Katip Çelebi'den Türk Denizcilerine 40 Öğüt

1001Design

330i ///M3 Design


Osmanlı Donanmasının Saadet veya Zaferler Yüzyılı olarak adlandırılan dönemdeki göz kamaştırıcı başarılarından sonra gerileme eğilimi gösteren ve 1571 yılındaki İnebahtı Bozgunu ile tehlike sinyalleri veren Türk denizciliğini yeniden canlandırmak amacıyla incelemelerde bulunan Katip Çelebi, "Tuhfetü'l-Kibar Fi Esfari'l Bihar (Deniz Savaşları Hakkında büyüklere Armağan)" adlı eserinde denizcilere bazı tavsiyelerde bulunmaktadır.

Bu tavsiyeler, aslında bir dönemi dolaylı olarak sorguladığından, Türk Deniz Tarihi açısından belge niteliği taşımaktadır. Ayrıca, bu öğütlerinin başlangıcında yapmış olduğu jeopolitik durum değerlendirmesi, denizci stratejilerin önem ve önceliğinin, o dönemlerde bile nasıl iyi anlaşıldığını göstermesi yönüyle ilginç ve dikkat çekicidir. Katip Çelebi'nin jeostratejik yaklaşımına göz atalım: "Gizli değildir ki, bu Osmanlı Devleti'nde en büyük dayanak olup şanına iş-güç edinip önem verilmek ön sırada bulunan deniz işleridir. Zira, bahtı gelişen devletin revnak ve unvanı (şan ve şeref) iki karaya (Anadolu ve Rumeli) ve iki denize (Akdeniz ve Karadeniz) hükmetmektedir. Bundan başka Osmanlı ülkesinin çoğu adalar ve kıyılar olduğundan hele saltanatın yöresi, yani İstanbul'un velinimetinin iki deniz olduğunda hiç şüphe yoktur. Bu kadarını elde tutmak, gözetip korumak denizlerin bulunmasına bağlı olduğu için geçmişte büyük himmet (kalb-i, samimi gayret) ederlerdi. Bugün de önemli olan gafleti koyup yine elden geleni yapmaktır. Ulu Tanrı başarı versin. Bundan sonra öğütleri söylemeğe başlayalım."

Yukarıdaki metinden anlaşılacağı üzere Katip Çelebi, imparatorluğun topraklarını muhafaza etmesi için deniz gücünün hayatiyetinin önceki dönemlerde idrak edildiğini, ancak daha sonra bu konuda gaflet içerisine girildiğini, gelinen noktada elden gelen her şeyin yapılması gerektiğini vurgulayarak öğütlerine başlamaktadır.

Katip Çelebi tavsiyelerini 40 başlık altında toplamaktadır. En çok önem verdiği konular, denizciliğin bir ilim, bir disiplin olarak kabul edilmesi üzerinde odaklanmaktadır. Bu konudaki hassasiyetini şu sözlerinden anlamaktayız: "Yerle bir olası kafirler, bu bilimlere önem verip itibar ederek Yeni Dünyayı bulup Sinde ve Hinde yayılarak oraları ele geçirdi. Kafir kralları içinde rütbesi duka payesinden ibaret ve aralarında balıkçı unvanıyla ün almış olan Venedik Tayfası gibi bir aşağılık kavim Osmanlı imparatorluğu ülkesinin Boğazına (Çanakkale Boğazı) gelip doğuya ve batıya hükmeyleyen şanı-ulu devlete karşı koydu.

Katip Çelebi'nin ilk öğüdü, denizcilik bilgisi sınırlı olan Kaptan Paşa ve diğer önemli komutanların, mutlaka tecrübeli denizcilere danışmaları gereği üzerinedir. Bu konunun, 1571 yılında yaşanan İnebahtı yenilgisinde, Yeniçeri Ağası iken Kaptan-ı Deryalığa atanan Müezzinzade Ali Paşa'nın yapmış olduğu hatalar nedeniyle dile getirildiği tahmin edilmektedir. Bilindiği üzere, Ali Paşa muharebe öncesinde Donanmanın Sol Kanat Komutanı Cezayir Beylerbeyi Uluç Ali Reis'in ikaz ve uyarılarını dikkate almamıştır.

