imgesel
New member
- Katılım
- 3 Kas 2007
- Mesajlar
- 2,396
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Yaratıcılık ve fark yaratma üzerine üniversitelerde yaptığımız sohbetlerde, hayatta hepimizin kahramanlarının olmasının önemi üzerine konuşuyoruz. Özgün yaşamları, yaratıcı yaklaşımları veya başarılarıyla bizi heyecanlandıran kahramanlar…
Sonra, “benim içinde olduğum bu durumda veya yaşadığım problemde kahramanım olsa ne yapardı, bana ne derdi?” sorusu işimize yarıyor.
Seçtiğimiz kahramanı zaten iyi tanıyoruz. Bu yüzden onunla yapacağımız “hayali konuşmamızda” bize vereceği cevabı da öngörmemiz güç değil.
Kalıplarla düşünmekten kurtulmak, yaratıcılık ve içinizdeki potansiyeli açığa çıkarmak için keyifli yöntemlerden biri bu “hayali konuşmalar.”
Bizim için ulaşması zor, adını duymanın bile adrenalin pompalaması yaptığı “kahramanlardan” bahsediyoruz.
Farklı konularda, farklı kişiler…
İşte benimkiler;
- Leonardo Da Vinci [sınırsız yaratıcılık]
- Osho [zeka ve beden]
- Atatürk [liderlik, ümit, vizyon]
- Steve Jobs [başarı ve azim]
- Quentin Tarantino [çarpıcı yaklaşım]
- Richard Branson [hayata bakış, girişimcilik]
Dedik ya, ulaşması zor kişiler… Benimkilerin yarısı hayatta bile değil. Olanlarla da aynı dünya atmosferini paylaşıyoruz, o kadar!
Ancak bunlardan biri (Virgin Megastores, Virgin Atlantic Airways, Virgin Mobile, Virgin Galactic, Virgin’la başlayan herşeyin kurucusu) Richard Branson, nedense bana daha bir yakın oldu hep.
16 yaşında disleksi (öğrenme bozukluğu) yüzünden liseyi terk edip kendini girişimciliğe adayan, 20 yaşında kurduğu Virgin ile başlayıp bugün 29 ülkede, 50 bin kişinin çalıştığı, 350′den fazla şirketi ve 20 milyar dolardan fazla gelir üreten bir şirketler grubunun (Virgin Group) sahibi ve halen başkanı.
1999′da Kraliçe tarafından girişimci hizmetlerinden dolayı verilen “sir” unvanını en fazla hak edenlerden biri o. Şimdi de 2004′de kurduğu uzay turizmi şirketi Virgin Galactic ile iki yıla kadar (200 bin dolarlık) bilet karşılığı insanları uzaya turistik yolcu olarak götürmeyi planlıyor.
Gelirinin önemli bir kısmını imkanları yetersiz kişilere, küresel ısınmaya ve çevreciliğe ayırıp “tarih zenginleri değil, toplum adına iyi işler yapanları hatırlar” diyecek kadar “insan…”
1986′da Virgin Atlantic Challenger II adlı yatıyla Atlantik Okyanusu’nu en kısa zamanda geçme rekorunu kıracak, dünya çevresini balonla dolaşmaya kalkıp, (balonu düşse de yılmayıp) sıcak hava balonu içinde Atlantik’i ilk kez geçen insan olacak, kendi uçaklarını kullanacak, marka lansmanında gelinlik giyecek, yüksek binalara dışarıdan tırmanacak kadar da “deli ve maceraperest.”
Yüreğimin sesi git bul onu bir yerlerde ve tanış diyordu hep.
Kim bilir kaç defa ve sadece bu amaç için Londra’ya gitme planları yaptım. Dayan Virgin’ın kapısına… Almadılar, takip et. Olmadı, bu adam da bir yerlerde yemek yiyor, eğleniyor. Oralarda bul…
Ve bu gerçek oldu!
Hem de Türkiye’de. Hem de sadece tanışıp, el sıkışma değil… Hem de kendi cep telefon numarasını verecek kadar gerçek oldu!
Turkcell‘in İşTcell Liderler Konferansı için çağrılmış. Türkiye’nin sadece önde gelen patronlarının, CEO ve Genel Müdürlerinin davetli olduğu, dışarıya kapalı bir konferans bu. Herkes takım elbise, son derece şık.
Perşembe günü haberim oldu. Daha önce Turkcell’de çalışmış olmama hiç bu kadar memnun olmamıştım. Kırmadılar sağ olsunlar, beni de önemli bir kişiymiş gibi varsaydılar!
