şeyi yarattığını ve çifter çifter yaratığını söylemekte. Buradaki çifter yaratma birçok manaya yorumlanabilir. Canlılar için cinsiyet kastedildiği gibi, başka yorumlar da yapılmakta...

Anayasa' Alıntı:
50. O halde Allah'a koşun. Çünkü ben, size O'nun katından (gelmis) açik bir uyariciyim.
51. Allah ile beraber baska bir tanri edinmeyin. Zira ben size O'nun tarafindan (gelmis) açik bir uyariciyim.
Burdan sonra Hz Muhammed(sav) konuşmuyor. Orada eski peygamber hayatları anlatılıyor. Orada peygamberin ağzından söylenenler anlatılmış... Aynı zamanda Hz Muhammed(sav)'e de bir hitap şekli önerilmiş. Çünkü sonrasında da:
"Böyle, onlardan öncekiler bir peygamber gelince muhakkak: "Ya sihirbaz, ya delidir" dediler."diyor. Yani peygamberlerin söyledikleri anlatılıyor. Yoksa Hz Muhammed (sav) yazmıyor(haşa) orayı... Bir de Arapçadan tercüme olduğundan "dedi" sözcüğü kullanılmamış olabilir. Arapçada cümlenin gelişinden bir konuşma cümlesi olduğu bellidir ama çeviri de belli olmuyordur. Orada peygamberin konuşma biçimini vermiş Allah(c.c)
51. Allah ile beraber baska bir tanri edinmeyin. Zira ben size O'nun tarafindan (gelmis) açik bir uyariciyim.

Anayasa' Alıntı:
----------------
Hud suresi 1 ve 2 no.lu ayetlerinde de bu gaf vardır. Elmalılı'dan;

1.Elif, Lam, Ra. Bu, hikmet sahibi ve herşeyden haberdar olan Allah tarafından ayetleri sağlamlaştırılmış,sonra da ayrıntılı olarak açıklanmış bir Kitaptır.
Burada ne gafı(haşa) var? Anlamadım. Allah bu kitabın Allah'tan indirilmiş olduğunu söylüyor."'Ben' indirdim" demediği için sanırım yanlış yorumladın. Fakat isim olarak Arapçada kişi kendisini de kastedebiliyor sanırım. Çünkü hadis cevirilerinde kişiler kendi "ben" kelimesi yerine kendi isimlerini anlamı güçlendirmek için kullanıyorlar. Burada başka bir kafa karışıklığına yol açacak ifade yok. Hatta bence hiç yok. Biraz kafa yorsan çeviriden kaynaklanan bir anlam farklılığı olduğunu anlayabilirsin. Gnele olarak Kur'an günümüz Türkçesinden farklı uslup ve anlatım içerir çünkü Kur'an Arapça'nın anlatım uslubunu tercih etmiştir. Anlamda eksilmelere yol açmamak için ceviriler böyledir.


Anayasa' Alıntı:
2.şöyle ki, Allah'tan başkasına kul olmayın! Ben size O'nun tarafından müjdelemek ve uyarmak için gönderilmiş bir peygamberim!
Burada da diğer anlattığım kouyla aynı... Bazı meallerde parantez için de "de ki" yazar. Arapçada Kur'an şiir biçiminde olduğundan okunduğunda ayetin peygambere hitap tavsiyesi olduğu anlaşılır ve "de ki" ayrıca kullanılmaz. Tercümanların bazıları "de ki" yi ayrıca parantez içinde verirlerken bazıları vermez. Bundan dolayı bir yanlış anlaşılma doğdu sen de sanırım.
Ayrıca arkadaşım diyanet mealinden aldığını söylediğine göre burada amacın nedir? Diyanet mealinde parantez içinde "de ki" geçiyor. Ayet gayet açık. Bakalım şimdi bir gaf(!) var mı??? : (Hud Suresi 1-2)

Elif Lâm Râ. Bu Kur'an; âyetleri, hüküm ve hikmet sahibi (bulunan ve her şeyden) hakkıyla haberdar olan Allah tarafından muhkem (eksiksiz, sağlam ve açık) kılınmış, sonra da Allah'tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye ayrı ayrı açıklanmış bir kitaptır. (De ki: ) "Şüphesiz ben size O'nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim."


Açıkçası son ayette anlam bu kdar açıkken neden bunu gaf diye nitelendirdiğini anlamadım. Lütfen soru soracaksak da açık aramak için değil gerçekten iiniyetle tartışalım. Hiç araştırmamışsın. Ayeti başka bir mealden okusan gayet anlaşılır. Tefsirden okusan da daha iyi anlaşılır. Üstüne üstlük son verdiğin 2 ayeti alıntılarken eksik yazmışsın. Yazmadığın bölümse merak ettiğin sorunun cevabını vermekte...

Anayasa' Alıntı:
Şöyle bir ayet buldum
Enam/6: 114. (De ki): Allah'dan başka bir hakem mi arayacağım? Halbuki size Kitab'ı açık olarak indiren O'dur. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, Kur'an'ın gerçekten Rabbin tarafından indirilmiş olduğunu bilirler. Sakın şüpheye düşenlerden olma!
Burada da "de ki" geçiyor... Ayetin başka bir çevirisi:

"Size Kitab'ı (Kur'an'ı) hak olarak indiren O iken ben Allah'tan başka bir hakem mi arayacağım?" (de). Kendilerine kitap verdiklerimiz de onun, Rabbin katından hak olarak indirilmiş olduğunu bilirler. O halde sakın şüphecilerden olma.

