Konu Anlatımları

o.baba1

New member
DEYİMLER
→Öz anlamlarından az çok ayrı bir anlam taşıyan kalıplaşmış kelime topluluğuna denir.
→En az iki kelimeden oluşan özlü söz guruplarıdır. Kelimelerden en az bir tanesi mecaz anlamlıdır. Halk dilinde yerleşmiş söz guruplarıdır. Yargı bildirmezler ancak düşündürürler. Deyimlerde kelimeler değiştirilemez, eş anlamlısı kullanılamaz. Aba altından değnek göstermek ( yerine )Palto altından değnek göstermek ( anlamı bozar )
Örnek: Kurban olmak (hayvanlar kurban olur, deyim insanların fedakarlığı).
Bir oyuna geldiğini anlayan Ayşe’de şafak atar. (şafak, dilimizde “alaca karanlık” anlamında geldiği gibi “ortalığın aydınlandığı zaman” anlamında da kullanılır. Halbuki buradaki anlamı “aklı başına gelmek”tir. Bu bir deyimdir.
DEYİM OLAN SÖZ GURUBUNU BULUNUZ
Yazın,denk getirebilirsem iki hafta sahile gideceğim.
Senin kadar mal canlısı yoktur.
Bu güzel manzara içimi açtı.

1.”O mu? Sandığın gibi değildir. Karda yürüyüp izini belli etmez. Ne kadar yakın olmaya çalışırsan çalış, yine de onun nelerle uğraştığını, ne işler çevirdiğini anlayamazsın.”
Kendisinde böyle söz edilen bir kimseyi nitelendirmek için kullanılabilecek en uygun söz aşağıdakilerden hangisidir?
A) İşine ve çıkarına düşkün olan
B) Kan kusup kızılcık şerbeti içtim diyen
C) İçinden pazarlıklı olan
D) Ağzını sıkı tutan
E) Saman altından su yürüten
2.Aşağıdakilerin hangisinde “ara” kelimesi, başka bir kelimeyle birlikte deyimleşmiştir?
A) Arada evler, evlenmeler, ölümler duruyor.
Arada yaz, kış, bahar, dünya dönüyor
B) Benden sana, senden ona, onlardan bize
Gitmek gelmek arada, başka dünyalara
C) Ne bulduysak arada bulduk
Seninle benim aramda, onlarla aramızda
D) Hastalıklar arada
Tehlikeli değilse yararlı
E) Derken dürülür defter, başkasına gelir sıra
Seni aradan çıkarırlar
3.Aşağıdaki cümlelerde geçen deyimlerden hangisi yanlış anlamda kullanılmıştır?
A) Onun yazılarında, hep uzağı gören bir aydının düşünceleri vardır.
B) İşi şakaya vurmaktan başka yapılacak bir şey kalmadığını anlamıştı.
C) Konuşulanlardan sıkılınca bir köşeye çekilerek uyuklamaya başladı.
D) Türk okuru için durum, yukarıda anlatılanlardan uzun uzadıya farklı bir özellik taşımaz.
E) Böyle saat gibi işleyen bir kuruluşun başında olmak güzel bir şey.

4. “Denilebilir ki, buraların en çalışkan, en becerikli, en yırtıcı adamıdır. Ekmeğini taştan çıkarır.” Cümlesi hangisiyle bitirilirse söz edilen kişinin olumsuz bir yönü de belirtilir?
A) Başkalarını ekmeğinden etse bile.
B) Ekmek elden su gölden demez.
C) Ekmek aslanın ağzında olsa bile
D) Ne yapar ne eder bir ekmek kapısı bulur
E) Ne kendi ekmeğiyle oynatır ne de başkasınınkiyle

5.”Nasıl utandım, nasıl utandım bilemezsin, adeta……”
Bu cümle aşağıdakilerden hangisiyle bitirilirse cümlenin anlamı en uygun biçimde tamamlanmış ve pekiştirilmiş olur?
A) aklım başımdan gitti B) yıldırımla vurulmuşa döndüm
C) başımdan kaynar sular döküldü D) yerin dibine geçtim
E) nefesim kesilir gibi oldu