Cumartesi günkü konferans esnasında edindiğim izlenimleri sizlerle bir sonraki yazımda paylaşacağım. Şimdilik bugün gazetelerde yer alan iki konferans haberi ile idare edin! =)
Gelelim asıl işin heyecanlı kısmına!
Konferans bitiminde Richard basın toplantısına gitti. Dönüşte toplaştığımız yere gelir ümidiyle bekleme, sonra evet gelecek haberi, ve… Aramızda…
Etrafında oluşan çemberde yanlarında getirdikleri kitapları imzalatmaya çalışanlardan, resim çektirenlere, kartvizitini verenden, yağlama yıkamaya kadar her çeşit ilgi çeşidine tanık oldu Sir Richard!
Ve deliyoruz çemberi…
Onun; “İşi iş, oyunu da oyun olarak görmüyorum. Her şey hayatın ta kendisi!” sözünü hayat felsefem yapacak kadar kendimi ona yakın hissederken, artık fiziksel olarak da yanındayım.
Mütevazılığı karşısında herkesin kendini içten içe sorguladığı, tarzına imrendiği, düşünce şekline hayran olduğu, hayata bakışı ile patronların bile kendilerine “biz yaşıyor muyuz ki” demelerine neden olan bir kişi Richard Branson.
Bir müddet bekledikten ve uygun ortam yakalandıktan sonra göz göze geliyoruz.. [Gelmemizi sağlıyorum belki de!]
İşte aramızda geçen sohbetin tamamı:
* Tunç: Richard, sana zor bir sorum var.
* Richard: Sor tabii.
* Tunç: Joan Lunden’in sahnede sana sorduğu bir soru vardı, “bu kadar çok farklı ülkeden, çok sayıda kişiden yeni fikirler dinliyorsun. Hangi fikre yatırım yapacağına nasıl karar veriyorsun?” Sen bu soruya “kalbimin sesini dinliyorum ve biraz da deneyim” diye cevap vermiştin.
Türkiye ise son 20 yıldır önemli değişimler geçiriyor. Büyük markalar bu ülkede potansiyel görüp yatırım yapıyor. Virgin markasını da Türkiye’ye getirmek isteyen büyük patronlar olduğu hep kulağımıza geldi. Peki senin bugüne kadar Türkiye konusunda “kalp sesinin hep kısık” kalmasına ne neden oldu?
* Richard: Hmm, zor ama güzel bir soru oldu gerçekten!
* Tunç: İnan amacım seni sıkıştırmak değil, samimi olarak merak ediyorum.
* Richard: Çok fazla Türkiye ile kontağım olmadı, bu doğru. Dolayısıyla Virgin ile Türkiye’de işbiriliği yapacak çok sayıda firma ile görüşmemiz de olmadı. Ya da bana kadar ulaşmamış olabilir. Ancak bak şimdi buradayım. Çok da mutluyum sizleri ve Türkiye’yi yakından tanımaktan. Enerji çok yüksek…
* Tunç: ‘Ne olursa olsun keyif alarak, eğlenerek iş yapılmalı’ görüşün için de Türkiye çok uygun. Burası çok renkli, değişken, eğlenceli bir ülke.
* Richard: Evet, fark ettim… Baksana kendine… Sen neden Virgin’in Türkiye’de yapacağı işlerden birinin başına geçmiyorsun?
* Tunç: Olur, ver cep numaranı!
[Ve herkesin şaşkın bakışları arasında Richard cep telefonu yazıyor bir kağıda]
* Tunç: Bu senin kendi cep numaran değil mi?
* Richard: Evet, tabii ki.
* Tunç: Tamam, teşekkürler.
* Richard: Görüşürüz.
Samuel Taylor Coleridge “Hiçbir şey heves ve coşku kadar bulaşıcı olamaz” demiş. “Dünyaya yeniden gelsem, yine kendim olmak isterdim” diyen Richard’ın coşkusu ise yıllardır bana bulaşıyor…
Belli mi olur, belki de Richard Branson ve Virgin markası [beni tekrar profesyonel iş yaşamına döndürecek çok ender markalardan birincisi] ile bir bağım olur ileride. 17 Kasım 2007 tarihi de gelecekte keyifle anlatacağım yeni bir dönemin başlangıç hikayesi.
[Bu yazı da bunun kaydı olsun!]
Olmasa da sorun değil… Samimiyim. [İş ve yaşam koçluğu da bana iyi adrenalin sağlıyor!]
Ancak itiraf ediyorum; dün yaşadığım deneyim, duyduğum heyecan bana “iyi ki nefes alıyorum” dedirten anlardan oldu.
