Karlar aLtında miLyonLarca ağLayan insan

ikRa

Banned
Katılım
29 Ağu 2006
Mesajlar
4,113
Reaction score
0
Puanları
0
Yaş
43
Konum
Küfür Tek Millettir..!
Başbuğ Alparslan TÜRKEŞ' in Hayatı


Göç ...
Kutludağ'ı çaldırdığımız günden beri âdeta Türk'ün mukadderatı olan göç...
Milletimizin yetiştirdiği son Başbuğ'un hayat hikâyesinin başlangıcında da göç var.




Yıl 1860
Orta Anadolu'da, Kayseri'nin, Pınarbaşı İlçesi'nin Yukarı Köşkerli Köyü'nde meskun Avşar Obalarından Koyunoğlu ailesi bir toprak meselesi yüzünden kavgaya girişince Sultan Abdülaziz'in fermanıyla Kıbrıs'a sürgün edilir.


Yıl 1917
Kasım ayının 25'i, öğle vakti, yer, Lefkoşe, Haydarpaşa Mahallesi Kirlizâde sokağı 13 numaralı mütevazı evde, Kıbrıs'a yerleşen Koyunoğlu soyuna mensup Tuzlalı Ahmet Hamdi Bey ve eşi Fatma Zehra Hanım'ın Ali Arslan adını verdikleri oğulları dünyaya gelir.


basbug001.jpg


Yıl 1921
4 yıl 4 ay 4 günlük Ali Arslan, annesi tarafından yıkanır, yeni elbiseler giydirilir ve devrin âdetince fesi mücevherler ile süslenerek Sarayönü İlkokulu'na (Sıbyan Mektebi) gönderilir. Sarıklı ve mübarek bir Osmanlı uleması olan Hoca Efendi'nin dizi dibine çöken Ali Arslan'ın ağzından çıkan ilk söz bir "Besmele"dir. "Ey Rahman ve Rahim olan Allah'ım, annem beni yetiştirdi bu mektebe yolladı, okuyup yetişip, milletime hizmet etmek istiyorum" dermişcesine bir "Besmele"dir, Ali Arslan'ın ağzından dökülen...
Birbirinin ardı sıra gelen İlkokul ve Rüştiye yılları ve herbiri birbirinden daha değerli Hüsnü Bey, Selahattin Bey, Mehmet Asım Bey, Ragıp Tüzün Bey, Turgut Bey, Osman Zeki Bey ve Faiz Kaymak gibi Türklük ve Türkçülük şuuruyla bilenmiş birer hançer olan hocalarından feyz alır. Onlar Ona müfredatla beraber Kıbrıs Türklerinin yalnız olmadığını Devlet-i Âli Osman bakıyesi hür ve müstakil Türkiye'nin yanısıra yeryüzünde kendileri gibi bahtsız esaret altında milyonlarca Türk olduğunu da öğretirler. Dahası Osman Zeki Bey, Ali Arslan'ın adını âdeta senin adın "Alparslan olsun" ve "Sultan Alparslan'a denk bir yiğit Türk ol", diyerek değiştirir.


Küçük Alparslan'ın doğup, yetiştiği o yıllarda, Piyale Paşa yadigârı Kıbrıs, sevgili Yeşiladamızın tamamı İngiliz İşgali altındadır ve Türk'ün istiklâlini kaybetmesinin ne demek olduğu Onun ruhunun derinliklerine şuurunun uyanmağa başladığı günden, çocukluk yıllarının başlangıcından başlayarak siner. O her gece Türkiye'ye gidip asker olmayı ve gelip ata-baba ocağını kurtarmanın düşüyle uyur, uyanır.


basbug030.jpg


Yıl 1933
Alparslan'ın artık işgal altında, esaret altında yaşamağa dayanacak gücü kalmamıştır. Babası Ahmet Hamdi Bey'i ve Annesi Fatma Zehra Hanım'ı ikna eder, aile mallarını satıp savar yanlarında oğulları Alparslan ve kızları Dervişe olduğu halde, ak toprakların, hür toprakların, Türk'ün Türk olduğundan utanmadığı, boynunun eğik olmadığı toprakların, anavatanın, Türkiye'nin yoluna düşerler; Viyana vapuru ile ver elini İstanbul...


Ailesi İstanbul'a yerleşince Alparslan'ın ilk işi Kuleli Askeri Lisesi'ne kayıt olmak olur. Artık O yüreğinin Onu çağırdığı yerde ve düşlerinin peşindedir. O düşlerini düşleyen başkaları da vardır İstanbul'da... Derlenip toparlanmışlar, Türklük, Türkçülük ülküsünün O bir daha hiç inmeyecek olan bayrağını açmışlardır. O yüce Dilek, O aziz Ülkü, O muhteşem düşler, özellikle, bir Ülkü devi olan Atsız Hoca'nın canevinde, ocağında pişer ve sohbetlerle, şiirlerle, dergilerle, romanlarla mektuplarla Türk aydınlarının gönlüne cemre cemre düşmekte ve yayılmaktadır. Onlarla tanışır, buluşur, genç Alparslan Türkeş.


basbug041.JPG

Yıl 1936
Kuleli Askeri Lisesi'ni pekiyi derece ile asteğmen olarak bitirince Ankara ve Harp Akademisi yılları başlar. 1938'de Harbiye'den mezun olur, artık O Türk Ordusu'nun genç bir teğmenidir ve Türk Milleti'nin emrindedir.


basbug049.jpg

Yıl 1940
Isparta'da gönlünü Muzaffer Ana'ya kaptırır ve evlenirler. Ayzıt, Umay,Selcen,Sevenbige (Çağrı) ve Yıldırım Tuğrul adlı çocuklarla çiçeklenir bu evlilik vebozkurtların Muzaffer Anası'nın 1974 yılında elim kaybından sonra 1976 yılında, Seval Hanım'la yaptığı ikinci evliliğinde de Tanrı Onu Ayyüce ve Ahmet Kutalmış adlı iki evlât daha vererek sevindirecektir.


Yıl 1944
3 Mayıs Ankara'da bir gösteri veya yürüyüş eski tabirle nümayiş vardır. Türk'ün, Türklüğün ölmediğini, ölmeyeceğini ve yükselen Türkçülük bayrağının bir daha hiçbir şekilde inmeyeceğini gösteriyorlar. Hem dosta, hem düşmana... Hem devlet hizmetindeki gafillere, hem de yurda sızmağa çalışan hainlere, Asya bozkırlarında yaratılan bozkurt soyluların bozkurt torunlarının, bir kaç çakalın günü birlik menfaatleri için göz yumdukları kızıl yılanın farkında ve onun başını ezme azminde olduklarını gösterirler.


Şâirin "Öz yurdunda garipsin, özvatanında parya" dediğince tutuklanır Türkçüler... Devrin dalkavuk iktidarının uyduruk nedenlerle açtığı Türkçülük-Turancılk Davası başlar. Türkçüler tabutluklara atılırlar, işkencelere uğrarlar. Türkiye'de Türk Milliyetçisi olmanın bedelidir bu... Genç Üsteğmen Alparslan Türkeş'te bunlar arasındadır. 20 Ekim 1944'te kendisini mesnetsiz "vatan hainliği" suçlamasıyla sorgulayan savcıya "Diğer sanıklar gibi bana da vatan hainliği isnad edilmiştir. Bunu şiddetle redderim. Ben yeryüzünde herşeyden çok milletimi ve vatanımı severim" diye haykırır. Ancak mahkeme tarafından, 9 ay 10 gün hapis cezasına çarptırılır ve bir yıldır hücre hapsi yattığı için tahliye edilir. Kendisine verilen cezada daha sonra Askeri Yargıtay tarafından bozulur ve 2. numaralı mahkemede beraat eder. Bu onun Türk Milliyetçisi olduğu için zindanlara ilk atılışıdır ve son olmayacaktır. Ülkücü olmak çileye talip olmaktır, nimete, ikbale değil. O da Türklük Ülküsü için zaman zaman şiddeti artan çileyi bir ömür boyu bir an bile tereddüt etmeksizin ve yakınmaksızın, çekmiş ve çile çekmeyi şeref bilmiştir.


basbug051.jpg

Yıl 1947
Alparslan Türkeş ve 15 diğer Türk subayı, A.B.D. Kara Harp Akademisi ve Piyade Okulu'nda iki yıllık bir süre eğitim görürler. Bu arada ülkemizden Kars ve Ardahan civarıyla Boğazlardan üs talep eden Sovyetler Birliği'nin komünizm maskesi ardına saklanmış, o eski ve değişmez "moskofluğu" ayan beyan ortaya çıkar. Bu atmosferde yurda dönen Alparslan Türkeş Gelibolu ve Çankırı'daki görevlerinden sonra 1951 yılında kurmaylık sınavını kazanır ve 1955 yılında Harp Akademisi'nden Kurmay Binbaşı olarak mezun olur.


Yıl 1955
Dış görev için açılan sınavı kazanarak A.B.D. Pentagon'da NATO Türk Temsil Heyeti üyeliğine atanır. Bu arada (................) Üniversitesi'nde Uluslararası Ekonomi eğitimi görür. 1957 yılında Türkiye'ye döner.