Yani ayetteki ilk iki cümleye "de ki" diye başlamış. Diğer iki cümleyse Allah'ın demesini emretmek amaçlı değil, açıklama amaçlı kullandığı ifadelerdir.

Anayasa' Alıntı:
Bide böyle bir ayet var.
Hakka, 41-43
Eğer (Peygamber) bize isnat ederek bazı sözler uydurmuş olsaydı
mutlaka onu kudretimizle yakalardık.
Sonra da onun şah damarını mutlaka keserdik.
Hiçbiriniz de bu cezayı engelleyip ondan savamazdı.
------------

Burada ne sorun vardır? Söyler misin? Ayette direk Allah'ın hitabı var. Direkt siyor ki:
Eğer peygamber bu Kitabı uydurmuş olsaydı veya herhangi bir sözü Allah'tan diye uydurmuş olsaydı ona çetin bir ceza verirdik diyor... Çünkü peygamberlik vaadi var ve vahiy konusunda doğru söylemek zorunda. burada Hz Muhammed(sav)'in ağzından bir hitap yok. Direkt Allah'tan olduğu apaçık...

Açıkçası bu son iki alıntıda ne gibi sorunun oldu hiç anlamadım. Umarım yardımcı olabildim :goz:
 
Sorun Şu Arkadaşa Göre Diyor Ki Kur'an Allah (C.C) Tarafından Gönderildiyse Niye Peygamber Efendimizin (S.A.V) Sözleri Var Diyor!!!Bende Diyorumki Kur'an Allah (C.C) Tarafından Gönderilmiştir.Ama Peygamber Efendimizin Hadisleride Vardır!!!Eline Al Ve Kur'anı Oku Daha İyi Anlarsın Arkadaşım Sormakla Olucak Birşey Değil Taşın Altına Sok Elini!!!
 
Ben Kuran'ın Türkçe Mealini okudum arkadaşım. Ben Kuran'ın kendi içerisinde çelişip çelişmediğine araştırıyorum. Bunu araştırmak benim en doğal hakkım. Haklısınız böyle teknik bir konuda araştırma yapmak için Arapça bilmek gerekir. Ama sonuçta Kuran'ı Türkçe'ye çevirenler de en uygun şekilde çevirmiyor mı?
-------------
http://www.kuran.gen.tr/?x=s_main&y=s_middle&kid=1&sid=51
Burada surenin tamamını inceledim. Söylediğin mantıklı; kesin doğrudur demiyorum araştırıcam yinede.
--------------
Hud 1/2:Elif Lâm Râ. Bu Kur'an; âyetleri, hüküm ve hikmet sahibi (bulunan ve her şeyden) hakkıyla haberdar olan Allah tarafından muhkem (eksiksiz, sağlam ve açık) kılınmış, sonra da Allah'tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye ayrı ayrı açıklanmış bir kitaptır. (De ki: ) "Şüphesiz ben size O'nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim."
(Diyanet Meali)

Hud 1/2:Elif, Lâm, Râ. Hakîm ve Habîr olandan bir kitaptır ki bu, ayetleri önce muhkem kılınmış, sonra ayrıntılı hale getirilmiştir.
Ki başkasına değil, yalnız Allah'a ibadet edesiniz! Kuşkusuz, ben size O'ndan gelen bir uyarıcı ve müjdeciyim
(Y. Nuri Öztürk)

Hud 1/2:Elif, Lam, Ra. Bu, hikmet sahibi ve herşeyden haberdar olan Allah tarafından ayetleri sağlamlaştırılmış,sonra da ayrıntılı olarak açıklanmış bir Kitaptır,
şöyle ki, Allah'tan başkasına kul olmayın! Ben size O'nun tarafından müjdelemek ve uyarmak için gönderilmiş bir peygamberim!
(Elmalı)

Bildiğim kadarı ile parantez içinde yazan de kiler Kuran'ın orjinalinde yok, eğer olmuş olsa parantez içinde yazılmaz. Burada Hz.Muhammed konuşmaktadır, şahsen ben farklı bir anlam çıkaramıyorum.
Asıl merak ettiğim Kurande Hz.Muhammed'in konuşmuş olması çelişki oluşturur mu?
------------------------------------
Hud 3: Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra da O'na tövbe edin ki sizi belirlenmiş bir süreye (ömrünüzün sonuna) kadar güzel bir şekilde yararlandırsın ve her fazilet sahibine faziletinin karşılığını versin. Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum

Allah birilerinin adına büyük bir azaptan kokuyorum diyor. Peki korkmak Allah'ın sıfatlarına aykırı değil mi? Büyük ihtimal ile aykırıdır. Bu da çelişki doğrucaktır, peki bu çelişki nasıl ortadan kalkar: Bu ayeti Hz.Muhammed söylemiştir diyerek.

Saygılarımla;
 
Anayasa' Alıntı:
Ben Kuran'ın Türkçe Mealini okudum arkadaşım. Ben Kuran'ın kendi içerisinde çelişip çelişmediğine araştırıyorum. Bunu araştırmak benim en doğal hakkım. Haklısınız böyle teknik bir konuda araştırma yapmak için Arapça bilmek gerekir. Ama sonuçta Kuran'ı Türkçe'ye çevirenler de en uygun şekilde çevirmiyor mı?

