Kadın,Erkek AhLakının ßekçisidir..

Mayhoş

mayhoş
Katılım
17 Ağu 2009
Mesajlar
11,125
Reaction score
0
Puanları
0
Konum
ღ♥Sonu Ölüm de olsa O♥ღ
Kız çocuğu toplum içindeki davranışlarıyla sadece kendisi için değil ailesi için de sorumludur. Olumsuz, kötü davranışlarını hem kendisi hem de ailesi için sınırlamalıdır. Yaptığı olumsuz davranışların bedeli sadece yaptığı hata kadar değildir ve alacağı karşılık bu kadar olmayacaktır.
Olumsuz bir davranışı erkek çocuk meydana getirdiğinde aileden ve toplumdan göreceği tepki “1” birimse kız çocuğu yaptığında bu katlanarak artar. Çünkü kız çocuğu sadece kendisi için olumsuz bir tavır ortaya koymamış, aynı zamanda ailesini de toplum içinde sıkıntıya sokmuştur. Ailesini toplum içinde küçük düşürmüş, rezil etmiştir.
Ailenin ekonomik, sosyal tüm ihtiyaçlarını karşılamayı erkeğe bırakan ve erkeği bu baskı altına iten toplum bu talebiyle erkeği öz güven sorunuyla karşı karşıya bırakırken, kadını ise birey olmaktan hızla uzaklaştıran, tüm hayatını çevresi için yaşayan birisi olmasına neden olur. Küçük yaştan itibaren “ailenin namusunu” üstünde taşıtır.
Kadınların özellikle cinsellik konusunda tutucu davranmaları, karşı cinsle ilişkide aşırı güvensiz ve geride duran tavır sergilemelerinin önemli bir nedeni de budur. O, sadece kendisinin değil ailesinin de “adını” korumak zorundadır, bir hata işlediğinde sadece kendisi için değil ailesi için de suçlanacaktır. Aileden gelecek ilk tepki “Yaptığın şey yanlış, hatalı davrandın, cezalısın!” olmayacaktır. Bunun yerine “Sen bizi rezil etmeye utanmıyor musun!” olacaktır. Oysa yapılan davranış hata bile olsa sadece o kişinin davranışıdır ve bir ceza görecekse, tepki alacaksa o davranışla sınırlı olmalıdır. Ancak söz konusu kadın olduğunda böyle olmaz.
Burada sorgulanacak en önemli husus, ailenin kendisiyle ilgili ahlaki meseleleri neden kız çocuklarına yüklediğidir. Erkek çocuklar yaptığında düzeltilmesi gerek bir hata olan davranış, kız çocuklar yaptığında neden aile için lekeye dönüşüyor?
Yük kadının omuzlarına bindirilince, ahlak denilen kavram insan ilişkileri zemininden kopartılıp erkeklerin rahat hareket edebildiği alana dönüşmektedir. O zaman yalan söylemek, dolandırmak, hırsızlık yapmak, göründüğünden farklı olmak ve daha pek çok ahlaki açıdan sorunlu davranış, toplum tarafından yeterince önemsenmez olur. Başka doğru bir ifadeyle, erkek medeniyetinde erkekler, kendi çıkarları için esnettikleri ahlak alanını başka bir olguyla doldururlar. Yalan söyleyerek insanları aldatmak çok önemli bir sorun olmaktan çıkar, bir delikanlıyı seven kız çocuğuna sahip olmak yüz kızartacak bir suça dönüşür. Böylece erkekler, ahlak alanını kendi işlerine geldiği şekilde şekillendirmişler ve ahlakın yükünü de kadının üzerine bırakmışlardır.Kadın, bu yönden bakılınca erkek ahlakının bekçisidir. Bu, insan ahlakı değil erkek ahlakıdır. Namus kavramı üzerinden yürüyen bu bekçilikle kadının tüm yaşamı, duyguları, davranışları sınırlandırılmıştır ve ona kendisini ifade edebileceği daracık bir alan bırakılmıştır. Kocaman kadın olmuştur ancak kişiliği küçük bir kız çocuğudur. Küçük bir kız çocuğu gibi hayattan, toplumdan, erkeklerden korkmaktadır ve küçük bir kız çocuğunun benmerkezciliğini yaşamaktadır.
Kadını korkularıyla köşeye sıkıştıran erkek fiziksel üstünlüğü ilişkileriyle ilgili bir üstünlüğe de dönüştürmüştür böylece.
Bu adil mi?
Bu adil değil. Kadın üstüne almaması gereken bir yükü taşıyor. Kendi hayatını mahvediyor taşıdığı bu yükle. Ailenin, erkeğin namusunu korumak zorunda değil. Herkes kendi namusunu kendisi taşımalıdır. Başka birinin ahlakından neden başka biri sorumlu olsun. Ancak erkek gücüyle medeniyeti, kültürü, ahlakı eğiyor, büküyor. Onu kendisinin özgürlüğünü yaşayabileceği bir forma dönüştürüyor.
Kadın zayıf, güçsüz. Kendini koruyamadığı için buna rıza gösteriyor. Hep böyle öğretildiği ve kuşaktan kuşağa aktarılan korkularla zihni donduruluyor, başka şekilde düşünülebileceğini bile bilmiyor. Aynı kadın çocuk yetiştiriyor. O çocuklar da korkulardan ve kaygılardan başka bir şey yeşermiyor. Kendine güvenmeyen kişiliksiz bireyler olarak büyüyoruz.
Kadın kendini erkek ahlakından kurtarmalıdır. Ailenin namusunu taşıma duygusunu, düşüncesini bir kenara bırakıp kendisi neyi doğru biliyorsa onu yapmalı, hayatı, değerleri öğrenmeye çalışmalı ve hayatını kendi hayatı yapmalıdır. Erkeğin onu kapattığı akıl hastanesinden kendini kurtarmalıdır. Kadın çocukluğu bir kenara bırakıp artık birey olmalıdır…
Bu zor mu?
Evet zor… Ama imkansız değil…







Mustafa TOPKARA
 
Geri
Üst