- Katılım
- 11 Mar 2008
- Mesajlar
- 20,694
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Yemeği biten müşteriye yaklaşıp "Kaldırayım mı efendim?" diyen garson arkadaşıma gıcık bir gülüşle "Hangisini?" diye sorarak masayı kahkahaya boğan adamı değil, buna cevap olarak "Hangisini yediniz?" diye yapıştıran arkadaşımı huzurlarınızda alkışlamak istiyorum!
Annem babamın içki içmesine tepki gösterir her zaman. Babam arkadaşlarıyla içerken bir gün arkadaşı "Maydonoz al, yenge anlamaz." demiş. Ve gecenin bir yarısı bizi gülme krizine sokan son. Ayakta zar zor duran bir baba ve elinde bir demet maydonoz...
Beni arayıp telefonumdaki ringayı dinledikten sonra annemi arayan ve "Kızınız galiba müzikli bir yerde, telefonunu duymuyor." diyen adam, koskoca bankanın koskoca müdürüdür efendim. Hani alkış...
Mahallenin çocukları yeni alınmış civcivin başına toplanmışlar. Her kafadan bir ses çıkıyor, cinsiyetini tartışıyorlar. Civcivin sahibi olduğunu düşündüğüm çocuğun söylediklerini aynen aktarıyorum. " Erkek ama, karı gibi davranıyor"
Sabah acele ile gömleğimi ütüledim, bir yandan çayımı içerken baktım ütüyü fişten çekmişim. Makyaj yapıp çayımı bitirirken baktım ütüyü fişten çekmişim. Ayakkabıları giyip evden çıkarken baktım ütüyü fişten çekmişim. Kapıyı kitlediğim anda bu sorunu aşamayacağımı anlayıp ütüyü poşete koyup işe götürürken birden aklıma su ısıtıcısı geliyor, yoldan eve geri dönüp poşete onu da atıp işe gidiyorum. En azından tüm gün fişten çekip çekmediğimi düşünmeden rahat rahat çalışıyorum.
Bir alkış da, göğüs çatalı açıkta bırakarak belediye otobüsü içindeki yurdum gençlerinin koridoru tıkamasına neden olan genç kızımıza, "Hanım abla, biraz arakaya doğru ilerle de durakta bekleyen gençleri kendinden mahrum bırakma" diyerek seslenen Çankaya güzergahındaki şöför abimize gelsin.
Pavyona gidip gecenin ilerleyen saatlerinde kafası iyice güzel olunca, dansöze para yerine elektrik faturası yapıştıran bir abim var.
Bugün sahilde bir cep telefonu buldum. Rehber kayıtlarından kimi arayıp haber verebilirim diye bakınırken listenin "aşkım, canım, bitanem, arzum, bebeğim..." diye farklı kişilerle sürüp gittiğini gördüm. Gözün doysun be adam! Attım telefonunu çöpe! Yanlış zamandı; çok yanlış zamandı.
Çok konuşan ve durmadan mantıklı cevaplar bekleyen bir oğlum var. Her zaman sabırlı davranıp istediği cevapları veremiyorum ve o anlarda ona dönüp sus anlamında "tıp" diyorum. Misafirimin olduğu böyle bir anda, yine alakasız şeyler sormaya başladığında dönüp bir kaç kez "tıp" dedim. Yaşıtı olan arkadaşımın kızı "Ya annen sana neden sürekli 'tıp' diyor?" diye sordu. Benimki arkadaşına üstü kapalı fırça yediğini söyleyemediğinden, gayet sakin bir şekilde "Doktor olmamı istiyor büyüyünce de ondan." dedi. Arkadaşımın kızı da koşarak annesine geldi ve "Anne bana 'dansöz' de, n'ooolurrrrr..." diye yalvarmaya başladı. Gülsem bir dert, gülmesem bir dert. Felaket vallahi zamane çocukları.
Trafikte hatalı olduğu kesin olan bir teyzeyle bir taksici tartışıyor, karşılıklı atışıyorlar. Kadının taksiciye "Bana bak, ben yirmi yıldır direksiyon sallıyorum!" demesi üzerine, taksicinin "Peki o direksiyonu arabaya takılıyken ne kadar salladın? Sen onu söyle." sözlerine hala gülüyorum. Taksiciye yılın şoförü değil belki ama yılın esprisi ödülünü yüksek müsaadelerinizle layık görüyorum.
