ayhanriza
New member
- Katılım
- 27 Ağu 2005
- Mesajlar
- 521
- Reaction score
- 0
- Puanları
- 0
Kadınlar ağrıya daha dirençli
Ergenlikle başlayan adet ağrıları, sonrasında gebelik ve doğum... Hemen her kadın yaşamı boyunca şiddetli ağrılara maruz kalıyor. Bu ağrı deneyimleri ise kadınların erkeklere oranla ağrıya daha dirençli olmalarını sağlıyor.
Sanılanın aksine kadınlar ağrıya daha dayanıksız değil, onlar sadece sosyolojik rolleri gereği erkeklerden farklı olarak ağrılarını gizlemiyor...
Adet sancısı, gebelik ve doğum ağrısı başta olmak üzere her kadın yaşamı boyunca şiddetli ağrılarla karşı karşıya kalıyor. Kadına özel bu ağrıların dışında, karın, baş ve eklem ağrılarını da kadınlar erkeklerden daha fazla yaşıyor. Ağrı kişisel bir kavram. Her birey bu sözcüğün anlamını yaşamı boyunca edindiği deneyimlerle kavrıyor. Ancak her iki cinsiyette de farklı biyolojik, psikolojik ve sosyolojik faktörler değişik ağrı deneyimlerine neden oluyor.
Acıbadem Ağrı Tedavi Merkezi’nden Prof. Dr. Süleyman Özyalçın, “Ağrı vücudun belirli bir bölgesinden kaynaklanan, bir doku hasarına bağlı olan veya olmayan, insanın geçmişteki deneyimleri ile ilgili hoş olmayan, duyusal bir histir” diye ağrıyı tanımlayarak şöyle devam ediyor:
“Tekrarlayıcı ağrı yakınmaları bakımından kadın ve erkek cinsleri arasındaki farklılıklar ergenlik çağı döneminde başlar ve erken yetişkinlik döneminde sürer. Çocukluk çağında da cinsiyet farklılıklarına bağlı ağrı şikayetleri olabilir. Genellikle kız çocukları, ailenin ilk çocukları ve alt sosyo-ekonomik sınıfların çocuklarında ağrı yakınmaları daha fazladır ve bu psikolojik bir olaydır. Erkek çocuklar ise ağrı yakınmalarını daha iyi kontrol altına alırlar.”
KADINLAR VE ERKEKLER FARKLI AĞRILAR YAŞIYOR
Ağrı konusunda kadın ve erkek arasındaki farklıkların üç temel sebebi bulunuyor: Hormon ve organ farklılıkları, kültürel ve toplumsal rollerdeki farklılıklar ve adale farklılıkları.
Kadınların cinsiyet organları ve hormonal değişimleri farklı ağrı deneyimlerine yol açıyor. Kadınların çoğu adet ağrısı, yumurtlama ağrısı, gebelik ve doğum ağrısı gibi patolojik olmayan nedenlere ait ağrılar yaşıyor. Tüm genç kızların yaklaşık yüzde 50’si erken ergenlik döneminde adet ağrısı deneyimine sahip. Geç ergenlik döneminde ise bu oran yüzde 75’e ulaşıyor. Geç ergenlik ve erken yetişkinlik çağında ağrıların şiddeti daha da artıyor.
Değişen kadın erkek rollerinin ve yaşamdaki biçimlerinin ortaya çıkardığı durumlar da ağrı üzerinde çeşitli etkilere sahip. Örneğin bu yüzyılın başında, bel ağrılarının erkeklerde kadınlardan daha sık görüldüğü kabul edilirdi. Ancak endüstriyel toplumların hızlı gelişimi sonucunda kadının iş hayatına ve üretime giderek daha aktif katılması, bel ağrıları konusundaki kadın erkek farklılığını ortadan kaldırdı. Kadın adalelerinin daha zayıf, erkek adalelerinin ise daha güçlü olması ise bazı ağrıların kadınlarda daha fazla ya da daha sık görülmesine neden olabiliyor.
KADINLARIN AĞRI DENEYİMİ DAHA FAZLA
Biyolojik, psikolojik ve sosyolojik faktörler ağrının algılanması ve ağrılı duruma ilişkin davranışlardaki farklılıklarda da etkili bir rol oynuyor. Acıbadem Ağrı Tedavi Merkezi’nden Dr. Selçuk Dinçer bunu şöyle açıklıyor:
“Beyindeki kimyasal, metabolik, fiziksel ve hormonsal değişiklikler ağrı algılaması, iletimi ve duyarlılığı bakımından her iki cinste farklılığa yol açmaktadır. Deneysel araştırmalara ait bilgiler, biyolojik faktörlerdeki değişikliklerin kadınlarda baş ağrısı ve migren şikayetlerinin daha sık olmasına neden olduğunu düşündürmektedir. Psikolojik ve sosyolojik faktörler ağrının algılanması ve ağrılı duruma ilişkin davranışlardaki farklılıklarda etkilidir.”
