VolkaN
Altın Üye
- Katılım
- 28 Haz 2007
- Mesajlar
- 8,232
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 38
Dün İstanbul'da yaşananları, canlı yayınlarla dakika dakika takip ettik. Böyle bayram.. böyle kutlama.. böyle demokratik talep olur mu? Biliyoruz, bazıları polisin güvenlik tedbirleri adına sert uygulamasını eleştiriyor. "Bıraksınlar, 1 Mayıs Taksim'de istedikleri gibi kutlansın" diyerek sendikaları savunuyorlar. Ama insaf edilsin, Türkiye'de demokrasi gerçekten var mı? Demokrasi terbiyesi hâkim mi? Kanunlara karşı kabadayılık yapanların samimiyetine inanılabilir mi?
Vali, "İstanbul'da miting ve gösteri yapılacak alanlar belli, burada istenildiği gibi 1 Mayıs kutlanabilir." derken, insaf sahibi bir kişi çıkıp; "hayır, kanun da neymiş, halkın huzurundan bana ne? Ben nerede istersem orada kutlama yaparım" diye Taksim'de ısrar eden sendika ağalarının inadını bize izah edebilir mi? Esnaf tedirgin, işyeri sahipleri tedirgin, o semtlerde oturanlar tedirgin ama ağalar "inadımız inat" diyor. Üstelik Başbakan, iki bakanıyla sendika liderleriyle toplantı yapıyor. Provokasyonlarla ilgili aldıkları istihbaratı, endişelerini onlarla paylaşıyor. Anlayış istiyor, sağduyu daveti yapıyor. Türk-İş başkanı sorumluluk duygusuyla "yürüyüşten vazgeçtik" diyor. DİSK ve KESK başkanları ise meydan okumayı, kafa tutmayı, sert üslupları ile devam ettiriyor. Niye? Neden bu inat? Neden bu ısrar? Bu tahrikçi kabadayılık gösterisi neden? Evet neden?
Taksim'in 1 Mayıs'la ilgili bir hatırası var tamam. Lakin sendikacılar o hatıranın gerçek yüzünün ortaya çıkması için bir talepte bulunmuyorlar. Taksim'i, "Kanlı 1 Mayıs Olayları" ile hatırlatan tarih 1977'dir. Ben o gün Bayrak gazetesi köşe yazarı olarak İstanbul'daki karanlık ve ürkütücü atmosferi iliklerime kadar yaşadım. Daha sonra "Kanlı Pazar" olarak anılacak o gün, Taksim Meydanı'nda tam 34 kişi öldü. DİSK'in tertiplediği mitingde meydanı yaklaşık 500 bin kişi doldurmuştu. Bir anda, Sular İdaresi binasının üstünden ve meydandaki otelin çeşitli katlarından farklı yerlerden kalabalığın üzerine ateş açıldı. İnsanlar panik halinde kaçmaya başladılar. Polis panzerleri de kalabalığın arasına doğru girmeye ve kitleleri sıkıştırarak Kazancı Yokuşu'na itmeye başladı. Bir kamyonun tıkadığı Kazancı Yokuşu'ndan aşağıya kaçmaya çalışan kalabalığın yol açtığı izdihamda, üst üste yığılan insanlar feci şekilde can vermeye başladılar. Bilânço korkunçtu. Tam 28 kişi ezilme ya da boğulma sebebiyle hayatını kaybetti. 5 kişi vurularak, 1 kişi de panzer altında kalarak hayatını kaybetti. Yaklaşık 130 kişi de yaralandı. Aradan tam 31 yıl geçti. Böylesine açıkta işlenmiş cinayetler, faili meçhuller rafına kaldırıldı. Ateşi kimlerin açtığı, panzerlere talimatları hangi polis şeflerinin verdiği, kamyonu oraya kimin çektiği tam olarak belirlenemedi ve olay halen aydınlatılamadı.
Bakınız bugün yargı, Ergenekon soruşturması ile darbelerin kışkırtıcısı, provokasyonların kanlı ellerini barındıran gizli yapılanmaları, bunların devlet içindeki çetelerini ortaya çıkarmaya çalışıyor. 1 Mayıs 1977'nin çağrıştırdığı da, bu tür bir yapılanma ve provokasyon değil midir? Niye demokrasi isteyen sendikalar, işçi haklarından dem vuran CHP, Kanlı Pazar'ın aydınlatılmasını istemiyor? Bunu telâffuz bile etmiyorlar? İtalya'da Gladyo'nun ortaya çıkarılması için en büyük desteği solcu partiler, sol sendikalar verdiği halde, bizde niye tam tersi oluyor? Devlet, çetelerden temizlenmeden bu ülkeye demokrasi gelemeyeceğini bilmiyorlar mı? Sendika liderleri, tam tersine yeni provokasyonlar için adeta zemin hazırlamaya niye çalışıyorlar? Yoksa bu kanunsuz gösteriler, gerçeklerin üstünü örtmek için sahnelenen bir karartma çabası mı?