Babamın iş için kullandığı taşınabilir belleğe virüs bulaşmış, içinde de çok önemli bilgiler varmış. "Temizleyebilir misin? " diye sordu, “Olur baba, bakarım şimdi” dedim. O arada anneannem de örgüsüyle meşgulmüş gibi görünüyor ama gözlüklerin üstünden de bize bakıyordu. Sonra kalktı içeri gitti, aradan 10 dakika geçti geri geldi ve belleği babama verdi. “Al oğlum” dedi, “Oğlana söyledin ama o iyi temizleyemez belki diye ben güzelce çamaşır suyuyla temizledim. Cebinde taşıyorsun bu zıkkımı, Allah korusun; virüs sana filan geçer, neme lazım.” dedi. Babam hala dumur, ben hala gülüyorum.
Karşıya geçmesine yardım etmek istediğim yaşlı amcanın "Yardım istemem, ben senden sağlamım." şeklindeki tepkisine, "Benden sağlamsan, o baston niye bey amca?" şeklinde karşılık verdim. Sonuç mu? Bastonu kafama yedim ve ne işe yaradığını anladım.
Sabah ezanında eve bereket girsin camı pencereyi açarsan; çocuklarının, eve giren hırsızın adını "Bereket" koymalarına bozulmayacaksın canım ablam.
Rahmetli anneannem ağda yaparken "Azrail gelirse temiz olmak lazım." derdi. Tabi, ilk intiba çok önemli...
Ablam, bir arkadaşının kendisinin evlenme yaşının henüz geçmediğine dair "Ek seferler var daha." yorumunu evde gülerek anlatırken, teyzemin 8 senedir çocuk istemeyen gelini için "Bizimkinin elinde bileti de var ama binmiyor." demesiyle yurdum teyzelerinin kıvrak espri anlayışına bir kez daha şapka çıkarttım.
"Seni öpebilir miyim?" dedim. Cevap vermek yerine gözlerini sıkı sıkı yumdu, dudaklarını büzüştürdü, gamzeleri çıktı, yanakları şişti, suratı akvaryum balığı gibi oldu. O kadar komiğime gitti ki, kendimi tutamadım, kahkahalarla gülmeye başladım. Alındı. Bir daha da öptürmedi.
Televizyonun kumandasını evin içinde dört gündür bulamıyorum. Bekarlık sultanlık diyenin de, bu evi bu kadar dağıtanın da...
(Ç) alıntıdır
Annem babamın içki içmesine tepki gösterir her zaman. Babam arkadaşlarıyla içerken bir gün arkadaşı "Maydonoz al, yenge anlamaz." demiş. Ve gecenin bir yarısı bizi gülme krizine sokan son. Ayakta zar zor duran bir baba ve elinde bir demet maydonoz...
Beni arayıp telefonumdaki ringayı dinledikten sonra annemi arayan ve "Kızınız galiba müzikli bir yerde, telefonunu duymuyor." diyen adam, koskoca bankanın koskoca müdürüdür efendim. Hani alkış...
Mahallenin çocukları yeni alınmış civcivin başına toplanmışlar. Her kafadan bir ses çıkıyor, cinsiyetini tartışıyorlar. Civcivin sahibi olduğunu düşündüğüm çocuğun söylediklerini aynen aktarıyorum. " Erkek ama, karı gibi davranıyor"
Sabah acele ile gömleğimi ütüledim, bir yandan çayımı içerken baktım ütüyü fişten çekmişim. Makyaj yapıp çayımı bitirirken baktım ütüyü fişten çekmişim. Ayakkabıları giyip evden çıkarken baktım ütüyü fişten çekmişim. Kapıyı kitlediğim anda bu sorunu aşamayacağımı anlayıp ütüyü poşete koyup işe götürürken birden aklıma su ısıtıcısı geliyor, yoldan eve geri dönüp poşete onu da atıp işe gidiyorum. En azından tüm gün fişten çekip çekmediğimi düşünmeden rahat rahat çalışıyorum.
Bir alkış da, göğüs çatalı açıkta bırakarak belediye otobüsü içindeki yurdum gençlerinin koridoru tıkamasına neden olan genç kızımıza, "Hanım abla, biraz arakaya doğru ilerle de durakta bekleyen gençleri kendinden mahrum bırakma" diyerek seslenen Çankaya güzergahındaki şöför abimize gelsin.