Yıl 1959
Almanya'ya Atom ve Nükleer Okulu'na gider. Bu okulu başarıyla bitirdiğinde artık bir Kurmay Albay'dır.


basbug007.jpg

Yıl 1960
Tarih 27 Mayıs öteden beri örgütlenen ve memlekette kardeş kavgasını önleyerek bazı reformlar yapmayı hedefleyen Milli Birlik Komitesi'nin ülke yönetimine el koyduğunu açıklayan bildiriyi radyodan okuyan kişi ve "İhtilâl'in kudretli Albayı"dır. Kurmay Albay Alparslan Türkeş İhtilâl hükümetinde Başbakanlık Müsteşarlığı görevini üstlenir. Bu vazifesi esnasında Devlet Planlama Teşkilatı, Devlet İstatistik Enstitüsü ve Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü gibi kurum ve kuruluşları kurar.


Ancak Milli Birlik Komitesi arasında ortaya çıkan anlaşmazlıklar nedeniyle, 13 Kasım 1960'ta Kurmay Albay Alparslan Türkeş ve "ondörtler" olarak bilinen arkadaşları Komite'nin diğer üyelerince emekliye sevkedilerek tasfiye edilirler ve zorla evlerinden alınıp yurtdışında görevlendirilmek bahanesiyle sürgün edilirler. O da 19 Kasım'da Türkiye'nin Hindistan Büyükelçiliği müşaviri sıfatıyla sürgüne gönderilir.
1961-62 1963 yılına kadar 2,5 yıl, yönetimi elinde bulunduranlarca Alparslan Türkeş'in Türkiye'ye dönmesine müsaade edilmez.


Yıl 1963
Tarih 23 Mart Alparslan Türkeş sürgünden yurda döner.
Dava arkadaşlarıyla birlikte kadro oluşturup partileşmek amacıyla "Huzur ve Yükseliş Derneği" adlı bir dernek kurar.


Kısa bir süre sonra Talat Aydemir'in giriştiği darbe teşebbüsüne karıştığı iddiası ile tutuklanır ve Mamak Askeri Cezaevi'nde dört ay hücre hapsinde yatar, yargılanır ve beraat eder.


Yıl 1965
Tarih 31 Mart saat 11:00 de Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'ne katılır.
Kısa bir zaman sonra 1 Ağustos 1965 tarihinde Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi Büyük Kurultayı'nda Genel Başkan seçilir. Aynı yıl yapılan genel seçimlerde Ankara milletvekili olarak parlamentoya girer.


Yıl 1969
Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi'nin adı Milliyetçi Hareket Partisi amblemi de Üç Hilâl olarak değiştirilir. O yıl yapılan genel seçimlerde Adana milletvekili seçilir.


basbug018.JPG

31 Mart 1975-13 Haziran 1977 ve 1 Ağustos-31 Aralık 1977 tarihleri arasında Süleyman Demirel başkanlığında kurulan I. ve II. Milliyetçi Cephe koalisyon hükümetlerinde MHP Genel Başkanı olarak, Başbakan Yardımcılığı ve Devlet Bakanlığı yapar.


Ülkü Ocakları, Büyük Ülkü Derneği ve diğer mesleki örgütlenmeler başlar.
1968 yılından itibaren marksist ve bölücü gençlik hareketleri üniversitelerde yuvalanır ve üniversite özerkliğinden istifade ederek buraları silah, cephane deposu, "Komünist Devrim" için üs haline getirirler. Üniversiteler işgal altındadır. Her yer Lenin'in Stalin'in Mao'nun resimleri ve komünist sloganlarla doludur. Komünist yeraltı örgütleri "şehir gerillası" mı "kır gerillası" mı tartışmaları yapmakta okullara kendilerine tabi olanlardan başka hiç kimseye hayat hakkı tanımamaktadırlar. Bunun üzerine Başbuğ Alpaslan Türkeş toplanan çok az sayıdaki gence verdiği seminerlerle onları komünizm konusunda aydınlatmağa ve alternatif olarak da Türk Toplumculuğunu, Türk Milliyetçiliğini anlatır. Kısa zamanda çoğalan gençler örgütlenmeğe başlarlar. Doktriner Türk Milliyetçiliği safhası başlamıştır. Türk Milliyetçileri Dokuz Işık, dokuz prensip etrafında toplanırlar.


basbug__0005.JPG

Bu gelişmelerden rahatsız olan Türklük ve Türkçülük düşmanları özellikle de Komünist örgütler kendilerine okulda, fabrikada, köyde, kentte, dağda her yerde ama heryerde karşı çıkıp mücadele eden Ülkücü Hareket'e karşı savaş ilan ederler ve 12 Eylül 1980'e kadar 5000 civarında Ülkücüyü şehit ederler. Devlet'in zaaf içinde olduğu düşünülen "zinde güçler"i birşeylerin daha doğrusu ihtilâlin şartlarının "olgunlaşması" için daha fazla kanın akmasını beklemektedirler.


Başbuğ için 1978, 1979, 1980 yılları bir çoğunu bizat kendisinin yetiştirdiği binlerce ülküdaşının komünist çetelerce katledilişini gördüğü, kan ağlayan bir yürekle her şeye rağmen kaybetmeriği soğukkanlılığıyla bir iç savaşı önlediği ızdırap dolu yıllardır.


basbug045.JPG

Yıl 1980
12 Eylül sabahı pusudakiler yeterince olgunlaşan şartların neticesi ihtilâllerini yaparlar. Başbuğ Alparslan Türkeş ve Türkiye'nin komünist bir ihtilâle kurban olmasını engelleyen Ülkücü Hareket sanık sandalyesinde, idam sehpalarındadır. Mamaklar ve C5'ler bu sürecin şekillendiği mekânlardır.


Başbuğ 12 Eylül'den üç gün sonra saklandığı yerden ortaya çıkıp teslim olur. Cunta tarafından tutuklunan Başbuğ, önce 1 ay Uzunada'da daha sonrada Ankara Askeri Dil Okulu'nda ve hastalandığı dönemde de Mevki Hastahanesi'nde 4,5 yıl hapis yatar. O ve 218 Ülkücünün idamı istenilir, 9 Nisan 1985'de beraat eder ve tahliye olur.


mhp0011.JPG

Yıl 1987
Tarih 6 Eylül, yapılan referandum neticesi diğer siyasilerle birlikte Başbuğ'a da konulan siyaset yapma yasağı kalkar ve Başbuğ Milli Ülküyü iktidar yapmak davayı kitlelere anlatmak için yine meydanlardadır.


Yıl 1987
Tarih 4 Ekim, Milliyetçi Çalışma Partisi olağanüstü kongresinde Genel Başkan seçilir.


Yıl 1991
20 Ekim 1991 Genel Seçimleri'nde MÇP'nin RP ve IDP ile yaptığı seçim ittifakı neticesi Yozgat milletvekili seçilir. Başbuğ, son kez T.B.M.M.dedir. Bu dönemde ülkemizi kasıp kavuran bölücü teröre karşı en etkili mücadeleyi O gerçekleştirir.


Yıl 1992
27 Aralık 12 Eylül'ün kapattığı partilerin tekrar açılabilmesini sağlayan değişiklikler neticesi toplanan MHP'nin son kurultay delegeleri, MHP'nin isim ve amblemini MÇP'nin kullanabilmesine karar verirler.


Yıl 1992
Tarih 24 Ocak, MÇP'nin 4. Olaganüstü Kurultayı toplanır ve partinin adını MHP, amblemini Üç Hilal olarak değiştirir.


mhp1.JPG

Ve Yıl 1997
Tarih 4 Nisan...
Karlar altında milyonlarca ağlayan insan...
 
Bir nesLi yetiştiren Bayrak Adam

BİR NESİL YETİŞTİREN BAYRAK ADAM

O, başkalarının vazgeçtiği yerde başlamış, Türk Milliyetçiliği'ni aksiyon hale getirmişti. Bugün yetiştirdiği Ülkü Ocaklı gençler devleti yönetiyor, fikirleri Türk Dünyası'nda bayrak oldu.


Türk Milliyetçileri'nin büyük ve efsanevi lideri Alparslan Türkeş'i ebediyete uğurlayalı yılar oldu. Ancak onun büyük efsanevi kişiliği sağlığında olduğu gibi bugün de yaşamaktadır. Bir insanın ömre yeterli gelmiyor. Molla Cami, Mevlana için derki;'Biz ömrümüzün sonuna geldik, hala vasfının başındayız...' Bu tespit Türkeş içinde sözkonusudur.

O öylesine büyük bir liderdi ki, iktidar olmadığı halde iktidar da bulunan bir büyük devlet adamı idi. Bütün hayatı boyunca mistik bir Türk Milliyetçisi olarak yaşadı ve öylece ebediyete intikal etti. Öldüğü gün bütün Türk gençliği ayağa kalkmıştı. Cenazesi Ankara'nın gördüğü en büyük cenaze töreni idi. Karda-kışta yüzbinlerce ülkücü Türk genci sokaklarda, karlar altında, parklarda sabahı beklediler. Dualarla , tekbirlerle uğurlanmasından beridir, gençlerimizin yollarını aydınlatan bir ışık gibi aramızda bütün gerçekliği ile yaşamaktadır. Eserleri birbiri peşine basılmakta ve gençlerimize hala yol göstermektedir.