6.”Atlar, ulu bir sel gibi dağlardan boşanmış. Nalları toprağı sarsıp, şimşekleniyor. Geçtikçe yerlerde süt beyaz yollar bırakıyorlar. Üzerindeki binicileri toprağa fırlatıyorlar. Ovanın yüzü köpürmüş bir denizi andırıyor.” Parçanın yazarı anlatım yönünden aşağıdakilerden hangisiyle nitelendirilebilir?
A) İnce eleyip sık dokuyan B) Bin dereden su getiren
C) Bire bin katan D) Kılı kırk yaran
E) Ağzına geleni söyleyen
7.Aşağıdaki cümlelerin hangisinde “denk” kelimesi deyim içinde kullanılmıştır?
A) Dengin olmayan kişilerle arkadaşlık yapmanı istemiyorum.
B) Bu iki çuvalın ağırlıklarının denk olduğunu sanmıyorum.
C) Tatilde, denk getirebilirsen iki gün de İstanbul’da kalacağım.
D) Kardeşlere verilen hediyelerin denk olmasına dikkat
etmeliydiniz.
E) Dikkat ettim, terazinin kefeleri denk değildi.
8.Aşağıdaki cümlelerden hangisinde “mala çok düşkün” anlamı vardır?
A) Onun bir hayli malı mülkü vardı.
B) Ev ona pahalıya mal olmuştu.
C) Azımsanmayacak bir mal varlığı olduğu biliniyor.
D) Bu işten sağladığı kazançla epeyce mal sahibi olmuştu.
E) Onun kadar mal canlısı az bulunur.
9.Aşağıdaki cümlelerde geçen deyimlerden hangisi ötekilerden farklı anlamdadır?
A) Acele hazırlanıp yola koyuldu.
B) Haberi alınca yağmur kar demeden yola düştü.
C) Sıcağa kalmamak için erkenden yola çıktı.
D) Birkaç yıl sonra gerçekleri görerek yola geldi.
E) İşini gücünü bırakıp yola düzüldü.
10.Aşağıdakilerin hangisinde cümlede kullanılan deyimin açıklaması yoktur?
A) Onu birden karşımda görünce çok şaşırdım, gözlerime
inanamadım.
B) Hazırlanan taslağı henüz iyice incelemedim, ona şöyle bir göz
attım.
C) Konuşmasında, dinleyicilerin ilgisini çekmeyen, konu dışı
gereksiz şeyler söyledi, ağız kalabalığı etti.
D) İşe başlamadan önce deneyimli kişilerin görüşlerini sormalı,
onların fikirlerini almalısın.
E) Bu konu üzerinde günlerce çalıştı, sonunda işin üstesinden
geldi.

11. I.Hasta sabaha kadar gözünü kırpmamıştı.
II.Dün akşam geç yattığından uykusunu alamamıştı.
III.Uykum gelmesin diye sık sık yüzümü yıkadım.
IV.Uykusunun ağır olduğunu herkes bilirdi.
V.Dünkü tartışma yüzünden bütün gece gözüme uyku girmedi.
Yukarıdaki cümlelerin hangisinde deyimler anlamca birbirine en yakındır?
A) I. ve V. B) II. ve IV. C) II. ve IV.
D) III. ve IV. E) IV. ve V.
1.E 2.E 3.D 4.A 5.D 6.C 7.C 8.E 9.D 10.E 11.A
ARGO→Bir meslek veya topluluk sınıfı arasında kullanılan özel sözlere denir. Argo, daha çok külhanbeylerin kullandığı söz ve deyimler anlamındadır. Her dilin kendine göre argosu vardır. Argoya, sanat eserlerinde kişilerin karakterini belirtmek için yer verildiği görülür. Örnek: Şu masaya bak! Adamın çarığı iyice kabarık. Ötedeki masadaki şişmanı da gördün mü? Morları nasıl katlandırıyor? Kuşları nereye kapatıyor?
ATASÖZLERİ: Asırlar öncesinde oluşarak günümüze kadar gelen öğüt veya değerlendirme bildiren sözlerdir.
Deyimlerden ayrılan özelliği yargı bildirmesidir,
Deyimlerle ortak olarak;
-Halk diline ve kültürüne yerleşmiş sözcüklerdir
-Anlam derinliği vardır -Kelimeler değiştirilemez
-Söyleyeni belli değildir

12.Aşağıdaki atasözlerinden hangisi anlamca ötekilere ters düşmektedir?
A) Akıllı düşman, akılsız dosttan iyidir.
B) Akıl adama sermayedir.
C) Akıllı köprü arayana dek, deli suyu geçer.
D) Akılsız başın cezasını ayaklar çeker.
E) Akıl olmayınca başta, ne kuruda biter ne yaşta

