"Kur'an-ı Kerim nasıl terk edilir?

DayWalkerr

ABDUSSABUR



. *Kuran, bilgiden ziyade esasında bir bilinç kaynağıdır. Epistemolojiden ziyade ontolojiye dâhildir. Yani bilgi kaynağı olmaktan ziyade, bilgiye ulaşacak olan insanoğluna hitaptır.

Bu kitap bir çoğumuz için artık Kur'an-ı azim değil Kur'an-ı mehcur.

Yani büyük, şanlı, asil kitabımız; içinde şerefimiz ve itibarımız olan, kemikleşmiş değer ve ilkelerimizi ısrarla vurgulayan, bize sürekli bunları hatırlatan (zikr), temel değerlerimizin (hablun min'ennâs) ve vicdanımızın sesi (basâiru li'nnâs) olan kitap değil; ya çocukluk yıllarımızı, ya mahalle camilerini, ya kandil gecelerini, ya da pişmanlık ve nostaljiyle karışık cemaat ortamlarındaki tefsir derslerini hatırlatan, artık terk ettiğimiz bir kitap.

Peki, Kur'an nasıl terk edilir?

Kimimiz Kur'an-ı okuyarak terk ederiz
Gece gündüz hatim indiririz. Bir ölünün toprağına okuyup geçeriz. Şifa niyetine okur, fal bakar, sağa sola üfürür, şifre arar, güllü yasin hatmeder, teberrüken tilavet ederiz. Hafızlık yarışmalarında birincilikler alırız. Davudi seslerimizle salonları inletiriz. Ne dendiğine hiç bakmayız çünkü önemli değildir. Önemli olan lahuti bir sesin içimizi huzurla doldurmasıdır.
İşte bu Kur'an-ı mehcurdur.
İnmemiştir hele Kur'an bunu hakkıyla bilin
Ne mezarlarda okunmak, ne fal bakmak için

Kimimiz saygı göstererek terk ederiz.
İşlemeli kılıflara koyup duvarlara asarız. Saygımızdan peygamberin ismini bile anmayız. Anınca da kırk çeşit salavat getiririz. Öyle saygılıyızdır ki Kur'an-a, saygımızdan ne dediğini anlamayı bile saygısızlık sayarız.
İşte bu Kur'an-ı mehcurdur,
İnmemiştir hele Kur'an bunu hakkıyla bilin
Ne duvarlara asılmak, ne el sürülmemek için

Kimimiz yazarak terk ederiz.
Kufi-den rıka-ya, sülüs-ten cülus-a hat sanatının nadide örnekleriyle bezenmiş türkuaz ve altın sarısı yazmalara işleriz. Hat ve tezhip sanatının mükemmel örneklerini sergileriz. İnceden inceye yazar, bir noktası için kırk divid harcarız.
İşte bu Kur'an-ı mehcur-dur.
İnmemiştir hele Kur'an bunu hakkıyla bilin
Ne tezhip, ne sülüs, ne hat yazmak için

Kimimiz konuşarak terk ederiz.
Kur'an üzerine bol bol konuşuruz. Nutuklar atar, hutbeler irad ederiz. Konuşmalarımızı en güzel ayetlerle süsleriz. Besmele, hamdele ve salvele ile başlar, hur-i iyn dualarıyla bitiririz.

*İnmemiştir hele Kur'an bunu hakkıyla bilin
Ne meslek kaygıları ne kariyer hesapları için.

* Oysa bu kitap esas itibarîyle yaşayan hayatın içinde okunur. Yaşayan hayattan koptuğu an terkedilmiş (mehcur) olur. Çünkü onun oluş ve doğuş tabiatında dosdoğru yaşayan hayatın içinden gelen (kitabun qayyime) özelliği vardır. Keza hakkında bilgi sahibi olurken bile metafizik bir gerilim içinde ve korku ve titreme (huşu) halinde olmak icap eder. Aksi halde size kendini açmaz.