ATATÜRK VE TÜRKEŞ

Bugüne kadar Türkiyemiz' de Tüek gençliğine sahip çıkan ve onların vatana, millete faydalı büyük bir vatan evladı, birer Türk Milliyetçisi olarak yetişmelerine en büyük önem veren iki büyük lider olmuştur. Atatürk ve Türkeş. Bunlar hemen hemen hayatlarının en büyük bölümünü Türk gençlerinin yetişmesine ve onların birer büyük idealist olmasına hasretmişlerdir. Türkeş ise yeni nesillerin Türkiye'nin en karanlık ve karmaşık bir döneminde onların büyük bir milli tarih şuuru içinde yetişmeleri için nefes tüketti, zaman harcadı ve Türkiye'nin geleceğini hazırlamış oldu. Bugün Türk Ülkücüleri onun yolundadır. O'nun sağlığında Ülkü Ocakları üyeleri durumundaki Türk gençliği bugün Türkiye'nin yöneticileri durumundadırlar. Milletvekilliği, Bakanlık seviyesinde, müsteşar, genel müdürlük gibi bürokrasi mevkilerinde ülkenin yükselmesini omuzlamış durumdadırlar. Binlerce,onbinlerce Türk genci bu büyük liderin çizdiği yolda yürüyorlar. Onların çocukları ve torunları da babalarının, dedelerinin, kısaca Türkeş'in yürümektedirler. Türkiye'ye böylesine büyük bir milli hamle ve yeni bir hayat yolu çizen büyük adamlae ne kadar yazık ki kolay yetişmiyor. Büyük Türk şairi Ziya Paşa'nın bu durumdaki büyük adamlar için söyldeği bir beyit vardır. Der ki;

Beni adem haşrederek tazim dururlar adına,
Kim fedayı nefs ederse cinsinin imadına.....

Bu güzel tarif hiç şüphesiz Başbuğ Türkeş'in şahsında en güzel tarifini bulmaktadır. Öyle ki, bütün Türkiye'nin bir kaos yaşadığı bir devirde Türk gençliği -halk tabiri ile- kapanın elinde kalırken, her türlü yabancı entrikaların, ideolojilerin, eroinden beyaz kadın ticaretine kadar her şeyin okullara dahi sızdığı bir dönemde O bir havari gibi Türk gençliğine kol kanat germiştir. Türk gençlerinin bu tuzaklardan uzak durmasını sağlamıştır. Bununla da kalmayıp onlara yol göstermiş, vatanlarına, milletlerine hangi yoldan faydalı olacaklarını da işaret etmiştir. Üniversitelerimizin birer militan ocağına dönüştüğü devirlerde adeta düşmeyen bir kale gibi tek direnen bu okullarda ki Ülkücü gençlerdi. Arkalarında ise bir tek liderin gölgesi vardı; Başbuğ Alparslan Türkeş ...

O büyük gençlik hareketinde vuruldular, şehide oldular, yılmadılar,boğuştular, bir elleri yumruk halinde dövüşürken öbür ellerinde kitap tuttular. Gece yarılarına kadar okudular, çalıştılar ve bugünleri hazırladılar. Üniversitelerimizde kızıl koministler öylesine yuvalanmışlardı ki eğer o Ülkücü gençlik hareketi olmasaydı, daha sonraki devirlerde gelen büyük müdahale hareketleri de ! geç kalmış olacaktı. Nitekim Türkiyemizin her kurtuluş hareketinin kan bedelini de Türk milliyetçileri ödediği gibi, bu son kurtuluş hareketinin çilesini ve kan bedelini Türkeş'in yetiştirdiği Ülkücü Türk gençliği ödemiştir. Bu son büyük çilenin en büyük bedelini ödeyenlerden birisi de Türkeş olmuştur. BU onun son büyük çilesi olmuştur. On yıl sonra yeniden tarih sahnesinde görüldüğünde eski ülkücülerin yanında onların takipçisi bir genç Ülkücü nesli de hazır durumda bulmuştur. Yeniden bıraktığı yerden başlıyordu.

27 MAYIS'IN HALKIN ÖNÜNE ÇIKAN TEK LİDERİ

Türk tarihinin gördüğü en büyük yıkımlardan birisini teşkil eden ve Türkiyemizde de bir ihtilaller darbeler devrini açan 27 mayısın mensubu olanlardan yalnızca bir tek kişi, Alparslan Türkeş alnı açık olarak milletin karşına çıkmak yiğitliğini gösterebilmiştir. Diğerlerinden böyle bir babayiğitliği görmedik. Mertçe erkekçe partisini teşkilatlandırarak demokrasinin ve Türkiye'nin yaşaması için iktidara talip olmuştur. Öylesine büyük bir efsane misyonu kazanmıştır ki, ölümü fikirlerini iktidara taşımıştır. Bugün Türkiyemizin yöneticilerinin büyük bir bölümü onun zamanında yetişmiş Ülkü Ocaklılardır.

TÜRK MİLLİYETÇİLİĞİNİ AKSİYON HALİNE GETİRDİ


Partisinin teşkilatlanıp hareketlendiği dönemde Türkiye de en çok horlanan inançlar arasında Türk Milliyetçiliği fikri geliyordu. Hiçbir yerde Türk'ten ve Türk milliyetçiliğinden söz edilmiyordu . İşte tam ozaman da bir lider ortaya çıkıyor ve Türk Milliyetçiliğine eğilimleriyle sahip çıkıyordu. Plevne savunmasına katılan bir İngiliz subayı olan ve hatıraları Türkiye de de yayınlanan Herbert , plevne savunmasının ne kadar zor şartlar altında başarıldığını vurgularken Türk karakterini şu satırla çizer:' Türkler müdafaya başkalarının vazgeçtiği terde başlar..' Türkeş'in de yaptığı bu idi. Seksen yıllık hayatı boyunca Türk milletinin hayrına ve Türkiye'nin geleceğine karşı yapılması gereken ne lazımsa onu seçmiş, o yolda fani hayatını tamamlamıştır. İçinde yaşadığımız günler onu ölümünde yıldönümüdür. Türk milletinden, Türk gençliğinden ve bütün Türk ülkücülerinden ona minnet ve şükranlar yağmaktadır. Yattığı yer cennet....
 
Dogrusuyla yanlısıyla buyuk bir insandı...

Bu arada Ataturk'le Turkes'i aynı kefeye koymussun ama onların milliyetcilik anlayıslarının birbiriyle cok farklı yanları vardı. Aradaki en buyuk fark ise Atatürk'ün "Ne mutlu TURKUM diyene" sozudur. Bu soz yıllarca cok farklı yerlere cekildi... Ama bu sozde farkındaysanız Ne mutlu TURK olana demiyor. Ne mutlu turkum diyene diyor. Ve de bu sozu herkes soyleyebilir. Bu sozu icten soyleyen herkes de bizim gozumuzde TURKTUR. Turkesle iste bu noktada tamamıyla ayrılıyorlar...

ATATURK'UN MİLLİYETÇİLİK ilkesi ile ulusal sınırlar içinde yaşayan yurttaşlar arasında, din, mezhep, ırk, dil ve siyasi düşünce ayırımı yapmaksızın, yurdun bölünmez bütünlüğü için çalışan her kesin Türk olduğudur.
 
vefaatı

BAŞBUĞ ALPARSLAN TÜRKEŞ'İN VEFATI VE CENAZE MERASİMİ



Artık bu dünyanın sensiz hiç tadı yok

Dünyada her şey gözünü seninle açardı

Sen her şeyden olgun ve güzeldin(Mesnevi'den)



Türk siyasî hayatında "Başbuğ" olarak bilinen, Milliyetçi Hareket Partisi'nin efsanevî lideri Başbuğ Alparslan Türkeş, 4 Nisan 1997 tarihinde geçirdiği bir kalp spazmı sonucu vefat etti. Başbuğ Türkeş'in ölüm haberi, Türkiye ve Türk dünyasında büyük tesirler meydana getirmiş ve özellikle ülkemizi yasa boğmuştur.

Alparslan Türkeş, 4 Nisan tarihinde Ankara Hilton Oteli'nde katıldığı bir nişan merasimi dönüşü özel aracında saat 22.30 sıralarında fenalaştı. Araba ile hastahaneye götürülürken yanında bulunanlara "Arabanın camını açın, daraldım" diyen Türkeş'in bu sıralarda yüzü sarardı ve nefesi sıkıştı. Bunun üzerine evine en yakın yerde bulunan Fatih Üniversitesi Çankaya Tıp Merkezi'ne götürülen Türkeş'e burada kalbi güçlendirici iğneler yapıldı. Alparslan Türkeş'e burada ilk müdahaleyi yapan Dr. Hüseyin Aka olayı şöyle anlatmıştır:

"Sayın Türkeş'in rahatsızlanarak hastanemize getirildiği söylenince apar topar geldim. Saat 22.45 civarındaydı. Bize gelir gelmez baktım durumu iyi değil. Hemen müdahaleye aldık. Müdahale 10 dakika kadar sürdü. Bu arada Bayındır Tıp Merkezi'ni arayarak hazırlık yapmalarını haber verdik. Prof. Dr. Arif Özdemir'le birlikte 5 dakika içinde Bayındır Tıp Merkezi'ne götürdük. Bu arada ambulans içinde sun'i teneffüse devam ettik. Gayet güzel müdahaleler yapıldı. Ama bize geldiğinde de kalbi çalışmıyordu ."

