SaMoo_55
DeadLythief
KUŞLARDA GÖÇ
Sonbahar gelince bazı kuşların ortadan kaybolup, ilkbaharda yeniden ortaya çıkmaları, onların başka
bir yöreye mi gittiklerini, yoksa kış uykusuna mı yattıklarını bilemeyen ilk doğabilimcilerin hep aklını
karıştırmıştır. Her ne kadar çağdaş doğa bilimin temelini atan ünlü Aristo, turnaların Anadolu
yaylalarından Nil deltası bataklıklarına uçtuklarının bilincinde olsa da kırlangıç, toygar, üveyik gibi
küçük kuşların yerin altında kış uykusuna yattıklarını düşünüyordu. Çok daha sonraları, 1600'lerde
bile Avrupalılar kuzeye özgü Yosun Kazlarının (Branta bernicla) her ilkbahar bir cins deniz
kabuklusunun içinden çıktığını sanıyorlardı.
Bugün, her yıl milyarlarca kuşun ilkbahar ve sonbaharın başlarında binlerce kilometrelik göçlerine
başladıklarını biliyoruz. Hem Avrasya'dan, hem Kuzey Amerika'dan toplam 400 türe ait 10 milyar
kuşun kışı Afrika'da veya Orta ve Güney Amerika'da geçirdikleri saptanmış bulunuyor. Göç sayesinde
kuşlar, yıl boyu aktif kalarak dünyanın farklı yörelerindeki mevsimlik beslenme ve yuvalanma
olanaklarından yararlanıyorlar. Bu açık avantaja karşın, göçün maliyeti ağır olduğu gibi bu kadar uzun
soluklu bir yolculuğun üstesinden gelebilmek için kuşta köklü fizyolojik değişimler gerekiyor.
Göç nedir ?
Kuşlarda göç, tanımlanmış iki coğrafi bölge arasında düzenli tekrarlanan nüfus hareketi olarak
tanımlanabilir. Pek çok kuş türünde görülen ve üreme sonrası genç bireylerin çevreye yayılmalarını
tanımlayan “saçılma” ve besin kaynaklarının bazı yıllarda yetersizliği sonucu baykuşlarda ve
çaprazgagalarda olduğu gibi güneye ani hareketlenme ile tanımlı “işgal” göç sayılmazlar. Neredeyse
her göçmen tür için farklı olan göç rota ve yordamları, kuş topluluğunun tarihçesine, geniş engelleri
aşabilme yeteneklerine, topoğrafik engellerin konumlarına ve kışlama ve üreme alanlarının
birbirlerine göre konumlarına bağlı. Son elli yılda sürdürülen kapsamlı halkalama ve işaretleme
programları sayesinde (bknz.Kuş Göçü Araştırmaları) yüzlerce türün göç ayrıntıları bilinmekte.
Örneğin, Kuzey Amerika kuşlarının başlıca göç rotası kıyı ve dağ sıralarının aynı yönde uzanması
nedeniyle kuzey-güney doğrultusunda. Avrasya'da ise sonbaharda kuşlar önce doğu-batı
doğrultusunda hareketlendikten sonra, ancak Akdeniz ve Büyük Sahra'yı geçerlerken kuzey-güney
hattına dönerler.
Genel olarak söylemek gerekirse, Güney Yarımküre'de üreyen kuşlar Kuzey Yarımküre'deki
benzerleriyle karşılaştırıldıklarında pek göç hareketi göstermezler. Bazı kırlangıçlar ve sinekkapanlar
kışları kuzeye, tropikal Amerika'ya yönlenseler de hep küçük bir azınlık olarak kalırlar. Bunun başlıca
nedeni, Kuzey Yarımküre'deki kara parçalarının kutuplara daha yakın kesimlerde geniş yüzölçüme
sahip olmaları.
Göç rotaları, çoğu zaman kuş türlerinin uzak geçmişteki yayılma hareketlerini yansıtırlar. Örneğin
Grönland'ın ve Alaska'nın tundra çayırlarını Avrasya'nın iki farklı ucundan gelerek kolonize eden
Kuyrukkakanlar (Oenanthe oenanthe), kışlamak için çok daha yakın olmasına karşın Kuzey Amerika
yerine okyanusu aşarak atalarının bir zamanlar geldiği Avrupa kıtası üzerinden Afrika'ya gitmeyi
yeğlerler. Kuzeybatı yayılışının ucu İskandinavya'ya ulaşan Kutup Çıvgını (Phylloscopus borealis) ise
Asya'yı boydan boya çapraz bir rotada katederek kışın Güneydoğu Asya'ya ulaşır.
Günümüzde izlediğimiz göç hareketleri, son buzul çağı bitiminde buzulların geri çekilmesi ile
şekillenmiş. Buzulların en güneye, Anadolu’ya ulaştığı dönemde bugünkü Sahra Çölü tundra ve tayga
içeren büyük bir bataklıktı. Buzulların geri çekilmesi ile vejetasyon kuşakları da kuzeye doğru hareket
etti ve kuzeye yaklaştıkça kış ve yaz arasında çevre koşulları giderek daha aşırı hale geldi. Kendi
uygun habitatlarını, örneğin tundrayı izleyen kuş türlerinin dağılımları kuzeye doğru ilerlerken
giderek kış ve yaz arasındaki farklar belirginleşti ve hep biraz daha güneyde “beklemek” durumunda
kaldılar. Elbette bu uzun süreç boyunca “bekleme” ve üreme alanları arasında giderek artan mesafeyle
baş edebilmek için pek çok adaptasyon evrimsel olarak gelişti.
