Kamu Davasına Katılma

fells2

Banned
KAMU DAVASINA KATILMA
_______________________________________________
CG 00 Esas : 1999/6-320 Karar: 2000/000006 Tarih: 01.02.2000

Kamu davasına katılabilmek için suçtan doğrudan doğruya zarar görülmesi gerekir. Dolaylı zararlar nedeniyle kamu davasına katılmak olanaksızdır. Suçtan doğrudan doğruya zarar görmeyen bir kimsenin, kamu davasına katılmasına karar verilemeyeceği gibi, yasaya aykırı olarak verilen ve hukuken geçerli olmayan böyle bir katılma kararı da hükme karşı yasal yollara başvurma hakkı vermez.

(1412 s. CMUK. m. 365)

Dolandırıcılık ve yalan beyanda bulunmak suçlarından sanık Murat Bişgün'ün yapılan yargılaması sonunda değişen suç vasfına göre eylemin güveni kötüye kullanma suçunu oluşturması ve şikayetçilerin vazgeçmeleri nedeniyle davanın düşürülmesine, önödemede bulunulduğundan yalan beyanda bulunmak suçunun ortadan kaldırılmasına ilişkin İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 05/03/1997 gün ve 2/26 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesi 19/01/1998 gün ve 263/77 sayı ile;

"Oluşa, mevcut delillere ve dosya içeriğine göre sanığın eyleminin TCY.nın 503/1. maddesine uyan dolandırıcılık suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozmuş,

Yerel Mahkeme 17/06/1998 gün ve 39/107 sayı ile;

"Dolandırıcılık suçu için sanığın, dolandırmak kastı ile hile ve sanialar uydurması, parayı alması gerekir. Olayda ise, şikayetçiler su paralarının yatırılmasını sanıktan istemişler, parayı vermişlerdir. Sanık, yatırması için kendisine verilen parayı yatırmamış, iade etmemiş ve güveni kötüye kullanma suçunu işlemiştir.

Sanık ayrıca, oturmadığı halde bu binada oturuyormuş gibi başvuru formunu düzenleyip kendisini kiracı olarak gösterip TCY.nın 528. maddesindeki suçu işlemiştir." Gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.

Bu hükmün de Yargıtay’ca incelenmesi katılan vekili tarafından süresinde istenildiğinden dosya, Yargıtay C. Başsavcılığının "bozma" istemli 17/12/1999 günlü tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.

CEZA GENEL KURULU KARARI

Sanık hakkında dolandırıcılık ve yalan beyanda bulunmak suçlarından açılan davada Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık suç vasfının tayinine ilişkindir.

Esasın görüşülmesine geçilmeden önce, sanık hakkında açılan davalara, İSKİ Genel Müdürlüğünün katılıp katılamayacağı ve bunun sonucu olarak da hükmü temyiz edip edemeyeceği Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca "ön sorun" olarak ele alınmıştır.

Davaya katılma CYUY.nın 365 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olup, maddenin birinci fıkrasına göre "Suçtan zarar gören her şahıs, tahkikatın her halinde müdahale yolu ile kamu davasına iltihak edebilir."

3006 ve 3207 sayılı Yasalarla değişiklik yapılmadan önceki şekline göre kamu davasına müdahale edilebilmesi için suçun; hayata, sıhhate, ırza, şahsi haklara veya mallara yönelik olması gerekmekteydi. 3207 sayılı Yasa ile bu sınırlama kaldırılmış, işlenen herhangi bir suçtan dolayı zarar gören her şahsın kovuşturmanın her aşamasında müdahale yolu ile kamu davasına katılabileceği kabul edilmiştir. Bu nedenle kamu davasına katılabilmenin en önemli koşulu, kişi veya kurumların suçtan zarar görmüş olmalarıdır. "Suçtan zarar gören" kavramı yasalarda tanımlanmamıştır. Bu kavram ile, "şikayet hakkının kullanılması", "şahsi dava" ve "mağdur" terimleri bazen örtüşdüğü halde bazen de farklı olabilmektedir. Suçtan zarar görüldüğü halde olayın mağduru olunmaması mümkündür. Örneğin adam öldürme suçunda mağdur, öldürülen kişi olduğu halde suçtan zarar görenler bu kişinin öldürülmesinden dolayı hakları ve çıkarları örselenen kişilerdir.

