KayseriLi fıkraLarı {SürekLi GünceLLenecek}

by metin

New member
Katılım
22 Şub 2006
Mesajlar
472
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
30
KayseriLi fıkraLarı

Ekmeğin Parasını Ver Yeter
Köyden Kayseri’ye gelen köylü sabah kahvaltısı için bir lokantaya girmiş. Sabahın erken saatleri olduğu için oldukça kalabalık olan lokantada yer bulamayan köylü kasiyerin yanındaki küçük masaya oturmuş. Garson gelince mercimek çorbası söylemiş, fakat bizim köylünün karnı çok acıkmıştır ve çorba gelene kadar ekmek sepetindeki bütün ekmekleri yemiş.. Çorba gelince onu da içmiş. Giderken kasada oturan Hacı Ağa’ya borcunu sorduğunda Hacı Ağa: “Ekmeğin parasını ver de çorba bizden olsun” demiş.


Çarşı Ağası Olsaydı
Kayserili, çocuğunu okutmuş, mühendis etmiş. Lakin o devirde zabıtalar “çarşı ağası” olarak anılıyorlar ve oldukça itibarlılar. Kayseri halkı da esnaflık yaptığı için, bütün işleri çarşı ağalarından bitiyor. Kayserili, mühendis oğluna kız istemeye gittiğinde oğlunun mühendis olduğunu söylemiş. Kız tarafı da: -Keşke mühendis olacağına biraz daha okusa da çarşı ağası (zabıta) olsaydı, diyormuş

Kavuncunun Alçak Gönüllülüğü
Kayseri meşhur belediye başkanlarından Osman Kavuncu, ufak tefek bir adamdır. Onun şöhretini duyan bir kadın, derdimi çözse çözse Kavuncu çözer diyerek başkanın makamına gelir ve başkanı beklemeye başlar. Kavuncu gelince kadını da içeri alırlar ama kadın bu ufak tefek adamı başkanlığa hiç yakıştıramamış olacak ki: “Ben Kavuncu’yu görmeye geldim, nerede?” diye sorar. Kavuncu da: -Sen derdini bana söyle teyze, gelince ben kendisine iletirim diyerek hem tevazu göstermiş, hem de kadının derdine deva olmuş.


Herif Gelsin de Dinlesin
Radyonun yeni çıktığı yıllarda Kayserili bir hanım radyo dinliyormuş. Radyoda bir türkü duymuş. Rahmetli Kavuncu’nun “Asmalar da kol uzatmış dallere” isimli türküsüymüş bu. Kadın radyoyu kapatmış hemen: -Vooo bizim herif bu türküyü çok sever, ağşam herif gelince açak da o da dinlesin

Herif Gelsin de Dinlesin
Radyonun yeni çıktığı yıllarda Kayserili bir hanım radyo dinliyormuş. Radyoda bir türkü duymuş. Rahmetli Kavuncu’nun “Asmalar da kol uzatmış dallere” isimli türküsüymüş bu. Kadın radyoyu kapatmış hemen: -Vooo bizim herif bu türküyü çok sever, ağşam herif gelince açak da o da dinlesin


Topum Tüfeğimi Geri Ver
Çanakkale Muharebesinde Kayserili bir nefer topunun başına nöbete gelmiş. Muharebenin şiddetli bir zamanı değilmiş, şurada bir abdest tazeleyim demiş. Tüfeğini de topun üzerine bırakmış. -Topum, tüfeğimin emaneti sana, diyerek ilerideki çukura gitmiş. Bu sırada komutan gelmiş, bakmış ki topun başında kimse yok, bir de nefer tüfeğini topun namlusuna asmış. Çok hiddetlenmiş, şu tüfeğini alayım da hesabını versin bakalım diye kızıp köpürmüş ama tüfeği de topun namlusundan bir türlü sökemiyormuş. Komutan: -Ulan uyanık Kayserili bu tüfeğe ne yaptı da sökülmüyor böyle diye düşünürken Kayserili de çıkagelmiş. Komutan açmış ağzını yummuş gözünü, demediğini bırakmamış. -Şu tüfeği de nasıl yapıştırdıysan sök yerinden demiş. Nefer: -Yapıştırmadım komutanım demiş. Topa yaklaşmış: -Topum tüfeğimi geri ver demiş ve komutanın şaşkın bakışları arasında tüfeği almış. Komutanın gözleri yaşarmış, askeri kucaklamış ve onunla helalleşip yanından ayrılmış.

