Kartal Bilinci (Bölüm 1)
10 Ağustos 2010 Salı, 07:51 tarihinde Hak ve Eşitlik Partisi / Osman Pamukoğlu tarafından eklendi
Bütün köklü siyasal hareketler toplumların ihtiyaçlarından doğmuşlardır. Sosyolojik bir kural vardır ki bize şunu öğretir; ihtiyaçlardan doğmayan hiç bir siyasi oluşum uzun bir ömre sahip olamaz. Saman alevi gibidir bir anda parlar, bir anda yok olur gider. Bu noktada Hak ve Eşitlik Partisi, Türk siyasi hayatında hiç bir siyasi partinin söyleyemediklerini ve yapmayı hayal bile edemeyeceklerini yapacağı iddiası ile bir güneş gibi doğmuştur. Böyle bir siyasi hareketin içinde olmak büyük bir onurdur. Kimsenin cesaret edemediği siyasi amaçları açık bir manifesto ile dünyaya ilan etmek ve “Sizler serbestsiniz, biz de serbestiz” sözleri ile bu yüzyılın en büyük meydan okumasına taraf olabilmek yürek işidir. Hayalperestler, geçici hevesliler, idealist olmayanlar, kendilerine kazanç kapısı arayanlar, mış gibi yapma ustaları, hafif akıllıların ve samimiyetsiz insanların bu partinin içindede olabilme ihtimalleri herhangi bir yerde olabilme ihtimallerinden daha az değildir. Toplumsal ve siyasal ilkelerimizi özümsememiş bu mücadeleyi veremeyecek karakterdeki insanlar bu partinin içinde asla barınamayacaklardır. Antik Çin’in ünlü strateji dehası ve Buda’nın çağdaşı Sun-tzu “ bir şeyi yakalamak istiyorsanız önce serbest bırakın der” bu noktada izlenecek yol açıktır, serbest bırakmak ve gözlemlemek. Parti insan odaklıdır. Milletin kurtuluşunun toplumun kurtuluşundan, toplumun kurtuluşunun bireyin kurtuluşundan geçtiği gerçeğinden hareket eder.
Asıl mesele toplum değil bireydir. Memleketin başına gelen her şeyden yurttaş olarak herkes bire bir sorumludur. Kimse olan biteni ürkerek, çekinerek, korkarak ve kenardan seyredemez. Ülkenin yazgısı sonuçta kişilerin de yazgısı olacaktır. Hemen olmasa bile çocuklarımız başlarına geleni çekecektir. Ülkemiz karayel altındadır yelkenleri rüzgârda deneyeceğiz…
Milli iradenin tecellisinin şartının bireyin hür hissetmesi ve cesur olması ile mümkün olabileceğini bilir. Partinin en temel amacı öğretilmiş korkularla dolu bu topluma cesareti öğretmektir, gerisi çorap söküğü gibi gelecektir. Partimiz bu özelliğinden dolayı diğer siyasi partilere benzemiyor. Bir siyasi partinin ötesinde bir hayat felsefesini içinde barındırıyor ve bir düşünce akımı şeklinde yayılıyor. Neye inanırsanız beyniniz onu doğrulamak için amansız bir gayret içinde olur. Yazarsanız kaleminiz, ressamsanız fırçanız, şairseniz kafiyeleriniz, müzisyenseniz notalarınız teslim olur. Bir milleti teslim almanın yolu onu özgüveninden arındırmaktır. Bu sayede zihnen büyük bir teslimiyete hazır duruma gelir. İçerideki etki ajanları sözde aydınlar ve tarihçilerin bir bölümü bu görevle görevlendirilmiştirler. Psikolojik savaş dedikleri de budur. Bu savaşın coğrafyası ne dağlardır ne ovalar ne de uçsuz bucaksız gökyüzüdür. Bu savaşın sürdüğü coğrafya insan beyninin kıvrımlarıdır. Teslim almak istedikleri de ruhunuzdur. “ Bal tutan parmağını yalar”, “Amerika ve Batı izin vermeden olmaz”, “Böyle gelmiş böyle gider” “Bana mı kaldı? Sana mı kaldı?”, “Terör bitmez” gibi toplumsal yaygın kanaatler Hak ve Eşitlik partisinin dışındaki bütün partilerin topuktan beynine, mahalle teşkilatlarından, liderleri dahil olmak üzere genel merkez kadrolarına kadar içselleştirilmiştir. Bu tespitten yola çıkarak Hak ve Eşitlik partisi asla bu partileri kendine gerçek bir rakip olarak görmez. Toplumda yerleşmiş bu kirli kanaatleri değiştirdiği zaman bu partilerin bir hiç olacağını bilir çünkü siyaset çözüm üretme sanatıdır. Teşhis konulmadan çözümün üretilemeyeceği ortadır. Hak ve Eşitlik partisi diğer partilerin ne teşhislerinin ne de çözümlerinin olmadığını bildiği için, diğerlerinin kendisini görmezden gelmesine, basın yayın organları marifeti ile ambargo uygulamasına, yalan haberlerle partiyi yıpratma çalışmalarına bıyık altından güler. Parti evrensel ahlak ve doğrularla Türk halkının ve siyasetinin sorunlarının ve insan vicdanının kesiştiği noktadır. Bu yüzden ne her gün haber programlarına çıkmaya ne naylon basının bir kısım köşe yazarları tarafından liderinin şişirilmesine nede magazine ihtiyacı vardır. Ahlaklı, vicdanlı ve vatansever kalemler partiyi ve liderini zaten yazmak zorundalar. Bu onlara tarihin yüklediği bir görev, bir zorunluluktur. Bu yüzden basın bize yer vermiyor, partiyi bilen çok az insan var gibi düşüncelere asla kapılmayın. Her şeyin bir zamanı var. “Kısık ateşte pişen yemek her zaman daha lezzetli olur”. Peygamberlerin Allah’ın emirlerini bile yayarken çoğunluğu sağlamak için verdiği savaşları düşünün. Modern politikte 1000 in üzerinde komünist manifesto yayınlanmıştır. Sonuç nedir? Büyük bir hiç! Bir fikri duyurmak kolaydır fakat bunu ruhlara nüfus ettirmek zordur. Halkın çoğunluğunun talep etmesi ve talebi sizin karşılayabileceğinize inanması gerekmektedir. Siz partiyi, amaçlarını ve genel başkanını tanıdıklarınıza, yeni tanıştıklarınıza doğru ve hakkını vererek anlatmak zorundasınız hatta anlatmak için yeni kişilerle tanışmak sizin görevinizdir.