Evet ellerinden gelen en uygun şekilde çeviriyorlar. Ama hiçbir çeviri orjinalin aynısını vermez... Bu bir şiir bir şarkı bir kitap için de geçerlidir. Hele Kur'an gibi bir cümlesi 3 şekilde yorumlanabilen bir kitap için haydi haydi geçerlidir. Yani Kur'an çevirisi aynı anlamı vbermeyeceği gibi ayetin çevirisini ilk okuduğunda şıp diye anlaşılmaz. Çüğnkü çeviri Arapça usulüyle verildiği gibi Kur'an üzerinde düşünülerek ve günlük hayata nasıl uyarlanacağı kavranmaya çalışarak anlaşılabilir. Bu yüzden tefsirlewr vardır. Tefsirler ayetin iniş nedeni, indiği olay ve yer gibi unsurlarla birlikte kelimelerin manalarıyla ayetin yorumlanmasıdır ve mealden daha açıklayıcıdır. Ama meal daha pratik olduğundan günlük hayatta tercih edilir. Tefsir ise bir şiirin açıklaması gibi Kur'an(ki Kur'an nazım şeklinde yazılmıştır) açıklamasıdır. Meal ise kelimelerin olabildiğince anlamı verecek şekilde çevrilmesidir.
-------------
Anayasa' Alıntı:
http://www.kuran.gen.tr/?x=s_main&y=s_middle&kid=1&sid=51
Burada surenin tamamını inceledim. Söylediğin mantıklı; kesin doğrudur demiyorum araştırıcam yinede.
--------------
Hud 1/2:Elif Lâm Râ. Bu Kur'an; âyetleri, hüküm ve hikmet sahibi (bulunan ve her şeyden) hakkıyla haberdar olan Allah tarafından muhkem (eksiksiz, sağlam ve açık) kılınmış, sonra da Allah'tan başkasına kulluk etmeyesiniz diye ayrı ayrı açıklanmış bir kitaptır. (De ki: ) "Şüphesiz ben size O'nun tarafından gönderilmiş bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim."
(Diyanet Meali)

Hud 1/2:Elif, Lâm, Râ. Hakîm ve Habîr olandan bir kitaptır ki bu, ayetleri önce muhkem kılınmış, sonra ayrıntılı hale getirilmiştir.
Ki başkasına değil, yalnız Allah'a ibadet edesiniz! Kuşkusuz, ben size O'ndan gelen bir uyarıcı ve müjdeciyim
(Y. Nuri Öztürk)

Hud 1/2:Elif, Lam, Ra. Bu, hikmet sahibi ve herşeyden haberdar olan Allah tarafından ayetleri sağlamlaştırılmış,sonra da ayrıntılı olarak açıklanmış bir Kitaptır,
şöyle ki, Allah'tan başkasına kul olmayın! Ben size O'nun tarafından müjdelemek ve uyarmak için gönderilmiş bir peygamberim!
(Elmalı)


Bildiğim kadarı ile parantez içinde yazan de kiler Kuran'ın orjinalinde yok, eğer olmuş olsa parantez içinde yazılmaz. Burada Hz.Muhammed konuşmaktadır, şahsen ben farklı bir anlam çıkaramıyorum.
Asıl merak ettiğim Kurande Hz.Muhammed'in konuşmuş olması çelişki oluşturur mu?
Zaten parantez içindekilerin Kur'an'da yazmadığını söylüyorum ben de... Yazmadığı için parantez içinde veriliyor. Kur'an nazım biçiminde yazıldığından yazının söyleniş tarzından, konuşma olduğu ve Peygamberin konuşması olarak yazıldığı bellidir. Ama Türkçeye düz yazı biçiminde çevrildiğinden ve Türkçe'de "dedi" anlamı ancak tırnak içine alınıp yanına "dedi" gibi bir sözcük yazıldığında anlaşılabilir. Bu yüzden meal yazarlarının bir kısmı parantez içerisine "dedi", "de" gibi kelimeler yazarlar ki, söylenmek istenen anlaılsın. Bazıları ise orjinalinde "dedi" bulunmadığından, bunu yazmazlar. Ayetin tefisirinde şöyle der :

ki, Allah'tan başkasına kulluk etmeyesiniz.[Ey Peygamber, de ki:] "Bakın ben size O'nun tarafından bir uyarıcı ve müjdeci [olarak] görevlendirildim (3) :

3 - Sonraki ayetin başında yer alan en ("ki, diye") bağlacı bu çeviride üstüste iki nokta ile karşılanmıştır. "Ey Peygamber, de ki" sözcükleriyle yapılan parantez içi ilave, birinci tekil şahsa hitab eden cümlenin yapısı gereğidir; 4. ayetin sonuna kadar devam eden sonraki kısım, ayetin başında geçen "uyarma" ve "müjdeleme" olgularının her ikisinin yüklemine ilişkindir ve dolayısıyla Hz. Peygamber'e tevdî edilen mesajın tamamını vecîz bir dille hulasa etmekte, çerçevelemektedir.

Burada da belirtimiş zaten..."birinci tekil şahsa olan hitap cümlesinin direkt karşılığı olan uslup Türkçe'de bulunmayan bir cümle yapısıyla verilmiş. Bu uslubun karşılığını da "ey peygamber de ki" sözüyle vermiş ki burada senin dediğin karşıklık çıkmasın. Yani burada Allah değil Peygamberimiz(sav) direkt konuşuyor gibi görünmesin.
------------------------------
Anayasa' Alıntı:
Allah birilerinin adına büyük bir azaptan kokuyorum diyor. Peki korkmak Allah'ın sıfatlarına aykırı değil mi? Büyük ihtimal ile aykırıdır. Bu da çelişki doğrucaktır, peki bu çelişki nasıl ortadan kalkar: Bu ayeti Hz.Muhammed söylemiştir diyerek.

