kuzay
Pesimist
- Katılım
- 2 Nis 2007
- Mesajlar
- 28,387
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
1950-1951 yılının çetin kış aylarında Çin Konünist Güçleri şavaşa girdikten sonra,hiç bir Türk askerin bulunmadığı 452 nci filonun kayıpları artmaya başladı. Havada ve yerde Çin Konünist Güçleri’nin tecrübeli silahçılarının vurduklarına ilave olarak hava şartları da kayıpları hızlandırıyordu.
729 uncu “KURTLAR” filosunda Çin Konünist Güçleri’yle muharebeye girdikten sonra 5 şehit ve 7 uçak kaybetmişti
böyle bir durumdayken MİHO ÜS HRK. SB odasına Vİc girdi...Kısa, güçlü yapılı vücuda sahip genç adam selam verip şöyle tekmil verdi: “Kıdemli Üsteğmen Muzaffer Erdönmez, 1943-130, Pilot, Türk Hava Kuvvetleri, Emir ve Görüşlerinize Hazırım.”
MİHO ÜS HRK. SB ne olduğunu anlayamamış ve şaşırmıştı...şöyle alatıyor
İngilizcesi benim alışık olduğum bir aksan değildi. Kelimeler dişlerinin arasından kırpılmış olarak çıkıyordu. Üzerindeki giysileri de oldukça yıpranmış görünüyordu. Daha sonra öğrendiğime göre bütün elbisesi üzerindekilerden ibaretti. Türk Üsteğmen masamın iki adım önünde hazırol vaziyetinde beklerken Türk Birliği’nin Kore’de savaştığını hatırladım. İstihbarat brifinginde Türk Tugayı’nda 5,000 kadar kişinin 1950 Kasım’ında nasıl savaştığından bahsedilmişti. Kore’de Kunuri çarpışmalarında Amerikan 2 nci Tümeninden ayrılan Türk Birliği, Çin’lilerin beklenmeyen saldırısı karşısında geri çekilmeyi reddetmiş ve şiddetli kayıplar vermişti. Üsteğmen Erdönmez’de şahsen “Geri Çekilmem” diyen Türk gururunu görüyordum.
-“Üsteğmen, sen görev için geldiğini mi söylüyorsun?”
-“Evet efendim”
-“Ne çeşit görev Üsteğmen?”
-“Uçuş görevi efendim. B-26’larınızla savaşmak için geldim.”
Gözlerinde farkettiğim o ışıltının dahada arttığını düşünüyordum. Ayrıca bunu söylerken kendine güveninin daha da arttığını düşündüm.
-“Yanında Form-5 ve emirlerini getirdin mi? Uçuş durumunu incelemek istiyorum.”
-“Hiç bir şey getirmedim efendim.”
-“Hiç uçuş tecrüben yok mu?”
-“Hayır efendim. B-26’larda çok uçuşum var. Ama hiçbir yazı ya da doküman yok.”
Bu kadarı benim için çok fazlaydı. Ama yeni bir uçucu personele sahip olma düşüncesi fikirlerimin netleşmesine yardımcı oldu. Bu gönüllü pilotun odamdan dışarı çıkıp gitmesine izin veremezdim.
-“Lütfen otur Üsteğmen.”
-“Hayır efendim. Teşekkür ederim.”
-“Madem oturmuyorsun , rahatta bekle. Ben hemen döneceğim.”
-“Evet efendim.”
bir kaç görüşmeden sonra VİC göreve kabul edilir
VİC beş parasızdı bunu farkeden görüştüğü albay muhasebeden ona yardım fonu almıştı ama küçük bir miktardı...birlikdeki yabancı askerlere ona kısa sürede alışmışlar ve sevmişlerdi...parasızlığının farkında olduklarından kendi aralarında para toplamışlardı fakat VİC bunu kabul etmedi...onlarda sahte bir maaş bodrosu hazırlayıp Türk büyük elçiliğinin gönderdiğini söylerek parayı ona verdiler
vic Amerika’da uçuş eğitimi aldıktan sonra Türkiye’de B-26’larda uçmuştu. Miho’ya gelişinden altı ay evvel Kore’deki piyade birliğine katılmış ve cephede çarpışma hattında bilgilere ilk elden ulaşma imkanına sahip olmuştu. birliğine İleri Hava Kontrolörlüğü ve tercümanlık yapması amacıyla gönderilmişti.
