Dean Winchester
SupernaturaL
Kan bağışında bulunan insanların kalp ve damar hastalıklarına yakalanma olasılığının kan bağışı yapmayan akranlarına göre çok az olduğu bildirildi.
Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Biyokimya Klinik Şefi Prof. Dr. Necat Yılmaz, kan bağışı yapan kişilerde kalp damar hastalıklarının daha az görüldüğünün yapılan birçok araştırmada ortaya çıktığını vurguladı.
Yılmaz, “Amerikalı Meyers D. ve arkadaşları tarafından 'Heart' isimli çok saygın bir dergide yayınlanan araştırmada, açık bir şekilde kan bağışında bulunan insanların kalp ve damar hastalıklarına yakalanma şansının kan bağışı yapmayan akranlarına göre çok az olduğunu bir kez daha göstermiştir” dedi.
Bu çalışmanın “Demir Hipotezi” olarak bilinen ve kadınların adet kanaması yolu ile demir kaybetmelerinin bunun sonucunda kadınlardaki düşük demir miktarının yağların oksidasyon hızını yavaşlatması; böylece damar sertliğinin (Atheroskleroz) erkeklere göre kadınlarda daha az görüldüğü temeline dayandığını anlatan Prof. Dr. Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çok iyi bilindiği üzere serbest oksijen radikalleri yağların oksidasyonunu sağlamakta, böylece damar sertliği (atheroskleroz) gelişmektedir. Bu konunun demirle olan ilişkisi nedir? Demir, yağları okside eden bu oksidan moleküllerin üretimini sağlayan Fenton reaksiyonunda yer alır. Yani insan vücudunda ne kadar çok demir varsa o kadar çok zararlı oksidan molekül meydana gelir. Bunun tersine adet kanaması, kan vermek gibi kan kaybına, dolayısıyla demir kaybına yol açan durumlarda ortamda serbest demir azaldığı için oksidasyon da azalır. Bunun net sonucu kişide kalp damar hastalıkları ve diğer birçok hastalığın daha az sıklıkla görülmesidir. Bu hipoteze dayanarak araştırmacılar düzenli olarak kan bağışı yapanların kalp krizi, felç, inme, anjina ve diğer kalp ve damar hastalıklarına yakalanma oranlarının kan bağışı yapmayanlardan çok daha az olduğunu bulmuşlardır. Demir ve hastalıklarla olan ilişkisini gösteren çok sayıda çalışma birçok saygın tıp dergisinde (Lancet,Cell, JAMA vb.) yayınlanmıştır.
Bu konuda birçok çalışması olan Amerikalı araştırmacı Sullivan JL, bu yıl yayınladığı bir çalışma ile demirin diyetten azaltılması, demirin bağlanarak atılması veya kan vermek yoluyla azaltılmasının kalp krizine yol açan atherosklerotik tıkaçların küçüldüğünü göstermiştir.”
Prof. Dr. Necat Yılmaz, yapılan bilimsel bir çalışmada vücut demirindeki azalmanın insülün hassasiyetini ve miktarını artırdığının bulunduğunu, yani şeker hastalığına karşı kan bağışının koruyuculuğunu gösterdiklerini, anlattığı tıbbi araştırmalara yüzlerce örnek verebileceğini ifade etti.
Prof. Dr. Yılmaz, bahar mevsiminin kan bağışı yapmak için uygun bir zaman olduğunu belirterek, “Özellikle nisan ve mayıs ayları kış boyunca yorulan kemik iliğine kendini yenilemesi için bir şans vermeniz ve kan bağışı yapmanız gerekiyor” şeklinde konuştu
Yılmaz, bu yıl piyasaya çıkacak kitabında çok geniş tıbbi bilgilerin yer aldığını kaydetti.
KAN BAĞIŞININ ÖNEMİ
Prof. Dr. Yılmaz, insanların kan konusunda bilmedikleri bazı unsurların bulunduğunu ifade ederek, şunları aktardı:
“Kanamalı bir hastada ya da büyük bir ameliyatta 6-8 ünite kana ve 4-5 ünite taze donmuş plazmaya ihtiyaç vardır. Problemli gebelik dönemi geçiren ya da kanamalı hamile bir kadının yaşamını sürdürebilmesi için kan ve kan ürünlerine gereksinim duyar. Hayatları boyunca kan ve kan ürünlerini almak zorunda olan hemofili ve talesemi hastaları sizlerin kan bağışınızı bekliyor. Yenidoğan ve kanın değişmesi için çok taze kana ihtiyacı olan bebekler sizin kanınızı bekliyor. Ağır böbrek hastalarının yaşamlarını sürdürebilmeleri için kan ve kan ürünlerine ihtiyaçları var. Kan yapılamayan tek ilaçtır. Bir gün siz de kan ve ürünlerine gereksinim duyabilirsiniz. Bağışladığınız her kanla ücretsiz olarak kan grubu tespit edilerek, hepatit B, hepatit C, frengi ve AIDS testleri de yapılmaktadır.”