13.Aşağıdaki atasözlerinin hangisinde mecazlı bir söyleyiş yoktur?
A) Ayağını yorganına göre uzat.
B) Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez.
C) Son pişmanlık fayda vermez.
D) Yuvarlanan taş yosun tutmaz.
E) Ateş düştüğü yeri yakar.
14.Aşağıdaki atasözlerinden hangisi, karşısında verilen açıklamaya uygun değildir?
A)Tereciye tere satılmaz:Bir işte uzmanlaşmış ve bilgi sahibi olmuş kişiye o konu hakkında bilgi öğretmeye çalışmak yanlıştır
B)At ölür eyeri kalır, yiğit ölür eseri kalır: Topluma faydalı işler yapanlar yaptıklarıyla ölümsüzleşir.
C)Er sıkıntıya düşmeden rahata ermez: Hiç sıkıntı çekmeden rahat ve mutlu bir hayat yaşanmaz.
D) Söz dediğin yaş deridir, nereye çekersen oraya gider: İnsanları doğru yola sevk eden de, kışkırtıp yoldan çıkaran da, düşünülmeden söylenen sözlerdir.
E) Mal canı kazanmaz, can malı kazanır: Bin bir emekle elde edilen mal canımızın bir parçası gibidir, mala gelecek zarar cana gelmiş gibi insanı etkiler.

ÖZDEYİŞ (VECİZE):Söyleyeni belli özlü sözlerdir. Birkaç kelime ile derin anlam ifade edebilen cümlelerdir.
Kulaktan kulağa ya da yazılı olarak aktarılan kültüre yerleşmiş sözlerdir.
“Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” Hz.Ali
“Dünya’yı isteyen bilime sarılsın,Ahiret’i isteyen bilime sarılsın; hem Dünya’yı ,hem Ahiret’i isteyen yine bilime sarılsın. Hz.Muhammed.

15.”Ünlü bir bilgin şöyle diyor: Eğer işiniz doğruyu tanımlamaksa süslemeyi başkasına bırakın.” Bu özdeyişte anlatılmak istenene en yakın açıklama hangisinde vardır?
A) Yinelemelerden kaçınma
B) Sonuçları özet olarak verme
C) Anlaşılır bir dil kullanma
D) Anlatımda yalınlığa önem verme
E) Olumluyu da olumsuzu da belirtme
İKİLEMELER: Cümlede anlatımın gücünü arttırmak, anlamı pekiştirmek için bir sözcüğün eş, yakın, zıt anlamlısının veya kendisinin tekrar edilmesiyle oluşan sözcüklerdir.
→Aynı sözcüğün tekrarıyla oluşan ikilemeler: Yeşil yeşil dallar
→Eş veya yakın anlamlı sözcüklerden oluşan ikilemeler:Eş-dost
→Karşıt anlamlı sözcüklerden oluşan ikilemeler:Gece gündüz çalıştı.
→Bazı ikilemeler kalıplaşmış olduğundan ikilemeyi oluşturan kelimelerin yerleri değiştirilemez.ÖRN:Aşağı yukarı iki yıldır görüşmüyoruz.Yukarı aşağı iki yıldır görüşmüyoruz. Olmaz


SÖZCÜK TÜRÜ: Şundan bundan konuştuk.
Dağ taş sessizdi. / Anlı şanlı milletiz biz. / Koşa koşa gel.
Vay vay kimleri görüyorum / Oldu olacak döv bari.
CÜMLEDEKİ GÖREV: Yollar bu mevsimde delik deşikti.
Genci ihtiyarı meydan toplanmıştı.
Söylediğimi yapmazsanız şuradan şuraya gitmem.
Arabaya yine dakikası dakikasına yetişti.

16.Aşağıdaki cümlelerin hangisindeki ikilemeyi oluşturan sözcükler tek başlarına kullanılamaz?
A) Yalan yanlış bilgilerle doğru bir karar veremezsin.
B) Karşıdan, güçlü kuvvetli görünüyordu.
C) Mırın kırın etme de olanları anlat.
D) Aradan aşağı yukarı on yıl geçti.
E) İngilizce’yi şöyle böyle bilir.