Kadın ve erkek arasında ağrının algılanması bakımından farklılıkların psikolojik ve sosyolojik açıdan iki önemli nedeni var: Birincisi kadın ve erkeğin yaşamları boyunca farklı ağrı deneyimlerine sahip olması, ikincisi ise kadın ve erkeğin toplumda kendilerinden beklenen farklı sosyal rollerinin olması. Cinsiyetle ilgili farklı sosyal beklentiler ağrıya tepkiyi de belirliyor.
Dolayısıyla ağrılar karşısında erkek ve kadın, aralarındaki farklı sosyal rol nedeniyle farklı tutum izliyor. Kadın ağrı duyduğunu rahatlıkla dile getirip doktora başvururken erkek bu konuda kadına oranla daha çekingen ve kendini saklamaya meyilli oluyor. Bu, kadının toplumdaki rolüyle ilgili sosyo psikolojik bir farklılık. ‘Kadın, sosyal sorumlukları gereği ağrısının bir an önce geçmesi için tedavi yolu ararken erkek, ağrısının olduğunu belirtmekten bile kaçınmaktadır’ diyen Prof. Dr. Özyalçın, kadınların erkeklerden daha çok ağrı yaşadığı yanılgısının kaynağında kadınların ağrıyı daha çok dile getirmesinin yattığını söylüyor.
Kadınların ağrıya erkeklerden daha dayanıklı ve dirençli olduğunu söylemek de mümkün. Bunun bir nedeni, kadınlarda östrojen gibi bazı hormonların ağrıdan koruyucu özelliklere sahip olması. Yapılan araştırmalara göre kadınların, örneğin ameliyat sonrası ağrılarda daha az ağrı kesici kullandığı ortaya çıkmış. Ancak erkeklik hormonlarının da ağrı giderici etkileri olduğuna ilişkin araştırmalar da bulunmaktadır. Kadınların ağrıya daha dirençli olmalarının önemli bir nedeni de ağrı konusunda daha deneyimli ve daha hazır olmaları. Özellikle doğum yapmış kadınların doğum ağrısı deneyimi ve pek çok kadının adet ağrısı deneyimi kadınların erkeklere oranla ağrıya daha dirençli olmalarını sağlıyor.
Genel Kronik Ağrı Sıklığında Cinsiyet Farklılıkları
BAŞAĞRILARI
Migrenin ergenlik döneminde kız çocuklarında erkek çocuklarına oranla daha sık görüldüğü belirlenmiş. Yaş arttıkça aradaki fark giderek azalıyor. Auralı migren (klasik migren) kadınlarda daha sık görülürken, aurasız migren (basit migren) erkeklerde daha sıktır. Ayrıca bazı migren tipleri kadınların hormonal dönemleriyle doğrudan ilişkili. Adetlerin başlangıcında hormonal değişimle birlikte migren atakları artıyor. Buna menstrüasyona bağlı migren adı veriliyor. Sadece adet döneminde migren ağrısı hisseden hastalar da bulunuyor.
Gerilim tipi başağrıları, çene ekleminden kaynaklanan ağrılar, oksipital nevralji, trigeminal nevralji gibi baş bölgesi ağrıları kadınlarda daha sık görülüyor. Bununla beraber küme başağrısına erkelerde daha sık rastlanıyor.
BEL VE KOL BACAK AĞRILARI
Bel ağrıları sıklığında kadın ve erkekler arasındaki ağrı sıklığı farkı, kadınların da aktif çalışma hayatına giderek daha fazla katılımı ile azalıyor. Tabi bunda kadınlar arasında sigara içiminde artış, hamilelik gibi etkenlerin de rolü var. Kadınlarda el bilek kanalı sıkışmasına, adalelere (piriformis sendromu, miyofasyal ağrı sendromu), toplardamar hastalıklarına (varis) bağlı ağrılara daha sık rastlanıyor. Erkeklerde ise daha çok atardamar yetmezliklerine bağlı ağrılar gözleniyor.
Ayrıca fibromiyalji sendromu, romatoid artrit, multipl skleroz, lupus eritamatozis, yemek borusu yangısı, intertistiyel sistit, kronik kabızlık gibi ağrılı seyreden rahatsızlıklar kadınlarda daha yaygın gözleniyor. Pankreas hastalığı, mide ülseri, zona ağrıları erkelerde kadınlardan daha çok görülüyor.
