Kosova sendromu

BurakƷ5

Moderatör
Moderatör
Katılım
22 Haz 2008
Mesajlar
5,314
Reaction score
0
Puanları
36
Yaş
34
Konum
Dünyanın neresinde olursan ol, bulunduğun yerde de
535414_detay.jpg


Uluslararası Adalet Divanı’nın “bağımsızlık ilanı meşrudur” kararı etnik milliyetçiliklerle boğuşan ülkelerin üzerine kara bulut gibi çöktü…

Uluslararası Adalet Divanı’nın (UAD) önceki gün açıkladığı “Kosova kararı” pek çok ülkede sevinçle karışık bir tedirginlik yarattı.

Lahey’deki mahkeme, Kosova’nın 2008’de Sırbistan’dan ayrılarak ilan ettiği bağımsızlık kararının uluslararası hukuka aykırı olmadığına karar verdi. Bağlayıcı niteliği olmasa bile kararı açıklayan Mahkeme Başkanı Hisashi Owada’nın “uluslararası hukuk, bağımsızlık ilan edilmesine yönelik yasak içermiyor” demesi, gelecek günlerde uluslararası sistemde farklı sıkıntılara yol açabilir.

AYRILIKÇILIĞI TEŞVİK EDER Mİ?
Bu sıkıntılar şimdiden, hem de Avrupa’nın göbeğinde gün yüzüne çıkmaya başladı. İspanyol medyası, bu kararın ayrılıkçı Katalanlar’a bir işaret çakıp çakmadığını tartışıyor. Ayrılıkçı görüşleri bilinen Kuzey Ligi nedeniyle İtalya da ilerde sıkıntı yaşayabilir.

Buna karşın UAD’nin Kosova kararının tavsiye niteliğinde olduğuna, başka durumlar için örnek teşkil etmeyeceğine yönelik açıklamalar da birbirini kovalıyor.

En son ABD sözcüsü Philip Crowley, UAD’nin kararının ayrılıkçı hareketleri destekleyip desteklemeyeceğine yönelik bir soru üzerine “bu kararın başka hiçbir duruma uyarlanamayacağını” söyledi.

Tartışmanın diğer tarafında yer alan Sırbistan’ın cumhurbaşkanı Boris Tadiç’in açıklaması ise, Kosova sorununun daha uzun yıllar süreceğinin işareti oldu: “Kosova’nın tek taraflı olarak bağımsızlığını ilan etmesini asla kabul etmeyeceğiz.”

KIBRIS’I ETKİLER Mİ?
Kosova’nın bağımsızlığı hakkında verilen kararlar, onu tanıyan ilk ülkelerden biri olan Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor.

Hem Kıbrıs sorunu, hem Kürt meselesi dikkate alındığında…

UAD’nin Kosova kararı, Kıbrıs’ta Türkiye adına işleri kolaylaştırır mı? Yoksa Almanya Dışişleri Bakanı Guido Westerwelle’in bugün açıkladığı gibi, “Kosova’nın bağımsızlığının onaylanmasıyla ilgili karar, Kıbrıs için geçerli olamaz” mı?

Peki Kürt meselesi göz önüne alındığında bu yeni durum ne ifade ediyor?

Daha da önemlisi, bu karar mikro milliyetçilikleri körükler mi, yeni devler doğar mı ve Sırbistan bu noktadan sonra ne yapabilir?

HABERTURK.COM bu soruları uluslararası ilişkiler uzmanlarına sordu…



MENSUR AKGÜN (TESEV Dış Politika Direktörü)
“Bu karar Rum kesimini sıkıştıracak”

Bu karar sui generis mi (kendine özgü) değil mi, hukuksal boyutu nedir, karar metni tam açıklanmadan bilemeyiz ama siyasal bakımdan değerlendirebiliriz.