Topum Tüfeğimi Geri Ver
Çanakkale Muharebesinde Kayserili bir nefer topunun başına nöbete gelmiş. Muharebenin şiddetli bir zamanı değilmiş, şurada bir abdest tazeleyim demiş. Tüfeğini de topun üzerine bırakmış. -Topum, tüfeğimin emaneti sana, diyerek ilerideki çukura gitmiş. Bu sırada komutan gelmiş, bakmış ki topun başında kimse yok, bir de nefer tüfeğini topun namlusuna asmış. Çok hiddetlenmiş, şu tüfeğini alayım da hesabını versin bakalım diye kızıp köpürmüş ama tüfeği de topun namlusundan bir türlü sökemiyormuş. Komutan: -Ulan uyanık Kayserili bu tüfeğe ne yaptı da sökülmüyor böyle diye düşünürken Kayserili de çıkagelmiş. Komutan açmış ağzını yummuş gözünü, demediğini bırakmamış. -Şu tüfeği de nasıl yapıştırdıysan sök yerinden demiş. Nefer: -Yapıştırmadım komutanım demiş. Topa yaklaşmış: -Topum tüfeğimi geri ver demiş ve komutanın şaşkın bakışları arasında tüfeği almış. Komutanın gözleri yaşarmış, askeri kucaklamış ve onunla helalleşip yanından ayrılmış.

Herif Gelsin de Dinlesin
Radyonun yeni çıktığı yıllarda Kayserili bir hanım radyo dinliyormuş. Radyoda bir türkü duymuş. Rahmetli Kavuncu’nun “Asmalar da kol uzatmış dallere” isimli türküsüymüş bu. Kadın radyoyu kapatmış hemen: -Vooo bizim herif bu türküyü çok sever, ağşam herif gelince açak da o da dinlesin

Nalları Dikmiş
Padişah bir gün atıyla kır gezintisi yaparken seyislerine demiş ki: -Bu atı çok sevdiğimi bilirsiniz. Bu atın ölüm haberini bana getiren seyisin kellesini vururum, atıma çok iyi bakacaksınız. Aradan birkaç yıl geçmiş, seyisler bakmışlar ki padişahın atı ahırda ölmüş. Seyislerden biri padişahın sözünü hatırlamış, telaşlanmışlar, ne yapacaklarını bilememişler. Birinin aklına İncili Çavuş gelmiş, bu işi ona danışalım demişler. İncili’ye varmışlar, durumu anlatmışlar. İncili demiş ki ben bu işi çözerim, siz işinize gücünüze bakın. İncili, padişahın huzuruna varmış. -Padişahım, senin bir küheylan vardı ya... -Evet... -Ahırda gördüm. Yanına yaklaştım. Su verdim içmedi, yem verdim yemedi, nalları da havaya dikmiş öylece duruyor. -Yahu sen şuna öldü desene! -Padişahım ben demedim, sen söyledin öldüğünü. Bir ceza vereceksen kendine ver


Süs Eşyası
Bir yabancı elçiyi padişah kabul edecekti. Bu elçi, ülkesinin çok varlıklı olduğunu göstermek İçin, .ne kadar altın, inci, elmas gibi süs eşyası varsa, bunları üstüne başına takıp takıştırıp huzura çıkmak istedi. Saray görevlileri bu adamın yaptığı garipliğin önüne geçmek istiyorlardı ama ne yapacaklarını bilmiyorlardı. Hemen akıllarına İncili çavuş geldi : -Aman çavuş, şu adamı sen yola getirirsin Ne yapacaksan yap şu haline engel ol . İncili, ''Çaresini buluruz'' dedi. Bir süre düşündü. Sonra atın- inci karışımı sedef kakmalı bir çift takunyayı onun gireceği tuvalete koydu. Adam tuvalete girip bunları görünce şaşırdı. Çıkınca İncili Çavuş 'a sormadan edemedi: -Altın, inci, sedef kakmalı nalın tuvalete konulur mu? Yazık değil mi?'' İncili, taşı gediğine koyacağı zamanı bulmuştu. Hemen cevabını yapıştırdı : - Bizim padişahımız böyle süs eşyasına değer vermez.Elçi, verilen cevabı duyunca, üzerine bakındı, sonra sessizce bunları çıkarıp, huzura girdi...