KADINLARA ÖZGÜ AĞRI TİPLERİ
Adet Ağrısı (Dismenore)
Adet ağrısı yumurtalığın yarattığı gerilimle ortaya çıkıyor. Adet ağrısı olan kadınların yüzde 33’ü orta şiddette, yüzde 32’si şiddetli ağrılı iken yüzde 14’ü dayanılmaz şiddette ağrıları olduğunu belirtiyor. Kadının sosyal hayatını, günlük aktivitelerini ve çalışma koşullarını oldukça olumsuz etkileyen adet ağrıları, çok şiddetli olduğu dönemlerde kadının iş hayatından tamamen uzaklaşmasına sebep olabiliyor.
Adet ağrılarının, birincil ve ikincil dismenore olmak üzere iki tipi var. Birincil dismenore kolik tarzında görülen bir ağrı ve genellikle hafif yaşanıyor. Yapısal bir bozukluktan kaynaklanmıyor. Hastanın günlük aktivitesini engellediği zaman ağır olarak nitelendiriliyor. Prof. Dr. Özyalçın, “Vakaların çoğunda, ağrı adetten yarım gün önce başlar bir günden az sürer” diyerek eşlik eden semptomları şöyle sıralıyor: “Birincil adet ağrılarında bulantı, kusma, ishal de olabilir. Bu tip adet ağrıları birkaç yıl içinde kendiliğinden kaybolabilir. Fakat 10 hastanın 8’inde ilk çocuğun doğumundan sonra kaybolur. İleri derece adet ağrıları birçok genç kızda ve kadında işten, okuldan ayrı kalmaya yol açabilir. Hafif ve orta bulgular analjeziklerle tedavi olur.”
Birincil dismenore ağrısı genellikle tüm karın bölgesinde ya da simetrik olarak kasıkta gelişiyor. Sırta, alt belin üstüne, yanlarda ise bir ya da iki kalçaya yayılıyor. Tam mekanizması bilinmemekle birlikte, ağrının rahim kaslarındaki gerginlik artışına, normal adet gevşemesinin olmamasına, kan akımında geçici bir tıkanıklık olmasına bağlı olabileceğini söylemek mümkün. Bu durum artmış ya da ritmik olmayan, rahim kasındaki kasılmalara ve rahim duvarında sinir uçlarının duyarlılık artışına yol açıyor.
Adet dönemi ağrısı bir rahatsızlığın belirtisiyse ya da bir rahatsızlığın sonucunda ortaya çıkıyorsa, buna ikincil dismenore dendiğini belirten Dr. Dinçer ikincil dismenorenin, rahmin yerleşim posizyon bozuklukluklarından, gelişmeyle ilgili sorunlardan, ek hastalıkların çıkardığı sorunlardan ve bazı rahim kası urlarından kaynaklanabildiğini söylüyor.
Ters dönük rahime bağlı ağrı
Rahimin ters dönmesi, erişkin kadınların yüzde 15 ile 20’sinde görülüyor. Ağrı genellikle adet öncesi (premenstrüel) dönemde daha şiddetli olup, adetin birinci veya ikinci gününden sonra azalıyor. Rahimin ters dönmesi belirti vermezse tedaviye gerek duyulmuyor. Ancak ağrı şikayetleri oluşursa, rahim ağzına halka yerleştirilerek rahim yeniden şekillendiriliyor. Ağrı şikayeti tedavi sonrası kaybolursa yerleştirilen halka 6 ile 8 hafta bırakılıyor. Ağrı tekrar oluşmazsa halka çıkarılıyor ve gerekmedikçe başka tedavi uygulanmıyor.
Endometriozise bağlı ağrı
Rahim iç duvarını oluşturan hücrelerin, rahim iç bölgesi dışında vücudun başka bir yerinde ortaya çıkmasıyla oluşuyor. Özellikle yumurtlama dönemlerinde bu hücrelerin rahim içindeymiş gibi davranması sonucunda ortaya çıkan ağrılı sorunlardır. Rahim dokularının vücudun başka yerlerinde yapışmış olmasından ortaya çıkan bu ağrı, sadece adet günlerinde görülüyor. Çıktığı yere göre bulgu veriyor. Eğer rahim dokusu bacaktaysa bacak ağrıyor ya da kalçadaysa ağrı kalçada hissediliyor.
Yumurtalık kisti ağrısı
Yumurtalık kistlerine bağlı ağrı şikayetleri seyrek de olsa daha çok gençlerde görülüyor. Genelde doğum kontrol haplarıyla tedavi ediliyor. Kistin kaybolması ile birlikte ağrı şikayetleri de geçiyor. Kist oluşumunun sık tekrarı durumunda ise cerrahi girişim uygulanıyor. Prof. Dr. Özyalçın bu tip ağrılarla ilgili şunları söylüyor: “Yumurtalık kistleri, belirli hormonların aktif olduğu dönemlerde gerilir ve bu gerilimin artmasına bağlı yumurtalık ve kasıkta ağrılar hissedilir. Kistin bulunduğu yerlerde, kalçaya ve bele yayılan ağrılar şeklindedir. Bütün kistler ağrı yapmaz. Ağrı kistin durumuna ve büyüklüğüne göre değişir. Bazen kistler patlayarak akut ağrılı sorunlara yol açabilirler. Bu gibi durumlar hemen ameliyat gerektirebilir.”