"Suçtan zarar görenin" sınırları, yargıç tarafından saptanacaktır. Bu sınır belirlenirken sanığa yüklenen ve cezalandırılması istenen fiille çıkarı zedelenen kişinin ceza kovuşturmasındaki isteği, bu eylemden dolayı gördüğü zararın niteliği nazara alınmalıdır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun duraksamasız uygulamalarına göre kamu davasına katılabilmek için suçtan doğrudan doğruya zarar görülmesi gerekir. Dolaylı zararlar nedeniyle kamu davasına katılmak olanaksızdır. Suçtan doğrudan doğruya zarar görmeyen bir kimsenin, CYUY.nın 365. maddesi uyarınca kamu davasına katılmasına karar verilemeyeceği gibi, yasaya aykırı olarak verilen ve hukuken geçerli olmayan böyle bir katılma kararı da hükme karşı yasal yollara başvurma hakkı vermeyecektir.

Somut olayda şikayetçiler, ortak olan su saatine gelen bedeli aralarında toplamışlar, işyeri İSKİ'ye yakın olan sanıktan, işine giderken yatırmasını istemişlerdir. Sanık su parasını yatırdığını söyleyip makbuzunu getirmiştir. Sonradan su parasının daha yüksek gelmesi üzerine, sanığın getirdiği su makbuzu sunulmuş, sahte olduğu anlaşılmış, konuyla ilgilenmesi istenmiş, sanık da faturaya itiraza ilişkin matbu dilekçeyi doldurmuş, kendisini kiracı olarak göstermiş, bir diğerinde ise evsahibinin adını yazmıştır. Bu dilekçe üzerine saatte hata olduğu kabul edilerek yeniden fatura düzenlenmiştir. Su parasının tamamı idareye yatırılmıştır.

Sanık, yukarıda açıklandığı Üzere şikayetçiler tarafından yatırması için kendisine verilen parayı yatırmamış, şikayetçilere karşı inancı kötüye kullanma suçunu işlemiştir. İdareye yönelik bir eylemi bulunmamaktadır. Ayrıca yalan beyanda bulunma suçunu işlediği ileri sürülmüşse de, sanık tarafından memurlara bir evrak düzenlettirilmemiş, evrakın düzenlenmesi sırasında zarar doğuracak nitelikte kimliği hakkında yalan beyanda bulunmamış ve bu eylemi kabahat niteliğinde olan TCY.nın 528. maddesine uygun bulunmuştur. Bu eylemi nedeniyle de İSKİ Genel Müdürlüğü bir zarara uğramamıştır.

Sanığın bu eylemleri nedeniyle yakınan idarenin gerçek anlamda ve doğrudan doğruya zarar gördüğü kabul edilemeyeceğinden, varsayılan zararlardan bahisle kamu davasına katılması olanaksızdır. Suçtan doğrudan zarar gördüğü anlaşılamayan idarenin müdahale isteğinin mahkemece kabulüne karar verilmiş olması hukuken geçerli olmayıp hükmü temyiz olanağı vermeyeceğinden, işin esası incelenmeksizin şikayetçi İSKİ Genel Müdürlüğü vekilinin temyiz isteğinin reddine karar verilmelidir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, 6. Ceza Dairesinin 19/01/1998 gün ve 263/77 sayılı bozma kararı ile Yerel Mahkemenin bu karara yönelik 17/06/1998 gün, 39/107 sayılı direnme kararının kaldırılmasına, suçtan zarar görmediğinden, davaya katılamayacağı ve hükmü temyiz edemeyeceği saptanan İdare vekilinin temyiz isteminin CMUK.nun 317. maddesi uyarınca REDDİNE, 1.2.2000 günü, tebliğnameye aykırı olarak oybirliğiyle karar verildi.
 
Üst