İyi bir partili olmak iyi bir insan olmaktan geçer. İyi insanı iyiler tanır kötüyü herkes ve kötü olarak tanır bunu unutmayın. Partiyi, toplumsal ve siyasal ilkelerimizi anlattığınız kişinin sizin söylediklerinize elbette ki karşı görüşleri olacaktır bunları hararetli bir şekilde savunuyor da olabilir. Kesinlikle karşınızdakini mağlup edilmesi gereken bir rakip gibi görmeyin. O sizin için şimdiye kadar toplumun ezberlerini içselleştirmiş, yanlış yolda yürüyen, öğretilmiş korkulara sahip kazanılması gereken biridir. Fakat bu tür kişilerle herhangi bir partinin partizanlarını asla karıştırmayın. Onlar asla doğrunun peşinde değildir. Kalabalıklarda girdiğiniz bir tartışma ortamında fikri mağlubiyeti tattırmanız gereken bir rakiptir. Bu yüzden sizlerin çok donanımlı çok kararlı ve ileri süreceğiniz fikirlerin karşı fikirlerini iyi bilmeniz gerekmektedir. İkna edilmesi gereken ile yenmeniz gerekenlerin aynı kişi olma ihtimali oldukça zayıftır. Her iki durumda da amaç karşı taraftan adam eksiltmek ya da ortadakileri yanınıza çekmektir. Dama ve satranç gibi düşünün damayı taş eksilterek kazanırsınız satranç oyununda ise taş sayısının önemi yoktur önemli olan mat etmektir. Siz şimdilik damayı çok iyi oynayın, satranç genel başkanımızın işi.
Bütün büyük mücadelelerin başlangıcı inançtır. İnsanları savaştıran ve mücadeleye sevk eden ansiklopedilerdeki bilgiler değildir. Entelektüel fikirleri tartışmak saatlerce ne kadar çok bildiğinizi karşı tarafa göstermek haz vericidir. Ancak milletin hakkı hukuku çiğnenirken, iç ve dış tefeciler tarafından yüksek faizler marifeti ile emekleri elinden alınırken, tedarik zincirinin son halkası olan süper marketler yabancıların elindeyken ve üreticilerimizle kediyle farenin oynadığı gibi oynarlarken, halkımızın tarihi ile yüzleşmek adı altında her gün ekranlarda tarihine, atasına, dedesine sövülürken, çiftçimiz, esnafımız, işçimiz ve memurumuz ekonomik sıkıntılarla boğuşurken, Eşkıya 5.500 silahlı ile milletimize namlusunu çevirmiş iken, üniversite bitirmiş gençlerimiz Amerikan menşeli hamburgercilerde kariyer aramak zorunda bırakılırken, Avrupalılar talimatlar yağdırırken bizim bu tartışmalara ayıracak zamanımız yoktur.
Tekrar etmek eğitiminde gereğidir. Partiyi, toplumsal ve siyasal ilkelerimizi anlatmak bunları güncel konuları örnek vererek zenginleştirmek sizin görevinizdir. Konuştuğunuz kişilerin yaklaşım tarzına göre konuşmanızın yönünü belirleyin. Eğer konuştuğunuz kişi ekonomik konulara ve ülke meselelerine karşı ilgisizse genel başkanımızın diğer parti başkanlarından farkını anlatın. Diğer parti başkanları ile kıyaslanamayacağını, vatan aşkıyla siyasette olduğunu, bu millete silah çeken eşkıya ile nasıl mücadele ettiğini, başarılarını ve halkı için hayatını tehlikeye attığını, Mehmetçiklerle birlikte halk düşmanlarına karşı savaştığını, kılıcı kadar kaleminin de keskin bir devlet adamı olduğunu, 7 tane kitap yazdığını anlatın. Konuştuğunuz kişi diğer parti başkanları ile aradaki farkı görsün ve sadece yapacağım dediğini yapacak bir lider olduğu gerçeğini anlasın.