* Peki, nedir Kuran?
Kuran, bilgiden ziyade esasında bir bilinç kaynağıdır. Epistemolojiden ziyade ontolojiye dâhildir. Yani bilgi kaynağı olmaktan ziyade, bilgiye ulaşacak olan insanoğluna hitaptır. İnsanı çevresine tepki vermeye çağırır. Onda Allah şuuru (takva) uyandırarak hayat yolculuğunda birlikte yürümeye davet eder. Bu şuur uyandıktan sonra bilgiye insan kendisi ulaşacaktır.
Bilgi ise bütün varlığa saçılmıştır; tarih, tabiat ve hayat... Bilgi bütünüyle tek bir kişiye veya bölgeye inhisar edilmemiştir. İnsana düşen bunları aramak, esaslı bir hakikat arayışına girmek, tarihin, tabiatın ve hayatın neresinde ise bulup ortaya çıkarmak, Çin'de de olsa gidip almaktır.
Kuran sınırlı sayıda bilgi verdiği yerde bile esas itibarîyle şuur oluşturmak istemektedir. Kuran-ın yazılı bir metin olarak, tekrarlı, kesintili, vurgulu ve dalgalı akışında bunu görmek mümkündür. Esasında Kuran, deruni dile ve cânu gönüle yönelmiş bir hitabettir.
Kuran, insanlığa hiç duyulmamış yepyeni şeyleri getirmez. Bilakis bilindiği halde uygulanmayan, o çok bilenen fakat oralı olunmayan, çeşitli sebeplerle savsaklanan, her insanda fıtraten var olan insanlık vicdanını (basâirun li�n-nâs) uyandırmak ister (45/20). Uyanan vicdanın hayata yansımasını bekler; iyilik, güzellik, doğruluk, dürüstlük, sevgi, saygı, söz, namus, adalet, erdem, vefa, dostluk, kardeşlik, cömertlik, yiğitlik, mertlik gibi temel insanlık değerleri (hablu�n-nâs) üzerinde ısrarla durur (3/112) ve sürekli olarak bunları talep eder. Bunları aynı zamanda Allah'ın ipi/yolu/değerleri (hablullah) olarak vazeder (3/112).
Kuran bize hakikat arayışında yoldaş olmak ister. Yardım eder, aptalca bir yanlışlığa düşmememiz için bizi uyarır. Allah kavramının peşine düşürerek, her şeyden bağımsızlaşmamızı sağlar. Böylece bizi her tür batıl bağımlılıktan kurtararak özgürleştirir. Bu anlamda Kuran işaret parmağı gibidir. Bilfiil, bizzat ve hemen şimdi işaret ettiği yöne gitmemizi ister, işaret parmağının kendisi ile uğraşı p durmamızı değil.


(İhsan Eliaçık'ın 16 Mayıs 2007 tarihli yazısından kısaltılmıştır.)



Yazıyı aldığım yerde bir arkadaşın yrumu vardı o da hoşuma gitti..Paylaşmak isterim..

nüKtepİra' Alıntı:
Kullanma klavuzumuz Kur'an, hayatın, insanın, kainatın, işin ibadetin herşeyin kullanma klavuzu. Bize verilen hayatları el yordamıyla çözmeye yaşamaya uğraşıyoruz. Tabiri caiz se Rabbim ne güzel zip'lemiş sunmuş bize tüm ipuçlarını, oyunun kurallarını; alın açın okuyun anlayın uygulayın diye.
İnşallah gereği gibi anlamayı da nasip eder en kısa zamanda. Ve gereği gibi yaşamayı..
Işığıyla hemm bu dünyamız hem kabrimiz, ahiretimiz ve inşallah cennetimiz aydınlanır..


Bİr kaç Kuran- Kerim Resmi ile tamamlayalım konuyu bence..;)





















 

Kopuk Dadı

Moderatör
Moderatör
üstat döktürmüşsün ;)
özlemişiz güzel paylaşımlarını devamını bekliyoruz =)
 

LOOPUSED

Altın Üye
güzel konuya değinmişsin eline sağlık..arada bekleriz ...
 

eiffel

Forumun Kulesi
Walla özlemişiz seni be üstad...Ellerine sağlık...
 

innuendo

HANZALA
Moderatör
"İbret olmaz bize, her gün okuruz ezber de!
Yoksa, bir maksad aranmaz mı bu âyetlerde?
Lâfzı muhkem yalınız, anlaşılan, Kur'ân'ın:
Çünkü kaydında değil, hiçbirimiz ma'nânın:
Ya açar Nazm-ı Celîl'in, bakarız yaprağına;
Yâhud üfler geçeriz bir ölünün toprağına.
İnmemiştir hele Kur'ân, bunu hakkıyle bilin,
Ne mezarlıkta okunmak ne de fal bakmak için!"

M.Akif Ersoy
 

ikRa

Banned
baştaki karikatür biLe mizahi yönden de oLsa çok güzeL vuruyor yüzümüze asırLarın eksiğini
ÇocukLara anneLeri hep bağırır eLLeme çarpıLırsın diye
Oysaki Kuran eLimizden düşürmememiz hayatımızda ki bütün ameL ibadet hatta her adımımızı O´na uygun atmamız için.
Ve anneLer bahsoLunduğu gibi sırf saygıdan Kuranı evLeri baş köşeLerinde kıLıfLarda sakLamış
Körü körüne dedikLeri de budur insan biLmediği bir şeye nasıL sayg duyar içeriği hakkında biLmediğimiz bir kitaba duyuLacak saygı da böyLesine acizane oLmakta