Saygılarımla;
Burada da "sizin adınıza korkmaktadır" denmekte. Yani kullarının hataya düşmesinden korkmaktadır. Burada korkmak mecazi anlamı veriyor. Yani gerçekten korkmak değil. Allah kullarını sevendir bu yüzden onların azaba düşmemesini ister. Onlara verdiği iradeyi en etkili biçimde kullanmaları için onlara kitap, akıl verir. Fakat kişiler bu aklı kullanmak ve kullanmamak konusunda yetki sahibidirler. Allah kişiye bu iradeyi kullanıp kullanmama yetkisini devretmiştir. Kişi arzuları ile aklı arasında tercih yapacaktır. Malesef bazı insanlar yakın olan arzuları uzak olana tercih edebilirler ve bu da kendilerine ve başkalarına zarar vermeyle sonuclanır. Bunun sonucunda da ceza alırlar. Bu da azaptıor. Allah da Kur'an'da uyarırken, "ben sizin için azaptan korkmaktayım" cümlesini sarfederken acziyetten(haşa) değil, sevdiği kuluna bir zarar gelmesini istemediğini belirtmektedir. Burada kuluna zarar gelmesi ona bir zaar getirmez sonucta ama istemez de zarar görmesini. Fakat takdir yetkisini kuluna bıraktığı için, bu yetkiyi kötüye kullanmasının sonuclarını istmeediğini "korkarım" kelimesiyle belirtmiştir. Burada da Arapça kelimeye en yakın anlamı "korkarım" verdiğinden bu kelime tercih edilmiş olabilir. Türkçe'de istemediğimiz olayların geçrekleşme olasılığı karşısında "korkarım" sözcüğü kullanılmaktadır. Bu açıdan "korkarım" sözcüğü bu mecaz anlamı vermektedir. Çünkü mantıken baktığında Allah'ın korkması bekelenemez çünkü zaten biz azab çeksek Allah'a bir zararı yok ki...Zaten bizim azab çekmememize muhtaç olsaydı seçme yetkisini bizden alır hepimizi doğru yola iletirdi. AMa o adil olsun diye herkese bu yetkiyi vermiş ve yalnızca hakeden ve cennette olmayı kaldrıacak bir iradeye sahip kişilere hidayet yolunu vermiştir.
 
Söylediklerin mantıklı. İlgilendiğin için teşekkürler.
----------------
Dikkat çekmek istediğim başka bir konu daha var.

Hud 5: İyi bilin ki onlar, O'ndan gizlenmek için, kalplerindeki düşmanlığı gizliyorlar. Yine iyi bilin ki, elbiselerine büründükleri zaman bile, Allah onların gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir. Çünkü O, göğüslerin özünü (kalplerde olanı) hakkıyla bilendir.

Burada bir yanlışlık var gibi. "Göğüsünüz" yerine "Kafanızın" içinde olanı bilir demesi gerekmez mi? Yani kalbimiz sadece kan pompalar. Hafızamız veya düşüncelerimiz kalbimizde değil beynimizde olup biter.
 
Anayasa' Alıntı:
Söylediklerin mantıklı. İlgilendiğin için teşekkürler.
----------------
Dikkat çekmek istediğim başka bir konu daha var.



Burada bir yanlışlık var gibi. "Göğüsünüz" yerine "Kafanızın" içinde olanı bilir demesi gerekmez mi? Yani kalbimiz sadece kan pompalar. Hafızamız veya düşüncelerimiz kalbimizde değil beynimizde olup biter.

ya sen allahın yaptıklarınımı eleştiriyosun!!
senin ne haddine kuranda yazılan kelimeleri eleştirip değiştirmek
 
Anayasa' Alıntı:
Dikkat çekmek istediğim başka bir konu daha var.

Burada bir yanlışlık var gibi. "Göğüsünüz" yerine "Kafanızın" içinde olanı bilir demesi gerekmez mi? Yani kalbimiz sadece kan pompalar. Hafızamız veya düşüncelerimiz kalbimizde değil beynimizde olup biter.

Arkadaşım şimdi,mantıksal düşüncenin yanı sıra birde yürekten istediklerimiz vardır...Ruhumuzun yerini bilebilirmisin?Sadece içimde diyebilirsin...Ruhumuzun yerini tek bilebilecek varlık olan Allah (C.C) kalbimizde demişse oradadır...:goz:

Ayrıca

DayWalkerr' Alıntı:
öncelikle kurun uyrı hadıs ayrıdır arkadaşlar...Saçmalmayalım..Kürana kimse bişey ekleyemez..buna hadisler de dahil..Bilmeden yorum yapmayalım...

Müthiş bir yanıt...Teşekkürler...

RainX' Alıntı:
ya sen Allah'ın yaptıklarınımı eleştiriyosun!!
senin ne haddine kuranda yazılan kelimeleri eleştirip değiştirmek

Sen ne diyosun yaaa?Kimsenin Allah'ın sözlerini eleştirdiği yok..Arkadaş merak ettiklerini soruyor...Merakını gidermek için yorum yapacaksan yap....
 