VİC yanında hiç bir belge getirmediği için bir kaç deneme tesitine tabi tutuldu
Harekat subayı yardımcılarından Russ Barnen, Vic’in silahçı pozisyonundaki performansını ölçmek için görevlendirilmişti. Barnes, yetenekleri ve bilgisiyle herkeste saygı uyandıran bir pilottu. Barnes sınava tabi tuttuğu pilotları O.K. yada uçamaz şeklinde değerlendirir fazla ayrıntıya girmeyi sevmezdi. Vic ile uçuşundan sonra hareket subayı ile konuşmaları şu şekilde oldu:
-“Nasıl gidiyor Russ?”
-“O iyi bir pilot”
-“Nasıl yani? Ne yaptı uçuşta?”
-“Uçuşunu izledim.”
-“Nasıl?”
-“Bilmiyorum ama ben bu VIC'in uçuşuna hayran kaldım.”
Daha sonra da Vic hakkındaki düşüncelerini öğrenmek için seyrüsefer subayı olarak aynı uçuşta bulunan Bob Stonner’a sordu. Bob’un değerlendirmesi şöyleydi:
-“Vic’i çok iyi tanımıyorum ama, sana şunu söyleyebilirim: O, bizim düşmanlarımıza şahsi kini olan çok kararlı bir asker. Saldırılarına hedefini tamamen tahrip edene kadar devam ediyor. O’nun sakin hali bu durumunu görmemizi engelliyor.”
-“Ben kariyerim boyunca birçok pilotla uçtum ve göğsünde böylesine ateş taşıyanı hiç görmedim.”
Harekat subayı , Vic’i hedef bölgesine götürüp neler yapabileceğini görmek istedi
şöyle anlatıyor
İlk olarak kol uçuşu ile ilgilendim. Genellikle kol uçuşu başlarında yükselirken ve Japon Denizinde bulutlar üzerinden geçerken bir buçuk saat boyunca yapmamız gereken çok az şey vardı. Bu noktada her zaman yaptığımız kuyruk sallama işaretini yaptım. Bu, alçalma esnasında kol uçuşu yerinden açılıp, koldakilere biraz rahatlama ve çevreyi daha iyi görebilme imkanı verecekti. Bu sinyale Türk güreşçi hariç herkes uydu. Biraz öne eğilerek, Erdönmez’in çenesini ve ışıldayan gözlerini görebiliyordum; yüzünde gülümseme vardı, evet gülümsüyordu! Kimbilir kaç Çin’li yada Kuzey Kore’li asker süngünün yanlış tarafında onun yüzündeki bu gülüşü görmüştü?
Her şartta ne olursa olsun Türk askerinin inatçılığını gösteriyordu; geri adım yok, geri çekilme yok. Birkaç kere “uzaklaş” işareti vermeme rağmen bu Türk uzaklaşmıyordu. Muhabere subayım da bunu farketmiş ve dahili hatta “Yüzbaşı, koldakinin kanatları benim gözüme girecek neredeyse “ diye beni uyarmıştı.
Üsteğmen Muzaffer Erdönmez’in uçuş sırasında ve genel tavırlarında görülen hiddetli davranışları, kesinlikle onu spordaki hareketlerine de yansımıştı.Vic’in güreşte olimpiyat bornz madalya sahibi olduğunu öğrenmiştiler
Vic’in nişancılığı hakkında söylediklerini dinleyen filonun en iyi üç nişancısı onu sportmence ördek vurma yarışmasına davet ettiler. Ve bahisler başladı. Vic’in parasal durumunu bildiklerinden başlangıçta miktarlar makul düzeydeyken sonlara doğru çılgınca yükseldi. Aralarında Joe Farbe’nin de olduğu dört kişi, bir ördek sürüsüne rastladılar. Bir an bu güzelliği seyretmek için duraksadılar. İşte tam bu sırada herkes Vic’in tüfğinden çıkan iki el silah sesi ile irkildi. Kimse buna hazır değildi.