Pavyona gidip gecenin ilerleyen saatlerinde kafası iyice güzel olunca, dansöze para yerine elektrik faturası yapıştıran bir abim var.
Bugün sahilde bir cep telefonu buldum. Rehber kayıtlarından kimi arayıp haber verebilirim diye bakınırken listenin "aşkım, canım, bitanem, arzum, bebeğim..." diye farklı kişilerle sürüp gittiğini gördüm. Gözün doysun be adam! Attım telefonunu çöpe! Yanlış zamandı; çok yanlış zamandı.
Çok konuşan ve durmadan mantıklı cevaplar bekleyen bir oğlum var. Her zaman sabırlı davranıp istediği cevapları veremiyorum ve o anlarda ona dönüp sus anlamında "tıp" diyorum. Misafirimin olduğu böyle bir anda, yine alakasız şeyler sormaya başladığında dönüp bir kaç kez "tıp" dedim. Yaşıtı olan arkadaşımın kızı "Ya annen sana neden sürekli 'tıp' diyor?" diye sordu. Benimki arkadaşına üstü kapalı fırça yediğini söyleyemediğinden, gayet sakin bir şekilde "Doktor olmamı istiyor büyüyünce de ondan." dedi. Arkadaşımın kızı da koşarak annesine geldi ve "Anne bana 'dansöz' de, n'ooolurrrrr..." diye yalvarmaya başladı. Gülsem bir dert, gülmesem bir dert. Felaket vallahi zamane çocukları.
Trafikte hatalı olduğu kesin olan bir teyzeyle bir taksici tartışıyor, karşılıklı atışıyorlar. Kadının taksiciye "Bana bak, ben yirmi yıldır direksiyon sallıyorum!" demesi üzerine, taksicinin "Peki o direksiyonu arabaya takılıyken ne kadar salladın? Sen onu söyle." sözlerine hala gülüyorum. Taksiciye yılın şoförü değil belki ama yılın esprisi ödülünü yüksek müsaadelerinizle layık görüyorum.
Babamın iş için kullandığı taşınabilir belleğe virüs bulaşmış, içinde de çok önemli bilgiler varmış. "Temizleyebilir misin? " diye sordu, “Olur baba, bakarım şimdi” dedim. O arada anneannem de örgüsüyle meşgulmüş gibi görünüyor ama gözlüklerin üstünden de bize bakıyordu. Sonra kalktı içeri gitti, aradan 10 dakika geçti geri geldi ve belleği babama verdi. “Al oğlum” dedi, “Oğlana söyledin ama o iyi temizleyemez belki diye ben güzelce çamaşır suyuyla temizledim. Cebinde taşıyorsun bu zıkkımı, Allah korusun; virüs sana filan geçer, neme lazım.” dedi. Babam hala dumur, ben hala gülüyorum.
Karşıya geçmesine yardım etmek istediğim yaşlı amcanın "Yardım istemem, ben senden sağlamım." şeklindeki tepkisine, "Benden sağlamsan, o baston niye bey amca?" şeklinde karşılık verdim. Sonuç mu? Bastonu kafama yedim ve ne işe yaradığını anladım.
Sabah ezanında eve bereket girsin camı pencereyi açarsan; çocuklarının, eve giren hırsızın adını "Bereket" koymalarına bozulmayacaksın canım ablam.
Rahmetli anneannem ağda yaparken "Azrail gelirse temiz olmak lazım." derdi. Tabi, ilk intiba çok önemli...
Ablam, bir arkadaşının kendisinin evlenme yaşının henüz geçmediğine dair "Ek seferler var daha." yorumunu evde gülerek anlatırken, teyzemin 8 senedir çocuk istemeyen gelini için "Bizimkinin elinde bileti de var ama binmiyor." demesiyle yurdum teyzelerinin kıvrak espri anlayışına bir kez daha şapka çıkarttım.
"Seni öpebilir miyim?" dedim. Cevap vermek yerine gözlerini sıkı sıkı yumdu, dudaklarını büzüştürdü, gamzeleri çıktı, yanakları şişti, suratı akvaryum balığı gibi oldu. O kadar komiğime gitti ki, kendimi tutamadım, kahkahalarla gülmeye başladım. Alındı. Bir daha da öptürmedi.
Televizyonun kumandasını evin içinde dört gündür bulamıyorum. Bekarlık sultanlık diyenin de, bu evi bu kadar dağıtanın da...
(Ç) alıntıdır