Belirgin patoloji olmaksızın gelişen kronik pelvik (kalça) ağrılar
Jinekolojik kaynaklı olan fakat herhangi bir nedenin bulunmadığı kronik ve tekrarlayan pelvik (kalça) ağrıları da kadınlarda sıkça görülüyor. Bu ağrı, kadın cinsel organlarının pelvik bölgede yerleşmiş olmasından kaynaklanıyor. Bazı vakalarda ağrının psikolojik kaynaklı olduğunu vurgulayan Dr. Selçuk Dinçer, “Psikiyatrik araştırmalar, çocukluk yaşta ya da daha ileri yaşlarda cinsel veya fiziksel tacize uğramış kadınlarda pelvik ağrıların arttığını gösteriyor. 2000 yılında yapılan bir araştırmaya göre ABD’de 9 milyon kişi bu ağrıyı yaşıyor. Bu vakaların yüzde 70’inin tanısı ise konulamamış. Tanı maliyetleri ise oldukça yüksek. En önemli belirtisi karnın alt bölgesi ve bel ağrısıdır. Ağrı şikayetleri adet öncesi dönemde daha şiddetli olup, adetin birinci, ikinci gününde şiddeti azalır. Tam olarak tanımlanmış başarılı bir medikal tedavisi yoktur. Hastanın yakınmalarına tatminkar bir açıklama bulunamasa da, bu şikayetlerin ciddi bir şekilde değerlendirilmesi gerekiyor. Doktorun, hastanın ailesi ve sosyal durumu hakkında bilgi edinmesi çok önemli. Psikolojik problemler, bu tip nörotik davranış biçimine eşlik edebileceği için tedavide bu durumun mutlaka göz önüne alınması gerekiyor” diye konuşuyor.
Psikolojik kaynaklı rektal perineal (kalça) ve cinsel organ ağrıları
Uzmanlar, psikolojik kaynaklı kalça ve cinsel organ ağrılarını genellikle tacizle ilişkilendiriyor. Bu ağrı tipine, şizofreni ya da majör depresyon bulguları eşlik edebiliyor.
Adet ortası ağrı (Mittelschemerz)
Mittelschemerz, iki adet ortasındaki yumurtlama döneminde gerilime bağlı olarak oluşan bir ağrı tipi. Daha çok 20-30 yaş arasındaki genç kadınlarda görülüyor. Ağrı birkaç saat ile bir iki gün arasında sürüyor. Ancak kimi zaman bu süre dört güne kadar çıkabiliyor.
Mittelschemerz, 20-30 dakika süren şiddetli ağrı ile başlayıp yavaş yavaş kayboluyor. Karnın alt bölgesinde, tek taraflı veya iki taraflı ağrı olarak ortaya çıkıyor. Belirli bir patolojik nedeni olmasa da, olgunlaşmakta olan yumurtanın tüp yada rahim kasında yaptığı kasılmaların yarattığı gerginlik artışı sonucunda oluştuğu biliniyor. Eğer ağrı şiddetli değilse tedavisi için basit ağrı kesiciler yeterli.
Tüberküloz salpenjit
Yumurtanın, yumurtalıktan rahime geçtiği kanalda tüberküloz oluşması dolayısıyla görülen ağrı. Gelişmiş ülkelerde oldukça seyrek görülse de az gelişmiş ülkelerde halen gözlemlenen bir sorun. En sık görülen belirtileri kısırlık, kalça ağrısı, genel durumda düşkünlük yani günlük aktivitelerin yerine getirilmemesi ve adet bozuklukları. Antitüberküloz ilaç tedavisi uygulanıyor. Tedavinin 18 ay ile 2 yıl arasında sürmesi gerekiyor. İlaç tedavisine rağmen ağrı ve kalça ile ilgili semptomlarda azalma olmuyorsa cerrahi müdahele gerekebiliyor.
Posterior Parametrit
Rahimin yanlarından çıkarak, rahimin pelvis içindeki yerinde kalmasını sağlayan bağlardan biri olan ligamentum latum denilen yapının içinde bulunan gevşek bağ dokusuna parametrium adı verilir. Parametriumda ortaya çıkan enfeksiyon, iltihapsız ödem (enflamasyon) durumlarında alt karında bazen de belde ağrı olabilir.