17. Aşağıdakilerin hangisinde ikileme cümleye ”zorlukla” anlamı katmıştır? A)Gece gündüz demeden çalışıyordu. B)Çamurlara bata çıka yürüdük. C)Yaptığı yanlışı er geç anlayacak. D)Bu işte onun da az çok payı var. E)Olan oldu, artık üzülme
YANSIMALAR: Ses - anlam ilişkisi güçlü olan, canlı - cansız birçok varlığın çıkardığı tabiat taklidi seslerdir.
Örnek : Arının vızıltısı rahatsız ediyor. Evin her yanı gıcır gıcır oldu. (?????)
18.Aşağıdakilerin hangisinde yansımadan türemiş bir yüklem vardır? A)Döne döne ardın sıra melerim. B)Kuşlarınız birbiriyle ötüşür C)Keklik gibi taştan taşa sekersin. D)İnip aşkın deryasını boyladı. E)Ayrılık elinden bağrım eziktir.
19. Her kişide bulunması özlenen, sözünde ve eylemlerinde doğruluktan ayrılmama, bir başka deyişle özü ve sözü bir olma, diye tanımlanan bir davranıştır. Bu tanıma uygun davranış hangisiyle adlandırılır? A) Dürüstlük B) Sevecenlik C) Kibarlık D) Kararlılık E) Anlayışlılık
20.Aşağıdakilerden hangisinde verilen dizelerde düşsel öğeler yoktur? A)Bir tren gelir her gün bu saatte Aralıksız öter düdüğü B)Yağmur ana, yeşil yünden Örmüş tarlanın hırkasını C)Bir rüzgar esiyor dağlardan ovaya doğru Okşayarak ağaçları, otları D)Tanı beni, her mektupta yumak yumak Rüzgarla pullayıp gönderdiğim bulut E)Sesin gömlek yerine asılı balkonumda Her zaman yıkanmış, her zaman ıslak
21.”Salah Birsel birbirinden güzel denemelerini art arda yayımlıyor, denemeye yeni bir giysi biçiyordu.”Cümlesinde altı çizili söz ile anlatılmak istenen nedir?
A) Denemelerin yeni yeni konular işlediği
B) Denemelerde ayrı bir biçimin denendiği
C) Denemelerin dergilerde değil kitaplarda yayınlandığı
D) Denemelerde çağı aşan düşüncelerin işlendiği
E) Olayların yeni bir bakış açısıyla değerlendirildiği
12.C 13.C 14.E 15.D 16.C 17.B 18.A 19.A 20.A 21.B
******************************************************************************************************************************************************************************************
KELİME ANLAMI
GENEL BİLGİLER
Sözcük, çoğu zaman, dilin kendi başına anlamı olan en küçük parçası, diye tanımlanır. Ağaç, hayal, dost gibi sözcükler buna örnektir. Bazı sözcükler ise tek başına anlam taşımayıp diğer sözcüklerle bir araya geldiğinde belli bir anlam ifade eder: için, gibi, göre vs.
ÖSS’de sözcük anlamına dayalı sorular değişik soru biçimleriyle karşımıza çıkar. Kimileri “Aşağıdakilerden hangisinde altı çizili sözcük mecaz anlamıyla kullanılmıştır?” gibi bilgiye dayalı olduğu halde, kimileri “Aşağıdakilerden hangisinde “gün” sözü ötekilerden farklı anlamda kullanılmıştır?” gibi sözcüğün cümle içindeki yorumuyla ilgilidir. Hatta yoruma dayalı sorular sözcük anlamıyla ilgili soruların çoğunu oluşturur.
GERÇEK, MECAZ VE YAN (YAKIŞTIRMA) ANLAM