Şoktan kurtulan Bill Tonne ilk konuşan oldu.
-“Allah aşkına Vic! Ne yaptın?” Senin bu yaptığın hiç de sportmence değil!
-“Sportmenlik mi? Boşver onu. Ben öldürmek için ateş ederim.”
Spor yada her ne içinse beş tane ölü ördek suyun üstünde yüzüyordu.Şaşkınlık içinde kalan üç kişi bahis parasını Vic’e ödediler. O gün başka da atış olmadı. Bu Vic’i filoda üstün duruma getirmişti.
“Öldürmek için ateş etmek”. Aslında savaşın temeli de buydu elbette. “Sen onlara ateş etmezsen onlar sana ateş ederler.” Bu vecizeyi insanlar savaşarak, yaşayarak öğrendiler. Aynı durumun en ilkel silahlardan günümüzün ileri teknoloji ve yıldız savaşları için de aynı olduğunu söyleyebiliriz.
Bununla beraber Üsteğmen Erdönmez’in düşmana ateş etmesi o filoya yerleşmiş bir usul değildi.
Belkide farkımız, Vic’in atalarının yüzyıllardır savaşcı bir ruha sahip olmalarıydı. diyor subay
Fİlo Kore’deki demiryollarını kullanılamaz ve kısa sürede tamir edilemez hale getirmek için 8 bin feetten süzülerek dalıp 1000 feetten bombalıyordu. Mesafeleri hafif silahların menzili dışındaydı ve etkili ve güvenli bir görevdi.
Bir gün Vic B-26 sının burnunda çok sayıda 20 mm lik kurşunların hasarıyla döndü. Buna rağmen uçağı çok iyi bir şekilde indirdi. O akşam oda arkadaşı Bill Tonne
Vic'in “O... çocuklarının bana ateş ettiklerini gördüm. Ben de onları haklayana kadar üzerlerine daldım.” dediğini, " ve gerçekten Vic'in çetin ceviz olduğunu" söylüyordu.
Hava Pilot Üsteğmen Muzaffer ERDÖNMEZ 729 ncu bombardıman filosu 452nci wing e atanır ve Amerikan pilotları ile aynı filoda B-26 INVADER uçaklarında uçmaya başlar. Hava taarruzlarına katılır. 21 nisan 1951 tarihinde 6 uçaklık taarruz kolu ile KUNURİ yakınlarında YALU nehri üzerinde VONSANG kasabası 6 km kuzey doğusunda bir köprüyü imha görevi alırlar.. Bu taarruz için hedef üzerine geldiklerinde uçaksavar savunması ile karşılaşırlar.. Ütgm ERDÖNMEZ in uçağı vurulur ve irtifa kaybı başlar. 6 lı kolun diğer elemanları atlamasını ikaz etsede ERDÖNMEZ atlamaz ve uçağını hedef köprüye çevirir. Tüm bomba ve roketleri ile köprünün tamamen imha edilmesini sağlar.
Fakat Hava Pilot Üsteğmen Muzaffer ERDÖNMEZ KORE savaşının 731 şehidinden birisi olmuştur…
ERDÖNMEZ in kahramanlığı yabancı basında da yer alır.. Amerikan pasifik 5 inci hava kuvvetleri onun adına bir anma töreni tertip eder. Amerikan kongresi Erdönmez’ e madalya verilmesine karar verir. Madalya ve beratı Erdönmez’ in babası emekli albay Mehmet Naci ERDÖNMEZ teslim aldığında “Herkesten çok ağlamak ve herkesten çok sevinmek bizim hakkımızdır” der.
Üsteğmen Muzaffer Erdönmez Birleşmiş Millet’lerin Güney Kore, Pusan’daki anıt mezarlığında yatmaktadır. Savaşa katılan ve Çin ve Kuzey Kore’lilerle çarpışan onaltı ülkenin bayrakları şehitlikte dalgalanmaktadır. Üsteğmen Muzeffer Erdönmez 28 yaşındaydı. Fotoğrafları Hava Kuvvetlerinde her tarafına aslıdı. Milli kahraman ilan edildi.