KAYNAK: Acıbadem Hastanesi
Ergenlikle başlayan adet ağrıları, sonrasında gebelik ve doğum... Hemen her kadın yaşamı boyunca şiddetli ağrılara maruz kalıyor. Bu ağrı deneyimleri ise kadınların erkeklere oranla ağrıya daha dirençli olmalarını sağlıyor.
Sanılanın aksine kadınlar ağrıya daha dayanıksız değil, onlar sadece sosyolojik rolleri gereği erkeklerden farklı olarak ağrılarını gizlemiyor...
Adet sancısı, gebelik ve doğum ağrısı başta olmak üzere her kadın yaşamı boyunca şiddetli ağrılarla karşı karşıya kalıyor. Kadına özel bu ağrıların dışında, karın, baş ve eklem ağrılarını da kadınlar erkeklerden daha fazla yaşıyor. Ağrı kişisel bir kavram. Her birey bu sözcüğün anlamını yaşamı boyunca edindiği deneyimlerle kavrıyor. Ancak her iki cinsiyette de farklı biyolojik, psikolojik ve sosyolojik faktörler değişik ağrı deneyimlerine neden oluyor.
Acıbadem Ağrı Tedavi Merkezi’nden Prof. Dr. Süleyman Özyalçın, “Ağrı vücudun belirli bir bölgesinden kaynaklanan, bir doku hasarına bağlı olan veya olmayan, insanın geçmişteki deneyimleri ile ilgili hoş olmayan, duyusal bir histir” diye ağrıyı tanımlayarak şöyle devam ediyor:
“Tekrarlayıcı ağrı yakınmaları bakımından kadın ve erkek cinsleri arasındaki farklılıklar ergenlik çağı döneminde başlar ve erken yetişkinlik döneminde sürer. Çocukluk çağında da cinsiyet farklılıklarına bağlı ağrı şikayetleri olabilir. Genellikle kız çocukları, ailenin ilk çocukları ve alt sosyo-ekonomik sınıfların çocuklarında ağrı yakınmaları daha fazladır ve bu psikolojik bir olaydır. Erkek çocuklar ise ağrı yakınmalarını daha iyi kontrol altına alırlar.”
KADINLAR VE ERKEKLER FARKLI AĞRILAR YAŞIYOR
Ağrı konusunda kadın ve erkek arasındaki farklıkların üç temel sebebi bulunuyor: Hormon ve organ farklılıkları, kültürel ve toplumsal rollerdeki farklılıklar ve adale farklılıkları.
Kadınların cinsiyet organları ve hormonal değişimleri farklı ağrı deneyimlerine yol açıyor. Kadınların çoğu adet ağrısı, yumurtlama ağrısı, gebelik ve doğum ağrısı gibi patolojik olmayan nedenlere ait ağrılar yaşıyor. Tüm genç kızların yaklaşık yüzde 50’si erken ergenlik döneminde adet ağrısı deneyimine sahip. Geç ergenlik döneminde ise bu oran yüzde 75’e ulaşıyor. Geç ergenlik ve erken yetişkinlik çağında ağrıların şiddeti daha da artıyor.
Değişen kadın erkek rollerinin ve yaşamdaki biçimlerinin ortaya çıkardığı durumlar da ağrı üzerinde çeşitli etkilere sahip. Örneğin bu yüzyılın başında, bel ağrılarının erkeklerde kadınlardan daha sık görüldüğü kabul edilirdi. Ancak endüstriyel toplumların hızlı gelişimi sonucunda kadının iş hayatına ve üretime giderek daha aktif katılması, bel ağrıları konusundaki kadın erkek farklılığını ortadan kaldırdı. Kadın adalelerinin daha zayıf, erkek adalelerinin ise daha güçlü olması ise bazı ağrıların kadınlarda daha fazla ya da daha sık görülmesine neden olabiliyor.
KADINLARIN AĞRI DENEYİMİ DAHA FAZLA
Biyolojik, psikolojik ve sosyolojik faktörler ağrının algılanması ve ağrılı duruma ilişkin davranışlardaki farklılıklarda da etkili bir rol oynuyor. Acıbadem Ağrı Tedavi Merkezi’nden Dr. Selçuk Dinçer bunu şöyle açıklıyor:
“Beyindeki kimyasal, metabolik, fiziksel ve hormonsal değişiklikler ağrı algılaması, iletimi ve duyarlılığı bakımından her iki cinste farklılığa yol açmaktadır. Deneysel araştırmalara ait bilgiler, biyolojik faktörlerdeki değişikliklerin kadınlarda baş ağrısı ve migren şikayetlerinin daha sık olmasına neden olduğunu düşündürmektedir. Psikolojik ve sosyolojik faktörler ağrının algılanması ve ağrılı duruma ilişkin davranışlardaki farklılıklarda etkilidir.”