Darıca ilçemizde yaşanmış bir olayı ilçe başkanı şu şekilde anlattı;
Hak ve Eşitlik Partisi Darıca İlçe teşkilatından kapıdan içeri seyyar satıcı görünümlü biri girdi. Kirli sakallı, dağınık saçlı bu adam Osman Paşanın resmini ve parti tabelasını görüp geldiğini söyledi. Henüz partimizin kurulmasının üzerinden bir yıl geçmemişti. Partimizin siyasal ve toplumsal ilkelerinin yazılı olduğu kitapçık henüz yazılmamış olduğu için Sn. Pamukoğlu’nun kurultay konuşmalarından ve siyasete girmeden önce söylediği sözlerden yola çıkarak bir şeyler anlatmaya çalıştık. Anlattıklarımızı dikkatli bir şekilde dinliyor zaman zaman bizi onayladığının bir göstergesi olarak kafasını sallıyordu. Yaklaşık on dakika kadar kendisine Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu, genel başkanımızın kişiliğini geçmişteki başarılarını ve çözümlerimizi anlattık. Bir gariplik vardı! Çok dinleyen bu adamın kendi fikirlerini bize uzun uzadıya anlatacağını düşünüyorduk. O ise kestirme bir yol seçti ve bize kendi düşüncesini özetledi. “Başkan ben siyasetten falan anlamam Osman Pamukoğlu'nu tanıyorum. O bizim için düşmana binlerce mermi atmış, hayatını hiçe saymış biri. Ben de ona bir oy atacağım hepsi bu. Umarım söylediklerini yapar Allah yardımcısı olsun kalın sağlıcakla.” İdeolojiler ve doktrinler bir yere kadar sandıkta psikolojiler konuşur.
Bu olayda çıkarılacak dersler önemli. Çok mecbur kalmadıkça ( Atatürk’e, bayrağımıza, şehitlerimize, ulusal kahramanlarımıza, manevi değerlerimize dil uzatılmadıkça) kavramsal tartışmalara, tarihi ihtilaf konularına, dini konulara asla girmeyiniz. Bu konudaki tartışmalar her zaman sonuçsuz kalır. Bu konuları konuşmayı alışkanlık haline getirmiş partilileri uyarınız. Uyarınızın sonuçsuz kalma ihtimali yüksektir. Konuşmanız gereken gündelik konular, sorunlar ve çözümlerimizdir. Laf cambazlarının en büyük hüneri konuyu odak noktasından uzaklaştırmak ve sizi kendilerinin iyi bildikleri daha önceden prova ettikleri konulara çekmektir. Bu tuzağa düşmeyin.
Partide şu ünlü kişide olsa bu profesörde olsa gibi düşüncelere kapılmayınız. Onlar bizim için şunlar ve bunlardır ve bize eldirler. Bizi bizden başkası anlamaz. Televizyonun ilk adı sihirli kutudur ve televizyon kanallarının genel yayın yönetmenleri de sihirbaz gibidirler. Bu noktada onlara kızmayız tavşan çıkarmak onların işidir. Tavşana da kızmayız onunda işi de şapkadan çıkmaktır. Ama tavşandan ve sihirbazdan medet uman partiliye kızarız. Medet ummak çok yanlıştır, kolaycılıktır ve ilkelerimize terstir.
Herkesin partiye bağlılık konusunda aynı kıvamda olmasını beklemeyiniz, bu saflıktır. Bu doğal bir süreçtir, kişilik ve karakterle ilgilidir. Bunu sağlamaya çalışmakta nafiledir. Partiniz için yaptıklarınızı ülkeniz için yaptıklarınız hanesine yazabilirsiniz çünkü Hak ve Eşitlik partisi demek vatan demektir. Yaptıklarınızı övünerek bolca anlatmayın bu ülke için 20 sinde can vermiş insanların var olduğunu asla unutmayın. Yaptığınız başarılı bir tanıtım faaliyetini veya çalışmayı sadece örnek olmak ve görevinizi yaptığınızın kanıtı olarak anlatın ve belgeleyin. “Bizim küçükken evde bir kedimiz vardı yakaladığı fareleri evdeki halının ortasına getirirdi çocukken anlam veremezdim ta ki kedinin fare yakaladığını kanıtlayamaz ise evden atılacağını anlayana kadar”. Bu doğa kanunudur. Yapan yaptığını göstermek ister. Beceriklileri, yeteneklileri, zekileri, çalışkanları görün ve takdir edin. Teşekkür mektubu yazın ya da onları kalabalıklarda onurlandırın.
İlçe başkanlarınız, il başkanlarınız, bölge sorumlularınız, genel merkez yetkilileri veya genel başkanın size gösterdiği muhabbet ve samimiyet sizi laubaliliğe asla sevk etmesin. Samimi olmak ve laubali olmak arasında çok ince bir çizgi vardır. Parti hiyerarşik bir yapıdır. Bir şeylerin yanlış gittiğini ya da haksızlığa uğradığınızı düşünüyorsanız parti tüzüğünde izleyeceğiniz yol yazılıdır. Hakkınızı haklı kalarak aramak esastır. Bu çok önemli! Bunu beceremeyen bir partili kendi hakkını hukukunu savunması gerektiği gibi savunamıyor demektir. Koca bir ulusun hakkını hukukunu nasıl savunsun? Sizler ileride bu ülkenin bürokratları, milletvekilleri, bakanları olacaksınız. İçinizden en cesurunuz en zekiniz ve en çalışkanınız başbakan olacak.