Gerçek anlam, bir sözcüğün temel anlamıdır; buna sözcüğün ilk akla gelen anlamı ya da sözlükteki ilk anlamı da denir. Bir sözcüğün diğer anlamları gerçek anlamından yola çıkılarak oluşturulmuştur. Örneğin “Burun” dendiğinde aklımıza ilk gelen, insanın bir organıdır. Öyleyse; “Burnundaki benler onu öyle tatlı gösteriyordu ki...” cümlesindeki “burun” sözü insanın bir organı anlamında olduğundan gerçek anlamında kullanılmıştır. Ancak aynı söz; “Bugünlerde burnu büyüdü kimseleri gözü görmüyor.” cümlesinde insanın bir organı anlamını vermekten çok uzaktır. Temelde bu, gerçek anlamdan doğmuş ancak tamamen farklı bir özellik kazanmıştır.
İşte sözcüğün gerçek anlamından tamamen uzaklaşarak kazandığı bu anlama mecaz anlam diyoruz.
Bir de sözün, çoğu kaynağın mecaz anlama dahil ettiği ancak mecaz anlamdan biraz farklı olması yönüyle yan anlam ya da yakıştırma diye de anılan bir anlamı vardır. Yukarıda verdiğimiz “burun” sözünü “Ayakkabımı biraz küçük almışım; burnu ayağımı sıkıyor.” cümlesinde ele alalım. Buradaki “burun” sözü gerçek anlamda değildir; çünkü “insanın bir organı” ifadesini taşımıyor. Tam olarak mecaz anlama da girmez; çünkü temelde gerçek anlamla yakın bir ilgisi vardır. Ayakkabının o kısmına burun denmesinin nedeni insanın burnuna konum itibariyle benzemesindendir. İşte sözcüğün, gerçek anlamında karşıladığı varlığa şekil benzerliğinden dolayı başka bir varlığa verilmesine yan anlam ya da yakıştırma denir.
SOMUT VE SOYUT ANLAM
Sözcükler varlıkları ve kavramları karşılar. Varlık, madde olarak bulunan yani duyu organlarıyla algılanabilen bir nitelik taşır. Örneğin; ağaç, yeşil, kalem gözle; soğuk, ıslak dokunmayla; ses, gürültü işitmeyle; koku koklamayla; acı, ekşi tatmayla algılanabilir. İşte duyu organlarımız yardımıyla algılayabildiğimiz bu sözcüklere somut anlamlı sözcükler denir.
Oysa üzüntü, sevgi, özlem, hasret, rüya gibi sözcükleri herhangi bir duyumuzla algılayamayız; bunların sadece kavram olarak var olduğunu kabul ederiz. İşte bu tür sözcüklere de soyut anlamlı sözcükler denir.
Bir sözcük her zaman somut olamayacağı gibi her zaman soyut da değildir. Bir cümlede somut olan sözcük başka bir cümlede soyut anlam taşıyabilir. Örneğin; “Bu iki çizgi arasındaki açı kırk beş derece vardır.” cümlesindeki “açı” sözcüğü ölçülebilen bir değer taşıdığından somut anlamlıdır. Aynı sözcük “ Sen bu sorunu hangi açıdan ele aldın?” cümlesinde, ölçülebilen bir değer olmaktan çıkmış, mecaz anlam kazanarak soyut bir kavramı karşılar duruma gelmiştir.
TERİM ANLAM
Herhangi bir bilim, sanat ya da meslekle ilgili özel bir kavramı karşılayan sözcüklere terim denir. Yeni bulunan bir kavram, yeni bir terimle karşılanabileceği gibi, günlük hayatta kullanılan bir sözcüğe özel bir anlam verilerek de karşılanabilir. Örneğin “ağız” sözü “Adamın ağzında diş kalmamış, hala genç gibi davranıyor.” cümlesinde gerçek anlamında ve günlük kullanımıyladır. Aynı söz “İstanbul’da büyümüş; ama Karadeniz ağzıyla konuşuyor.” cümlesinde dilbilgisinde bir tanım olan “yöresel konuşmalara dilde verilen karşılık” anlamına gelerek bir terim oluşturmuş. Ya da “Irmağın ağzı toprakla dolmuştu.” cümlesinde olduğu gibi “ırmağın denize karıştığı yer” anlamında kullanılarak coğrafi bir terim olmuştur.