Kadın ve erkek arasında ağrının algılanması bakımından farklılıkların psikolojik ve sosyolojik açıdan iki önemli nedeni var: Birincisi kadın ve erkeğin yaşamları boyunca farklı ağrı deneyimlerine sahip olması, ikincisi ise kadın ve erkeğin toplumda kendilerinden beklenen farklı sosyal rollerinin olması. Cinsiyetle ilgili farklı sosyal beklentiler ağrıya tepkiyi de belirliyor.
Dolayısıyla ağrılar karşısında erkek ve kadın, aralarındaki farklı sosyal rol nedeniyle farklı tutum izliyor. Kadın ağrı duyduğunu rahatlıkla dile getirip doktora başvururken erkek bu konuda kadına oranla daha çekingen ve kendini saklamaya meyilli oluyor. Bu, kadının toplumdaki rolüyle ilgili sosyo psikolojik bir farklılık. ‘Kadın, sosyal sorumlukları gereği ağrısının bir an önce geçmesi için tedavi yolu ararken erkek, ağrısının olduğunu belirtmekten bile kaçınmaktadır’ diyen Prof. Dr. Özyalçın, kadınların erkeklerden daha çok ağrı yaşadığı yanılgısının kaynağında kadınların ağrıyı daha çok dile getirmesinin yattığını söylüyor.
Kadınların ağrıya erkeklerden daha dayanıklı ve dirençli olduğunu söylemek de mümkün. Bunun bir nedeni, kadınlarda östrojen gibi bazı hormonların ağrıdan koruyucu özelliklere sahip olması. Yapılan araştırmalara göre kadınların, örneğin ameliyat sonrası ağrılarda daha az ağrı kesici kullandığı ortaya çıkmış. Ancak erkeklik hormonlarının da ağrı giderici etkileri olduğuna ilişkin araştırmalar da bulunmaktadır. Kadınların ağrıya daha dirençli olmalarının önemli bir nedeni de ağrı konusunda daha deneyimli ve daha hazır olmaları. Özellikle doğum yapmış kadınların doğum ağrısı deneyimi ve pek çok kadının adet ağrısı deneyimi kadınların erkeklere oranla ağrıya daha dirençli olmalarını sağlıyor.
Genel Kronik Ağrı Sıklığında Cinsiyet Farklılıkları
BAŞAĞRILARI
Migrenin ergenlik döneminde kız çocuklarında erkek çocuklarına oranla daha sık görüldüğü belirlenmiş. Yaş arttıkça aradaki fark giderek azalıyor. Auralı migren (klasik migren) kadınlarda daha sık görülürken, aurasız migren (basit migren) erkeklerde daha sıktır. Ayrıca bazı migren tipleri kadınların hormonal dönemleriyle doğrudan ilişkili. Adetlerin başlangıcında hormonal değişimle birlikte migren atakları artıyor. Buna menstrüasyona bağlı migren adı veriliyor. Sadece adet döneminde migren ağrısı hisseden hastalar da bulunuyor.
Gerilim tipi başağrıları, çene ekleminden kaynaklanan ağrılar, oksipital nevralji, trigeminal nevralji gibi baş bölgesi ağrıları kadınlarda daha sık görülüyor. Bununla beraber küme başağrısına erkelerde daha sık rastlanıyor.
BEL VE KOL BACAK AĞRILARI
Bel ağrıları sıklığında kadın ve erkekler arasındaki ağrı sıklığı farkı, kadınların da aktif çalışma hayatına giderek daha fazla katılımı ile azalıyor. Tabi bunda kadınlar arasında sigara içiminde artış, hamilelik gibi etkenlerin de rolü var. Kadınlarda el bilek kanalı sıkışmasına, adalelere (piriformis sendromu, miyofasyal ağrı sendromu), toplardamar hastalıklarına (varis) bağlı ağrılara daha sık rastlanıyor. Erkeklerde ise daha çok atardamar yetmezliklerine bağlı ağrılar gözleniyor.
Ayrıca fibromiyalji sendromu, romatoid artrit, multipl skleroz, lupus eritamatozis, yemek borusu yangısı, intertistiyel sistit, kronik kabızlık gibi ağrılı seyreden rahatsızlıklar kadınlarda daha yaygın gözleniyor. Pankreas hastalığı, mide ülseri, zona ağrıları erkelerde kadınlardan daha çok görülüyor.