Uluslararası hukukta devletlerin toprak bütünlüğü vazgeçilmez üç ilkeden biridir. 1648 Vestfalya barışından bu yana uluslararası sistemi toprak bütünlüğü kurar. Bu ilke çok özel şartlarda ihlal edilebilir. Eğer herhangi bir siyasi otorite bu konuda karar verecek olursa, bu ilkenin sürekliliğinin norm oluşturacağı konusunda bir karara varırsa o zaman bütün devletler sistemi ortadan kalkar. O zaman her devletin içindeki her etnik grup belli topraklar üzerinde egemenlik hakkında bulunma iddiasını kendinde görür. İstisnalar ancak Karadağ, Kıbrıs gibi uzun süredir çözülemeyen ve sınırları açıkça belirlenmiş ihtilaflar için geçerli olabilir. Zaten bu karar emsal olursa Kıbrıs’ı konuşmaya gerek kalmaz, Karadağ’da bitti iş denir.

Uluslararası Adalet Divanı’nın Kosova kararı Kıbrıs’ı nasıl etkiler? Şu olacak: Kıbrıs’ta çözümsüzlük olursa Lahey’deki karara atıfta bulunacak artık KKTC. Bu son karar, Rum tarafını çözüme teşvik edecek. Çünkü zaten uzun zamandır Kosova’nın durumundan rahatsızlar. Çözümsüzlükte daha fazla direnirlerse KKTC’nin bağımsızlığının tanınması için bir emsal olacak bu karar.

Türkiye’nin içine, Kürt meselesine dönersek… Siyasi şartlar oluşursa her şey olabilir elbette ama Kuzey Irak’ta bile böyle bir durum oluşmadığına göre bizim korkmamıza hiç gerek yok.



ULUSLARARASI İLİŞKİLER PROFESÖRÜ HASAN KÖNİ
“Sırbistan’ın olumsuz tavrı BM nezdinde saldırı kabul edilir!”

Uluslararası Adalet Divanı’nın (UAD) önüne sadece devletler gidebiliyor. Bir de danışma görüşü almak için devletler arası örgütler gidebiliyor. Mesela IMF, Uluslararası Sivil Havacılık Örgütü, Güvenlik Konseyi gibi. Bunların dışında kişiler, birtakım gruplar UAD’ye gidemezler. Milletlerin gitmesi için iki devletin mutlaka anlaşması gerekiyor. Mesela bizim Fransa ile 1927’de Bozkurt-Lotus davamız olmuştu. Bu iki gemi, açık denizde çarpışmış, bizim gemi batmıştı. Biz bu konuda bir yargılama yapınca Fransa yargılayamazsınız demişti. Sonunda UAD’ye gittik. Divan’da, “her gemi ait olduğu ülkenin kara parçasına dahildir ve yargılayabilir” kararı çıktı.

Kosova olayı başka devletler tarafından UAD’ye götürüldü. BM Güvenlik Konseyi, Divan’dan danışma görüşü aldı. Zaten ayrı bir devlet yapısı olarak kurulmuştu. Orada üç ayrı topluluk söz konusuydu. Kosova da kendisini devlet ilan etmişti. UAD’ye görüş sordular. Onlar da uluslararası hukuka aykırı değil dedi.

Yani belli bir devlet yapısı oluşturulabilirse bu divanın önüne gidiliyor. Veya BM böyle bir şey sorabiliyor. Bunun dışında ayrılıkçı gruplara ise en fazla “savaşan” hakkı veriliyor veya eski sömürgelere böyle haklar veriliyor. Ama bir ülkenin içindeki etnik bir gruba devlet kurma hakkı verilmesi söz konusu değil. Uluslararası hukukta böyle bir yapı oluşmadı.

Bu kararın yeni bir mikro milliyetçilik dalgasına yol açması ve yeni devletlerin ortaya çıkması çok zor. Kimsenin endişelenmesine gerek yok. Bu olursa hemen hemen 600 yeni devletin ortaya çıkması gerekecek. Bu da dünyayı çok zor durumda bırakır. ABD dahil buna. Kızılderililer kendilerine ayrılan topraklarda yaşıyorlar. Onlar da Kızılderili devleti isterler.