EŞ ANLAM
Aynı kavramı karşılayan farklı sözcükler eş anlamlıdır. Örneğin “ayakkabı” sözü ile “kundura” sözü aynı nesneyi karşıladıkları için eş anlamlı sayılır. Ancak bir sözcük daima başka bir sözcükle eş anlamlı olmaz. Bazen aynı sözcük farklı cümlelerde eş ya da farklı anlamlar da taşıyabilir. Cümlenin gelişine göre eş anlamlılık durumu değişir. Örneğin; “Çocuğun kara gözleri, büyüleyiciydi.” cümlesindeki “kara” yerine “siyah” diyebiliriz. Ancak “Ah alnımın kara yazısı!” sözündeki “kara” yerine “siyah” getirilemez. Çünkü “kara” sözü cümlelerin ikisinde de farklı anlamlar veriyor. Dolayısıyla ikinci cümlede mecaz anlama geldiği için yerine “siyah” sözcüğünü getiremiyoruz.
KARŞIT (ZIT) ANLAM
Birbirine karşıt kavramları karşılayan sözcüklerdir. Karşıt anlamlı sözcükler iki zıt noktayı belirtirler. Örneğin; “güzel” sözcüğünün karşıtı “itici” olamaz çünkü iticilikte sevimsizlik anlamı da vardır. Oysa “güzel” sözü sevgiyi beraberinde ifade etmez. Bunun karşıtı ancak “çirkin”dir. Aynı durum eylemlerde de görülür. Örneğin; “sevmek” eyleminin karşıtı “sevmemek” değildir. Çünkü “sevmek” iyi bir duygunun varlığını bildirir. Sevmemekte ise bu duygunun bulunmadığı anlamı vardır. Oysa karşıtlıkta, olan duygunun tam karşıtı olmalıdır; bu da “nefret etmek”tir. Bu nedenle karşıtlıkla olumsuzluğun farkını görmek önemlidir.
DEYİM
En az iki sözcükten meydana gelen, sözcüklerden en az birisi mecaz anlamıyla kullanılan, cümlede eylem bildiren söz öbekleridir. Deyimi oluşturan sözcükler çoğu zaman kendi anlamlarından uzaklaşmış görülürler. Örneğin; “Haberi duyunca etekleri zil çaldı.” cümlesinde “etekleri zil çalmak” çok sevinmek anlamına gelen bir deyimdir. Ancak burada etek, zil, çalmak sözlerinin sevinmekle bir ilgisinin olmadığı açık.
Bazı deyimlerde ise sözcükler gerçek anlamlarını tamamen yitirmemiş olabilir. Örneğin; “Yükte hafif pahada ağır ne varsa getirin.” cümlesindeki altı çizili deyimde “yük” ve “paha” sözcüklerinin gerçek anlamlı olduğu açıktır.
Deyimler genellikle bir eylem bildirir. Bu nedenle bir eylem gibi çekimlenebilir. Bu yönüyle atasözlerinden farklılık gösterir. Atasözleri daima cümle halinde bulunup yargı bildirirlerken, deyimler mastar olarak da kullanılabilir. Örneğin “küplere binmek” deyimdir ve “sinirlenmek” anlamındadır. Mastar halinde de anlamlıdır. Ancak bu açıklamaya uymayan deyimler de vardır. Örneğin, “Dün az kalsın kaza yapıyordum.” cümlesinde altı çizili söz deyim olarak verilmiş. Biz bu deyimi “az kalmak” şeklinde mastar olarak kullanamayız. Aslında bir eylem de bildirmeyen bu tür sözler, deyimlerin genel niteliklerine pek uymaz.
ATASÖZÜ
Yıllar önce söylenmiş, dilden dile aktarılarak günümüze kadar gelmiş, öğüt bildiren, genel kural niteliği taşıyan söz öbekleridir. Genellikle kesin bir yargı bildiren cümleler biçiminde görülür.