KADINLARA ÖZGÜ AĞRI TİPLERİ
Adet Ağrısı (Dismenore)
Adet ağrısı yumurtalığın yarattığı gerilimle ortaya çıkıyor. Adet ağrısı olan kadınların yüzde 33’ü orta şiddette, yüzde 32’si şiddetli ağrılı iken yüzde 14’ü dayanılmaz şiddette ağrıları olduğunu belirtiyor. Kadının sosyal hayatını, günlük aktivitelerini ve çalışma koşullarını oldukça olumsuz etkileyen adet ağrıları, çok şiddetli olduğu dönemlerde kadının iş hayatından tamamen uzaklaşmasına sebep olabiliyor.
Adet ağrılarının, birincil ve ikincil dismenore olmak üzere iki tipi var. Birincil dismenore kolik tarzında görülen bir ağrı ve genellikle hafif yaşanıyor. Yapısal bir bozukluktan kaynaklanmıyor. Hastanın günlük aktivitesini engellediği zaman ağır olarak nitelendiriliyor. Prof. Dr. Özyalçın, “Vakaların çoğunda, ağrı adetten yarım gün önce başlar bir günden az sürer” diyerek eşlik eden semptomları şöyle sıralıyor: “Birincil adet ağrılarında bulantı, kusma, ishal de olabilir. Bu tip adet ağrıları birkaç yıl içinde kendiliğinden kaybolabilir. Fakat 10 hastanın 8’inde ilk çocuğun doğumundan sonra kaybolur. İleri derece adet ağrıları birçok genç kızda ve kadında işten, okuldan ayrı kalmaya yol açabilir. Hafif ve orta bulgular analjeziklerle tedavi olur.”
Birincil dismenore ağrısı genellikle tüm karın bölgesinde ya da simetrik olarak kasıkta gelişiyor. Sırta, alt belin üstüne, yanlarda ise bir ya da iki kalçaya yayılıyor. Tam mekanizması bilinmemekle birlikte, ağrının rahim kaslarındaki gerginlik artışına, normal adet gevşemesinin olmamasına, kan akımında geçici bir tıkanıklık olmasına bağlı olabileceğini söylemek mümkün. Bu durum artmış ya da ritmik olmayan, rahim kasındaki kasılmalara ve rahim duvarında sinir uçlarının duyarlılık artışına yol açıyor.
Adet dönemi ağrısı bir rahatsızlığın belirtisiyse ya da bir rahatsızlığın sonucunda ortaya çıkıyorsa, buna ikincil dismenore dendiğini belirten Dr. Dinçer ikincil dismenorenin, rahmin yerleşim posizyon bozuklukluklarından, gelişmeyle ilgili sorunlardan, ek hastalıkların çıkardığı sorunlardan ve bazı rahim kası urlarından kaynaklanabildiğini söylüyor.
Ters dönük rahime bağlı ağrı
Rahimin ters dönmesi, erişkin kadınların yüzde 15 ile 20’sinde görülüyor. Ağrı genellikle adet öncesi (premenstrüel) dönemde daha şiddetli olup, adetin birinci veya ikinci gününden sonra azalıyor. Rahimin ters dönmesi belirti vermezse tedaviye gerek duyulmuyor. Ancak ağrı şikayetleri oluşursa, rahim ağzına halka yerleştirilerek rahim yeniden şekillendiriliyor. Ağrı şikayeti tedavi sonrası kaybolursa yerleştirilen halka 6 ile 8 hafta bırakılıyor. Ağrı tekrar oluşmazsa halka çıkarılıyor ve gerekmedikçe başka tedavi uygulanmıyor.
Endometriozise bağlı ağrı
Rahim iç duvarını oluşturan hücrelerin, rahim iç bölgesi dışında vücudun başka bir yerinde ortaya çıkmasıyla oluşuyor. Özellikle yumurtlama dönemlerinde bu hücrelerin rahim içindeymiş gibi davranması sonucunda ortaya çıkan ağrılı sorunlardır. Rahim dokularının vücudun başka yerlerinde yapışmış olmasından ortaya çıkan bu ağrı, sadece adet günlerinde görülüyor. Çıktığı yere göre bulgu veriyor. Eğer rahim dokusu bacaktaysa bacak ağrıyor ya da kalçadaysa ağrı kalçada hissediliyor.
Yumurtalık kisti ağrısı
Yumurtalık kistlerine bağlı ağrı şikayetleri seyrek de olsa daha çok gençlerde görülüyor. Genelde doğum kontrol haplarıyla tedavi ediliyor. Kistin kaybolması ile birlikte ağrı şikayetleri de geçiyor. Kist oluşumunun sık tekrarı durumunda ise cerrahi girişim uygulanıyor. Prof. Dr. Özyalçın bu tip ağrılarla ilgili şunları söylüyor: “Yumurtalık kistleri, belirli hormonların aktif olduğu dönemlerde gerilir ve bu gerilimin artmasına bağlı yumurtalık ve kasıkta ağrılar hissedilir. Kistin bulunduğu yerlerde, kalçaya ve bele yayılan ağrılar şeklindedir. Bütün kistler ağrı yapmaz. Ağrı kistin durumuna ve büyüklüğüne göre değişir. Bazen kistler patlayarak akut ağrılı sorunlara yol açabilirler. Bu gibi durumlar hemen ameliyat gerektirebilir.”