Bu karar Kıbrıs sorununda çözüm açısından Rumları iter tabii. Ancak unutmayalım, AB Kıbrıs cumhuriyetini AB’ye aldı. Orada böyle bir ayrılma olması pek mümkün görünmüyor. Ama çözüm olmazsa fiili durum devam eder. O zamana kadar da hukuk değişirse böyle bir ikili yapı ortaya çıkabilir.

Kürt meselesi içinse bu mümkün değil. Kürtler’in UAD’ye gidebilmesi için önce savaşan taraf olarak tanınmaları, daha sonra başka devletler tarafından tanınmaları gerekir. Bu çok hayali olur. Ama ülkelerin kendi içlerindeki çeşitli gruplara kültürel haklar, yönetim hakkı tanıması gibi durumlar zaten uluslararası hukukta var.

Peki bu kararı kabul etmeyeceğini açıklayan Sırbistan bundan sonra ne yapabilir? Kendisi başvurmadığı için onu bağlayıcı bir karar değil bu. Sırbistan başka bir ülkeyle birlikte başvursaydı o zaman bu kararı kabul etmek zorunda kalacaktı. Şimdi Sırbistan bu kararı kabul etmez ama sonuçlarına katlanır. 69 ülke bu ülke Kosova denilen devleti tanıdı. Sırbistan onlara karşı bir tutum sergilerse bu BM nezdinde saldırı kabul edilir. Ve devletler ona göre harekete geçer, Sırbistan haksız duruma düşer. Sırbistan en fazla Kosova ile ilişki kurmaz, tanımaz, bu olabilir.



ÖZCAN TİKİT (Gazete Habertürk yazarı)
“AB’ye girişte Sırbistan’ın başını ağrıtır”

Kosova için alınan kararın sorunlu bölgeleri bulunan birçok ülke tarafından tepkiyle karşılanması gayet doğal. Bu karar ileride uluslararası destek bulmaları ve gerekli şartların oluşması durumunda bu bölgelerin bağımsızlık ilanlarının yasal bulunmasıyla sonuçlanabilir.

Ancak mahkemenin kararı ayrılıkçı bölgeler için cesaret verici olmakla birlikte uluslar arası desteği artırması açısından yetersizdir. Bu mahkemeden çok, uluslararası konjonktürün söz konusu halkın yanında yer alıp almayacağına bakar.

Kosova örneğinde ABD ve AB’nin desteği mahkemenin kararında belirleyici olmuştur. Ayrıca karar self determinasyon ilkesi temelinde alınmış olması nedeniyle kendi başına sorunlu kabul edilemez. Kosova’nın Sırbistan’dan ayrılığı keyfi değil sonuna kadar zorunlu bir boşanmadır.

Aynı örneğin azınlık haklarının, çoğunluğun veya diktatörlerin keyfine bırakıldığı devletler tarafından demokrasiye davet olarak algılanmasında fayda var. Karardan hoşnut olmayanlar için de çare yine demokrasidir.

Hukuki açıdan kararın Sırbistan’ı bir bağlayıcılığı yoktur. Sırbistan mahkemenin kararı nedeniyle Kosova’yı hemen tanımayacaktır. Ancak karar uzun vadede Sırbistan üzerindeki mevcut baskıyı daha da artıracaktır. ABD’nin ve AB’nin bağımsızlık kararına ve mahkeme kararına desteği de bu açıdan Sırbistan için hayatidir.

Sırbistan AB üyelik sürecinde tıpkı Türkiye’nin Kıbrıs’la yaşadığı sorunların benzerini yaşayacaktır. Bu karar AB’ye üyeliğinin önünde Sırbistan’ın başını ağrıtacaktır. Kosova’nın bağımsızlığını kabul etmeden AB’ye üye olamayacağından Sırbistan süreçteki gelişmelerle bu kararı tanımak zorunda kalabilir.​

kaynak
 
Geri
Üst