Daha iLk ayette OKU buyurmuş Allah Teala
Okumanın ehemmiyetini çözememiş biLmeden yaşamışız
Ayetin manasının deLiL oLduğunu çoğumuz biLmez..
Allah iLk ayetini iLk deLiLini okumakta sunmuş kuLLarına
Ne için okumakta? Felağa erebiLmek dünya hayatında huzuru ahiret hayatında cenneti eLde edebiLmenin deLiLi oLarak

Battı baLık yan gider anLayışı müsLümanın düsturuna sığmaz
BizLer biLiyoruz ki Ancak Müminler Kardeştir.
Bu bağLamda her salih ve saliha kuL mümin kardeşi üzerinde sorumLuLuk sahibidir
Bizde baLık batıyorsa çıkarmak yarasını onarmak haktır hukuktur
Bindikse aLamete gidiyorsak kıyamete haydi o zaman herkes siLkinsin ve sorumLuLukLarını hatırLasın
Önce okumak Lazım ki biLeLim sonra okuyup biLdiğimizi anLamak idrak etmek Lazım ki kabuLLeneLim sonra kabuLLendiğimizi uyguLamaya döküp hayatımıza yansıtaLım ki iman etmiş oLabiLeLim..
İman etmek zincire benzer..HaLka haLka birbirine ekLendiğinde daha kuvvetLenir ve kopmaz
İşte bu zincirin iLk haLkası okumaktan geçiyor Kuran´ı terketmemekten geçiyor
BizLer bu okuma aLışkanLığının kazanıLmasında fevri oLarak neLer yapabiLiriz bunu düşünmeLiyiz
Hatim organizasyonLarı yapıLdı herkes cüzünü suresini ayetini okudu sıradan
Ama ne okuduğumuzu çoğumuz biLmeden sırf okumak oLmuş için okuduk
Bundan sonra ne yapıLması gerektiği düşünüLürse
MeaL organizasyonLarı her güne ayet meaLi çaLışması ve ayet tefsirLeri gibi çaLışmaLar uygundur gibi geLiyor
Okumak kurtuLuş oLacaksa bireyseL oLarak Kuran´ı terketmek topLumsaL heLakımız oLacaksa
Ayet meaLLerine göz aşinaLığı sağLamak merak ediLen ayet meaLLerinin daha fazLa araştırıLarak tefsirLere yöneLiniLmesi gibi durumLar oLuşacaktır
 

türk ocağı

serdengeçti
Okumak, anlamak, anladığımızla amel etmek, duvarında " Hakimiyet Allahındır" yazılı bir mecliste başucumuza koymak.... İşte Kuran-ı Kerim ancak böyle terkedilmemiş olur.
 

KOÇİL

New member
Eski konulara mesaj yazıp güncel tutmayın diyorlar ama bu konunun güncel kalması gerekiyor. "DayWalkerr" a teşekkürler.
 

DÜZCELİ MEHMET

Kendini Arayan Adam
Gökçe teşekkürler...
Koçil, sen de haklısın, bu konu kanayan bir yaramız, unutmayalım. Gerçekten de çok az ilgileniyoruz Kur'an ile. Arkadaşlar çok anlamlı yorumlar yaptıklarından, ekleyecek fazla birşey kalmamış. Birşey dışında;
Yazıyı baştan sona okudum, bana bir hadiseyi hatırlattı. Aradım, buldum ve sizlerle de paylaşmak istedim. İşte bizim durumumuz, işte yaşlı bir kadının hayatındaki Kur'an...
Dikkat edin, kadın kendisine sorulan her soruya bir ayetle cevap veriyor. Benim bittiğim andır...




Abdullah İbn-i Mübarek anlatıyor;
''Bir gün hacca gidiyordum. Irak, Suriye topraklarından
geçerken yalnız bir kadına rastladım.

Selam verdim; Selamımı
''Söz olarak Rahim bir Rab'den selam sözüdür onların duyacagı'' (Yasin:5) ayetiyle aldı.

''Buralarda ne yapıyorsun?" diye sordum.
"ALLAH kimi yoldan çıkarmışsa,ona yol bulduracak yoktur"(A'raf :186) ayetini okudu...
Anladım ki yolunu kaybetmiş.

Nereye gittiği soruma ;
"Bir gece kulunu Mescid-i Haram'dan alıp Mescid-i Aksa'ya götüren
ALLAH'ı tesbih ederim" (İsra:1) ayetiyle karşılık verdi.
Anladım ki geçtiğimiz hac mevsiminde haccını tamamlamış, Kudüs'e gidiyor.

"Ne zamandan beri böyle yolunu kaybettin?" dedim.
"Tam üç gece (yani üç gündür)" (Meryem:10) dedi.

Yiyecek verme teklifinde bulundum.
"Sonra orucunuzu gün batıncaya kadar tamamlayın" (Bakara:187) ayetini okudu.