Ruhu şad olsun.
__________________
729 uncu “KURTLAR” filosunda Çin Konünist Güçleri’yle muharebeye girdikten sonra 5 şehit ve 7 uçak kaybetmişti
böyle bir durumdayken MİHO ÜS HRK. SB odasına Vİc girdi...Kısa, güçlü yapılı vücuda sahip genç adam selam verip şöyle tekmil verdi: “Kıdemli Üsteğmen Muzaffer Erdönmez, 1943-130, Pilot, Türk Hava Kuvvetleri, Emir ve Görüşlerinize Hazırım.”
MİHO ÜS HRK. SB ne olduğunu anlayamamış ve şaşırmıştı...şöyle alatıyor
İngilizcesi benim alışık olduğum bir aksan değildi. Kelimeler dişlerinin arasından kırpılmış olarak çıkıyordu. Üzerindeki giysileri de oldukça yıpranmış görünüyordu. Daha sonra öğrendiğime göre bütün elbisesi üzerindekilerden ibaretti. Türk Üsteğmen masamın iki adım önünde hazırol vaziyetinde beklerken Türk Birliği’nin Kore’de savaştığını hatırladım. İstihbarat brifinginde Türk Tugayı’nda 5,000 kadar kişinin 1950 Kasım’ında nasıl savaştığından bahsedilmişti. Kore’de Kunuri çarpışmalarında Amerikan 2 nci Tümeninden ayrılan Türk Birliği, Çin’lilerin beklenmeyen saldırısı karşısında geri çekilmeyi reddetmiş ve şiddetli kayıplar vermişti. Üsteğmen Erdönmez’de şahsen “Geri Çekilmem” diyen Türk gururunu görüyordum.
-“Üsteğmen, sen görev için geldiğini mi söylüyorsun?”
-“Evet efendim”
-“Ne çeşit görev Üsteğmen?”
-“Uçuş görevi efendim. B-26’larınızla savaşmak için geldim.”
Gözlerinde farkettiğim o ışıltının dahada arttığını düşünüyordum. Ayrıca bunu söylerken kendine güveninin daha da arttığını düşündüm.
-“Yanında Form-5 ve emirlerini getirdin mi? Uçuş durumunu incelemek istiyorum.”
-“Hiç bir şey getirmedim efendim.”
-“Hiç uçuş tecrüben yok mu?”
-“Hayır efendim. B-26’larda çok uçuşum var. Ama hiçbir yazı ya da doküman yok.”
Bu kadarı benim için çok fazlaydı. Ama yeni bir uçucu personele sahip olma düşüncesi fikirlerimin netleşmesine yardımcı oldu. Bu gönüllü pilotun odamdan dışarı çıkıp gitmesine izin veremezdim.
-“Lütfen otur Üsteğmen.”
-“Hayır efendim. Teşekkür ederim.”
-“Madem oturmuyorsun , rahatta bekle. Ben hemen döneceğim.”
-“Evet efendim.”
bir kaç görüşmeden sonra VİC göreve kabul edilir
VİC beş parasızdı bunu farkeden görüştüğü albay muhasebeden ona yardım fonu almıştı ama küçük bir miktardı...birlikdeki yabancı askerlere ona kısa sürede alışmışlar ve sevmişlerdi...parasızlığının farkında olduklarından kendi aralarında para toplamışlardı fakat VİC bunu kabul etmedi...onlarda sahte bir maaş bodrosu hazırlayıp Türk büyük elçiliğinin gönderdiğini söylerek parayı ona verdiler
vic Amerika’da uçuş eğitimi aldıktan sonra Türkiye’de B-26’larda uçmuştu. Miho’ya gelişinden altı ay evvel Kore’deki piyade birliğine katılmış ve cephede çarpışma hattında bilgilere ilk elden ulaşma imkanına sahip olmuştu. birliğine İleri Hava Kontrolörlüğü ve tercümanlık yapması amacıyla gönderilmişti.