“Biz bu ülkeyi ülkenin en zeki, en çalışkan ve en yetenekli gençleri ile yöneteceğiz”
Osman Pamukoğlu.
Dedikodu, eylemsizlik ve işe yaramazlık göstergesidir. Bir gurup eylemsizlik içine giriyorsa mutlaka o gurubun içindekilerin birinde yâda bir kaçında gönülsüzlük vardır. Homurdanan ve şikâyet edenlerin fikirlerine değer vermediğinizi gösterin. Teşkilatçılık bir hayat biçimidir. Benimseyin. Sağlam çelik çekirdek bir kadronuz olsun. Dört inanmış kişi kırk yarım gönüllüden daha makbuldür. Bu kalabalık olmanın önemsiz olduğu anlamına gelmez. Örgütlerde baş gösteren en belirgin hastalık birilerinin kendini vazgeçilmez sanmasıdır. Bu gerçeği önemli bir görevi vereceğiniz kişiye görevi vermeden önce anlatın. Bunun bir hastalık olduğunun bir sohbet esnasında altını çizin. Dolaylı anlatım yollarını çok mecbur kalmadıkça kullanmayın.
Partimiz milliyetçi, halkçı ve sosyal adaletçi bir partidir. Bizim milliyetçiliğimiz şu demektir. Biz bütün milletleri severiz fakat en çok kendi milletimizi severiz. Kendi milletimize hizmet etmeyi ve muhabbeti esas alırız. Bizim milliyetçiliğimiz kendi milletinin onuru, gururu, güvenliği ve ekonomik çıkarları söz konusu olunca bir Kartal gibi tavizsiz ve yırtıcı olmayı gerektirir. Ekonomik bağımsızlıktan söz etmeyen, iç ve dış politikalarında milli onuru, milli gururu esas almayan, söyledikleri ile yaptıkları her zaman çelişen ve teslimiyetçi bir dış politikayı benimsemiş sahte milliyetçiler ile bizim milliyetçiliğimizin uzaktan yakından ilgisi yoktur.
Biz haklıcıyız. Halkçılık ilkesinin anlamı, seçmene hoş görünme politikası olarak algılanmamalıdır. Bu ilkenin anlamı, kader siyaseti güdenlerin, halkı soktuğu uyuşukluktan kurtarıp, onun birlik ve beraberlik gücüne dinamizm kazandırmaktır. Halkçılık ve Ulusçuluk bu anlamda birlikte düşünülmelidir."Eğer bir ulus kendi yaşamı ve hakları için tüm varlığını ortaya koymazsa, onun için kurtuluş ve iyi bir gelecek yoktur. Her fert kendini kurtarmak için tüm becerisini ortaya koyarak toplumda yer bulmak ve faydalı olmak zorundadır. Bu suretle aşağıdan yukarıya, tabandan tavana sağlam bir yapı oluşturulur". Özgür birey özgür halk diye de düşünebiliriz. Bu, Mustafa Kemal’in uygulamak istediği programın, bireylere yüklediği sorumluluğa ilişkin olağanüstü önem taşıyan bir yönüdür.
Biz sosyal adaletçiyiz. Ne demek bu? En basit anlatımıyla; devletler sadece kar etmek isteyen şirketler gibi yönetilemez. Sorumluluğu bütün halka karşıdır. Sosyal güvenlik kurumlarının açıklarını dar gelirli insanlarımıza sağlamak zorunda olduğu hizmetlerden kısarak, emeklilik yaşını ortalama Türk insanın yaş ortalamasının üzerine çıkararak kapatamaz ( mezarda emeklilik) . Eğer bir açık kapatılacak ve bir tasarruf edilecekse, bu kırmızı halıdan, protokolden, askeri ve sivil bürokrasinin lüksünden kısılarak elde edilmek zorundadır. Zaten terörü bitirdiğimiz zaman tasarruf edilecek paralar dar gelirli halk yığınlarına dönecek şekilde politikalar uygulanacaktır.
Sosyal adalet kavramı bizim için çok önemlidir. Sosyal hayatı tıpkı partinin ismindeki gibi Hak ve Eşitlik esasında şekillendirmek en temel amaçlarımız arasındadır. Bizim sosyal adaletçilik fikrimizin şekillenmesini sağlayan yüksek bir adalet duygusudur. Bizim bu duygularımızı, kararlılığımızı ve ruh halimizi aşağıdaki mısralar en güzel şekilde anlatmaktadır.
Ben en hakir bir insanı kardeş sayan bir ruhum; Bende esir yaratmayan bir Tanrı’ya iman var; Paçavralar altındaki yoksul beni yaralar;
Mazlumların intikamı olmak için doğmuşum. Volkan söner, lâkin benim alevlerim eksilmez; Bora geçer, lâkin benim köpüklerim kesilmez.
Mehmet Emin Yurdakul
Memleket meselelerini iyi bilmek güncel durumu iyi takip etmek şarttır. Siyasete konu edilen tarihsel sorunların günümüze yansımalarını ve bunların sinir uçlarının hangi felsefelere dayandığını, kullandıkları söylemleri, tezlerini ve bizim anti tezlerimizi, milletimize karşı sürdürülen Psikolojik savaş tekniklerini ve bunlarla mücadele yöntemlerini çok iyi bilmek gereklidir. Bu siyasal bilincin ta kendisidir ve çok önemlidir. Kartal Bilinci bölüm 2’de bu konular sırası ile ele alınacaktır.