Ruh, düşünce, hafıza herşey beyindedir. Bana kalırsa Allah o dönemde insanların anlayabileceği şekilde konuşmuş. Olayın teknik boyutlarına girse kimse birşey anlamazdı. Mesala aynı şeyi evrenin yaratılması konusunda da görebiliriz. Orada da bilimsel açıdan yanlış bilgiler var. Allah bunu o dönemki insanların konuyu anyamayacağını bildiği için böyle yapmıştır. Ben böyle düşünüyorum ve gerçekçi olmayan bilimsellikten uzak yorumlarıda yanlış buluyorum.
 
allahü tealanın sözleridir ayet farklı hadis farklıdır ama kuranı kerimde peygamber efendimizin sözlerinin olup olmadığını şimdiye kadar hiç araştırmadım ama yoktur çünkü sadece ondan önceki peygamberler anlatılmıştır ondan sonra peygamber gelmeyeceği ama allah dostlarının geleceği (süleyman hilmi tunahan gibi) bahsedilmistir ama peygamber efendimizin kendisinin eklediği değistirdiği hiç bir söz kelime harf yoktur

Anayasa' Alıntı:
Ruh, düşünce, hafıza herşey beyindedir. Bana kalırsa Allah o dönemde insanların anlayabileceği şekilde konuşmuş. Olayın teknik boyutlarına girse kimse birşey anlamazdı. Mesala aynı şeyi evrenin yaratılması konusunda da görebiliriz. Orada da bilimsel açıdan yanlış bilgiler var. Allah bunu o dönemki insanların konuyu anyamayacağını bildiği için böyle yapmıştır. Ben böyle düşünüyorum ve gerçekçi olmayan bilimsellikten uzak yorumlarıda yanlış buluyorum.


orda bence yanılıyorsun çünkü allah (cc) herşeyi önceden biliyordu bilimsel açıdan da yanlıs bilgiler yok gerçekten arastırırsan birçok her ayetin gerçek olduğunu anlarsın mesela firavunun cesetinin hala sağlam olduğu bir ayette geçiyor ayeti şu anda hatırlamıyorum ama bir kaç sene önce firavunun ceseti nil nehrinin içinde secde ederken bulunmustu. belki o zaman ki insanların anlayacağı dilden konusulmustur ama kesinlikle yanlış bilgi yoktur
 
Slmın alykm. Arkadaşlar "Kuran Allah'ın sözü mü?" sorusunun cevabı hiç şüphesiz ve çelişkisiz EVET tir. Hatırladığım bir ayette; "herhangi bir konuda/ayette şüpheye düşerseniz sizden önce okumuşlara/alimlere danışınız." diyor. Eğer din adamı veya hoca değilsek din konusunda hüküm vermemeliyiz. Ahirette yükümlülüğü ağır olur. Camilerimiz namaz saatleri dışında boş kalıyor. Her konuyu uzmanından öğrenmek lazımdır, eğer konuyla ilgili uzman bulamıyorsak diğer yolları deneriz. İki mü'min dinle ilgili bir konuda fikir ayrılığına düşerse tartışmaya girmemeliymiş. Çünkü ikisinden biri yanılıyor ve Allah korusun dinden çıkabiliyormuş. Yapılması gereken şey din adamlarından doğruyu öğrenmektir.
Biz küçücük aklımızla bizi ve evreni yaratan ilahi aklın yaptıklarına anlam vermeye çalışıyoruz. Unutmamalıyız ki biz hiç bişey bilmiyoruz her şeyi bilen odur. Yanlış bişey yazmışsam kusuruma bakmayın. Hakkınızı helal edin. Slmın alykm.
 
Hud 7: O, hanginizin amelinin daha güzel olacağı konusunda sizi imtihan için, henüz Arş'ı su üstünde iken gökleri ve yeri altı gün içinde (altı evrede) yaratandır. Böyle iken "Ölümden sonra şüphesiz diriltileceksiniz" desen, inkarcılar "Mutlaka bu apaçık bir büyüdür" derler.

http://www.kuranikerim.com/islam_ansiklopedisi/A/ars.htm

Eğer Arşı Allah'ın hükümdarlığı olarak düşünürsek, Bu hükümranlık su üzerinde mi olmuş oluyor. Ayetin devaminda ise göklerin ve yerin altı günde yaratıldığı söyleniyor. Şimdi burada yer olarak kastedilen büyük bir ihtimal ile dünyadır, gökler ise dünya dışındaki evren. "ve" bağlacı kullanılarak bu iki kavram bir bütün olarak düşünülmüştür. Biz biliyoruz ki bilimsel olarak evrenin ve dünyanın yaratılması arasında çok büyük zaman dilimi farkı vardır. Evren tahminen 15 milyar yıl önce yaratılmıştır. Dünya ise 5 milyar yıl kadar önce.
Ayette ise altı günde yaratılmıştır diyor, bu bilimsel bir yanlıştır. Ama unutmayalım ki Newton'un kitaplarında da bilimsel açıdan yanlışlar vardır. Ancak bu yanlışların olması Newton'un kitaplarının değerini azaltmaz. Aynı şey Kuran içinde geçerli. Kuran'ı bilimsel bir kitap olarak sunmadığınız sürece bu hiçbir sorun oluşturmayacaktır.
 
Kuran-ı kerim Allah (c.c) sözüdür. Ve kesinlikle şüphemiz yoktur. Ayrıca bilim her şeye cevap veremez. Kuran-ı kerimde dünya'nın 6 günde yaratıldıgı söyleniyor. Fakat dünya günü ile 6 günde değildir. Bilim büyük bir patlamadan sonra her şeyin olşutuğunu doğruluyor. Ve kuran-ı kerimde de büyük bir patlamanın olduğunu haber veriyor. Yani bütün maddeler herşey önce bir aradaydı. Sonra büyük bir patlama ile herşey birbirinden uzaklaşmaya başladı. Ve her an da uzaklaşmaktadır. Bunu kuran-ı kerimde haber veriyor ve bilimde doğruluyor. Aşı-ı ala'yıda meleklerin tuttuğu biliriliyor.