Ben şimdi asıl sizin “nefesini kesen anlarınızı” ve kendinize seçtiğiniz “kahramanları” merak ediyorum.
Sonra, “benim içinde olduğum bu durumda veya yaşadığım problemde kahramanım olsa ne yapardı, bana ne derdi?” sorusu işimize yarıyor.
Seçtiğimiz kahramanı zaten iyi tanıyoruz. Bu yüzden onunla yapacağımız “hayali konuşmamızda” bize vereceği cevabı da öngörmemiz güç değil.
Kalıplarla düşünmekten kurtulmak, yaratıcılık ve içinizdeki potansiyeli açığa çıkarmak için keyifli yöntemlerden biri bu “hayali konuşmalar.”
Bizim için ulaşması zor, adını duymanın bile adrenalin pompalaması yaptığı “kahramanlardan” bahsediyoruz.
Farklı konularda, farklı kişiler…
İşte benimkiler;
- Leonardo Da Vinci [sınırsız yaratıcılık]
- Osho [zeka ve beden]
- Atatürk [liderlik, ümit, vizyon]
- Steve Jobs [başarı ve azim]
- Quentin Tarantino [çarpıcı yaklaşım]
- Richard Branson [hayata bakış, girişimcilik]
Dedik ya, ulaşması zor kişiler… Benimkilerin yarısı hayatta bile değil. Olanlarla da aynı dünya atmosferini paylaşıyoruz, o kadar!
Ancak bunlardan biri (Virgin Megastores, Virgin Atlantic Airways, Virgin Mobile, Virgin Galactic, Virgin’la başlayan herşeyin kurucusu) Richard Branson, nedense bana daha bir yakın oldu hep.
16 yaşında disleksi (öğrenme bozukluğu) yüzünden liseyi terk edip kendini girişimciliğe adayan, 20 yaşında kurduğu Virgin ile başlayıp bugün 29 ülkede, 50 bin kişinin çalıştığı, 350′den fazla şirketi ve 20 milyar dolardan fazla gelir üreten bir şirketler grubunun (Virgin Group) sahibi ve halen başkanı.
1999′da Kraliçe tarafından girişimci hizmetlerinden dolayı verilen “sir” unvanını en fazla hak edenlerden biri o. Şimdi de 2004′de kurduğu uzay turizmi şirketi Virgin Galactic ile iki yıla kadar (200 bin dolarlık) bilet karşılığı insanları uzaya turistik yolcu olarak götürmeyi planlıyor.
Gelirinin önemli bir kısmını imkanları yetersiz kişilere, küresel ısınmaya ve çevreciliğe ayırıp “tarih zenginleri değil, toplum adına iyi işler yapanları hatırlar” diyecek kadar “insan…”
1986′da Virgin Atlantic Challenger II adlı yatıyla Atlantik Okyanusu’nu en kısa zamanda geçme rekorunu kıracak, dünya çevresini balonla dolaşmaya kalkıp, (balonu düşse de yılmayıp) sıcak hava balonu içinde Atlantik’i ilk kez geçen insan olacak, kendi uçaklarını kullanacak, marka lansmanında gelinlik giyecek, yüksek binalara dışarıdan tırmanacak kadar da “deli ve maceraperest.”
Yüreğimin sesi git bul onu bir yerlerde ve tanış diyordu hep.
Kim bilir kaç defa ve sadece bu amaç için Londra’ya gitme planları yaptım. Dayan Virgin’ın kapısına… Almadılar, takip et. Olmadı, bu adam da bir yerlerde yemek yiyor, eğleniyor. Oralarda bul…
Ve bu gerçek oldu!
Hem de Türkiye’de. Hem de sadece tanışıp, el sıkışma değil… Hem de kendi cep telefon numarasını verecek kadar gerçek oldu!
Turkcell‘in İşTcell Liderler Konferansı için çağrılmış. Türkiye’nin sadece önde gelen patronlarının, CEO ve Genel Müdürlerinin davetli olduğu, dışarıya kapalı bir konferans bu. Herkes takım elbise, son derece şık.
Perşembe günü haberim oldu. Daha önce Turkcell’de çalışmış olmama hiç bu kadar memnun olmamıştım. Kırmadılar sağ olsunlar, beni de önemli bir kişiymiş gibi varsaydılar!
Cumartesi günkü konferans esnasında edindiğim izlenimleri sizlerle bir sonraki yazımda paylaşacağım. Şimdilik bugün gazetelerde yer alan iki konferans haberi ile idare edin! =)
Gelelim asıl işin heyecanlı kısmına!