Çankaya Tıp Merkezi'nde yapılan bu müdahaleler sonuç vermeyince, Alparslan Türkeş korumaları tarafından acil olarak Bayındır Tıp Merkezi'ne saat 23.15 sıralarında getirildi. Nöbetçi Doktor Sertaç Yıldırım'ın yaptığı açıklamaya göre Alparslan Türkeş'in hastaneye getirildiğinde kalbi tamamen durmuştu. Kendisine masaj ve şok tedavisi uygulandı. Yoğun bakımı sırasında bir ara kalbi yeniden çalışır gibi olduysa da alınan bütün tıbbî tedbirlere rağmen Başbuğ Türkeş'in vefatına engel olunamadı.

Başbuğ Türkeş'in vefat haberi uzun süre doğrulanamadı. Haberin çeşitli televizyon kanallarında duyurulmaya başlamasından itibaren ülkücüler hastane önünde toplanmaya başladı. "Türkeş öldü" haberini kabullenmek istemeyen ülkücüler, hastane önünde dua edip ağladı ve tekbir getirdi. Nihayet Bayındır Tıp Merkezi'nin yetkilileri Alparslan Türkeş ile ilgili acı haberi saat 03.15 civarında resmen açıkladı.

...Ve son Başbuğ artık yoktu. Seksen yıllık ömrü sona ermiş, ardında gözü yaşlı milyonlar bırakarak göçüp gitmişti.

O gece ülkücüler uyumadı. Başbuğlarının ölüm haberini duyan talebeleri ve dava arkadaşları sabaha kadar gözlerini kırpmadan beklediler.

Alparslan Türkeş'in Tıbbî Ölüm Raporu

Türkeş'in tıbbî ölüm raporu, Ankara Bayındır Tıp Merkezi'nde hazırlandı. Türkeş'in ölüm raporu şu şekildedir;

" Sayın Alparslan Türkeş, 4 Nisan 1997 Cuma gecesi saat 23.15'te kalp ve solunum durmasıyla hastanemiz acil servisine getirilmiştir. Derhâl yoğun bakıma alınarak resusitasyona devam edilmiştir. 3.5 saat süreyle yapılan resusitasyona yanıt alınamamıştır. Yapılan nörolojik, kardiyolojik anestezi ve reanimasyon, göğüs hastalıkları muayeneleri, ERA ve EKG tetkikleri ile hastanın ex olduğuna karar verilmiştir.(Karar saati:02.30)

Doç. Dr. Yaman Zorlutuna (Bayındır Tıp Merkezi Başhekimi), Prof. Dr. Ferhan Özmen (Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Öğretim Üyesi), Doç. Dr. Nuri Özgirgin (Bayındır Tıp Merkezi KBB Uzmanı), Prof. Dr. Arif Özdemir (Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Öğretim Üyesi), Doç. Dr. Nadir Banudak (GATA Kornea Yoğun Bakım Şefi), Prof. Dr. İrfan Sabah(Acil Yardım Hastanesi Kardiyoloji Bölümü), Dr. Murat Sümer(Bayındır Tıp Merkezi Nöroloji Uzmanı), Dr. Serap Bilen Hızek (Bayındır Tıp Merkezi Göğüs Hastalıkları Uzmanı), Dr. Funda Yağcı (Bayındır Tıp Merkezi Anastezi Uzmanı), Dr. Hüseyin Aka (Fatih Üniversitesi Çankaya Tıp Merkezi)."



Cenaze Merasimi

MHP Genel Merkezi'nce yapılan açıklamada cenaze merasiminin 8 Nisan 1997 tarihinde yapılacağı duyurmuş ve törenle ilgili programı şu şekilde tespit edilmiştir;

"Alparslan Türkeş'in cenazesi bugün (8.4.1997) saat 8.30 'da Bayındır Tıp Merkezi'nden alınarak Eskişehir Yolu üzerinden TBMM'ye getirilecek. TBMM'de düzenlenecek törenden sonra Türkeş'in cenazesi MHP Genel Merkezi'nin bulunduğu Karanfil Sokağına götürülecek. Kocatepe Camii'nde kılınacak cenaze namazından sonra Türkeş'in naaşı Meşrutiyet Caddesi, Kızılay, Gazi Mustafa Kemal Bulvarı, Tandoğan ve Beşevler üzerinden toprağa verileceği yer olan Atatürk Orman Çiftliğindeki Anıt Mezar alanına götürülecek"



Son Yolculuk

Alparslan Türkeş için 8 Nisan 1997 Salı günü düzenlenen cenaze törenine on binlerce kişi katıldı. Onu son yolculuğunda yalnız bırakmak istemeyen MHP'liler, gerek yurt içinden gerekse yurt dışından Ankara'ya akın ettiler. Ankara, Alparslan Türkeş'e son görevini yapmak ve ebedî yolculuğuna uğurlamak üzere, o tarihî gün için hazırlık yaptı.

Türkeş'in cenazesine katılmak için gelenlerin çokluğu ve nisan ayı olmasına rağmen, anî olarak bastıran kar yağışı nedeniyle 8 Nisan günü sabaha karşı Eskişehir, Samsun, Konya ve İstanbul yolları tıkandı. Tören için başkente yaklaşık 4 bin civarında araç geldi.

Türkeş için üç ayrı cenaze töreni düzenlendi. Cenaze töreni için ilk toplanma Türkeş'in naaşının bulunduğu Bayındır Tıp Merkezi önünde oldu. MHP yetkilileri, binlerce partili, Türkeş'in naaşını almak için bildirilen saatten çok önce Bayındır Tıp Merkezi'nde toplanmaya başladı.

Ankara dışından gelen araçlar, 8 Nisan sabahı saat 03.00'ten itibaren Bayındır Tıp Merkezi önünde ve çevresinde toplandılar. Bayındır Tıp Merkezi'nin Eskişehir yolu üzerinde bulunmasından dolayı, kente bu istikametten gelen yollar saat 05.15'te tamamen trafiğe kapandı.

Türkeş'in Türk bayrağına sarılı naaşı, saat 8.30'da Bayındır Tıp Merkezi morgundan alındı. Kırmızı-beyaz karanfillerle Türk bayrağı motifi şeklinde süslenmiş bir cenaze arabasına kondu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde düzenlenecek törene götürülmek üzere yola çıkarıldı

Saat 08.45'te yola çıkan Türkeş'in cenaze arabası, yoğun izdiham nedeniyle, 100 metre ilerideki Eskişehir yoluna ancak 25 dakika sonra saat 09.10'da çıkabildi. Cenaze kortejinin önünde bir partili tarafından taşınan "Türkeş''in posteri yer almaktaydı.

Bu arada taşınan pankartlarda,



"Ruhun Şad Olsun Türkün Gerçek Başbuğu"

"Türkeş Gibi Lider Yüzyılda Zor Çıkar"

"Başbuğlar Ölmez Yüreklerde Yaşar"

"Mekânın Cennet Olsun Bilge Başbuğ"

"Yüce Başbuğ Ülkün İle Yaşayacaksın"

"Türk Eşsiz, Türk Emsalsiz,Türk Ne Yapar Türkeşsiz"

"Türk İslâm Âleminin Başı Sağ Olsun"

"Tanrı Dağı Kadar Türk, Hira Dağı Kadar Müslümanız"

Yoğun izdiham nedeniyle doğabilecek sağlık sorunlarının giderilebilmesi amacıyla cenaze kortejinin önünde Sağlık Bakanlığı ve Kızılay'a ait 3 ambülans hazır bulundu. Ülkü Ocaklarına ait bir araç da kortejin en önünde polis araçlarıyla birlikte yürüyüş yolunun önünün açılmasına çalıştı.

Cenaze korteji İnönü Bulvarı boyunca yolun her iki tarafındaki Ülkü Ocaklı gençlerin oluşturduğu güvenlik çemberi arasında ilerlerken, Bursa İl Başkanlığı'na ait bir araçtan da sürekli olarak, "Provakasyonlara karşı dikkatli olunması" yönünde uyarı anonsları yapıldı.

Tekbir sesleri ve gözyaşları arasında ilerleyen cenaze korteji, Bayındır Tıp Merkezi ile Meclis arasındaki yaklaşık 4 kilometre mesafeyi, 20 dakikalık gecikmeyle 2 saatte alabildi

Alparslan Türkeş için ilk tören Türkiye Büyük Millet Meclisinde düzenlendi. Buradaki törene, Türkeş'in eşi Seval Türkeş, büyük oğlu Tuğrul Türkeş ile diğer çocukları katıldı.

Meclisteki törene dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan, Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Tansu Çiller, ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, DSP Lideri Bülent Ecevit ve diğer partilerin üst düzey yetkilileri de katıldı. Törende Türkeş'in öz geçmişi okunduktan sonra bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu.