Ve Arş-ı ala'yı Allah'ın hükümdarlığı olrak düşünemezsin. Allah her şeyi yoktan var edendir.Yani her şeyin sahibi,hükümdarı,sultanı olrak düşünebilirsin.Sadece arş-ı ala değil. Ve arş-ı ala suyun üzerinde durmuyor.

Sen aklına takılan soruları maddeler halinda buraya yaz. Bende elimden geldiği kadar cevaplamaya çalışacağım. Lütfen beni yanlış anlama...
 
Anayasa' Alıntı:
Söylediklerin mantıklı. İlgilendiğin için teşekkürler.
----------------
Dikkat çekmek istediğim başka bir konu daha var.



Burada bir yanlışlık var gibi. "Göğüsünüz" yerine "Kafanızın" içinde olanı bilir demesi gerekmez mi? Yani kalbimiz sadece kan pompalar. Hafızamız veya düşüncelerimiz kalbimizde değil beynimizde olup biter.
İnsan ruhu vücudun belirli bir yerinde sınırlı değildir. Ruh maddi dünyayla açıklanan bir varlık da değildir. Maddi varlığımızla ruhumuzun ilgisi vardır ama biz maddeden ibaret değiliz. Ne ruh olmadan beden bu dünyada bir işe yarar ne de beden olmadan ruh. Bu açıdan beynimizin sadece maddi varlığıyla düşünme eylemini gerçekleştirdiğini düşünmüyorum öncelikle...
" Göğsümüzün yerine kafanızın demesi gerekirdi"(haşa) diyemem, .Çünkü ben kişinin kalp ve aklının hangi organıyla daha çok ilgili olduğunu bilemem. Beyin dediğimiz de ruhla ilişkisi olmadığı sürece bir şey düşünemez, ruhla mana kazanır. Kalp de ruh olmadan yalnızca kan pompalıyordur. Fakat insan ruhu bedeni kontrol eder. Kalp kişinin inanç, duygular, sevgi gibi duygularının bulunduğu manevi varlığı temsil eder. "Göğsün içindeki"ibaresi iradeyi ve duyguları, inancı temsil edebilir; "kafanızın içindeki" sözü ise düşünceleri, aklı, bilgileri ifade etmek için kullanılabilir... Yani burada sadece göğsün soyut olarak kullanılması sözkonusu olabilir. "Sizin göğsünüzün içindekileri bilir" ifadesi illaki elle tutulur bir göğsü kastetmez ki...

Kalbin yalnızca kan pompalayıp başka bir işe yaramadığı, duygularımızla ilgisi olmadığı gibi bir yargıya kim ve nasıl varabiliyor? Bu konu da bilimsel olarak tartışılıyor.
Bunun dışında, manevi olarak hislerimiz göğüs bölgemizde ilk belirgin tepkiyi verir. Direkt kalbin duygularla ilgisi olduğu da kastedilmiş olabilir. Bu konuda kesin bir şey kimse söyleyemez. Ama "göğsünüzde olanı bilir" tavirinde bir yanlışlık göremiyorum ben.Kur'an'da yazmasa ifadeye "yanlış" veya "doğru" diyemezdim. Çünkü nereden bilebiliriz, duygularımızı beynin kontrol ettiğini. Ben inançlarımı kalpte hissediyorum bi,r kere. İnanç zaten düşüncelerle veya akılla olan bir şey değil en fazla akıl sonucunda onun duygulara da yansıması olabilir. Aklınızla ikrar ettiklerinizin kalbinize yansıması olan inanç kastediliyorsa bu ayette, "göğsünüzün içindekini" ibaresi gayet uygundur.
Ben duygu düşüncelerin etten oluşan beyinde değil asıl onu kontrol eden ruhta olduğunu düşünüyorum. Beyin sadece düşünceleri yöneten yer. Düşüncelerimiz doğrultusunda vücudu yönlendirendir. Ama kalp daha ayrıdır. Kişinin hisleri,inançları; yani daha manevi hislerinin etki ettiği yerdir kalp.
Neden "göğsünüzdeki" olmasın da "kafanızdaki" olsun? Kişinin beyniyle inandığını düşünmüyorum. Kalbin kan pompalamak görevidir ama bunla sınırlı olduğuna nereden ulaşabiliriz ki?

Anayasa' Alıntı:
Ruh, düşünce, hafıza herşey beyindedir. Bana kalırsa Allah o dönemde insanların anlayabileceği şekilde konuşmuş. Olayın teknik boyutlarına girse kimse birşey anlamazdı. Mesala aynı şeyi evrenin yaratılması konusunda da görebiliriz. Orada da bilimsel açıdan yanlış bilgiler var. Allah bunu o dönemki insanların konuyu anyamayacağını bildiği için böyle yapmıştır. Ben böyle düşünüyorum ve gerçekçi olmayan bilimsellikten uzak yorumlarıda yanlış buluyorum.
Allah anlaşılması için yanlış bilgi vermez. Eksik anlatır ama Kur'anj'da yanlış tavir kullanmaz.
Mesela Hz Yusuf(a.s) dönemindeki Mısır Kralından bahsederken "Kral" denir, ama Hz Musa(a.s) dönemi için "Firavun"... Burada tarihsel olarak firavun ünvanının henüz sözkonusu olmadığı bir dönem için özel olarak Kral kelimesini kullanmıştır. Burada bile doğruya özen gösterilmiştir. Bu yüzden daha iyi anlaşılsın diye olduğunu sanmam. Çünkü Kur'an'da akıldan da bahsedilir, kafanızın içinde de diyebilirdi.