Konferans bitiminde Richard basın toplantısına gitti. Dönüşte toplaştığımız yere gelir ümidiyle bekleme, sonra evet gelecek haberi, ve… Aramızda…
Etrafında oluşan çemberde yanlarında getirdikleri kitapları imzalatmaya çalışanlardan, resim çektirenlere, kartvizitini verenden, yağlama yıkamaya kadar her çeşit ilgi çeşidine tanık oldu Sir Richard!
Ve deliyoruz çemberi…
Onun; “İşi iş, oyunu da oyun olarak görmüyorum. Her şey hayatın ta kendisi!” sözünü hayat felsefem yapacak kadar kendimi ona yakın hissederken, artık fiziksel olarak da yanındayım.
Mütevazılığı karşısında herkesin kendini içten içe sorguladığı, tarzına imrendiği, düşünce şekline hayran olduğu, hayata bakışı ile patronların bile kendilerine “biz yaşıyor muyuz ki” demelerine neden olan bir kişi Richard Branson.
Bir müddet bekledikten ve uygun ortam yakalandıktan sonra göz göze geliyoruz.. [Gelmemizi sağlıyorum belki de!]
İşte aramızda geçen sohbetin tamamı:
* Tunç: Richard, sana zor bir sorum var.
* Richard: Sor tabii.
* Tunç: Joan Lunden’in sahnede sana sorduğu bir soru vardı, “bu kadar çok farklı ülkeden, çok sayıda kişiden yeni fikirler dinliyorsun. Hangi fikre yatırım yapacağına nasıl karar veriyorsun?” Sen bu soruya “kalbimin sesini dinliyorum ve biraz da deneyim” diye cevap vermiştin.
Türkiye ise son 20 yıldır önemli değişimler geçiriyor. Büyük markalar bu ülkede potansiyel görüp yatırım yapıyor. Virgin markasını da Türkiye’ye getirmek isteyen büyük patronlar olduğu hep kulağımıza geldi. Peki senin bugüne kadar Türkiye konusunda “kalp sesinin hep kısık” kalmasına ne neden oldu?
* Richard: Hmm, zor ama güzel bir soru oldu gerçekten!
* Tunç: İnan amacım seni sıkıştırmak değil, samimi olarak merak ediyorum.
* Richard: Çok fazla Türkiye ile kontağım olmadı, bu doğru. Dolayısıyla Virgin ile Türkiye’de işbiriliği yapacak çok sayıda firma ile görüşmemiz de olmadı. Ya da bana kadar ulaşmamış olabilir. Ancak bak şimdi buradayım. Çok da mutluyum sizleri ve Türkiye’yi yakından tanımaktan. Enerji çok yüksek…
* Tunç: ‘Ne olursa olsun keyif alarak, eğlenerek iş yapılmalı’ görüşün için de Türkiye çok uygun. Burası çok renkli, değişken, eğlenceli bir ülke.
* Richard: Evet, fark ettim… Baksana kendine… Sen neden Virgin’in Türkiye’de yapacağı işlerden birinin başına geçmiyorsun?
* Tunç: Olur, ver cep numaranı!
[Ve herkesin şaşkın bakışları arasında Richard cep telefonu yazıyor bir kağıda]
* Tunç: Bu senin kendi cep numaran değil mi?
* Richard: Evet, tabii ki.
* Tunç: Tamam, teşekkürler.
* Richard: Görüşürüz.
Samuel Taylor Coleridge “Hiçbir şey heves ve coşku kadar bulaşıcı olamaz” demiş. “Dünyaya yeniden gelsem, yine kendim olmak isterdim” diyen Richard’ın coşkusu ise yıllardır bana bulaşıyor…
Belli mi olur, belki de Richard Branson ve Virgin markası [beni tekrar profesyonel iş yaşamına döndürecek çok ender markalardan birincisi] ile bir bağım olur ileride. 17 Kasım 2007 tarihi de gelecekte keyifle anlatacağım yeni bir dönemin başlangıç hikayesi.
[Bu yazı da bunun kaydı olsun!]
Olmasa da sorun değil… Samimiyim. [İş ve yaşam koçluğu da bana iyi adrenalin sağlıyor!]
Ancak itiraf ediyorum; dün yaşadığım deneyim, duyduğum heyecan bana “iyi ki nefes alıyorum” dedirten anlardan oldu.
Ben şimdi asıl sizin “nefesini kesen anlarınızı” ve kendinize seçtiğiniz “kahramanları” merak ediyorum.
Yazar:
Tunç Kılınç
Tunç Kılınç