Türkeş'in cenazesini taşıyan araç, Meclisteki tören sonrasında saat 11.15'te Çankaya kapısından çıkış yaparak, kortejin önüne alındı ve MHP Genel Merkezi'ne yöneldi. Meclisten parti merkezine doğru yürüyüş sırasında kortejdekiler tarafından tekbir getirildi, "Başbuğ ölmedi, kalbimizde yaşıyor" sloganları atıldı.

Cenazenin MHP Genel Merkezi'ne getirilmesinden önce görevliler tarafından vatandaşlara, Türkeş kokartları ve üzerinde "Başbuğ Ölmez" yazılı Türkeş posterleri dağıtıldı .

Kortej saat 11.45 sıralarında MHP Genel Merkezi'nin önüne ulaştı. Cenaze burada yolun her iki tarafında toplanan partililerce tekbir sesleriyle karşılandı.



Binanın pencerelerinden ve yolda bekleyenler tarafından cenazenin üzerine karanfiller atıldı.

Cenazenin gelişi sırasında "Başbuğ ölmedi, kalbimizde yaşıyor" sloganları atılarak, tekbir ve salâvat getirildi. Parti genel merkezi pencerelerinden de cenazeyi taşıyan araç üzerine kırmızı karanfiller atıldı, spreylerle gül suları sıkıldı.

Devlet Bahçeli'nin de bulunduğu Genel Merkez önündeki törende bir konuşma yapan MHP Genel Sekreteri Koray Aydın, herkesin anasını, babasını, yakınını kaybetmenin acısını yaşadığını belirterek, bugün acıların en büyüğünü tattıklarını, "Başbuğlarını kaybettiklerini" söyledi.

Türkeş'in kendilerine verdiği ülkücü kimliğinin hakkını ödemeye çalışacaklarını bildiren Koray Aydın, "Başbuğum, bugün genel merkez önünde ebedî istirahatgâhınıza uğurlamak için toplandık. Seni başbakan olarak uğurlayamadık. Bizi affet. Sana söz veriyoruz. Hepimiz birlik ve dayanışma içinde olacağız. Türk milleti ve Türk dünyasının başı sağ olsun" şeklinde konuştu.

Cenaze töreni sırasında kalabalıkta ve parti genel merkezinde çok sayıda kişinin gözyaşlarını tutamayarak ağladıkları görüldü. Alparslan Türkeş'in ruhu için Kur'anıkerim okunarak dua edildi. Türkeş'in cenazesi, saat 12.00'de Kocatepe Camii'ne götürülmek üzere Genel Merkez önünden hareket etti

Cenaze namazının kılınacağı Kocatepe Camii, saat 11.00'den itibaren törene katılmak için gelenlerle dolmaya başladı. Cami avlusunda bekleyenler, Türk ve MHP bayrağı taşıdılar. Camide sürekli olarak Kur'an okundu ve dışarıya da hoparlörle yayın yapıldı.

Cenaze töreni dolayısıyla cami çevresinde yoğun güvenlik önlemleri alındı. Tören için camiye gelenler, üstleri aranarak içeri alındı ve ambülanslar hazır bekletildi.

Cami avlusunda birikenlerin musalla taşı çevresine yaklaşmasına izin verilmedi. Önlem alan polis, protokol için katafalk çevresinde boş bir alan kalmasını sağladı. Partili görevliler de polisin bu yöndeki çabalarına destek verdiler .

MHP Genel Merkezi'ndeki törenin ardından saat 12.00'de Kocatepe Camii'ne yönelen kortej, yaklaşık 10 dakikalık yürüyüşün ardından camiye ulaştı. Cenaze burada yaşanan izdiham nedeniyle bir süre protokol kapısı önünde bekletildi. Daha sonra cenaze arabasından alınan Türkeş'in naaşı, eller üzerinde Kocatepe Camii'ne taşındı ve musalla taşına konuldu.

Caminin ana kapısı protokol girişleri için saat 11.30'dan itibaren kapatıldı. Dinî tören için çok sayıda bakan, milletvekili, bürokrat ve vatandaşın camiye geldiği görüldü. Cami avlusuna sığmayan vatandaşlar, çevre alan ve sokakları da doldurdular.

MHP Genel Başkanı Türkeş'in cenaze namazını Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz kıldırdı. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Necmettin Erbakan ve diğer devlet ricalinin camiye gelişleri sırasında çevredeki kalabalık nedeniyle sıkışıklıklar yaşandı.

Cumhurbaşkanı, başbakan ve diğer protokol mensupları ana kapıdan itibaren oluşturulan polis kordonu arasında tören alanına alındılar. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, saat 12.55'te Başbakan Necmettin Erbakan saat 12.50'de, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller saat 12.58 'de Kocatepe Camii'ne geldiler.

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Türkeş'in eşi Seval Türkeş, oğlu Tuğrul Türkeş ve diğer çocuklarına baş sağlığı diledi. Başbakan Necmettin Erbakan da Tuğrul Türkeş'e taziyelerini ilettikten sonra camiye girerek, öğle namazını kıldı. Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller ise, camiye geldikten sonra doğruca Türkeş ailesinin bulunduğu yere gitti. Çiller, Seval Türkeş'e taziyelerini bildirdi.

Alparslan Türkeş'in naaşının öğle namazından sonra yoğun kar yağışı nedeniyle bir süre için konulduğu katafalktan alınarak, musalla taşına yerleştirilmesi sırasında çok büyük bir izdiham yaşandı.

Cenaze namazını kıldıracak olan Mehmet Nuri Yılmaz, beraberindeki Fethullah Gülen ile musalla taşının yer aldığı bölüme geçebilmek için büyük çaba sarf etti. Diyanet İşleri Başkanı'nın ardından Cumhurbaşkanı Demirel ile diğer protokol da büyük güçlükle musalla taşının bulunduğu bölgeye ulaşabildiler.

İzdiham nedeniyle cenaze namazı için güçlükle saf tutulabildi. Cenaze namazı, düzenin sağlanmasının ardından, musalla taşının önünde yüksekçe bir yere çıkan Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz tarafından kıldırıldı.

Tuğrul Türkeş, cenaze namazından sonra babasının naaşı önünde yaptığı konuşmada, Alparslan Türkeş'in Türk neslinin yetiştirdiği büyük devlet adamlarından, bilge liderlerden biri olduğunu ifade etti.

Türkeş'in cenazesi daha sonra polisler tarafından eller üzerinde taşınarak, tekbir sesleri arasında saat 14.00'te cenaze arabasına konuldu. Cenaze, karanfil yağmuru arasında toprağa verilmek üzere, Atatürk Orman Çiftliği- Emek kavşağına doğru yola çıkarıldı. Cenaze namazı sırasında avluya giremeyen kalabalık bir grubun anıt mezara doğru yürüyüşe geçtiği görüldü .

Ebedî İstirahatgâha Doğru

Türkeş'in naaşı polis kordonu eşliğinde Meşrutiyet Caddesi-Atatürk Bulvarı-Kızılay-Gazi Mustafa Kemal Bulvarı güzergâhını takip ederek, Atatürk Orman Çiftliği -Emek kavşağındaki mezar yerine getirildi.

Yoğun kar yağışı altında yürüyen kortejdekiler, yaklaşık 7 kilometrelik mesafe boyunca tekbir getirerek,"Başbuğ Türkeş" şeklinde slogan attılar. Bu sırada bir araçtan sürekli olarak Kur'anıkerim okundu.

Bulvar boyunca bazı binalara Türk bayrağının asıldığı görüldü. Bulvar üzerinde bulunan MHP Çankaya İlçe Başkanlığı binasından Türkeş'in cenazesini taşıyan aracın üzerine karanfiller atıldı. Kortejin yürüyüşü devam ederken, anıt mezar yerinde de son hazırlıklar yapılmaktaydı.

Kortejin arkasından tören boyunca hiç ayrılmayan Devlet Bahçeli ve ülkücüler, kortej ile birlikte saat 15.45'te anıt mezar alanına geldi.

Aynı zamanda Başbakan Yardımcısı Çiller, İçişleri Bakanı Meral Akşener, eski politikacılardan, Osman Bölükbaşı da Türkeş'in kabrine geldiler.

Cenaze bulunduğu araçtan partililerce alınarak, mezar yerine taşındı. Cenazenin anıt mezar alanının girişinden kabre getirilmesi 20 dakika sürdü.

Türkeş'in naaşını defin için tabuttan küçük oğlu ve damadı çıkardılar. Tuğrul Türkeş, naaş mezara indirilirken kabre girerek, babasının cenazesini kendisi yerleştirdi. Türkeş'in eşi ve diğer çocukları da defin sırasında mezarın başında bulundular.

Türkeş'in naaşı saat 16.03'te defnedildi. Granit mermerden hazırlanan mezar taşında Türkeş'in doğum tarihi 1917 olarak yazılırken, ölüm tarihi boş bırakıldı. Türkiye'nin tüm illerinden, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nden, Kırım'dan ve Türkistan'daki Hoca Ahmet Yesevi'nin türbesinden getirilen topraklar Türkeş'in mezarına konuldu .