VİC yanında hiç bir belge getirmediği için bir kaç deneme tesitine tabi tutuldu
Harekat subayı yardımcılarından Russ Barnen, Vic’in silahçı pozisyonundaki performansını ölçmek için görevlendirilmişti. Barnes, yetenekleri ve bilgisiyle herkeste saygı uyandıran bir pilottu. Barnes sınava tabi tuttuğu pilotları O.K. yada uçamaz şeklinde değerlendirir fazla ayrıntıya girmeyi sevmezdi. Vic ile uçuşundan sonra hareket subayı ile konuşmaları şu şekilde oldu:
-“Nasıl gidiyor Russ?”
-“O iyi bir pilot”
-“Nasıl yani? Ne yaptı uçuşta?”
-“Uçuşunu izledim.”
-“Nasıl?”
-“Bilmiyorum ama ben bu VIC'in uçuşuna hayran kaldım.”
Daha sonra da Vic hakkındaki düşüncelerini öğrenmek için seyrüsefer subayı olarak aynı uçuşta bulunan Bob Stonner’a sordu. Bob’un değerlendirmesi şöyleydi:
-“Vic’i çok iyi tanımıyorum ama, sana şunu söyleyebilirim: O, bizim düşmanlarımıza şahsi kini olan çok kararlı bir asker. Saldırılarına hedefini tamamen tahrip edene kadar devam ediyor. O’nun sakin hali bu durumunu görmemizi engelliyor.”
-“Ben kariyerim boyunca birçok pilotla uçtum ve göğsünde böylesine ateş taşıyanı hiç görmedim.”
Harekat subayı , Vic’i hedef bölgesine götürüp neler yapabileceğini görmek istedi
şöyle anlatıyor
İlk olarak kol uçuşu ile ilgilendim. Genellikle kol uçuşu başlarında yükselirken ve Japon Denizinde bulutlar üzerinden geçerken bir buçuk saat boyunca yapmamız gereken çok az şey vardı. Bu noktada her zaman yaptığımız kuyruk sallama işaretini yaptım. Bu, alçalma esnasında kol uçuşu yerinden açılıp, koldakilere biraz rahatlama ve çevreyi daha iyi görebilme imkanı verecekti. Bu sinyale Türk güreşçi hariç herkes uydu. Biraz öne eğilerek, Erdönmez’in çenesini ve ışıldayan gözlerini görebiliyordum; yüzünde gülümseme vardı, evet gülümsüyordu! Kimbilir kaç Çin’li yada Kuzey Kore’li asker süngünün yanlış tarafında onun yüzündeki bu gülüşü görmüştü?
Her şartta ne olursa olsun Türk askerinin inatçılığını gösteriyordu; geri adım yok, geri çekilme yok. Birkaç kere “uzaklaş” işareti vermeme rağmen bu Türk uzaklaşmıyordu. Muhabere subayım da bunu farketmiş ve dahili hatta “Yüzbaşı, koldakinin kanatları benim gözüme girecek neredeyse “ diye beni uyarmıştı.
Üsteğmen Muzaffer Erdönmez’in uçuş sırasında ve genel tavırlarında görülen hiddetli davranışları, kesinlikle onu spordaki hareketlerine de yansımıştı.Vic’in güreşte olimpiyat bornz madalya sahibi olduğunu öğrenmiştiler
Vic’in nişancılığı hakkında söylediklerini dinleyen filonun en iyi üç nişancısı onu sportmence ördek vurma yarışmasına davet ettiler. Ve bahisler başladı. Vic’in parasal durumunu bildiklerinden başlangıçta miktarlar makul düzeydeyken sonlara doğru çılgınca yükseldi. Aralarında Joe Farbe’nin de olduğu dört kişi, bir ördek sürüsüne rastladılar. Bir an bu güzelliği seyretmek için duraksadılar. İşte tam bu sırada herkes Vic’in tüfğinden çıkan iki el silah sesi ile irkildi. Kimse buna hazır değildi.
Şoktan kurtulan Bill Tonne ilk konuşan oldu.