Kaynak


10 Ağustos 2010 Salı, 07:51 tarihinde Hak ve Eşitlik Partisi / Osman Pamukoğlu tarafından eklendi
Bütün köklü siyasal hareketler toplumların ihtiyaçlarından doğmuşlardır. Sosyolojik bir kural vardır ki bize şunu öğretir; ihtiyaçlardan doğmayan hiç bir siyasi oluşum uzun bir ömre sahip olamaz. Saman alevi gibidir bir anda parlar, bir anda yok olur gider. Bu noktada Hak ve Eşitlik Partisi, Türk siyasi hayatında hiç bir siyasi partinin söyleyemediklerini ve yapmayı hayal bile edemeyeceklerini yapacağı iddiası ile bir güneş gibi doğmuştur. Böyle bir siyasi hareketin içinde olmak büyük bir onurdur. Kimsenin cesaret edemediği siyasi amaçları açık bir manifesto ile dünyaya ilan etmek ve “Sizler serbestsiniz, biz de serbestiz” sözleri ile bu yüzyılın en büyük meydan okumasına taraf olabilmek yürek işidir. Hayalperestler, geçici hevesliler, idealist olmayanlar, kendilerine kazanç kapısı arayanlar, mış gibi yapma ustaları, hafif akıllıların ve samimiyetsiz insanların bu partinin içindede olabilme ihtimalleri herhangi bir yerde olabilme ihtimallerinden daha az değildir. Toplumsal ve siyasal ilkelerimizi özümsememiş bu mücadeleyi veremeyecek karakterdeki insanlar bu partinin içinde asla barınamayacaklardır. Antik Çin’in ünlü strateji dehası ve Buda’nın çağdaşı Sun-tzu “ bir şeyi yakalamak istiyorsanız önce serbest bırakın der” bu noktada izlenecek yol açıktır, serbest bırakmak ve gözlemlemek. Parti insan odaklıdır. Milletin kurtuluşunun toplumun kurtuluşundan, toplumun kurtuluşunun bireyin kurtuluşundan geçtiği gerçeğinden hareket eder.
Asıl mesele toplum değil bireydir. Memleketin başına gelen her şeyden yurttaş olarak herkes bire bir sorumludur. Kimse olan biteni ürkerek, çekinerek, korkarak ve kenardan seyredemez. Ülkenin yazgısı sonuçta kişilerin de yazgısı olacaktır. Hemen olmasa bile çocuklarımız başlarına geleni çekecektir. Ülkemiz karayel altındadır yelkenleri rüzgârda deneyeceğiz…
Milli iradenin tecellisinin şartının bireyin hür hissetmesi ve cesur olması ile mümkün olabileceğini bilir. Partinin en temel amacı öğretilmiş korkularla dolu bu topluma cesareti öğretmektir, gerisi çorap söküğü gibi gelecektir. Partimiz bu özelliğinden dolayı diğer siyasi partilere benzemiyor. Bir siyasi partinin ötesinde bir hayat felsefesini içinde barındırıyor ve bir düşünce akımı şeklinde yayılıyor. Neye inanırsanız beyniniz onu doğrulamak için amansız bir gayret içinde olur. Yazarsanız kaleminiz, ressamsanız fırçanız, şairseniz kafiyeleriniz, müzisyenseniz notalarınız teslim olur. Bir milleti teslim almanın yolu onu özgüveninden arındırmaktır. Bu sayede zihnen büyük bir teslimiyete hazır duruma gelir. İçerideki etki ajanları sözde aydınlar ve tarihçilerin bir bölümü bu görevle görevlendirilmiştirler. Psikolojik savaş dedikleri de budur. Bu savaşın coğrafyası ne dağlardır ne ovalar ne de uçsuz bucaksız gökyüzüdür. Bu savaşın sürdüğü coğrafya insan beyninin kıvrımlarıdır. Teslim almak istedikleri de ruhunuzdur. “ Bal tutan parmağını yalar”, “Amerika ve Batı izin vermeden olmaz”, “Böyle gelmiş böyle gider” “Bana mı kaldı? Sana mı kaldı?”, “Terör bitmez” gibi toplumsal yaygın kanaatler Hak ve Eşitlik partisinin dışındaki bütün partilerin topuktan beynine, mahalle teşkilatlarından, liderleri dahil olmak üzere genel merkez kadrolarına kadar içselleştirilmiştir. Bu tespitten yola çıkarak Hak ve Eşitlik partisi asla bu partileri kendine gerçek bir rakip olarak görmez. Toplumda yerleşmiş bu kirli kanaatleri değiştirdiği zaman bu partilerin bir hiç olacağını bilir çünkü siyaset çözüm üretme sanatıdır. Teşhis konulmadan çözümün üretilemeyeceği ortadır. Hak ve Eşitlik partisi diğer partilerin ne teşhislerinin ne de çözümlerinin olmadığını bildiği için, diğerlerinin kendisini görmezden gelmesine, basın yayın organları marifeti ile ambargo uygulamasına, yalan haberlerle partiyi yıpratma çalışmalarına bıyık altından güler. Parti evrensel ahlak ve doğrularla Türk halkının ve siyasetinin sorunlarının ve insan vicdanının kesiştiği noktadır. Bu yüzden ne her gün haber programlarına çıkmaya ne naylon basının bir kısım köşe yazarları tarafından liderinin şişirilmesine nede magazine ihtiyacı vardır. Ahlaklı, vicdanlı ve vatansever kalemler partiyi ve liderini zaten yazmak zorundalar. Bu onlara tarihin yüklediği bir görev, bir zorunluluktur. Bu yüzden basın bize yer vermiyor, partiyi bilen çok az insan var gibi düşüncelere asla kapılmayın. Her şeyin bir zamanı var. “Kısık ateşte pişen yemek her zaman daha lezzetli olur”. Peygamberlerin Allah’ın emirlerini bile yayarken çoğunluğu sağlamak için verdiği savaşları düşünün. Modern politikte 1000 in üzerinde komünist manifesto yayınlanmıştır. Sonuç nedir? Büyük bir hiç! Bir fikri duyurmak kolaydır fakat bunu ruhlara nüfus ettirmek zordur. Halkın çoğunluğunun talep etmesi ve talebi sizin karşılayabileceğinize inanması gerekmektedir. Siz partiyi, amaçlarını ve genel başkanını tanıdıklarınıza, yeni tanıştıklarınıza doğru ve hakkını vererek anlatmak zorundasınız hatta anlatmak için yeni kişilerle tanışmak sizin görevinizdir.