Devlet Bakanı Namık Kemal Zeybek'in bir süre önce Türkistan'a gittiğinde, Ahmet Yesevi'nin türbesinde "lâzım olur" diye bir çuval toprak getirdiği ve bu toprağın da Türkeş'e nasip olduğu dile getirildi. Buradaki törene Türkeş'in ailesi, Tansu Çiller, İçişleri Bakanı Meral Akşener, Devlet Bakanları Namık Kemal Zeybek ve Bekir Aksoy, siyasî parti temsilcileri, milletvekilleri, Osman Bölükbaşı ile çok sayıda vatandaş katıldı.

Görülmemiş bir kalabalığın katıldığı Alparslan Türkeş'in cenaze töreninde güvenliğin sağlanması için 7 bir polis görevlendirildi. Bunun yanı sıra MHP Genel Merkezi ve Ülkü Ocakları Derneği, cenazede düzenin sağlanması için 10 bin ülkücü genci görevlendirdi . Kortejin geçeceği yerlerde 3 ayrı bomba ekibi seyyar olarak görev yaparken, 2 helikopter de havadan kontrolü sağladı.

Türkeş'in cenazesi Bayındır Tıp Merkezi'nden taşınırken, 4 kilometrelik bir kortej oluştu. Meclis önünde bekleyen büyük bir grup da buradaki törenden sonra korteje katıldı. MHP Genel Merkezi önünde bekleyen grupların da eklenmesiyle, cenazenin Kocatepe Camii'ne götürülüşü sırasında kortej birkaç kilometre daha uzadı. Kortejin geçişi sırasında Türkeş'in naaşı etrafında 5 ayrı polis kordonu oluşturuldu. Türkeş'in cenaze törenini 8 televizyon kanalı canlı yayın yaparak izleyicilerine yansıttı.

MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş için Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde 10 Nisan Perşembe günü gıyabî cenaze namazı kılındı.

Gıyabî cenaze namazı Türkeş'in doğduğu evin yakınında bulunan Selimiye Camii'ndeki öğle namazının ardından kılındı.

Ayrıca Londra'da Türk-İslâm Ocağı tarafından da gıyabî cenaze namazı kılındığı öğrenildi.

Türkeş için Kosova'nın başkenti Priştine'de de bir tören düzenlendi. Kosova Türk Demokratik Birliği (KTDB) tarafından düzenlenen törene çok sayıda kişi katıldı. Törende bir konuşma yapan KTDB Genel Başkanı Erhan Köroğlu, Türkeş'in "Türk birliği" ülküsünün Kosova Türkleri tarafından ebediyete kadar sürdürüleceğini belirtti. Kosova Türk Demokratik Partisi Genel Başkanı Orhan Sait de, " Türk dünyasının en büyük çınarını kaybettiğini" ifade etti. Törenin ardından Priştine Merkez Camii'nde Türkeş için mevlit okutuldu.

Azerbaycan basını MHP lideri Türkeş'in ölümüyle ilgili haberler, makale ve mesajlara birinci sayfalarda geniş yer ayırdı. Musavat Partisi'nin yayın organı Yeni Musavat gazetesi; "Türkçülüğün yücelen bayrağının inmesine izin vermeyin" başlığıyla bir yazı yayımladı. Yazıda, "Türkeş, dünyasını değiştirdi, ancak O'nun adı Türk milletinin tarihine yazıldı" denildi. Halk Cephesi Partisi'ne yakınlığı ile bilinen Azatlık gazetesi'nde de Azerbaycan'ın Millî Şairi Bahtiyar Vahabzade imzasıyla, "Büyük Türkçü" başlıklı bir yazı yer aldı. Bahtiyar Vahabzade yazısında; " 6 Türk Cumhuriyetinin bağımsızlığını, Türkeş'in şaheseri " olarak niteledi. İktidara yakınlığı ile bilinen Panorama gazetesi ise " Türkeş Allah'ın huzuruna şerefli gitti" başlığı altında Türkeş'in hayatı ve siyasî çalışmalarına yer verdi.

İngiliz The Guardian gazetesinin Türkeş ile ilgili haberinde de, "Türkiye'nin dalgalı politik yaşamında kitlesini sakinleştirebilen bir sesti " görüşüne yer verildi.

Alparslan Türkeş'in Son Beyanatı

Alparslan Türkeş son konuşmasını Almanya'dan döndükten sonra katıldığı partisinin Amasya İl Kongresinde 4 Nisan 1997 tarihinde yaptı. Türkeş konuşmasında; Hollânda ve Almanya'daki ırkçı saldırıları kınadı ve son günlerde yaşanan gerilimlere değindi. Çözüm olarak erken seçimin şart olduğunu ifade den Türkeş şu şekilde konuştu; " Biz lâikliği savunduğumuz için erken seçim diyoruz. Demokratik, hür parlâmenter sistemi savunduğumuz için erken seçim diyoruz. Ayrıca bu ülkede millet, memleket, cumhuriyet, millî hâkimiyet, hukukun üstünlüğü ve seçim sözlerinin kimseyi rencide etmeyeceğini, aksine demokrasinin teminatı olacağına inanıyoruz. Eğer bu olmazsa devletin rejimi ayakta tutması fevkalâde güç olacaktır. Ben yüksek huzurlarınızda tarihten gelen sorumluluğum ile hükûmeti ve parlâmentoyu bir defa daha uyarıyorum. Erken seçim demokrasimizin teminatıdır" .

Alparslan Türkeş'in Vasiyeti

"Türk Devletinin yükselişini ve ihtişamını sağlamak. Bunun için de bütün milletle barış içinde yaşamak, herkesi ayrımsız sevmek, İslâmiyet'in ipine ihlâsla bağlanmak" .

Ülkücü Gençliğin Başbuğuna Cevabı

"Ey Ulu Kişi,

Sana söz veriyoruz. Açtığın yoldan bıraktığın Ülkü'de, bize gösterdiğin doğrultuda izinden bir an bile şaşmayacak, ahlâklı, faziletli, kalbi hak ve vatan aşkıyla çarpan ve bu uğurda hiçbir fedakârlıktan kaçınmayan insanlar olacağız.

Böylece emanet ettiğin ülküyü gergefte nakış işler gibi tüm neslimize işleyeceğiz.

Dün ATA'ya söz verdiğimiz gibi şimdi sana söz veriyoruz."





Milliyetçi Hareket Partisinin kurucusu ve iLk Genel Başkanı, Türk Milliyetçilerinin biLge Lideri, büyük devLet ve siyaset adamı, Türk Dünyasının Başbuğu Alparslan Türkeş Bey´in aramızdan ayrıLışının 11. yıL dönümündeyiz..

Seksen yıLLık şerefLi bir ömürden sonra, 1997 yıLında Hakka tesLim oLan Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey´i bir kez daha saygı, minnet ve rahmet iLe yad ediyoruz..

Merhum Liderimizin kabrinin nur, mekanının Cennet oLmasını Cenab-ı Allahtan diLiyoruz..

Ülkü Ocakları Eğitim ve Kültür Vakfı Genel Merkezi
 
Alparslan Türkeş anıldı

normal_renkli56.jpg


Milliyetçi Hareket Partisi'nin merhum Genel Başkanı Alparslan Türkeş, ebediyete intikalinin 11. yılında Anıt mezarında düzenlenen törenle anıldı.Merhum Türkeş'in Beşevler'de bulunan Anıtmezarı sabah saatlerinden itibaren Türkiye'nin çeşitli ilerinden gelen binlerce MHP ve Ülkü Ocakları mensuplarıyla doldu. Anma töreninde Kuran-ı Kerim okunarak dualar edildi. Törene MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve MHP yöneticileri de katıldı. MHP lideri Bahçeli, Türkeş'in kabrine memleketi Kayseri'nin Pınarbaşı İlçesi'nden getirilen Türk bayrağına sarılı toprağı serpti. Bahçeli, mezara kırmızı beyaz karanfiller bırakarak bir ibrikten su döktü. Bahçeli, Türkeş'in mezarı başında dua etikten sonra törene katılanlara hitap etti.

Milli başarıların, yüreği milleti için yanıp tutuşan, bu uğurda cefa çekmeyi göze alan ve inançlarını sadakatle savunan büyük insanların mücadelesinin eseri olduğuna dikkat çeken MHP lideri Bahçeli, toplumların, tarihi başarılarını, kırılmaz çizgilerinin işareti olan yüksek iradeye ve sarsılmayan inanca sahip bu insanların liderliği altında yakalayabildiklerini belirterek "Bu itibarla, 1900'lü yılların başından bugüne, Türk milliyetçiliğine gönül vermiş dava adamlarının arasında en önemli mevkii, kuşkusuz merhum Türkeş Bey'e aittir. O, milliyetçilik tarihinin önemli bir bölümüne yakından tanık olmuş, varlığı ve aksiyonu ile bu mücadeleye yeni ve farklı bir anlam ve kuvvet kazandırmış bir tarihi şahsiyettir.