"İyi de Ramazan da değiliz" dedim.
"Kim ALLAH için nafile bir hayır yaparsa, ALLAH her hayrın karşılığını verendir,
her şeyi hakkıyla bilendir" (Bakara:158) ayetiyle cevap verdi.

"Yolculukta oruç açılabilir" dedim. "Ama orucu tutarsanız,bu
hakkınızda daha hayırlıdır" (Bakara :184) ayetini okudu.

Niye benim gibi konuşmadığını sordum.
"Ağzından tek bir söz bile çıkmasın ki,yanında onu gözleyen
ve o sözü kaydetmeye hazır bir gözcü bulunmamış olsun" (Kaf:18) dedi.

"Kimlerdensin?" diye sordum."Bu konuda kesin bilgin yok(ailemi
söylesem de tanımazsın). Sonra göz de kalp de (görmeden,kesin
bilgiye dayalı olmadan verdiğin her hükümden) sorumludur."(İsra:36) ayetiyle cevap verdi.

"Hata ettim,hakkını helal et" dedim
"Bugün size kınama yok. ALLAH sizi bağışlasın"(Yusuf:92) dedi.

Deveme bindirip kafilesine ulaştırma teklifinde bulundum.
"Hayır adına ne işlerseniz ALLAH onu bilir" (Bakara:215) ayetiyle mukabele etti.

Devemi yanına getirdim, binecekken "Mü'min erkeklere söyle,
bakışlarını sakınsınlar" (Nur:30) ayetini okudu.

Gözlerimi çevirdim, binecekken deve ürküp kaçtı,bu arada elbisesi az yırtıldı.
"Başınıza musibet olarak ne gelirse, bu bizzat işleyip,onu hak
etmeniz sebebiyledir" (Şura:30) ayetini mırıldandı.

"Sabret, deveyi bağlayayım!" dedim. "Bu hususta Süleyman'ı
anlayışlı ve daha isabetli davranır kıldık" (Enbiya:79) ayetini
okuyarak, devemi yönlendirme konusunda benim daha başarılı olduğumu kasdetti.

Deveye bindi ve "Bunu bize baş eğdiren ALLAH' ı tesbih ederim, yoksa bunu biz başaramazdık.
Ve sonunda süphesiz Rabbimize dönecegiz!" (Zuhruf:13-14) ayetlerini okudu.

"Haydi!" diye deveyi hızlandırdım.
"Yürüyüşünde (ve davranışlarında) vakur ol ve sesini yükseltme. Seslerin en çirkini eşeğin sesidir!" (Lokman:19) mukabelesinde bulundu.

Yürürken şiir okumaya başladım. "Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun!"(Müzzemmil:20) dedi.

"Şiir okumak haram değil ki !"dedim.
"Bu hususu ancak idrak ve basiret sahipleri düşünür anlar!" (Bakara :269) cevabını verdi.

Bir süre gittik. Sonra evli olup olmadığını sordum.
"Ey iman edenler! Cevabı verildiğinde sizi üzecek meselelerden
sormayın!"(Maide :101) ayetini okudu.

Derken kafilesine ulaştık ve "kafile içerisinde kimsen var mı?" dedim.
"Mal ve evlat dünya hayatının süsüdür!" (Kehf:46) dedi.
Anladım ki evladı var. İsimlerini sordum. "ALLAH İbrahim'i dost
edindi, ALLAH Musa ile konuştu. Ey Yahya, Kitab'a kuvvetle tutun!" (Nisa :125,164;Meryem:12) Ayetlerini okudu.

"Ey İbrahim, ey Musa ,ey İsa! "diye kafileye seslendim.
Nur yüzlü üç genç "Buyur!" diye çıkageldi.
Onlara para verip,"Bununla içinizden birini şehre yollayın! Yemeklerin helal ve temiz olanına baksın ve size bir yiyecek getirsin. Dikkatli davransın!" (Kehf:19) dedi.

Yiyecek gelince bana "Geçmiş günlerinizde yaptıklarınızın
karşılığında şimdi afiyetle yiyip için!" (Hakka:24) dedi.

Çocuklara "Annenizin bu durumunu bana söylemezseniz bu yemekten
yemem!" dedim. "Annemiz" dediler "Ağzından Cenab-ı ALLAH' ın
gazabını çekecek yanlış bir söz çıkar korkusuyla 40 yıldır
böyle sadece Kur'an'la konuşur.

İbn-i Mübarek, bu hadiseyi Kur'an'da her şeyin bulunduğuna delil olarak anlatırdı...


Rabbim hepinizi, bu kadın gibi Kur' an aşığı ama en önemlisi şuurlu birer Kur' an hizmetçisi eylesin. Benim için de dua ederseniz, karşılıklı edilen duaların kabul olma ihtimalinin yüksek olmasından istifade ederiz inşaallah...
 

HTML

Üst