Ruh beyinde midir? Ruh insan vücudunun tamamını yönetir arkadaşım. Ruh vücudun belirli bir kısmında olmazsa zaten o bölüm ölür, hücreler yaşayamaz. Fakat hafıza ve düşünce beyinde olabilir. Fakat ,inancın kalpte olmaması için bir neden yoktur. Duyguların veya arzuların da beyinle bir ilgisi yoktur. Bunlar nefis ve kalpte bulunurlar. Ve bunlar manevi boyutla ilgili olduklarından bunun nerede olduğunu sen de biz de Allah'ın bildirdiği kadarını bilebiliriz ancak. Bilim maddi varlıkları araştırır, beynin nasıl çalıştığını, kalbin nasıl kan pompaladığını... AMa ruh metafiziktir. Bedenle ilgisi vardır ama beş duyuyla algılanması imkansız gibidir. Bu açıdan bilimsel olarak da ruh şuradadır hafıza buradadır bence arzular da şurada diyemezsin, çünkü hiçbir bilim dalı sana bu sonucu vermez. Nasıl Allah'ın varlığını bilimsel bulgularla inkar edemeyeceksen, ruhu da inkar edemezsin. Bilim bize sınırlı bir alanda sınırlı bir bilgiyi verir. Maddeden ötesini veremez. Bu yüzden Felsefe bir bilgidir bilim değildir. Bilim nasıl sorusunu sorar, felsefe neden sorusunu....

Anayasa' Alıntı:
http://www.kuranikerim.com/islam_ansiklopedisi/A/ars.htm

Eğer Arşı Allah'ın hükümdarlığı olarak düşünürsek, Bu hükümranlık su üzerinde mi olmuş oluyor. Ayetin devaminda ise göklerin ve yerin altı günde yaratıldığı söyleniyor.
Şimdi burada yer olarak kastedilen büyük bir ihtimal ile dünyadır, gökler ise dünya dışındaki evren. "ve" bağlacı kullanılarak bu iki kavram bir bütün olarak düşünülmüştür. Biz biliyoruz ki bilimsel olarak evrenin ve dünyanın yaratılması arasında çok büyük zaman dilimi farkı vardır. Evren tahminen 15 milyar yıl önce yaratılmıştır. Dünya ise 5 milyar yıl kadar önce.
Ayette ise altı günde yaratılmıştır diyor, bu bilimsel bir yanlıştır. Ama unutmayalım ki Newton'un kitaplarında da bilimsel açıdan yanlışlar vardır. Ancak bu yanlışların olması Newton'un kitaplarının değerini azaltmaz. Aynı şey Kuran içinde geçerli. Kuran'ı bilimsel bir kitap olarak sunmadığınız sürece bu hiçbir sorun oluşturmayacaktır.
Arşı Allah'ın egemenliğinde sayarsak bu hükümranlık su üzerinde mi oluşuyor? Sorunu pek anlamadım... (Bu arada arş taht mananasına gelir) Onun kudret tahtı su üzerindeydi, denmiş olur.
Burada kastedilen manevi olarak kudretinin su üstünde olduğu. Burada suyun üstünde kudret var şeklinde söylemiyor, kudretini suyun üstünde kullanarak yeri ve gökleri yarattı diyor. Yani dünyadaki yer ve göğü işaret ediyor ise(çünkü gökleri ve yeri diyor ve gökler atmosfer olarak da kullanılır. Çoğul olarak gökler genelde atmosferdir benim bilgdiğim.) bu yaratmanın suyla başladığını söylüyor. Atmosfer ve yer oluşumunda ana kaynağın su olduğu belirtiliyor. Burada geniş anlamda gök değil dar anlamda gök sözkonusu çünkü "gökler" demiş. Genelde gökler= 7 katmanlı atmosfer için kulanılır, başka bir ayette de 7 gök taviri geçer. Başka bir ayette de sudan yaratılış anlatılmıştır.

Ya bir de burada senin aldığın çeviri de" arşı su üzerinde iken" diye başlayınca, "yer su üzerindeyken" veya herşey "su üzerindeyken" gbi bir mana çıkabiliyor. Ama Muhammed Esed meal ve tefsirinde şöyle cevrilmiş ve açıklanmış.

O'dur, gökleri ve yeri altı evrede yaratan; Ve [hayatı yarattığı sürece] O'nun kudret tahtı suyun üstündeydi.

-----
Eyyâm (lafzen, "günler") sözcüğünü "evre/safha" ve ‘arş (taht) sözcüğünü de "kudret tahtı" olarak aktarmamız hakkında. bkz. 7. sure 43. not. "O'nun kudret tahtı suyun üstündeydi" ifadesiyle yapılan atıf, Allah'ın iradesine bağlı olarak hayatın bütünüyle suda başlayıp evrimleştiğini işaret eder gibi gözüküyor ki, bu husus Kur'an tarafından açıkça ortaya konduğu gibi (bkz. 21:30 ve ilgili 39. not) yakın zamanlarda biyoloji alanında yapılan araştırmalarla da doğrulanmıştır. Yine de kesin gözüyle bakılamayacak olan bu yorumun, önceki ayette geçen "yaşayan hiçbir canlı" ifadesiyle de desteklendiği söylenebilir. "Hayatı yarattığı sürece" ifadesiyle yaptığımız parantez içi ilave Reşid Rıza'nın bu ayet hakkındaki uzun yorumunda ileri sürdüğü görüşle bağdaşım içindedir (Menâr XII, 16 vd.).
Yani burada su kaynaklı olan "hayatın yaratılışı... Bu mealde daha açıklayıcı anlatılmış. Diyanet mealiyse direkt çevirmiş ve açıklamasız okunduğunda belirsiz her tarafa çekilen bir mana almış.