Türklük için verdiği mücadele hayatında, karşılaştığı engellere rağmen, dava ve devlet adamlığının bütün hasletlerini göstererek, her ortamda metanet ve sükunetini korumasını bilen bir ülkü adamıdır.
Ne yolundan bir an için dönmüştür, ne de ülküsünden en küçük bir taviz vermiştir. Bu milleti karşılıksız seven dava arkadaşlarının her zaman en başında, ömür boyu dimdik ve gerekirse yalnız başına yürümesini bilmiştir. " dedi.

Merhum Türkeş'in geleceği okuyabilen liderliği, stratejik düşünce derinliğinin Türkiye ve Türk milliyetçilerinin düşünce dünyaları için kılavuz olduğunu vurgulayan Bahçeli, "Gerek yaşadığı dönemde ve gerekse vefatından sonraki küresel gelişmeler, onun teşhislerini hep haklı çıkarmıştır" diye konuştu.Gençlik yıllarında başlayan mücadele hayatının, bir fani için rastlanmayan istikrar ve dik duruş ile asla kesintiye uğramadan son nefesine kadar sürdüğünü hatırlatan Bahçeli şöyle devam etti: "Milliyetçilik, O'nun siyaset yeteneği ile yalnızca aydınlara hitabeden bir değer olarak kalmamış, buna ilave olarak sürekli büyüyerek Anadolu'daki yüzbinlerce ailenin ocağında sağlam ve emin bir zemin bulmuştur.Türk milliyetçiliği onun rehberliğinde halkla kucaklaşmış, yetiştirdiği nesillerle de gelecek kuşaklara aktarılan dinamik bir güç haline gelmiştir."Merhum Alparslan Türkeş'in iki büyük eseri olduğunu söyleyen Bahçeli, "Birincisi Türk siyasi hayatında milliyetçiliğin yegane politik gücü olan Milliyetçi Hareket Partisi; ikincisi ise üzerine titreği, büyük umutlar beslediği ve geleceği emanet ettiği Ülkücü Türk Gençliğidir. Bu iki anıt eser, milliyetçileri ve ülkücüleri, toplumun herhangi bir ferdi olmaktan çıkarmış, onları bir kimliğe, bir aidiyete ve bir sevdaya yönelterek siyasal şahsiyet kazandırmıştır. Bu eserleri, merhum Başbuğumuzun liderlik ve teşkilatçılık yeteneklerini göstermesi bakımından istisnai bir değere ve örnek alınacak bir öneme sahiptir ve unutulmaları, ihmal edilmeleri asla ve asla mümkün değildir" dedi.

"Ne üzücüdür ki, vefatının onbirinci yılında, bir ömür, tüm varlığı ile mücadelesini verdiği büyük Türk milletinin esenliği ve Türkiye Cumhuriyeti'nin bekası bugün tehdit altına girmiştir" diyen Bahçeli, Türkiye'nin sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel bir buhrana adım adım sürüklendiğini savunarak " Bunlardan daha da vahimi ise, Türk milleti, bin yıllık kardeşliğini sorgulama ve sadakatini sınama noktasına kadar itilmiştir. Bu gerçekler Milliyetçi Hareket Partisi'ne ve ülkücü gençliğe bugün daha büyük sorumluluk yüklemekte, milletimizin geleceğinde söz sahibi olabilmek için daha fazla inisiyatif alınmasını kaçınılmaz hale getirmektedir" ifadesini kullandı.

Bahçeli, milliyetçilerin, Türkeş'in sağduyulu siyasetini izleyeceğini , içte ve dışta yazılmış hiçbir senaryonun, Türk milletinin kardeşliğini bozmasına izin vermeyerek, devletin önüne konan tuzaklara düşmesini, gösterecekleri basiret ve dirayetle mutlaka önleyeceklerini belirterek "Şüphe yok ki, bizim için bu konuda da, geçmişte yaşanan buhranlarda gösterdiği soğukkanlılık ve yapıcı fikirleriyle eşsiz bir rehber olan merhum Türkeş Bey'in yeri ve önemi çok büyük olacaktır" şeklinde konuştu.

MHP

Başbuğumuzu hakka yürüyüşünün 11. yılında rahmet, şükran ve minnetle anıyoruz. Ruhu şad olsun.

Ülkü Ocakları

Milliyetçi Hareket Partisinin kurucusu ve iLk Genel Başkanı, Türk Milliyetçilerinin biLge Lideri, büyük devLet ve siyaset adamı, Türk Dünyasının Başbuğu Alparslan Türkeş Bey´in aramızdan ayrıLışının 11. yıL dönümündeyiz..

Seksen yıLLık şerefLi bir ömürden sonra, 1997 yıLında Hakka tesLim oLan Başbuğumuz Alparslan Türkeş Bey´i bir kez daha saygı, minnet ve rahmet iLe yad ediyoruz..

Merhum Liderimizin kabrinin nur, mekanının Cennet oLmasını Cenab-ı Allahtan diLiyoruz..

BBP

“Alparslan Türkeş, askeri okul yıllarından itibaren Türk Milliyetçiliği fikrini savunmuş, bu ideal için birçok çileye katlanarak, Türk Milletinin her yönden gelişmesi ve büyümesi için mücadele etmiştir.
Alparslan Türkeş, Türk Milliyetçiliği fikriyatını, yalnız Türkiye’yle sınırlı tutmamış, bütün dünya Türklüğünün birlik ve beraberlik içerisinde güçlenmesini amaçlayan bir perspektifte değerlendirmiştir.
Alparslan Türkeş, Türkiye’nin devleti ve milletiyle bölünmez bir bütün olarak yaşatılması idealine vatanperver bir siyasetçi sorumluluğu içinde her zaman öncülük yapmıştır.
Şahsım olarak, gerek ilk gençlik yıllarımda oluşan fikir dünyama kattığı engin ufuk, gerekse Türklük gurur ve şuurunu ihya etme yolundaki çileli mücadelesi itibarıyla Alparslan Türkeş’i, takdir ve saygıyla anıyorum.
Alparslan Türkeş’in aramızdan ayrılışının 11. yıldönümü olan bu hüzünlü günde, Türk Dünyasının onun fikirlerinde işaret ettiği hedeflere ulaşmasını ve bu amaç çerçevesinde süren gayretlerimizin zaferle taçlanmasını Yüce Allah’tan niyaz ediyorum.
Bu vesileyle merhum Alparslan Türkeş’e Yüce Allah’tan rahmet, başta ailesi olmak üzere tüm Türk milliyetçilerine başsağlığı diliyorum.”

Alperen Ocakları

“Türk Milletinin son on yıldır içinden geçtiği süreç hesaba katıldığında merhum Alparslan TÜRKEŞ’in Türk siyasi hayatındaki değeri daha iyi anlaşılmaktadır.Türk Milleti’nin ve Türk Devleti’nin yüceltilmesi,yükseltilmesi idealini şahsında prensip edinip; bu fikriyatın siyasi manada kurucusu olan merhum Alparslan TÜRKEŞ’ in mücadelesinin her yönüyle bilinmesinde son derece fayda vardır.Özellikle gençlerin ve bilhassa Alperen Ocakları’na mensup gençlerin bu konudaki hassasiyetlerini zinde tutmaları son derece önemlidir.”

Büyük Doğu Ocakları

Alparslan Türkeş'i aramızdan ayrılışının 11. yıldönümünde rahmetle anıyoruz.

Ruhu şad, mekanı cennet olsun.

O Gece...

Dört nisan gecesi saat onkırkbeş
Seven gönülleri yaktı kor ateş
Bu giden son Başbuğ Alparslan Türkeş
Dualar Tekbirler size Başbuğum
Hakkını helal et bize Başbuğum...

Dört nisan gecesi zifir karanlık
Ínsan fani imiş hayat bir anlık
Bayındır önünde en son yarenlik
Dualar tekbirler size Başbuğum
Hakkını helal et bize Başbuğum...

Dediler ki: Başbuğ HAKK'a yürüdü
Bozkurtlar çaresiz Çınar kurudu
Göz yaşı selinden karlar eridi
Dualar tekbirler size Başbuğum
Hakkını helal et bize Başbuğum...

Hastane önüne doldu Bozkurtlar
Saçını başını yoldu Bozkurtlar
Hem yetim hem öksüz kaldı Bozkurtlar
Dualar tekbirler size Başbuğum
Hakkını helal et bize Başbuğum...

Başkan anlatıyor: Durmak bilmedi
Seksen yıl çalıştı Asla yılmadı
Bir çocuk haykırdı: Türkeş ölmedi
Dualar tekbirler size Başbuğum
Hakkını helal et bize Başbuğum...

Gece saat üçte nöbet başladı
Bir grup bıraktı biri başladı
Íşte...son yolculuk böyle başladı
Dualar tekbirler size Başbuğum
Hakkını helal et bize Başbuğum...

Nöbetler uzadı bitmek bilmedi
Bozkurtlar uyumak yatmak bilmedi
Gençlerin kapından gitmek bilmedi
Dualar tekbirler size Başbuğum
Hakkını helal et bize Başbuğum...

Üç mayıs dokuzyüz kırk dört'ten beri
Yürüdün en önde dönmedin geri
En son gün...ardında üç milyon çeri
Dualar tekbirler size Başbuğum
Hakkını helal et bize Başbuğum...