İyi bir partili olmak iyi bir insan olmaktan geçer. İyi insanı iyiler tanır kötüyü herkes ve kötü olarak tanır bunu unutmayın. Partiyi, toplumsal ve siyasal ilkelerimizi anlattığınız kişinin sizin söylediklerinize elbette ki karşı görüşleri olacaktır bunları hararetli bir şekilde savunuyor da olabilir. Kesinlikle karşınızdakini mağlup edilmesi gereken bir rakip gibi görmeyin. O sizin için şimdiye kadar toplumun ezberlerini içselleştirmiş, yanlış yolda yürüyen, öğretilmiş korkulara sahip kazanılması gereken biridir. Fakat bu tür kişilerle herhangi bir partinin partizanlarını asla karıştırmayın. Onlar asla doğrunun peşinde değildir. Kalabalıklarda girdiğiniz bir tartışma ortamında fikri mağlubiyeti tattırmanız gereken bir rakiptir. Bu yüzden sizlerin çok donanımlı çok kararlı ve ileri süreceğiniz fikirlerin karşı fikirlerini iyi bilmeniz gerekmektedir. İkna edilmesi gereken ile yenmeniz gerekenlerin aynı kişi olma ihtimali oldukça zayıftır. Her iki durumda da amaç karşı taraftan adam eksiltmek ya da ortadakileri yanınıza çekmektir. Dama ve satranç gibi düşünün damayı taş eksilterek kazanırsınız satranç oyununda ise taş sayısının önemi yoktur önemli olan mat etmektir. Siz şimdilik damayı çok iyi oynayın, satranç genel başkanımızın işi.
Bütün büyük mücadelelerin başlangıcı inançtır. İnsanları savaştıran ve mücadeleye sevk eden ansiklopedilerdeki bilgiler değildir. Entelektüel fikirleri tartışmak saatlerce ne kadar çok bildiğinizi karşı tarafa göstermek haz vericidir. Ancak milletin hakkı hukuku çiğnenirken, iç ve dış tefeciler tarafından yüksek faizler marifeti ile emekleri elinden alınırken, tedarik zincirinin son halkası olan süper marketler yabancıların elindeyken ve üreticilerimizle kediyle farenin oynadığı gibi oynarlarken, halkımızın tarihi ile yüzleşmek adı altında her gün ekranlarda tarihine, atasına, dedesine sövülürken, çiftçimiz, esnafımız, işçimiz ve memurumuz ekonomik sıkıntılarla boğuşurken, Eşkıya 5.500 silahlı ile milletimize namlusunu çevirmiş iken, üniversite bitirmiş gençlerimiz Amerikan menşeli hamburgercilerde kariyer aramak zorunda bırakılırken, Avrupalılar talimatlar yağdırırken bizim bu tartışmalara ayıracak zamanımız yoktur.
Tekrar etmek eğitiminde gereğidir. Partiyi, toplumsal ve siyasal ilkelerimizi anlatmak bunları güncel konuları örnek vererek zenginleştirmek sizin görevinizdir. Konuştuğunuz kişilerin yaklaşım tarzına göre konuşmanızın yönünü belirleyin. Eğer konuştuğunuz kişi ekonomik konulara ve ülke meselelerine karşı ilgisizse genel başkanımızın diğer parti başkanlarından farkını anlatın. Diğer parti başkanları ile kıyaslanamayacağını, vatan aşkıyla siyasette olduğunu, bu millete silah çeken eşkıya ile nasıl mücadele ettiğini, başarılarını ve halkı için hayatını tehlikeye attığını, Mehmetçiklerle birlikte halk düşmanlarına karşı savaştığını, kılıcı kadar kaleminin de keskin bir devlet adamı olduğunu, 7 tane kitap yazdığını anlatın. Konuştuğunuz kişi diğer parti başkanları ile aradaki farkı görsün ve sadece yapacağım dediğini yapacak bir lider olduğu gerçeğini anlasın.