Parasızlık
İncili Çavuş, İstanbul'da bir ara peş parasız kaldı. Karşıya geçip bir arkadaşından borç para istemeye karar verdi. Ama geçmek için kayıkçıya verecek parası da yoktu. Evinden çıktı, düşünceli bir şekilde iskeleye vardı. Bir kayıkçı, bunu kayığına aldı. Nereye gideceğini sordu. İncili Çavuş sağır ve dilsiz numarası yaparak, eliyle karşıyı işaret etti. Kayıkçı, bunu alıp karşıya geçirdi. Buda başka bir yeri işaret etti. Oraya götürdü. Bir başka yeri gösterdi. Kayıkçımızın da sabrı tükenmişti. İnciliye verip veriştirmeye başladı. Ama onu da ineceği yere götürdü. İncili, kayıktan inerken. konuşmaya başladı : - Gel bakalım kayıkçı evladım. Sen buraya getiresiye kadar bana verip veriştirdin Şimdi Karakola gidelim de şu sövdüklerinin hesabını ver Ondan sonra da ben senin hesabını ödeyeyim. . . Kayıkçı baktı pabuç. pahalıya mal olacak, kıyığı da bıraktığı gibi kaçmaya başladı. İncili de böylece, parasızlığını belli etmeden, arkadaşına ulaşmış oldu

Şehit
Bir mecliste herkes soyundan sopundan bahsederken Avşar Ahmet dayanamamış: -Bana bakın emmiler! Benim dedem Çanakkale’de öldü, onun gardaşı Arıburnu’nda ölmüş. Dedemin babası Cihan Harbinde Hicaz’da ölmüş. Bunlar uzaktakiler. Yakından haber ver derseniz, abiyim de Kurt Kulağı’nda Çerkez’den at çalarken şehit olmuş.

Kaynak Alıyor
Bir gün Avşar Ahmet, emmilerden birini ziyarete gider. Akrabası olan şahıs Yıldırım Beyazıt Mahallesinde küçük bir dükkanda kaynakçılık yapmaktadır. Dükkanının arkasına kocaman kara bir it bağlamış. İtin boynunda kalın bir zinciri, arada bir kulübeden çıkıp dolaşıyor. Yürürken de önüne ne çıkarsa deviriyormuş. Avşar Ahmet sormuş::
-Emmi gadası, bu itte bir hal mı var, ne? Tangır tungur her tarafı yıkıyor. Emmi cevaplamış::
-Ne olucu dezze oğlu, ben burada kaynak yaparken kaynak, itin gözünü alıyor zağar. Dünyayı gördüğü yok zavallının.

Minareyi Görmeseydin Aklın Başına Gelmezdi
Kayseri’nin gönül insanı Cemil Baba merhum, sabahları çarşıyı boydan boya gezermiş. Esnaflar ona saygı ve sevgi gösterirler, izzet ikramda bulunurlar, bu konuda da birbirleriyle yarışırlarmış. O sırada çarşıya yeni bir esnaf gelmiş. Cemil Babaya esnafın bu ilgisini yadırgamış. Cemil Babanın kılık kıyafetine bakmış, beğenmemiş. Kirlide keramet mi olur demiş. Yüzünü başka tarafa çevirip Cemil Babayı görmezlikten gelmiş.:
- Şu kirliye herkes Cemil Baba deyip ayağa kalkıyor:
diye de esnafı ayıplamış. O gece adam rüya görmüş. Rüyada dört kişi adamı tuttukları gibi, bir Camiikebir’in minaresine, bir Kurşunlu’nun minaresine, bir Bürüngüz Camiinin minaresine çıkarmışlar ve “atalım mı aşağı” diye de adamı minareden sallandırıyorlarmış. Adam sabaha kadar ölüm kalım mücadelesi vermiş. Korkudan ölecekmiş neredeyse. Sabahleyin kan ter içinde uyanmış, güç bela dükkanını açmış. Bakmış, karşıdan Cemil Baba geliyor. Hemen koşup sarılmış::
- Buyur baba bir çay, bir soğukluk ikram edeyim. Cemil Baba, adamın yüzüne bakmadan::
- Minareyi görmeseydin, aklın başına gelmezdi le? demiş.

Hamidiyelinin İti
Bünyanlı avcılar Uzunyayla’da ava çıkmışlar. İyi bir av oluyormuş Zamantı boylarında. Avcı, iyi bir sürüye denk gelmiş. Attıkça vuruyormuş. Kuşlardan bir kısmı Zamantı suyunun karşı yakasına düşmüş. Bu yakadakini toplamışlar ama öbür tarafa geçmek mümkün gözükmüyor. Bakmışlar ki karşı tarafta bir Çerkez duruyor. Ona seslenmişler: -Ağa, şu kuşları bu tarafa at! Adam hiç istifini bozmamış. Ne konuştularsa adamdan bir cevap alamıyorlar. Avcılardan biri söylenmeye başlamış: -Ne Çerkez ekesiymiş be birader, kafanı bile çevirip yüzümüze bakmadın! Adam bu lafın üzerine cevaplamış avcıyı: -Bu yaştan sonra Hamidiyelinin (Bünyan) iti mi olacağız. Kuşları atmadan çekmiş gitmiş yoluna.
 
10-15 tane fıkra açmışın arkadaş
konu başlıında Sürekli Güncellencek yazıyor
fkt hiç güncellenmiyor :D
 
Geri
Üst