2’nci öğüt, inşa süresinin kısa olması nedeniyle, mümkün olduğunca Donanma gemilerinin, istanbul Tersanesi'nde inşa edilmesi üzerinedir.

3‘üncü öğüt, gemilerin lojistik açıdan tam olarak donatılmalarının gereğini ortaya koymaktadır.

4’üncü öğüt, Donanma gemilerinin ilerisinde mutlaka keşif maksatlı gemi görevlendirilmesini dikte etmektedir.

5’inci öğüt, Donanmada 200 parça gemi olursa, bunun iki kol (hat) halinde tertiplenmesinin faydalı olacağını açıklamaktadır.

6’ncı öğüt, denizde öğlenden sonra bir liman yakınında bulunuluyorsa, o limana girilerek, geceyi limanda geçirmenin faydalarını anlatmaktadır.

7’nci öğüt, Boğaz dışında bulunulduğunda, seyre çıkmadan önce sabah namazının kılınması gerektiğini vurgulamaktadır.

8’inci öğüt, forslu gemi komutanlarının (baştarda reisleri) tecrübeli denizciler arasından seçilmesinin önemine işaret etmektedir.

9’uncu öğüt, Donanma içerisinde bastardaların (sancak gemisi, kadırga tipi, 26-30 kürekçi oturağı, çift kürekli) yavaş gitmelerinin faydalı olacağını belirtmektedir.

10’uncu öğüt, bey gemilerinin (Rodos, Midilli, Sakız gibi Kaptan Paşa eyaletinin sancak beylerinin gemileri, Kaptan Paşa komutasındaki asli Donanma unsurlarını desteklerler.), bastardaların önünde bulunmalarının önemine dikkat çekmektedir. Baştardalar için süratin önemli olmadığı vurgulanmaktadır.

11’inci öğüt, gemilerin münavebeli olarak yağlanmalarını, bir grubun nöbetçi kalmasını, bu ihmal nedeniyle ağır zayiatlar verildiği anlatmaktadır.

12’nci öğüt, Donanma Navarin'de iken Haçlı Donanmasının keşfi için Mesine'ye gemi gönderilmesinin faydalı olacağını belirtmektedir.

13’üncü öğüt, Mesine'de Haçlı Donanması bulunmuyorsa, Kaptan Paşaların denize açıldıklarında, yorgun ve güçsüz personeli 15 parça gemi ile birlikte Navarin'de bırakmalarını dikte etmektedir.

14’üncü öğüt, Navarin'den denize çıkıldığında 15 günlük su ikmali yapılması ve fırtına nedeniyle Donanmanın gece dönme ihtimaline karşı, şehrin yüksek sırtlarında gece boyunca ateş yakılması için tedbir alınması üzerinedir.

15’inci öğüt, gemilerin gece fırtına çıktığında, müsademe riskine karşı gece boyunca fenerlerini yakmalarının faydalı olacağını belirtmektedir.

16’ncı öğüt, Donanmanın sığlıklar ve seyir engelleri nedeniyle Ege Adaları arasında, ihtiyaç olmadıkça seyir yapmamalarını dile getirmektedir.

17’nci öğüt, Donanmanın başka bölgelerde bulunduğu durumlarda, Ege Adalarını korumak için 10 parça geminin görevlendirilmesini talep etmektedir.

18’inci öğüt, Donanmanın sisli ve puslu havalarda kıyıya yakın seyrettiğinde, uygun bir bölgede demirlemesini, açık denizde seyredildiğinde ise, Kaptan Paşanın bastardasında mehter marşları çalınmasını, böylelikle gemilerin dağılmasının önlenmesini açıklamaktadır.

19’uncu öğütte, reislerin deniz ilmini iyi bilmeleri, harita ve pusuladan anlamaları, bu konuda hevesli olmaları dile getirilmektedir.

20’nci öğüt, gemicilerin sınava tabi tutulmasını ve başarılı olanların ödüllendirilmesini, böylece diğer denizcilerin teşvik edilmesini anlatmaktadır.

21’inci öğütte, Düşman donanmasının açık denizde, Donanmamızın ise, sahile yakın olduğu durumlarda muharebeden kaçınılması belirtilmektedir. (Inebahtı da Kılıç Ali Paşa'nın (Uluç Ali Reis) ısrarına rağmen, Kaptan-Derya Ali Paşa Donanmayı sahil kesiminde tertiplemiştir.)