Belirgin patoloji olmaksızın gelişen kronik pelvik (kalça) ağrılar
Jinekolojik kaynaklı olan fakat herhangi bir nedenin bulunmadığı kronik ve tekrarlayan pelvik (kalça) ağrıları da kadınlarda sıkça görülüyor. Bu ağrı, kadın cinsel organlarının pelvik bölgede yerleşmiş olmasından kaynaklanıyor. Bazı vakalarda ağrının psikolojik kaynaklı olduğunu vurgulayan Dr. Selçuk Dinçer, “Psikiyatrik araştırmalar, çocukluk yaşta ya da daha ileri yaşlarda cinsel veya fiziksel tacize uğramış kadınlarda pelvik ağrıların arttığını gösteriyor. 2000 yılında yapılan bir araştırmaya göre ABD’de 9 milyon kişi bu ağrıyı yaşıyor. Bu vakaların yüzde 70’inin tanısı ise konulamamış. Tanı maliyetleri ise oldukça yüksek. En önemli belirtisi karnın alt bölgesi ve bel ağrısıdır. Ağrı şikayetleri adet öncesi dönemde daha şiddetli olup, adetin birinci, ikinci gününde şiddeti azalır. Tam olarak tanımlanmış başarılı bir medikal tedavisi yoktur. Hastanın yakınmalarına tatminkar bir açıklama bulunamasa da, bu şikayetlerin ciddi bir şekilde değerlendirilmesi gerekiyor. Doktorun, hastanın ailesi ve sosyal durumu hakkında bilgi edinmesi çok önemli. Psikolojik problemler, bu tip nörotik davranış biçimine eşlik edebileceği için tedavide bu durumun mutlaka göz önüne alınması gerekiyor” diye konuşuyor.
Psikolojik kaynaklı rektal perineal (kalça) ve cinsel organ ağrıları
Uzmanlar, psikolojik kaynaklı kalça ve cinsel organ ağrılarını genellikle tacizle ilişkilendiriyor. Bu ağrı tipine, şizofreni ya da majör depresyon bulguları eşlik edebiliyor.
Adet ortası ağrı (Mittelschemerz)
Mittelschemerz, iki adet ortasındaki yumurtlama döneminde gerilime bağlı olarak oluşan bir ağrı tipi. Daha çok 20-30 yaş arasındaki genç kadınlarda görülüyor. Ağrı birkaç saat ile bir iki gün arasında sürüyor. Ancak kimi zaman bu süre dört güne kadar çıkabiliyor.
Mittelschemerz, 20-30 dakika süren şiddetli ağrı ile başlayıp yavaş yavaş kayboluyor. Karnın alt bölgesinde, tek taraflı veya iki taraflı ağrı olarak ortaya çıkıyor. Belirli bir patolojik nedeni olmasa da, olgunlaşmakta olan yumurtanın tüp yada rahim kasında yaptığı kasılmaların yarattığı gerginlik artışı sonucunda oluştuğu biliniyor. Eğer ağrı şiddetli değilse tedavisi için basit ağrı kesiciler yeterli.
Tüberküloz salpenjit
Yumurtanın, yumurtalıktan rahime geçtiği kanalda tüberküloz oluşması dolayısıyla görülen ağrı. Gelişmiş ülkelerde oldukça seyrek görülse de az gelişmiş ülkelerde halen gözlemlenen bir sorun. En sık görülen belirtileri kısırlık, kalça ağrısı, genel durumda düşkünlük yani günlük aktivitelerin yerine getirilmemesi ve adet bozuklukları. Antitüberküloz ilaç tedavisi uygulanıyor. Tedavinin 18 ay ile 2 yıl arasında sürmesi gerekiyor. İlaç tedavisine rağmen ağrı ve kalça ile ilgili semptomlarda azalma olmuyorsa cerrahi müdahele gerekebiliyor.
Posterior Parametrit
Rahimin yanlarından çıkarak, rahimin pelvis içindeki yerinde kalmasını sağlayan bağlardan biri olan ligamentum latum denilen yapının içinde bulunan gevşek bağ dokusuna parametrium adı verilir. Parametriumda ortaya çıkan enfeksiyon, iltihapsız ödem (enflamasyon) durumlarında alt karında bazen de belde ağrı olabilir.
KAYNAK: Acıbadem Hastanesi