Newton kitabı benzetmen mantıksız olmuş bence. Çünkü newton bir insan ve deneme yanılma yöntemiyle yazıyor. Oysa Kur'an Allah'ın sözyü olunca onun yarattığını doğru ve basit bir şekilde anlatmasıdır normal olan. Bu açıdan Kur'an Allah'ın sözü olduğundan çelişki olmaması gerekir.

Bir de 6 güne takılmışsın. Bu konu üzerinde bir yazı okumuştum. Fazla bilgim yok ama şöyle biliyorum:
Evrenin başlangıcı için zaman çok daha uzundur, bir gün daha fazla bir zamana denk gelir, zaman görecelidir. Bu açıdan 6 gün Kur'an'ın ilk indirildiği günde farklıyken daha öncesinde daha farklı olabilir. Bunun dışında burada anlatılan yaratılış dünyanın yaratılışı anladığım kadarıyla. 6 gün bunun için söylenmiş gibi geldi bana.

-----

Bu arada ayetleri okurken ilk anladığın şekilde okuyorsun ama bu doğru manayı vermez. Bir kere dünya ve evren konusunda bilimsel bulgular yüzde yüz olmayacağı gibi, Kur'anla çeliştiğine de tek bir mealden alıntıyla karar vermen sağlıklı olmaz. Zaten Kur'an'daki yaratılışla ilgili ayetler çok açık değildir ve yorumlanabilir niteliktedir. Zaten Kur'an evrenin nasıl yaratıldığını anlatma amacında da değildir. Bu yüzden ibarelerin yanlışlığındn(haşa) çok çeviri hataları ve uslubun Arapça uslubundan ve şiir cevirisinden olmasından kaynaklanan belirsiz manalar çıkabilir. Açıkçası uzmanlık alanım olmadığından çok bir bilgi veremiyorum evrenin yaratılışının Kur'an'daki mantığı hakkında, ama sorularını da tam anlayamadığımdan aynı şeyleri tekrar etmek zorunda kalıyorum. Daha iyi anlayabilirsem yardımcı olabilmek isterim
 
Peki o zaman ruh nedir? İslam litaratüründe ruh nasıl tanımlanır? Bu tanıma neye dayanarak ulaşılır? Ruh tamamen bağımsız mıdır yoksa maddeye bağlı mıdır?
Sanırım sezgiciliği savunuyorsunuz. Bilginin kaynağı olarak salt sezgi yeterli olabilir mi?
 
değerli kardeşlerim Kur'an-ı Kerim'de kutsi hadisler yer almaktadır. fakat buradan şu anlaşılmasın: Peygamber Efendimiz kendi sözlerini koymamıştır. Bu sözler Allah tarafından Efendimize "de ki" ile başlayarak söyletilmiştir. yani bu kutsi hadisler yine Allah Kelamıdır.

Anayasa arkadaşımızın kötü niyeti olduğunu sanmıyorum. kafasına takılmış olabilir bu mesele. ilk duyduğumda bende bir an duraksadım ama bilen kişilerden öğrendiğimde kafanda en ufak bir şüphe kalmadı. hayırlı günler...
 
Bilginin kaynağı olarak sezgiciliği savunmuyorum? Bu da nereden çıktı. Tabii ki yeterli olmaz.

İslam literatüründe beden+ruh=insandır. İmam Gazalide okuduğuma göre beden kişinin dünyadaki bir varlığıdır, ruh ise gerçek varlığıdır. İrade, düşünme, akıl vs bunlar ruhun tetiklediği şeylerdir. Fakat ruh da beden de birbirine bağlıdır. Ruh bedeni yönlendirendir ama beden ruhu etkiler.
İslama göre kişi bedeniyle dünyada var olur ama ruhuyla ise ahirette, rüyasında veya herhangi başka alemlerde yaşayabilir. Ama beden ruh kontrolünde olan ve dünyada varlığımızı yaşamımızı sürdürmemiz için bize verilmiş olan bir varlıktır. Öldüğümüzde bedenimizden aurılan ruhumuz ölmez. Ama beden ölür ve çürür. Yani beden bir maske gibidir. O olmadan bu dünyada bir şeye (Allah istemezse) etki edemezsin. Gördüklerimize, duyduklarımıza verdiğimiz anlamlar ruhun verdiği anlamlardır. Görme duyma işlemi ise bedenimizle yapabildiğimiz eylemlerdir.
Sezgiler bilgi için yeterli mi sorusunu "ben inançlarımı kalpte hissediyorum bir kere" sözümden dolayı sordun sanırım.İnançlarımı kalbimde hissetmem ancak kalbin ruhla ilişkisine bir delil teşkil edebilir. Bunun dışında sezgi tek aşına yeterli değildir. Zaten kalbin ruh ile ilişkisine dair kaynağım sezgilerim değildir. Düşüncelerim, okuduklarım ve aynı zamanda islami kaynaklardır.
 
Geri
Üst