Darıca ilçemizde yaşanmış bir olayı ilçe başkanı şu şekilde anlattı;
Hak ve Eşitlik Partisi Darıca İlçe teşkilatından kapıdan içeri seyyar satıcı görünümlü biri girdi. Kirli sakallı, dağınık saçlı bu adam Osman Paşanın resmini ve parti tabelasını görüp geldiğini söyledi. Henüz partimizin kurulmasının üzerinden bir yıl geçmemişti. Partimizin siyasal ve toplumsal ilkelerinin yazılı olduğu kitapçık henüz yazılmamış olduğu için Sn. Pamukoğlu’nun kurultay konuşmalarından ve siyasete girmeden önce söylediği sözlerden yola çıkarak bir şeyler anlatmaya çalıştık. Anlattıklarımızı dikkatli bir şekilde dinliyor zaman zaman bizi onayladığının bir göstergesi olarak kafasını sallıyordu. Yaklaşık on dakika kadar kendisine Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu, genel başkanımızın kişiliğini geçmişteki başarılarını ve çözümlerimizi anlattık. Bir gariplik vardı! Çok dinleyen bu adamın kendi fikirlerini bize uzun uzadıya anlatacağını düşünüyorduk. O ise kestirme bir yol seçti ve bize kendi düşüncesini özetledi. “Başkan ben siyasetten falan anlamam Osman Pamukoğlu'nu tanıyorum. O bizim için düşmana binlerce mermi atmış, hayatını hiçe saymış biri. Ben de ona bir oy atacağım hepsi bu. Umarım söylediklerini yapar Allah yardımcısı olsun kalın sağlıcakla.” İdeolojiler ve doktrinler bir yere kadar sandıkta psikolojiler konuşur.
Bu olayda çıkarılacak dersler önemli. Çok mecbur kalmadıkça ( Atatürk’e, bayrağımıza, şehitlerimize, ulusal kahramanlarımıza, manevi değerlerimize dil uzatılmadıkça) kavramsal tartışmalara, tarihi ihtilaf konularına, dini konulara asla girmeyiniz. Bu konudaki tartışmalar her zaman sonuçsuz kalır. Bu konuları konuşmayı alışkanlık haline getirmiş partilileri uyarınız. Uyarınızın sonuçsuz kalma ihtimali yüksektir. Konuşmanız gereken gündelik konular, sorunlar ve çözümlerimizdir. Laf cambazlarının en büyük hüneri konuyu odak noktasından uzaklaştırmak ve sizi kendilerinin iyi bildikleri daha önceden prova ettikleri konulara çekmektir. Bu tuzağa düşmeyin.
Partide şu ünlü kişide olsa bu profesörde olsa gibi düşüncelere kapılmayınız. Onlar bizim için şunlar ve bunlardır ve bize eldirler. Bizi bizden başkası anlamaz. Televizyonun ilk adı sihirli kutudur ve televizyon kanallarının genel yayın yönetmenleri de sihirbaz gibidirler. Bu noktada onlara kızmayız tavşan çıkarmak onların işidir. Tavşana da kızmayız onunda işi de şapkadan çıkmaktır. Ama tavşandan ve sihirbazdan medet uman partiliye kızarız. Medet ummak çok yanlıştır, kolaycılıktır ve ilkelerimize terstir.
Herkesin partiye bağlılık konusunda aynı kıvamda olmasını beklemeyiniz, bu saflıktır. Bu doğal bir süreçtir, kişilik ve karakterle ilgilidir. Bunu sağlamaya çalışmakta nafiledir. Partiniz için yaptıklarınızı ülkeniz için yaptıklarınız hanesine yazabilirsiniz çünkü Hak ve Eşitlik partisi demek vatan demektir. Yaptıklarınızı övünerek bolca anlatmayın bu ülke için 20 sinde can vermiş insanların var olduğunu asla unutmayın. Yaptığınız başarılı bir tanıtım faaliyetini veya çalışmayı sadece örnek olmak ve görevinizi yaptığınızın kanıtı olarak anlatın ve belgeleyin. “Bizim küçükken evde bir kedimiz vardı yakaladığı fareleri evdeki halının ortasına getirirdi çocukken anlam veremezdim ta ki kedinin fare yakaladığını kanıtlayamaz ise evden atılacağını anlayana kadar”. Bu doğa kanunudur. Yapan yaptığını göstermek ister. Beceriklileri, yeteneklileri, zekileri, çalışkanları görün ve takdir edin. Teşekkür mektubu yazın ya da onları kalabalıklarda onurlandırın.
İlçe başkanlarınız, il başkanlarınız, bölge sorumlularınız, genel merkez yetkilileri veya genel başkanın size gösterdiği muhabbet ve samimiyet sizi laubaliliğe asla sevk etmesin. Samimi olmak ve laubali olmak arasında çok ince bir çizgi vardır. Parti hiyerarşik bir yapıdır. Bir şeylerin yanlış gittiğini ya da haksızlığa uğradığınızı düşünüyorsanız parti tüzüğünde izleyeceğiniz yol yazılıdır. Hakkınızı haklı kalarak aramak esastır. Bu çok önemli! Bunu beceremeyen bir partili kendi hakkını hukukunu savunması gerektiği gibi savunamıyor demektir. Koca bir ulusun hakkını hukukunu nasıl savunsun? Sizler ileride bu ülkenin bürokratları, milletvekilleri, bakanları olacaksınız. İçinizden en cesurunuz en zekiniz ve en çalışkanınız başbakan olacak.
“Biz bu ülkeyi ülkenin en zeki, en çalışkan ve en yetenekli gençleri ile yöneteceğiz”
Osman Pamukoğlu.