Atasözlerinin söyleyeni belli değildir. Sadece mecaz anlam veren atasözü olabileceği gibi, sadece gerçek ya da hem gerçek hem mecaz anlam taşıyanlar da vardır. Örneğin; “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.” atasözü sadece mecaz; “Dost ile ye iç, alışveriş etme.” sadece gerçek”; “Taşıma su ile değirmen dönmez.” hem gerçek hem mecaz anlam verir.
SESTEŞ (EŞSESLİ) SÖZCÜKLER
Yazılışları aynı, anlamları arasında hiçbir ilgi bulunmayan sözcüklerdir. Örneğin;
Bir gül de içimiz aydınlansın.
Bu gül bahçesini çok severim.
cümlelerinde altı çizili sözlerin yazılışları aynıdır. Ancak birincisi eylem, diğeri çiçek ismi olan bu sözler arasında hiçbir anlam ilgisi yoktur. Öyleyse bunlar sesteş sözcüklerdir.
ÖZDEYİŞ (VECİZE)
Kim tarafından söylendiği bilinen özlü sözlerdir. Genellikle evrensel nitelikler gösterir.
Düşünüyorum, öyleyse varım.
Descartes
YANSIMA SÖZCÜKLER
Doğada duyulan seslerin taklit edilmesiyle oluşan sözcüklerdir. Bu sözcüklerde ses-anlam ilişkisi güçlüdür. Bu tür sözcükler sese dayalı olduğundan çoğu dilde benzerlik gösterir.
Çalılıktan çıtır çıtır sesler geliyordu.
Köpek acı acı havlıyordu.
Su şırıl şırıl akıyordu.
cümlelerinde altı çizili sözler yansımadır.
Yansıma sözcüklere benzeyen ancak ses ilgisi bulunmadığından yansıma denmeyen sözcükler de vardır.
Güneş pırıl pırıl parlıyordu.
Işıl ışıl bir güne merhaba dedik.
cümlelerinde altı çizili sözler sese dayalı olmadığından yansıma değildir.
İKİLEME
Sözün anlamını pekiştirmek, onu zenginleştirmek ya da değişik anlam ilgileri oluşturmak için iki sözün bir araya getirilmesiyle oluşan söz öbeğidir. İkilemeler yapıca ve anlamca farklılıklar gösterir.
a. Aynı sözcüğün tekrarıyla yapılabilir.
Usul usul sınıfı terk etti.
Koşa koşa geldi.
b. Yakın anlamlı sözcüklerin tekrarıyla yapılabilir.
Yalan yanlış sözlerle ortalığı karıştırdı.
Artık kimsede ar namus kalmadı.
c. Karşıt anlamlı sözcüklerin tekrarıyla yapılabilir.
Aşağı yukarı iki aydır kimse uğramadı buraya.
İşin aslını er geç öğreneceğim.
d. Biri anlamlı biri anlamsız sözcüklerle yapılabilir.
Eğri büğrü yollardan denize ulaştık.
İçeriye ufak tefek bir adam girdi.
e. Her ikisi de anlamsız sözcüklerle yapılabilir.
Ivır zıvır eşyaları tavan arasına kaldırdık.
Böyle eften püften sebeplerle oyalama beni.
f. Sözcüklerden biri ya da her ikisine ekler getirilerek yapılabilir.
Beni baştan aşağı şöyle bir süzdü.
Onunla başa baş mücadele etti.
Her ikileme cümleye değişik bir anlam katar.
Yüzüme acı acı gülümsedi. (kuvvetlendirme)
Gideli aşağı yukarı iki gün oldu. (ihtimal)
Ivır zıvır eşyaları atın. (değersiz)
Caddede sıra sıra ağaçlar vardı. (çokluk)
AD AKTARMASI
Benzetme ilgisi kurmadan bir sözün başka bir söz üzerine kullanılmasıdır. Bunda, parça söylenip bütün, genel söylenip özel çağrıştırılabilir.
“Biz hilale şan arayan gemicileriz.”
dizelerinde “hilal” sözü bayrak yerine kullanılmıştır.
“Bu derste Fikret’i okuyacağız.”
sözünde “Fikret” sözü Fikret’in şiirleri anlamında kullanılmıştır.