-“Allah aşkına Vic! Ne yaptın?” Senin bu yaptığın hiç de sportmence değil!
-“Sportmenlik mi? Boşver onu. Ben öldürmek için ateş ederim.”
Spor yada her ne içinse beş tane ölü ördek suyun üstünde yüzüyordu.Şaşkınlık içinde kalan üç kişi bahis parasını Vic’e ödediler. O gün başka da atış olmadı. Bu Vic’i filoda üstün duruma getirmişti.
“Öldürmek için ateş etmek”. Aslında savaşın temeli de buydu elbette. “Sen onlara ateş etmezsen onlar sana ateş ederler.” Bu vecizeyi insanlar savaşarak, yaşayarak öğrendiler. Aynı durumun en ilkel silahlardan günümüzün ileri teknoloji ve yıldız savaşları için de aynı olduğunu söyleyebiliriz.
Bununla beraber Üsteğmen Erdönmez’in düşmana ateş etmesi o filoya yerleşmiş bir usul değildi.
Belkide farkımız, Vic’in atalarının yüzyıllardır savaşcı bir ruha sahip olmalarıydı. diyor subay
Fİlo Kore’deki demiryollarını kullanılamaz ve kısa sürede tamir edilemez hale getirmek için 8 bin feetten süzülerek dalıp 1000 feetten bombalıyordu. Mesafeleri hafif silahların menzili dışındaydı ve etkili ve güvenli bir görevdi.
Bir gün Vic B-26 sının burnunda çok sayıda 20 mm lik kurşunların hasarıyla döndü. Buna rağmen uçağı çok iyi bir şekilde indirdi. O akşam oda arkadaşı Bill Tonne
Vic'in “O... çocuklarının bana ateş ettiklerini gördüm. Ben de onları haklayana kadar üzerlerine daldım.” dediğini, " ve gerçekten Vic'in çetin ceviz olduğunu" söylüyordu.
Hava Pilot Üsteğmen Muzaffer ERDÖNMEZ 729 ncu bombardıman filosu 452nci wing e atanır ve Amerikan pilotları ile aynı filoda B-26 INVADER uçaklarında uçmaya başlar. Hava taarruzlarına katılır. 21 nisan 1951 tarihinde 6 uçaklık taarruz kolu ile KUNURİ yakınlarında YALU nehri üzerinde VONSANG kasabası 6 km kuzey doğusunda bir köprüyü imha görevi alırlar.. Bu taarruz için hedef üzerine geldiklerinde uçaksavar savunması ile karşılaşırlar.. Ütgm ERDÖNMEZ in uçağı vurulur ve irtifa kaybı başlar. 6 lı kolun diğer elemanları atlamasını ikaz etsede ERDÖNMEZ atlamaz ve uçağını hedef köprüye çevirir. Tüm bomba ve roketleri ile köprünün tamamen imha edilmesini sağlar.
Fakat Hava Pilot Üsteğmen Muzaffer ERDÖNMEZ KORE savaşının 731 şehidinden birisi olmuştur…
ERDÖNMEZ in kahramanlığı yabancı basında da yer alır.. Amerikan pasifik 5 inci hava kuvvetleri onun adına bir anma töreni tertip eder. Amerikan kongresi Erdönmez’ e madalya verilmesine karar verir. Madalya ve beratı Erdönmez’ in babası emekli albay Mehmet Naci ERDÖNMEZ teslim aldığında “Herkesten çok ağlamak ve herkesten çok sevinmek bizim hakkımızdır” der.
Üsteğmen Muzaffer Erdönmez Birleşmiş Millet’lerin Güney Kore, Pusan’daki anıt mezarlığında yatmaktadır. Savaşa katılan ve Çin ve Kuzey Kore’lilerle çarpışan onaltı ülkenin bayrakları şehitlikte dalgalanmaktadır. Üsteğmen Muzeffer Erdönmez 28 yaşındaydı. Fotoğrafları Hava Kuvvetlerinde her tarafına aslıdı. Milli kahraman ilan edildi.
Ruhu şad olsun.
__________________