Antalya Eğitim ve Araştırma Hastanesi Tıbbi Biyokimya Klinik Şefi Prof. Dr. Necat Yılmaz, kan bağışı yapan kişilerde kalp damar hastalıklarının daha az görüldüğünün yapılan birçok araştırmada ortaya çıktığını vurguladı.
Yılmaz, “Amerikalı Meyers D. ve arkadaşları tarafından 'Heart' isimli çok saygın bir dergide yayınlanan araştırmada, açık bir şekilde kan bağışında bulunan insanların kalp ve damar hastalıklarına yakalanma şansının kan bağışı yapmayan akranlarına göre çok az olduğunu bir kez daha göstermiştir” dedi.
Bu çalışmanın “Demir Hipotezi” olarak bilinen ve kadınların adet kanaması yolu ile demir kaybetmelerinin bunun sonucunda kadınlardaki düşük demir miktarının yağların oksidasyon hızını yavaşlatması; böylece damar sertliğinin (Atheroskleroz) erkeklere göre kadınlarda daha az görüldüğü temeline dayandığını anlatan Prof. Dr. Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Çok iyi bilindiği üzere serbest oksijen radikalleri yağların oksidasyonunu sağlamakta, böylece damar sertliği (atheroskleroz) gelişmektedir. Bu konunun demirle olan ilişkisi nedir? Demir, yağları okside eden bu oksidan moleküllerin üretimini sağlayan Fenton reaksiyonunda yer alır. Yani insan vücudunda ne kadar çok demir varsa o kadar çok zararlı oksidan molekül meydana gelir. Bunun tersine adet kanaması, kan vermek gibi kan kaybına, dolayısıyla demir kaybına yol açan durumlarda ortamda serbest demir azaldığı için oksidasyon da azalır. Bunun net sonucu kişide kalp damar hastalıkları ve diğer birçok hastalığın daha az sıklıkla görülmesidir. Bu hipoteze dayanarak araştırmacılar düzenli olarak kan bağışı yapanların kalp krizi, felç, inme, anjina ve diğer kalp ve damar hastalıklarına yakalanma oranlarının kan bağışı yapmayanlardan çok daha az olduğunu bulmuşlardır. Demir ve hastalıklarla olan ilişkisini gösteren çok sayıda çalışma birçok saygın tıp dergisinde (Lancet,Cell, JAMA vb.) yayınlanmıştır.
Bu konuda birçok çalışması olan Amerikalı araştırmacı Sullivan JL, bu yıl yayınladığı bir çalışma ile demirin diyetten azaltılması, demirin bağlanarak atılması veya kan vermek yoluyla azaltılmasının kalp krizine yol açan atherosklerotik tıkaçların küçüldüğünü göstermiştir.”
Prof. Dr. Necat Yılmaz, yapılan bilimsel bir çalışmada vücut demirindeki azalmanın insülün hassasiyetini ve miktarını artırdığının bulunduğunu, yani şeker hastalığına karşı kan bağışının koruyuculuğunu gösterdiklerini, anlattığı tıbbi araştırmalara yüzlerce örnek verebileceğini ifade etti.
Prof. Dr. Yılmaz, bahar mevsiminin kan bağışı yapmak için uygun bir zaman olduğunu belirterek, “Özellikle nisan ve mayıs ayları kış boyunca yorulan kemik iliğine kendini yenilemesi için bir şans vermeniz ve kan bağışı yapmanız gerekiyor” şeklinde konuştu
Yılmaz, bu yıl piyasaya çıkacak kitabında çok geniş tıbbi bilgilerin yer aldığını kaydetti.
KAN BAĞIŞININ ÖNEMİ
Prof. Dr. Yılmaz, insanların kan konusunda bilmedikleri bazı unsurların bulunduğunu ifade ederek, şunları aktardı:
“Kanamalı bir hastada ya da büyük bir ameliyatta 6-8 ünite kana ve 4-5 ünite taze donmuş plazmaya ihtiyaç vardır. Problemli gebelik dönemi geçiren ya da kanamalı hamile bir kadının yaşamını sürdürebilmesi için kan ve kan ürünlerine gereksinim duyar. Hayatları boyunca kan ve kan ürünlerini almak zorunda olan hemofili ve talesemi hastaları sizlerin kan bağışınızı bekliyor. Yenidoğan ve kanın değişmesi için çok taze kana ihtiyacı olan bebekler sizin kanınızı bekliyor. Ağır böbrek hastalarının yaşamlarını sürdürebilmeleri için kan ve kan ürünlerine ihtiyaçları var. Kan yapılamayan tek ilaçtır. Bir gün siz de kan ve ürünlerine gereksinim duyabilirsiniz. Bağışladığınız her kanla ücretsiz olarak kan grubu tespit edilerek, hepatit B, hepatit C, frengi ve AIDS testleri de yapılmaktadır.”