kedimiyuttum
New member
Yalnızlık nedir bilir misin?
Bence bilemezsin!
İnsanın kendi kendisiyle kalması değildir yalnızlık, lakin her insan farklıdır. Sen hiç benimle birlikte kaldın mı? Etrafında kimse yokken benimle yüzleşebildin mi?
Onca acı, saçmalık, ağrı, alkol komaları arasında ve sigara içmezken bile genzinde düğümlenen dumanlarla nefes almaya çalıştın mı?
Sen sadece seninle, yani kendinle baş başa kaldın. Oysa seninle baş başa kaldığım vakitlerdi benim en mutlu günlerim. Şimdi kendimle, koca bir sıkıcılık, yaşlanmaya yüz tutmuş bir ruhla birlikteyim. Kendimleyim desem, biliyorum, kendim bu değilim!
Bunca sıkıntı yaşadığım söylenemez aslına bakarsan, yazdıklarım sadece benim manevi olarak çöküş sınırlarımı zorladığım vakitler. İşte bu yazılarla ayakta kalabiliyorum belki de…
Ama tahammül sınırlarım son vaktine yaklaşıyor artık.
Ne bir peri masalı aslına bakarsan, ne de Reşat Nuri romanı…
Onlardan daha bayağı bir hayat üzerine yazılmaya çalışılan kelimelerin toplamı…
Ama düşünüyorum da, bütün intiharların başlangıcı bir melankolik yalnızlık sendromundan ibaretmiş gibi geliyor. Yani önce çevrene, sonra en yakın arkadaşlarına en son olarak da kendine yabancılaşma zincirlemesi… Son halkası aldığımız nefesi oluşturuyor belki de, işte bu yüzdendir benim son halkada oluşum itibariyle boğazıma düğümlenen soluklar…
Soluk soluğa bir hayat yaşıyorum mayışık hayaller kurarak…
Üşengeç planlarım var sürekli, yani bayağı, yani sıradan işte.
Herkesin istediği gibi bir hayat yaşamaya çalışsam da ben, kabıma sığamıyorum. Yok hayır, belki de kabım bana geniş geliyor. Bunu düşünmek lazım ki, çevrenin bana koyduğu standartlarda yaşamak, benim için daha zor, daha çok uğraş gerektiriyor. Ben kolayı seçiyorum..!
Kendimi yargılamaktan nefret ediyorum ama yaşadıklarımın sorumlusu olarak bir başkasını göstermek aldığım nefese ihanetmiş gibi geliyor bana. “Etrafımda olan bütün olaylar, benimle akalalı ya da değil” saçmalıkları yüzünden belki de dünya bu kadar umursamaz. Kelebek etkilerini unuttuk artık, herkes kendisinin tırtılı… Kimse kelebek olmayı seçmiyor, güzel bir gün yaşayıp ölmektense, sürünerek bir ömür yaşamak cazip geliyor.
Kelebek olup özgürce uçmayı seçebilenlerdir, kelebek etkilerini yaratanlar ve bu dünyayı baştan aşağı değiştirecek olanlar..
Ve tırtıllardır bu dünyanın yükünü çeken sırtlarında, özgürce nefes almaktan korkanlar, ve hep sürünerek yaşayacak olanlar…
Bence bilemezsin!
İnsanın kendi kendisiyle kalması değildir yalnızlık, lakin her insan farklıdır. Sen hiç benimle birlikte kaldın mı? Etrafında kimse yokken benimle yüzleşebildin mi?
Onca acı, saçmalık, ağrı, alkol komaları arasında ve sigara içmezken bile genzinde düğümlenen dumanlarla nefes almaya çalıştın mı?
Sen sadece seninle, yani kendinle baş başa kaldın. Oysa seninle baş başa kaldığım vakitlerdi benim en mutlu günlerim. Şimdi kendimle, koca bir sıkıcılık, yaşlanmaya yüz tutmuş bir ruhla birlikteyim. Kendimleyim desem, biliyorum, kendim bu değilim!
Bunca sıkıntı yaşadığım söylenemez aslına bakarsan, yazdıklarım sadece benim manevi olarak çöküş sınırlarımı zorladığım vakitler. İşte bu yazılarla ayakta kalabiliyorum belki de…
Ama tahammül sınırlarım son vaktine yaklaşıyor artık.
Ne bir peri masalı aslına bakarsan, ne de Reşat Nuri romanı…
Onlardan daha bayağı bir hayat üzerine yazılmaya çalışılan kelimelerin toplamı…
Ama düşünüyorum da, bütün intiharların başlangıcı bir melankolik yalnızlık sendromundan ibaretmiş gibi geliyor. Yani önce çevrene, sonra en yakın arkadaşlarına en son olarak da kendine yabancılaşma zincirlemesi… Son halkası aldığımız nefesi oluşturuyor belki de, işte bu yüzdendir benim son halkada oluşum itibariyle boğazıma düğümlenen soluklar…
Soluk soluğa bir hayat yaşıyorum mayışık hayaller kurarak…
Üşengeç planlarım var sürekli, yani bayağı, yani sıradan işte.
Herkesin istediği gibi bir hayat yaşamaya çalışsam da ben, kabıma sığamıyorum. Yok hayır, belki de kabım bana geniş geliyor. Bunu düşünmek lazım ki, çevrenin bana koyduğu standartlarda yaşamak, benim için daha zor, daha çok uğraş gerektiriyor. Ben kolayı seçiyorum..!
Kendimi yargılamaktan nefret ediyorum ama yaşadıklarımın sorumlusu olarak bir başkasını göstermek aldığım nefese ihanetmiş gibi geliyor bana. “Etrafımda olan bütün olaylar, benimle akalalı ya da değil” saçmalıkları yüzünden belki de dünya bu kadar umursamaz. Kelebek etkilerini unuttuk artık, herkes kendisinin tırtılı… Kimse kelebek olmayı seçmiyor, güzel bir gün yaşayıp ölmektense, sürünerek bir ömür yaşamak cazip geliyor.
Kelebek olup özgürce uçmayı seçebilenlerdir, kelebek etkilerini yaratanlar ve bu dünyayı baştan aşağı değiştirecek olanlar..
Ve tırtıllardır bu dünyanın yükünü çeken sırtlarında, özgürce nefes almaktan korkanlar, ve hep sürünerek yaşayacak olanlar…