Dedikodu, eylemsizlik ve işe yaramazlık göstergesidir. Bir gurup eylemsizlik içine giriyorsa mutlaka o gurubun içindekilerin birinde yâda bir kaçında gönülsüzlük vardır. Homurdanan ve şikâyet edenlerin fikirlerine değer vermediğinizi gösterin. Teşkilatçılık bir hayat biçimidir. Benimseyin. Sağlam çelik çekirdek bir kadronuz olsun. Dört inanmış kişi kırk yarım gönüllüden daha makbuldür. Bu kalabalık olmanın önemsiz olduğu anlamına gelmez. Örgütlerde baş gösteren en belirgin hastalık birilerinin kendini vazgeçilmez sanmasıdır. Bu gerçeği önemli bir görevi vereceğiniz kişiye görevi vermeden önce anlatın. Bunun bir hastalık olduğunun bir sohbet esnasında altını çizin. Dolaylı anlatım yollarını çok mecbur kalmadıkça kullanmayın.
Partimiz milliyetçi, halkçı ve sosyal adaletçi bir partidir. Bizim milliyetçiliğimiz şu demektir. Biz bütün milletleri severiz fakat en çok kendi milletimizi severiz. Kendi milletimize hizmet etmeyi ve muhabbeti esas alırız. Bizim milliyetçiliğimiz kendi milletinin onuru, gururu, güvenliği ve ekonomik çıkarları söz konusu olunca bir Kartal gibi tavizsiz ve yırtıcı olmayı gerektirir. Ekonomik bağımsızlıktan söz etmeyen, iç ve dış politikalarında milli onuru, milli gururu esas almayan, söyledikleri ile yaptıkları her zaman çelişen ve teslimiyetçi bir dış politikayı benimsemiş sahte milliyetçiler ile bizim milliyetçiliğimizin uzaktan yakından ilgisi yoktur.
Biz haklıcıyız. Halkçılık ilkesinin anlamı, seçmene hoş görünme politikası olarak algılanmamalıdır. Bu ilkenin anlamı, kader siyaseti güdenlerin, halkı soktuğu uyuşukluktan kurtarıp, onun birlik ve beraberlik gücüne dinamizm kazandırmaktır. Halkçılık ve Ulusçuluk bu anlamda birlikte düşünülmelidir."Eğer bir ulus kendi yaşamı ve hakları için tüm varlığını ortaya koymazsa, onun için kurtuluş ve iyi bir gelecek yoktur. Her fert kendini kurtarmak için tüm becerisini ortaya koyarak toplumda yer bulmak ve faydalı olmak zorundadır. Bu suretle aşağıdan yukarıya, tabandan tavana sağlam bir yapı oluşturulur". Özgür birey özgür halk diye de düşünebiliriz. Bu, Mustafa Kemal’in uygulamak istediği programın, bireylere yüklediği sorumluluğa ilişkin olağanüstü önem taşıyan bir yönüdür.
Biz sosyal adaletçiyiz. Ne demek bu? En basit anlatımıyla; devletler sadece kar etmek isteyen şirketler gibi yönetilemez. Sorumluluğu bütün halka karşıdır. Sosyal güvenlik kurumlarının açıklarını dar gelirli insanlarımıza sağlamak zorunda olduğu hizmetlerden kısarak, emeklilik yaşını ortalama Türk insanın yaş ortalamasının üzerine çıkararak kapatamaz ( mezarda emeklilik) . Eğer bir açık kapatılacak ve bir tasarruf edilecekse, bu kırmızı halıdan, protokolden, askeri ve sivil bürokrasinin lüksünden kısılarak elde edilmek zorundadır. Zaten terörü bitirdiğimiz zaman tasarruf edilecek paralar dar gelirli halk yığınlarına dönecek şekilde politikalar uygulanacaktır.
Sosyal adalet kavramı bizim için çok önemlidir. Sosyal hayatı tıpkı partinin ismindeki gibi Hak ve Eşitlik esasında şekillendirmek en temel amaçlarımız arasındadır. Bizim sosyal adaletçilik fikrimizin şekillenmesini sağlayan yüksek bir adalet duygusudur. Bizim bu duygularımızı, kararlılığımızı ve ruh halimizi aşağıdaki mısralar en güzel şekilde anlatmaktadır.
Ben en hakir bir insanı kardeş sayan bir ruhum; Bende esir yaratmayan bir Tanrı’ya iman var; Paçavralar altındaki yoksul beni yaralar;
Mazlumların intikamı olmak için doğmuşum. Volkan söner, lâkin benim alevlerim eksilmez; Bora geçer, lâkin benim köpüklerim kesilmez.
Mehmet Emin Yurdakul
Memleket meselelerini iyi bilmek güncel durumu iyi takip etmek şarttır. Siyasete konu edilen tarihsel sorunların günümüze yansımalarını ve bunların sinir uçlarının hangi felsefelere dayandığını, kullandıkları söylemleri, tezlerini ve bizim anti tezlerimizi, milletimize karşı sürdürülen Psikolojik savaş tekniklerini ve bunlarla mücadele yöntemlerini çok iyi bilmek gereklidir. Bu siyasal bilincin ta kendisidir ve çok önemlidir. Kartal Bilinci bölüm 2’de bu konular sırası ile ele alınacaktır.
Kaynak