Milyonlar sel olmuş kente akıyor
Müezzin ağlıyor... Selâ okuyor..
ÜÇ HÍLÂL BOYNUNU BÜKMÜŞ BAKIYOR..
DUALAR TEKBÍRLER SÍZE BAŞBUĞUM
HAKKINI HELAL ET BÍZE BAŞBUĞUM...​

[VIDEO]1yq7Tcg8bSo[/VIDEO]
 
Dört nisan doksanyedi, alelade gün değil,
Kara günsün, kara gün, bu bir gerçek, kin değil,
O kadar karasın ki, tarifin mümkün değil,
Başbuğ'un başımızdan çekildiği günsün sen,
Dünyanın başımıza yıkıldığı günsün sen!

* * *

Çekildiği diyorum, sor bana hele "niye"?
Çünkü dilim varmıyor, O'na öldü demeye,
Varmasa da mecburum, mecburum söylemeye,
Bize yetim gözüyle bakıldığı günsün sen,
Dünyanın başımıza yıkıldığı günsün sen!

* * *

Çok acılar görmüştüm, ama bu kadar derin,
Olanı görmemiştim, bu da senin eserin,
O kara akşamında, kapkara bir haberin,
Beynime kurşun gibi sıkıldığı günsün sen,
Dünyanın başımıza yıkıldığı günsün sen!

* * *

Belki senin suçun yok, belki benimki hata,
Her can günün birinde göz yumacak hayata,
Fakat sen başkasın, sen var ya sen, adeta,
Ciğerimin yerinden söküldüğü günsün sen,
Dünyanın başımıza yıkıldığı günsün sen!

* * *

Altaylar'dan Tuna'ya libas giymiş hüzünden,
Özünden ağlıyor bak, bütün Turan özünden,
Müslüman Türk evladı olanların gözünden,
Yaş yerine kanların döküldüğü günsün sen,
Dünyanın başımıza yıkıldığı günsün sen!

* * *

Başbuğ Türkeş yok artık, bulabilmek imkânsız,
Herkesin acısını bilebilmek imkânsız,
Her yüreğe tercüman olabilmek imkânsız,
Her yürekte bir ağıt yakıldığı günsün sen,
Dünyanın başımıza yıkıldığı günsün sen!

* * *

Türkeş gibi bir lider ne çıkmıştır, ne çıkar,
Yıkar O'nun acısı, Arif'i artık yıkar,
Ateşin kanunudur, düştüğü yeri yakar,

Bozkurtların boynunun büküldüğü günsün sen,
Dünyanın başımıza yıkıldığı günsün sen!
Ozan ARİF

2heebyb.jpg


2m4f2gk.jpg




[VIDEO]sXKwJyZdguk&eurl[/VIDEO]
 
Kurtlar puslu havada, toplandı Ankara'da
Giden heybetli çınar, milyonlarsa arkada
Yandı yürekler yandı, yağan kar ile sönmez
Milyonlar bir ağızdan, diyor Başbuğlar ölmez
Başbuğlar ölmez, Başbuğlar ölmez, Başbuğlar ölmez...

***

Vatan millet aşkına geçen çileli ömür
Yatak yorganda değil, çınar ayakta ölür

Yandı yürekler yandı, Yağan kar ile sönmez
Milyonlar bir ağızdan, diyor Başbuğlar ölmez
Başbuğlar ölmez, Başbuğlar ölmez, Başbuğlar ölmez...

***

Neyler Kerkük'te Türkmen, Türkistan neyler O'nsuz
Sabır ver Yüce Mevla'm, kaldık başsız ve kolsuz

Yandı yürekler yandı, Yağan kar ile sönmez
Milyonlar bir ağızdan, diyor Başbuğlar ölmez
Başbuğlar ölmez, Başbuğlar ölmez, Başbuğlar ölmez...
 
Bozkurtların çizginden santim taviz vermeden yolunda devam ediyor.Ülkümüz nesilden nesile yayılıyor.Üç Hilal Emin Ellerde,Rehber Kuran Hedef Turan Ülkümüz Daima Dillerde.Ruhun Şad Mekanın Cennet Olsun Başbuğum.





t5gksl.jpg
 
Başbuğum birgün mezarının başına gelip Doğu Türkistanın esaretini nasıl kazandığımızı,Karabağı ermeni itlerinin elinden nasıl aldığımızı,Kırımdaki soydaşlarımızın çilesinin bittiğini,Balkanlardaki Türklere yapılan işkencelerin son bulduğunu,Kerkük ve Musulu anlatacağım.And Olsun Ki.
 
Belki bizden geçti;
ama
yetiştirdiğim nesil elbetteki emanetlerin takipçisi olacaktır
sen rahat uyu
 
BAŞBUĞA AĞIT


Bu gün dört nisan!
Destanlar haritasının
Yiğit nabzı
Turan ülküsünün yüreği sustu!

Ağıt gürlemez mi gökyüzü
Gözyaşı yağmaz mı?
Başbuğ uçmağa ayak bastı
Nisanlar ağlamaz mı?

Artık kim kurar kalbini Kürşat’ların?
Yelesinde cihan taşıyan atların
Kim çözer bukağısını?

Yıllarca O’nun
Soluğuyla yatıp kalkan bozkırlar
Yudumlar ölümün
En keskin buğusunu!

Hüzünler sarar vatanın
Gün batısını
Gün doğusunu!

Şimdi kim içirecek bozkurtlara Sütgölü’nü?
Kim açacak azatlığa gün tülünü?
Kim koklatacak Tanrı Dağı gülünü?

Başbuğ uçmağa ayak bastı
Bu gün sessizce ağlayacağım!
Hıçkırıklar boğazımda düğümlenecek
Başbuğumun tok sesini
Duymayacak kulaklarım!

Bugün gökyüzü karalar giyinecek
Gözyaşı dolacak bulaklarım!
Sessizce çırpınacak Karadeniz
Üç hilalli al bayrak
Hüzünler içinde dalgalanacak!
……………………………….
Bu gün dokuz ışık
Dokuz kurt başlı kızıl tuğ gibi
Dikilecek musalla taşına!

Kürşat’lar bozkıra salıp atlarını
Tanrı katına açacak kanatlarını!

Bu gün atlastan ve nurdan
Halılar inecek yeryüzüne
Başbuğ’u götürecek!

Bu gün bütün dağlar
Tanrı Dağı’na yaslanacak
Ağlayacak Almatı, Semerkant, Bişkek! ...
Tuna’dan Çin Seddi’ne dek
Kara toprak gözlerimden ıslanacak!

Üstte gök delinmiş gibi
Altta yer yarılmış gibi
Bozkurtlar kalbinden vurulmuş gibi

Bu gün
Ebemkuşağında al kırıldı!
Gözyaşı eleğim sağmalandı vatana
Altaylar’a giden yol kırıldı!
Söndü bütün sularda yakamozlar
Dağlar dal dal kırıldı!

Bu gün
Destanlar haritasını çizen
Kol kırıldı!

Kırıldı körüğü üfleyen nefes
Kırıldı otağın orta direği
Kırıldı Göktürk’ün bengi yüreği!

Gecikmez şaşmaz bir
Buyruk geldi göklerden
Başbuğum bıraktı bizi
Bugün bütün gözler hüzün denizi!

Bu gün dört nisan
Bütün atlarımı
Ve kanatlarımı bağlayacağım!
Oturup Tanrı Dağı’na
Ağlayacağım
Ağlayacağım! ...

yitik ozan

Durmuş KAYA

5 Nisan 1997
 
Başbuğum birgün mezarının başına gelip Doğu Türkistanın esaretini nasıl kazandığımızı,Karabağı ermeni itlerinin elinden nasıl aldığımızı,Kırımdaki soydaşlarımızın çilesinin bittiğini,Balkanlardaki Türklere yapılan işkencelerin son bulduğunu,Kerkük ve Musulu anlatacağım.And Olsun Ki.

Kendi ulken bitti sen git dogu turkistanı, karabagı, kırımı, balkanları kurtar. Arada zaman bulursan kriptondaki turkleri de kurtar be superman :D
 
Kendi ulken bitti sen git dogu turkistanı, karabagı, kırımı, balkanları kurtar. Arada zaman bulursan kriptondaki turkleri de kurtar be superman :D

sorunun nedir birader?


öncelikle Türkün t sini büyük harfle yaz :goz:

Bunların olacağına inanan insanlar çoğunlukta olsa ve başımızda Alparslan Türkeş,Ebulfeyz Elçibey,İsa Yusuf Alptekin,Osman Batur ve daha niceleri gibi liderler olsa bu şuan yazdığına kendin bir tarafınla gülersin.

Ayrıca Kemalist diye kullanıcı adın var.Aziz Atatürk ün ''Bir Gün Tüm Türk Devletleriyle Çin Seddinde Buluşacağız'' diye sözü yok mu?

Bizim başımızdakiler bunları yutsun.Dile getirenlerle de dalga geçin bravo sizin Milliyetçiliğiniz :clap

Kemalizm adı altında Başörtüsü düşmanlığı yapmaktan başka birşey bilmezsiniz :goz:
 
Geri
Üst