*******************************************************************************************************************
CÜMLE ANLAMI
Cümle, yargı bildiren sözcük ya da söz öbeğidir. Bir sözün yargı bildirmesi, şahıs ve kip bildirecek biçimde çekimlenmesine bağlıdır. Bu özelliği gösteren tek bir sözcük cümle olabileceği gibi birbirini tamamlayan birçok sözcük de cümle özelliği gösterebilir. Yani “geliyorum”, “hastayım” sözleri de cümledir; “Dün seni okulun bahçesinde arkadaşlarınla gezerken görmüştüm.” de cümledir. Daha uzun cümleler de kurulabilir.
Bizim burada üzerinde duracağımız konu cümlenin yapısal özellikleri değil anlamlarıdır. Sınavlarda çıkan cümle anlamıyla ilgili soruları iki grupta değerlendirebiliriz. Birincisi cümlelerin anlamca eşleştirilmesi şeklindedir. Bir bilgi gerektirmeyen bu tür soruların çözümünde cümlelerin ifade ettiği anlamların iyi kavranması gerekir. Kimi zaman ise bu şekilde eşleştirme sorulmaz da cümlede anlatılmak istenenin ne olduğu, sözü edilen düşünceyle, hangi cümlenin aynı doğrultuda olduğu ya da sözü edilen düşünceyle hangi cümlenin çeliştiği sorulabilir
Bazı cümle anlamı soruları da cümle tamamlama biçiminde olabilir.
İkinci grup cümle anlamı soruları ise kavramlar ve duygularla ilgilidir. “Tanım, üslup, değerlendirme, öznellik, nesnellik, karşıtlık, eşitlik, karşılaştırma, önyargı, neden-sonuç, koşula bağlılık, beğenme...” sorulan kavram ve duygulardan bazılarıdır. Bunlardan önemli gördüklerimizi açıklayarak konuyu pekiştirelim.
TANIMLAMA
Bir şeyin ne olduğunu anlatan cümleler tanım cümleleridir. Bu tür cümleler “Bu nedir?” sorusuna cevap verir. Örneğin, “Sözcük, dilin anlamlı en küçük parçasıdır.” cümlesinde tanım yapılmıştır. Çünkü, “Sözcük nedir?” sorusuna cevap verir.
ÜSLUP
Sanatçının dili kullanma biçimi, anlatım şekli üslupla ilgilidir. Cümlelerin uzunluğu, kısalığı, sözcük seçimi, sanatlı ya da yalın oluş, sanatçının üslubunu ortaya koyar. Örneğin, “Sanatçı eserinde gerçekleri dile getirir.” cümlesi üslupla ilgili değildir. Çünkü anlatımdan söz edilmemiş. Ancak “Sanatçı, eserinde gerçekleri kısa, yalın cümlelerle dile getirmiş.” sözü üslupla ilgilidir.
KARŞILAŞTIRMA
Bir düşünceyi ya da kavramı daha anlaşılır hale getirmek için onu başka bir düşünce ya da kavramla herhangi bir yönden değerlendirmeye denir. Karşılaştırma, ortak ya da farklı yönlerden yapılabilir. Örneğin “Ahmet’in boyu Ali kadar uzundur.” cümlesinde Ahmet ve Ali boyları yönünden karşılaştırılmışlardır. “Ali, Ahmet’ten çalışkandır.” cümlesi de bir karşılaştırmadır. Karşılaştırma çalışkanlık yönünden yapılmış. “Ahmet gezmeyi çok sever, Ali ise ders çalışmayı tercih eder.” cümlesinde de karşılaştırma vardır. Ali ve Ahmet sevdikleri durumlar yönünden karşılaştırılmışlardır.
Karşılaştırmayla benzetmeyi karıştırmamalıyız. Karşılaştırmada üstünlük, aşağılık ya da aynı seviyede olmak gibi bir derecelendirme vardır. Benzetmede bu görülmez. “O aslan gibi bir delikanlıdır.” cümlesinde benzetme vardır. Ancak “O aslan kadar güçlüdür.” cümlesinde karşılaştırma vardır; çünkü birincisinde benzerlik, ikincisinde derecelendirme söz konusudur.
ÖZNELLİK VE NESNELLİK
Kimi yargıların kişiden kişiye değişen göreli bir yanı vardır. Bu yargıların doğru ya da yanlış olduğu kanıtlanamaz. Söyleyenin yorumunu içeren bu tür yargılara öznel yargılar denir. Örneğin “En beğenilen edebiyat türü romandır.” cümlesinde beğeni ifadesi, söyleyenin yorumuna bağlıdır ve bu yorum kişiden kişiye değişir.
Doğruluğu ya da yanlışlığı kişiden kişiye değişmeyen, kanıtlanabilir bir bilgi özelliği taşıyan ve söyleyenin yorumunu içermeyen yargılar ise nesneldir. Örneğin, “En çok satan romanlar aşk romanlarıdır.” cümlesi nesneldir. Çünkü satış rakamları incelenerek kanıtlanabilecek bir bilgi cümlesidir.
DEĞERLENDİRME
Bir sanat eserinin, sanatçının ya da herhangi bir durumun iyi ya da kötü yönlerini ortaya koymaya veya özelliklerini belirlemeye değerlendirme denir. Değerlendirmeler öznel ya da nesnel nitelik gösterebilir. Örneğin “Sanatçı şiirinde yabancı sözcüklere hiç yer vermemiş.” cümlesi nesnel bir değerlendirmedir. Ancak “Şiirde her insanı derinden etkileyen hayal alemlerine yer verilmiş.” cümlesi öznel bir değerlendirmedir.
Değerlendirme belli bir eser, kişi ya da durum üzerine yapılır ve genel kanı niteliği taşımaz.
KOŞULA BAĞLILIK
Bir eylemin ya da durumun gerçekleşebilmesi için önceden olması gereken başka bir durumun varlığı, koşula bağlılıktır. Örneğin “Sizinle gelirim, ama önce bu işi bitirmeme yardım ederseniz.” cümlesinde “gelme” eyleminin olması “yardım etme” eyleminin gerçekleşmesine bağlıdır. Koşul olarak ileri sürülen durum gerçekleşmezse sonuç olacak durum da gerçekleşmez. Cümledeki koşulu bulabilmek için yükleme “hangi şartla, hangi taktirde” gibi sorular sorulabilir.
NEDEN - SONUÇ
Bir eylemin hangi gerekçeyle ya da hangi nedenden dolayı yapıldığını bildiren cümlelerde neden-sonuç ilgisi vardır. Bunu bulmak için yükleme “niçin” sorusu sorulabilir. Bu tür sorularda neden-sonuç sorulabileceği gibi hangi gerekçeyle yapıldığı da sorulabilir.
 

HTML

Üst