Yine hükümet, hazır bu konu gündeme gelmişken aradan 31 yıl geçse de o toplu cinayeti aydınlatmak için bir gayretin içine niye girmiyor?
Herkes kendine demokrat olursa bu milletin çilesi biter mi?
KAYNAK
Vali, "İstanbul'da miting ve gösteri yapılacak alanlar belli, burada istenildiği gibi 1 Mayıs kutlanabilir." derken, insaf sahibi bir kişi çıkıp; "hayır, kanun da neymiş, halkın huzurundan bana ne? Ben nerede istersem orada kutlama yaparım" diye Taksim'de ısrar eden sendika ağalarının inadını bize izah edebilir mi? Esnaf tedirgin, işyeri sahipleri tedirgin, o semtlerde oturanlar tedirgin ama ağalar "inadımız inat" diyor. Üstelik Başbakan, iki bakanıyla sendika liderleriyle toplantı yapıyor. Provokasyonlarla ilgili aldıkları istihbaratı, endişelerini onlarla paylaşıyor. Anlayış istiyor, sağduyu daveti yapıyor. Türk-İş başkanı sorumluluk duygusuyla "yürüyüşten vazgeçtik" diyor. DİSK ve KESK başkanları ise meydan okumayı, kafa tutmayı, sert üslupları ile devam ettiriyor. Niye? Neden bu inat? Neden bu ısrar? Bu tahrikçi kabadayılık gösterisi neden? Evet neden?
Taksim'in 1 Mayıs'la ilgili bir hatırası var tamam. Lakin sendikacılar o hatıranın gerçek yüzünün ortaya çıkması için bir talepte bulunmuyorlar. Taksim'i, "Kanlı 1 Mayıs Olayları" ile hatırlatan tarih 1977'dir. Ben o gün Bayrak gazetesi köşe yazarı olarak İstanbul'daki karanlık ve ürkütücü atmosferi iliklerime kadar yaşadım. Daha sonra "Kanlı Pazar" olarak anılacak o gün, Taksim Meydanı'nda tam 34 kişi öldü. DİSK'in tertiplediği mitingde meydanı yaklaşık 500 bin kişi doldurmuştu. Bir anda, Sular İdaresi binasının üstünden ve meydandaki otelin çeşitli katlarından farklı yerlerden kalabalığın üzerine ateş açıldı. İnsanlar panik halinde kaçmaya başladılar. Polis panzerleri de kalabalığın arasına doğru girmeye ve kitleleri sıkıştırarak Kazancı Yokuşu'na itmeye başladı. Bir kamyonun tıkadığı Kazancı Yokuşu'ndan aşağıya kaçmaya çalışan kalabalığın yol açtığı izdihamda, üst üste yığılan insanlar feci şekilde can vermeye başladılar. Bilânço korkunçtu. Tam 28 kişi ezilme ya da boğulma sebebiyle hayatını kaybetti. 5 kişi vurularak, 1 kişi de panzer altında kalarak hayatını kaybetti. Yaklaşık 130 kişi de yaralandı. Aradan tam 31 yıl geçti. Böylesine açıkta işlenmiş cinayetler, faili meçhuller rafına kaldırıldı. Ateşi kimlerin açtığı, panzerlere talimatları hangi polis şeflerinin verdiği, kamyonu oraya kimin çektiği tam olarak belirlenemedi ve olay halen aydınlatılamadı.
Bakınız bugün yargı, Ergenekon soruşturması ile darbelerin kışkırtıcısı, provokasyonların kanlı ellerini barındıran gizli yapılanmaları, bunların devlet içindeki çetelerini ortaya çıkarmaya çalışıyor. 1 Mayıs 1977'nin çağrıştırdığı da, bu tür bir yapılanma ve provokasyon değil midir? Niye demokrasi isteyen sendikalar, işçi haklarından dem vuran CHP, Kanlı Pazar'ın aydınlatılmasını istemiyor? Bunu telâffuz bile etmiyorlar? İtalya'da Gladyo'nun ortaya çıkarılması için en büyük desteği solcu partiler, sol sendikalar verdiği halde, bizde niye tam tersi oluyor? Devlet, çetelerden temizlenmeden bu ülkeye demokrasi gelemeyeceğini bilmiyorlar mı? Sendika liderleri, tam tersine yeni provokasyonlar için adeta zemin hazırlamaya niye çalışıyorlar? Yoksa bu kanunsuz gösteriler, gerçeklerin üstünü örtmek için sahnelenen bir karartma çabası mı?
Yine hükümet, hazır bu konu gündeme gelmişken aradan 31 yıl geçse de o toplu cinayeti aydınlatmak için bir gayretin içine niye girmiyor?
Herkes kendine demokrat olursa bu milletin çilesi biter mi?
KAYNAK