Sonbahar gelince bazı kuşların ortadan kaybolup, ilkbaharda yeniden ortaya çıkmaları, onların başka
bir yöreye mi gittiklerini, yoksa kış uykusuna mı yattıklarını bilemeyen ilk doğabilimcilerin hep aklını
karıştırmıştır. Her ne kadar çağdaş doğa bilimin temelini atan ünlü Aristo, turnaların Anadolu
yaylalarından Nil deltası bataklıklarına uçtuklarının bilincinde olsa da kırlangıç, toygar, üveyik gibi
küçük kuşların yerin altında kış uykusuna yattıklarını düşünüyordu. Çok daha sonraları, 1600'lerde
bile Avrupalılar kuzeye özgü Yosun Kazlarının (Branta bernicla) her ilkbahar bir cins deniz
kabuklusunun içinden çıktığını sanıyorlardı.
Bugün, her yıl milyarlarca kuşun ilkbahar ve sonbaharın başlarında binlerce kilometrelik göçlerine
başladıklarını biliyoruz. Hem Avrasya'dan, hem Kuzey Amerika'dan toplam 400 türe ait 10 milyar
kuşun kışı Afrika'da veya Orta ve Güney Amerika'da geçirdikleri saptanmış bulunuyor. Göç sayesinde
kuşlar, yıl boyu aktif kalarak dünyanın farklı yörelerindeki mevsimlik beslenme ve yuvalanma
olanaklarından yararlanıyorlar. Bu açık avantaja karşın, göçün maliyeti ağır olduğu gibi bu kadar uzun
soluklu bir yolculuğun üstesinden gelebilmek için kuşta köklü fizyolojik değişimler gerekiyor.
Göç nedir ?
Kuşlarda göç, tanımlanmış iki coğrafi bölge arasında düzenli tekrarlanan nüfus hareketi olarak
tanımlanabilir. Pek çok kuş türünde görülen ve üreme sonrası genç bireylerin çevreye yayılmalarını
tanımlayan “saçılma” ve besin kaynaklarının bazı yıllarda yetersizliği sonucu baykuşlarda ve
çaprazgagalarda olduğu gibi güneye ani hareketlenme ile tanımlı “işgal” göç sayılmazlar. Neredeyse
her göçmen tür için farklı olan göç rota ve yordamları, kuş topluluğunun tarihçesine, geniş engelleri
aşabilme yeteneklerine, topoğrafik engellerin konumlarına ve kışlama ve üreme alanlarının
birbirlerine göre konumlarına bağlı. Son elli yılda sürdürülen kapsamlı halkalama ve işaretleme
programları sayesinde (bknz.Kuş Göçü Araştırmaları) yüzlerce türün göç ayrıntıları bilinmekte.
Örneğin, Kuzey Amerika kuşlarının başlıca göç rotası kıyı ve dağ sıralarının aynı yönde uzanması
nedeniyle kuzey-güney doğrultusunda. Avrasya'da ise sonbaharda kuşlar önce doğu-batı
doğrultusunda hareketlendikten sonra, ancak Akdeniz ve Büyük Sahra'yı geçerlerken kuzey-güney
hattına dönerler.
Genel olarak söylemek gerekirse, Güney Yarımküre'de üreyen kuşlar Kuzey Yarımküre'deki
benzerleriyle karşılaştırıldıklarında pek göç hareketi göstermezler. Bazı kırlangıçlar ve sinekkapanlar
kışları kuzeye, tropikal Amerika'ya yönlenseler de hep küçük bir azınlık olarak kalırlar. Bunun başlıca
nedeni, Kuzey Yarımküre'deki kara parçalarının kutuplara daha yakın kesimlerde geniş yüzölçüme
sahip olmaları.
Göç rotaları, çoğu zaman kuş türlerinin uzak geçmişteki yayılma hareketlerini yansıtırlar. Örneğin
Grönland'ın ve Alaska'nın tundra çayırlarını Avrasya'nın iki farklı ucundan gelerek kolonize eden
Kuyrukkakanlar (Oenanthe oenanthe), kışlamak için çok daha yakın olmasına karşın Kuzey Amerika
yerine okyanusu aşarak atalarının bir zamanlar geldiği Avrupa kıtası üzerinden Afrika'ya gitmeyi
yeğlerler. Kuzeybatı yayılışının ucu İskandinavya'ya ulaşan Kutup Çıvgını (Phylloscopus borealis) ise
Asya'yı boydan boya çapraz bir rotada katederek kışın Güneydoğu Asya'ya ulaşır.
Günümüzde izlediğimiz göç hareketleri, son buzul çağı bitiminde buzulların geri çekilmesi ile
şekillenmiş. Buzulların en güneye, Anadolu’ya ulaştığı dönemde bugünkü Sahra Çölü tundra ve tayga
içeren büyük bir bataklıktı. Buzulların geri çekilmesi ile vejetasyon kuşakları da kuzeye doğru hareket
etti ve kuzeye yaklaştıkça kış ve yaz arasında çevre koşulları giderek daha aşırı hale geldi. Kendi
uygun habitatlarını, örneğin tundrayı izleyen kuş türlerinin dağılımları kuzeye doğru ilerlerken
giderek kış ve yaz arasındaki farklar belirginleşti ve hep biraz daha güneyde “beklemek” durumunda
kaldılar. Elbette bu uzun süreç boyunca “bekleme” ve üreme alanları arasında giderek artan mesafeyle
baş edebilmek için pek çok adaptasyon evrimsel olarak gelişti.