22’nci öğüt, Düşman kalyonlarına çatışmanın başlangıcında çatma ile yanaşılmamasını, öncelikle uzun menzilden dümen ve direklerinin hedef alınmasını belirtmektedir.

23’üncü öğüt, Kaptan Paşa'nın sancak gemisinin muharebe hattının gerisinde, 3 gemi ile pruvadan, iki gemi ile pupadan emniyet alınmasını dikte etmektedir. (İnebahtı’da Kaptan Paşanın sancak gemisi ileri hatta yer almıştı.)

24’üncü öğüt, Kaptan Paşa ve Baş Komutanların (Serdar), bulundukları gemiyi, hiçbir nedenle terk
etmemeleri gereğini vurgulanmaktadır.

25’inci öğüt, Kaptan Paşanın, mutlak surette muharebeyi sevk ve idare edecek bir mevkide bulunmasını, düşmanla çatma suretiyle temas etmekten kaçınmasını dikte etmektedir. (İnebahtı’da Ali Paşa, bu tür zorlaması nedeniyle şehit edilmiştir.)

26’ncı öğütte, bey gemilerinden 100 gayrimüslimin çıkarılarak, yerine 100 Türkün konulması ifade edilmektedir. (daha önceki isyanları nedeniyle)

27’nci öğütte, gayrimüslimlerin güvenilmez oldukları vurgulanarak, kürekçilerin (forsalar) Türk ve gayrimüslimler arasından karışık olarak seçilmesi talep edilmektedir.

28’inci öğütte, Donanmanın büyük seferleri öncesinde, Ege Adalarında konuşlu gemilerin keşif maksatlı olarak önceden muhtemel harekat alanlarına gönderilmesine işaret edilmektedir.

29’uncu öğüt, savaşanların moral ve motivasyonun bozmamak için, şehit ve yaralıların derhal sarılarak ambarlara taşınması gereğini belirtmektedir.
30’uncu öğüt, düşman gemisi bütünüyle teslim alınmadan, ganimet toplanmaması gereğini açıklamaktadır.

31’inci öğüt, gemi sualtından isabet aldığında, yaranın bez parçaları, sarık vb. cisimlerle kapatılmasının faydalı olabileceğini ifade etmektedir.

32’nci öğütte, topçuluk sanatının maharetle yapılmasının önemine işaret edilmektedir.

33’üncü öğüt, barutun neminin alınması gereğini vurgulamaktadır.

34’üncü öğüt, düşman gemilerinin yelkenlerini yakmak üzere çalışmalar yapılmasını ve aynı konuda karşı tedbirler geliştirilmesini dikte etmektedir.

35’inci öğüt, daha önce denenmiş askerler dururken, yeni levent istihdam etmenin fayda sağlamayacağını ifade etmektedir.

36’ncı öğütte, kalyon sınıfı gemilerin Boğazdan çıktıktan sonra Donanmaya fazla bir katkı sağlamadıkları belirtilmektedir.

37’nci öğütte, Donanmanın hafif ve hızlı gemilerden oluşturulmasının, rüzgara tabi olan kalyonlardan oluşan düşman donanmasına karşı üstünlük sağlayacağı belirtilmektedir.

38 ve 39’uncu öğütlerde, ele geçirilen düşman kıyılarında kaleler inşa edilmesi ve bu suretle düşmanın etkisiz hale getirilmesinin önemi vurgulanmaktadır.

40’ıncı ve son öğütte, "Osmanlı padişahları ve Kaptan Paşaların sefer ve savaşlarının okunması, dinlenmesi ve bunlardan dersler çıkarılmasının önemi ile bu konuda gaflete düşmenin yaratabileceği tehlikeler" vurgulanmaktadır. Katip Çelebi, içinde bulunduğu dönemin bir aydını olarak, kendi bakışı ile Türk denizcilerine yol göstermeğe çalışmaktadır. Bazı tavsiyelerinin günümüzde de geçerli olduğu değerlendirilmektedir.


Türk Deniz Kuvvetleri - Turkish Naval Forces - Tarihi Miras
 
Üst